OTUZ BİRİNCİ SÖZ-31-ÜÇÜNCÜ ESAS-HİKMET-İ MİRAC(DEVAMI)

0 views
Skip to first unread message

Erhan Patlak

unread,
Jun 26, 2022, 7:43:25 AM6/26/22
to

                                   OTUZ BİRİNCİ SÖZ

                    MİRAC-I NEBEVİYEYE(A.S.M.)DAİRDİR

4.13.ÜÇÜNCÜ ESAS-HİKMET-İ MİRAC(DEVAMI)

ÜÇÜNCÜ MÜŞKÜLÜN

O kadar geniştir ki, bizim gibi dar zihinli insanlar istiab ve ihata edemez. Fakat uzaktan uzağa bakabiliriz.

Evet, âlem-i süflînin mânevî destgâhları ve küllî kanunları, avâlim-i ulviyededir. Ve mahşer-i masnuat olan küre-i arzın hadsiz mahlûkatının netâic-i amelleri ve cin ve insin semerât-ı ef’alleri, yine avâlim-i ulviyede temessül eder.

Hattâ, hasenat Cennetin meyveleri suretine,1 seyyiat ise Cehennemin zakkumları şekline2 girdikleri, pek çok emârat ve pek çok rivâyâtın şehadetiyle ve hikmet-i kâinatın ve ism-i Hakîmin iktizasıyla beraber, Kur’ân-ı Hakîmin işârâtı gösteriyor.

Evet, zeminin yüzünde kesret o kadar intişar etmiş ve hilkat o kadar teşa’ub etmiş ki, bütün kâinatta münteşir umum masnuatın pek çok fevkinde ecnâs-ı mahlûkat ve esnaf-ı masnuat, küre-i zeminde bulunur, değişir, daima dolup boşalır.

İşte şu cüz’iyat ve kesretin menbaları, madenleri, elbette küllî kanunlar ve küllî tecelliyât-ı esmâiyedir ki, o küllî kanunlar, o küllî tecellîler ve o muhit esmâların mazharları da bir derece basit ve sâfi ve herbiri bir âlemin arşı ve sakfı ve bir âlemin merkez-i tasarrufu hükmünde olan semâvâttır ki, o âlemlerin birisi de Sidretü’l-Müntehâdaki Cennetü’l-Me’vâdır.3 Yerdeki tesbihat ve tahmidat, o Cennetin meyveleri suretinde-Muhbir-i Sadıkın ihbarıyla-temessül ettiği sabittir.4

İşte, bu üç nokta gösteriyorlar ki, yerde olan netâic ve semerâtın mahzenleri oralardadır ve mahsulâtı o tarafa gider.

Deme ki, “Havaî bir Elhamdü lillâh kelimem nasıl mücessem bir meyve-i Cennet olur?”

Çünkü, sen gündüz uyanıkken güzel bir söz söylersin; bazan rüyada güzel bir elma şeklinde yersin. Gündüz çirkin bir sözün, gecede acı birşey suretinde yutarsın. Bir gıybet etsen, murdar bir et suretinde sana yedirirler.

Öyle ise, şu dünya uykusunda söylediğin güzel sözlerin ve çirkin sözlerin, meyveler suretinde, uyanık âlemi olan âlem-i âhirette yersin ve yemesini istib’âd etmemelisin.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler :

1 : bk. Yâsîn Sûresi, 36:55:57; Duhân Sûresi, 44:27, 55; Sâd Sûresi, 38:51; Tûr Sûresi, 52:22; Rahmân Sûresi, 55:52, 67; Vâkıa Sûresi, 56:32; Mü’minûn Sûresi, 23:19; Sâffât Sûresi, 37:42.
2 : bk. Sâffât Sûresi, 37:62; Duhân Sûresi, 44:43; Vâkıa Sûresi, 56:52; Nebe Sûresi, 78:21-30.
3 : bk. Necm Sûresi, 53:15.
4 : bk. İbni Hibban, es-Sahîh 3:109; el-Hakim, el-Müstedrek 1:680; el-Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ 6:207; Ebû Ya’lâ, el-Müsned 4:165.

 

Lügatler :

âlem : dünya
âlem-i süflî : aşağı âlem, dünya
arş : gök, semâ
avâlim-i ulviye : yüce âlemler
Cennetü’l-Me’vâ : Cennetin üçüncü katının ismi
cin ve ins : cinler ve insanlar
cüz’iyat : ferdî şeyler
destgâh : tezgâh, işyeri
ecnâs-ı mahlûkat : yaratılanların cinsleri, türleri

elhamdü lillâh : “her türlü övgü ve şükür yalnızca Allah’a aittir”
emârat : işaretler, belirtiler
esmâ : isimler
esnaf-ı mahlûkat : yaratılanların sınıfları
fevkinde : üstünde
hadsiz : sayısız
hasenat : iyilikler, sevaplar

havaî : havaya ait
hikmet-i kâinat : kâinatın yaratılmasındaki hikmet; herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde olması
hilkat : yaratılış

ihata : kapsama, kuşatma
ihbar : haber verme
iktiza : gerektirme
intişar : yayılma

ism-i Hakîm : Allah’ın herşeyi hikmetle yaptığını bildiren ismi

istiab : içine alma, kaplama
istib’ad : akıldan uzak görme
işârât : işaretler
kâinat : evren, yaratılmış herşey
kesret : çokluk
Kur’ân-ı Hakîm : her âyet ve sûresinde sayısız hikmet ve faydalar bulunan Kur’ân
küllî : genel ve kapsamlı
küre-i arz : yerküre, dünya
küre-i zemin : yerküre, dünya
maden : kaynak
mahlûkat : yaratıklar
mahsulât : ürünler
mahşer-i masnuat : sanat eseri varlıkların toplandığı yer
mahzen : depo
masnuât : san’at eseri varlıklar
mazhar : görünme ve yansıma yeri
menba : kaynak
merkez-i tasarruf : iş ve faaliyet merkezi

meyve-i Cennet : Cennet meyvesi
Muhbir-i Sadık : doğru sözlü haber verici Peygamber Efendimiz (a.s.m.)
muhit : kapsamlı, kuşatıcı

murdar : pis, kirli, haram

mücessem : cisme bürünmüş, maddî yapısı olan
münteşir : yayılmış olan
netâic : neticeler, sonuçlar
netâic-i amel : işin neticeleri
rivâyât : rivâyetler, nakledilen şeyler
sâfi : saf, temiz
sakf : çatı, tavan
semâvât : gökler
semerât : meyveler
semerât-ı ef’al : fiillerin meyvesi, neticesi
seyyiat : kötülükler, günahlar
Sidretü’l-Müntehâ : yedinci kat gökte olduğu rivâyet edilen ve Peygamberimizin (a.s.m.) ulaştığı en son makam
suret : şekil, biçim
şehadet : şahitlik, tanıklık
tahmidat : şükür ve övgüler
tecellî : yansıma, görüntü
tecelliyât-ı esmâ : Cenâb-ı Allah’ın isimlerinin yansımaları, görüntüleri
temessül : görünme, belirme
tesbihat : Allah’ı öven ve kusurdan yüce tutan sözler
teşa’ub : kısım ve bölümlere ayrılma
umum : bütün
zakkum : Cehennemde bir ağacın ismi
zemin : yer

 

 

 

 

Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages