Pomakların Alevi-Bektaşi bir geçmişe sahip olduklarına işaret eden olgular.

137 views
Skip to first unread message

Editör

unread,
Jun 5, 2012, 8:44:07 AM6/5/12
to Pomak News Agency
POMAKLARIN HETEREDOKS MÜSLÜMANLIK DÖNEMİ

Buraya kadar ortaya konulan tablo Pomakların Alevi-Bektaşi inanca
mensup olmalarını gerekli kılmaktadır. Bugün bunun tam tersi bir
durumla karşı karşıyayız. Pomakların tamamına yakını Sünni inanca
mensuptur. Bu durumda tezlerimizin olabilirliğini göstermek için
Pomakların bir Alevi Bektaşi geçmişleri olduğunu da göstermeye ihtiyaç
vardır.

Pomakların alevi-Bektaşi bir geçmişe sahip olduklarına işaret eden
olgular şöyle sıralanabilir.
* İlk olarak muharrem orucu geleneğini ele alalım. Günümüzde artık
kaybolmaya yüz tutan bu geleneğin 30 yıl öncesine kadar yaşlılar
tarafından 10 gün oruç tutulması suretiyle takip edildiğine bizzat
tanığım. Kendi tanıklığımın ötesinde çevremdeki Pomaklar arasında
yaptığım sözlü sorgulamalarla da doğrulamış bulunuyorum. (Vize/
Küçükyayla Köyü'nden Salih Karaca, Necip Topuzlu, Vize/Kömürköy'den,
Arife Özgirçek) Aleviler Ramazan orucu tutmazlar. Muharrem ayında üç
günlük Masum-u Pak ve 10 (12) günlük Muharrem orucu tutarak ayın
13.de aşure dağıtırlar. Sünni inanışında ise Aşure gününe denk
gelmemek ve 1 gün ile sınırlı olmamak kaydıyla oruç tutulması sevap
sayılır. Gelenekte bu ayda tutulan orucun 3 günü aşmadığı
gözlenmektedir.
* İkinci olarak; Alevi geleneğinde; Peygamber Soyuna (Ehli Beyt)
verilen değerin de bir ifadesi olmak üzere Ali, Hasan, Hüseyin, Cafer
ve İsmail gibi adların kullanımı çok yoğundur. Sünnilerde bu adlara
Alevilere oranla çok düşük düzeyde rastlanmaktadır. Pomaklarda bu
adların kullanılma sıklığı Alevilerle aynı orandadır. Üç nesil takip
ederek yapılacak kıyaslamalarda her ailede bu adlardan bir veya
birkaçının birden fazla kişide kullanıldığını gözlemek mümkündür.
Sünni geleneğe bir örnek olmak üzere Osmanlı Hanedanında bu adlardan
birini taşıyan Padişah olmaması gösterilebilir.
* Üçüncü olarak; Nevruz geleneğinin izlenmiş olması: Asyalı
toplumlarda bir tarım geleneği olarak, Sümer döneminden bu yana; yazın
başlangıcı olarak kabul edilen 21 mart günü doğanın dirilişi sayılarak
bayram olarak kutlanmaktadır. Çeşitli dinler bu geleneği kendi
yorumları içinde sürdürmüş ancak Sünni geleneğinde yer almamıştır.
Alevi Bektaşi geleneğinde ise Hz. Ali'nin doğum ya da Halifelik
yıldönümü olduğu inancıyla önemli bir bayram olarak kutlanmaktadır.
Mübadele öncesi Rodoplarda yaşadıkları döneme ait tüm gelenekleri
sürdürdükleri halde "Nevruz" geleneğinin takip edilmemesinden sürekli
yakınan babaannemden; Pomaklarca izlendiğini öğrendiğim bu gelenek
konusunda da yukarıda verdiğim kişilerle yaptığım sözlü sorgulamada bu
bilgiyi teyit ettim.
* Ayrıca göçebe- kır kökenli Alevi -Bektaşi tarikat geleneğinin, kent
uzantısı biçiminde gelişen Ahilik teşkilatı üzerinden kurulabilecek
bağlara işaret etmek üzere;
Pomakça konuşan büyüklerimin kendi dillerinden "ahrenski" olarak söz
etmeleri, Yine daha önce de değindiğim bir yazışmada, Kızıldeli
Sultan Dergahına bağlı alevi Pomaklardan "Aren" olarak söz edilmesi,
Son olarak ta ahi teşkilatındaki kolektivizmi çağrıştıracak şekilde
Pomak topluluklarınca "imece" geleneğine diğer topluluklardan belirgin
bir şekilde fazla önem verilmiş olması dikkat çekicidir.
Ulf Brunbauer de yukarıda değindiğimiz araştırmasında Pomakların bir
bölümüne "ahryane" dendiğini aktarmıştır. İslam Ansiklopedisinde A.
Cevat Eren, bunun kaynağının ahilikle bağlantılı olabileceğinden söz
etmektedir. Eren'in bu yaklaşımını okumadan önce yazdığım "P.K. Ahi
Damgası" başlıklı yazıda kendi çıkarımlarımdan hareketle ben de bu
olasılığı değerlendirmeye çalışmıştım. Anadolu geleneğinde "imece"
kültürü ile ahilik arasında kurulan ve bugün yaren toplantılarında
süren bağlantı da bu noktaya işaret etmektedir. Bölgedeki Ahi-
Bektaşi sempatisinin bir işareti olarak yerleşim yerlerine ahi
adlarının verildiğine de rastlanmaktadır. Paşmaklı-Smolyan Kazasının
bir dönem "Ahi Çelebi" olarak adlandırılması gibi,. Aşağıya
çıkardığım listede yer alan ahi tekke ve türbeleri de buna ilave
edilebilir.
Ayrıca Pomakların bir bölümüne katrancı deniyor olması da ahi-bektaşi
geleneğinden kaynaklanmış bir olgu olabilir. İslamlaşma sürecinde
tanıştıkları; "eşitlikçi imece" olgusuna öykünmek üzere; ilişki
kurdukları tarikat biriminin de adı olması muhtemel olan bu sözcüğü ad
olarak benimsemeleri mümkündür. Benzer şekilde Tarikat örgütlenmesini
model alan yeniçeri ocağında bir tabura (52. Orta); da Katrancı Ortası
denmesi düşündürücüdür.
* Alevi Bektaşi geçmişe işaret eden olgulardan bir tanesi de
Pomakların yoğun olarak yaşadığı bölgelerde bu tarikata ait dergah,
tekke ve türbelerin yoğunluğudur. Bu konuda bir fikir oluşturabilmek
için Yunanistan sınırları içinde kalan Batı Trakya ile sınırlı olmak
üzere; saptanabilenlerden oluşan bir listeyi aşağıya aktarıyorum.

Ahi Baba Tekkesi/Feres (Ferecik), Ali Baba Zaviyesi/Tsermen (Çirmen),
Binbiroklu Ahmet Baba Zav./ Tsermen (Çirmen), Elmalı Baba Zaviyesi/
Tsermen (Çirmen),Eski Baba Zaviyesi/Tsermen (Çirmen), Ferecik Tekkesi/
Feres (Ferecik), Gazi Baba Türbesi / İneli/, Gaziler Tekkesi/Feres
(Ferecik),Hızır Baba Tekkesi/Makri,/Kızıl Deli Sultan Tekkesi/
Didymotichon (Dimetoka), Mümin Baba Zaviyesi/Tsermen (Çirmen), Mürsel
Baba Zaviyesi/Tsermen (Çirmen), Otman Baba Zaviyesi/ Tsermen (Çirmen),
Timur Baba Zaviyesi/Çirmen, Yaran Baba Zaviyesi/Çirmen, Seyyid Ali
Sultan (Kızıl Deli)/Didymotichon (Dimetoka), Gazi Ferhat Baba/
Didymotichon (Dimetoka), Öksüz Baba/Didymotichon (Dimetoka), Aşağı
Tekke/Mikroderio (Küçük Derbent) köyü, Gazi Hasan Baba/
Sidiro(Demirören)köyü; Sufli'ye(Sofu lu'ya) 20 km., Çilingir Baba/
Haldini (Ilanlı/Yılanlı) köyünün 2 km uzağında; Megaderio (Büyük
Derbent) köyüne 18 km),/Sinan Baba/Çilingir Baba tekkesine 1 km, Hasan
Baba/Sinan Baba'ya 500 m, Gaziler/Hasan Baba'ya 1,5 km, Kaib (Gaib)
Baba/Çilingir Baba tekkesinin 1 km kuzey batısında, İbrahim Baba/Feres
(Ferecik) Alexandrupolis'te bir tekke/Alexandrupolis'e (Dedeağaç'a) 4
km, Işıklar Nefes Baba/Loutros (Ilıca) köyünde, Sancaktar Baba/Makri
(Miri) köyünde (Agia Paraskevi istikametinde)

1826'da (II. Mahmud tarafından) kapattırılan Dimetoka'daki diğer
Bektaşi tekkeleri:

Abdal Cüneyd/Ahi Denek/Çakmak Dede/Develi Dede/Karagöz Bey/Yağmur Baba/
Nasuh Bey/ Timurhan Şeyh/Hasan Baba/Şahin Baba -Şahin Sufi Sultan/
Mürsel Baba/Şeyh Musluhiddin Baba/ Timur Baba/ Demirhan Baba/Şeyh Dede
Baba

1826'da (II. Mahmut tarafından) kapattırılan Ferez (Ferecik)'deki
Bektaşi Tekkeleri:

Ahi Horasan/Ahi Turan Şah/Cuyi Dede/Veli Dede/Şeyh Siyah Taccüddin/
Göbekli Saraç Baba

Rodopi idare bölümündeki Bektaşi Tekkeleri:

Kara Ahmet/Maroniya yakınlarında Komotini'ye(Gümülcüne'ye) 18 km.,
Pospos (Puşpuş)/ Komotini (Gümülcüne), Ak Baba/Amaksades'in
(Arabacıköy'ün) 2,5 km güneyinde., Taşlık Petrota (Taşlık) köyünde.,
Süpüren Mahmut Dede/Komotini'de (Gümülcüne'de), Üç Gaziler/Hloi köyüne
(Hebilköy'üne) 5 km (Bulgaristan sınırları dahilinde), Kamber Baba/
Anokambi (Yukarı Kamberler) ve Katokambi (Aşağı Kamberler) köyü
arasında

Rodopi bölgesinde Bektaşi Babalarına ait bazı türbeler:

Ali Baba/Anokambi (Yukarı Kamberler) köyü , Seyyid Derviş Ali (öl.
1774)/Lambro (Satiköy); Komotini'ye (Gümülcüne'ye) 18 km, Gaziler/
Nikiton ormanında (Sapis yakınlarında), Kesikbaş Baba/Komotini
(Gümülcüne)

Xanthi (İskeçe) idare bölümündeki Bektaşi Tekkeleri

Hasib Baba7(öl. 1886)/Xanthi (İskeçe), Emir Baba/ Mikro
Evmiro(Tekkeköy) Murssini (Mursalı), Karaca Ahmet/Echinos (Şahin)
köyünde-türbesi Pomak Kadınlar tarafından hala ziyaret ediliyor),
Karaca Ayşe (Osoika)/Echinos (Şahin) köyünde, Kız Bükü/Drumia (Kız
Bükü, Azize Kızı) k., Budala Hoca/Thermes (Ilıca) köyünde, Nazire/
Mykis (Mustavçova) köyünde, Kırklar Tekkesi/Genisia (Yenice Karasu)
köyünde, Ali Baba/Genisia (Yenice Karasu),.Kütüklü Baba/Selino
(Kereviz) köyünde, Gelin Mezarı/Papikio Oros (Despot dağı'nda); Sunio'
ya (Sünnetçiköy'e) 56 km., Karaoğlan/Karaoğlan dağının tepesinde.

Son dönemlere ait 2 Tekke:

Mega Evmiro/(Büyük Mursalı) k.,. Ahmet oğlu Ahmet Baba/ Genisia
(Yenice Karasu) köyü; Kavaklı Mahl. Genisa bölgesinde ayrıca Hasan
Baba, Taybe Sultan, Zübeyde Ana, Öksüz Baba, Mercan Ana, Musellim ve
Mahsun Baba'nın mezarları bulunmaktadır.

* Bir başka veri olarak önemli bir pomak yerleşimi olan Şahin
(Echinos) Köyü'nde bulunan ve Pomak nüfus tarafından hala ziyaret
edilen Karacaahmet ve Karaca Ayşe türbeleri etrafında oluşan va
Pomaklar arasından derlenmiş bir söylenceyi aktarmak istiyorum.
"Osmanlı devrinde iki kardeş, yolcu olarak İskeçe'nin dere kolunda
bulunan Emirler köyüne uğramışlar. Bu köy, ancak 17 hane imiş. İki
kardeş iş aramışlar, fakat maalesef kendilerine iş gösterilmemiş ve
misafir olarak kabul edilmemişlerdir. Mahzun olarak Şahin kasabasına
doğru yönelmişlerdir. Buraya ulaştıklarında hüsnü teveccühle (güzel
bir karşılanma) karşılanmışlardır. Kendilerine ne istediklerini
sormuşlar. Cevaben; iş aramaya geldik diye söylemişlerdir. Onlara,
"bağlık tarlasında (Karaca Ayşe türbesinin üstü) orak biçmek vardır"
denilmiştir. Teklifi memnuniyetle kabul ettikten sonra, onları o
tarlaya götürmüşlerdir. "Burada sizin için tahminen bir haftalık iş
vardır" denilerek işleri ile baş başa bırakılmışlardır. Kasaba halkı,
"Allah yardımcınız olsun" diye dua edip evlerine dönmüşlerdir.
Misafirler de işe girişmişlerdir. Halk, işlerin nasıl gittiğini görmek
ve yiyecek götürmek için ertesi gün tarlaya vardıklarında ne
görsünler; bir haftalık iş bir günde bitmiş ve kendileri giyim
kuşamlarını bırakıp kaybolmuşlardı. O zamanki âlimlere müracaat edip
sormuşlar. "Ne olacak bu iş, ne yapalım şimdi?" diye sorduklarında;
"şaşılacak bir şey yok, bunlar ermişlerdendir. Erkek olan için
kasabamızın ortasında, kadın olan için de kasabamızın karşısında
(kendilerine gösterilen tarlanın altı) türbe yapılacak ve onları daima
rahmetle anmalıyız" denilmiştir. Şahin, o kadar hayırlı dualara nâil
olmuştur ki, o andan itibaren nüfus itibariyle hep büyümüş ve
büyümektedir de. Bunun yanı sıra hiçbir fenalığa da maruz kalmamıştır.
İnşaallah bundan sonra da felâket görmeyecektir. Onların yüzü suyu
hürmetine Cenâb-ı Hak, bu memleketi muhafaza etmektedir.

Söylence farklı bir biçimde de anlatılmaktadır.
"Karaca Ahmet ve Karaca Ayşe'nin iki kardeş oldukları söylenir.
Emirler köyüne vardıklarında misafir edilmek istemişler, onları kimse
kabul etmemiş. Abdest alıp namaz kılmaları için su istediklerinde
köyümüz susuz diyerek su da vermemişler. Köyün dışına çıkmadan önce
sormuşlar; "Kaç hanesiniz?", "19 haneyiz" demeleri üzerine "20 hane
olmayasınız" denmiştir. (Bir başka rivayete göre; "39 haneyiz"
demeleri üzerine "40 hane olmayasınız" denmiştir). Köyün dışına
çıkmışlar ve "bismillâh" diyerek ellerindeki değneği yere
vurduklarında su fışkırmış, abdest almışlar ve namazlarını kıldıktan
sonra yola koyulmuşlardır. Bunun üzerine köy halkı çok pişman olmuş,
fakat köyde kalmaları için onları ikna edememişlerdir. Ertesi gün
Şahin'e varmışlar. Şahinliler kendilerine büyük misafirperverlik
göstererek birçok aile onları evlerine almak istemiş. En son Şahin'in
merkezinde bir eve misafir olmuşlar. Akşamleyin etli pilâv ve ayran
ikram etmişler, yemişler, sohbet etmişlerdir. Yatsı namazından sonra
ev sahibi ayrılırken onlara tasın içinde kalan pilâvı, su ve ekmek
bırakmış. Belki gece vakti biraz daha yerler diye. Şahin hakkında
sohbet ederken "bu köyün bereketi hiç kalkmasın" diye dua etmişler.
Sabah namazı sonrası ev sahibi onlara kahvaltı ikram etmek istemiş.
Fakat onların orada olmadıklarını, ayrıldıklarını görmüş. İçinde
pilâvın bulunduğu tasa baktığında (önceden yarısı yenildiği halde)
sanki pilâv hiç dokunulmamış, akşamdan hiç yenilmemiş vaziyettedir.
Ertesi gece birçok köylü onları rüyada görmüş ve iki yerde işaret
olarak emanetler bıraktıklarını görmüşler. Rüya sonrası o yere
gittiklerinde (Karaca Ahmet Camii'nde) bir küçük kılıç, Karaca
Ayşe'nin yerinde terlik, çember ve ibrikle karşılaşmışlardır. Kılıç,
Balkan savaşlarında Bulgarlardan saklanmış ve bilinmeyen bir ailede
saklandığı söylenmektedir. Şahin halkı onların işaretlerini buldukları
yerde türbeler yapmışlardır." "Şahin"li bir yaşlıdan aktaran "Metin
KARAHOCA"
Şahin yakınlarındaki Pomak Köyü Ketence'li olan İ.Kissa bu
söylenceye hala inanıldığını doğrulamaktadır.
"Ben daha önceki mesajımda da belirttiğim gibi Şahin köyüne 4 km
uzaklıkta Ketenlik köyünde yaşıyorum. Anlattığın efsane bizim köyde de
anlatılıyor. Tabii annem bana o efsaneleri efsane olarak değil
gerçekten eskiden olmuş olaylar olarak anlatmıştı. Anlattığın
efsanedeki iki kişi aslında birer melek imiş. Ancak, insan kılığına
girmişler ve söz konusu iki melaike bizim köy de dahil bir çok köye
uğramışlar ve ekmek yardımı istemişlerdir. Köylerin çoğu bu
melaikelere bencil davranmış. Bizim köy de ayni şekilde bu meleklere
gerekli şekilde davranmamışlar ve bu yüzden bizim köy Şahin köyü kadar
gelişme
gösteremiyor. Bir çok kez annemin ve bir çok başka yaşlı insanın: 'bu
köy
lanetlenmiş bir köy sizler için en hayırlısı buradan başka yere
taşınmanızdır'
sözleri aklıma geldi. Bu efsaneyi çok severim, çünkü insanları
yardımsever olmaya
çağırmaktadır.
Şahindeki türbeleri, civardaki köylerden insanlar sık sık ziyaret
etmeye devam
ediyorlar. Ben de çocuk iken bir kaç kere ziyarete gitmiş ve orada
namaz kılmıştım.
Bu arada Pomakların hepsi sünni mezhebinden olmadıklarını belirtmek
isterim. Siicek köyünde Alevi mezhebinden Pomaklar da var. Söz konusu
Siicek köyü Yunanistan'ın Edirne sınırlarına yakın bir köydür."
* Son olarak İ.Kissa'nın belirttiği Siicek köyünü de kapsayan Kırcaali
- Dimetoka civarında; Kızıl Deli Sultan tekkesine bağlı ve Aren
olarak adlandırılan bir Pomak Grubunun halen Alevi Bektaşi inancını
koruduğunu hatırlatmak istiyorum.

* Sonuç
Aktardığım bu veriler bugün Sünni inanışına mensup olan "Pomakların"
başlangıçta alevi inancı taşıdıklarını göstermeye yeterlidir
kanısındayım. Bu durum Müslümanlığa geçişin; yukarıda çerçevesini
çizdiğim Bogomil-Alevi heteredoks tarikatlarca yürütülen misyonerlik
kampanyaları ekseninde gerçekleştiğine dair tezlerle uyum
göstermektedir.
XIV. asırdaki toplum yapısı değerlendirildiğinde "Sünni" inancın
Selçuklu yönetici sınıfları dışında Anadolu toprağında henüz kök
salmadığı, Müslüman nüfusun ezici bir çoğunlukla alevi inancına mensup
olduğu bilinmektedir. Böyle bir tablodan doğan Osmanlı beyliğinin
göçebe karakteri de göz önüne alınırsa sünni inancın baskınlığından
söz etmek mümkün değildir. Günümüzde; kaynağını Kayı boyuna dayandıran
ve Osmanlı hanedanının amca soyundan gelindiği anlamında "Amucalılar"
adıyla tanınan bir alevi ocağının bulunması da beylikteki heteredoks
inanç yapısına işaret etmektedir. Burada bir paradoks oluşturan aşiret
reisinin oğlu olarak doğan ilk Padişaha alevi anlayışında hoş
karşılanmayan "Osman" adının verilmiş olması; Sünni Selçuklu
Hanedanına yönelik bir öykünme olarak değerlendirilmelidir.
Neticede Osmanlı Türk toplumunda o dönemde baskın olan Alevi-Bektaşi
karakter karşısında; Pomakların Müslüman olurken "sünni" inancı
benimsemeleri beklenen bir durum değildir. Pomaklar İslamiyeti Osmanlı
Türk toplumuyla temasları sonucu öğrendilerse -ki; öyle öğrendiler-
İlk benimsedikleri inanç biçiminin Heteredoks karakterli Alevi Bektaşi
inanç sistemi olması gerekir.

Recep Memiş

POMAKLAR ÜZERİNE FARKLI BİR TARİH OKUMASI adlı çalışmadan bir
bölümdür.

http://pomaknews.com/?p=6837
Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages