Şimdi pek çokları bu Yunan analistin sözlerine bakarak hasdir
der.
Yunanistan bir önleyici saldırı, baskın planlıyormuş.
Peeh derler.
Ancak biliyorum ki, gerçekten de bu niyeti beyan eden emekli
askerler var.
Ve bu fikri çok tehlikeli olduğunu açıklayarak karşı taraftan
tartışmaya katılanlar var.
Karşı çıkanların argumanı şu, "biz baskın yapsak da,
saldırı yeri, zamanı ve kapsamını belirleme inisiyatifine
sahip olsak da, Türk Hava ve Deniz Kuvvetlerinin tamamını tek
bir baskın saldırıyla yok edemeyiz.
Türkiye stratejik derinliği olan bir ülke.
Türkiye kaybettiği hava ve deniz kuvvetleri yerine kuvvet
kaydırarak savaşı sürdürme yeteneğine sahiptir.
Biz İsrail gibi yapamayız, ABD bizim arkamızda İsrailin
arkasında durduğu gibi durmaz"
Açıkçası İsrail'in 52 Haziran 1967 yılında yaptığı Altı Gün
Savaşlarını örnek almaktan bahsediyorlar.
Bu fikrin akıl hocaları elbette İsrail'li danışmanlar, askerler.
Türkiye'ye karış Güney Kıbrıs, Yunanistan ve İsrailin bir ittifak
oluşturması gerektiği yüksek sesle dile getiriliyor.
Ve aynı zamanda açıkça Türkiye'yi hedef alan kapsamlı tatbikatlar
yapılıyor.
Açıkçası ANİ YUNAN, G. KIBRIS, ve İSRAİL BASKINI artık ciddiyet kazanmıştır.
Böylesi bir saldırının önünü almak için CAYDTIRICI askeri ve politik hamleler yapmak gerekir.
Türkiye'nin tepkisini sınamak isteyebilirler.
Hazırlıklarımız sırasında SINIRLI AMA SERT bir tepkinin
nasıl olacağını iyi düşünmek lazım.
Olası bir Türk-İsrail-Rum savaşı birkaç günden uzun sürmeyecek
bir tür YILDIRIM HAREKATI şeklinde olacaktır.
Düdük çaldığında taraflar elinde olanlarla ve zararıyla baş başa
kalacaktır.
Bu bir tür dans oyunu gibi.
Müzik durduğunda ayakta kalan kaybeder.
Sürat ve kesinlik önemli.
Bende söylemesi.
— — — — —

Yunanistan, Doğu Akdeniz’deki Amerikan-İsrail planlamasının daha derin entegrasyonu ile Türkiye ile savaşa daha da yaklaşmaya öncülük ediyor. Türkiye’nin "Mavi Vatan" doktrini ile sınırlı kalmadan yoğunlaştırılmış hat revizyonu kapsamında Yunanistan’a yönelik talepleri bellidir. Veriler, Yunanistan-Türkiye ilişkilerindeki gerginlikte Türk sorumlulukları üzerinde de yoğunlaşıyor.
Bu bağlamda, Yunanistan’ın mevcut gerilimlere ek yanıcı malzeme eklemekle bir ilgisi yok; ancak Amerikan çıkarları için sistematik olarak hareket etmektedir. Son örnek, Yunanistan’ın Türkiye’ye karşı önleyici bir saldırıyı tartışması ve basın açıklamalarıyla doğrulanan, İsrail’in tasarlayıcı rol oynadığı bir senaryodur. 16-Aralık-2025 Salı günü Ta Nea gazetesinde en azından tüyler ürpertici detaylarla anlatılan bu plana göre; Rodos veya Karpathos, Kıbrıs ve İsrail’deki gemiler, uçaklar ve diğer altyapı kullanılarak 2500 kişilik ortak bir hızlı müdahale tugayı oluşturulması öngörülüyor. Bu tugay, Yunanistan’dan 1000, İsrail’den 500 ve Kıbrıs’tan askerlerle oluşturulacak ve komutasında bir Yunan ve bir İsrail hava kuvvetleri komutanı bulunacak. Hızlı müdahale gücü, Yunanistan ve İsrail’den gelen fırkateyn ve denizaltılar tarafından desteklenecek.
Resmî olarak bu tugayın hedefi, enerji altyapılarını korumaktır. İsrailli analist Sai Gal, News’e verdiği demeçte, "Rodos’tan Kıbrıs’a ve İsrail’e uzanan, bazılarının Mavi Vatan adını verdiği bir denizde platformlar, boru hatları ve elektrik kabloları ortaya çıkıyor" diyerek İsrail planının "stratejik bir boşluğu doldurduğunu" belirtiyor. Baltık ülkelerindeki son olaylar, tehlikelere işaret ediyor: "Gerçek savaş alanı, Avrupa’ya güç sağlayan ve onu birbirine bağlayan deniz altı altyapısına kaymıştır. Artık ön cephe yüzey değil, deniz tabanıdır. Avrupa bunu Baltık’ta, açıklanamayan kablo kesintileri ve Nord Stream’deki patlamanın ardından öğrendi. Doğu Akdeniz, kendi uyanış çağrısını bekleyemez. Ortak bir güç, bölgede hâlâ eksik olan şeyi sağlar: baskı ve sabotaja karşı tespit, caydırıcılık ve hızlı tepki için birleşik bir mimari."
Yunanistan-İsrail-Kıbrıs ortak tugayının "mayalanmasını" üstlenen İsrailli analist bize yabancı değil. Birkaç ay önce, Türkiye’nin izniyle terör örgütleri tarafından kullanıldığı iddia edilen bölgelere yönelik bir saldırı için kamuoyu hazırlıyordu. Planın adı "Neptün’ün Gazabı" idi. Şimdi ise İsrailli "analistin" hırsları daha kuzeye, Ege Denizi’ne uzanıyor. İsrail’in planı nettir: Yunanistan ve Kıbrıs’ı sömürmek, Rum-Türk gerilimlerini kullanarak apartheid devletini genişletmek, sürekli kan döken ve yalnızca bir kesimin zengin ve güvenlik içinde yaşadığı "Büyük İsrail"i hayata geçirmek.
İsrail, komşu ülkelere yönelik genişleme planlarını sürekli uyguluyor ve bu durum on binlerce insanın ölümüne ve yerinden edilmesine neden oluyor: Filistin, Mısır, Suriye ve Lübnan. Hiçbir İsrailli yetkili tarafından reddedilmeyen "Büyük İsrail" planı, Filistin’de devam eden soykırım ve Lübnan ile Suriye’ye yönelik kanlı işgallerle hayata geçiriliyor. İsrail, "meşru müdafaa" hakkını gerekçe göstererek veya Kıbrıs’taki gibi ekonomik koloniler yaratarak agresif politikalarını sürdürüyor. Yunanistan’da Siyonizm’in öne sürdüğü plan, Türkiye ile savaşa girilmesini ve ırkçı devletin nüfusunu tehlikeye atmadan sınırlarından kilometrelerce uzakta sıcak cepheler oluşturulmasını hedefliyor.
Potansiyel bir Türk saldırısını önleme tartışması, hem Yunan hem de Kıbrıs diplomasisinin acınası bir başarısızlığına işaret ediyor. Atina ve Lefkoşa, on yılı aşkın süredir egemenlik iddiaları karşılığında çok uluslu şirketlere hidrokarbon kaynakları verme ve enerji devlerinin köken ülkelerinin oynadığı Türk tehdidini bertaraf etme düşüncesiyle hareket ediyor. Her iki elit de, araştırma izinlerinin tehdit altındaki hakların garantileriyle birlikte verildiği sözünü nasıl bozduklarını gösterdi. Halk aslında Türkiye’den şikayetçiydi, ancak Fransa, İtalya, İsrail ve özellikle ABD’nin desteğiyle (Chevron ve ExxonMobil sayesinde) en delinmez zırhı garanti ettikleri düşünüldü. Fransızlar ve İtalyanlar Ege’yi terk edince, Yunan icadı vaatler olmadan da arama izinleri verilmeye devam edildi.
Gazetenin kendi metninde bir çelişki var: Tugay, sabotajı önlemek için savunma amaçlı hareket ederken aynı zamanda önleyici saldırılar da düzenleyecek. Savunma mı yoksa saldırı mı? Tıpkı İsrail’in sürekli "meşru müdafaa hakkını" gerekçe göstererek saldırgan savaşlar yürütmesi gibi, savunma kisvesi altında saldıracaktır.
İsrailli analistin kullandığı kelimeler rastgele değildir. Yunanistan, Kıbrıs ve İsrail için "işletilebilirlik" ve "birleşik tespit, caydırıcılık ve hızlı tepki mimarisi"nden söz ediyor. Kıbrıs’ı açık bırakarak "birleşik savunma alanı" doktrininden vazgeçen Yunanistan, şimdi İsrail ile birleşik bir savunma doktrini yönetiyor; ancak bu, ulusal egemenliği korumak için değil, enerji yatırımlarını korumak içindir. Güvenliği sağlaması gereken savunma, saldırıyı kolaylaştıran bir araç haline geldi.
Ayrıca, sabotajın ABD tarafından Ukrayna ve Polonyalı unsurlarla birlikte ve Almanya’nın pahasına gerçekleştirildiği bilinen "açıklanamayan kablo kesintileri ve Nord Stream patlaması" da dikkate alınmalıdır. ABD, Kuzey Avrupa’daki enerji ve askerî planlarını desteklemek için sabotaj kullandıysa, şimdi de Güney Avrupa’daki enerji ve askerî projelerini aynı şekilde desteklemek için benzer taktikler uygulayacaktır.
Yunan ve İsrail çıkarlarının ortak görünmesi, sızıntı planlarının Tel Aviv’e "ihtiyaç duyduğu stratejik derinliği" ve Atina’ya "revizyon zorlukları karşısında bir yokuş" kazandırdığı izlenimini veriyor. Ancak bu iki tarafın çıkarları rekabetçidir ve farklı stratejilere hizmet eder.
İsrail’in "stratejik derinliği", Siyonist devletin bugünkü sınırlarının ve 1947’de BM tarafından tanınan sınırların (BM Kararı 181) ötesine uzanan emperyalist genişlemesine hizmet eder. Örneğin, Yunan hava sahası, İran’ın bombalanması için yapılan simülasyon tatbikatlarında defalarca kullanılmıştır. Buna karşılık, Yunan "konsantrasyonu" potansiyel bir Türk saldırısını caydırmayı amaçladığı için doğal olarak savunma odaklıdır. İsrail’in "stratejik derinliği" saldırgan hamlelerle geliştirilirken, Yunan "geri tepkisi" bunun bedelini ödeyecektir.
Umarım bunun farkına varıldığında çok geç olmaz.
Kıbrıs için retorik bir soru: Topraklarının %40’ını kaybetmiş ve barışçıl yollarla da olsa teslim olmuş bir siyasi liderlik, üçüncü bir ülkenin fatihine karşı önleyici saldırı planlarına aktif olarak katılmak için ne kadar yıkıcılık ve siyasi saflık sergileyebilir? Gerçekten mi?
Oraj POYRAZ(0raj....@neomailbox.net)
L2fSIJNoA0xfSNxA





| Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
| Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur-...@googlegroups.com |
| Gruba uye olmak icin | : | ozgur-gunde...@googlegroups.com |
| Grup kurucusuna yazmak icin | : | 0raj....@neomailbox.net / oraj....@openmail.cc |
| Grup Sayfamiz | : | https://groups.google.com/g/ozgur-gundem/ |
| Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Özgürlük
adam, henüz yeni kurdum.Siyasi iktidarın sürekli yasakladığı, polisiye önlemler ile gizlemeye çalıştığı şeyleri burada biriktireceğim. Videolar, resimler, makaleler falan. |
: |
http://insulaelibertatis.com/ |
| Eposta adresleri (Derdiniz varsa buradan ulaşın.) |
: |
0raj....@neomailbox.net oraj....@openmail.cc HvLWPt...@protonmail.com 0Pjukd...@mail2tor.com |
| Tor ağı üzerindeki web siteleri Darkweb diye bilinir, TorBrowser kullancaksınız. |
: |
http://45m2jpfwn6ydfrqyhw5jbqszyip45pvi6m2cyo3722wyhur6yuitgbyd.onion/ http://kbq4ghhydumvhgvwkccbad5g7ae2yho6a4llxuy2z4oa6dox6gjtngad.onion/ |