(Büyük
Taarruz sonrası esir alınan Yunan Komutanlar)
► Yunan Kuvvetleri Başkomutanı General A. Trikopis,
► Yunan 2. Kolordu Komutanı General Dijennis,
► Yunan 2. Kolordu Kurmay Başkanı Albay Yuvannis,
► Yunan 13. Tümen Komutanı Albay Vandelis,
Ve
Albay Kalinalis
İle
beraberlerinde bulunan yaverleri..
Sol
arka ayaktaki ise; Albay Dadaylı Halit Bey
(2 Eylül 1922)
Bir
gün sonra 3 Eylül 1922’de M. Kemal, yanına gelen işgalci
Yunan ordusu komuta kademesini ayakta karşıladı.
Kendilerine
yer gösterdi, Çay ısmarladı, sonra Trikopis’e sordu;
Bu
iş nasıl oldu?
Bundan
sonrasını Trikopis’in kendi dilinden dinleyelim;
"Beni
yakalayanlar hüviyetimi anlamakta güçlük çekmediler.
Beni
ilk evvela Garp Cephesi Kumandanı İsmet Paşa’ya
götürdüler.
Kendisi
ile fazla bir şey konuşmadık. Paşa, beni yanına alarak M.
Kemal’in huzuruna çıkardı.
M.
Kemal, beni mert bir askere yaraşır bir şekilde kabul
etti.
İsmet
Paşa beni kendisine takdim etti.
M.
Kemal' bu esnadaki bözlerini hiç unutmayacağım;
“Üzülmeyin
General,” dedi. “Siz
vazifenizi yaptınız.
Askerlikte
mağlup olmak da vardır.
Napolyon
da vaktiyle esir olmuştu.
Size
karşı büyük bir hürmet hissi besliyoruz.
Burada
kendinizi esir addetmemenizi rica ediyorum.
Misafirimizsiniz.
Yakında
her şey düzelecektir.
Buyurun,
istirahat edin.”
Ayrıca
Bu işgalci subaylar Yunanistanın savaş mağlubu olduğu
gerekçesiyle İdam edilmelerinden korkulduğu için, M. Kemal
onların emniyette olmaları için Bir süre Kayseri’de
bekletti.
Sonradan
Yunanistana gönderildiler..
#FİLM_BURAYA_KADARDI
Turgut
Çelik

--
- - - - - - - - - - - - - - - -
Acaba
~Ela gözünden akan
Ateşli nazarların
Acaba acımadan
Kimi yakacak yarın?
Dudakların acaba
Kimlerle öpüşecek?
Kimler yarın acaba,
Tuzağına düşecek?
Anlıyorum, bizlerden
İntikam alıyorsun.
Lakin ey kadın bilsen,
Nasıl alçalıyorsun.
Sabahattin Ali~
- - - - - - - - - - - - - - - -
Politikacıları unutun.
Onlar önemsiz.
Politikacılar size seçim hakkı tanındığı fikrini sürdürmek için
varlar.
Hakkınız yok.
Seçim hakkınız yok.
Sahipleriniz var.
Size sahipler.
Her şeye sahipler.
Bütün önemli topraklara.
Kolektif şirketleri denetliyorlar ve sahipleriler.
~George Carlin~
- - - - - - - - - - - - - - - -
Bozcaada Yolunda Volvo V40 Testi
~24 Temmuz 2013
Geçtiğimiz hafta Volvo’nun yeni üretimi V40 serisi için #osensin
kampanyası dahilinde arabayı test etmek için Bozcaada’ya
gidecektik. Arabayı henüz görmeden beğenmiştim. Sonuçta bu bir
arabaydı ve her halükarda belediye otobüslerinden iyiydi.
Yola çıkış Hollywood filmlerini aratmayacak bir tempodaydı. Altı
üstü Bozcaada’ya gidecektik ama hazırlıklar bir rehine kurtarma
operasyonunu aratmıyordu. Yol haritaları, kameraların kurulması,
takip aracı, kahve termosu, yol gözlüğü, araç kiti… Kampanyayı
yürüten Havas Engage İstanbul hiçbir ayrıntıyı atlamamıştı. Takip
aracıyla her daim irtibat halinde olmamızı sağlayan bir telsiz
bile verdiler. İşte o an kuşkulanıp Yasa dışı bir şeyin içinde
değiliz, öyle değil mi? diye sordum gözlerimi kısarak.
V40’ı ilk gördüğümde tepkim Belediye otobüsüne göre oldukça küçük
oldu. Yıllardır belediye otobüsünde seyahat edince insan bütün
kıyaslamaları ona göre yapıyor. Şoför mahalline oturduğumda
alışkanlıktan olsa gerek yaşlı bir teyzenin gelip yer isteyeceği
tedirginliğini yaşadığımı itiraf etmeliyim. Çok şükür böyle bir
şey yaşanmadı.
Dolmabahçe’den Bozcaada’ya doğru hareket ettik. İlk olarak hız
kadranını fotoğrafladım. Bunu 127 km hızla giderken yapmak çok
kolay değil. Kimseye tavsiye etmiyorum. Yanımdan belediye
otobüsleri geçiyordu. Orada tıkış tıkış seyahat edenleri görünce
ağladım. Ama onlar gülüyordu. İki gün sonra tekrardan aramıza
döneceksin bakışlarıyla beni süzdüler. Yaptıkları hoş değildi.
Yolda V40’ın Adaptive Cruise Control sistemini test ettim. Öndeki
araca göre hızı ayarlayan bir sistem bu. Yokuş yukarı ya da aşağı
fark etmiyor, öndeki araçla aranızda sizin belirlediğiniz mesafeyi
koruyacak şekilde ilerliyor araba. Gaza ya da frene kendi basıyor.
Büyük kolaylık şeklinde değerlendirilebilir ama şoför karizması
dediğimiz olgu yara alıyor. Yaa cruise control olduktan sonra ben
de sürerim şeklinde insanı yaralayan ifadelere maruz kalıyorsunuz.
Bir de dalgınlıkla şeridinizi aşarsanız direksiyon titriyor ve
sizi gerisin geri şeridinize döndürüyor. Bunu da 2013 yılına
geldiğimiz bugünlerde bir insan hakları ihlali ve kişi iradesine
saygısızlık olarak değerlendirdim. Trafiğin emniyeti açısından
doğru olabilir fakat özgür irade yerlerde. 1789 Fransız
İhtilalinin kazanımlarını birer birer kaybettiğimiz hissine
kapıldığımı söylemeliyim. Elbette bu özelliği kapatabildiğinizi
veya sinyal verdiğiniz zaman devre dışı kaldığını belirtmek lazım.
Sorunsuz bir şekilde yola devam ediyorduk. Çanakkele’ye doğru
çeşitli ilçelerin ve kasabaların içinden geçtik. Burada etraftaki
tabelalara bakınca bir gerçeği fark ettim. İstanbul’dan
uzaklaştıkça dükkan isimlerinde bir özensizlik, bir
vurdumduymazlık göze çarpıyor. Mıstık Büfe, Ejder Pansiyon,
Çoğumlu Solaryum bunlardan sadece birkaçı. Özellikle Ejder
Pansiyon’da durup hangi kafayla böyle bir ismi seçtiklerini ve
neden hala batmadıklarını sorasım geldi. Fakat yolumuz uzundu.
Gelibolu’da arabalı vapura binip karşıya geçtik. Oradan
Bozcaada’ya bizi götürecek vapura binmek üzere Geyikli’ye doğru
yola çıktık. Yol üzerinde mola yerimiz Manzara Restaurant’tı.
Adından da anlaşılacağı gibi muhteşem bir manzarası vardı. Ama
inanır mısınız bir kere bile dönüp bakmadım, çünkü yemek daha
önemliydi. Manzara her yerde vardı.
Yolda, kırmızı ışıklarda, benzincilerde, vapurda hep ilgi
odağıydık. Ünlü biri olduğum için ilgiden sıkılmamayı
öğrenmeliydim. Fakat sorular genelde kaç beygir, fiyatı ne kadar
minvalinde olunca hayal kırıklığına uğradım. Daha yeni piyasaya
çıkmış bir arabanın benden çok ilgi görmesi üzücüydü. Arabayı
süren ben olduğum için bana da hayranlıkla bakıyorlardı. Ayağımızı
yerden kesiyo işte türünde cevaplarla tevazumu ve efendiliğimi
gösterince bana bir kez daha hayran kaldılar.
BOZCAADA
Bozcaada’ya vardığımızda akşam olmuştu. Hemen otele yerleşip bizi
bekleyen yemek masasına kavuşmak için Cabali Balıkçısına gittik.
Harika bir ortamda, adaya özgü yemeklerle birlikte leziz bir balık
ziyafeti çektik. Yemek yerken balıkların nasıl olup da bin
yıllardır aynı ucuz numarayı yiyip oltaya geldiklerini sorguladım.
Bu konuda kendilerini birazcık olsun geliştirseler şu an masada
kızarmış halde olmazlardı.
Ertesi gün güzel bir kahvaltının ardından kısa bir Bozcaada
turuyla adadaki üzüm bağlarını, plajları ve yel değirmenlerini
görme şansımız oldu. Üzüm bağları neyse de o yel değirmenleri bana
çok işe yarıyormuş gibi gelmedi. Sanki Biz de ülke ekonomisine
katkıda bulunuyoruz, boş durmuyoruz dercesine yapılmışlardı. Çok
üzerlerine gitmedim.
Sonunda kısa süre kaldığımız ve bir daha gelme isteği uyandıran bu
adadan gitme vaktimiz geldi. Eşyalarımı toplarken otelin
duvarlarına son kez baktım. Zorla duygusallaşmaya çalıştım ama
beceremedim.
Dönüş yolu gidişe nazaran biraz daha ağır tempoda geçti. Saatlerce
araba kullanmış olmaktan mütevellit kendimi tır şoförlerinde
görülen birtakım tuhaf hareketleri yaparken buldum. Arabadan inip
bacakları ayırarak hafif kambur yürümek, ileride çevirme var
selektörleri yapmak, arabesk dinlemek bunlardan birkaçıydı.
Takip aracında bize eşlik eden Volvo yetkilisi Serdar’dan telsiz
vasıtasıyla V40’ın bir özelliğini daha öğrendim. Dünyada ilk defa
kaputta hava yastığı teknolojisi de V40’ta kullanılmış. Allah
göstermesin bir yayaya çarpma durumunda kaputtaki hava yastığı
devreye girip yayanın kazayı en az zararla atlatmasını
sağlıyormuş. Serdar’a İşte şimdi gönül rahatlığıyla birkaç yayaya
çarpabilirim, tamam dedim. Bunu yapmamak daha uygun olur, tamam
dedi. Bu bir test sürüşü ve bunu denemek için can atıyorum, tamam
diye üsteledim. İç çekti ve Lütfen sağa çeker misin, tamam dedi.
Sağa çektim, bana kendince haklı sebeplerle bunu test etmememizin
herkesin hayrına olacağı konusunda kafa şişiren bir nutuk attı.
Gönülsüzce kabul ettim.
Gerek kaputta hava yastığı teknolojisi gerekse araçtaki
sensörlerin iki kollu ve iki bacaklı bir silüet algıladığında
devreye giren alarm ve otomatik fren sistemi yıllar boyu severek
yaptığımız bir geleneğin tarihe karışması anlamına geliyordu:
Arkadaşın üzerine araba sürmek. Bir geleneğin daha yok oluşunu
gözyaşları içinde fark ettim.
Sonuç olarak:
Rampayı 6. Viteste 165 km hızla çıkma keyfini yaşadım.
Havas Engage İstanbul en ufak ayrıntıya kadar bizimle ilgilendi.
Son baktığımda takip aracında Yusuf bana çorap örüyordu.
Belediye otobüslerine bir daha binmek istemiyorum.
V40’ın iki günde test edilemeyeğini öğrendim. En az 5 yıl
kullanmak gerekiyor.
İstanbul’a yaklaştığımızda arabayı biraz daha kullanmak için
Nişantaşı’ndaki partiye Kars üzerinden gitmeyi teklif ettim. Bunun
biraz zaman alacağı ve daha kestirmeden gidersek vaktinde
yetişeceğimiz söylendi.
V40’tan ayrılırken son kez dönüp baktım. Bir daha benim gibi şoför
bulamayacaksın, biliyorsun değil mi? dedim. Sarıldık.
http://beyinsizadam.net/turkiyede-bilim-neden-ilerlemiyor/
lukas...@gmail.com~
- - - - - - - - - - - - - - - -
Para mülk ise, faiz onun kirasıdır.
~EGE CANSEN~
- - - - - - - - - - - - - - - -
Çok çalışıp, zor yaşayıp, sıkı ölüp üstüne bir de cehenneme
gidebilecek olmak çok ağır.
~CARL SANDBURG~
- - - - - - - - - - - - - - - -
"Elinden gelenin en iyisini yaptığının bilincinde olmak haricinde,
bir onay arama. "
~Andrew Carnegie~
- - - - - - - - - - - - - - - -
Hurriyet ve istiklal benim karakterimdir.
1921.
~K.Ataturk~
- - - - - - - - - - - - - - - -
Hepimiz farkli sifatlarla sifatlandirildik.
Sayet Allah herkesin tipatip ayni olmasini isteseydi, hic suphesiz
oyle yapardi.
Farkliliklara saygi gostermemek kendi dogrularini baskalarina
dayatmaya kalkmak, Hakk in mukaddes nizamina saygisizlik etmektir.
~TEBRIZ’ LI SEMS~
- - - - - - - - - - - - - - - -
DÖRT DEKANLIĞA BİR DEKAN…
https://www.youtube.com/watch?v=iaRB3FY78Lg
- - - - - - - - - - - - - - - -
Din, kendilerinin de zarar görebileceği kötü eylemleri yapan
insanlara rasyonel bir taban ve teşvik sağlar.
Din basitleştirir, din insanı şeytanlaştırır.
Din insanlık dışı davranışları teşvik eder.
Din gerçeğin ötesinde umutlar vadeder.
Yüksek oranda dine maruz kalmış iyi bir insan, iyi niyetle,
kendisinin öteki dünyada kurtuluşu ve tanrısının zaferi için başka
insanları öldürebilir.
~Kenneth Humphreys~
- - - - - - -





- - - - - - -
Yilmaz_Oztuna-Yavuz_Sultan_Selim.epub
Frank_Herbert-Dune_2_Dune_Mesihi.epub
Vus_at_O._Bener-Dost_Yasamasiz.epub
Rollo_May-Kendini_Arayan_Insan.pdf
Arthur_Conan_Doyle-Uc_Catili_Ev.epub
MUHAMMED_HADIMI-04ISLAM_AHLAKI.epub
Tahsin_Yucel-Yuz_ve_Soz.epub
Charles_Dickens_a_tale_of_two_cities_web.pdf
Ya_Ata_Bin_Ya_Karincaya-Caglar_Simsoy.mobi
Clive_Cussler-Girdap.epub
Turkiye_Buyulu_Hapishanem-Yalcin_Kucuk.epub
Bertolt_Brecht_-Svayk_Hitlere_Karsi.doc
Andre_Comte_Sponville-Felsefeyi_Takdimimdir.epub
Better_Reading_French.pdf
Murathan_Mungan-Cador.epub
Jerome_Lawrence_Robert_ELee-Maymun_Davasi.pdf
SKierkegaard-Korku_ve_Titreme.epub
Les_Miserables-Victor_Hugo.pdf
Stefan_Zweig-Afrikanin_Hic_Bir_Yerinde.epub
Dean_Koontz-Hicbir_Seyden_Korkma.epub
les2006araliksozel.pdf
Claude_Levi_Strauss-Mit_ve_Anlam.pdf
Varolmanin_Acisi-Schopenhauer_Felsefesi-Veysel_Atayman.mobi
Faruk_Nafiz_Camlibel-Han_Duvarlari.pdf
Claude_Farrere-Olmez_Adamlarin_Evi.epub
Kara_Kule_Cilt7_Kule-Stephen_King.epub
Dario_Fo-JAPON_KUKLASI.pdf
Asik_Pasa-Garip_Name.epub
Seyyid_Muradi-Gazavat-i_Hayrettin_Pasa.epub
Cevat_Rifat_Atilhan-Yahudi_Casusu_Suzi_Liberman.pdf
- - - - - - -
Your browser does not support the video tag.
">
Your browser does not support the video tag.
">
Your browser does not support the video tag.
">
Your browser does not support the video tag.
">
Your browser does not support the video tag.
">
Your browser does not support the video tag.
">
Your browser does not support the video tag.
">
Your browser does not support the video tag.
">
- - - - - - -
- - - - -
- - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -