Taa ki Menderes’e kadar tanımadık, ve kabulde etmedik.
Papalık Ancak 1960’da DP’nin son aylarında Türkiye tarafından tanındı ve Vatikan’ı bir devlet olarak tanıdık.
Atatürk devrinde Turkiyeye kabul edilmeyen papa, son çare olarak temsilcisini (daha sonra o da Papa oldu) Roncalli yi gayrı resmi olarak Turkiyeye adeta turist pasaportuyla yolladı
Monsenyör Roncalli, İstanbul’a Ocak 1935’de geldi.
Trenden iner inmez Emniyet’e gitti ve polise gidip kendisini dini bir görevli olarak bildirdi.
Çünkü Türkiye Vatikan’ı tanımadığı için kardinaller sıfatsız ve gönüllü olarak görev yapmışlardı.
Roncalli’nin biyografisini yazan Peter Hebblethwaite, müstakbel Papa’nın “o andan itibaren, gittiği her yerde, Kafka’yı andırır bir biçimde, zan altındaki biri olma deneyimini yaşadığını” yazar.
Cumhuriyet arşivlerine bakılırsa gelir gelmez gittiği Emniyet’te kendisiyle görüşen emniyet müdürü de hemen içişleri Bakanlığı’na yazıyla durumu bildirmişti:
Cevaben kendisine hiç bir resmî vazifesi olması hasebiyle memleketimizde resmî bir faaliyet icra edemeyecek ve herhangi bir işle meşgul olmayacağını temin olunduğunu ve bu bey’in İstanbul’a İtalyan olduğundan ve kendisinin her ecnebi gibi memleketimizde hâlâ kabul ve müsamaha göreceğini söyledim.
Pasaportuna hususi vize vazolunacağı maruzdur.”
Roncalli, gelir gelmez programda olmamasına rağmen, İstanbul valisi Muhiddin Üstündağ’a bir nezaket ziyaretinde bulunmuştu.
Bu ziyaretin de ANKARAYI Dışişleri Bakanlığı’nı kızdırdığı anlaşılıyor:
“Malumu Devletleri olduğu üzere Papalık Hükümeti bizce tanınmış değildir.
Ve bu Devletin her hangi memurunun mümessil sıfatı izafe edilmesi tarafımızdan tensip edilmemiştir.
Rahip M. Angelo Guezeppe Roncalli’nin selefi olduğu gibi bir misafir olarak muamele görmesi ve kendisine hiç bir resmî sıfat tanınmaması hattâ hareketimizin esasını teşkil eder.
Kaldı ki bu rahibin İstanbul Valisini ziyaret etmesi, Türk katoliklerinden bahsetmesi ve onlar namına idarei kelâm eder gözükmesi Hükümetimizce hiçbir vechile tecviz olunamaz.
Bu cihetleri İstanbul Valisine tavzih ve ihtar ile bu hususun buyrulması ve Vali tarafından o rahibe verilmiş hüviyet belgesinin ne olduğunun anlaşılması için, bu vesileyle İsticlâri’nin yüksek mümessillerini de vize ederim.”
Fakat Roncalli’yi esas bekleyen kötü sürpriz İstanbul’a gelişinden kısa bir süre sertleşen laiklik uygulamaları oldu.
Önce piskoposluğun haftalık yayını olan La Vita Cattolica, “dinî propaganda” nedeniyle kapatıldı.
Roncalli, yazdığı bir mektupta bu yasağı mizahi bir dille anlatmıştı:
“Bilmiyorum, Büyük Perhiz pastoral mektubumda ne söyleyeceğim, yahut yayımlanacak mı.
Geriye sadece dua ve litürji hakkında konuşmak kalıyor.
Teolojik erdemler bile yasak.
En azından hâlâ hayırseverlikten bahsetmem mümkün olur umarım.
Ama Türklerle herhangi bir iş yapmak bile tehlikeli olabilir; Marmara adasındaki son deprem bunu gösterdi.”
Ama hayatını en çok zorlaştıran daha sonra çıkarılan bir kanun olacaktı.
Resmi olarak 13-Haziran-1935 tarihinde yürürlüğe giren ama haberi aylar öncesinden duyurulan kanuna göre artık tüm dini görevlilerin mabetler dışında dini kıyafet giymeleri yasaktı.
Kanun o kadar sertti ki “mabed ve ayinlerde ruhani kıyafet taşımakla mükellef olanlar, mahalle hükümetlerince tanzim edilecek olanlardan alınacak listeler mucibince ancak mabed ve ayinlerde ruhani kıyafet taşımaya mezun addedilmişlerdir” maddesine bakılırsa mabedlerde kimlerin dini kıyafet giyebileceği bile izne bağlıydı.
Roncalli, 13-Nisan-1935’te bir psikopos arkadaşına yazdığı mektupta yasağı şöyle anlatmıştı:
“Bildiginiz gibi, Haziran’dan itibaren buradaki bütün papazlar, keşişler ve rahipler sivil elbiseyle dolaşmak zorunda kalacak.
Bu, herkes için büyük bir sınav.
Eğer iş bununla sınırlı kalırsa mutlu olacağız.
Umarız Meksika’da olanların bir benzeri olmaz.”
Meksika’da olanlardan kastettiği katı laik terör döneminde rahiplerin yakalanıp kurşuna dizilmesiydi.
Ama Roncalli yasağa hızlıca uyum gösterdi:
“Ne fark eder, Tanrı’nın sözünü ilan ettiğimiz sürece cüppe mi, pantolon mu giydiğimiz?”
Bir dinî törenden sonra diğer rahiplerle sivil kıyafetler içinde Saint-Antoine Kilisesi’nden çıkarlar:
“Episkopos çok uzun zamandan beri giymemiş oldukları kıyafetleriyle görünmekte çok zorlanan en yaşlılarının arasında her zamankinden daha hoş ve gülümser, neredeyse eğlendiğini gösterir bir ifadeyle, kıyafetle rahip olunamayacağını gösterme dikkatiyle ilerliyordu.
Kıyafetin tek tip olması bir yana aynı renk olmasını bile zorunlu kılmak istenmemişti, sadece koyu, ciddi bir kıyafet rengi öngörülmüştü; hepsi o kadar.”
Bu sivil kıyafetler içinde o günün anısına toplu bir fotoğraf da çektirmişlerdi.
Roncalli Vatikan’a gönderdiği ilk notta durumu şöyle anlatır:
“Rahip elbisesiyle görünürsem kanunu ihlal etmiş sayılacağım ve delege olarak konumum tehlikeye girer.
Papa Türkiye’de resmen tanınmıyor ve bu yasak nedeniyle hükümetle çatışırsam çok tehlikeli olabilir.”
Yıllar sonra ilk kez sivil kıyafetle sokağa çıktığı günü de not eder anılarında:
“İlk kez sivil kıyafetle dışarı çıkmak zorunda kaldım.
Ama bu bir utanç değil, bir itaat meselesi.
Görünüşümden dolayı bir şikâyet veya ihbar, temsil ettiğim Makam için büyük zarar olur.
Bu yasak Katolik toplumunun moralini kötü etkiledi.”
Roncalli, yasağı anlamak için Dışişleri yetkilileriyle gayriresmî bir görüşme yapar.
Yetkililer, yasanın “herkese eşit uygulandığını”, sadece Katoliklere değil tüm din adamlarına yönelik olduğunu söylerler.
Roncalli not eder:
“Devletle bir çatışma yaratmamaya çok dikkat etmeliyim.”
Yasanın “geçici olup olmadığını” sorduğunda ise kesin bir cevap alamadığını yazar anılarında.
Ama Fener Patrikhanesi’ni ziyaretinde yasağın Ortodoks ruhbanları da vurduğunu ve “özel bir Katolik karşıtlığı olmadığını” söyler:
“Doğunun kardeşleriyle bu defa devlet karşısında aynı kaderi paylaşıyoruz.”
Fransız elçisi aracılığıyla Ankara’ya Büyük ayinlerde (özellikle Noel ve Paskalya) mabet içinde dinî kıyafet giyme hakkının korunması için girişimde bulunur.
Hükümet, “ibadethane içinde kıyafete karışmayız, fakat sokakta yasak” yanıtını verir.
Roncalli raporunda şöyle yazar:
“Bu sınır içinde hareket etmekten başka çaremiz yoktur.
Sabır ve sessizlik benim en güçlü silahlarımdır.
Katı laiklik uygulamaları açısından çok daha ciddi bir sorun ise hükümetin Hristiyan okulları üzerindeki baskısıydı.
Notre Dame de Sion rahibelerine bağlı iki okul kapatılmıştı.
Okullardan biri şimdilerde Cumhurbaşkanlığı’nın kullandığı Tarabya’daki yalıydı.






| Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
| Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur-...@googlegroups.com |
| Gruba uye olmak icin | : | ozgur-gunde...@googlegroups.com |
| Grup kurucusuna yazmak icin | : | 0raj....@neomailbox.net / oraj....@openmail.cc |
| Grup Sayfamiz | : | https://groups.google.com/g/ozgur-gundem/ |
| Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Özgürlük
adam, henüz yeni kurdum.Siyasi iktidarın sürekli yasakladığı, polisiye önlemler ile gizlemeye çalıştığı şeyleri burada biriktireceğim. Videolar, resimler, makaleler falan. |
: |
http://insulaelibertatis.com/ |
| Eposta adresleri (Derdiniz varsa buradan ulaşın.) |
: |
0raj....@neomailbox.net oraj....@openmail.cc HvLWPt...@protonmail.com 0Pjukd...@mail2tor.com |
| Tor ağı üzerindeki web siteleri Darkweb diye bilinir, TorBrowser kullancaksınız. |
: |
http://45m2jpfwn6ydfrqyhw5jbqszyip45pvi6m2cyo3722wyhur6yuitgbyd.onion/ http://kbq4ghhydumvhgvwkccbad5g7ae2yho6a4llxuy2z4oa6dox6gjtngad.onion/ |