Habil / Kabil ve/veya Erdoğan / Aliyev?!

448 views
Skip to first unread message

Hayrullah Mahmud ÖzgürTÜRK

unread,
Oct 1, 2020, 5:56:31 AM10/1/20
to oybi...@googlegroups.com
Habil / Kabil ve/veya Erdoğan / Aliyev?!

NEDİR NE DEĞİLDİR
Yazı X:
ERTUĞRUL ÖZKÖK: Bugün savaş olan o bölgede 3 yılda 4 büyük olay gördüm

Komünizm duvarlarının yıkılmasından bir yıl öncesi ile 3 yıl sonrası arasında, yani 1988 ile 92 arasında Kafkasya’da 4 olayın tanığı oldum.
Hürriyet’in hem Ankara hem de Moskova temsilcisiydim.
Birinci olay: Sovyetler Birliği döneminde 26 Ermeni’nin öldürülmesinden sonra bütün dünyaya kapatılan Sumgait şehrine girmesine izin verilen ilk iki gazeteci rahmetli Mehmet Ali Birand ve bendim...
Sumgait olayları hâlâ karanlıktır.
İkinci olayı 1989’da yaşadım. Yanımda Sovyet Dışişleri Bakanlığı’ndan bir yetkili ile birlikte Bakü’deydim.
Orada Azeri Yazarlar Birliği’nin düzenlediği bir basın toplantısındaydım.
Bir ara gözüm yan tarafta sessizce izleyen zayıf sakallı bir adama takıldı.
Ve biraz sonra büyük bir sürprizle karşılaştık.
Yazarlar Birliği Başkanı bir anda mikrofonu o sakallı adama verdi ve tanıttı:
Azerbaycan Halk Cephesi Başkanı Ebulfez Elçibey’di...
Ve ilk defa dünya kamuoyunun önüne çıkıyordu.
Bir gazeteci için bulunmayacak bir şanstı...
Karşımda Azerbaycan halkının bağımsızlık mücadelesinin başındaki insan duruyordu.
Üçüncü olayı ise aynı akşam Nahçıvan’da yaşadım.
Bindiğim uçak Ermenistan sınırları içinde kalan Nahçıvan özerk bölgesine indiğinde, havaalanında resmi bir heyet beni bekliyordu.
Başlarında dönemin Nahçıvan Cumhurbaşkanı ve o günlerde Nahçıvan’daki Halk Cephesi hareketinin temsilcisi de vardı.
Yetmiş yıldır bu bölgeye ilk defa bir Türk gazeteci geliyordu.
Aynı akşam çok ilginç bir şeye daha tanık oldum.
Cumhurbaşkanlığı sarayında benim onuruma verilen bir yemekteydik.
Yemeğin tam ortasında bir gürültü koptu ve önünde çapraz fişeklikler, elinde Kalaşnikof silah bulunan üç kişi salona daldı.
Masadaki Halk Cephesi başkanına bir şey söyledi ve bir anda hepsi ayaklanıp dışarı doğru koşmaya başladılar.
Ne olduğunu sorunca, “Sen burada kal biz cepheye gidiyoruz” dediler.
Şaşkınlık içinde seyrederken, yanımdaki genç Rus diplomat olanı anlattı.
O günlerde Nahçıvan bölgesinde Azerilerle Ermeniler arasında savaş sürüyordu.
Nahçıvan’da, Ermenistan ve Türkiye sınırlarını tam birleştiği yerde bir içki fabrikası varmış.
Fabrika Azerilerin elindeymiş, ancak o gece Ermeni Halk Cephesi’nin askerleri baskın yapıp içki fabrikasını geri almış.
Bunun üzerine masadaki herkes, içki fabrikasını kurtarmak için savaşmaya cepheye gitti
Ben de gitmek istedim ama izin vermediler.
Yaklaşık bir-bir buçuk saat sonra gidenler geri geldiler. Yüzleri gülüyordu.
Fabrikayı geri almışlardı.
Böylece yemeğimize devam ettik.
Dördüncü olayı ise 1992’de yaşadığımda artık Hürriyet’in genel yayın yönetmeniydim.
Ermeniler Hocalı’da büyük bir katliam yapmışlardı.
Bazı kaynaklara göre 161, bazılarına göre 600’den fazla sivil, yaşlı, çocuk Azeri katledilmişti.
Hürriyet Bakü Büro Şefi İrfan Sapmaz bu katliamın bazı fotoğraflarını elde etmiş, bazılarını kendi çekmişti.
Derhal SİPA Ajansı’nın sahibi Gökşin Sipahioğlu’nun arayıp bunu anlatmıştım.
O da fotoğrafların otantik olduğunu doğrulattıktan sonra bütün dünyaya servis etmişti.
Yani bugün Hocalı katliamı diye bilinen bu insanlık dışı olayı dünya Hürriyet aracılığıyla öğrenmişti.
Diyeceğim, bu bölgede epey şeyi yaşayarak öğrendim.
BİR MAHALLE KAVGASI MI YOKSA BÖLGESEL SAVAŞ MI
İKI günden beri yeni bir Azeri-Ermeni savaşını konuşuyoruz.
Savaş denince öyle devasa orduların birbirine girdiği bir mücadele gelmesin gözünüzün önüne...
Şimdilik birkaç mahalle, üç-beş köy etrafındaki çatışmalar bunlar.
Ancak bunun öyle olması işin tehlikesini asla küçültmüyor.
Çünkü o birkaç mahallenin arkasında bugün artık çok daha büyük güçler var.
Azeri tarafının yanında, artık küresel güç haline gelmiş bir Türkiye bulunuyor...
Ermenilerin arkasında küresel bir güç Rusya var.
Hiç kuşkunuz olmasın, son zamanlarda Türkiye’ye diş bileyen Arap ülkeleri Ermenistan’ın arkasında saf tutacak.
O küçücük Ermeni mahallelerinin arkasında devasa Ermeni diyasporaları, lobileri var...
İki ülke ordusunun elinde bugün çok daha etkili silahlar var.
Ve iki tarafta da şu posterlerde gördüğünüz gibi yüceltilen milli duygular.
Yani dün, bugün küçük bir bölgede cereyan eden kavga, bir bakmışsınız bir anda devasa bir bölgesel savaş haline dönüşmüş.
DUYGULAR NE ZAMAN KÜR NEHRİ’NİN ÖTE YANINA GEÇMİŞSE
TÜRKİYE’ye gelince...
Beni dünyada en etkileyen dış şehitliğimiz Bakü’dekidir.
Koskoca bir Osmanlı coğrafyasının oralarda kalmış evlatları mezar taşları üzerinde bize derslerle dolu hikâyeler anlatır.
Kafkasya, biz Türkler için çok karmaşık bir duygu coğrafyasıdır...
İçinde Enver Paşa maceracılığı olan her Türk’ün Kızılelma’ya giriş kapısıdır orası...
Bir yandan soydaşlığın, bir yandan kökenlerimize dönmenin, bir yandan Asya’daki soydaşlarla birleşip muazzam bir Kızılelma ateşinin yanmasına neden olan karmakarışık bir duygu yumağıdır...
Ama bilelim ki tıpkı Ortadoğu gibi, orası da pek tekin bir coğrafya değildir bizim için.
Bir hüsran, ıstırap ve kırılmış gururlar mezarlığıdır Kür Nehri’nin öte yakası ...
Ve unutmayalım ki, 1990’lardaki “Adriyatik’ten Çin’e” sloganı çok iş açmıştır başımıza.
Ben bir Kafkasya uzmanı değilim...
1980’lerin ikinci yarısında o coğrafyalarda çok dolaşmış bir Türk gazetecisi olarak naçizane görüşüm şudur.
Türkiye’nin burada Azeri soydaşlarımıza yapacağı en güzel katkı, barışçı yolları açık tutmak ve diplomasi masasının devrilmemesini sağlamaktır.
Eğer dikkatli davranılmazsa, bugün Suriye’deki, Akdeniz’deki, Ortadoğu’daki, Balkanlar’daki yanlızlık, korkarım orada da bir kader gibi alnımıza yazılabilir.
Bu da sadece bize değil, Azeri soydaşlarımıza da büyük zarar verir...
https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ertugrul-ozkok/bugun-savas-olan-o-bolgede-3-yilda-4-buyuk-olay-gordum-41622973
(...)
Yazı X:
AHMET HAKAN: ‘Orada ne işimiz var’ sorusunun cevapları

Azerbaycan’da şöyle bir işimiz var:
Aynı dili konuştuğumuz kardeşlerimizin topraklarına bir saldırı düzenlendi. Kardeşlerimiz vatan savunmasında. Bizim de onların yanında olmak gibi bir insanlık görevimiz var. İşimiz budur.
Libya’da şöyle bir işimiz var:
Meşru hükümet, bizi yardıma çağırdı. Davete icabet ettik. Ayrıca meşru hükümetle dünyayı afallatan bir anlaşma imzaladık. Yani çıkarlarımıza da gayet uygun bir sonuç aldık. İşimiz buydu yani.
Doğu Akdeniz’de şöyle bir işimiz var:
“Mavi vatan” diye bir vatanımız var bizim... Ellerinden gelse vatanımıza adım atmamıza bile izin vermiyorlar. Biz de “Orası bizim vatanımız yahu” diyerek gemilerimizi gönderdik. İşimiz böyle bir şeydi.
Suriye’de ne işimiz var?
Baştan belki pek işimiz yoktu ama sonradan durum değişti. Hemen yanı başımızda sınırları değiştirmeye kalktılar. Devletçikler oluşturmaya başladılar. Müdahale etmemiz şarttı. Bu şartı yerine getirdik. İşimiz buydu.
https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ahmet-hakan/orada-ne-isimiz-var-sorusunun-cevaplari-41622982
(...)
Yazı X:
Ermenistan-Azerbaycan savaşına dair beyin yakan 7 tez

Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki çatışmalara dair pazar akşamı Habertürk TV’de 7 konuğun katıldığı 5 saatlik nitelikli bir yayın yaptık. Son zamanlarda hepimiz Suriye, Doğu Akdeniz ve Ege uzmanı olduk ama Dağlık-Karabağ bu kadar gündemde olmadığı için işin ABC’sinden başlamak gerekiyordu.
“Neredeyse 100 yıldır süren sorun ne oldu da şimdi tekrar savaş noktasına geldi, arkasında başka hesaplar olabilir mi?” diye sordum konuklarıma. Hepsi farklı tezler attı ortaya.
Öyle çılgın ve birbiriyle çatışan senaryolar yazıldı ki bir ara beynimden dumanlar çıkacak sandım:
Bu Rusya’da pişirilmiş bir operasyon. Rusya, NATO’nun Doğu’ya doğru genişlemesini engellemek ve Türkiye’yi Suriye ile Libya’da sıkıştırmak için tuzak kurdu.
Arkasında Rusya yok; aksine ABD, Türkiye ile Rusya’nın arasını bozmak için planladı.
Putin ile Ermenistan Başbakanı Paşinyan’ın arası açık. Bu çatışma Putin’in Paşinyan’dan intikam almak için kurduğu bir tuzak.
Asıl mesele Suriye. Türkiye YPG’ye karşı ciddi bir operasyon planlıyor. Bunun için Rusya ile görüştü ve Rusya İdlib kartına karşılık Azerbaycan’ın ilerlemesine ses çıkarmayacak.
Arkasında Fransa var; amaç Türkiye’yi çatışmanın içine çekerek agresif bir ülke gibi göstermek. Zaten Paşinyan Batı etkisi altında.
Arkasında Çin var. Amaç Kuşak-Yol projesine karşı çıkan Ermenistan’ı zayıflatmak.
Bu oyunu Türkiye ve Azerbaycan birlikte planladı, Ermenistan’ın agresifliğini fırsata çevirerek işgal altındaki topraklar kurtarılacak ve Türkiye bölgedeki etki gücünü göstermiş olacak.
Yayın sırasında bir ara Ankara’dan önemli bir isimle yazıştık, “Bu tezlerden hangisi isabetli?” diye sordum. Bazıları için “Doğruya yakın”, bazıları içinse “Kuvvetle muhtemel” dedi ve ekledi: “Çözün artık bu oyunu da biz de öğrenelim!"
https://www.haberturk.com/yazarlar/kubra-par-2561/2818126-siyasetin-gelecegini-aksenerin-manevralari-belirleyecek
(...)
Yazı X:
Kayahan Uygur: Macron 3 yıldır buna hazırlanıyor..
. Fransa'da yeni açılım
Fransa Cumhurbaşkanı Macron, 3 yıldır hazırlanan “ayrılıkçılığa karşı” yasa taslağının ana hatlarını 2 Ekim’de açıklıyor. Fransa’da Müslüman azınlık arasında yayılan siyasal İslamcılığı hedef alan taslağın Ocak ayında meclise sunulup 2021 yılında yasalaşması bekleniyor.
Batı ülkelerinde yaşayan bir kısım Müslümanlar arasında radikal ve terörist hareketlerin yayıldığı bilinen bir gerçek. Suriye’deki IŞİD, El Kaide, El Nusra, HTS ve benzer örgütler içindeki yabancı savaşçılar arasında Batı ülkelerinden getirilen çok sayıda genç var. Macron’un yasa tasarısı Batı’da terörün yetiştiği bataklığın kurutulması için çok önemli bir girişim. Barışçı bir şekilde ibadetleriyle meşgul olup din özgürlüklerinden yararlanan milyonlarca Müslüman da bu tür radikallerden şikâyetçi ve Macron’un önlemlerini destekliyorlar. Ancak yeni yasa sadece terörle ilgili değil.
SANKİ AYRI DEVLET
Macron yasası önceleri “communautarisme” ile yani toplulukçulukla mücadele yasası olarak düşünülüyordu. Yani kendi alt kültürüne kapanıp Cumhuriyet değerlerine önem vermemenin savunusunu yapan gruplarla mücadele öngörülüyordu. Daha sonra Fransız Cumhuriyeti değerlerinin çok kültürlü, çok topluluktan oluşan bir yapıya pekâlâ uyacağı görüşüyle projenin adı “ayrılıkçılıkla mücadele” olarak değiştirildi. Bundan kasıt Fransa’da yaşayıp da cami, İslamcı dernek, özel okul, ayrı spor kulübü, İslamcı mahallesi, İslamcı işyerleri ve alışveriş merkezleri ağı içine kapanmanın önüne geçmek.
Ayrıca çoğu Katar, Pakistan ve benzeri ülkelerin finansmanı ve Fransa dışından gelen ajan ve görevlilerin yönetimiyle kurulmuş şebekelerde yüz binlerce genç radikal militan olarak yetiştiriliyor ve bu yabancı devletlerin kontrolündeki yapılanmalar Batı Avrupa’da uygarlığın göbeğinde yaşam alanı buluyor. Fransa’yı ve Avrupa’yı çok rahatsız eden bu duruma yeni yasayla dur deniliyor.
ENGEL GETİRİYOR
Macron’un ayrıntılarını açıklayacağı yasa, dini faaliyetlerin yabancı ülkelerden gelen parayla yapılmasını engelleyecek. Hâlihazırda Fransa’da din işleri için özel bir yasa var buna uygun olarak kurulan camiler arazi vergisi, su, elektrik, bağışlarda vergi muafiyeti gibi kolaylıklara sahipler. Buna rağmen dini kuruluşların çoğu dernek statüsünde örgütlenmişler çünkü denetlenmek istemiyorlar, paranın nereden gelip, nereye gittiğini kimseye açıklamıyorlar.
Fransa’da İslamcı dernekler, cami, spor kulübü, kurs, kültür merkezi ve benzerleri şeklinde örgütlenip çoğu zaman devletten ve yerel yönetimlerden yardım da alıyorlar. Hatta bazı siyasetçiler buraları oy deposu olarak kullanıp, Fransız vatandaşı olanların da bulunduğu bu Müslüman derneklerine yardımlar sağlıyorlar.
LAİKLİĞE “EVET” DEMEK ZORUNDALAR
Fransız devleti artık devletle ilişki kuran, ondan destek isteyen her dernek ya da dini yapıya önce insan hakları evrensel bildirgesini, laikliği, kadın haklarını, LGBT haklarını, azınlıklara saygıyı, ifade özgürlüğünü, Tanrının değil insanların yaptığı Cumhuriyet yasalarına öncelik tanıdığını bir taahhütnameyle imzalayıp onaylama zorunluluğu getirecek. İşte bu nedenle yasaya “ayrılıkçılıkla mücadele yasası” denilmiş, mesele Cumhuriyet ilkelerinden ayrı paralel bir evren kurulmasını engellemek.
Yasanın asıl amacı İçişleri Bakanı Gérald Darmanin’in ifadesiyle siyasal İslamcılık olmakla birlikte beyazların üstünlüğünü, ırkçılığı savunan gruplar da hedefte. İslamcılar içinde özellikle üzerinde durulan grup ise İhvan, yani Muslim Brotherhood örgütü. Bu konuda eski Başbakan Manuel Valls’ın doğrudan İhvan’ı hedef alan sözlerine 23 Eylül’de Radyo France İnfo’da yayınlanan bir programda İçişleri Bakanı da tamamıyla katıldığını söyledi. Şiddet uygulasa da uygulamasa da, demokratik anayasa dışında başka hukuk kurallarına sistematik olarak bağlılığını açıklamak bazı grupların “ayrılıkçılık gütmeleri” ve ülkeyi parçalamaları anlamına geliyor. Anarşi ve kaosu önlemek, yurttaşlarının güvenliğini sağlamak için Cumhuriyet kendini buna karşı önlem almak zorunda hissediyor.
Bakan Darmanin’e göre İslam inancı ile demokraside eşit bir vatandaş olarak yaşamak arasında hiçbir uyumsuzluk mevcut değil, tam tersine siyasal İslam en çok İslamcıları etkiliyor, onların topluma uyum sağlamalarını engelliyor, böylece yoksullaştırıyor ve kuşaklar boyu sürecek sorunlar yaratıyor.
MACRON NE DİYOR
Fransa Cumhurbaşkanı Macron bu tür sorunlara karşı en iyi çarenin laikliğe sarılmak olduğunu söylüyor. Macron, 3 yıl önce 2 Mart 2017’de yaptığı konuşmada şöyle diyor:
“Cumhuriyetimizde bazılarının şu veya bu dine inanmaları dolayısıyla kendilerini damgalanmış hissetmelerini kabul edemem ama aynı şekilde bazılarının Cumhuriyet yasalarının uygulanmamasını inançları adına istemelerini de kabul edemem”. Macron aynı yılın 9 Aralık tarihinde de şunu vurguluyor: “Hiç kimseden bir inanca ılımlı bir şekilde inanmasını isteyemeyiz, bu tabii ki anlamsızdır, ama Cumhuriyet yasalarına uymanın da ılımlısı ılımsızı olmaz”.
Yasa projesinin kapsamı Fransız Cumhurbaşkanı’nın Ekim 2019 tarihli konuşmasında daha da belirginleşiyor: “Cumhuriyetimizin bazı yörelerinde bir ayrılıkçılık, yani artık bir arada yaşamama iradesi, Cumhuriyet içinde olmama isteği ortaya çıkıyor. Ve İslam adına ve ona atfederek ‘Siyasal bir İslam’a inanmalıyız ve Cumhuriyet yasalarına değil de onun kurallarına uygun olarak yaşamalıyız’ diyenler beliriyor.”
Ayrılıkçılığa karşı plan resmi olarak bu yılın Şubat ayında Mulhouse’da açıklanıyor. Öncelikle yabancı imamların görevine son verileceği belirtiliyor ve imamların dini eğitimi mutlaka Fransa’da almış olmaları gerektiği söyleniyor. Milli Eğitimden onaylı olmayan yabancı öğretmenlerin ders verdiği ve 80 bin öğrencisi bulunan yabancı özel okullar da kapatılıyor. Bu yılın ilkbaharında açıklanması beklenen proje Koronavirüs salgını nedeniyle erteleniyor ama böylece toplumda tartışılması da sağlanmış oluyor.
DEVRİMCİ AÇILIM
Fransa eski Başbakanı Sosyalist Manuel Valls, “Le Parisien” gazetesine verdiği röportajda şöyle diyor : "İslamcılığı açıkça düşman ilan etmeliyiz, bu yüzyılın başında en büyük mücadelemiz budur. "
Dinamik bir kavram olan insan hakları, demokrasinin beşiği olan Fransa’da kendisine yeni bir açılım buluyor ama diğer Avrupa Birliği ülkelerinin de bunu izleyeceğine kuşku yok. Tabii alınacak önlemlerin daha da etkili olması için, dünyada siyasal İslamcı örgüt ve hareketlerin merkezi kabul edilip “Londonistan” adı verilen ve siyasal İslam’ın yıllarca hamiliğini yapmış olan İngiltere’nin de bu çizgiye gelmesi gerekiyor.
https://odatv HYPERLINK "https://odatv4.com/fransada-yeni-acilim-29092034.html" HYPERLINK "https://odatv4.com/fransada-yeni-acilim-29092034.html" HYPERLINK "https://odatv4.com/fransada-yeni-acilim-29092034.html"HYPERLINK "https://odatv4.com/fransada-yeni-acilim-29092034.html" HYPERLINK "https://odatv4.com/fransada-yeni-acilim-29092034.html" HYPERLINK "https://odatv4.com/fransada-yeni-acilim-29092034.html" HYPERLINK "https://odatv4.com/fransada-yeni-acilim-29092034.html"4 HYPERLINK "https://odatv4.com/fransada-yeni-acilim-29092034.html" HYPERLINK "https://odatv4.com/fransada-yeni-acilim-29092034.html" HYPERLINK "https://odatv4.com/fransada-yeni-acilim-29092034.html"HYPERLINK "https://odatv4.com/fransada-yeni-acilim-29092034.html" HYPERLINK "https://odatv4.com/fransada-yeni-acilim-29092034.html" HYPERLINK "https://odatv4.com/fransada-yeni-acilim-29092034.html" HYPERLINK "https://odatv4.com/fransada-yeni-acilim-29092034.html".com/fransada-yeni-acilim- HYPERLINK "https://odatv4.com/fransada-yeni-acilim-29092034.html" HYPERLINK "https://odatv4.com/fransada-yeni-acilim-29092034.html" HYPERLINK "https://odatv4.com/fransada-yeni-acilim-29092034.html"HYPERLINK "https://odatv4.com/fransada-yeni-acilim-29092034.html" HYPERLINK "https://odatv4.com/fransada-yeni-acilim-29092034.html" HYPERLINK "https://odatv4.com/fransada-yeni-acilim-29092034.html" HYPERLINK "https://odatv4.com/fransada-yeni-acilim-29092034.html"29092034 HYPERLINK "https://odatv4.com/fransada-yeni-acilim-29092034.html" HYPERLINK "https://odatv4.com/fransada-yeni-acilim-29092034.html" HYPERLINK "https://odatv4.com/fransada-yeni-acilim-29092034.html"HYPERLINK "https://odatv4.com/fransada-yeni-acilim-29092034.html" HYPERLINK "https://odatv4.com/fransada-yeni-acilim-29092034.html" HYPERLINK "https://odatv4.com/fransada-yeni-acilim-29092034.html" HYPERLINK "https://odatv4.com/fransada-yeni-acilim-29092034.html".html
(...)
Yazı x:
AYTUNÇ ERKİN: ‘Şeytanı anlayanlar kulübü’nden yanıt

Dün Hürriyet'te Ertuğrul Özkök'ü okuyunca sinirlendim, şaşırdım ve kendi kendime sordum: Hayatın her alanında fikri olan, yılların yayın yönetmeni, Aziz Yıldırım'ın yaşadıklarını, gladio ile verdiği mücadeleyi en iyi bilen Özkök, Rıdvan Dilmen'i neden anlamadı?
Ya da… 2007'den bu yana yaşanan kabusu ne çabuk unuttu?
Ertuğrul Özkök'ün yazısının başlığı: ‘Şeytanı anlamayanlar kulübü'nden açıklama. Okuyalım:
“Cüneyt Özdemir tweet atmış, diyor ki… Türkiye'de en büyük lüks nedir? Futbolla sıfır ilgilenmek. Altına da şu notu eklemiş: Rıdvan'ın (Dilmen) açıklamalarından hiçbir şey anlamayanlar toplanalım…
Dün Cüneyt'e (Rıdvan'ı anlamayanlar kulübüne beni de alın) dedim. Ama arkasından da şunu ekledim. (Benim gibi futbolla ilgilenen biri de bir şey anlamadı…) Rıdvan arkadaş Allah aşkına ne diyon… Kime diyon… Kime kızıyon… Kime kızmıyon…
Kimi kolluyon, kimi Cumhurbaşkanı'na şikayet ediyon… Öğrenmek istiyorum, çünkü bu öfke, bu telaş bana hiç normal görünmedi…”
Gelelim Rıdvan'ı anlama dersine…
25 Ekim 2015/Sarı Lacivert Öfkeli Adam kitabı imza günü…
Mesele Rıdvan değil
Bu işin kitabını yazdım…
Fetullah'ın ‘Hocaefendi' olduğu 2005'te, “Fetullah Hoca'nın Şifreleri”ni yayınladım…
Ardından 2011'de yeni bir kitaba giriştim…
‘Cemaatin' etkin ve kan kusturduğu yıllarda… 3 Temmuz 2011'de adı ‘Şike' olan… Amacı Fenerbahçe ve Aziz Yıldırım başta olmak üzere, TSK, emniyet, yargıdan sonra futbolu ele geçirmek isteyenlere karşı savaşın adını koydum: Sarı Lacivert Öfkeli Adam: Aziz Yıldırım…
2015'te kitabım yayımlandı ve önsözünü de duayen gazeteci Uğur Dündar yazdı! O dönem yanımda Aziz Yıldırım, Uğur Dündar, Soner Yalçın, SÖZCÜ Gazetesi ve Sadettin Tantan vardı…
‘Anlamayanlar' korkmuş, sinmiş ve susmuştu!
Hiçbirimiz taraftar gözüyle değil…
Fenerbahçe üzerinden ülkenin ele geçirildiğini gördüğümüz için, askerlere, aydınlara, gazetecilere yapılan kin dolu gladio operasyonunu gördüğümüz için yazdık, anlattık, direndik…
Direnişin kahramanları Fenerbahçelilerdi, operasyon olduğuna inanmış Galatasaraylı, Beşiktaşlı yani bu ülkenin cumhuriyetçileriydi! Takım tutmayı bırakmış gazetecileriydi… Çünkü… Biliyorduk…
Ülke ele geçiriliyor, iktidar desteğini alan örgüt saldırıyordu…
Bugün Ertuğrul Özkök, Cüneyt Özdemir, “Rıdvan'ı anlamadık” demiş… Mesele Rıdvan meselesi değil ki…
Özkök, Yıldırım'a sorsun!
Futbolda “FETÖ” yok mu? Rıdvan Dilmen “Sadece arı kovanına çomak soktu”… Özkök'ün tribünde, salonda birlikte maç seyrettiği Aziz Yıldırım'a kim operasyon yaptı?
Yıldırım, “Futbolun baronları” dedi ve 2016'da İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na 50'ye yakın gazetecinin ismini vererek suç duyurusunda bulundu! Neden?
İktidarın yarattığı canavarla iş birliği yapan gazeteciler araştırılsın diye! Araştırıldı mı? Bekliyoruz! 2007-2013 arasında örgütün kalemi olanlar kimlerdi? O kalemler üzerinden SÖZCÜ, Cumhuriyet gibi gazetelere davalar açılamadı mı? Kripto/gizli kalemler kimi destekledi?
Rıdvan Dilmen'i anlamayanlar…
12 Haziran 2007'de Ümraniye'de başlayan Gladio/Ergenekon operasyonlarından 15 Temmuz 2016'ya kadar giden süreci bir kez daha araştırsınlar…
SÖZCÜ Gazetesi'nin arşivi açık… Yazılmış kitap ve haberlere baksınlar… Sarı Lacivert Öfkeli Adam: Aziz Yıldırım kitabımı o anlamayan gazetecilere gönderebilirim…
Mesele… Futbolun gladio üzerinden nasıl ele geçirilmek istendiğini anlamak… Mesele Rıdvan Dilmen değil!
Son not: FETÖ meselesi medyaya gelip dayanınca birileri “anlamıyoruz” ayağına yatıveriyor. Ama biz onları da anlıyoruz: Alaycılıkla örtemezsiniz..
https://www.sozcu.com.tr/2020/yazarlar/aytunc-erkin/seytani-anlayanlar-kulubunden-yanit-6053482/
(...)
Yazı X:
TAMER KORKMAZ: Medyadaki Kaşarlanmış Şeytanlar

İz bırakan futbolculuk yıllarında Rıdvan Dilmen’e Spor Medyası “Şeytan Rıdvan” lakabını takmıştı.
Rıdvan, bu lakaptan en başından beri ciddi rahatsızlık duydu.
“Cenneti beklemekle vazifeli Meleğin” adını taşıyan biri olarak kendisine “Şeytan” denilmesine içerliyordu.
Kim bilir kaç kez uyardı: “Bana şeytan demeyin!” diye; ama dinletemedi.
Rıdvan Dilmen ne zaman hedef alınsa, bu meşum lakap anında hortlayıveriyordu!
18 Nisan 2017 Anayasa Referandumu öncesinde “Evet” diyeceğini açıkladığı için “hedef tahtasına yerleştirildiğinde” de öyle olmuştu.
Bazıları “Şeytan’a uyma: Hayır de!” diye slogan üretmişlerdi.
ŞİKE KUMPASININ LEŞKERLERİ
Kendisine yönelik haksız tenkitler, kara çalmalar hatta “MHK Başkanı’nı Rıdvan belirledi” gibilerden hayali güç atfetmeler gırla gidince, geçen hafta ekranlarda adeta patladı.
Futboldaki FETÖ’yü masaya yatırdı.
Vaktiyle, FETÖ’nün Şike Kumpasına canla başla destek veren ve günümüzde büyük bir pişkinlikle halen sahne almaya devam eden medyadaki kimi isimlerin Kirli Paralel Çamaşırlarını ortalığa döküverdi.
Mesela, bunlardan biri -FETÖ Savcısı Zekeriya Öz için “Bu memlekette heykeli dikilecektir” diyen “Gazoz Kapağı” ROK idi!
Hani şu, Beyaz TV ekranlarında (2017) Boşnak kardeşlerimize ağır hakaret eden ROK!
BUKALEMUN’DAN “SALAKO” ROLÜ
Rıdvan’a cayırtı, nerelerden koptu peki?
Türkiye’de futbolun bağrına bir “habis ur” misali saplanmış Hıncal Kulunç/Eyyam Toroğlu tandemi ile Baronsal Gladyo’nun “Etki Ajanı” Ertuğrul Özbukalemun’dan geldi, tepkiler…
Üstelik topa “Şeytanı Anlamayanlar Kulübünden Açıklama” anonsuyla girdi, Ertuğrul!
“Rıdvan, ne diyon? Kime diyon? Kimi Cumhurbaşkanına şikâyet ediyon? Kime kızıyon, kime kızmıyon?” sualleriyle güya Rıdvan’ın bu çıkışını anlama-mış gibi görünerek takaza çalıştı!
FETÖ bahsi; futbola, futbol medyasına dahası medyaya dayandığı vakit “Şeytanı Anlamadık!” ayaklarına yatıp “Salako” rolü kesiyordu ki; sihirbazlığı “kısa devre” yaptı.
Böyle durumlarda “Ajan yandı” diyorlar!
Büyük Şeytan ABD’nin, medyamızdaki kaşar Etki Ajanı Ertuğrul’dan söz ediyoruz.
KAŞAR HEDONİSTLER RAHATSIZ
Ertuğrul, Rıdvan’ın çıkışından rahatsız olduğuna hatta paniğe kapıldığına göre; bu demektir ki, mevzu daha derindedir.
Şike Kumpasında medyanın Dar Alanda Paralel Paslaşmaları malum: Türkiye’deki Gladyo’nun Medya Masası’nda gizli görevle “teknik direktörlük” yapan da Ertuğrul’dur!
Özbukalemun; Türkiye’deki Baronsal Gladyo’nun FETÖ eliyle gerçekleştirdiği Şike Kumpası döneminde, Aziz Yıldırım’ı hapse attıran Paralel Yapı ile “stratejik ortaklık” içindeydi. Köşesinde ise “Aziz Başkanı ve Fenerbahçe’yi savunuyormuş gibi” yapıyordu!
Halen kaçak durumdaki Paralel Ekrem Dumanlı ile yine Kaçak Paralel Eyüp John ikilisi, o dönemde Ertuğrul’un kontrolünde “özel görev” icra ediyorlardı!
KAPIYI ÇALAN ŞAHANE “TESADÜF”
Tam da, Şike Kumpasının düzenlendiği günkü (3 Temmuz 2011) Zaman’da; F.Bahçe Kulübü eski asbaşkanı ünlü işadamı Hamdi Akın’la yapılmış bir röportaj yer aldı…
Ertuğrul’un övmekten yorulmadığı CIA elemanı Mr. Ekrem Dumanlı’nın imzasını taşıyan bu röportajda “F.Bahçe Başkanı’nın mutlaka değişmesi gerektiği” görüşü dile getiriliyordu!
Yine aynı gün: Birçok gazetenin haber merkezlerindeki gündem toplantılarında Paralel Üretimi malum tape’lerin yer aldığı klasörlerin çoktan “hazır ve nazır olduğu” bilgisi, Mustafa Hoş’un “Abluka” adlı kitabında yazılıdır! (Destek Yayınevi, Sayfa: 171-172)
“BARANSU’MUZ OL” TEKLİFİ
Şimdi de, gazeteci Lube Ayar’ın “Ne Şikesi Memleket Elden Gidiyor” başlıklı müthiş kitabından bir bölümü okuyoruz:
“Radikal’in yayın yönetmeni Eyüp Can, beni ana gazeteye istediğini ve bunu konuşmak için beklediğini bildirdi. Yanına gittiğimde yoktu. Acil bir iş için çıkmıştı.
Beni, gazetenin yayın koordinatörü Bülent Mumay karşıladı.
Az sonra, hayatım boyunca duyduğum en büyük hakareti de gözümün içine baka baka yaptı: ‘Bizim Mehmet Baransu’muz olmanı istiyoruz’ dedi! E.Can’ın cemaate yakınlığını biliyordum fakat Mumay’ı ilk kez görüyordum.” (Destek Yayınevi: S:40)
TEKNİK DİREKTÖR DEVREDE
Lube Ayar hakaret kabul ettiği bu teklifi isabetle reddetmiş: Bunun üzerine Lube’yi kim aramış, dersiniz? El Cevap: Ertuğrul!
Radikal ekibine “Lube’ye bütçe ayırın” diyen de Ertuğrul’muş: Yani, “Baransu’muz ol” teklifi aslında ondan geliyordu!
Ezcümle: Ayar’ın tezgâha gelmediği bu örnek, Derin Ertuğrul’un arka planda nasıl teknik direktörlük yaptığının çok sayıdaki örneğinden sadece biridir.
Bavulcu Baransu ile Öz Heykelci ROK, Ahmet Altan’ın yönettiği -Paralel destekli- Taraf gazetesinde Şike Kumpasının en hızlı savunucularıydı.
https://www.yenisafak.com/yazarlar/tamerkorkmaz/medyadaki-kasarlanmis-seytanlar-2056377
(...)
Yazı X:
ABD'li profesörden dikkat çeken Erdoğan yorumu

Johns Hopkins Üniversitesi Uygulamalı Ekonomi Bölümü'nden Prof. Steve Hanke, "Türkiye’de bir şeylerin Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan bağımsız olabileceğini düşünmüyorum" açıklamasında bulundu.
Johns Hopkins Üniversitesi Uygulamalı Ekonomi Bölümü'nden Prof. Steve Hanke, Türkiye ekonomisinin durumuna ilişkin çarpıcı yorumlarda bulundu. Merkez Bankası'nın faiz oranı yükseltme kararını değerlendiren Hanke, bunun doğru bir adım olduğunu, Türk Lirası’nı geçici olarak rahatlatabileceğini; ancak enflasyonun düşürülmesi ve Türk Lirası’ndaki değer kaybının durdurulması için faiz oranlarının daha da yükseltilmesi gerekeceğini söyledi.
"BU KARAR KAYBI ÖNLEMEZ"
VOA Türkçe'ye konuşan Hanke, “Merkez Bankası’nın faiz kararına çoğu analistin aksine ben şaşırmadım. Bunun sebebi de enflasyon ve Türk Lirası’nın her geçen gün gittikçe değer kaybediyor olması. Türkiye’nin açıkladığı resmi Ağustos ayı enflasyon oranı yüzde 11,7; ancak benim baz aldığım yüksek frekanslı verilere göre, asıl enflasyon oranı yüzde 36,87. Resmi olarak açıklanan rakamın üç katı. Bu, bize Türkiye’nin para politikasının artık çok geride kaldığını gösteriyor” şeklinde konuştu. Steve Hanke, “Merkez Bankası’nın aldığı karar Türk Lirası’nı geçici olarak dengede tutabilir. Ancak Türk Lirası’ndaki değer kaybı devam edecektir. Bunun önlenmesi için, Merkez Bankası’nın faiz oranını daha da yükseltmesi gerekir. Eğer Merkez Bankası enflasyonun düşürülmesi ve Türk Lirası’nın dengede tutulması konusunda ciddiyse, faiz oranlarında daha fazla artış görülecektir” dedi.
"ERDOĞAN'DAN BAĞIMSIZ OLAMAZ"
Faiz kararının Merkez Bankası’nın bağımsızlığı konusunda bir gösterge olup-olmadığı konusundaki soruyu da cevaplayan Steve Hanke, “Ben Türkiye’de bir şeylerin Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan bağımsız olabileceğini düşünmüyorum. Merkez Bankası’nın Cumhurbaşkanı yeşil ışık yakmadan, tek taraflı ve bağımsız olarak böyle bir şey yapabileceğini sanmıyorum” ifadelerini kullandı.
"HÜKÜMET'İN YAPACAĞI TEK ŞEY VAR"
Türkiye’nin şu anda yabancı rezerv kasasının da neredeyse bomboş olduğunu söyleyen Hanke, "Önümüzdeki birkaç aylık dönemde ödemesi gereken çok fazla borcu var. Cari açık da çok yüksek. Bunun sebeplerinden biri turizm gelirlerinin düşmüş olması. Cari açık Gayrisafi Yurtiçi Hasılanın yüzde 4’ü. Bu çok yüksek bir oran” dedi.
"TÜRKİYE KÖŞEYE SIKIŞMIŞ DURUMDA"
Hanke, “Türkiye köşeye sıkışmış durumda. Borçları ödeyecek yeterli kaynağı yok. O nedenle tek yapılabilecek şey dış borcu daha yüksek faizle geri ödemek. Türk hükümeti de bunu yapmak ister mi emin değilim. Böyle bir şey yaparsa da, resesyon tehlikesi var. Türkiye tam bir ikilemle karşı karşıya” değerlendirmesinde bulundu.
https://abcgazetesi.com/abdli-profesorden-dikkat-ceken-erdogan-yorumu-360275
(...)
Yazı X:
Eski ANAP Genel Başkanı Erkan Mumcu: "2007’de Erdoğan’ın adayı Abdullah Gül değildi"

https://www.medyaradar.com/erkan-mumcu-suskunlugunu-bozdu-2007de-erdoganin-adayi-abdullah-gul-degildi-haberi-2033915
(...)
Yazı X:
Erdoğan Ermenistan ve Minsk Grubu'nu Suçladı
Erdoğan: ‘‘Fransa, ABD ve Rusya otuz yıldır sorunu çözmemek için elinden geleni yaptı’’
Cumhurbaşkanı, ‘‘Dağlık Karabağ’ın işgaliyle başlayan krize artık bir son verilmesi vakti gelmiştir. Ermenistan’ın işgal ettiği toprakları terk etmesiyle bölge yeniden barışa ve huzura kavuşacaktır. Bunun dışında tüm dayatma teklifler sadece haksız ve hukuksuz olmakla kalamayacak, Ermenistan’ı şımartmaya devam edecektir. Yaşanan tüm gelişmeler bölgedeki nüfuz sahibi tüm ülkelere gerçekçi ve adil çözüm sunmaları konusunda bir fırsat tanımıştır. Bu fırsatın en iyi şekilde değerlendirilmesini umuyoruz. Özelikle Minsk üçlüsü denilen Amerika, Rusya ve Fransa, bugüne kadar yaklaşık 30 yıldır bu sorunu çözmemişlerdir. Adeta bu sorunu çözmemek için de ellerinden geleni yapmışlardır’’ dedi.
Başta Ermenistan Dışişleri Bakanlığı ve Ermenistan’ın Moskova Büyükelçisi olmak üzere bazı çevreler Türk askeri uzmanların ve Suriye’de savaşan bazı cihatçı grupların Türkiye tarafından Azerbaycan’a gönderildiğini iddia ediyor. Azerbaycan bu iddiaları reddederken Türkiye’den şu ana kadar bu konuda açıklama yapılmadı.
Erdoğan: ‘‘Türk askeri burada mı? Türkiye silah naklediyor mu? Bu soruları soranlar koalisyon güçleriyle Suriye’de cirit atanlardır’’
Türkiye’nin bu konuda tehdit edici sorularla karşı karşıya kaldığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisinin de dile getirdiği bu sorulara açık bir yanıt vermezken Suriye üzerinden isim vermeden ABD’yi eleştirdi.
Cumhurbaşkanı, ‘‘Zaman zaman tehdit ediyorlar. Nedir bu tehdit? Türkiye burada mı? Türk askeri burada var mı? Bunu söyleyenler güneyimize Suriye’nin kuzeyine binlerce TIR silahı oraya taşıyanlardır. Bunu söyleyenler, Suriye’nin kuzeyini parselleyen orada üsleri kuranlardır. Bunu söyleyenler koalisyon güçleri ile Suriye’de cirit atanlardır. Bunlar şimdi gelmişler, Türkiye burada var mı? Türkiye buraya silah naklediyor mu? Şu akla bakın. Adeta İlham Aliyev kardeşimiz bunlara hesap verecek. Zaten 30 yıla yakındır size hep hesap verdiler ‘Bu işi çözelim’ dediler. İşgale uğrayan topraklar, kimin toprakları? Azerbaycan toprakları. Bunu hepiniz kabul ediyorsunuz. Dağlık Karabağ’ı kabul ediyorsunuz. 1 milyonu aşkın insan, topraklarından uzak, Azerbaycan’da yaşıyor. İşgalciler ise oralarda. Bunun hesabını kimse sormuyor. ‘Artık hesap vakti geldi’ diyen Azerbaycan ister istemez kendi göbeğini kendi kesmek zorunda kalmıştır’’ diye konuştu.
https://www.amerikaninsesi.com/a/cumhurbaskanı-erdogan-ermenistan-fransa-rusya-ve-abd-yi-elestirdi/5600513.html
(...)
Yazı X:
Pakistan'da ana muhalefet lideri Şahbaz Şerif, kara para aklama ve yolsuzluk iddiasıyla tutuklandı

Pakistan'da ana muhalefet partisi PML-N lideri ve eski Pencap Eyalet Başbakanı Şahbaz Şerif, hakkında yürütülen kara para aklama ve yolsuzluk davasından tutuklandı.
https://www.aa.com.tr/tr/dunya/pakistanda-ana-muhalefet-lideri-sahbaz-serif-kara-para-aklama-ve-yolsuzluk-iddiasiyla-tutuklandi/1988357
(...)
Yazı X:
Kırmızı bültenle aranan El Kaide bağlantılı kişi Hatay'da yakalandı

Kırmızı bültenle aranan El Kaide bağlantılı İslom Saydalimov eşi ve 3 çocuğuyla Hatay'da yakalandı
https://www.birgun.net/haber/kirmizi-bultenle-aranan-el-kaide-baglantili-kisi-hatay-da-yakalandi-317262
(...)
Yazı X:
Rusya-ABD-Almanya üçgeninde Kuzey Akım 2'nin geleceği belirsizliğini koruyor
ABD'nin yaptırım tehditleri ve Rus muhalif Navalnıy'ın zehirlenmesi, Rusya'nın Avrupa gaz pazarındaki kritik öneme sahip Kuzey Akım 2 projesinin geleceğini riske atıyor.
https://www.aa.com.tr/tr/dunya/rusya-abd-almanya-ucgeninde-kuzey-akim-2nin-gelecegi-belirsizligini-koruyor/1988011
(...)
Yazı X:
Georgieva: Salgının 12 trilyon dolardan fazla kayba neden olmasını bekliyoruz
IMF Başkanı Kristalina Georgieva, "2020 ve 2021'de küresel ekonomide 12 trilyon dolardan fazla kümülatif bir kayba neden olmasını bekliyoruz" dedi
https://www.bloomberght.com/georgieva-salginin-12-trilyon-dolardan-fazla-kayba-neden-olmasini-bekliyoruz-2265364
(...)
Yazı X:
BM raporu: Her yıl yaklaşık 1,6 trilyon dolar kara para aklanıyor

BM'nin kara para aklama ve yolsuzluğun küresel finansa etkilerine ilişkin raporunda, her yıl yaklaşık 1,6 trilyon dolar kara para aklandığı bilgisi paylaşıldı.
cYoksullukla mücadele için kullanılabilecek kaynakların, vergi kaçakçılığı, yolsuzluk ve mali suçlar nedeniyle tüketildiğine dikkat çekilen raporda, kar kaydırmanın her yıl hükümetlere 500 milyar dolara mal olduğu, 7 trilyon doların vergi cennetlerinde saklandığı ve her yıl küresel gayrisafi milli hasılanın yüzde 2,7'sine denk gelen yaklaşık 1,6 trilyon dolar kara para aklandığı belirtildi.
https://www.aa.com.tr/tr/dunya/bm-raporu-her-yil-yaklasik-1-6-trilyon-dolar-kara-para-aklaniyor/1984785
(...)
Yorum şu:
Büyük Resim'de Neo II. Dünya Savaşı'na akan gündem var.
Enerji bazlı güvenlik çerçevesi'nde, Brexit / AB makas'ı.
Anlaşılmadı, daha açık'tan yazalım:
Nüans?!
Aliyev'in servet'i nerede saklı, Bakü'de mi yoksa Londra'da mı?!
"Bir devlet iki millet" güzel slogan, ne var ki, "real politik" ortada:
Habil / Kabil.
https://islamansiklopedisi.org.tr/habil-ve-kabil
Aliyev'in nakit'i, İngiliz yahudisi network'ün korumasında ise Bakü'nün ip'leri Londra'nın el'inde!
Matruşka BOP'un final'inde; Almanlar, İngilizce konuşuyor.
Covid 19 "pandemik atak" kapsamında, ölümden dönen Boris, Siyon yıldızlı Londra'nın başbakan'ı.
Yani?!
Londra aynı zamanda, Alman Yahudisi network'ün kontrol'ünde.
İsrail / İran makas'ı çerçevesi'nde, Aliyev "İsrail" safında.
https://aliserdarbolat.blogspot.com/2020/09/aliyev-acklad-pasinyan-amerikann-usag.html
Demem o ki:
Batı'da, Erdoğan'ı "diktatör" ilan eden medya, Aliyev'e "soft" ise neden, niçin, niye?!
Demem şu ki:
Medya'da "anı fırtınası" esiyor.
Azerbaycan'a, Ermeniler'e dair ne varsa arşiv'den boşaltan boşaltana.
Ne var ki, 3 Kasım 2020'ye akan "Tehirli 2012 Kıyamet takvimi" ortada ve/veya "möbius şeridi" içinde dönen bugün'ün hikayesi:
Saddam'dı, Erdoğan oldu.
Kaddafi, Mursi vb.
Renkli demokrasi kalkışmaları kapsamında, sıradaki "Erdoğan baharı".
Hasılı:
Düşman kazık'ı yoktur, dost kazık'ı vardır.
Erdoğan, Aliyev'in peşine takılır ise netice nasıl olur!?
Haydar Aliyev'in "sağlık harcamaları"nı 2007 öncesi star'da haber'leştirmiştik.
Özel olarak hazırlanan yek iğne'si 2 milyon dolardı.
"Enerji baronu" Aliyev, İngiliz İstihbaratı'nın yüzler'inden yek'i ise so what?!
Ezcümle:
1 / 2 Ekim gündem'i malum.
Kayan eksen kapsamında, Erdoğan Ankara'sı için bir başka "The End" yazısı geçiliyor.
Dört cephede sıkışmış, sıkışıtırılmış.
Mazeretsiz, ama'sız, fakat'sız 24 saat'lerin içinden geçiyoruz.
Kazan'ın doğurduğuna inanan'lar öldüğüne inanmak istemiyor ise Paris'ten bir başka kelebek havalandı.
Kazan öldü!
Vs vs.
Nokta.

1 Ekim 2020
Hayrullah Mahmud
Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages