(Arşiv'den) Weltpolitik ve/veya Tehirli 2012 KIYAMET Güncesi?!

421 views
Skip to first unread message

Hayrullah Mahmud ÖzgürTÜRK

unread,
Aug 22, 2020, 4:55:24 AM8/22/20
to oybi...@googlegroups.com
(Arşiv'den) Weltpolitik ve/veya Tehirli 2012 KIYAMET Güncesi?!

"Savaş bilimi pek az kişi tarafından bilinen gizemli bir sırdır."
Otto von Bismarck
...
DURUM
Paramparça?!
Partizanlık almış yürümüş!
"Önce Vatan" demek varken, önce siyasi saf'ım, önce menfaat'im diyen diyene.
Uzun laf'ın kısası, herkes kendi yolunda.
Söz'ün bittiği yerdeyiz!
Erdoğan gidince, Türkiye'de dertlerinin biteceğine inanan bir muhalefet var.
Büyük Resim'de, Suriye üzerinde İran'la savaş var.
Tamamen dışarı'dan yön'lendirilen yapılar'a laf anlatmaya çalışmak, dibi delik kova'yı doldurmaya benzer.
Hasılı:
Tehirli 2012 Kıyamet güncesi.
Brexit / AB makası çerçevesinde "16 Nisan dilemması" ortada.
Ezcümle:
Elma'nın denenmesi yenmesidir.
Kendi düşen ağlamaz.
Nokta.
...
VAZİYET
‘Kesb-i kelam’ anladığınız üzere Osmanlıca bir deyimdir.  
‘Kibar ve nazik konuşmak’ anlamını taşır.  
Kibar ve nezaketli söyleşi aslında tüm insanların asli görevi olmak gerekir.  
Ancak bazı kişiler için çok önemlidir ve özellikle mevki ve makam sahibi olanlar için olmazsa olmazlardandır.
Osmanlı Devleti içeriğinde önemli bir yeri olan Enderun adlı eğitim kurumu, devlet kademelerine kalem efendileri yetiştirmek ve bilhassa dönemin diplomatik kurumlarının mektuplarını yazmak için yetiştirilenleri eğitmiştir.  Burada sadece okuma ve yazma eğitimi değil, aynı zamanda kibar ve nazik konuşma yöntemleri de öğretilirdi.
Örneğin; “İştigal-i makamda ve bilhassa esna-i mesaide olundukta, lisan-ı kesb-i kelam zaruri yettir” derken, Enderun tedrisatı gören gençlere devlet katında nasıl konuşulması gerektiği de öğretilmek istenmiştir.
Kesb-i kelam, günümüzde de önemli bir haslet olarak karşımıza çıkar.  Özellikle siyasetçilerin, bürokratların ve bilhassa diplomatların uymak zorunda oldukları bir hitabet sanatıdır.  
Dışişleri Bakanlığı için hazırlanan diplomatlar nazik ve kibar konuşmak üzere belirli bir eğitim evresine ihtiyaç duysa gerektir.  Diplomatik lisan, yerinde kurulan ironik yakıştırmaları ve ima içeren zarif iğnelemeleri ile meslek raconunun temel taşlarındandır.
(Alıntıdır.)
...
24
https://tr.sputniknews.com/ortadogu/201703171027679313-israil-suriye-urdun-vadisi/
https://tr.sputniknews.com/avrupa/201703171027679419-merkel-bu-provokasyon-yarisinda-yer-almaya-niyetim-yok/
http://www.bild.de/bild-plus/politik/ausland/angela-merkel/lernt-merkel-kennen-50878254,view=conversionToLogin.bild.html
http://www.hurriyet.com.tr/son-dakika-abdde-halepte-cami-bombaladi-saldiriyi-inkar-etmedi-40397626
http://t24.com.tr/haber/verheugen-turkiyenin-reformlari-yeniden-baslatmaktan-baska-secenegi-yok-ab-tam-uyelik-garantisi-vermeli,394183
http://odatv.com/abdden-turkiyeye-uyari-1703171200.html
http://www.hurriyet.com.tr/spor/besiktas-olympiakosu-4-1le-devirip-tarih-yazdi-iste-besiktas-macinin-ozeti-40397641
http://www.hurriyet.com.tr/huseyin-gulerceden-beklenen-aciklama-geldi-bulent-arinca-bir-darbe-daha-40397769
http://www.hurriyet.com.tr/olum-sebebi-kacan-el-ayari-40397619
http://www.milliyet.com.tr/avrupa-daki-tutumun-ardindan-gundem-2415309/
http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/tolga-sardan/28-kisiye-yurt-disina-cikis-yasagi-2415127/
http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/guneri-civaoglu/akil-rotasi-2415082/
http://www.dunya.com/sektorler/otomotiv/hyundai-1-milyon-aracini-geri-cagiracak-haberi-354066
http://www.dunya.com/kose-yazisi/ekonomide-sinyaller-bozuluyor/354109
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/700676/Gezici_nin_son_referandum_anketi..._Sandiga_gitmeyenlerin_oyu_bakin_nasil_etkiliyor_.html
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/699969/AKP_nin__baskanlik__anketinden_cikan_carpici__Hayir__yaniti.html
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/700546/90_bin_FETO_cu_asker_var.html
http://www.yeniakit.com.tr/haber/carpici-anket-sonucu-yuzde-77-cikti-290369.html
http://www.yeniakit.com.tr/haber/hollandada-ortak-dusman-turkiye-290338.html
http://www.gazetevatan.com/akar-tsk-ulkemizin-egemenlik-ve-bagimsizliginin-muhafizi-olmay-1048960-gundem/
http://www.kibrisgazetesi.com/ekonomi/seyrusefer-kiyagi-luks-araclara-yarayacak/14657
http://www.yeniakit.com.tr/haber/deniz-baykaldan-kilicdaroglunu-aratmayan-sozler-290406.html
http://odatv.com/kumpasci-ergenekon-hakimine-surpriz-ziyaretci-1703171200.html
http://odatv.com/ismail-hakki-pekinden-f-tipi-roportaj--1805151200.html
http://t24.com.tr/haber/icisleri-bakani-soylu-avrupaya-her-ay-15-bin-multeciyi-gonderelim-de-akillari-sasirsin,394159
...
Kitabın adı: Staretjik Vizyon / Amerika ve Küresel Güç Buhranı
http://www.kitapyurdu.com/kitap/default.asp?id=601854
Yazarı: Zbigniew Brzezinski
Çevirenler: Sezen Yalçın, Abdullah Taha Orhan
TİMAŞ Yayınları
I. Baskı: Mayıs 2012
234 sayfa
16 TL
(…)
Arka Kapak: Stratejik Vizyon, ABD başta olmak üzere Batı dünyasının çöküşe geçtiğine ilişkin tezlere yönelik bir cevaptır. Kitap özetle; başta ABD olmak üzere Batı dünyasının kuvvetli çöküş emareleri gösterdiğini, bu duruma ABD ve Batı içerisinden basiret ve dirayetli bir müdahale olmaması halinde bu öngörünün gerçeğe dönüşebileceğini, fakat ABD’nin dünya liderliği sona ererse yerini dolduracak gerçek bir küresel süper gücün varolmadığını, bu sebeple ABD’nin küresel liderlik vazifesini yerine getirmemesi halinde, 2025 sonrası dünyanın çok daha kaotik ve çatışmalarla sarsılan bir yer haline geleceğini dile getirdikten sonra, bunu engellemek adına ABD’nin önce içindeki yapısal sorunları çözmesi ve Avrupa’yı da daha canlı hale getirmesi, ardından da Çin başta olmak üzere yükselen Asyalı güçlerle hem dengeleme hem de anlayışa dayalı sürdürülebilir bir ilişki kurması gerektiğini savunmaktadır. Küresel dünyaya bütüncül ve güncel bakış açısıyla başta konu ile ilgili kimselerin gözden kaçırmayacağı bir eser niteliğindedir.
(…)
Sayfa 8:
1- Küresel güç dağılımının Batı’dan Doğu’ya kaymasının sonuçları nelerdir?
2- Amerika’nın küresel cazibesinin azalmasının sebebi nedir?
3- Amerika’nın, küresel üstünlük konumundan düşmesinin olası jeopolitik sonuçları nelerdir?
4- 2025’in de ötesine baktığımızda, yeniden güç kazanan Amerika, uzun vadeli jeopolitik hedeflerini nasıl belirlemelidir ve geleneksel Avrupalı müttefikleri ile birlikte, daha büyük ve daha kuvvetli bir batı inşa etme projesine Türkiye ve Rusya’yı nasıl dahil edebilir? Aynı zamanda Amerika, Doğu’da Çin’le yakın işbirliği kurmak isterken, Asya’da yapıcı bir rol oynayabilmek için Çin merkezli bir siyaset izlemeden ve Asya çatışmalarına karışmadan nasıl bir denge kurabilir?
(…)
Sayfa 15:
Yirmi yıl sonra Amerika’nın önde gelen küresel konumu zayıflar gibi görünürken, Avrupa Birliği’nin siyasi olarak ciddi bir küresel oyuncu olarak ortaya çıkacağını pek az kişi tahmin ediyordu.
(…)
Sayfa 22:
Başkan Roosevelt’in, Doğu haritasını işaret ederek ustaca ortaya koyduğu gibi; “İran petrolü sizindir. Irak ve Kuveyt petrollerini paylaşıyoruz. Suudi Arabistan petrolleri ise bizimdir.” İşte böylece Amerika’nın, Orta Doğu bölgesinde sancılı siyasi varlığı başlamış oldu.
(…)
Sayfa 31:
“Amerika hala rakipsizdir!”
(…)
Sayfa 49:
AMERİKAN RÜYASININ SÖNMESİ
(…)
Sayfa 52:
Amerikan Anayasası’nı hazırlayanlar (utanç verici bir şekilde köleliği yasaklamasalar da) insanın “devredilmez haklarıyla” ilgili ortak temel varsayımları koruyan bir siyasi sistem inşa ederek, bu idealizmi anayasaya dahil etmeye çalıştılar.
(…)
Sayfa 60:
Krizden kısa bir süre sonra Almanya Şanşölyesi Angela Merkel’in, ABD Kongresi’nde (3 Kasım 2009) yaptığı bir konuşmada “Amerikan rüyası”nı ve ona olan “tutkulu” bağlılıklarını hararetle anlatması son derece dikkat çekiciydi. Amerikan sistemini “herkesin bireysel çabayla istediği yere gelebilmesi için başarı fırsatı” olarak tanımladı ve Amerikan sisteminin doğasına işaret ederek büyük bir inançla şunları ekledi: “Hayatta özgürlüğün gücü kadar bana ilham ve pozitif enerji veren başka bir şey yoktur.”
(…)
Sayfa 61:
ABD’nin en önemli ve giderek daha tehlikeli boyutlara ulaşan dezavantajlarının altı kritik boyutu vardır:
Bunlardan ilki Amerika’nın biriken ve nihayetinde sürdürülemez hale gelen ulusal borçlarıdır.
(…)
Sayfa 62:
Amerika’nın ikinci temel dezavantajı, kusurlu finansal sistemidir. Bu sistemde çifte zayıflık mevcuttur. İlk olarak bu kadar riskli ve kendini olduğundan daha büyük gören bir sistem yalnızca Amerikan ekonomisini değil dünya ekonomisini tehdit eden bir saatli bombadır. İkinci olarak, (açgözlü Wall Street spekülatörleri) ahlaki tehlike üretmektedir.
(…)
Sayfa 64:
Üçüncü olarak, artan gelir eşitsizliği, durgunlaşan sosyal hareketlilikle birleştiğinde, etkin bir AD dış politikasının sürdürülebilmesi için gerekli iki koşul olan toplumsal uzlaşma ve demokratik istikrar için uzun vadeli bir tehlike oluşturmaktadır.
(…)
Sayfa 66:
Amerika’nın dördüncü dezavantajı, çürüyen ulusal altyapısıdır.
(…)
Sayfa 67:
Amerika’nın beşinci büyük güvenlik açığı, dünya hakkında son derece cahil bir halka sahip olmasıdır.
(…)
Sayfa 68:
Beşinci ile bağlantılı olan altıncı dezavantaj, Amerika’nın giderek tıkanmış ve son derece hizipçi siyasi sistemi.
(…)
Sayfa 69:
Daha önce de belirttiğimiz üzere, Amerika’nın “fırsatlar ülkesi” olarak, geleneksel ününe rağmen, Avrupa’nın toplumsal eşitlik ve hareketlilikle Amerika’dan daha yüksek oranlara sahip olduğu bir gerçektir.
(…)
Sayfa 71:
Amerika’nın Kalan Güçleri
Amerika’nın hayati varlıklarından ilki genel ekonomik gücüdür. Amerika hala dünyanın açık ara en büyük ekonomisi olma özelliğini sürdürmektedir.
(…)
Sayfa 74:
Amerika’nın ekonomik başarısını sağlayan ikinci avantajı; girişimcilik kültürünün getirdiği teknolojik, yenilikçi cesareti ve yükseköğretim kurumlarının üstünlüğüdür.
(…)
Sayfa 75:
Amerika’nın üçüncü avantajı, özellikle Avrupa, Japonya ve Rusya’ya kıyasla nispeten güçlü demografik temelidir.
(…)
Sayfa 76:
Amerika’nın dördüncü avantajı, tepkisel seferberlik kapasitesidir.
(…)
Sayfa 78:
Beşinci olarak, bazı büyük güçlerin aksine Amerika, eşine az rastlanır biçimde güvenli, doğal kaynak zengini, stratejik olarak elverişli bir coğrafyaya ve milli birliğini sağlamış, ciddi bir etnik bölücülük tarafından kuşatılmamış nüfusa sahip olmanın avantajına sahiptir.
(…)
Sayfa 78:
Amerika’nın altıncı önemli avantajı ise – insan hakları, bireysel özgürlük, siyasal demokrasi, ekonomik fırsatlar gibi – genel olarak halk tarafından kabul görmüş ve yıllar içinde ülkenin küresel duruşunu ileri taşıyan değerleridir.
(…)
Sayfa 79:
Yukarıda anlatılan altı temel avantaj Amerika’ya, tarihsel yenilenmesi için ihtiyaç duyduğu sıçrama tahtasını sağlayabilir.
(…)
Sayfa 83:
2010 yılına gelindiğinde, Afgan ve Irak savaşları Amerikan tarihinin en uzun savaşları arasında sayılıyordu.
(…)
Sayfa 83:
Irak savaşı Başkan Bush’u daha çok heyecanlandırdığından, Afganistan’daki savaş yedi yıl boyunca görece olarak ihmal edilmiştir.
(…)
Sayfa 84:
ABD’nin Büyük Savaşlarının Süresi
(Mart 2011 itibariyle, aylar halinde (*) aktif bir savaşı ifade eder)
Afganistan (*): 112
Vietnam: 102
Bağımsızlık Savaşı: 100
Irak (*): 96
İç Savaş: 48
İkinci Dünya Savaşı: 45
Kore: 37
İngiltere (1812): 32
Filipin Ayaklanması: 30
Meksika: 21
Birinci Dünya Savaşı: 20
İspanya: 3
Irak (1991): 2
(…)
Sayfa 85:
Bu iki savaşı da “İslami cihat” başlığı altında toplayıp, “terörle savaş”ı ABD’nin askeri taleplerinin gerekçesi olarak sunmak, Amerikan halkının 11 Eylül öfkesini yalnızca gerçek faillere değil, diğer İslami gruplara karşı da seferber etmeyi kolaylaştırdı. İleride Başkan’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı olacak olan Condolezza Rice’ın tabiriyle Amerika’ya karşı tehdit oluşturan “mantar bulutu”; kamuoyunu, yeni belirlenen ve çok kapsamlı bir hedefe karşı harekete geçirmek için uygun bir sembol haline geldi.
(…)
Sayfa 87:
Gerçek şu ki, yabancı güçlerin baskısıyla gerçekleştirilmiş ve derin dini inançlardan kaynaklanan yüzyıllık geleneklerle çatışan modernleşme reformlarının, uzun süreli ısrarlı bir yabancı varlığı olmaksızın devam etmesi pek olası değildir.
(…)
Sayfa 93:
AMERİKA SONRASI DÜNYA:
2025’TE ÇİN EGEMENLİĞİ YOK
AMA KAOS VAR
(…)
Sayfa 101:
Çinli liderler, küresel liderlik için herhangi bir aleni iddia ortaya koymaktan ihtiyatlı bir şekilde kaçınmışlardır ve hala Deng Xiaoping’in ünlü deyişini takip etmektedirler: “Sakince gözlemleyelim; yerimizi sağlamlaştıralım; sakince işleri yoluna koyalım; kapasitemizi gizleyip fırsat kollayalım; liderlik iddiasında değil, tevazu göstermede başarılı olalım.”
(…)
Sayfa 104:
“Uyum kavramı Çin’in barışçıl yükselişinin teorik bir ifadesidir ve adalet, kazan – kazan ve ortak geliştirme kavramları ile birlikte dünyaya yayılmalıdır.
(…)
Sayfa 105:
Gerçek şu ki, Çin’in önemli komşularından hiçbiri – Japonya, Hindistan ve Rusya – Çin’in Amerika’dan boşalacak küresel teorem direği konumunu hak ettiğini kabullenmeye hazır değildi.
(…)
Sayfa 109:
Jeopolitik Anlamda En Fazla Tehlikede Olan Devletler
(…)
Sayfa 110:
Gürcistan
(…)
Sayfa 111:
Rusya’yı motive eden bir diğer düşünce de Avrupa’nın enerji ihtiyacı için güney koridorun, özellikle de Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaşacak olan Bakü – Tiflis – Ceyhan petrol boru hattının Amerika tarafından finanse edilmesi olabilir.
(…)
Sayfa 111:
Tayvan
(…)
Sayfa 113:
Güney Kore
(…)
Sayfa 114:
Belarus
(…)
Sayfa 115:
Ukrayna
(…)
Sayfa 117:
Afganistan
(…)
Sayfa 118:
Pakistan
(…)
Sayfa 119:
İsrail ve Büyük Orta Doğu
(…)
Sayfa 121:
Bundan yalnızca otuz beş yıl öncesinde ABD, Orta Doğu’daki en önemli dört ülkeyle kurduğu güçlü ilişkilerden yararlanıyordu. Bu ülkeler; İran, Suudi Arabistan, Mısır ve Türkiye’ydi. Bunun sonucu olarak, bölgede Amerikan çıkarları güvendeydi. Günümüzdeyse Amerika’nın bu dört devletin her biriyle ilişkileri büyük ölçüde azalmıştır. Amerika ve İran düşmanca bir ilişki içinde sıkışıp kalmıştır; Suudi Arabistan, Amerika’nın gelişen bölgesel politikasına eleştirel yaklaşmaktadır; Türkiye, bölgesel emelleri konusunda Amerika’nın anlayışsızlığı sebebiyle hayal kırıklığına uğramıştır, Mısır’ın ABD’nin İsrail’le ilişkilerine yönelik artan kuşkuları onu Amerika’nın öncelikleriyle zıt bir noktaya düşürmektedir. Kısacası, ABD’nin Orta Doğu’daki konumu açıkça kötüye gitmektedir. Amerika’nın gerilemesi bu konumu ortada kaldırabilir.
(…)
Sayfa 122:
Usame bin Ladin, ABD’ye 11 Eylül terör saldırılarını hazırlayan 2001 tarihli fetvasını haklı göstermek için Amerika’yı “şeytanın” vücut bulmuş hali olarak tanımlar. Amerika’nın El Kaide’nin hedefi haline gelmesi için bir başka gerekçe ise Amerika’nın İsrail’e desteği ve Suudi Arabistan’da konuşlanan ABD askeri güçlerinin kutsal İslam mekanlarına yaptıkları iddia olunan saygısızlık olmuştur.  
(…)
Sayfa 125:
Amerika’nın bocalaması halinde Çin ve Hindistan büyük bir çatışmadan kaçınsa bile daha zayıf ülkeler giderek istikrarsızlaşan bir ortamda jeopolitik seçimler yapmak zorunda bırakılabilirler. Kuzey Kore’nin açıkça nükleer silahlanma arayışına girmesi de belirsizliği arttıran bir durumdur.
(…)
Sayfa 136:
Günümüzde internet, uzayın geçmişteki yerini almıştır.
(…)
Sayfa 137:
Günümüzde İran’ın nükleer silah peşinde olması gelecekte Amerika’nın düşüşü ihtimaliyle birleştiğinde, 21. Yüzyılda nükleer silahlanmaya devam edilmesinin potansiyel tehlikeleri gözler önüne serilmektedir, bunlardan bazıları; silahların yayılmasını önleme rejiminin yok olması, yeni ortaya çıkan devletler arasında nükleerin daha fazla yayılması, Rusya, Çin ve Hindistan’daki nükleer şemsiyelerin uzantıları, bölgesel bir nükleer silahlanma yarışının yoğunluk kazanması ve nükleer malzemenin terör örgütleri tarafından çalınması ihtimalidir. Amerika’nın olası bir düşüşü, Amerikan nükleer şemsiyesinin inandırıcılığına dair bir güven krizini körükleyerek nükleer alanı çok derinden etkileyecektir. Başka birçok ülkenin yanı sıra Güney Kore, Tayvan, Japonya, Türkiye ve hatta İsrail gibi ülkeler, güvenlik için ABD’nin genişletilmiş nükleer caydırıcılığına sırtını dayamaktadır.
(…)
Sayfa 147:
2025 SONRASI: YENİ BİR JEOPOLİTİK DENGE
(…)
Sayfa 150:
11 Eylül trajedisi, Amerika’nın global hedefine ilişkin kendi görüşünü temelden değiştirdi.
(…)
Sayfa 151:
Avrasya’nın Jeopolitik Belirsizliği
(…)
Sayfa 152:
Her halükarda, Amerika hala nükleer bir İran’ı zapt edebilir durumda.
(…)
Sayfa 154:
Avrasya, Soğuk Savaş’tan sonraki 20 sene içerisinde sürüklendi. Türkiye ve Rusya, Batı için belirsiz birer çevre ülke olarak kalmaya devam ederken Avrupa daha az ölçüde siyasi birlik sağladı.
(…)
Sayfa 155:
İngiltere, AB içindeki özel statüsü ve ABD ile olan özel bağlantısına sarılmakta. Fransa, Almanya’nın AB’nin birincil gücü olarak yükselişini kıskanmakta ve Amerika, Rusya ya da Almanya ile birlikte ortak liderlik için yaptığı periyodik tekliflerle (sınırları belirsiz Akdeniz Birliği liderliği talebini saymıyoruz bile) kendisine özel, seçkin bir rolü aramaya devam ediyor. Almanya, Bismarck tarzı, Rusya ile özel ilişki kavramlarıyla giderek daha fazla oynamakta ve bu da kaçınılmaz olarak bazı Orta Avrupalılar’ı, ABD ile en yakın güvenlik bağlarını ileri sürerek korkutuyor.
(…)
Sayfa 156:
Ne var ki, bu, uzun vadeli bir vizyon ve bunu uygulayabilmek uzun vadeli bir strateji gerektiriyor.
(…)
Sayfa 157:
Türkiye’de Jön Türkler Hareketi’nin lideri olan Atatürk tarafından 1921’de dağılmış ve çökmüş Osmanlı İmparatorluğu’nun etnik çekirdeğini oluşturan Türk etnisitesini Avrupa tarzı, seküler bir ulus – devlete, sonradan Türkiye olarak bilinecek devlete dönüştürme kararının ilan edilmesiyle birlikte Avrupa modelli, henüz tamamlanmayan değişim başlamıştı.
(…)
Sayfa 157:
Bu da, AB’nin 2005’te resmi müzakereleri başlatmasına yol açtı. Bazı AB üyelerinin – özellikle Almanya ve Fransa – son dönemdeki tereddütlerine rağmen, Türkiye’nin üyeliği, jeopolitik bir realitedir, zira kendine özgü Batı tarzı bir Türk demokrasisi, eğer sadece NATO’ya değil, Batı’ya da sağlam bir şekilde bağlanırsa, Avrupa’yı istikrarsız Orta Doğu’dan koruyan bir kalkan haline gelebilir.
(…)
Sayfa 159:
Yüzyıldan fazla bir zaman önce çığır açan jeopolitik düşünür Harold Mackinder, Avrasya’yı kilit “dünya – adası” (world – island) olarak tanımladı ve “dünya – adasını yöneten, dünyayı yönetir” sonucuna vardı.
(…)
Sayfa 159:
Hitler, Avrupa’yı fethederek, ters taraftan benzer sonucu elde etmeye çok yaklaşmıştı ve eğer Naziler’in Rusya’yı işgali, Rusya’nın doğusunda da Japon saldırısı ile eşzamanlı olsaydı, muhtemelen başaracaktı.
(…)
Sayfa 160:
Yeni ve dinamik fakat hem uluslararası bakımdan içinde çıkılamaz hale gelmiş, hem de siyasi olarak uyanmış Asya’nın doğuşu, ayan beyan ortada olsa da, hiçbir tek güç bundan sonra Avrasya’ya – Mackinder’in ifadesiyle – “hükmedemez” ve dolayısıyla dünyaya “hükümran” olamaz.
(…)
Sayfa 161:
Batı, stratejik olarak temkinli ve dikkatli bir tarzda Türkiye’yi daha eşitlikçi, Rusya’yı da aynı şekilde siyasi ve ekonomik bakımdan kucaklayana dek de, bu süreç tamamlanmamış olarak kalacaktır.
(…)
Sayfa 161:
Bir tarafta Avrupa’yı diğer tarafta Rusya ve Türkiye’yi ayıran çizgi, coğrafi soyutlamadır. Ne Bug Nehri (Polonya ve Belarus’u ayıran), ne Prut Nehri (Romanya ve Ukrayna’yı ayıran) ne de Narva Nehri (Estonya ve Rusya’yı ayıran) Avrupa’nın doğudaki doğal coğrafi ve harici kültürel sınırlarını çizebilir.
(…)
Sayfa 164:
Sürekli bir sekülerleşme, Türkiye’nin demokratik gelişiminde kritik öneme sahiptir. Atatürk, 1924’te sekülerleşmeyi yukarıdan aşağıya empoze ettiğinde, çoğu Avrupalı hatta bazı Türkler, Türkiye’nin son yıllarda artan bir ivme ile devam eden demokratikleşmesinin, siyasi anlamda şeffaflığın artmasının sosyal hayatta dinin daha aşırı dışavurumlarının yeniden canlanmasına hatta dini kimliğin ulusal kimliğe tercih edilir hale gelmesine neden olacağından endişe etmektedirler.
(…)
Sayfa 165:
Türkiye zaten önemli vesilelerle, genel olarak Batı’yla ve özelde Avrupa ile bağlantılıdır. Başlangıcından beri Türkiye, NATO’nun cesur bir üyesi oldu. Diğer Avrupa ülkelerinden daha fazla olarak, NATO’nun ikinci en büyük askeri gücü olarak, ittifakın menfaati için gerçek çatışmalarda yer aldı.
(…)
Sayfa 169:
Rusya’da yaşanan ciddi demografik kriz – yüksek ölüm oranları nedeniyle azalan nüfus – yaygın alkoliklik ve dolaylı olarak, demoralizasyon nedeniyle nispeten kısa ömürlü erkeklerin oluşu gibi faktörler sosyal anlamda yaşanan başarısızlığın göstergesidir.
(…)
Sayfa 174:
Tarihindeki Nazi sayfasını tamamen silen Almanya’nın aksine, Rusya resmi olarak suçlamada bulunsa da, hala en kanlı suçların ilk elde sorumlularından olan şahıslara karşı hala saygı gösteriyor.
(…)
Sayfa 176:
Yukarıda anlatılanlardan şu sonuç çıkıyor: Bazı Avrupalılar (Çoğunlukla Almanya ve İtalya’daki iş çevreleri işe bağlantılı) tarafından öne sürülen NATO’nun, Rusya’yı içine alacak şekilde hızla genişlemesinin büyük bir dengeye doğru, kestirme bir yol olacağı argümanı yanlıştır. Rusya’nın, mevcut otoriter ve oldukça yozlaşmış siyasi şartları ve saplantı derecesinde gizemli zihniyeti sahip ordusuyla NATO’ya girmesi, bütünleşmiş demokratik devletlerin ittifakı olan NATO’nun adeta sonu olacaktır.
(…)
Sayfa 196:
Özetle, birinci Asya üçgeni sözkonusu olduğunda, en önemli ilke, Amerika’yı Asya’nın ilgili bölgelerinde askeri müdahaleye mecbur bırakacak herhangi bir ittifaktan kaçındırmak olacaktır.
(…)
Sayfa 202:
Çin’i tehdit eden beş büyük tehlike:
1- Zenginle fakir arasındaki eşitsizlik
2- Şehirli halkın huzursuzluğu ve memnuniyetsizliği
3- Yolsuzluk kültürü
4- İşsizlik
5- Sosyal hayatta güvenin yitimi
(…)
Sayfa 206:
Bundan şu çıkıyor ki, Çin’in daha büyük global bir partner haline gelmesi ihtimalini artırma arayışı için, Amerika açıkça Çin’in, Asya’nın lider ekonomisi olarak yükselişini olduğu gibi, Asya anakarasındaki jeopolitik üstünlüğünü de kabul etmelidir.
(…)
Sayfa 220:
Böyle bir durumda Almanya veya İtalya ile Rusya arasında ekonomik çıkar temelli özel ilişkilerin geliştiği bir senaryo hayal edilebilir. Birlik içerisindeki parçalanma ve siyasi rekabete olumsuz tepki gösteren İngiltere ise ABD ile daha yakın bir çizgiye gelecektir. Fransa da İngiltere’ye yaklaşarak, birlikte Almanya’yı ve ABD’den sürekli yeni güvenlik taahhütleri isteyen Polonya ve Baltık ülkelerini kuşku ile izleyeceklerdir. Tüm bunlar yeni ve stratejik öneme sahip bir Batı yerine artan bir şekilde küçük parçalara ayrılan ve vizyonu sarsılan bir Batı sonucunu verecektir.
(…)
Sayfa 225:
Kısaca, Asya’da Amerika’nın oynayacağı aktif rol, yalnızca bölgede istikrarın güçlendirilmesi için hayati olmayacak, aynı zamanda Amerikan – Çin ilişkilerinin barışçıl ve işbirliği temeli olarak gelişmesi için gerekli keyfiyeti de oluşturacaktır.
(…)
Sayfa 225:
Sonuç olarak; günümüz dünyası – Amerika gibi askeri güce ve siyasi etkiye sahip bile olsa – tek bir güç’ün hakimiyetine oldukça şüpheli yaklaşmaktadır. Fakat Amerika henüz Roma olmadığından ve Çin de hala Bizans’a benzemediğinden, istikrarlı bir küresel sistem, Amerika’nın kendini yenilemesine, akıllıca yeniden dinamizm kazanan Batı’nın garantörü ve destekçisi, yükselen yeni Doğu’nun da denge belirleyici unsuru ve uzlaştırmacısı olmasına bağlıdır.
...
Kitabın adı: ALMAN DERİN DEVLETİ
http://www.kitapyurdu.com/kitap/default.asp?id=602065
Yazarı: Talip Doğan Karlıbel
Profil Yayınları
1. Baskı / Mayıs 2012
312 TL
17,50 TL
(…)
Sayfa 27:
Uzun Bıçaklar Gecesi!
(Mesaj: “Neo Uzun Bıçaklar Gecesi’nin arifesindeyiz!” HM)
(…)
Sayfa 48:
E. GEHLEN ÖRGÜTÜ (BND) – İSTİHBARAT BİRİMİ
(…)
Sayfa 66:
1945 yılının Kasım ayında yapılan bir askeri mahkemede, Gehlen ve adamları beraat etmişlerdi.
(Tercümesi: “İstihbarat oyunları, illüzyonları!” HM)
(…)
Sayfa 66:
ABD’de istihbarat o dönemde pek de bilinmeyen bir konuydu. Askeri istihbarat birimleri ise ancak 1944’te kurulmuştu. Gehlen ve ekibinin yaptığı sınır ötesi operasyonlar ABD’lilerin çok ilgisini çekiyordu.
(Mesaj: “ABD’de istihbarat Almanlar’ın kontrolünde!” HM)
(…)
Sayfa 66:
Almanlar’ın savaşı kaybetmesinden sonra ABD’ye belgeleri teslim eden Gehlen, bu aşamadan sonra da, OSS (Amerikan Stratejik Hizmetler Bürosu) ve CIA’nın kontrolü altında bir istihbarat örgütü kurdu. Ve Gehlen örgütü giderek CIA’nın Doğu Avrupa ile Sovyetler Birliği’ndeki gözü kulağı oldu.
(Tercümesi: “Soğuk Savaş’ta ABD ve SSCB üzerinden Dünya’yı Almanlar yönetti, yönlendirdi!” HM)
(…)
Sayfa 67:
ABD Merkez Komutanlığı’nın emriyle ve ABD Başkanı’nın izniyle, 1945 yılının Aralık ayında, Almanya’nın Bavyera Eyaleti’ndeki Oberusel adlı küçük bir kasabada bulunan ABD askeri üssünde “Organisation Gehlen” (Gehlen Grubu – Gehlen Organizasyonu) adında bir Alman – ABD ortak İstihbarat Servisi kuruldu. Bu kuruluşun başında denetmen olarak Binbaşı James H. Chritchfield getirildi ve onunla birlikte kırka yakın ABD subayı bu gruba dahil edildi. Bütün ABD subayları, 18 Eylül 1947’de kurulacak olan CIA’nın ilk kurucu elemanları olacaktı.
(Tercümesi: “Almanlar, ABD’nin içinde istihbarat servisi kurdular! ‘CIA’, BND’nin taşeronu!” HM)
(…)
Sayfa 71:
Yakın tarihe ait en çok bilinen 10 gizli operasyon, istihbarat birimleri tarafından gerçekleştirildi. Bu 10 gizli operasyonun, çoğunda Alman gizli servisinin parmağı vardı!
(Mesaj: “İstihbarat savaşları! Adres belli, açığa düşmüş ve/veya sahte bayrak operasyonları! Yenileri geliyor!” HM)
(…)
Sayfa 87:
Alman istihbarat ajanlarının en ünlüsü, Sovyetler Birliği’ne (Gehlen Örgütü olarak da bilinir) karşı casusluk harekatı kurması için kullanılan Reinhard Gehlen, görevlendirildi. Gehlen ayrıca İsrail Özel Kuvvetleri MOSSAD’ı eğitmek için de yardımcı oldu. Alman Gizli Servisleri, kendi aralarındaki istihbarat birimleri ve diğer ülkelerin istihbarat birimleri ile tıpkı günümüzdeki gibi birbirleri ile ilişki içerisinde çalışmaktaydılar.
(Mesaj: “BND, CIA’dan sonra MOSSAD’ın çekirdeğine de yerleşti!” HM)
(…)
Sayfa 91:
Reinhard Gehlen, BND’de olduğu süre içerisinde dünyanın en iyi istihbarat servislerinden birini yaratmıştı. BND, en modern teknolojik imkanlarla kısa sürede dünyanın en iyi istihbarat servisi durumuna gelmişti.
(Mesaj: “BND artık yaygın bilinen bir marka! Neo Roma’daki son savaş kapsamında daha gizlisini, BND’ye kontrollü kontra operasyon yapanını kurduk! Onu da deşifre ettiler!” HM)
(…)
Sayfa 91:
1990’dan itibaren BND, Doğu Bloğu’nun dağılmasıyla ve rakibi Doğu Alman Gizli Servisi’nin kapanmasıyla birçok konuda işsiz kalmıştı. Çünkü artık doğuda düşman yoktu ve dünyadaki siyasi ve ekonomik konjonktür değişmişti.
(Tercümesi: “BND elemanları şirketlerin içine nasıl sızdı, küresel sermaye operasyonu nasıl yapıldı!” HM)
(…)
Sayfa 95:
Amerikalılar ondan zeki istihbaratçı diye söz ederler.
“R. Gehlen, o bir savaş zekasıdır!”
(…)
Sayfa 98:
Anti – Komünist Gehlen için ABD, “Düşmanımın düşmanı” statüsünde idi. Hatta o dönemde, Harry S. Truman, “Başkan, Amerika’da eski Nazi ile nasıl çalışacağız, olur mu bu?” itirazlarına karşılık, Başkan “İsterse gitsin keçilerle münasebeti olsun. Beni ilgilendirmez, işimize yarar birisi olduktan sonra sorun değil” cevabını vermiş ve her dönem Gehlen’i korumuştur.
(Tercümesi: “Naziler, Gehlen, Truman’a günah defteri üzerinden şantaj yapıp etki altına almışlar! Sonra da ABD’de at koşturmuşlar!” HM)
(…)
Sayfa 99:
Mehmet Eymür’ün anlattığına göre, Hiram Abas, Gehlen’in anılarını başucu kitabı olarak telakki etmiş ve üst üste okumaktan dolayı aşındırmış. Gehlen, o dönemde MİT’ten de önemli isimleri yetiştirmiştir. Bunların başında Fuat Doğu gelir. Gehlen’i en iyi Talat Turhan özetlemiştir: “20. Yüzyıl istihbarat dünyasının en yetenekli kişisi ve en büyük haini…”
(Tercümesi: İstihbarat dünyasında ihanet olmaz! Bir istihbaratçının hain olup olmadığını anlamak için yüz yıl dahi az gelir. İstihbaratçı kendine dönük çalışır, sadece ana hikayeye bağlıdır. Alman İstihbaratı’nın bugün ulaştığı güç karşısında Gehlen için kim hain diyebilir ki?! Rolünü çok iyi oynamış! Satranç tahtası üzerinde her yeni hamle, istihbarat dünyasında bir başka oyun’dur! Doğu üzerinden MİT’in içine yerleşmişler! Almanlar adına Müsteşarlığa çıkmaya kalkışan Hiram Abas ise istihbarat savaşları kapsamında harcanmış! MİT’i tehdit ediyorlar! “Oyun bitti”, çanını çalmışlar! HM)
(…)
Sayfa 102:
PKK, aşırı dinci vb… Bavyera ise bu yıkıcı faaliyet gösteren gruplara toleranslı davranmıyordu.
(Tercümesi: AKP’ye ve dinci akımlara, PKK’ya kapıyı göstermişler. Yeni süreç’i hatırlatmışlar! Oyun bitti, Türk ‘çelik çekirdek’i ile uzlaştık, mesajı vermişler! HM)
(…)
Sayfa 105:
Almanlar’ın burada en önemli felsefesi şudur.
“En iyi ajan, ajan olduğunu bilmeyen ajandır!”
(Tercüme: “Kitabın yazarı ile inceden dalgalarını geçmişler!” Mesaj: “Birileri bu sözü Gülen, Gül ve Erdoğan’a okumalı! Gökçek hariç, o daha neye bulaştığını bilmiyor! Janjanlı bir piyon! HM)
(…)
Sayfa 108:
Sonuç olarak, Türkiye’nin de acil şekilde MİT ve Emniyet Teşkilatı’nın dışında yeni bir iç istihbarat teşkilatı daha kurması gerekmektedir.
(Mesaj şu: “Biz ‘çelik çekirdek’ ile uzlaştık, onların kurduğu yapıya resmiyet kazandırın ki, sizinle iş yapabilelim, aynı dili konuşmasak da aynı duyguları paylaşabilelim! Duygudaşlık! HM)
(…)
Sayfa 116:
Alman yetkililerin, uyuşturucu kaçakçılığı ve satıcılığı işi içerisinde PKK kadar, Türk mafyalarının da pay sahibi olduğunu iddia etmeleri, işin içyüzünde PKK’nın olduğunu bildiklerini gösterir. Hatta Alman istihbaratı, Türk Güvenlik Güçleri’nin ve çeşitli aşiretlerin, Güneydoğu’da uyuşturucu işini beraber yürüttüklerini ispatlar raporlar hazırlamaları da aslına bakıldığında ülkemiz hakkındaki oyunları bizden bile daha fazla bildiklerini ortaya çıkarmaktadır.
(Tercümesi: Uyuşturucu kaçakçılığı işi ile iştigal edenlere, uyuşturucu ticareti üzerinden ticarete bulaşan “iş”adamlarına, MİT, Emniyet, Asker ayaklarına ve PKK’ya mesaj var burada; “Ne yaptığınızı biliyoruz, oyun bitti!” AKP’den uzaklaşın! HM)
(…)
Sayfa 125:
Almanlar, Türk istihbaratçıların yapamadığı işleri yıllar öncesinde yapmaktaydılar. Potansiyel suç işleyebilecek kişi veya grupları önceden analiz edebilmektedirler.
(Mesaj: “Potansiyelin farkındayız, her an için o potansiyeli eyleme dönüştürebiliriz! Tehdit! Eğer, oyun bitmedi diyorsanız…” HM)
(…)
Sayfa 127:
Çocuk pornografisi konusunda da BKA iç ve dış ceza tahkikat makamları arasında ulusal merkezi değerlendirme ve koordinasyon vazifesini yerine getirmektedir.
(Tercümesi: Çocuk pornosuna bulaşmış özelikle cemaat içindeki işadamı, politikacı, yüksek bürokrat ve gazetecilere uyarı mesajı; “Bilgisayarınızın içinde ne haltlar karıştırdığınızı biliyoruz, özel hayatınızdaki iğrenç sırlara sahibiz!” HM)
(…)
Sayfa 131:
Alman Derin Devleti’nin Türkiye’deki Gizli (!) Ajanları!
12. yüzyıldaki II. Haçlı Seferi sırasında, Kutsal Roma Germen İmparatoru I. Friedrich Barbarossa, ordusunun başında Selçuklu başkenti Konya’ya kadar gelmiştir. İmparator Konrad, Anadolu Selçukluları Devleti Sultanı I. Rükneddin Mes’ud ile çatışmış olmasına karşın, iki lider arasında dostça ilişkiler de kurulmuştur.
(Tercümesi: “Türk Devleti’nin içinde yaşayan bir organizmayız!” Mesaj: “Zapsu bizim saha elemanımız!” HM)
(…)
Sayfa 132:
Türk ve Alman askerlerinin birbirleriyle çatıştıkları son savaş ise 1683 yılındaki İkinci Viyana Kuşatması olmuştur.
(Tercümesi: “Türkler’le savaşacak kadar aptal değiliz!” İhtiyaç olursa tarih'te olduğu gibi Türk'lerden yardım isteriz. HM)
(…)
Sayfa 135:
II. Wilhelm, 1888 yılında izlemeye başladığı “Dünya Politikası” (Weltpolitik) çerçevesinde Osmanlı İmparatorluğu ile yakın ilişkiler kurulmasına özen göstermiştir.
(Mesaj: “İlişkimiz, derindir!” HM)
Cumhuriyet Mitingleri’ni şişirerek, o zamanlar Tuncay Özkan’ın kanalı olan Kanal Türk ve Aydın Doğan’ın kanalları aracılığı ile kamuoyuna basın yayın yolu ile psikolojik baskı uygulamışlardır.
(Tercüme: “Cumhuriyet Mitingleri’nin finansman ve kamuoyuna aktarımı kapsamında çorbada bizim de tuz’umuz var! Bizi düşman olarak görmeyin!” HM)
(…)
Sayfa 210:
STASİ ve Türkiye Masası!
(Tercümesi: Aktif, Neo Rus İmparatorluğu ve/veya Neo Putin operasyonu üzerinden çalışmaya devam ediyor! Medya büyük oranda bu servis’in kontrolünde! Oyun bitti! Medyada büyük değişiklik zamanı! HM)
(…)
Sayfa 222:
RAND, 1948 yılında ABD Hava Kuvvetleri tarafından kurulmuştur ve 1955 yılından itibaren de Alman Gizli Servisi BND ile ortak projelere imzasını atmıştır. Bu şirketin 600 personeli vardır, 150’ye yakını Alman gizli servisi personelidir. Eski CIA şefi Graham E. Fuller, J. Barkey, BND’nin kurucusu Reinhard Gehlen ve eski Alman Dışişleri Bakanlığı ve BND başkanlığında bulunan Klaus Kinkel, RAND’ın elemanlarıdır.
(Tercümesi: “Enerji bazlı BOP operasyonu “Neo Turan”dır! İngilizler üzerinden Yahudiler’in eli ile oynadık, elimize yüzümüze bulaştırdık! Özür!” HM)
(…)
Sayfa 225:
Alman ırk bilimcileri ve arkeologlarına göre “Dolikosefal kafatasına” sahip Ari Erler yani Almanlar’ın (büyük büyük ataları!) Anadolu’dan gelmiştir ve bu da Anadolu’nun, Alman vatanı olduğunu ispatlamaktadır.
(Tercümesi: “Bir Alman fantazisi ve/veya kaba ironisi!” HM)
(…)
Sayfa 229:
Osmanlı İmparatorluğu’nun I. Dünya Savaşı’na girişinden bir gün önce Almanya’dan 5.000.000 Osmanlı Lirası borç almak için imzaladığı gizli anlaşmanın belgesi 1996’da yayınlandı. Almanya adına Baron Wangenheim, Osmanlı İmparatorluğu adına Talat Paşa, 10 Kasım 1914 yılında bu gizli anlaşmayı imzaladı. Bu belge ile hem Osmanlı cepheye gidip Almanya için savaşacak, hem Almanya’ya yüzde 0,6 faizle borçlanacaktı! I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Ordusu tümüyle Alman komutasının emri altına girmişti. Osmanlı Genelkurmay Başkanlığı’na da Alman Friedrich Bronsart Von Schellendorff getirildi. 1915 Ermeni Tehciri’nin de (!) Alman komutanların buyruk ve denetiminde gerçekleşmediği iddia edilebilir mi?!
(Tercümesi: “Parayla her şeyi satın alabilir, çözebiliriz zannettik, kaybettik! Yahudi soykırımı, Ermeni tehcirinin perde arkasında biz varız! Kabul! Ama İngiliz, Fransız, İtalyanlar’ın, Vatikan’ın payına düşeni de unutmayın! Her şeyin sebebi biz değiliz! Ayrıca, satın aldığın, devşirdiğin her adam, bir süre sonra kendi doğal özelliğini kaybediyor, kötü bir taklidin oluyor! Bu defa satın aldığın adamlar kendi özelliklerini kaybettikleri için bilmeden operasyonu baltalıyor! Zincir, zayıf halkadan geçilmez oluyor! Örnek Gül, Gülen, Erdoğan, Zapsu vb… Sizin deyişle başparmak faktörü ve/veya ilahi adalet! Pes! Allah’a tam teslim!” HM)
(…)
Sayfa 245:
ABD, NATO için Almanya’nın Hof şehrinde dünyanın en büyük dinleme tesisini kurmuştur ve bu tesis ABD Gizli Servisi, NSA (National Secret Administration) tarafından “Hofa Kupe” adında işletiliyor. NSA’nin bu dinlenme tesisinde, dakikada 20 milyon telefon, faks, bilgisayar ve telsiz sistemi dinleme imkanı mevcuttur. Bu dinleme tesisi ile ABD, 80’li yıllarda birçok olabilecek saldırı planlarını ve suikastleri deşifre etmiş ve önlemini almıştır. Bu sistemi NATO namına kuran şirket de WANDEL UND GOLTERMANN’dır. NASA’nın bütün uzay araçlarının komünikasyon sisteminden tutun da, İngiliz, Fransız ve İsrail Gizli Servisleri için tüm telekomünikasyon ağlarını da bu şirket kurar.
(Mesaj: “Avrupa’nın istihbaratına sahibiz! İstihbaratları’nın içindeyiz! Sır’larına hakimiz! Debka üzerinden istediğimiz an sır boşaltabiliriz! AKP & Gülen iktidarının Avrupa ayağında duran kazanç ortakları için de oyun bitti!” Tercümesi: “11 Eylül, TM ile ortak yaptığımız bir operasyondur! I. Dünya Savaşı’nın rövanş harbi’dir! Sonra operasyon içinde operasyon oldu, ihale üstümüze kaldı! Kendi yazdığımız senaryoda figüran durumuna düştük! Arap baharı takozları (ultra) üzerinden Avrupa baharı bumerangı ile yüz yüze bırakıldık! Türkler’in arka bahçesinde “çelik çekirdek” ne derse o olur! Pes! HM)
(…)
Sayfa 254:
Yani görüldüğü üzere, Alman Vakıfları 2000’li yıllarda, Türkiye’ye yıllık ortalama 1,5 ile 2,5 milyar arasında Alman markı harcamışlardır.
(Tercümesi: “Bu parayı alanlar için de, ki onlar kendilerini biliyorlar, oyun bitti, AKP’nin yanından hızla uzaklaşacaklar!” HM)
(…)
Sayfa 252:
“Euro Gold”!
(Mesaj: “Altın pas tutmaz, Euro ise bir kağıt parçasıdır, kir tutabilir! Yani, Mark’tan vazgeçen Euro’dan da konjonktürel ihtiyaçlarına binaen vazgeçebilir!” HM)
(…)
Sayfa 253:
Çünkü Dünya’da, ABD’den sonra en büyük altın rezervi olan ülke Almanya’dır.
(Mesaj: “Almanya batmaz, bizde altın çok!” Tercümesi: Almanlar için her şey “madde” demektir. Para kağıttır “altın” ise madde! Dünyadaki en büyük altın rezervi, ABD’deki de (önemli ölçüde) dahil olmak üzere Almanlar’dadır! Power! HM)
(…)
Sayfa 253:
Altın fiyatlarının yükselmesi Almanya’nın yararınadır!
(…)
Sayfa 254:
“Bugün Almanya’nın 90 bin ton altın stoğu bulunuyor!”
(Mesaj: Altın altındır!” ve/veya “Bizde Ordu yok, istihbarat ve altın var!” Power! HM)
(…)
Sayfa 255:
Nazi Almanyası, II. Dünya Savaşı döneminde işgal ettiği tüm ülkelerin altın stoklarına el koyarken…
(Operasyon: II. Dünya Savaşı’nda saklı olan illüzyon; Avrupa’nın altınları! Yani Avrupa’yı işgal etmek değil altınlarına sahip olmak! Onca şamata, kan, Hitler vs bu operasyonun figürasyonu! Tercümesi: Anadolu’yu geçemedikten sonra “altın” hiçbir işe yaramıyor! Su, enerji vb altın’dan da değerli! HM)
(…)
Sayfa 265:
Uzun zamandır zarar eden Alman bankaları, 2001 yılında genel olarak Türkiye’deki yaşanan ekonomik krizden dolayı yaptıkları güzel bir manevra ile 15 milyar Alman Markı’nı, 27 milyar’a çıkarmışlardı.
(Tercümesi: 28 Şubat operasyonu’nun perde arkasında Alman İstihbaratı da var! 11 Eylül öncesi BOP’a hazırlık süreci! Parmak izlerimizi kabul ediyoruz! HM)
(…)
Sayfa 275:
Bir başka Alman organizeli şantaj olayı da, Eski Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Nuh Mete Yüksel’in tuzağa düşürüldüğü…
(Tercümesi: “Gökçek bizim de zaman zaman kullandığımız, çevirdiğimiz bir ‘Topaç’tır. Tüm faturayı bize kesmeyin!”! HM)
(…)
Sayfa 296:
“Hablemitoğlu’nu Alman istihbaratı öldürdü!”
...
Nokta.
17 Mart 2017
@Hayrullah Mahmud

22 Ağustos 2020
Hayrullah Mahmud

Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages