"Başkan: Prompter" ya da "1 Dolar"lık FETÖ'cüler ifşa edildi ise soru şu: 100 $'lık "banknot listesi"nde hangi (VIP) "yüz"ler var?!

482 views
Skip to first unread message

Hayrullah Mahmud ÖzgürTÜRK

unread,
Mar 3, 2021, 4:37:07 AM3/3/21
to oybi...@googlegroups.com
  "Başkan: Prompter" ya da "1 Dolar"lık FETÖ'cüler ifşa edildi ise soru şu: 100 $'lık "banknot listesi"nde hangi (VIP) "yüz"ler var?!

SÖYLEMMETRE 1
Haber şu:
Gorbaçov'dan 'nükleer savaşı önleme tavsiyesi': Putin ve Biden masaya oturmalı
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin (SSCB) son lideri Mihail Gorbaçov, "nükleer bir savaştan kaçınmak" için Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'le ABD'nin yeni Başkanı Joe Biden'ın bir araya gelmesinin önemli olduğunu belirtti.
Rus haber ajansı Interfax'a konuşan Gorbaçov, iki liderin görüşmesinin silahsızlanma ve uluslararası güvenliği ele almak için şart olduğunu kaydederken, "Başkanların (Putin ve Biden) kesinlikle görüşmesi gerektiğine inanıyorum. (40. ABD Başkanı) Ronald Regan'la olan ilişkilerimden edindiğim tecrübe, aramızdaki görüşmelerin öncesinde kendisinin son derece muhafazakar olduğunu ancak meseleyi anladıktan sonra müzakere sürecinde epey etkin bir katılımcı haline geldiğini gösteriyor" dedi.
Gorbaçov, devamında şu ifadeleri kullandı:
"Tecrübeler bu toplantıların ve anlaşmaların bir zorunluluk olduğunu ve en önemli hususun tarafların birbirine karşı inatçı olmaktan kaçınmak olduğunu gösteriyor. Sonuçta bir nükleer savaştan kaçınılması gerektiği ortada. Bu sorunu tek başınıza önlemek ve çözmek imkansız olduğu için (Putin ve Biden) bir araya gelmeli ve herkes bu durumla ilgilenmeli."
"Taraflar ilerleme sağlamak için birbirlerine doğru hareket etmeli"
Rusya ve ABD'nin "nereye ve nasıl gitmek gerektiği sorusunu yanıtlama konusunda harika bir deneyime sahip" olduğunu söyleyen Gorbaçev, "Silahsızlanmayı sağlama ve güvenliği güçlendirme arzusu galip geldiğinde pek çok işin başarılabileceği, geçmişteki deneyimlerden yararlanarak anlaşılmalı" diye ekledi.
"Umutsuz politikacılar yok" diyen eski Sovyet lideri, "Elbette gangster benzeri planlarla oyalananlar var ve elbette bunlar hakkında hiçbir şey yapılamaz ancak çoğunluk değiller. Taraflar ilerleme sağlamak için birbirlerine doğru hareket etmeli" ifadesini kullandı.
https://t24.com.tr/haber/gorbacov-dan-nukleer-savasi-onleme-tavsiyesi-putin-ve-biden-masaya-oturmali,936304
(...)
Kontr'Haber şu:
Papa'dan dikkat çeken benzetme
Katolik Kilisesi lideri Papa Francesco iklim değişikliği krizini İncil'de de anlatılan Nuh tufanına benzetti...
https://odatv4.com/papadan-dikkat-ceken-benzetme-01032140.html
(...)
Yorum şu:
COVID 19'un mek parmak sonrası "Nükleer Kıyamet" dipnotu düşülmüş.
Dün'ün hikayesi "Japonya'ya atılan atom bombası" idi, bugünün hikayesi Çin ve nükleer.
Enerji bazı dünyalar savaşı'nın final sahnesi kapsamında, Brexit / AB makası.
Londra'dan bir kelebek havalandı.
Bugün aslında dündü ve/veya Neo 1940.
Vs vs.
Nokta.

...

SÖYLEMMETRE 2
Yazı şu:
FEHMİ KORU Kaşıkçı cinayetine dair CIA raporu açıklandı, ama esas suçlu korunuyor.. Neden?
Bir Kaşıkçı gösterisinden.. (Vox sitesinden alındı)..
Cemal Kaşıkçı cinayeti konusunda şu sırada yaşananlar ABD’ye de onun yeni seçilen başkanı Joe Biden’e de yakışmıyor.
Bu işte bir gariplik olduğu kesin…
Son görevi ABD’nin önemli gazetesi Washington Post’ta köşe yazarlığıydı Kaşıkçı’nın; ülkesinde barınamaz olmuş, ABD’ye yerleşmişti.
ABD vatandaşı değildi, fakat ölümünün en fazla ilgilendirdiği ülkenin ABD olduğu kesin.
Suudi Arabistan vatandaşı olduğundan evlenebilmesi için nikahlı eşi bulunmadığına dair belge almalıydı. Başvurduğu Washington’daki Suud Büyükelçiliği belgeyi onun istediği zaman aralığında veremeyeceklerini, nikah için gideceği İstanbul’daki konsolosluğa iletebileceklerini bildirmişti.
O yönlendirmeyle gittiği Suudi Arabistan’ın İstanbul’daki başkonsolosluğunda kendisini kısa süre önce özel bir uçakla gelmiş bir infaz timi bekliyordu.
İçeri girdi ve bir daha çıkamadı.
Özel tim kendisini orada öldürdü, cesedini parçaladı ve parçaları yanına alıp Türkiye’den ayrıldı.
CIA Raporu
Yazdıklarım olayı araştıran Amerikan Merkezi İstihbarat Örgütü CIA’nin bulguları… CIA infazı en ince ayrıntılarına kadar araştırdı ve  bulgularını Donald Trump henüz başkanken Beyaz Saray’a sundu. Raporda infazda görev almış 17 kişiye, ABD, Trump döneminde yaptırım uyguladı.
Joe Biden Cemal Kaşıkçı cinayetinin üzerine gitme sözü vererek başkan seçilmişti. O sözün gereği olarak CIA raporu önceki gün kamuoyuyla paylaşıldı. Ancak, raporda infaz emrini veren kişi olarak alenen suçlandığı halde Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman’a (MbS kısaltmasıyla anılıyor) herhangi bir yaptırım uygulanmayacağı duyuruldu.
Suçlanan 17 kişiyi Suud da yargılamıştı zaten.
[Rapor konusunda ilginç bir ayrıntı: CIA raporu hassas satırlar karalanarak kamuoyuna sunuldu, buna rağmen daha önce varlığı bilinen 17 kişiden başka raporda dört isim daha olduğu görüldü. 21 isimliydi ilk açıklandığında rapor. Ancak hemen ardından bir el devreye girdi ve medyaya da gönderilmiş olduğu halde rapordaki üç ismin daha üstü karalandı. Şimdi elde olan raporda 18 isim var. İsimleri karartılan üç isim şunlar: Abdulla Mohammed Alhoeriny, Yasir Khalid Alsalem ve İbrahim al-Salem… Üçlüden ilki devlet güvenliğinden sorumlu bakan Gen. Abdulaziz bin Mohammed al-Howrani’nin kardeşi imiş.]
İnfazı yapanlar belli, onlara “Yakalayın veya öldürün” talimatını kimin verdiği bilgisi de raporda var, ancak infaz memurları ‘suçlu’ muamelesine tabi tutulurken onlara o suçu işleme emrini veya talimatını veren kişi korunuyor.
Joe Biden’in başkan olduğu ABD tarafından…
Trump’ın yaptığından daha kötü değil mi bu durum?
O hiç değilse gerçeklere ışık tutan raporu saklayarak en tepedeki sorumlu konusunu müphem bırakmıştı; kamuoyu gerçeğin bütününden habersizdi. Şimdi ise CIA raporu açıklandığı için kamuoyu esas suçlunun kim olduğunu biliyor, fakat kişinin üzerine gidilmiyor.
Bu daha kötü.
Cinayetten hemen sonra İstanbul’a gelmiş ve sekiz ayını ülkemizde geçirmiş Oscar ödüllü bir yönetmenin, Bryan Fogel’in, ‘Dissident’ (Muhalif) adlı belgeseli raporla eş zamanlı olarak ABD’de gösterime girdi.
İzleyen herkesi CIA raporundan daha keskin hatlarla cinayet hakkında kanaat sahibi haline getiriyor bu belgesel…
Akıl alır gibi değil.
Katar Emiri de bağlılık bildirdi
İşin bir de Suudi Arabistan cephesi var.
Suudi Arabistan, rapora, özellikle MbS’nin infaza talimat verdiği bölümüne, şiddetle itiraz etti. Daha önce belirlenmiş, “Bu korkunç bir cinayet, bunu işleyenler başına buyruk birileri” resmi görüşünde ısrarını sürdürdü. “Böyle yanlış şeyleri MbS yapmaz” görüşünden vazgeçilmedi.
Oysa bundan ötesini de yapıyor ve yaptırıyor MbS…
Kraliyet ailesi üyeleri bile onun hışmından nasiplerini alıyor.
Prenses Basmah bint Saud bin Abdülaziz al-Saud 2019 yılından beri cezaevinde tutuluyor; kızıyla birlikte. Tedavi görmek üzere kendisine tahsis edilmiş özel uçakla İsviçre’ye gideceği gün gözaltına alındı. O gün bugündür hapis.
Muhalif olduğu için…
Onunla hemen hemen aynı dönemde gözaltına alınmış kadın hakları savunucusu Loujain al-Hathloul iki yıl cezaevinde tutulduktan sonra geçen hafta ev hapsine gönderildi. Genç kızın cezaevinde en kötü muamelelere maruz bırakıldığı biliniyor.
Suudi Arabistan’da MbS’ye muhalif olanın göz yaşına bakılmıyor.
Bundan sonra daha da sertleşebilir MbS. Beyaz Saray tarafından korunduğunu gördü çünkü…
Katar Emiri ile Kuveyt Veliahtı MbS’ye bağlılık bildirmiş.. Haber Şark’ul Avsat gazetesinden..
MbS’ye başka devletlerin yöneticilerinden destek mesajları geliyor. Abdülfettah el-Sisi’nin ve Körfez ülkeleri dost liderlerinin desteği normal, ancak dünkü Arapça çıkan Şark’ul Avsat gazetesinde Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamd Al Sani’nin telefonla MbS’yi arayıp kendisine iyi dileklerini sunduğu haberi vardı. MbS de ona kardeşlik duygularını ifade etmiş…
Katar…
Suud gazeteleri çoğu tam sayfa MbS’ye bağlılık mesajlarıyla dolu. Herbirinde ona uzun ve verimli yıllar dileniyor…
Ülkesinde kendisine oy verenler ve dünyanın dört bir tarafında Trump’ın varlığını tehdit olarak görenler, Joe Biden’in döneminin farklı olacağı beklentisindeler…
Herhalde Biden de selefinden farklı olmak istiyordur.
Peki ne oldu da böyle oldu?
Cemal Kaşıkçı cinayetinde ABD’yi de zor duruma düşürecek rapora yansımayan yönler var da, suçlanması durumunda MbS’nin konuşmaya başlamasıyla onların ortaya çıkmasından mı endişe edildi?
Trump’ın “Beni derin devlet götürdü” yakınmalarını hatırladım; acaba ‘Amerikan derin devleti’ mi Kaşıkçı cinayetine tepkinin sınırlarını belirledi?
Joe Biden, derin devlet?
Yazının en başında “Cemal Kaşıkçı konusunda şu sırada yaşananlar ABD’ye de onun yeni seçilen başkanı Joe Biden’e de yakışmıyor” dedim ama pekala hatalı olabilirim…
https://fehmikoru.com/kasikci-cinayetine-dair-cia-raporu-aciklandi-ama-esas-suclu-korunuyor-neden/
(...)
Yorum şu:
İstihbarat savaşları ve/veya Post modern harp!
Nüans?!
ABD "kabuk devlet"!
CIA, "Kızıl Haç" değil ise soru şu:
"Kaşıkçı cinayetine dair rapor" kapsamında elde edilmek istenen "netice" nedir?!
https://t24.com.tr/haber/abd-den-suudi-arabistanli-76-kisiye-kasikci-yaptirimi,935666
https://t24.com.tr/haber/suudi-arabistan-disisleri-bakanligi-ndan-abd-nin-cemal-kasikci-raporuna-tepki-reddediyoruz,935669
El cevap: ?!
İsrail / İran makası.
https://www.aa.com.tr/tr/dunya/beyaz-saraydan-bidenin-suudi-arabistandaki-muhatabinin-kral-selman-oldugu-vurgusu/2147276
Bir başka nüans?!
Her istihbarat servisi, yürütmekte olduğu "operasyonun ruhu"na uygun 'rapor'lar açıklar.
Ki, dönem dönem MİT'in de ses getiren rapor'ları gündem olmuştur.
Çayın taşı ile çayın kaç kuşu avlandı!?
Hasılı:
Cemal Kaşıkçı sadece gazeteci midir ve/veya istihbarat savaşlarında "herkes" gazeteci ise so what?!
Kaldı ki, yine ortada ceset yok!
Kaşıkçı'nın sırları ya da Kaşıkçı'nın network'ü üzerinden "netice" elde edilmek isteniyor ise bir diğer nüans!?
Biden "Trump" oldu.
Acem Harp tik tak.
Vs vs.
Nokta.

...

SÖYLEMMETRE 3
Yazı şu:
ABDULKADİR SELVİ ÇEVİK BİR ABD’DEN DESTEK İSTEDİ Mİ?
28 Şubat’la ilgili yayınlarda en çarpıcı olan, dönemin Başbakan Yardımcısı ve DYP Genel Başkanı Tansu Çiller’in açıklamalarıydı.
DEMİREL’İN 28 ŞUBAT’LA İŞBİRLİĞİ
Darbelerin mağduru ve demokrat misyonun temsilcisi olarak Çankaya Köşkü’ne çıkan Demirel, 28 Şubat’ta misyonuna ihanet ederek darbecilerin yanında yer aldı. O nedenle Çiller’e verdiği yanıt şaşırtıcı değildi.
Çiller, “Sayın Demirel’e ‘Sincan’dan tanklar geçiyor, eğer bu hükümete bir uyarı ise bunun yasal bir dayanağı yoktur ve bir işlem yapılmak zorundadır. Bunun için de Devlet Denetleme Kurulu’nun (DDK) konuyu araştırması ve yasal süreci başlatması lazım’ dedim. Kendisi ise bana ‘Komuta zincirini bir daha bozdurmam. Sen Güreş Paşa’yı bir defa aldın, komuta zinciri bozuldu, senin aklında ne olduğunu biliyorum. Bu komuta zincirini bozdurmak doğru olmaz’ dedi” diyor.
AMERİKA DESTEK OLDU MU?
28 Şubat’ın üzerinden 24 yıl geçti ama birçok yönü hâlâ karanlıkta kalmaya devam ediyor. Onlardan biri de “Darbeciler Sincan’da yürüttükleri tankları neden Başbakanlığa yürütmedi, darbe yapıp yönetimi ele geçirmedi?” sorusu.
“28 Şubat’ın hedefi Erbakan’ı istifa ettirip ülke yönetimini Mesut Yılmaz’a teslim etmek miydi?” sorusuna yanıt aranmadı. Oysa 28 Şubat’çıların bir hedefi de Cumhurbaşkanlığıydı. Her darbede olduğu gibi. Çevik Bir’in Cumhurbaşkanı olmak istediği konuşuluyordu. Çevik Bir, emekli olduktan sonra Cumhurbaşkanlığıyla ilgili bir soruya, “Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilirse aday olurum” diye yanıt vermişti. Peki Çevik Bir, bu yolları zorlamak yerine neden darbe yapıp Cumhurbaşkanı olmayı hedeflemedi?
ABD BÜYÜKELÇİSİ NE ANLATMIŞTI?
ABD’nin eski büyükelçisi Ricciardone bir grup Ankara basın temsilcisiyle zaman zaman bir araya gelip sohbet ettiğimiz birisiydi. Darbelerin arkasında ABD’nin olduğu yönündeki eleştirilerimiz üzerine itiraz etmiş, 28 Şubat sürecine ilişkin bir anısını paylaşmıştı.
“28 Şubat sürecinde Türkiye’ye atanan büyükelçiye onay çıkmadığı için müsteşar olarak bir süre büyükelçiliğe ben vekâlet etmiştim” demişti.
Ricciardone o sırada eliyle “bir” işareti yaptı. Elini omuzuna götürdü. Aramızda, “bir general” diyen de oldu, “Çevik Bir” de. Ricciardone, Çevik Bir diyen meslektaşımızı başıyla onayladıktan sonra, “Bize iki defa geldi. Destek istedi. ‘Olmaz’ dedik. Konvansiyonel bir darbeye karşıyız. Demokrasinin imkânlarını kullanarak Refahyol’dan kurtulabilirsiniz dedik” dedi.
ABD’NİN STRATEJİSİYLE UYUMLU
Ricciardone’nin bu sözleri gazeteci Cengiz Çandar’ın o döneme ilişkin Washington’dan aktardığı, ABD Dışişleri Bakanı Albright’ın, “Askeri darbe yoluyla olmaksızın Erbakan hükümeti gitmelidir!” sözüyle uyumluydu.
ABD, tankla topla devirin deseydi bir an bile tereddüt etmezlerdi.
https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/abdulkadir-selvi/istifanin-ardindan-pis-kokular-41752615
(...)
Yorum şu:
Oksimoron!
Soru:
Ak Parti, hangi arka plan üzerinden yükseldi!?
a. ŞİÖ
b. NATO
Ya da şöyle soralım:
3 Kasım 2002 sandığı, İsrail üzerinden mi İran üzerinden mi geldi?!
Nüans?!
Ak Parti, Londra üzerinden, AB, NATO ya da İngiltere, Fransa, ABD, İsrail üzerinden iktidara yürüdü ise so what?!
Erdoğan da, Siirt üzerinden Potomya arka planı ile Başbakanlık'a yürütüldü.
Yani?!
AKP, Abdullah Gül "Londra" üzerinden, Erdoğan ise "Doğu Alman" arka planı üzerinden, AB vb.
Yani?!
AKP, 28 Şubat süreci'nin rüzgarı ile yelkenlerini doldurmuş bir partidir.
Bir başka deyişle (stratejik akıldan noksan) 28 Şubat olmasa AKP yoktu!
Neticede hepsi de, Erbakan'a bayrak açmış, sırtını dönmüş vb.
Çevik Bir ise süreç'te, matruşka BOP operasyonu kapsamında, Batı'nın bir kanadı tarafından aldatılmış olandır.
Stratejik kör.
Hasılı:
Çevik Bir Paşa kadar başınıza taş düşsün!
Kimlerin başlarına!?
Kolpacı takkeli yazar çizer tayfanın başına!
En başta da, A. Selvi'nin.
"1 Dolar"lık FETÖ'cüleri yek tek topladılar ise A. Selvi'ye "100 puanlık uzman sorusu":
100 $, 50 $, 20 $, 10 $, 5 $'lık banknot listesinde kimler var!?
FETÖ'cüler "halka" halka ise 100 $'lık halkada hangi VIP "yüz"ler var!?
Ezcümle:
El yumruğu yemeyen kendi yumruğunu Balyoz zannedermiş.
Ex'cümle:
Bin yıl sürecek ise eksi 19 ve/veya 19 çıktı mı 1000'den geriye kaç kalır?!
(1000 - 19 = ?!)
Vs vs.
Nokta.

...

SÖYLEMMETRE 4
Yazı şu:
ERTUĞRUL ÖZKÖK İlginç bir soru: Pülümür ve Fatih'te neler oluyor
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin 2023 yılına kadarki görünümünü kökten etkileyebilecek “reform tasarısı”nı bugün açıklayacak.
Adalet, demokrasi ve insan hakları reformu...
Tabii bu reform aynı zamanda ifade ve haber alma özgürlüklerinin de çerçevesini çizecek...
İşte böyle bir günde ben de size Türkiye’nin “haber coğrafyasını” anlatan bir çalışmadan söz edeceğim.
Hürriyet İnternet’in eski yöneticisi Emre Kızılkaya dün ilginç bir çalışmanın sonuçlarını açıkladı.
Kızılkaya ve arkadaşları 2 hafta boyunca Türkiye’de yayınlanan 1.1 milyon haberi inceleyip analizini yapmışlar.
Türkiye’de 19 ulusal, 165 ise yerel TV kanalı var...
Devlet kontrolünde ise 13 TV kanalı bulunuyor...
Biz medya diye bakınca her gün bunları görüyoruz...
Ancak bu buzdağının altında bir başka medya ağı var ki...
İşte orada ne olduğunu bilemiyoruz...
Bu araştırmadan öğrendiğimize göre halen Türkiye’de 10 bin internet haber sitesi var...
Bunların içinde Hürriyet, TV24, Odatv gibi büyük siteler olduğu gibi çok küçük yerel siteler de yer alıyor.
Bunların 6 bin 500’ü günlük olarak faal site...
İşte bu siteler iki hafta boyunca 1.1 milyon haber yayınlamış...
Bir karşılaştırma yapabilmeniz için şöyle bir örnek vereyim.
Hürriyet gibi bir internet sitesi günde 900 civarında haber veriyor...
Bu da, gözümüzün önündeki büyük medyanın dışında, yani buzdağının altında nasıl bir haber ağının daha var olduğunu gösteriyor.
Ama Türkiye’nin bu gizli haber coğrafyasında “haber çölleri” de var...
Bir de açıklanması güç “Haber vahaları...”
Mesela Fatih ve Pülümür...
TÜRKİYE’NİN İKİ HABER VAHASI VE ÜÇ BÜYÜK ‘HABER ÇÖLÜ’
Araştırmanın sonuçları şöyle:
Bu 6 bin 500 internet sitesinin yayınladığı haberlerin yüzde 85’i kendi ürettiği orijinal haber değil, başkasından alıp yayınladığı haberlerden oluşuyor.
Türkiye’nin haber bakımından çok zayıf, üç büyük “haber çölü” var...
Bunlar İç Ege, İç Anadolu ve Kuzey Doğu Anadolu. Yani Doğu Karadeniz.
Buna karşılık iki de sürpriz sayılabilecek “haber vahası” bulunuyor.
Bunlar Tunceli-Sivas-Elazığ üçgeni ile Hakkâri-Van bölgesi.
Bu iki bölge ile ilgili hem çok hem de orijinal haber yayınlanıyor.
Bir başka sürpriz de şu.
Türkiye’nin haber bakımından en zengin ilçesi İstanbul’un Fatih’i...
İkinci bir sürpriz ise Tunceli’nin Pülümür ilçesi...
Bu ilçe ile ilgili haber ve orijinal haber sayısının bolluğu araştırmacıların dikkatini çekmiş.
İlçelerin haber çölü veya vahası oluşunu belirleyen faktörlerin ne olduğu bilinmiyor.
Mesela Ankara’da Şereflikoçhisar haber bakımından bir çölken, yanı başındaki Evren ilçesi ise bir haber vahası...
İzmir’de ise Çeşme Yarımadası’ndaki Karaburun, Urla gibi ilçelerle ilgili haber sayısı, Konak gibi merkez ilçelerden fazla.
Sonuç: İktidarlar gözlerinin önündeki medyaya, köşe yazarlarının yazdıklarına, manşetlere bakıp duruma hâkim olup olmadıklarına karar veriyor.
Ama bu medya buzdağının altında göremedikleri, görseler bile açıklamakta zorluk çekecekleri gri bölgeler var.
https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ertugrul-ozkok/ilginc-bir-soru-pulumur-ve-fatihte-neler-oluyor-41752617
(...)
Yorum şu:
Merkez Medya'da -gecikmiş de olsa- dönüşüm zamanı!
Nüans?!
Birçok medya olması, içerik zenginleşmesi manasına gelmiyor.
Merkez Medya'nın taşımadığı / taşıyamadığı "haber yorum ağırlığı"nı diğer medyalar nasıl taşısın!
İçerik "kopya" ise bir diğer nüans!?
Özgün denilen yerel haberlerin bir kısmı "PR" kapsamında, "ilanverenin sesi" haberler.
Diğer kısmı Erdoğan baharı, 3, 2,1.
Hasılı:
İstihbarat savaşlarında, her servis kendi medyasını kurdu ise 5. Kol faaliyeti çerçevesinde yayın yapan siteler hangileri!?
Balık baştan kokar ise...
Ezcümle:
Bir gömleğin, ilk düğmesi yanlış iliklenmiş ise...
Vs vs.
Nokta.

...

SÖYLEMMETRE 5
Yazı şu:
Der Spiegel'den Halkbank dosyası; "Türkiye ekonomisini 2001 krizi gibi çökertebilir"
Alman Der Spiegel dergisi, ABD'de "İran yaptırımlarının Halkbank aracılığıyla delindiği" suçlamasıyla süren davanın bugün düzenlenecek yeni duruşması öncesi bir dosya hazırladı. Haber için konuşan uzmanlar, Halkbank'ın suçlu bulunması durumunda "Türkiye ekonomisinin 2001 krizi gibi çökme tehlikesi taşıdığını" söyledi.
Şebnem Arsu, Maximilan Popp ve Alexander Sarovic imzalı haber,  bugün duruşması görülecek Halkbank davasına ilişkin süreci değerlendirdi ve uzmanlardan davanın sonucuna dair öngörülere yer verdi.
Halkbank davası kapsamında ABD'de 28 ay tutuklu kaldıktan sonra Borsa İstanbul Genel Müdürlüğü'ne getirilen Hakan Atilla, Der Spiegel'e yaptığı açıklamada "Ben masumdum. Haksız yere hapishanede geçirdiğim süreci unutmak istiyorum" dedi.
Haberde Atilla için Türkiye'ye döndükten sonra sürecin sona erdiği ancak "Halkbank ve Türkiye hükûmeti için yeni başladığı" ifadelerine yer verildi. New York'taki Federal Mahkeme'de görülecek duruşmada Halkbank'ın yargılanacağı belirtildi.
Der Spiegel'e konuşan gözlemciler, "en kötü senaryoda" Halkbank'ın suçlu bulunacağını ve 20 milyar dolara kadar bir yaptırım ve uluslararası bankacılık sisteminden çıkarılmak durumunda kalacağını söyledi. En kötü senaryonun gerçekleşmesi durumunda, Türkiye'nin en büyük bankalarından birinin uluslararası finansal işlemlere katılamayacağı ve "bankanın sonunun gelebileceği" belirtildi.
"Türkiye'nin ekonomik krizin içinde olduğu bir dönem" olduğu belirtilen haberde Halkbank'ın batmasının "ölüm darbesi" olabileceği belirtildi. Halkbank'ın batması durumunda Türkiye'de yüz binlerce yatırımcının birikimlerini kaybedebileceği ve liranın değerinin daha da düşebileceği vurgulandı. Ekonomistler, Türkiye'de finans sektörünün 2001 yılındaki kriz gibi çökme tehlikesiyle karşı karşıya olacağını söyledi.
"Siyasetçilerin dahil olup olmadığına da bakılacak"
"Duruşmanın bir de jeopolitik açısı var" denilen haberde, New York'taki Federal Mahkeme'nin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da dâhil olmak üzere İran yaptırımlarının delinmesinde Türk siyasetçilerinin dahlinin olup olmadığına da bakacağı belirtildi.
Halkbank davasının çeşitli kıtalara taşınmış bir "ekonomik dedektiflik hikâyesi" olduğu ancak "siyasi kariyerleri yerle bir etme, ABD-Türkiye arasındaki hâlihazırda kırılgan olan ilişkileri etkileme" potansiyeli de taşıdığı belirtildi.
Haberde, Halkbank davasında dahli ispatlansa dahi, Cumhurbaşkanı konumunda olan Erdoğan’ın dokunulmazlığı olduğu ve bu nedenle suçlanmayacağı belirtildi. Ancak dava sürecinin Erdoğan’ın uluslararası itibarını etkileyebileceği vurgulandı.
ABD'li savcılar, Halkbank'ı İran, Türkiye ve Birleşik Arap Emirlikleri'ndeki (BAE) paravan şirketler üzerinden milyarlarca dolarlık bir sistem kurarak ABD'nin İran'a yönelik yaptırımlarının delinmesine yardımcı olmakla suçluyor. Ekim 2019’da hazırlanan iddianamede Halkbank hakkında banka dolandırıcılığı, komplo ve kara para aklama dahil altı suçlama bulunuyor.
https://t24.com.tr/haber/der-spiegel-de-halkbank-dosyasi-turkiye-ekonomisini-2001-krizi-gibi-cokertebilir,936066
(...)
Kontr'Haber şu:
Halkbank Davasında 40 Gizli Dosya
New York Güney Bölgesi Federal Mahkemesi’nde devam eden Halkbank ve Rıza Sarraf davasındaki gizli dosya sayısı 40’a yükseldi. Halkbank aleyhine 15 Ekim 2019 tarihinde, New York Güney Bölgesi Başsavcılığı tarafından açılan dava daha sonra 17 Aralık 2015 tarihinde açılan Rıza Sarraf davasıyla birleştirilmişti.
Eski Halkbank Genel Müdürü Hakan Atilla’nın, 2018 yılında yapılan seri duruşmalarının ardından dava dosyasına 26 ayrı gizlilik kararı olan dosya girdi. 15 Ekim 2019 tarihinde, Halkbank aleyhine açılan davanın ardından ise en sonuncusu geçtiğimiz ayın 21’inde olmak üzere 14 yeni gizli dosya daha girdi.
Hakim gizlilik kaydını kaldırırsa dosyalar görülebilir
İçerikleri bilinmeyen gizli dosyalar ancak mahkeme hakiminin, dosyadaki gizlilik kararını kaldırmasıyla birlikte kamuya açıklanacak. VOA Türkçe’ye, Halkbank davasındaki gizli dosyalarla görüşlerini aktaran hukukçular, gizli dosyalar arasında, mahkemeye sunulan bazı başvurular, ek iddianameler, ifadeler, ek deliller, savcılık ve Halkbank’ın avukatları arasındaki bazı yazışmaların da olabileceğini belirterek, davanın seyrini bu gizlilik kararı olan dosyaların belirleyeceğini ifade ettiler.
Halkbank davası ne zaman başlayacak?
New York Güney Bölgesi Başsavcılığı tarafından Halkbank’ın jürili seri duruşmaların takvimi daha önce açıklanmasına rağmen duruşmaların ne zaman başlayacağı belirsizliğini koruyor.
44 bin kişinin Corona virüsü salgını yüzünden yaşamını yitirdiği New York’ta yapılacak jürili duruşmaların tarihinin büyük bir ihtimalle salgın nedeniyle erteleneceği belirtiliyor.
Hakim Richard Berman, 2 Temmuz 2020 tarihinde aldığı kararla Halkbank davası jüri seçiminin 23 Şubat 2021 tarihinde, jürili seri duruşmalarında 1 Mart 2021 tarihinde başlamasına hükmetmişti. Hakim Berman, Halkbank’ın jürili seri duruşmaların salgın nedeniyle 2022 yılında yapılması talebini de kabul etmemişti.
New York’ta devam eden davada Halkbank neyle suçlanıyor?
Halkbank aleyhine New York Güney Bölgesi Federal Mahkemesi'nde açılan davada şu suçlamalara yer verilmişti:
''ABD‘yi dolandırmak amacıyla komplo kurmak, ‘Uluslararası Acil Ekonomik Güç Yasası'nı’ İran’a para transferleri yaparak ihlal etmek için komplo kurmak, ABD bankalarını dolandırmak, ABD bankacılık ve finans sistemini dolandırmak amacıyla komplo kurmak, kara para aklamak, kara para aklamak amacıyla komplo kurmak.''
Halkbank aleyhinde 15 Ekim 2019 tarihinde açıklanan 45 sayfalık iddianamede, Halkbank yönetiminin Türk hükümetinin üst düzey yetkilileri tarafından desteklendiği ve korunduğu da iddia edilmişti.
İddianamede, Halkbank’ın 2012 ve 2016 yılları arasında İran’ın uluslararası piyasalarda petrol ve doğalgaz satışından elde ettiği gelirin ülkeye girmesinde yardımcı olduğu iddia edilmişti. İddianamede Halkbank’ın, İran’ın petrol ve doğalgaz satışından elde ettiği geliri harcamasına imkan veren bir mekanizmanın, paravan şirketler ağını kullanarak uygulanmasına yardımcı olduğu iddia edilmişti. Tüm bu suçlamaların, ABD’nin İran’a yönelik yaptırımlarının ihlali olduğu, Halkbank’ın yaptığı transferlerin tutarının yaklaşık 20 milyar doları bulduğu öne sürülmüştü.
https://www.amerikaninsesi.com/a/halkbank-davasinda-40-gizli-dosya/5763765.html
(...)
Yorum şu:
Brexit / AB makası çerçevesinde cevabı aranan soru şu:
3 Kasım 2002 öncesinde nasıl geldi iseniz, öyle mi gitmek istersiniz ve/veya yıkık AB köprüsünü inşa etmeye ne dersiniz!?
El cevap:
Meteo: 28 Şubat.
Erbakan'dı Erdoğan oldu.
Bir başka "The End" dipnot'uyla.
Nüans!?
17 Ağustos 1999 'Gölcük Depremi'nde yaklaşık 132 atom bombası gücünde bir gerginlik boşaldı ise içinden geçmekte olduğumuz alacakaranlık kuşağı ortada ve/veya II. Dünya Savaşı'nın final'indeki Japonya'nın durumuna düşmemek hayat memat mesele.
Vs vs.
Nokta.

...

SÖYLEMMETRE 6
Haber şu:
Metin yazarları bile bunaldı!
Dünya siyasi tarihinde böylesine tuhaf bir  “konuşma metni aşırma örneği” görülmedi. Dünya metin yazarlığı tarihinde de böylesine hem güldüren hem ağlatan “konuşma metni kopyacılığına”  rastlanmadı. Bizim ülkemizde bunu da gördük: Biri Başbakanlık yapmış Binali Yıldırım, diğeri hem Cumhurbaşkanı ve partinin kurucu Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, “konuşma metni kopyacılığı yaparken” suç üstünde yakalandılar. Binali Yıldırım'ın 2017 yılında kürsüden önünde derya kalabalık partililere “Türkçeyi zengin tutabilmenin ve başka dillerin saldırısına uğratmadan tertemiz saklayabilmenin” önemini anlatan konuşmasının virgülü, noktası, kelimesi, cümlesi ile aynısını 4 yıl sonra Tayyip Erdoğan'a yine kürsüden yine önünde derya kalabalık partililer dinlesin diye okutuyorlar. Partili ve bol maaşlı metin yazarı kimse o uyanık (!) yazar, aynı metni 4 yıl arayla iki önde gelen lidere okuttu. Şimdi bağımsız özgür TV kanalları ekranlarından aynı anda aynı metni iki liderin canlı görüntüsü ile yayınlayıp, dalgalarını geçiyorlar. Bu çok tuhaf ve güldürürken ağlatan konuşma metni kopyacılığını yine aynı partinin (AKP) Siyasi Erdem ve Etik Kurulu Üyesi Halide Özen İncekara şöyle açıkladı: “Bir sorumlusu vardır işin… Şaka gibi… zaten 20 yıldır bütün kelime, cümle ve rakamları kullanıp tüketmişizdir. Ne yazacak insanlar (metin yazarları)… Her gün 3-4 ayrı yerde konuşma… Bunaldılar…” Metin yazarları bile bunaldı, dinleyenler ne yapsın!
https://www.sozcu.com.tr/2021/yazarlar/necati-dogru/kufur-etmeyin-hesap-verin-6268089/
(...)
Yorum şu:
"Başkan: Prompter" altyazısı geçiliyor.
Nüans?!
"Siyon Topaç dönmeye devam ediyor" dipnotuyla.
https://t24.com.tr/video/melih-gokcek-beni-getiren-de-alan-da-erdogan-alinmaktan-dolayi-kirildim-ama-ona-karsi-degil,36555
Vs vs.
Nokta.

...

SÖYLEMMETRE 7
Haber şu:
Suriye krizinin 10 yıllık faturası
Suriye’deki çatışmalar 10 yılını doldurdu.
CHP Milletvekili Mehmet Güzelmansur, yanlış politikaların Türkiye’ye faturasının çok ağır olduğunu söyledi.
“4 milyon Suriyeli’ye 45 milyar dolar harcadık” dedi
Saygı ÖZTÜRK.
Sınır boyunda yaşananları CHP'li Güzelmansur SÖZCÜ'ye anlattı:
Suriye krizinde yaşanan insanlık dramına değinen CHP Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur, insanların bir tas çorbaya, bir kova suya muhtaç olduğunu belirtti. Sınır boyunda bulunan Suriyeliler'in yardımlarla giden bir tas sıcak çorba ve bir kova temiz su için saatlerce kuyrukta beklediklerini anlattı.
EKONOMİK YÜK
İktidarın yaptığı yanlışların milletimize ekonomik olarak büyük yük getirdiğini kaydeden Güzelmansur “Suriye'den 4 milyon insan Türkiye'ye göç etti ve 10 yıldır ağırlıyoruz. İktidar, Suriye'deki yangını benzin dökerek alevlendirmek yerine su dökerek söndürmeyi tercih etseydi 4 milyon Suriye vatandaşı Türkiye'ye gelmeyecekti” dedi. Güzelmansur şöyle konuştu: İktidar, Suriye'de maceraperest değil de realist bir politika benimseseydi bugün bu 4 milyon Suriyeli'ye 45 milyar dolar harcamak zorunda kalmazdık. İktidar, Ortadoğu'nun hamisi olacağım hayalleriyle yaptığı yanlışları 10 yıldır sürdürmeseydi, bugün Kilis'te, Reyhanlı'da Suriye nüfusu Türk nüfusunun üstünde olmazdı.
İktidar, Suriye'de kardeşim Esat'tan Esed'e 180 derecelik bir dönüş yapmasaydı, Hatay'a 130 kilometrelik sınırı olan İdlib'de insanlık dramı yaşanmazdı. Bugün bu 130 kilometrelik sınır ne yazık ki dünyanın terörist çöplüğü.
Milyonluk bir cahil nesil karşımızda!
İktidarın 4 milyon Suriyeli geldikten sonra 828 km duvar ördüğünü hatırlatan Güzelmansur şunları söyledi: Eğitime erişimi olmadığı için milyonluk bir cahil nesille karşı karşıyayız. Bugün ülkemizde 0-14 yaş arasında 1 milyon Suriyeli çocuk var. Bunların eğitim almadıklarında Türkiye'ye ne sıkıntılar yaşatacakları düşünülmüyor mu? Hatay'da tüm göstergeler negatif. Türkiye ekonomisi yüzde 0,9 büyüdü, Hatay ekonomisi yüzde 7 küçüldü.
https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/suriye-krizinin-10-yillik-faturasi-6272311/
(...)
Yorum şu:
CHP Milletvekili Mehmet Güzelmansur, "Yanlış politikaların Türkiye’ye faturasının çok ağır oldu. 4 milyon Suriyeli’ye 45 milyar dolar harcadık” dedi ise soru şu:
Erdoğan farklı bir şey mi söyliyor!?
El cevap: ?!
Vs vs.
Nokta.

3 Mart 2021
Hayrullah Mahmud  
Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages