'Medya' / 'Wedya'da dönüşüm ve/veya Oyun içinde oyun?!

608 views
Skip to first unread message

Hayrullah Mahmud ÖzgürTÜRK

unread,
Jan 29, 2021, 5:27:10 AM1/29/21
to oybi...@googlegroups.com
'Medya' / 'Wedya'da dönüşüm ve/veya Oyun içinde oyun?!

DURUM ANALİZ
Yazı şu:
ORAY EĞİN Yeni iktidar yeni medya düzeni
Hükümet değişikliğinin medyayı sadece Türkiye gibi ülkelerde etkilediğini düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Bu hafta Washington Post’un yayın yönetmeni Marty Baron emekliye ayrılacağını açıkladı. Amerikan medyası kuruluşlarının tepelerinde arka arkaya yaşanan değişiklerden sadece bir tanesi Baron’ın vedası. Reuters’in genel yayın yönetmeni birkaç hafta önce görevi bırakacağını açıklamıştı, geçen yılın sonlarına doğru da Los Angeles Times’ın yayın yönetmeni yerine yeni bir aday aradıklarını duyurdu. BuzzFeed’in bir zamanlar Huffington Post olarak bilinen HuffPost’u satın alması, Wired yayın yönetmeninin The Atlantic’e transfer olmasıyla bu iki kurumun künyesindeki koltuklar da boşaldı.
Bu sene New York Times’ın yayın yönetmeni Dean Baquet’nin de emekliye ayrılması bekleniyor. CNN’in başındaki Jeff Zucker büyük ihtimalle görevi yakında bırakacak. NBC’de değişim geçen sene yaşanmıştı zaten, MSNBC ve CNBC’de yeni yöneticiler ve ekran yüzleri göreve başlıyor. Fox News’ün de değişimden geçmesi bekleniyor; ilk işaret, geçen hafta haber merkezinden birçok gazetecinin işine son verilmesi oldu.
Değişimlerin hiçbiri iktidar baskısı ya da ricasıyla olmadı, ama Washington’da yeni bir yönetim göreve gelmesine denk gelmesi de tesadüf değil. Amerika nasıl yeni bir döneme başlıyorsa medya da Biden yıllarına adapte olmaya çalışıyor.
TRUMP ETKİSİ BİTİYOR
Emekliye ayrılan ya da ayrılmaya hazırlanan gazetecilerin hemen hepsi meslekte yıllanmış, bulundukları koltukta uzun süre görev yapmış isimler. Baron ve Baquet’nin yönettiği gazeteler arka arkaya Pulitzer ödülleri aldı, göreve başladıklarında tartışılan “dijital tehdit”e karşı yönettikleri kurumları ayakta tutmayı, hatta kara geçirmeyi, dijital platformda da etkili birer marka yapmayı başardılar. Hem New York Times hem Washington Post son yıllarda abonelik rekoru kırdı, “Gazetelerin sonu,” diye özetlenebilecek bir dönemde –bir 10 sene öncesinde – karlılıkla tanıştılar. Bu kurumlar adam atmıyor, aksine daha çok kişiye iş veriyor artık.
Benzer şekilde Zucker da CNN’i suya sabuna dokunmayan, sadece haber veren bir kanaldansa Trump yıllarında taraf olmaya yönlendirdi ve karşılığını aldı. Kanalın “prime time” denilen akşam saatlerinde Anderson Cooper ve Chris Cuomo gibi isimler eski Başkan’a açık cephe açtı. Böylece CNN rating’lerde zirveye ulaştı, rakibi Fox News ise izleyici kaybetti.
Medyada “Trump bump” denen bu tiraj-abone-rating artışı son dört senede Amerikan gazeteciliğini kurtardı. Beyaz Saray’da kullanışlı bir düşmanın olması, medyanın ona karşı muhalif tavrı ve sosyal medyanın rüzgarı bu karlı ortamı yarattı.
Ancak artık başlı başına bir rating makinası olan Trump yok. Ülke son dört senede olduğu gibi her gün şoktan şoka uyanmayacak, medyanın Biden’a benzer muamele yapmayacağı ortada. O zaman aynı ilgili yakalayabilecekler mi?
Bu artık Amerikan medyasında yeni gelen yöneticilerin sorunu.
Marty Baron’ın vedasında altını çizdiği bir durum da bugünkü emekli dalgasını anlamak için önemli. Baron’ın vurguladığı gibi gazetecilik yapmak son yıllarda fiziksel olarak çok zorlaştı. Medya kuruluşları bir muhabirden hem yazı yazmasını, hem televizyona çıkmasını, hem video hazırlamasını, hem podcast kaydetmesini bekliyor. Gazetecilikteki bu “İsviçre çakısı” modelinde yayın yönetmenleri de eskiden olduğu gibi tek bir alandan sorumlu değil, bütün içeriğin yükünü üstleniyorlar. Eskiden bir gazete yayın yönetmeni sayfaları bağlayıp akşam hayatına devam edebilirdi, ama şimdi 7/24 çalışmak, web sitesinden video’lara, podcast’lere kadar haber markasını beslemek zorunda. Bu insanüstü tempoya yetişmek zor, 60 yaşın üstünde iyice zor.
DOLDURULMASI ZOR BİR KOLTUK
Bir diğer mesele de önümüzdeki 10 yılda Amerikan medyasına yön verecek isimler eskilerinin yerini dolduracaklar mı?
Özellikle Washington Post’un sahibi Jeff Bezos’un ne yapacağı merakla bekleniyor, çünkü medya patronu olarak ilk kez bir genel yayın yönetmeni seçecek. Bezos gazeteyi aldığında Marty Baron zaten göreveydi, üstelik Amerikan medyasının en ünlü simalarından biriydi. Onu Katolik Kilisesi’ndeki taciz skandalını ortaya çıkaran gazetecilerin hikayesi “Spotlight” filminden Boston Globe’un yayın yönetmeni olarak hatırlayacaksınız.
Liev Schreiber tarafından canlandırılan Baron çoğunluğu Katolik bir şehrin gazetesine gelen ilk Yahudi yayın yönetmeni, bekar, anti-sosyal, Pazar sabahları erkenden bile odasında çalışan bir gazeteciydi. “Dışarıdan” gelmesi, öteki olması karşısına sistemi –bu durumda Katolik Kilisesi– almasına bir anlamda yardımcı olmuş, ona başkalarında olmayan cesareti vermişti. Baron daha sonra da Post’ta Edward Snowden sızıntılarını ve Trump’ın vakıf yolsuzluğunu ortaya çıkararak yerleşik düzeni sarstı. Yaşayan en iyi yayın yönetmeniydi kuşkusuz, dahası Post’un efsanevi yöneticisi Ben Bradlee’nin yerine çok yakışmıştı.
Şimdi boşalttığı öyle ya da böyle, doldurulması zor bir koltuk.
https://www.haberturk.com/yazarlar/oray-egin/2953291-yeni-iktidar-yeni-medya-duzeni
(...)
Yorum şu:
"Yeni Nesil Medya" nedir ne değildir?!
https://odatv4.com/aydin-dogan-neden-mutlu-oldu--28012113.html
Ya da 'merkez medya'da dönüşüm için illa ki, ABD medyasında "tıkanıklık" yaşanması mı gerekiyor!?
Hasılı:
"İletişim dünyası" ve/veya "medya dünyası" dönüşüm bekliyor, eş zamanlı.
Kısmetse (Milyon'da 1) Türk başlatacak kürede, bu defa dönüşümü kısmetse.
Ezcümle:
60'lı yaşlar için zor olabilir ama 50'li yaşlar için "beden, akıl, ruh sağlığı" yerinde ise "yeni medya"yı yönetmek / yönlendirmek, keyif veren bir orkestra "şef"liği olsa gerek.
Vs vs.
Nokta.

...

DURUM
Haber şu:
ABD mi SDG mi Peşmerge mi
"IŞİD'i biz yendik" kavgası yaşanıyor. Barzani de açıklama yaptı.
ABD liderliğinde, IŞİD'e karşı kurulan uluslararası koalisyonun sözcüsü Wayne Marotto'nun paylaşımını alıntılayan ABD Merkez Komutanlığı (CENTCOM) resmi Twitter hesabı, 26 Ocak'ta “Kobani'nin Kurtuluş Günü kutlu olsun” şeklinde paylaşımda bulundu.
ABD’nin bu paylaşımının ardından, Kuzey Irak Bölgesel Kürt yönetiminin lideri Mesut Barzani de açıklama yaptı. Açıklama Barzani’ye yakın Rudaw’da yayımlandı.
Mesut Barzani açıklamasında, “bütün taraflar şunu biliyor ki, gerçekte kanıyla bedel ödeyerek Kürdistan’ı IŞİD tehdidinden koruyan güç Peşmerge’ydi” dedi. Barzani, yaptığı açıklama ile ABD’nin yaptığı paylaşıma da isim vermeden tepki gösterdi.
Barzani’nin bu sözleri akıllara daha önce farklı tarafların yaptığı çıkışları akıllara getirdi. Terör örgütü PKK’nın Suriye kolu YPG’nin omurgasını oluşturduğu SDG’de, IŞİD’i kendilerinin mağlup ettiğini iddia ediyor. Öte yandan ABD’de IŞİD’i yendiklerini açıklıyor.
Peşmerge-SDG ve ABD arasındaki “IŞİD’i biz yendik” atışması dikkat çekiyor.
Mesut Barzani açıklamasında şu ifadeler yer aldı:
“Bir süredir, bazı medya organları ve siyasi mecralarda IŞİD savaşından bahsediliyor. Burada bir gerçeği gözardı etmememiz gerekiyor. IŞİD bütün insanlığın düşmanıdır ve IŞİD ile savaşmak sanıldığı kadar da kolay değildir. Çünkü çok çeşitli ve geniş bir cephe ve bir tarafın tek başına IŞİD’i bozguna uğratamaz. IŞİD’in kökünü kazımak için bütün tarafların işbirliğine ve uluslararası toplumun ortak çalışmasına ihtiyacı var.
IŞİD savaşı döneminde Kürdistan Peşmergelerine destek verdikleri için biz Koalisyon güçleriyle Amerika’ya teşekkür ettik. IŞİD savaşına katılan ve Peşmergeye yardım eden diğer taraflara da teşekkür ettik.
Ancak bunlarla birlikte bütün taraflar şunu biliyor ki, gerçekte kanıyla bedel ödeyerek Kürdistan’ı IŞİD tehdidinden koruyan güç Peşmerge’ydi. Hiç kimse IŞİD efsanesinin kahraman Kürt halkının evlatları tarafından bozguna uğratıldığı gerçeğini çarpıtamaz.”
Odatv.com 28.01.2021 13:12  
https://odatv4.com/abd-mi-sdg-mi-pesmerge-mi-28012113.html
(...)
Kontr'Haber şu:
Bu saate kadar bekledim Ankara'dan ses yok... Yazıklar olsun
Gazeteci Ardan Zentürk, Türkiye'nin o "kutlama" mesajına tepki göstermemesine böyle sitem etti: "Ne bir ses... Ne bir nefes... Yazıklar olsun..."
ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı, önceki gün Twitter'dan tartışma yaratan bir mesaj paylaşmıştı. Mesajda, "Kobani Kurtuluş günü" kutlamasında bulunulmuştu.
Gazeteci Ardan Zentürk ise dün söz konusu mesajı alıntılayarak, Türk-ABD ilişkilerinin seyrine dair bir değerlendirmede bulunmuştu.
Zentürk, şunları yazmıştı:
"Amerikan Merkez Komutanlığı'nın Kobani üzerinden PKK ile ittifakının kalıcılığını ve ileri dönük yüzünü gösteren bu mesajından sonra 1.Türk-ABD orduları arasındaki tüm tatbikatlar askıya alınmalı 2. İncirlik başta, topraklarımızdaki Amerikan askeri faaliyeti durdurulmalıdır NOKTA"
"YAZIKLAR OLSUN"
Zentürk, son paylaşımında ise Türkiye tarafından, ABD'nin bu mesajına hiçbir tepkinin gelmemesine sitem etti. Zentürk, "Yazıklar olsun" dedi...
Zentürk, paylaşımında, "Bu saate kadar bekledim..." derken, "Amerikan Merkez Komutanlığı'nın YPJ teröristlerinin fotoğrafını kullanarak PKK'yı güvenilir ve güçlü müttefik ilan ettiği -sözde- KOBANİ KURTULUŞ GÜNÜ mesajına bir tepki gelir mi diye, Ankara'dan... Ne bir ses... Ne bir nefes... Yazıklar olsun..." ifadelerini kullandı.
https://odatv4.com/yaziklar-olsun-28012108.html
(...)
Yorum şu:
İsrail / İran makası.
Nüans?!
"HDP kapatılsın" diye art arda açıklamalar yapılırken, soru şu:
Polisin bastığı HDP il ve/veya ilçe binalarına, suç olabilecek malzemeleri bıraktırma ve/veya yerleştirme talimatını veren Barzan familya bağlantılı yöneticiler kimlerdir?!
https://www.hurriyet.com.tr/video/suleyman-soylu-hdp-esenyurt-ilce-binasi-operasyonundan-goruntu-paylasti-41723026
Oyun içinde oyun ya da elde benzin bidonu ile yangın söndürmeye giden (!) siyasal kürt elebaşları kimler?!
Barzan komplo.
Vs vs.
Nokta.
 
...

NEDİR NE DEĞİLDİR
Yazı şu:
HINCAL ULUÇ Çingene olmanın güzelliği..
Çingeneleri ilk Bandırma'da tanıdım. Mahallede arkadaşlar söylediler.. Oba olarak gelmişler, Balıkesir yoluna çadırlarını kurmuşlar. Erkekli, kadınlı şehre dağılmışlar.. Bıçak bileyenler, kalay yapanlar, yatak, yorgan atanlar..
Biz çocuklar da toplanıp kamplarına gittik. Seyretmeye..
İşte orda ilk imrendim Çingenelere.. Adları, Anadolu dilince, hakaret, aşağılama olarak kullanılan o sadece Türkiye'ye değil, dünyaya yayılmış Hindistan çıkışlı insanlara..
Özgürlükleri hoşuma gitmişti. Başıboşlukları.. Hele de çocukları.. Okul mokul yok.. Hep tatil.. Hep seyahat, hep oyun, hep eğlence..
Bir de evden izin alıp akşam gittik kamplarını uzaktan seyretmeye.. Nasıl, çalıp söylüyor, nasıl oynuyor, dans ediyorlardı, genç yaşlı, herkes?.
Sonra.. Sonra okurlarım bilir..
Ülkemizdeki Çingeneler, kendileri en başta "Çingene" lafından utanır, "Roman" demeye başlar oldular kendilerine nedense.. Oysa dünyada adları, Çigan'dı, Zigan'dı ve hiçbiri utanmıyordu adından. Araştırdım, bu köşede yazdım da.. Niye utansınlar ki?.
Hayali değil, yaşanmış en büyük aşk öykülerinden biriydi, Çingene adının kaynağı..
Çeng ve Gan, Hindistan'daki Roman Racalığında evlenmelerine izin verilmeyen sevgililerdi. Onlar da birbirlerinden değil, vatanlarından vazgeçtiler ve göçtüler. İlk durakları Mısır'dı. Uluslararası adı Egypt!. Mısır'dan dünyaya yayılanlara "Gypsy / Cipsi / Mısırlı" denmesi bu yüzden..
Balkanlar'da ve İspanya'da müzikleri ve danslarıyla ünlü oldular.
Şimdi bunların hangisi utanılacak şey?.
Niye döndüm bu konuya..
İzmir'de Çingene yurttaşların artık yerleşik yaşadıkları Tepecik semtini, yerel elektrik firması polisler eşliğinde basmış ve kış ortasında bu halkı bir de elektriksiz bırakmışlar.. Genelde sokaklarda, köşebaşlarında çiçekçilik, sepetçilik ile düğünler ve toplantılarda müzik yaparak ev geçindiren Çingeneler, "Şu anda para kazanamıyoruz. Karantina belimizi büktü. Borcumuz borç, yeniden yapılandıralım" demişler ama, firma teklifi kabul etmemiş. Sökmüşler elektrik saatlerini gitmişler..
Bu ülkede milyarlık holdinglerin, en büyük spor kulüplerinin borçları yeniden yapılandırılırken, Çingenelere yapılan bu insanlık dışı muameleyi aklım almadı.
Bu insanların hâlâ kendilerine "Çingene" denmesinden utanmalarını aklımın almadığı gibi..
Avrupa'da bugün hâlâ, başta Fransa'da "Türk Kafası" küfürdür.. Ama biz gene de bas bas bağırıyoruz: "Ne mutlu Türküm diyene!."
Roman, bir Hint ırkının toptan adı. Altında ne alt guruplar var.. Çingeneler bunların içinde, Hint'e, İngiliz'e kulluğu, esareti değil, özgürlüğü seçen bir ailenin ve yakınlarının ismi. Yani Romanların en özelinin..
İftihar edin.. İftiharla söyleyin..
"Ne mutlu Çingeneyim diyene" diyecek bir lider yok mu aranızda?.
O zaman işte böyle ezilirsiniz Çingene dostlarım.. Çingenelik, aslını inkâr ettirecek kadar aşağılık bir şeyse, sizi ezerler..
Asırlardır ezdikleri gibi!.
Eğmeyin başınızı!. Dik durun dünyanın Özgür İnsanları!.
Gururla!. İftihar ederek!.
https://www.sabah.com.tr/yazarlar/uluc/2021/01/27/cingene-olmanin-guzelligi
(...)
Yorum şu:
Yazar demiş ki, "Ne mutlu Çingeneyim diyene" diyecek bir lider yok mu aranızda?
Velev ki, var, so what?!
Amaç ayrıştırmak ise Çingeler, Dünya'nın hiçbir yerinde ayrıştırmacı / bölücü unsur değildir.
Ne var ki, büyük barzan devleti ya da Neo Sevr çerçevesinde, her unsur "ne mutlu" demeye başlar ise BOP'un 22 devleti kapsayan "demokrasi operasyonu", istenildiği gibi nihayetlenir mi?!
Nüans?!
Sadece ter akıtmak yetmez, neyi neden yaptığını her daim bilmek hayat memat mesele.
Çingene de seçmen, kürt kökenli vatandaş da.
Karantina şartlarında herkes ciddi sıkıntı yaşıyor ise "gazete"nin görevi, o vatandaş'ın sorununa çare olmak, yol göstermek.
Bir zamanlar (rahmetli) Ahmet Vardar bunun için vardı.
"Ne Mutlu Çingeneyim diyene" diye konuşan bir lider muhakkak içlerinden çıkar, ki vardır, hepsi ayrı ayrı lider.
Kaldı ki, "Ne mutlu kürdüm" diyene Apo çıktı, Barzan çıktı, kürt kökenli oylara talip olanlar, İmamoğlu gibi sıra sıra.
Atatürkçü oy'lar baraj altında kaldı, hangi başların sayesinde?!
Ki, pkk'nın haramilik yaptığı tapografyada, elektrik, su faturası ödeyen var mı?!
Olmadı Hıncal Usta; "Barzan familyanın tezgahına gelmişsin" demek bile böylesi bir konjonktürde "gaflet"i aşar.
Vs vs.
Nokta.

29 Ocak 2021
Hayrullah Mahmud
Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages