Kılıçdaroğlu "Baykal" üzerinden "Çiçek"e döndü ve/veya "Baskın seçim" an mesabesi?!

424 views
Skip to first unread message

Hayrullah Mahmud ÖzgürTÜRK

unread,
Aug 23, 2020, 5:38:23 AM8/23/20
to oybi...@googlegroups.com
Kılıçdaroğlu "Baykal" üzerinden "Çiçek"e döndü ve/veya "Baskın seçim" an mesabesi?!

NEDİR NE DEĞİLDİR
Haber şu:
Kılıçdaroğlu 'CHP'yi sağa çekti' iddialarına yanıt verdi: Sağ sol kavramları 18. yüzyıla ait... Ben 68 kuşağıyım

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Armağan Çağlayan’ın Youtube kanalında “CHP’nin sağa kaydığı eleştirine" yanıt verdi.
Kılıçdaroğlu, “Sağ sol kavramları 18. yüzyıla ait. 18. yüzyılın kavramlarıyla 21. yüzyılın sorunları çözülmez. Yeni şeyler inşa edemiyorsanız, beklenen başarıyı topluma veremezsiniz. Demokratik yollarla o beyefendiyi oradan indireceğim. Gerçek anlamda sosyal demokratız. Gerçek anlamda Kuvayı Milliye’ciyiz. Sağa kaydı’ diyenlere sorun, taşeron işçilerin sorunlarını kim gündeme getirdi? Orman köylüsünün sorunlarını kim gündeme getirdi. Emekliye iki maaşı kim gündeme getirdi? Nasıl oluyor da biz sağcı oluyoruz? En büyük sorunumuz düşündüğümüz şeyleri yeterince anlatamamak” dedi.
Kılıçdaroğlu Çağlayan’ın 196Sekiz isimli YouTube kanalında siyasete nasıl girdiğinden, Biden'in tartışma yaratan, siyaset yaşamında en çok üzüldüğü anlara kadar soruları yanıtladı.
“PARTİYE BAYKAL DAVET ETTİ”
Kılıçdaroğlu, “Sayın Deniz Baykal bir gün aradı, ‘birlikte çalışabilir miyiz’ diye sordu. CHP Genel Merkezi’ne gittim. Sayın Baykal ile buluştuk, üyelik formunu doldurdum ve üye oldum. Ama bundan önce benden Türkiye’de yolsuzluklar nasıl önlenir diye rapor istemişlerdi, onu takdim etmiştim’ diye partisine giriş hikayesini anlattı.
“GENEL BAŞKANLIK NİYETİM YOKTU”
Kılıçdaroğlu, Genel Başkan seçilmesini de şöyle anlattı:
“Genel Başkanlık hiç aklımda yoktu. Sayın Baykal beni parlamentoda Grup Başkanvekili olarak çalışmamı istedi onu da çok uygun görmedim. ‘Plan Bütçe Komisyonu’nda çalışırım daha iyi’ ama Genel Başkanı’n isteği üzerine Grup Başkanvekilliği yaptık. Genel Başkanlık ise hiç aklımda yoktu ve niyetim de yoktu fakat kader bizi buraya taşıdı. Toplumun, kitlelerin, delegelerin baskısı oldu. Örgütler istedi. Biz de adaylığımızı koyduk.”
“KIZIMA ‘CHP’Lİ BELEDİYEDEN İÇERİ GİRMEYECEKSİN’ DEDİM”
Genel Başkanlık adaylığı sırasında ailesinin verdiği tepkilerin sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, “Tepkilerini alacak vakit de olmadı. Öyle bir atmosfer vardı ki genel başkan olmam yönünden talepler vardı” karşılığını verdi. Oğlunun askerliği bedelli yapmamasına ve kızının ev aldığı haberlere ilişkin ise şöyle yorum yaptı:
“Bizim mütavazi bir yaşam tarzımız vardı, komşularımızla ilişkilerimiz çok iyidi. Plan Bütçe Komisyonu’nda üye olmak zaten zor. Zaten başınızı kaşıyacak vakit bile bulamazsınız. Siyasete girdim ama çember daha da büyüyor. Oğlum paralı askerlik yapmadı. Kızım bir ev aldı. Beni yıpratmak amacıyla gazetelede manşetler atıldı. Ben de bir programda şu kadar para verirseniz veririm dedim. İki odalı bir ev yani. Parayı aldık, şimdi kızım daha güzel bir evde otuyor. Siyasetçi eleştiriden ders almalı ve gereğini yapmalı ama haksız yere eleştiri doğru değil. Bir kızım avukatlık yapıyor. Kendisine ilk söylediğim şu: Hiçbir CHP’li belediyeden içeri girmeyeceksin. Olur ya bir fotoğraf ile bir sürü laf edecekler.Eşim ve çocuklarımız çok dikkatliyiz.”
“BÖYLE YAŞAMAK AĞIR”
Kılıçdaroğlu, siyasi yaşamının ailesini nasıl etkilediğini de şu sözlerle anlattı:
“Gerçekten de siyasete girdikten ve belli noktaya geldikten sonra hayat sizin ortamınız olmuyor, yaşadığınız ortam da sizin olmuyor. Oysa biz insanız. Ben bir bayramda televizyoncu arkadaşlara, ‘bütün siyasi parti başkanları siyaset yapmasa, anılarını anlatsa’ dedim. Biz de insanız. Toplum bizi bir de insan olarak görmeli. Acıları, sevinçleri görmeli ama böyle olmuyor. Lider bütün davranışlarında son derece dikkatli davranmak zorunda. Bizim hatalarımızın maliyeti ağır oluyor. Böyle yaşamak ağır. Bu sadece bana özgü değil. Üstlendiğiniz görevin hakkını vermeye çalışırsanız ailenizi ihmal ediyorsunuz, bazen evi otel olarak görüyorsunuz. Siyaset aslında topluma adanmışlık demektir.”
“EŞİMİN, ÇOCUKLARIMIN NASIL AĞLADIĞINI GÖRDÜM”
Kılıçdaroğlu, linç erilmek istendiği şehit cenazesinde yaşananları ailesinin nasıl karşıladığını da “Onların yaşadığı, acıyı dehşeti gördüm. Eşimin, çocuklarımın nasıl ağladığını gördüm. Kamuoyuyla paylaşmadık, doğru da değildi. Acı her yerde acıdır” ifadesiyle anlattı.
Film izlerken dinlendiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, 12 Öfkeli Adam filmini sevdiğini, Metin Erksan’ın filmlerinden keyif aldığını söyledi.
“68 KUŞAĞINDANIM”
CHP lideri doğup büyüdüğü yerleri de şöyle anlattı:
“Tunceli’de doğdum. İkiz kardeşim var. İşçi emekçisi. Siz hiç görmediniz. İlkokula Van Erçiş’te başladım. İlkokul 4’ü Tunceli’de okudum. Bingöl’de 5. sınıfı okudum. Elazığ Ticaret Lisesi’nden mezun oldum. Ankara’da da akademiden mezun oldum. Bir yerde kalamadım. Babam tapu memuruydu, annem ev hanımıydı. Bu kadar gezmemizin sebebi babamın tayin olmasıydı. 7 kardeşiz, küçük kardeşim vefat etti. Büyük ablam annem gibi okuma yazma bilmez. Annem de vefat etti. Ailenin içinde tek okuyan benim. Ablam Kocaeli’nde yaşıyor. Evdekileri bile doğru dürüst göremiyorum aslında ablamın elini öpmek isterim ama şartlar el vermiyor. Onlar yoğunluğumu biliyorlar. Konuştuğumuz zaman hayır dualarını esirgemiyorlar.
Üniverseteye gelince aileden bağımsız oluyorsunuz, ilgi alanınız genişliyor. Bir sorunla karşılaştığınızda, ‘ben bu sorunu’ nasıl aşarım diyorsunuz. 68 kuşağındanım, mücadele eden bir gençlik vardı. Bugün de kendi koşullarında gençler ülkelerin çıkarlarını savunuyor ama o yılların kendine özgü yapısı vardı. Üniversitede de siyasetle ilgilenirdim. Toplumsal ve Kültürel Eylemler Derneği’ni kurmuştuk, onun başkanlığını yaptım.”
“İFTİRA ATANLAR, MÜSLÜMAN GEÇİNENLER”
Kılıçdaroğlu, “Ne sizi çok yaraladı” sorusuna şu yanıtı verdi:
"Yaralandım demeyeyim ama gerçekten siyasete atıldıktan sonra benim de eksiğim olabilir ben bunu kabul edebilirim ama iftira farklı bir şey. En çok şaşırtan ve üzen: Ben Ankara’dayken, Almanya’da saunaya gitmişim, PKK’lıların arabasına binmişim, Alman polis gelmiş, yolumuzu kesmiş. Yarın da belgesini açıklayacağım.’ Bereket o gün THY biletim var. Ankara’da olduğum ortaya çıkıyor. Sonra belge çıkardılar, polisin yazdığı ceza. Almanya’dan avukat tuttuk. Ne öyle bir karakol, ne polis ne de sokak var. Çıkıp bunu ballandıra ballandıra anlattılar. Bir insanı eleştirebilirler ama iftira… Bunu yapan kişiler de müslüman geçinen kişiler. Bir diğeri de linç olayı. Emin olun, orada yaşadıklarımdan çok daha üzen olay, şehidin cenazesini kıldırmadılar. İslami olarak bu görevimizi yapalım. Attıkları sloganlar, yazık günah. Bana saygı duymuyorsan, şehide saygı duy. Ardanuç’a giderken PKK’nın saldırısına uğramıştık. Bizim önümüzdeki araçta görev yapan asker şehit oldu. Beni üzen olaylardan birisi de budur.
“SEÇİM KAYBETTİĞİMİZDE ÜZÜLÜYORUZ”
CHP’nin seçimi kaybettiği akşamlar hakkında Kılıçdaroğlu, “Oturuyoruz, sonuçlara bakıyoruz. Elbette üzülürüz. Beklediğiniz oyu alamıyorsunuz. Siyaset dediğiniz kurum, biraz ısrar etme kurumudur, geri adım atmamaktır. Aslında ezilen bir sonuç almadık ama beklediğimiz bir sonuç da değildi. Önümüzdeki süreçte daha iyi bir tabloyu ortaya çıkaracağız” dedi.
“Sağ sol kavramları 18. yüzyıla ait”
“Parti vitrini yaşlı mı” sorusuna Kılıçdaroğlu, “Son on yılda en büyük değişimi yaşayan parti Cumhuriyet Halk Partisi. En genç belediye başkanı bide. MYK üyelerimizde yaş ortalaması 48. Çok ciddi değişim ve dönüşüm var. Hem cinsiyet hem gençlik kotası getirerek partinin gençleşmesinin önünü aştık. Hiçbir partide olmayan gençlik kotası var. PM’nin yüzde 20’si gençlerden oluşuyor” karşılığını verdi.
Kılıçdaroğlu, “CHP’nin sağa kaydığı eleştirine katılıyor musunuz” sorusuna ise şu yorumu yaptı:
“Hayır. Sağ sol kavramları 18. yüzyıla ait. 18. yüzyılın kavramlarıyla 21. yüzyılın sorunları çözülmez. Yeni şeyler inşa edemiyorsanız, beklenen başarıyı topluma veremezsiniz. Demokratik yollarla o beyefendiyi oradan indireceğim. Gerçek anlamda sosyal demokratız. Gerçek anlamda Kuvayı Milliye’ciyiz. Sağa kaydı’ diyenlere sorun, taşeron işçilerin sorunlarını kim gündeme getirdi? Orman köylüsünün sorunlarını kim gündeme getirdi. Emekliye iki maaşı kim gündeme getirdi? Nasıl oluyor da biz sağcı oluyoruz? Bizim en büyük sorunumuz bunu yeterince anlatamamak. En büyük sorunumuz düşündüğümüz şeyleri yeterince anlatamamak.”
“36 ASKERİN HESABI SORULMADI”
Kılıçdaroğlu, en çok endişe ettiği iki konuyu şöyle açıkladı:
“Suriye’de 36 askerimiz şehit oldu. Hem endişe hem acı. İkisi üst üste geldi. Ne oldu bu askerlere? kim bombaladı? Askerinizi yabancı bir ülkeye göndermişseniz, burnunun bile kanamamasını istersiniz. Bu 36 askerin hesabı sorulmadı.
Denizlideyim. Basın danışmanı arkadaşım bir video gösterdi. Bağlanan iki asker canlı canlı yakılıyordu. O video seyredilir mi? Kim yapıyor bunları? Bunlar benim yüreğimi dağlayan ve unutamadığım anılar.”
https://www.gercekgundem.com/siyaset/206513/kilicdaroglu-chpyi-saga-cekti-iddialarina-yanit-verdi-sag-sol-kavramlari-18-yuzyila-ait-ben-68-kusagiyim
(Neo Vahdettin pozu her yerde)
(...)
Yorum şu:
Kılıçdaroğlu'nun Baykal'ı öven sözleri için ne demeli, nasıl düşünmeli?
El cevap:
a. Baykal ile Cumhurbaşkanlığı seçimleri kapsamında uzlaştı
b. Kibarca Gül'e sırtını döndü
c. Gökçek network ile Baykal üzerinden uzlaştı
d. Çiçek'e döndü.
e. Hepsi
Nüans?!
Bu durumda Gül, bıyıklarını neden kesti ve/veya Erdoğan'dan sonra Gül de mi kandırıldı?
El cevap:
Soru, Fehmi Koru üslubunda olsa da, tablo ortada!
Çiçek'e dönen dönene!
Kaldı ki, Fehmi Koru da, Gökçek & Çiçek'le aynı kare içinde.
Demem o ki:
3 Kasım 2020'ye akan süreç'ten farklı değil tablo!
Ecevit, ABD'nin (İngiltere, Fransa, İsrail) Irak / Saddam operasyonuna direniyordu.
Ekonomi dibe vurmuş, Kemal Derviş "kurtarıcı" olarak paraşütle ABD'den Ankara'ya.
Bahçeli, Yılmaz ve Ecevit'in koalisyon ortağı idi.
Hüsamettin Özkan fiili başbakan, İsmail Cem, Kemal Derviş ise süreç'te yeni parti'yi kuran.
Demem şu ki:
3 Kasım 2002 süreç'inde, ABD, Irak operasyonu için gemileri ile gelmiş, Türkiye'de yer kiralamış vb.
3 Kasım 2020'ye akan süreç'te, ABD (İngiltere, Fransa, İsrail) yine bölgede, bu defa Yunanistan üzerinden süreç'in içine konuşlanmış.
İsrail, bölgede ne kadar devlet var ise yanına çekmiş, İran'a karşı cephe oluşturmuş.
Erdoğan ise Ecevit'in mokasenleri içinde İran'a operasyona karşı, İsrail'e tavır alan cephe (!) içinde!
Kaldı ki, Rusya da İsrail'le aynı cephe içinde!
Hasılı:
Meteo: 28 Şubat.
Batı Roma, Erdoğan'ın içinde çıkıyor!
Trump, "Acem Harp" güncesi kapsamında, Erdoğan ile aynı kare içinde.
Biden ise "otokrat"lara açık'tan tavır alan!
Bahçeli, 3 Kasım 2002 süreç'inde olduğu gibi en önemli değişken.
Gördüğü lüzum üzerine "seçim" an mesabesi.
Ezcümle:
AB süreç'i çift vites'li.
Birinci vites'te, Davutoğlu var, Gül var, Babacan, İmamoğlu var.
İkinci vites'te, Mesut Yılmaz var, Erkan Mumcu var, Hilmi Özkök var, TÜSİAD var, TOBB (Hisarcıklıoğlu) vb.
İsrail / İran makas'ı çerçevesi'nde, saflar ortada.
Gökçek, Çiçek, Kılıçdaroğlu, İnce, Bahçeli, Akşener, Davutoğlu, Babacan, damat Albayrak...
BOP'un final'inde Erdoğan "yalnız adam"?!
Vs vs.
Nokta.

23 Ağustos 2020
Hayrullah Mahmud
Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages