(Arşiv'den) Jeopolitik yırtılma ve/veya Kaptan Amerika Kış Askeri?!

633 views
Skip to first unread message

Hayrullah Mahmud ÖzgürTÜRK

unread,
Aug 22, 2020, 5:01:12 AM8/22/20
to oybi...@googlegroups.com
(Arşiv'den) Jeopolitik yırtılma ve/veya Kaptan Amerika Kış Askeri?!

(ya da "Şita Askeri" Putin'e kim dur diyecek ve/veya Soçi vak'ası yeniden?!)

“Herkes anladığını duyar!”
Goethe
..
DURUM ANALİZ
Soru şu:
2007 öncesinde çok kibar, "mahallemizin efendi çocuğu" Putin'e ne oldu da, bir anda küre'nin yeni kabadayısı kesildi?!
Anlaşılmadı daha açık yazalım:
Neden "topal ördek" Obama konuşmuyor da, en çok ses Putin ve/veya Rusya'dan çıkıyor?!
Türkiye'yi de Erdoğan'ı da dinledik diyen Almanlar niçin suskun?!
Yani?!
ABD Başkanlık seçimleri üzerinden cevabı aranması gerekli basit soru şu:
Putin'e kim dur diyecek?!
Bir diğer soru da şu:
Putin'i Batı Roma'nın baş'ına kim bela etti?!
Soçi'gate?!'
"Neo Saddam RTE" sorunsalı!
Demem o ki:
"Balık hafıza" ya da "Fil hafıza"sı nedir ne değildir?!
İtalya ya da Fransa ile yaşanan medyatik kriz sonrasında neler olduğunu hatırlayan kaldı mı?!
Kim kazandı, kim kaybetti?!
Rusya ile yaşanan medyatik kriz üzerinden kim'in profili yükseltilmeye çalışılıyor?!
Soçi'gate?!
Demem şu ki:
İp'teki Alaman cambaza bak?!
Soru:
Hükümet de güvenoyu aldığına göre "yeni anayasa" ve/veya "federasyon anayasası" için bastıran küresel adres hangisi?!
Fırat'ın Doğu'su ya da Batı'sında 'Güvenlik'i sağlayamayan bir yapı, "yeni anayasa" üzerinden Türkiye'yi nereye koşturmak istiyor?!
"AKP'nin mecburiyetleri" Yüce Türk Milleti'nin mecburiyetleri yapılmak isteniyor ise Kıyamet'e kadar KIYAM'dayız.
Hasılı:
Soru:
Vatan'ı "bilinç yarılması" üzerinden parçalatmak isteyenler kendi evlatlarını acem barzan kabristanı'na gömmeye hazır mı?!
Suriye üzerinde; ABD / Rusya ve/veya İsrail / İran çekişmesi, inatlaşması yaşanıyor ise bu iş'in sonu nerede nasıl biter!?
NATO konseptinde "4 x 4 İHTİLAL" süreç'i!
Mümkün.
Suriye, Türkiye üzerinden başlayan keskin kamplaşma ve/veya "jeopolitik yırtılma" iki Almanya'nın ayrılmasına, parçalanmasına yol açar mı?!
Neden olmasın!
Bir başka soru:
1453'ün gerisine düşmemek için ne yapmalı!?
"Raf ömrünü tamamlamış" Erdoğan'ın profil'ini yükseltip, yeni anayasa için hazırlıyorlar.
"Dünya'ya hükmeden adam" rüzgarı üzerinden ülkeyi parçalatacaklar.
Acem HAARP.
Neo Sevr.
Suriye ve/veya Anadolu üzerinden dünyalar savaşı.
Uyanma, halkı uyandırma zamanı.
Ezcümle:
Küre'nin, medeniyet'in kan'ını emen vampir'lerle mücadele kapsamında, 28 Şubat soft ve/veya 12 Eylül makas'ı.
RAP... RAP... RAP...
Güvenlik açığı üretenler İsrail / İran makas'ında!
Pentagon'un, NATO'nun ışıkları sabahlara kadar açık.
Kelebek etkisinden mülhem her an her şey olabilir!
Nokta.
...
VAZİYET 1
DEDİ Kİ: Almanlar söylediğin kadar güçlü mü?
DEDİM Kİ: Bilmem, bilemem. Naçizane düşüncem; kaybettikleri halde en zengin adres orası! Savaşmıyorlar, savaştırıyorlar. İki Almanya'nın birleşmesini de Avrupa'ya finanse ettirdiler. Dağılan SSCB'nin parçalarını AB üzerinden hayata bağladılar, Euro üzerinden finanse ettiler, Avrupa batık, Almanya dışında ayakta kalan adres yok. Vatikan dahi sponsorluklar üzerinden parça başı işliyor!
DEDİ Kİ: İngilizler?!
DEDİM Kİ: Almanlar, İngiliz network'ünü yıkmak için kullandıkları adamlar başına bela olmasın diye bir adım geri attı, İngiliz'in önünü açtı! Yani, üretmeden tüketmeye alışmış kürede Alman istihbari zinciri tarafından kullanılan bir kesim oluştu. Almanlar, ellerini değmeden bu toksik varlıklardan kurtulmak istiyor! Hem kötü adam olmayacak hem de elini kirletmeden kurtarıcı olacak! İngilizler taşeron iş aldıkları için kafaları doğru çalışmıyor! Gaz'la işgörüyorlar.
DEDİ Kİ: Almanlar o kadar güçlü, akıllı mı?!
DEDİM Kİ: Alman, Allah'a inanmaz. O yüzden tüm değişkenlere hakim olmak ister! Bu sebepten binlerce parçalık "domino oyunu" bir dokunuşla ters yüz! Alman Allah'a inanmıyordu ama 2012'den bu yana "korkuyor"! O yüzden acele etmiyor! Çünkü Londra aksını çürütmek için "avladığı kadro" birinci sınıftı, BOP'ta kullandığı kadro liyakat'tan yoksun üçüncü ya da beşinci sınıf kadro! "Diş kirası" almadan da işlemiyor! Hizmet kalitesi ortada! BOP her yerlerine bulaştı. İnşallah maşallah düzeni. Yani, Alman Allah'ın koltuğuna oturacak ise bu "meczup"lara yağdırması lazım! Çünkü rüşvet'le işgörmeye alıştıran onlar, Roma, Bizans vb! O kadar adamı memnun etmek mümkün olmadığına göre Neo Nuh Tufanı diye bakmak lazım süreç'e! Almanlar tarihte ilk defa kısır''döngüye girmiyor. Matrix yeniden.
DEDİ Kİ: Başka plan yok mu, Alman'a mecbur muyuz?
DEDİM Kİ: Değiliz! Savaşın adı enerji bazlı dünyalar savaşı! Roma demek Alman demek! Alman ağır sanayim var diyor, enerji için de Londra'nın kucağına oturmak istemiyor. Makul. Boru hattı bir yerden geçip Avrupa'nın içine kadar ilerleyecek. Projeler ortada. Barzan akım, Neo Sevr'e açılıyor, Türk akımı ise AB köprüsüne. Alman, Londra üzerinden Barzan akımcıları saflaştırmış, Erdoğan'gillere soruyor: 28 Şubat kapsamında 'radikal laik'ler üzerinizden geçsin mi istersiniz yoksa AB kayığına binip sakin bir limana ilerlemek mi istersiniz?!
DEDİ Kİ: Bunlara mecbur kalmamalıyız!
DEDİM Kİ: Haklısınız! Boru hattını kimlerin mabadından geçirelim. Savaş'ın sebebi bu! Neden savaştığını, niçin savaştığını sahadakiler unutabilir ama tepe'dekiler hiç unutmamalı! Türkiye'de birbiri ile konuşmayanlar, Almanya ya da İngiltere üzerinden konuşuyor ise nerede kaldı Müslümanlık nerede kaldı akıl! Stratfor senaryo, CIA çıkışlı, perde arkasında Alman istihbaratı'nın yazdırdığı bir senaryo! Şıkları içinde dolaşmak mümkün! 2007'de Abdullah Gül Çankaya'ya çıktı, neler yaşandığı ortada! Şimdi de Erdoğan Ak Saray'da! Değişen nedir?! 2007'den bu yana 28 Şubat linki direndiği için aynı kısırdöngü içinde dönüp duruyoruz.
DEDİ Kİ: Kim Cumhurbaşkanı olmalıydı?
DEDİM Kİ: Hilmi Özkök.
DEDİ Kİ: Neden Özkök? İlker Başbuğ da olabilir!
DEDİM Kİ: Çünkü, devletler oyun'una bakacak olursanız, Hilmi Özkök 28 Şubat'a karşı! ABD, AB'den yana taraf. O taraf ile tango yapıyor. 2007'den beri aynı şeyi konuşuyoruz. Möbiüs şeridi içinde dönüp duruyoruz! Avrupa'daki savaşı Alman kazan'dı ise hikaye onun üzerinden yürüyecek demektir.
DEDİ Kİ: Başbuğ olabilirdi?
DEDİM Kİ: O zaman 28 Şubat ya da Gülen familyaya söyleyeceksiniz, onu aday gösterecekler. Ne var ki, 28 Şubat'ın da, Gülen'gillerin de aklı dışarıdan yönlendiriliyor. İsteseler de bütün'ü oluşturamazlar. Oruç Reis önünde İlker Paşa posta koyduğunda "arkandayız" diyen Fenerli müteahhitler ilk olarak onlar sattı, sonra Londra / NATO sattı, Gül sattı, sonrası malum Gülen'giller içeri attı! Başbuğ neden ağladı!? NATO'dan icazetle dayılık olmaz. Şimdi aynı adres bizim adayımız İlker Başbuğ diyor ise buna kargalar dahi gülmez. Soru: Işık Koşaner ve üç kuvvet kumandanı neden istifa etti!? Emniyet İstihbarat da metal yorgunu! Ananas yemek zihin açsaydı, Türkiye de Dünya da hidayet'e ererdi. Değil mi?!
DEDİ Kİ: Erdoğan nasıl can verir, merak ediyorum!
DEDİM Kİ: Diğer canlılar gibi verir! Sen ya da siz, Erdoğan'ın yerine olmak ister miydiniz?! Erdoğan'ın üreten bu kolpacı sistem değil mi?! Gülen öldü.
DEDİ Kİ: Bilmiyordum, ne zaman?
DEDİM Kİ: Beş yıl oldu. Ölse de oyun bitmediği için dublör üzerinden oynatmaya devam ediyorlar. Erdoğan da bir başka dublör değil mi? Gül üzerinden Londra, NATO linkini içeri aldılar, şimdi de Erdoğan üzerinden yine NATO / Londra linkinin Gülen'ci polislerini, savcı, gazeteci, bürokrat vb meslek gruplarını içeri topluyorlar! Karıştır barıştır ama asla yanyana gelmelerine izin verme. Roma'nın iki yüzlü Tanrı'sı operasyon yapıyor, hala uyanamadınız mı?! Biz Almanlar güçlü dedikçe, ne kadar piyasada üçüncü / beşinci sınıf kurnaz var ise Almanya'ya koştu. Soru: Cellad'ının kılıç'ını yalayana ne denir?! Geçelim bunları. Toplama akılla işgören dünyada bir MOSSAD var, bir Gülen Emniyet. Polis'in aklı polis kadar çalışır. Ne dedik, orantısız övmek de en az yermek kadar güçlü bir silah. Bir zamanlar dünya'yı Yahudiler yönetiyor diyorlardı, şimdi diyoruz ki: Almanlar! MARS.
DEDİ Kİ: Almanlar göçmen için para vermedi mi, hükümete!
DEDİM Kİ: Vaat. Çimenler yeşerince. Yani, hele bir girin bakalım PKK / IŞİD makasına sonra konuşuruz dedi. AKP tavan'da patladı, Gülen de taban'da!
DEDİ Kİ: Ülkücüler için ne diyorsun?
DEDİM Kİ: Eski BBP genel başkanı üzerinden taç'landırıldılar, Şimdi iç savaş ortamı için sahaya sürülmeye hazırlar. Neo 1993. Çiller, Çatlı'yı direkt kendisi görevlendirmişti, (NATO, Londra, Berlin) Davutoğlu iktidarında Kültür Bakanı Yaşar Topçu üzerinden Sedat Peker aracılığı ile görev tevdi edildi. 12 Eylül öncesinden farklı bir tablo yok! 28 Şubat öncesinden farklı bir tablo yok! 2. Dünya Savaşı'ndan farklı bir saf'laşma yok. Peker'in dosyası Emniyet'in, Gülen'in, Londra'nın elinde! Erdoğan'a yapıştırdılar, neleri taşımadı ki, bunu taşımasın! Siyasal kürtçülerle başladı, siyasal Türkçüler'le final yapıyor.
DEDİ Kİ: Onlar her zaman öyle, ülkücüler NATO dışında bir şey yapamaz.
DEDİM Kİ: Öyle ise öyledir. Soru şu: Atatürk'e iftira atanlar neden şimdi Atatürkçü oldu?
DEDİ Kİ: Kim atmış ki?
DEDİM Kİ: Daha dün gibi. Gülen neden evlenmedi, niçin çocuğu yok? Niye hayatında hiç kadın olmadı, rahip hayatı yaşadı!
DEDİ Kİ:  Başında mıydın? Nereden biliyorsun kadın olup olmadığını!
DEDİM Kİ: Şakird'lerin anlamadığı husus da bu! Bize ne Gülen'in uçkurundan! Ama sizinkilerin hayatı başkalarının özel hayatını dikizlemekle geçiyor. Bu nasıl bir sapıklıktır!? İzlediniz de, onca insana şantaj yaptınız da ne elde ettiniz?! Hz Muhammed'in sade hayatı ortada! Mükemmel (!) Papa'ların çocuk tacizi, eşcinsellik başta olmak üzere ortalığa saçılan hikayeleri malum. Ayıplamak için söylemiyorum, "çok namusluyuz" diyenleri BOP'ta gördük, rüşvet de, fuhuş da, eşcinsellik de bu dönemde olduğu kadar hiçbir dönemde bu kadar çok olmadı. Neo Lut kavmi için helak vakti.
DEDİ Kİ: Madde'ye mahkum olmamalıyız.
DEDİM Kİ: Onu Gülen'in abilerine söyleyeceksin. Onu AKP'ye söyleyeceksin! Siyaset AKP'lileşmiş ise TBMM çökmüş demektir. Ülke iç savaş'a gidiyor, hala uyuyanlar var. Öküz tren'in geçtiğini 16 saniye sonra fark edermiş. Analizin fazlası zihni yorar. Yaşanması gereken bir süreç var ise "onca uyarı"ya rağmen yaşanır! bir anda yaşanır. Geceden sabaha yaşanır. Barzan'ın insan hakları savunucusu baro başkanı avukatı da vurdular, onu koruyan polisi de. Süreç'in şakası yok. Allah kullarını uyarıyor, buna rağmen buzağı'ya tapıyorlar. Zilzal suresi. Nuh Tufanı. Yani, Allah da olsa önce ikaz ediyor, sonra alt üst! Kıyamet. Biz nefisli faniler, Allah değiliz ama yolumuz onun yolu. Onun için tebliğ esas, zorlama yok, herkes kendi yolunda.
DEDİ Kİ: Teşekkürler.
DEDİM Kİ: Selametle.
...
VAZİYET 2
DEDİ Kİ: İstihbarat vs üzerinden bakma, sana bir şey diyeceğim.
DEDİM Kİ: Hele bir söyle.
DEDİ Kİ: ABD'nin güney sahilinde bir ada buldum. Bir tanıdık üzerinden geldi teklif. Geçmişte orayla iş yaptım (...) vs. Üzerinde villa tipi evler var, 10 milyon dolar civarı bir rakama alabiliriz, masrafla 11 olsun. İçinde müşteri de var. Otelcilik yapmak yerine bu evleri İstanbul'da zenginlere satabiliriz.
DEDİM Kİ: Ne güzel, sat.
DEDİ Kİ: Ama senin de olman lazım.
DEDİM Kİ: Dünya Kıyamet'e gidiyor, sen ada diyorsun, para diyorsun.
DEDİ Kİ: Öyle deme. Parayı bulalım oradan ayrılmam, gidip yerleşirim.
DEDİM Kİ: İstanbul'daki dostlarım çağırdı ama Haziran'dan bu yana gitmedim. Acelemiz yoktu. Sebep?! Onlara ihtiyaç'ımız olduğunda onlar hep seyahatteydi. Acıyı içerde hissetmek, hissettirmek lazım.
DEDİ Kİ: Ne diyorsun?
DEDİM Kİ: 11 milyon doların var ise ada alıp ne yapacaksın, yaşamana bak.
DEDİ Kİ: Öyle değil.
DEDİM Kİ:  Anladım da ne emlakçı ne de komisyoncuyum. Kaldı ki, anlattığına alemde "legal rüşvet" diyorlar. Satıcı hazır, alıcı da hazır, sana ihtiyaç olmadığı halde, komisyon üzerinden mangır aktarıp "benimle oynar mısın" diyorlar, sonraki her adım bol kılçıklı. Balık kılçıksız bol etli olmasa kim neden ilgilensin değil mi?! Detaylar uzun.
DEDİ Kİ: Kimseye söyleme denemek lazım.
DEDİM Kİ: Allah razı olsun. Tanrı, İngiliz Kraliçesi'ni korusun.
DEDİ Kİ: Neden böyle dedin.
DEDİM Kİ: Şimdi sen ulusalcı laik fani olarak parayı bulunca kaçmayı düşünüyorsun, diğerleri zaten hep kaçak, o kaçarsa bu kaçarsa Londra'da, Paris'te güvenlik nasıl sağlanacak? Londra'da güvenlik açığı üretenler, malum zincir. 28 Şubat'ın halkaları zayıf ise sebepsiz değil.
DEDİ Kİ: Şimdi ben ne dedim ki!
DEDİM Kİ: Hem istihbarat savaşlarının içindesin hem de ne dediğini bilmiyorsun.
DEDİ Kİ: Ada...
DEDİM Kİ: Ada fikrini sana veren fani'yi tanıyoruz, İstanbul'da tanıdığı birçok isim var, kendisi neden pazarlamıyor. "Kolay para" kazanma'yı kim sevmez ki?! Kendi adıma konuşmayayım: AKP, Gülen, 28 Şubat ananas bu yüzden, kolay para kazanma maraz'ından BOP'a batmadı mı?! Siyasal kürt ya da türklere sor bakalım üretimleri nedir, nasıl geçimlerini sağlıyorlar! Fare demiş ya delik orada, peynir burada, bu işte kesin bir puştluk var, tuzağı öngörmüş, Erdoğan'a küfredenlerin kafası Erdoğan'dan farklı mı çalışıyor!? Sarıgül, Gökçek vs.
DEDİ Kİ: Evleri pazarlayalım derim, sen ne dersin?
DEDİM Kİ: İş sizin iş pazarlayın. Naçizane işsiz gazeteciyim. Enerji bazlı dünyalar savaşı kapsamında final süreç'ine bakış açımız belli. İngilizlerin düşmanı değiliz, dostu da değiliz. Real politik üzerinden tango yapıyoruz. İngilizler kendi akıllarını üretmeye başladıklarında "yeni süreç"e dair bir şeyler konuşmaya başlayabiliriz. ABD içinde oyuncu değişiyor. ABD, Dünya'ya bakışını güncelliyor. Final sahnesinde Türkiye üzerinden konuşlanıyor. Güvenlik açığı üretenler için sırat köprüsünden hallice cehennem ateşi. Soru: Urla'daki emlak fiyatları neden ABD ortalamasını solladı!
DEDİ Kİ: Anlamadım.
DEDİM Kİ: Selametle.
...
24
http://www.milliyet.com.tr/abd-de-silahli-saldiri-soku/dunya/detay/2157488/default.htm
http://www.milliyet.com.tr/abd-den-flas-turkiye-aciklamasi/dunya/detay/2157415/default.htm
http://www.haberturk.com/gundem/haber/1161686-nato-turkiyeye-kalkan-oluyor
http://www.dunya.com/dis-iliskiler/egede-turk-jetine-taciz-283021h.htm
http://www.gazetevatan.com/rusya-da-turk-fabrikasina-silahli-baskin-890570-dunya/
http://www.ulusalkanal.com.tr/gundem/celepoglu-silivri-de-gorevli-askerleri-boyle-tehdit-etti-h83228.html
http://www.sozcu.com.tr/2015/dunya/ingiltere-suriye-tezkeresini-onayladi-1000478/
http://www.yenicaggazetesi.com.tr/kerry-erdogan-sinir-icin-taahhut-verdi-126437h.htm
http://www.yeniakit.com.tr/haber/gorbacovdan-rusya-ve-turkiyeye-cagri-110593.html
http://www.milligazete.com.tr/haber/Burhan_Kuzudan_skandal_tweet/386771#.Vl_SQriLTIU
http://www.yenimesaj.com.tr/?haber,13017913/ruslar-kredi-kartiyla-harcamada-da-onde
http://www.aksam.com.tr/guncel/unlu-isadaminin-ucagina-rota-verilmedi/haber-467580
http://www.gunes.com/Yasam/adliyede-silah-panigi-645869
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/439805/Mete_Akyol_tutuklu_gazeteciler_icin__umut__nobeti_tuttu.html
http://www.yenisafak.com/dunya/7-ulkeden-rusyaya-uyari-2350367
http://www.yenisafak.com/gundem/katarla-vize-ve-gaz-adimi-2352696
http://www.yenisafak.com/gundem/tusiada-vesayet-uyarisi-2352702
http://www.zaman.com.tr/dunya_ingiltere-isidi-suriyede-de-vuracak_2330717.html
http://www.zaman.com.tr/ekonomi_yellen-aralikta-faiz-artirimina-gidecegiz_2330708.html
http://www.milliyet.com.tr/cambaza-bak/siyaset/ydetay/2157467/default.htm
http://www.haberturk.com/gundem/haber/1161683-mhpde-harekete-yakismayan-bir-biat-kulturu-teskil-etti
http://www.haberturk.com/ekonomi/ekonomi/haber/1161681-tamamen-duygusal-hayirseverler
http://www.sabah.com.tr/yasam/2015/12/03/bingolde-deprem
http://www.sabah.com.tr/dunya/2015/12/03/natodan-bombaladigi-karadaga-uyelik-daveti
http://sosyal.hurriyet.com.tr/yazar/ertugrul-ozkok_10/a330daki-su-cumleyi-unutmayacagim_40022147
http://www.hurriyet.com.tr/berlusconiden-abye-elestiri-turkiyeyi-kapinin-disinda-birakmamaliydik-40022106
http://www.hurriyet.com.tr/vuruldugu-anin-goruntusu-yok-40022132
https://tr.wikipedia.org/wiki/Tahir_El%C3%A7i
http://tr.sputniknews.com/rusya/20151202/1019432380/lavrov-isid-turkiye-kanit.html
http://odatv.com/benim-oldugum-yerde-bunu-konusamazsiniz-0212151200.html
http://www.hurriyet.com.tr/3-metreye-bir-asker-mi-dikelim-40022084
...
TÜRKİYE TAKVİM'i
NE KADAR DA ŞANSLISINIZ
Birinin çok ibâdetine değil, Allah korkusunun çokluğuna ve bir de nefsi ile olan mücâdelede onu hesaba çekişine bakmak lâzımdır.
Ali bin Şihâb Rahmetullahi Aleyh
Elinizin altında yiyecek bir şeyleriniz, sırtınızda elbiseniz, başınızın üstünde bir çatı ve uyuyacak bir yatağınız varsa, bu dünyada yaşayan insanların % 75'inden daha zenginsiniz demektir. Bu hâlinize hemen şimdi, şimdi şükredin!
Banka veya cüzdanınızda paranız, bir yerlerde saklı, yedek nakitiniz varsa, dünyanın en varlıklı insanlarının % 8'i arasında olduğunuzu bilin ki, değerini anlayasınız!
Eğer bir savaşın korkunçluğu içinde yaşamamış, hapishanenin yalnızlığını tatmamış, işkencelere katlanmamış, açlık içinde kıvranmamış, dermansız bir hastalığa yakalanmamışsanız, dünyada yaşayan 1 milyar insandan daha önde olduğunuzu unutmayın!
Bu sabah kalktığınızda kendinizi sağlıklı hissettiyseniz, hafta sonunu göremeyecek milyonlardan daha talihli olduğunuzu düşünün!
Anne ve babanız hâlâ birbirleri ile evli ve hayattaysalar, bu şansa sahip olan çok ender evlatlardan biri olduğunuzu da bilin! Hele sıcak ve huzurlu bir aile yuvanız varsa, dünyada yalnızca %10 olan mutlu kişilerdensiniz.
Ve eğer bu yazıyı okuyabiliyorsanız, bunun gibi okunacak doğru bilgilere ulaşamayan 5 milyar insandan çok ama, çok, çok çok talihli olduğunuzu aklınızdan hiç çıkarmayın ve yatıp kalkıp, daima şükredin!.....
Eliniz, ayağınız, gözünüz, kulağınız çalışıyorsa; velhasıl bütün organlarınız sağlam ve sağlıklı ise, aklınız, zekânız yerindeyse, daha ne istiyorsunuz, gece gündüz hâlinize duâ edin!..
http://www.turktakvim.com/index.php?tarih=2015-12-02&page=arkayuz
...
Arşiv'den (23 Aralık 2005) SOÇİ VAKASI
Anavatan Genel Başkanı Erkan Mumcu, “bütçe görüşmeleri” sırasında, TBMM kürsüsünden Başbakan Erdoğan’a elifi elifine şöyle sesleniyordu:
“Sayın Başbakan, milletin hak ve hukuken gözetilmesi mi sır, yoksa Soçi’de Putin ile konuşulanlar mı sır?”
Ardından da ekliyordu:
“Yoksul sofralarına 40 kamerayla gidiyorsunuz, Ofer ile görüşmenizi inkar ediyorsunuz?”
Nitekim…
Mumcu, uzunca bir süredir parti grubunda yaptığı konuşmalarda da bu konuya yer veriyor.
Bulduğu her fırsatta, Başbakan Erdoğan’a “Soçi’de Putin ile ne konuştunuz, neyi bölüştünüz?” diye soruyor.
Mumcu’nun bu sözlerinin devamı ise muamma!
Çünkü içeriğe dair ser veriyor, sır vermiyor!
Oysa ki!..
Uzunca bir süredir “sanal ortam”da, bu görüşmenin içeriğine dair bir metin dolaşmakta!
Diplomasi kulislerinde yaptığım kısa bir ufuk turu sonrasında gördüm ki, G-7’lerin tamamı bu görüşmenin içeriğinden haberdar!
Yani…
Mumcu’nun bahsettiği anlamda, Türk halkı hariç, herkes konudan haberdar.
“Sır kapsamı”nda olan hiçbir şey kalmamış!
Bilmesi gereken herkes “Soçi vak’ası”ndan” haberdar!
O diyalogları dikkatle okuduğunuzda, Mumcu’nun Meclis kürsüsünden yaptığı “Soçi vurgusu”nun, ne anlama geldiğini daha net anlıyorsunuz.
Eğer, Soçi’de Erdoğan ve Putin arasında geçtiği iddia edilen bu diyaloglar doğru ise Başbakan Erdoğan, AK’babalar gibi yapılan özelleştirmeleri de dikkate alınacak olursa, hiç vakit kaybetmeden istifa etmelidir!
Devlet ciddiyeti bunu gerektirir.
Şimdi, eski AKP’li Bakan Erkan Mumcu’nun “Milletin hak ve hukuken gözetilmesi mi sır, yoksa Soçi’de Putin ile konuşulanlar mı sır?” diye Başbakan Erdoğan’a yönelttiği Soçi görüşmesinin üzerindeki sır perdesini aralıyorum.
Beyaz Saray’da “Net: 7 Dakika” süren görüşmenin ardından, Putin ile Erdoğan arasında geçtiği iddia edilen “Soçi görüşmesi”nin diyaloglarını aynen yansıtıyorum:

SIRADA TÜRKİYE VAR

PUTİN: Sn. Başbakan; çok önemli bir dönemde bu toplantıyı gerçekleştiriyoruz. Davetime “evet” dediğiniz için teşekkür ederim. Gri geçen ABD ziyareti sonrasında Rusya’yı, Türkiye’yi vbölgemizi rahatlatacak ciddi kararlar alabileceğimizi ümit ediyorum.
RTE: Sn. Putin, Rusya’dan hep sıcak dostluk ve elimizi güçlendirecek yardım gördük. Bu konudaki şükranlarımızı arz etmek bir borç. Çok önemli bir süreçle karşı karşıyayız; haklısınız. ABD ziyareti biraz daha önümüzü netleştirdi.
PUTİN: ABD’nin bölgemizle dünyayla ilgili stratejilerini biliyorsunuz. Bu stratejiler Türkiye’de TSK, Dışişleri Bakanlığı vdiğer siyasal merkezlerce tepki ile karşılanıyor. Sn. Başbakan sizin de ABD politikalarına karşı reaksiyon içersinde olduğunuzu biliyoruz. Bu konuda her iki ülkenin derinlikli görüşmeler yapması çıkarlarımıza olacak. Irak’taki ABD politikaları orta vuzun vadede İran, Suriye ve Türkiye’nin toprak bütünlüğünü bozacak. Bu tür askeri ve politik sonuçlar Avrasya coğrafyasını yeni bir savaş alanı haline dönüştürecektir. Biz bugün başta Kafkaslar; Irak; İran, Mavi Akım, Kıbrıs, Türki Cumhuriyetler, ABD, NATO, terör, AB ve Çin gibi konular üzerinde ortak bir strateji geliştirebilir miyiz, bir cephe oluşturabilir miyiz arayışı içinde olacağız.
RTE: Sn. Putin; Türkiye hem bir yol ayırımında; hem de değil. Bölgesel gelişmeler ABD’nin politikaları, AB’nin istekleri ülkemizin içindeki devletsel, etnik (Türk milliyetçiliğini kastediyor) ve dini odaklar; bağımsız, akılcı bir politika takip etmemizi engelliyorlar. Hem çok zor durumdayız, hem de iyi işbirliği ve stratejik imkanlara sahibiz. Böyle bir durum bazen açmaz olabiliyor. Biz de siyasi bir açmazla karşı karşıyayız. Bu ortak gündem üzerinde çok çalışmamız gerekecek. Ama hiç bir zaman ABD faktörünün oluşturduğu presi aşarak rahat hareket edemeyeceğiz.
PUTİN: Siyasal nezaketsizlik olarak algılamayın ama siz vhükümetiniz; ABD ile aynı terminolojiyi kullanıyorsunuz. Fakat ABD; AK Parti iktidarından biliyoruz ki şikayetçi. Ayrıca Türkiye’nin içinde ABD ile ilişkilerinizden dolayı çok eleştiriliyorsunuz. ABD Avrasya’da zayıftır. Bu sebeple Irak’ı işgal etti. Bu sebeple Afganistan’da. Sırada Türkiye, Pakistan, Azerbaycan, Özbekistan, Kırgızistan var. Buralardaki yönetimlerin kendine sadık olmasını, askeri operasyonlarına karşı çıkmamasını vaskeri varlığına üs sağlamasını isteyecek. Gürcistan vUkrayna hamlelerine yenilerini ekleyecek. Ama biliniz ki, ABD gerçekten çok güçlü değil. Bu gerçeği görürseniz gelecek yıllarda ülkelerimizin birlikteliğinden büyük güç elde edebiliriz. Böyle bir düşünceye açık olup olmadığınızı çok merak ediyorum. Şayet bu düşünceye açıksanız bu günkü görüşme tarihi bir toplantının adı olacaktır.
RTE: ABD ile benim ve ülkemin ciddi sorunları olduğu, politikalarımızın uyuşmadığı, çıkarlarımızın çatıştığı doğru. Ama Türkiye-ABD ilişkileri çok eski ve bu ilişkilerin tarihine nüfuz edemedik. Çok değişik yerleşimleri var; TSK’nın ve Devlet sistemimizin içinde. Bağımsız hareket etme imkanım neredeyse yok. ABD beni şahsen istemez ise yapabileceğim çok fazla bir şey yok.
PUTİN: Yahudi lobisi vyönetimdeki neo-con’ larla ilişkilerinizin iyi olduğunu biliyoruz. Bu ilişkiler pozisyonunuzu koruyacak kadar derin değil mi?.
RTE: ABD’nin veya “neo-con”ların baktığı bunlar değil. Devlet ve ordu; “biz bu başbakanla çalışmak istemiyoruz” derse, bir şansım olduğunu ve olacağına inanmıyorum. Aslında bu noktada kara bir alan var. ABD’nin partime desteğini inkar etmemin bir anlamı yok ama bunun bir garanti de sağlamadığını görmek gerekiyor. Partimin içinden bana alternatif arayabiliyorlar. Aslında bireysel olarak kendi politik geleceğim ve partimin devamından hem siz hem de ben şüphe içindeysek, görüşeceğimiz her şey dış politika sohbetine dönebilir. AB konusu mesela; orada AB bize yanlış yaptı. Kamuoyuna karşı yalan söylüyoruz. Kıbrıs’ta taviz verdik. Kürtlerle ilgili konularda ABD ve Ordu ile çatışıyoruz.

GÜL, BAŞBAKAN OLABİLİR

PUTİN: Sn. Erdoğan; tüm sorunlarınızı biliyoruz. Burada ortak hareket etmek mümkün. Rusya size çok büyük destekler sağlayabilir. ABD ile yavaş yavaş arayı açarken, Rusya ( vbelki İran, Çin; Almanya ) ile de başka bir süreci realize etmenin yollarını bulur ve bir cephe oluşturabiliriz. Türkiye’nin jeopolitik durumu, Rusya’nın enerji ve savunma sanayindeki teknolojik imkanları, İran ve rk Cumhuriyetlerinin petrol ve doğal gaz kaynakları ABD’yi durduracak cepheyi oluşturmamızı sağlayabilir.
RTE: Bunu bizim Dışişleri ile müzakere etmek gerekir. Partimde Abdullah Gül’le konuşmam şart. Ordu bu işe nasıl bakar; ABD bu çabayı ne kadar kısa zamanda önler bilmiyorum.
PUTİN: Biz zaten geçmişte ordu ile bir temas sağladık. Ordu’nuz ABD’nin Türkiye vAvrasya stratejisinden çok rahatsız. ABD, Avrasya’ya askeri anlamda da yerleşmek istiyor. Ama ABD için artık süreç tersine dönüyor. Güçlü değil. 2015’ten itibaren Birinci Dünya Savaşı öncesi nasıl bir ABD varsa öyle bir ABD ile karşı karşıya kalacağız. Bu konuyu ordu ile götürmek lazım. Mesela Kara Kuvvetleri Komutanı ABD’ye çok muhalif. Avrasya’daki birlik tezlerine sıcak. Abdullah Gül, İngilizler ve ABD ile iyi ilişkilere sahip. Sizin de ifade ettiğiniz gibi sizden sonra parti içi bir darbe ile o genel başkan ve başbakan olabilir. Eğer çok özel konulara girdimse beni bağışlayın ama burada güçlü bir lider olarak inisiyatif alıp konuyu Türkiye’nin bekasına getirip herkesi ikna edebilirsiniz.
RTE: Sn. Putin; bahsettiğiniz her husus çok ciddi.
PUTİN: Bu bir Yalta Toplantısı işlevi görebilir. Çok jeopolitik bir konu. Fakat askerleri ikna etmedeki başarınızı biliyoruz. Komuta kademelerine hakimiyetinizi vbu hakimiyeti korumaktaki ustalığınızı izledik.
RTE: Medya, ordu, iş dünyası bize tabi imiş gibi görünüyor. Ama açıkçası ordunun nasıl davranacağı kestirilemez. Ben mevcut komuta kadememizin de her şeye hakim olduğuna inanmıyorum.
PUTİN: Sn. Erdoğan; güçlü vzayıf yönlerinizi biliyoruz. ABD’nin Rusya kadar bilgiye sahip olmadığını söyleyebilirim.
RTE: Tam olarak ne demek istiyorsunuz.
PUTİN: Eğer ABD’yi de tatmin etmeyen politikalarınız devam edecek olursa; iktidarınız -bizim tespitimize göre- çok uzun sürmeyecek. Ayrıca ekonominizin kırılganlığı devam ediyor. Bu ise İMF’nin ve Dünya Bankası’nın yani dolaylı olarak ABD’nin sisteminizi içeriden ele geçirmesi anlamına geliyor. Eğer yakınlarda bir ekonomik kriz çıkarsa ki Eylül ve Ekim aylarında ( isteseniz de önleyemeyeceğiniz ) bir kriz çıkabilir. Bu sizin ve tüm bakanlarınızın bir yargı sürecine –yüce divan dediğiniz süreç- girmesi anlamına gelecektir. Duyumlarımız bu yönde.
RTE: Aynı endişe bende fazlasıyla var. Hatta bazı paşalar bize destek verdi diye de Divan-ı Harbe gidebilir değerlendirmeleri son zamanlarda artarak yayılıyor.
PUTİN: IMF’nin, Dünya Bankası’nın, ABD’nin vonların arkasındaki güçlerin taktiğini biliyorsunuz. Kredi derecelendirme kuruluşları, uluslararası finans çevreleri, medya vdanışmanlık kuruluşları sıcak para vkredi notunuz ile oynasalar aniden krize giriyorsunuz. Biz’de, Arjantin’de, Uzak Doğu’da vTürkiye’de böyle yaptılar; biliyorsunuz. Yani siz onlar için değişmez bir oyuncu değilsiniz.
RTE: Haklısınız. Oyunu böyle oynuyorlar. Ama şimdi Rusya’nın bu kuvvete karşı koyabileceğini mi söylüyorsunuz.

ÇİN & RUSYA YAKINLAŞMASI

PUTİN: Şu anda çok güçlüyüz. ABD’nin zayıf yönlerini biliyoruz. Çok büyük bir avantajla karşı karşıyayız. Bunu değerlendirmek gerek.
RTE: Sn. Putin; beni heyecanlandırıyorsunuz. Ama bu konuları benim; ekibimle enine boyuna tartışmam gerek. Siz gerçekten çok hazırlıklısınız.
PUTİN: Sn. Erdoğan; siz de öyle. Çin vRusya yakınlaşmasını izliyorsunuz. Bu yakınlaşmayı katkıda bulunacak ülkeler var. ABD’nin Türkiye’ye, Irak’a, Suriye’ye, Mısır’a, Körfez Ülkeleri’ne, Pakistan’a, Gürcistan’a, Azerbaycan’a yerleşme vJaponya vAlmanya’yı bir araya getirmeme stratejisi iflas ederse coğrafyamızın, petrol, doğalgaz vdiğer yeraltı vüstü varlıkları ile yeni ABD olmaması imkansız. Çin’i, son zamanlardaki Moskova vSt. Petersburg’u gördünüz; biliyorsunuz. Hepimiz hem tehdit altında hem de yeni bir dönemin kapısındayız.
RTE: Kıbrıs konusunda çok zor durumdayız. Devletin bazı birimleri ve ordu bizi zorluyor. Kıbrıs’ın tanınması yönünde ağırlığınız olan ülkeler üzerinde bir baskı oluştursanız...
PUTİN: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin varlığını sürdürmesi Türkiye’nin varlığını sürdürmesi demektir. Sn. Erdoğan, Kıbrıs konusunda çok yanlış davrandınız. Kaybetmek üzeresiniz. Bizim sağlayacağımız destek kayıpları telafi edemez. Bizim kaynaklarımız; devletinizin bu konuyu vatana ihanet çerçevesinde değerlendirdiğini, ama AB vABD baskısından hükümetinize vşahsınıza yönelik hukuki girişimlerde şimdilik bulunmadığını söylüyor. Sizin yerinize olsam AB vKıbrıs konusunda yavaş davranırdım. Ama yine de ABD’ye karşı bir cephe oluşturmak adına Türkiye ile Kıbıs konusunda aynı çizgide durabiliriz.
RTE: Bu adımınızı karşılıksız bırakmayız.
PUTİN: Konuştuğumuz hususlarda çalışma grupları oluşturmalıyız.
RTE: Dediğim gibi bu konuda resmi ortamda geniş bir alan yok. Önce gayri resmi olarak bu konularda çalışmak; sonra da bunu Dışişleri’nin, Ordu’nun ve Hükümet’in önüne getirmek uygun olur.
PUTİN: Ordu’da Kara Kuvvetleri’nden bize sıcak yaklaşım olduğunu söylemiştim. Hüseyin Kıvrıkoğlu dönemindeki eğilim devam etse; siz de iş dünyasındaki bağlantılarınız arcılığı ile bazı paşaları etkileseniz işimiz kolaylaşır.
RTE: Sn. Putin, bu girişim mayınlar üzerinde yürümek gibi.
PUTİN: Bazı riskler alınabilirse hem ülkelerimiz hem de bizler tarih için olumlu malzemeler hazırlamış oluruz. Bilmelisiniz ki yeni dönem hem Türkiye için hem Rusya için doğru stratejiler izlenir vuygun ittifaklar kurulursa büyük fırsatlar vadediyor. Aksi takdirde de bölgemizdeki tüm devletler petrol venerji kaynaklarından kaynaklanan tehditler yaşayacak. Bu bağlamda mesela Irak konusunda ortak politika izlememiz lazım. Irak bölünürse bu tüm coğrafyayı etkiler. Ayrıca Irak’ın ABD’nin tam kontrolünden kurtulması gerekir.
RTE: Irak giderek tüm ülkelerin kontrolünden çıkıyor. Bu hızla devam ederse petrol girdabı küresel aktörleri oradaki rekabete çeker ve bölge savaş alanına döner. Bu konuda özellikle PKK terörü Türkiye’yi çok rahatsız ediyor.
PUTİN: İsrail’in Gazze’den çekilme planını nasıl karşılıyorsunuz?
RTE: Çok olumlu!
PUTİN: İsrail’in bu hamlesinin küresel kaosu tetikleyici ve terörün ivmesini artırıcı bir boyutu olacağını düşünüyoruz. İşgal ve insani boyutu dikkate alarak düşünüldüğünde İsrail bizim de desteklediğimiz olumlu bir karar aldı. Ama bu kararın sonuçlarının ABD’nin Avrasya politikasına hizmet edeceğini görmek de bir gereklilik. Filistinlilerin elde ettiği sonuç sevindirici ama ABD bölgemizdeki çok etnikli ülkeleri bu sonuçtan sonra terör olgusu ile bölünmeye ya da kendi kurguladığı Irak türü federal yapılara dönüştürmek için hızlandırılmış bir uğraş içinde olacaktır. ABD küçük devletler çağı başlatmak istiyor. Şehir devletleri çağı da denebilir buna. Bir sürü ABD’ye bağımlı ülke.

RTE: ULUS DEVLETE KARŞIYIM!

RTE: Çok tehlikeli bir iş olur bu. Kimse buna hazır değil.
PUTİN: Sn. Erdoğan; bu nedenle terörle ilgili konularda daha çok işbirliği yapmalıyız. Türkiye Kafkaslar’daki bir çok muhtar devletin toplulukları ile akraba. Rusya’nın içinde müslüman nüfus önemli oranlara ulaşmış durumda. Türk vMüslüman muhtar cumhuriyetler var. Şimdilik bir çoğunda ayrılma isteği vterör yok. Ama önümüzdeki dönemde olabilir. Bu konuda işbirliği içinde olmak çok önemli.
RTE: Bu konuyu partimde ve hükümette konuşmak zorundayım. Ben bireysel olarak ulus-devlet kavramına karşıyım. Ama İslami bir yaklaşım sorunları çözebilir.
PUTİN: Sn. Erdoğan; bu sözünüzü teröre destek olarak almak mümkün. Bu konuda bireysel görüşler değil barışa, rasyoneliteye vbirlikte yaşam kültürüne hizmet etmeye ihtiyaç var. Aksi takdirde küçük devletçikleri savunmasız olmalarından dolayı sömürüye açık hale getirmiş olursunuz. Sn. Erdoğan çok korktuğunuz komünizm vahşi kapitalizmin tatbikinden doğdu.
RTE: Yanlış anlaşılıyorum. Biz parti ve hükümet programında üniter devlet ve millet yapısına vurgu yaptık.
PUTİN: Sn. Erdoğan her ikimizde şark kurnazlığını biliriz. Biz, partinizde vhükümette “ümmetçiliğin” hakim ideoloji olduğunu biliyoruz.
RTE: Sn. Putin; teröre, etnik, dinsel ve bölgesel milliyetçiliğe karşı olduğumuzu söylüyoruz.
PUTİN: Uygulama sözünüzü destekliyor mu? Bu konuda Türkiye’de şüpheler hayli yüksek.
RTE: Bu konuda farklı düşünüyoruz Sn. Putin!
PUTİN: Sn. Erdoğan; bu görüşme daha önce söylediğim gibi Yalta toplantısı kadar önemli olabilir. Çok kritik bir süreç başlıyor; dünya için, Rusya için, Türkiye için. Bu sürecin SSCB’nin yıkılmasından daha önemli olduğu söylenebilir. Doğru yerde, doğru devletler, doğru ittifaklar yapabilirlerse dünya yeni kan vgözyaşı trajedileri ile karşılaşmaz.
RTE: Bunu ben de arzu ediyorum.
PUTİN: Mavi Akım; yani ülkelerin birbirine artan bağımlılığı, Türkiye’nin enerji yollarının kesiştiği venerji üssü olma stratejisi ile örtüştürülürse önümüzde iyi ufuklar var demektir. Mavi Akım projesinin askeri, siyasi, ekonomik, jeopolitik, kültürel vdini derinliklerinin oluşturulması gerekir.
RTE: Sn. Putin; ben bu konuda daha önce söylediğim gibi sizin kadar hazırlıklı değilim. Mavi Akım konusunda Rusya ve Türk şirketleri arasındaki anlaşmaların iç piyasadaki fiyatlara tesiri bizim öncelikli konumuz oldu. Türkiye’nin zarara uğratıldığına inanıyorduk.
PUTİN: Olayın şirketler boyutunu bırakalım; global politika vglobal enerji eğilimlerine bakalım. Türkiye’deki enerji fiyatları mikro bir husus vseçimlerle ilgili bir konudur. Mavi Akım’ın arka planına; yani ücretlendirme stratejilerine hükümet vparti olarak son dönemde vakıf oldunuz. Bireysel vdevletsel anlamdaki imkanlar umarım sizi hayli sarsmıştır.
RTE: Gerçekten çok büyük avantajlar var.

ABD’Yİ SATMAYA HAZIRIM?!

PUTİN: Şimdi bu hususu devletler bazında düşünmek gerekiyor. Siz buna hazırlanırsanız daha farklı işbirlikleri gelişecektir. Rusya Türkiye ile ilişkilerinin boyutunu farklılaştırmak istemektedir. Bunu sizinle yapabilmeyi ümit ediyoruz.
RTE: Buradaki bu kapsamlı konuları görüşmek için ben de çok hazırlıklı olsaydım enteresan bir tablo oluşabilirdi. Sn. Putin genelde aynı düşünüyoruz. ABD konusunda benim bireysel ve Türkiye’nin devletsel endişeleri var.
PUTİN: ABD’nin sizi gözden çıkardığı söyleniyor. Buna ne kadar inandığınızı bilmek bizim için önemli.
RTE: Sn. Putin; siz de iyi bilirsiniz ki, bu konu sadece benim kontrolümde değil. ABD’nin mevcut meclis tablosu karşısında yapabileceği çok fazla bir şey yok. Gözden çıkarsa bile AK Parti’nin alternatifi oluşmadı. Bu partimin elini güçlendiriyor, ama partinin akibeti hakkında bir şey söylemek zor. Türkiye’de her an her şey olabilir.
PUTİN: Meyve ihracatında yaşadığınız Akdeniz Sineği sorunu konusunda ne düşünüyorsunuz? Bizim izlenimimiz bir ihracat sorunu olmasının hükümeti fazla rahatsız etmediği yönünde.
RTE: Olayın üretici boyutunda yaşananlar hükümeti rahatsız ediyor. Ancak tüketicinin düşük fiyatla ürün alması da yine hükümetin ve AK Parti’nin başarı hanesine kaydediliyor. Sayıca az üreticilerin şikayetini sayıca çok tüketicilerin memnuniyeti bastırıyor.
PUTİN: İlginç bir politik paradoks.
RTE: Evet.
PUTİN: Ama bu tür paradoksların kullanım süresi çok kısa, sonuçları ise tahrip edici olabiliyor. Rusya’ da biz bunu çok yaşadık. Özellikle komünizm döneminde...
RTE: Sn. Putin; ABD’ye karşı bir alternatif üretimi konusunda bizim parti olarak ideolojik bir azim ve araştırmamız her zaman oldu; olacak da. Ben hem bireysel olarak, hem ideolojik olarak, hem de ülke olarak bu arayışa sıcak yaklaşıyorum.
PUTİN: Ülkenizde yaşayan insanların bilinçaltlarında tarihten gelen bir Rus vKomünizm korkusu olduğunu biliyorum. Bu konuyu yenmek ilk işimiz olmalı.
RTE: Bu konuda Rusya’ya daha çok iş düştüğünü söylemek gerekiyor.
PUTİN: Zihinsel alışkanlıklarımız bu konuda bir başka engel. Bu engelleri aşabilirsek Rus-Türk ilişkilerinde bir devrim yaşanacaktır demektir. Sn. Erdoğan bu ilişkilerdeki bireysel fırsatları da daima göz önünde bulundurmamızı özellikle istiyorum. Fakat ABD ile bireysel vpartisel ilişkileriniz bizim için hala bir soru işareti olmaya devam edecek. Bu soru işaretlerini sonlandırmak size düşüyor.
RTE: ABD konusunda bir zihin karışıklığımız var. ABD’ye güvenilmeyeceğini biliyorum. Ama bir işbirliği doğdu, devletlere rağmen. Şimdi de devletlere rağmen bozulan bir işbirliğimiz var. Dün Ilımlı İslam’ı destekleyenler şimdi mesafeli davranıyorlar. Sanki ABD-Türkiye ilişkilerine geleneksel renk hakim oluyor gibi. Bu süreç böyle devam ederse Ak Parti oyunun dışında kalır. Açıkçası ben de ABD’nin şu anda AK Parti vşahsım hakkında iyi düşünmediğini biliyorum. Bu düşünce işimizi kolaylaştıracak Sn.Putin.
PUTİN: Birçok konuda net olmadığınızı görüyorum; Sn. Erdoğan...
RTE: Bu konuda haklısınız.
PUTİN: Türkiye hızlı bir özelleştirme sürecine giriyor. Önemli özelleştirmeler yapacaksınız. Tüpraş vErdemir özellikle ilgilendiğimiz özelleştirmeler. Erdemir üzerinde çok duruyoruz. Bu konuda işbirliği yapabiliriz. Rus şirketleri ilgi duyuyor. Onların önemli isimlerini sizinle tanıştırmak istiyorum; uygun görürseniz.
RTE: Memnuniyetle. Özelleştirmede iyi rakamlar yakalamak istiyoruz.

“TAMAMEN DUYGUSAL” TEKLİF

PUTİN: Çok özel anlaşmalar üretilebilir. Mavi Akım’da olduğu gibi özel avantajlar sağlanabilir!
RTE: Anlıyorum; bunları değerlendirmek isterim! Bu konuda hükümetteki ve iş dünyasındaki bazı arkadaşlarımızla daha geniş kapsamlı görüşmeler yapılabilir. Öngörüşmeleri yapan bir ekipten bahsedildi. Bu konuda Maliye Bakanı öncülüğünde bir program oluşturulmuştu. Rus sermayesini Türkiye’ye çekelim diye. Fethullah Hoca ekibi, eski Mavi Akım ekibinden isimler, bazı eski politikacılar bize değişik tekliflerle geldiler.
PUTİN: Bunların hepsini değerlendirmek bugün mümkün. Ayrıca GSM şirketi Türkcell’e bir Rus firması ortak olmak istiyor. Ekonomi bürokrasisinin engel çıkarmaması bizi sevindirecek. Rus sermayesinin Türkiye’ye girmesi için iyi bir yol Türkcell.
RTE: Türkcell konusunda bürokrasinin ve devletin güven sorunu oluştu. Ayrıca bir bakanımızla görüşülerek; konuyu gündeme getirdiler. Rus firmaları yanlış isimler üzerinden Türkiye’ye girmek istiyorlar.
PUTİN: Sıcak yaklaşımlarla iş yaparsınız. Ben bu konuda adı geçen Bakan’ın (Kürşat Tüzmen) yaklaşımlarının olumlu olduğunu duydum. Bazı özelleştirme operasyonlarında size yakın isimlerin Araplar vYahudilerle birlikte hareket etme arayışları içinde olduğunu gördük. Türkcell konusu önemli. Partner değiştirmek gerekiyorsa bu yapılabilir.
RTE: İşler bu yaklaşımla kolaylaşır.
PUTİN: Daha yakın ilişkiler geliştirmek gerekiyor. ABD’yi, IMF’yi tolere etme girişimlerinizde Rus sermayesi vetkileyebileceğimiz diğer sermaye gruplarını gözönünde bulundurmanız elinizi kuvvetlendirecek. Rusya’da büyük işler yapan gruplar var. Onlarla ilişkilerinizin son dönem sorunlu olmaya başladığını görüyoruz.
RTE: Bir çoğu siyasal devamlılığımız olmadığını düşünüyor.
PUTİN: Biz sizi vhükümetinizi total olarak destekleyebiliriz. Bu tüm sıkıntıları giderir. İlişkilerimizi incelerseniz Türkiye’ye zor zamanlarında hep yardımcı olduk.
RTE: Sn. Putin bundan eminim. Ben bireysel olarak Rusya ile ilişkilerin ABD ile ilişkilerden daha iyi gideceğine eminim. Bu konudaki tüm fırsatları değerlendireceğim.
PUTİN: Bireysel olarak ne yapacağınız konusundaki zihin karışıklığınız bizi endişelendiriyor. Zayıf bir profil veriyorsunuz. ABD’yi tümüyle silip atamazsınız. Ama bir çok yöntem kullanılabilir uluslararası ilişkilerde. Bazı yöntemler de birlikte bulunabilir.
RTE: Tabii ki; Sn. Putin. Bir günde bu kadar önemli konuları ele almamız zor. Bugün ABD’ye ekonomik ve siyasi bir alternatif oluşturma konusunda bir mutabakat oluşturalım. Bunun yanında Irak ve Kıbrıs’ta birlikte hareket edelim. Kafkaslar, Türk Cumhuriyetleri, Ermenistan kaynaklı sorunlarda biraz daha çalışalım. Bu birden köklü değişimler yapabileceğimiz bir husus değil. Bu konuda bizi anlayışla karşılayın. Zamana ve detay çalışmaya ihtiyacımız var.
PUTİN: Haklısınız. Peki bugün bizim Alfa Şirketinin Türkcell’le ortaklığı vErdemir’in özelleştirilmesi konusunu bir karara bağlasak iyi olacak. Önce Alfa’nın sahibini toplantıya alalım. Sizin Türkcell’le ilgili olarak bireysel bir talebiniz var mı?
RTE: Önce Alfa’nın sahibini dinleyelim. Bizim Bakan’la ve Karamehmet’le hangi konularda anlaştıklarını görelim. Edindiğim bilgiler anlaşmaya müdahalenin kaçınılmaz olduğu yönünde.
PUTİN: Bu toplantıya katılacak Alfa’nın sahibine telkinlerinizi visteklerinizi şimdi iletmeyecek misiniz?
RTE: Ağustos ayı içerisinde Alfa ile bir görüşme daha yaparız. Erdemir konusunu da Ağustos’ta kararlaştırırız.
PUTİN: Nasıl olacak?
RTE: Çok gizli bir görüşme yapılabilir. İki günlük bir çalışma ile çok kapsamlı bir görüşme yapılır. Bunu Antalya’da ya da İstanbul’da yapabiliriz. Ya da ben iki günlüğüne tekrar Soçi’ye gelebilirim.
PUTİN: Tamam o halde.... Alfa ile tanışalım. Sn. Erdoğan bu görüşmeyi bir başka ortamda yapalım. Daha sonra Erdemir özelleştirmesi vSavunma Sanayi ihaleleri için iki ayrı grupla daha görüşelim.
RTE: Hay hay...
29 Aralık 2005
Hayrullah Mahmud
...
Arşiv'den (25 Mayıs 2012) KİTAP Özeti
Kitabın adıStaretjik Vizyon / Amerika ve Küresel Güç Buhranı
http://www.kitapyurdu.com/kitap/default.asp?id=601854
Yazarı: Zbigniew Brzezinski
Çevirenler: Sezen Yalçın, Abdullah Taha Orhan
TİMAŞ Yayınları
I. Baskı: Mayıs 2012
234 sayfa
16 TL
(…)
Arka Kapak: Stratejik Vizyon, ABD başta olmak üzere Batı dünyasının çöküşe geçtiğine ilişkin tezlere yönelik bir cevaptır. Kitap özetle; başta ABD olmak üzere Batı dünyasının kuvvetli çöküş emareleri gösterdiğini, bu duruma ABD ve Batı içerisinden basiret ve dirayetli bir müdahale olmaması halinde bu öngörünün gerçeğe dönüşebileceğini, fakat ABD’nin dünya liderliği sona ererse yerini dolduracak gerçek bir küresel süper gücün varolmadığını, bu sebeple ABD’nin küresel liderlik vazifesini yerine getirmemesi halinde, 2025 sonrası dünyanın çok daha kaotik ve çatışmalarla sarsılan bir yer haline geleceğini dile getirdikten sonra, bunu engellemek adına ABD’nin önce içindeki yapısal sorunları çözmesi ve Avrupa’yı da daha canlı hale getirmesi, ardından da Çin başta olmak üzere yükselen Asyalı güçlerle hem dengeleme hem de anlayışa dayalı sürdürülebilir bir ilişki kurması gerektiğini savunmaktadır. Küresel dünyaya bütüncül ve güncel bakış açısıyla başta konu ile ilgili kimselerin gözden kaçırmayacağı bir eser niteliğindedir.
(…)
Sayfa 8:
1- Küresel güç dağılımının Batı’dan Doğu’ya kaymasının sonuçları nelerdir?
2- Amerika’nın küresel cazibesinin azalmasının sebebi nedir?
3- Amerika’nın, küresel üstünlük konumundan düşmesinin olası jeopolitik sonuçları nelerdir?
4- 2025’in de ötesine baktığımızda, yeniden güç kazanan Amerika, uzun vadeli jeopolitik hedeflerini nasıl belirlemelidir ve geleneksel Avrupalı müttefikleri ile birlikte, daha büyük ve daha kuvvetli bir batı inşa etme projesine Türkiye ve Rusya’yı nasıl dahil edebilir? Aynı zamanda Amerika, Doğu’da Çin’le yakın işbirliği kurmak isterken, Asya’da yapıcı bir rol oynayabilmek için Çin merkezli bir siyaset izlemeden ve Asya çatışmalarına karışmadan nasıl bir denge kurabilir?
(…)
Sayfa 15:
Yirmi yıl sonra Amerika’nın önde gelen küresel konumu zayıflar gibi görünürken, Avrupa Birliği’nin siyasi olarak ciddi bir küresel oyuncu olarak ortaya çıkacağını pek az kişi tahmin ediyordu.
(…)
Sayfa 22:
Başkan Roosevelt’in, Doğu haritasını işaret ederek ustaca ortaya koyduğu gibi; “İran petrolü sizindir. Irak vKuveyt petrollerini paylaşıyoruz. Suudi Arabistan petrolleri ise bizimdir.” İşte böylece Amerika’nın, Orta Doğu bölgesinde sancılı siyasi varlığı başlamış oldu.
(…)
Sayfa 31:
Amerika hala rakipsizdir!”
(…)
Sayfa 49:
AMERİKAN RÜYASININ SÖNMESİ
(…)
Sayfa 52:
Amerikan Anayasası’nı hazırlayanlar (utanç verici bir şekilde köleliği yasaklamasalar da) insanın “devredilmez haklarıyla” ilgili ortak temel varsayımları koruyan bir siyasi sistem inşa ederek, bu idealizmi anayasaya dahil etmeye çalıştılar.
(…)
Sayfa 60:
Krizden kısa bir süre sonra Almanya Şanşölyesi Angela Merkel’in, ABD Kongresi’nde (3 Kasım 2009) yaptığı bir konuşmada “Amerikan rüyası”nı ve ona olan “tutkulu” bağlılıklarını hararetle anlatması son derece dikkat çekiciydi. Amerikan sistemini “herkesin bireysel çabayla istediği yere gelebilmesi için başarı fırsatı” olarak tanımladı ve Amerikan sisteminin doğasına işaret ederek büyük bir inançla şunları ekledi: “Hayatta özgürlüğün gücü kadar bana ilham ve pozitif enerji veren başka bir şey yoktur.”
(…)
Sayfa 61:
ABD’nin en önemli ve giderek daha tehlikeli boyutlara ulaşan dezavantajlarının altı kritik boyutu vardır:
Bunlardan ilki Amerika’nın biriken ve nihayetinde sürdürülemez hale gelen ulusal borçlarıdır.
(…)
Sayfa 62:
Amerika’nın ikinci temel dezavantajı, kusurlu finansal sistemidir. Bu sistemde çifte zayıflık mevcuttur. İlk olarak bu kadar riskli vkendini olduğundan daha büyük gören bir sistem yalnızca Amerikan ekonomisini değil dünya ekonomisini tehdit eden bir saatli bombadır. İkinci olarak, (açgözlü Wall Street spekülatörleri) ahlaki tehlike üretmektedir.
(…)
Sayfa 64:
Üçüncü olarak, artan gelir eşitsizliği, durgunlaşan sosyal hareketlilikle birleştiğinde, etkin bir AD dış politikasının sürdürülebilmesi için gerekli iki koşul olan toplumsal uzlaşma ve demokratik istikrar için uzun vadeli bir tehlike oluşturmaktadır.
(…)
Sayfa 66:
Amerika’nın dördüncü dezavantajı, çürüyen ulusal altyapısıdır.
(…)
Sayfa 67:
Amerika’nın beşinci büyük güvenlik açığı, dünya hakkında son derece cahil bir halka sahip olmasıdır.
(…)
Sayfa 68:
Beşinci ile bağlantılı olan altıncı dezavantaj, Amerika’nın giderek tıkanmış ve son derece hizipçi siyasi sistemi.
(…)
Sayfa 69:
Daha önce de belirttiğimiz üzere, Amerika’nın “fırsatlar ülkesi” olarak, geleneksel ününe rağmen, Avrupa’nın toplumsal eşitlik ve hareketlilikle Amerika’dan daha yüksek oranlara sahip olduğu bir gerçektir.
(…)
Sayfa 71:
Amerika’nın Kalan Güçleri
Amerika’nın hayati varlıklarından ilki genel ekonomik gücüdür. Amerika hala dünyanın açık ara en büyük ekonomisi olma özelliğini sürdürmektedir.
(…)
Sayfa 74:
Amerika’nın ekonomik başarısını sağlayan ikinci avantajı; girişimcilik kültürünün getirdiği teknolojik, yenilikçi cesareti ve yüksek öğretim kurumlarının üstünlüğüdür.
(…)
Sayfa 75:
Amerika’nın üçüncü avantajı, özellikle Avrupa, Japonya ve Rusya’ya kıyasla nispeten güçlü demografik temelidir.
(…)
Sayfa 76:
Amerika’nın dördüncü avantajı, tepkisel seferberlik kapasitesidir.
(…)
Sayfa 78:
Beşinci olarak, bazı büyük güçlerin aksine Amerika, eşine az rastlanır biçimde güvenli, doğal kaynak zengini, stratejik olarak elverişli bir coğrafyaya ve milli birliğini sağlamış, ciddi bir etnik bölücülük tarafından kuşatılmamış nüfusa sahip olmanın avantajına sahiptir.
(…)
Sayfa 78:
Amerika’nın altıncı önemli avantajı ise – insan hakları, bireysel özgürlük, siyasal demokrasi, ekonomik fırsatlar gibi – genel olarak halk tarafından kabul görmüş ve yıllar içinde ülkenin küresel duruşunu ileri taşıyan değerleridir.
(…)
Sayfa 79:
Yukarıda anlatılan altı temel avantaj Amerika’ya, tarihsel yenilenmesi için ihtiyaç duyduğu sıçrama tahtasını sağlayabilir.
(…)
Sayfa 83:
2010 yılına gelindiğinde, Afgan ve Irak savaşları Amerikan tarihinin en uzun savaşları arasında sayılıyordu.
(…)
Sayfa 83:
Irak savaşı Başkan Bush’u daha çok heyecanlandırdığından, Afganistan’daki savaş yedi yıl boyunca görece olarak ihmal edilmiştir.
(…)
Sayfa 84:
ABD’nin Büyük Savaşlarının Süresi
(Mart 2011 itibariyle, aylar halinde (*) aktif bir savaşı ifade eder)
Afganistan (*): 112
Vietnam: 102
Bağımsızlık Savaşı: 100
Irak (*): 96
İç Savaş: 48
İkinci Dünya Savaşı: 45
Kore: 37
İngiltere (1812): 32
Filipin Ayaklanması: 30
Meksika: 21
Birinci Dünya Savaşı: 20
İspanya: 3
Irak (1991): 2
(…)
Sayfa 85:
Bu iki savaşı da “İslami cihat” başlığı altında toplayıp, “terörle savaş”ı ABD’nin askeri taleplerinin gerekçesi olarak sunmak, Amerikan halkının 11 Eylül öfkesini yalnızca gerçek faillere değil, diğer İslami gruplara karşı da seferber etmeyi kolaylaştırdı. İleride Başkan’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı olacak olan Condolezza Rice’ın tabiriyle Amerika’ya karşı tehdit oluşturan “mantar bulutu”; kamuoyunu, yeni belirlenen ve çok kapsamlı bir hedefe karşı harekete geçirmek için uygun bir sembol haline geldi.
(…)
Sayfa 87:
Gerçek şu ki, yabancı güçlerin baskısıyla gerçekleştirilmiş ve derin dini inançlardan kaynaklanan yüzyıllık geleneklerle çatışan modernleşme reformlarının, uzun süreli ısrarlı bir yabancı varlığı olmaksızın devam etmesi pek olası değildir.
(…)
Sayfa 93:
AMERİKA SONRASI DÜNYA:
2025’TE ÇİN EGEMENLİĞİ YOK
AMA KAOS VAR
(…)
Sayfa 101:
Çinli liderler, küresel liderlik için herhangi bir aleni iddia ortaya koymaktan ihtiyatlı bir şekilde kaçınmışlardır vehala Deng Xiaoping’in ünlü deyişini takip etmektedirler: “Sakince gözlemleyelim; yerimizi sağlamlaştıralım; sakince işleri yoluna koyalım; kapasitemizi gizleyip fırsat kollayalım; liderlik iddiasında değil, tevazu göstermede başarılı olalım.”
(…)
Sayfa 104:
“Uyum kavramı Çin’in barışçıl yükselişinin teorik bir ifadesidir ve adalet, kazan – kazan ve ortak geliştirme kavramları ile birlikte dünyaya yayılmalıdır.
(…)
Sayfa 105:
Gerçek şu ki, Çin’in önemli komşularından hiçbiri – Japonya, Hindistan ve Rusya – Çin’in Amerika’dan boşalacak küresel teorem direği konumunu hak ettiğini kabullenmeye hazır değildi.
(…)
Sayfa 109:
Jeopolitik Anlamda En Fazla Tehlikede Olan Devletler
(…)
Sayfa 110:
Gürcistan
(…)
Sayfa 111:
Rusya’yı motive eden bir diğer düşünce de Avrupa’nın enerji ihtiyacı için güney koridorun, özellikle de Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaşacak olan Bakü – Tiflis – Ceyhan petrol boru hattının Amerika tarafından finanse edilmesi olabilir.
(…)
Sayfa 111:
Tayvan
(…)
Sayfa 113:
Güney Kore
(…)
Sayfa 114:
Belarus
(…)
Sayfa 115:
Ukrayna
(…)
Sayfa 117:
Afganistan
(…)
Sayfa 118:
Pakistan
(…)
Sayfa 119:
İsrail vBüyük Orta Doğu
(…)
Sayfa 121:
Bundan yalnızca otuz beş yıl öncesinde ABD, Orta Doğu’daki en önemli dört ülkeyle kurduğu güçlü ilişkilerden yararlanıyordu. Bu ülkeler; İran, Suudi Arabistan, Mısır vTürkiye’ydi. Bunun sonucu olarak, bölgede Amerikan çıkarları güvendeydi. Günümüzdeyse Amerika’nın bu dört devletin her biriyle ilişkileri büyük ölçüde azalmıştır. Amerika vİran düşmanca bir ilişki içinde sıkışıp kalmıştır; Suudi Arabistan, Amerika’nın gelişen bölgesel politikasına eleştirel yaklaşmaktadır; Türkiye, bölgesel emelleri konusunda Amerika’nın anlayışsızlığı sebebiyle hayal kırıklığına uğramıştır, Mısır’ın ABD’nin İsrail’le ilişkilerine yönelik artan kuşkuları onu Amerika’nın öncelikleriyle zıt bir noktaya düşürmektedir. Kısacası, ABD’nin Orta Doğu’daki konumu açıkça kötüye gitmektedir. Amerika’nın gerilemesi bu konumu ortada kaldırabilir.
(…)
Sayfa 122:
Usame bin Ladin, ABD’ye 11 Eylül terör saldırılarını hazırlayan 2001 tarihli fetvasını haklı göstermek için Amerika’yı “şeytanın” vücut bulmuş hali olarak tanımlar. Amerika’nın El Kaide’nin hedefi haline gelmesi için bir başka gerekçe ise Amerika’nın İsrail’e desteği vSuudi Arabistan’da konuşlanan ABD askeri güçlerinin kutsal İslam mekanlarına yaptıkları iddia olunan saygısızlık olmuştur.  
(…)
Sayfa 125:
Amerika’nın bocalaması halinde Çin ve Hindistan büyük bir çatışmadan kaçınsa bile daha zayıf ülkeler giderek istikrarsızlaşan bir ortamda jeopolitik seçimler yapmak zorunda bırakılabilirler. Kuzey Kore’nin açıkça nükleer silahlanma arayışına girmesi de belirsizliği arttıran bir durumdur.
(…)
Sayfa 136:
Günümüzde internet, uzayın geçmişteki yerini almıştır.
(…)
Sayfa 137:
Günümüzde İran’ın nükleer silah peşinde olması gelecekte Amerika’nın düşüşü ihtimaliyle birleştiğinde, 21. Yüzyılda nükleer silahlanmaya devam edilmesinin potansiyel tehlikeleri gözler önüne serilmektedir, bunlardan bazıları; silahların yayılmasını önleme rejiminin yok olması, yeni ortaya çıkan devletler arasında nükleerin daha fazla yayılması, Rusya, Çin vHindistan’daki nükleer şemsiyelerin uzantıları, bölgesel bir nükleer silahlanma yarışının yoğunluk kazanması vnükleer malzemenin terör örgütleri tarafından çalınması ihtimalidir. Amerika’nın olası bir düşüşü, Amerikan nükleer şemsiyesinin inandırıcılığına dair bir güven krizini körükleyerek nükleer alanı çok derinden etkileyecektir. Başka birçok ülkenin yanı sıra Güney Kore, Tayvan, Japonya, Türkiye vhatta İsrail gibi ülkeler, güvenlik için ABD’nin genişletilmiş nükleer caydırıcılığına sırtını dayamaktadır.
(…)
Sayfa 147:
2025 SONRASI: YENİ BİR JEOPOLİTİK DENGE
(…)
Sayfa 150:
11 Eylül trajedisi, Amerika’nın global hedefine ilişkin kendi görüşünü temelden değiştirdi.
(…)
Sayfa 151:
Avrasya’nın Jeopolitik Belirsizliği
(…)
Sayfa 152:
Her halükarda, Amerika hala nükleer bir İran’ı zapt edebilir durumda.
(…)
Sayfa 154:
Avrasya, Soğuk Savaş’tan sonraki 20 sene içerisinde sürüklendi. Türkiye ve Rusya, Batı için belirsiz birer çevre ülke olarak kalmaya devam ederken Avrupa daha az ölçüde siyasi birlik sağladı.
(…)
Sayfa 155:
İngiltere, AB içindeki özel statüsü vABD ile olan özel bağlantısına sarılmakta. Fransa, Almanya’nın AB’nin birincil gücü olarak yükselişini kıskanmakta vAmerika, Rusya ya da Almanya ile birlikte ortak liderlik için yaptığı periyodik tekliflerle (sınırları belirsiz Akdeniz Birliği liderliği talebini saymıyoruz bile) kendisine özel, seçkin bir rolü aramaya devam ediyor. Almanya, Bismarck tarzı, Rusya ile özel ilişki kavramlarıyla giderek daha fazla oynamakta vbu da kaçınılmaz olarak bazı Orta Avrupalılar’ı, ABD ile en yakın güvenlik bağlarını ileri sürerek korkutuyor.
(…)
Sayfa 156:
Ne var ki, bu, uzun vadeli bir vizyon ve bunu uygulayabilmek uzun vadeli bir strateji gerektiriyor.
(…)
Sayfa 157:
Türkiye’de Jön Türkler Hareketi’nin lideri olan Atatürk tarafından 1921’de dağılmış ve çökmüş Osmanlı İmparatorluğu’nun etnik çekirdeğini oluşturan Türk etnisitesini Avrupa tarzı, seküler bir ulus – devlete, sonradan Türkiye olarak bilinecek devlete dönüştürme kararının ilan edilmesiyle birlikte Avrupa modelli, henüz tamamlanmayan değişim başlamıştı.
(…)
Sayfa 157:
Bu da, AB’nin 2005’te resmi müzakereleri başlatmasına yol açtı. Bazı AB üyelerinin – özellikle Almanya ve Fransa – son dönemdeki tereddütlerine rağmen, Türkiye’nin üyeliği, jeopolitik bir realitedir, zira kendine özgü Batı tarzı bir Türk demokrasisi, eğer sadece NATO’ya değil, Batı’ya da sağlam bir şekilde bağlanırsa, Avrupa’yı istikrarsız Orta Doğu’dan koruyan bir kalkan haline gelebilir.
(…)
Sayfa 159:
Yüzyıldan fazla bir zaman önce çığır açan jeopolitik düşünür Harold Mackinder, Avrasya’yı kilit “dünya – adası” (world – island) olarak tanımladı ve “dünya – adasını yöneten, dünyayı yönetir” sonucuna vardı.
(…)
Sayfa 159:
Hitler, Avrupa’yı fethederek, ters taraftan benzer sonucu elde etmeye çok yaklaşmıştı ve eğer Naziler’in Rusya’yı işgali, Rusya’nın doğusunda da Japon saldırısı ile eşzamanlı olsaydı, muhtemelen başaracaktı.
(…)
Sayfa 160:
Yeni ve dinamik fakat hem uluslararası bakımdan içinden çıkılamaz hale gelmiş, hem de siyasi olarak uyanmış Asya’nın doğuşu, ayan beyan ortada olsa da, hiçbir tek güç bundan sonra Avrasya’ya – Mackinder’in ifadesiyle – “hükmedemez” ve dolayısıyla dünyaya “hükümran” olamaz.
(…)
Sayfa 161:
Batı, stratejik olarak temkinli ve dikkatli bir tarzda Türkiye’yi daha eşitlikçi, Rusya’yı da aynı şekilde siyasi ve ekonomik bakımdan kucaklayana dek de, bu süreç tamamlanmamış olarak kalacaktır.
(…)
Sayfa 161:
Bir tarafta Avrupa’yı diğer tarafta Rusya ve Türkiye’yi ayıran çizgi, coğrafi soyutlamadır. Ne Bug Nehri (Polonya ve Belarus’u ayıran), ne Prut Nehri (Romanya ve Ukrayna’yı ayıran) ne de Narva Nehri (Estonya ve Rusya’yı ayıran) Avrupa’nın doğudaki doğal coğrafi ve harici kültürel sınırlarını çizebilir.
(…)
Sayfa 164:
Sürekli bir sekülerleşme, Türkiye’nin demokratik gelişiminde kritik öneme sahiptir. Atatürk, 1924’te sekülerleşmeyi yukarıdan aşağıya empoze ettiğinde, çoğu Avrupalı hatta bazı Türkler, Türkiye’nin son yıllarda artan bir ivme ile devam eden demokratikleşmesinin, siyasi anlamda şeffaflığın artmasının sosyal hayatta dinin daha aşırı dışa vurumlarının yeniden canlanmasına hatta dini kimliğin ulusal kimliğe tercih edilir hale gelmesine neden olacağından endişe etmektedirler.
(…)
Sayfa 165:
Türkiye zaten önemli vesilelerle, genel olarak Batı’yla ve özelde Avrupa ile bağlantılıdır. Başlangıcından beri Türkiye, NATO’nun cesur bir üyesi oldu. Diğer Avrupa ülkelerinden daha fazla olarak, NATO’nun ikinci en büyük askeri gücü olarak, ittifakın menfaati için gerçek çatışmalarda yer aldı.
(…)
Sayfa 169:
Rusya’da yaşanan ciddi demografik kriz – yüksek ölüm oranları nedeniyle azalan nüfus – yaygın alkoliklik ve dolaylı olarak, demoralizasyon nedeniyle nispeten kısa ömürlü erkeklerin oluşu gibi faktörler sosyal anlamda yaşanan başarısızlığın göstergesidir.
(…)
Sayfa 174:
Tarihindeki Nazi sayfasını tamamen silen Almanya’nın aksine, Rusya resmi olarak suçlamada bulunsa da, hala en kanlı suçların ilk elde sorumlularından olan şahıslara karşı hala saygı gösteriyor.
(…)
Sayfa 176:
Yukarıda anlatılanlardan şu sonuç çıkıyor: Bazı Avrupalılar (Çoğunlukla Almanya ve İtalya’daki iş çevreleri işe bağlantılı) tarafından öne sürülen NATO’nun, Rusya’yı içine alacak şekilde hızla genişlemesinin büyük bir dengeye doğru, kestirme bir yol olacağı argümanı yanlıştır. Rusya’nın, mevcut otoriter ve oldukça yozlaşmış siyasi şartları ve saplantı derecesinde gizemli zihniyeti sahip ordusuyla NATO’ya girmesi, bütünleşmiş demokratik devletlerin ittifakı olan NATO’nun adeta sonu olacaktır.
(…)
Sayfa 196:
Özetle, birinci Asya üçgeni sözkonusu olduğunda, en önemli ilke, Amerika’yı Asya’nın ilgili bölgelerinde askeri müdahaleye mecbur bırakacak herhangi bir ittifaktan kaçındırmak olacaktır.
(…)
Sayfa 202:
Çin’i tehdit eden beş büyük tehlike:
1- Zenginle fakir arasındaki eşitsizlik
2- Şehirli halkın huzursuzluğu ve memnuniyetsizliği
3- Yolsuzluk kültürü
4- İşsizlik
5- Sosyal hayatta güvenin yitimi
(…)
Sayfa 206:
Bundan şu çıkıyor ki, Çin’in daha büyük global bir partner haline gelmesi ihtimalini artırma arayışı için, Amerika açıkça Çin’in, Asya’nın lider ekonomisi olarak yükselişini olduğu gibi, Asya anakarasındaki jeopolitik üstünlüğünü de kabul etmelidir.
(…)
Sayfa 220:
Böyle bir durumda Almanya veya İtalya ile Rusya arasında ekonomik çıkar temelli özel ilişkilerin geliştiği bir senaryo hayal edilebilir. Birlik içerisindeki parçalanma vsiyasi rekabete olumsuz tepki gösteren İngiltere ise ABD ile daha yakın bir çizgiye gelecektir. Fransa da İngiltere’ye yaklaşarak, birlikte Almanya’yı ve ABD’den sürekli yeni güvenlik taahhütleri isteyen Polonya ve Baltık ülkelerini kuşku ile izleyeceklerdir. Tüm bunlar yeni ve stratejik öneme sahip bir Batı yerine artan bir şekilde küçük parçalara ayrılan ve vizyonu sarsılan bir Batı sonucunu verecektir.
(…)
Sayfa 225:
Kısaca, Asya’da Amerika’nın oynayacağı aktif rol, yalnızca bölgede istikrarın güçlendirilmesi için hayati olmayacak, aynı zamanda Amerikan – Çin ilişkilerinin barışçıl ve işbirliği temeli olarak gelişmesi için gerekli keyfiyeti de oluşturacaktır.
(…)
Sayfa 225:
Sonuç olarak; günümüz dünyası – Amerika gibi askeri güce ve siyasi etkiye sahip bile olsa – tek bir güç’ün hakimiyetine oldukça şüpheli yaklaşmaktadır. Fakat Amerika henüz Roma olmadığından ve Çin de hala Bizans’a benzemediğinden, istikrarlı bir küresel sistem, Amerika’nın kendini yenilemesine, akıllıca yeniden dinamizm kazanan Batı’nın garantörü ve destekçisi, yükselen yeni Doğu’nun da denge belirleyici unsuru ve uzlaştırmacısı olmasına bağlıdır.
...
(25 Mayıs 2012) KİTAP ANALİZ
Zbigniew Brzezinski imzası altında yayınlanan (CIA) “Staretjik Vizyon / Amerika ve Küresel Güç Buhranı” başlıklı kitapta yer alan argümanlar bağlamında, derinliği olan birkaç izlenim notu yansıtayım.
Bu kitap üzerinden ABD açıkça:
1- “Artık ‘oyun kurucu’ (Haf) olmaktan düştüm” mesajı veriyor.
2- Avrupa’da yaşanan iç savaş kapsamında, 11 Eylül iliştirilmiş terör saldırısı ve/veya “BOP operasyonu” üzerinden çok sert operasyona uğradığını, Orta Doğu ve Asya’daki tüm çıkarlarının zedelendiğini kabul ediyor.
3- Aynı zamanda, “Kürede, ABD’nin yerini alacak yeni güç merkezleri, süper güç de çıkmayacak, kimse böyle bir şey beklemesin” tespitinin altını kalın bir şekilde çiziyor.
4- Almanya ve/veya AB ile uzlaştık, stratejik işbirliğine gidebiliriz, mesajı veriyor! Eşzamanlı olarak da, Almanya’nın ABD’ye verdiği sözü tutmaması halinde ise hem Avrupa’yı karıştırmakla hem de İngiltere ile kafa kafaya tokuşturmakla tehdit ediyor.
5- “Enerji Bazlı Dünyalar Savaşı” kapsamında, Anadolu’nun, Atatürk Türkiyesi’nin yeniden yükselen değer olduğuna dikkat çekiliyor. Türkiye’nin damına çıkardıkları “Eşek” için özür dileniyor. Gordion Düğümü’nün çözümü bağlamında ise “Çankaya’daki 1 Numara”nın değişmesi gerektiği tespitinin yerinde olduğu ve kendilerinin de bu çözüm formülasyonunda yer almak istediklerinin altı çiziliyor. Yani, Gazi Mustafa Kemal Atatürk yüzü ile Batı’ya açılan, yüksek demokrasi değerlerini içselleştirmiş modern bir Türkiye! Mehmed Akif Ersoy yüzü ile de Doğu’ya bakan, Şark’a açılan, muhafazakar değerleri benimsemiş, içselleştirmiş o coğrafyanın patronu bir Türkiye! Roma’daki iki yüzlü Janus gibi bir “Cumhurbaşkanı portresi” küresel aksta da kabul görüyor! (Meraklısına not; kitapta, Davutoğlu’nun ipi çekildi, toksik varlık mesajı geçiliyor.)
http://tr.wikipedia.org/wiki/Janus
6- ABD, bu kitap üzerinden, ellerinde “Gordion Düğümü”nün çözümüne dair belli bir senaryo olmadığını ama düğümün çözümüne katkı için fikir jimnastikleri yaptıklarını, bunu da diğer “oyun kurucu”larla paylaşmak istediklerini eski süper güç olarak beyan ediyor. Özetle ABD de, 2012 ve sonrası için küresel aksta “Güvenlik”i bir numaraya oturtuyor!
7- Kitabı tersten okuduğunuzda ise ABD açıkça AB’yi, Rusya’yı, Çin’i, İsrail’i, İran’ı ve AKP’yi tehdit ediyor ve diyor ki: “Operasyona uğradım, süper güç değilim ama beni oyundan düşürecek olursanız, hepinize kaybettirecek kadar operasyonel gücüm var. Beni bu gücü sonuna kadar kullanmak zorunda bırakmayın! Yakarız!”
Soçi'gate?!
Sözün özü:
ABD üzerinden bakıldığında da, “Güvenlik” 1 numaralı gündem maddesi!
“2012 Kıyamet” süreç'i kapsamında, (Batı Roma) Derin ABD (MI9) diyor ki:
“Herkesin derin bir molaya ihtiyacı var, BOP’ta her şey birbirine karıştı, asgari müşterekte uzlaşalım! Aksi halde, AKP (&Gülen)’nin peşinden giden herkes kaybedecek, sadece ABD değil, yeni kazananlar Çin, Rusya, Hindistan gibi güç merkezleri de kaybedecek!”
Aynı zamanda Amerikalılar, “Gordion Düğümü”nü, Türkiye (Çelik Çekirdek aklı) üzerinden çözmeye, yeni süreç’in “kilit taşı”nı Anadolu’da “Çankaya”nın yeni koordinatları bağlamında çatmaya hazırız, net mesajını geçmişler.
Netice:
Star Wars - “Empire Strikes Back” kapsamında, ABD kartlarını çok açık ve net olarak masanın üzerine koymuş ve demiş ki:
“2012 Kıyamet süreç'i bağlamında, kazandıracak durumda değiliz ama oyun’dan bizi dışlarsanız, düşürmeye kalkacak olursanız, herkese kaybettirecek kudrete sahibiz. Ya İMECE usulü ortak akıl ile bu kaotik gidişe dur deriz ya da Kıyamet’i hep birlikte yaşarız!”
Nokta.
...
Ve...
Son olarak...
Pandora’nın Kutusu?!
Pandora “tanrılar armağanı” anlamına gelir.
Yunan mitolojisinde ilk kadın, Zeus tarafından insanlığı cezalandırmak için hazırlandığına inanılırdı.
Efsaneye göre, Zeus kendinden ateşi çalıp insanlara veren Prometheus’un kardeşi Epimetheus’a balçıktan yapılmış tanrısal güzellik ve zekaya sahip Pandora’yı eş olarak gönderir.
Epimetheus kardeşinin tüm uyarılarına karşı Pandora ile evlenir.
Zeus, Pandora’ya evlilik hediyesi olarak topraktan yapılmış, çömlek benzeri bir kavanoz (yanlış yapılmış bir çeviri sonucu kutu olarak anılmaktadır) hediye eder ama bu kavanoz asla açılmamalıdır.
Bir süre sonra merakına yenilen Pandora, kavanozu açar ve içindeki tüm kötülükler dünyaya yayılmaya başlar...
Ancak son anda kutuyu kapatır bu da insanların içindeki “umut”tur.
Kötülüğün yayılmamış olması umudu.
“Pandora” mutsuzluk ve dertlerin olmadığı dünyada yaşar fakat kadına özgü merakına yenilip kutuyu açar.
Ama başka bir efsaneye göre de “Pandora” kutuyu açtığında dünyaya kötülük hakim olur ve Pandora kutuyu kapatırken de kutu Pandora’yı esir alır.
Diğer bir hikâyede ise “Haberci Tanrı” Hermes Olimpos’a giderken sırtında çok uzaklara götürmesi gereken sandığı “Pandora” ve eşine bırakır.
Pandora merak eder kutuyu açar kendine ve eşinin üzerine pişmanlık, kızgınlık, kibir vs. gibi kötü özellikler, yaşadıkları mutlu ormana ve de bütün dünyaya türlü türlü kötü özellikler yayılır.
Son anda Epimetheus sandığı kapatır.
Sandığın içinden bir ses gelir.
Sandıktan gelen cılız ses “Lütfen beni çıkarın. Dışardaki kötülüklerle ancak ben başedebilirim” der.
Bu sefer Pandora ve eşi birlikte açarlar sandığı.
Sandığın dibinde bir kelebek vardır.
Sandığın içindeki “kelebek” tek “umut”tur.
Hasılı:
Pandora’nın kutusu, Yunan mitolojisinde insanlığın tüm günahlarını ve umudu içeren büyük testini anlatır.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Pandora
http://www.webhatti.com/mitoloji/95466-pandoranin-kutusu.html
Ezcümle:
Tehirli 2012 Kıyamet takvimi kapsamında gerçek zamanlı 24, her dakika bir ömre bedel.
2007'de yaşanan kelebek etkisinden mülhem kıyamet.
2015 Derin Aralık'ın filmi:
Kaptan Amerika Kış Askeri
"Kaptan Amerika: İlk Yenilmez" seyircileri Marvel çizgi evrenin ilk yıllarına götürmüştü. Yenilmez kahramanımız günümüzde geçen bir devam filmiyle geri dönüyor. Steve Rogers, Nick Fury vgizli SHIELD örgütü ile işbirliğini koruyarak modern dünyaya ayak uydurmaya çalışıyor. Devam filminde öykü bu sefer sosyalist dönem Rusya'sına uzanıyor. SSCB döneminde özel kuvvetler içerisinde yetiştirilen ve Winter Soldier (Kış Askeri) adı verilen bir adam aslında tam bir ölüm makinasıdır. Rusya tarafından donmuş bir gölde bulunur ve önüne çıkan her şeyi yerle bir etmeye kararlıdır.
Kaptan Amerika yanına Falcon'u ve Kara Dul'u da alarak güç birliği yapar ve soğuk diyarlardan gelen bu düşmana karşı büyük bir mücadeleye girer.
Kaptan Amerika'nın devam filminde başrol Chris Evans'ın yanı sıra kadroda Neal McDonough, Anthony Mackie, Sebastian Stan, Frank Grillo, Samuel L. Jackson ve Scarlett Johansson gibi yine renkli isimler kaşımıza çıkacak.
Leb.
Nokta.
3 Aralık 2015
HM

22 Ağustos 2020
Hayrullah Mahmud
Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages