Fırtına öncesi "Islık sesi"?!

622 views
Skip to first unread message

Hayrullah Mahmud ÖzgürTÜRK

unread,
Feb 1, 2021, 5:33:19 AM2/1/21
to oybi...@googlegroups.com
Fırtına öncesi "Islık sesi"?!

NEDİR NE DEĞİLDİR

Enstantane X:
TBMM Başkanı Şentop: Bazıları paranoyak bir şekilde bizi Osmanlı'yı kurmaya çalışmakla itham ediyorlar;  hayalci değiliz, hayal kurmuyoruz
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Şentop, "Bazıları paranoyak bir şekilde bizi Osmanlı'yı kurmaya çalışmakla itham ediyorlar. Hayalci değiliz, hayal kurmuyoruz. Realpolitiğin farkındayız" açıklamasını yaptı.
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi  Fındıklı Yerleşkesinde düzenlenen Misak-ı Milli Anma Programı'nda konuştu. Şentop, "Misak-ı Milli'nin kabulü, milli mücadele tarihimiz açısından son derecede önemli olmasına rağmen maalesef mahiyeti ve tarihi önemi üzerinde hakkıyla durulmamıştır. Oysa Misak-ı Milli; milletimizin haklı mücadelesinin gerekçelerini ve yöntemini açıkça ortaya koyduğu, tüm dünyaya ve özellikle işgalci emperyal güçlere karşı ilan ettiği bir istiklal bildirisidir."  dedi.
Şentop, “Misak-ı Milli, milli yeminle milli mücadelenin hedefi ve gayesi belirlenmiştir. Meclis-i Mebusan üyeleri Misak-ı Milli ile yemin ettiklerinde dünya ve ülkemiz yangın yeriydi. tarihte kurduğumuz en kudretli devletimiz son demlerini yaşıyordu. Bir tarafta korku, diğer tarafta ümit hakimdi. Yüzlerce yıl kendini en güçlü gören milletimiz istiklalinden ve istikbalinden mahrumiyet tehlikesiyle karşı karşıya idi." diye konuştu.
Birinci Dünya Savaşı sona erdiğinde, dünyada artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağının görüldüğünü ifade eden Şentop, uluslararası düzenin yeniden tanzim edilmesinin söz konusu olduğunu söyledi. Şentop, Anadolu'nun işgal edildiği yıllarda, yeryüzünde hür ve bağımsız tek bir Müslüman devlet olmadığını belirterek, "Kazandıkları Birinci Dünya Savaşı ile 850 yıllık bir hesabı toptan görme imkanı yakaladıklarını düşünüyorlardı. Bunun ilk adımını da 30 Ekim 1918'de imzaladığımız Mondros Mütarekesi ile attılar. Bizim ateşkes dediğimiz anlaşmayı, onlar Anadolu'yu hiçbir dirençle karşılaşmadan işgal etmenin belgesi olarak değerlendirmek istediler. Amaçlarına ulaşmak için her aracı kullanmayı mübah gördüklerinden, Osmanlı Devleti'ne istedikleri şartları kabul ettirmek üzere işgal ve istilayı baskı olarak kullandılar. Bunun için de ateşkes anlaşmasından bir hafta sonra İzmir kıyılarına gemileriyle yanaştılar. İki hafta sonra gemilerini Dolmabahçe Sarayı'nın karşısında demirlediler. Devam eden süreçte de akın akın Anadolu'yu istila etmeye başladılar. Esasında beklenen bir durumdu. İmza edilecek anlaşma ile vatanın işgal edileceği öngörülebiliyordu. Meselenin gelişme istikametini hemen fark eden milletimiz de harekete geçti." ifadesini kullandı.
Şentop, şunları kaydetti:
"Türkiye Büyük Millet Meclisi de Meclis-i Mebusan'ın aslında bir devamıdır. Osmanlı Devleti, Türkiye Cumhuriyeti arasında nasıl bir alaka varsa, Meclis-i Mebusan ile Türkiye Büyük Millet Meclisi arasında da aynı alaka vardır. O sebeple 23 Nisan 1920 tarihini Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin, yani parlamentomuzun kuruluş tarihi olarak değil, açılış tarihi olarak kutluyoruz. Çünkü Meclis-i Mebusan son oturumunu 18 Mart 1920 tarihinde yapmış ve 'tatil' kararı almıştı. Meclis-i Mebusan üyeleri daha sonra TBMM üyesi olarak görevlerine devam ettirmişlerdir. Meclis-i Mebusan'ın aldığı kararların en önemlisi işte bugün 101. yılını andığımız Misak-ı Milli'dir. Misak-ı Milli, milli iradenin kararıdır. Kararın en önemli boyutu Sivas Kongresi ile oluşturulan Heyet-i Temsiliye ile Meclis-i Mebusan arasında uyumlu bir ilişki olduğunu göstermesidir. Misak-ı Milli Kararları ile Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'a ayak bastıktan sonra yürüttüğü çalışmaların onaylandığı ilan edilmiştir."
"Bugün ülkemizin içinde bulunduğu coğrafyada yaşanan sorunları, Misak-ı Milli temelinde yeniden ele almak, sorunların çözümünde Misak-ı Milli'de kabul edilen prensiplerden yola çıkmak, adil ve kalıcı barışa giden yolda oldukça yararlı olabilir kanaatindeyim. Devlet olarak takip ettiğimiz siyaseti bazıları 'Yeni Osmanlıcılık' diye eleştiriyor. Evet Osmanlı'yı seviyoruz ve gururla anıyoruz. Tarihte kurduğumuz en kudretli devletimiz. Merhum şairimiz Yahya Kemal'in ifadesiyle, 'Kökü mazide olan atiyiz.' Harabati değiliz. Şerefle anacağımız, anlatacağımız bir geçmişten geliyoruz. Ama bazıları paranoyak bir şekilde bizi Osmanlı'yı kurmaya çalışmakla itham ediyorlar. Hayalci değiliz, hayal kurmuyoruz. Realpolitiğin farkındayız. Ama Türkiye'nin uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını, meşru hukukunu korumakta ve savunmakta sonuna kadar kararlıyız. Bunun adına kim ne derse desin. Kuruluşunun 100'üncü yılını görkemli bir şekilde kutlamak için sabırsızlandığımız Türkiye Cumhuriyeti'ni dünyanın en güçlü, güvenli, huzurlu ve müreffeh devleti haline getirmek için çalışıyoruz, gayret ediyoruz. Tarihimizin şanlı dönemlerinden aldığımız ilham ile geleceğimizi inşa etmek için uğraşıyoruz. Ülkemizi ekonomik, sosyal, kültürel anlamda bir çekim merkezi haline getirmeye çalışıyoruz."
TBMM Başkanı Şentop, Misak-ı Milli ile esasları ve çerçevesi belirlenen İstiklal Savaşı'nı kazanmanın gururunu yaşadıklarını dile getirdi. Geçen yıl Meclis'in kuruluşunun 100'üncü yılının idrak edildiğini ve çeşitli etkinliklerle kutlandığını hatırlatan Şentop, şöyle konuştu:
"İnşallah 29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyetimizin ilanının 100'üncü yılını da hep birlikte coşkuyla kutlayacağız. Bütün bu sürecin temelinde tarihi bir metin olarak Misak-ı Milli'nin bulunduğunu da bu vesileyle tekrar burada hep beraber hatırlatıyoruz. Misak-ı Milli'nin hazırlanmasına ve kabul edilmesine öncülük eden başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Misak-ı Milli kararlarını alan, akabinde bütün baskılara rağmen kararlarının arkasında duran milletvekillerini ve İstiklal harbimizin, Milli Mücadele'nin kahramanlarını rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum. Gazi Meclisimizin milletvekillerinin 15 Temmuz 2016 yılındaki darbe girişiminde bombalar altında aynı ruh ve inançla milletten aldıkları emanete sahip çıktıklarını belirtmekten büyük gurur duyuyorum. Milletimizi farklı ve güçlü kılanın da bu inanç ve ruh olduğuna inanıyorum."
https://t24.com.tr/haber/tbmm-baskani-sentop-bazilari-paranoyak-bir-sekilde-bizi-osmanli-yi-kurmaya-calismakla-itham-ediyorlar-hayalci-degiliz-hayal-kurmuyoruz,929772
(...)
Enstantane X:
NECATİ DOĞRU Niçin gizli!
Gözü kör olsun borçlu doğmak değişmez kader oldu. 19 yıl önce 2002 yılında ülkemizde her bebek; bin 963 dolar borçla doğuyordu. 2018 yılına gelince her bebek, 5 bin 513 dolar borçla doğmaya başladı. 2021'de bir bebeğin onu doğuran annenin kucağına verildiği an borcunun 7- 8 bin dolara sıçrayacağı hesabı yapılıyor.
Adı üstünde.
VARLIK FONU:
Türkiye'nin gelecek nesillere bırakacağı varlığı, malı, mülkü, zenginliği büyütecekti. Z kuşağını borçtan kurtaracak ve hem de onların çocuklarını borçsuz doğan bebekler yapacaktı.
Zarar ziyan olmayacak.
Zenginlik fışkıracaktı.
VARLIK FONU şöyle doğdu:
2002'den sonraki 19 yılda devletin elinde ne varsa kârlı kazançlı özelleştirme adı altında, önce yandaş zenginlere satıldı: Onlar da komisyonlarını alıp yabancıya devretti; böylece “özelleştirme adı altında yabancılaştırma” yapıldı.
Yenildi, yutuldu.
Elde kalanlar.
Alt alta yazıldı.
VARLIK FONU oldu.
Ziraat Bankası, BOTAŞ. TÜRK TELEKOM'un elde kalmış yüzde 6.7 hissesi, TPAO. ÇAYKUR. TÜRKSAT. THY'nin elde kalmış yüzde 49.12 hissesi, Halkbank'ın elde kalmış yüzde 51.11 hissesi, PTT, ETİ MADEN. BORSA İSTANBUL'un elde kalmış yüzde 83.6 hissesi ile Savunma Sanayi'nin elde duran nakit 3 milyar TL'si, Bodrum, Kemer, Selçuk, Kuşadası turizm yörelerinin 2 milyon metrekare değerli arsası, cennet sahiller, pırlanta koylar, kayak merkezleri VARLIK FONU'na aktarıldı. FONU yönetsinler diye 5 kişi atandı ve onlara ”sınırsız sorumsuzluk” verildi. Her istediklerini yapabilecekler. Alacaklar, satacaklar, rehine koyacaklar, devlet adına kağıt çıkarıp satacak, dış borç bulacaklar, buldukları parayı yarım kalmış projelerin bitirilmesine destek yapacaklardı.
Uçacaktı Türkiye!
Z kuşağı sevinecekti.
Ben yitik kuşağım (!)
Ben bile sevinecektim.
Uçamadı Türkiye!
Çakıldı kaldı.
İktidarın zenginleştirdiği kodamanları hariç Türkiye'nin çoğunluğu zorda, sıkıntıda, üzgün ve acı çekiyor. VARLIK FONU yönetimine getirilmiş üçü profesör ve iktidar övgüsü yazan 2 gazeteciyi, bir gecede sessiz sedasız yönetimden aldılar. VARLIK FONU'nun başına Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ı ve yardımcılığına da Hazine Bakanı Berat Albayrak geçti… Albayrak da “at izi it izine karıştı…” diye kızgın, kırgın istifa yazısı yazıp gitti. 3 profesör ile 2 yandaş gazeteci de “VARLIK FONU'nu yönetirken hiçbir iş yapmadığınız için mi atıldınız yoksa size söylenip de yapamayacağınız teklifler mi oldu?” sorularına bugüne kadar cevap vermediler. Ve önceki gün Meclis'e gönderilen 2019 yılı VARLIK FONU Raporu'nun üzerine “gizlidir” yazıldığı ortaya çıktı. Muhalefet milletvekilleri “Biz üzerinde gizli yazan bir raporun içindekileri halka nasıl anlatırız, hapse girer miyiz?” diye sorunca “hapse girip girmeyeceğinize mahkeme karar verir” cevabını aldılar.
Yani!
Sıkıysa açıkla!
Ne alınmış?
Ne satılmış?
Zarar kaça çıkmış?
Borç nereye varmış?
Neden kâr azalmış, zarar büyümüş? Sorumlu kim, giden yönetim mi, gelen yönetim mi?
Bu soruların cevabı yok.
Adı VARLIK FONU.
Altı zarar ziyan.
Üstünde “GİZLİ” damgası ile milletvekillerine “bakın ama gördüğünüzü sizi seçen halka söylemeyin” diye sunuluyor.
Niçin gizli?
Hem Meclis'e açık.
Hem gizli!
Hem kuş.
Hem deve.
TARİHLE RÖPORTAJ (Unutkanlığa ilaç)
Malezya'nın Varlık Fonu'nda ne olmuştu?
Malezya'da Najib Razak, 2009'da seçimlerde yüksek oy aldı, Başbakan oldu. “Malezya Devlet Yatırım Fonu”nu ve “Milli Hazine Fonu”nu kurdu ve iki fonun başına da kendisi CEO oldu. 2015 yılına gelindi. 2015'te Najib'in kişisel banka hesabına, yabancı bir hesaptan 681 milyon dolar yatırıldığı ortaya çıktı. Malezya'da bir savcı çıktı. Araştırdı. Najib'in 681 milyon doları başkanı olduğu Malezya Devlet Fonu'ndan aşırdığının izlerine rastladı. Najib ise “bu para Suudi Kraliyet Ailesi'nden bana verilmiş kişisel bağıştır” diyordu. Halk sokağa döküldü. Najib'i istifaya çağırdı. Najib, medyayı baskı altına aldı. Savcı yılmadı, soruşturma derinleşti. Najib savcıyı görevden aldı. Yeni savcı, “delili yok” diyerek dosyayı kapattı. Najib Fon'un parasıyla Türkiye'den Sabiha Gökçen Havalimanı ile Acıbadem Hastaneleri'ni satın aldırdı. Seçimler oldu. Najib, seçimi kaybetti. Savcılık evine baskın yaptı. Baskında ele geçirilen 300 çanta, içinde milyonlarca dolar nakit para ile mücevher bulundu. Najib, “onlar bana damadımın hediyesi” diye savunma yaptı. Tutuklandı. Mahkemede, “681 milyon doları sadece kendisinin değil parti yöneticilerinin de yediğini” anlattı. Fon'un 11 milyar dolar zarara uğratıldığı iddianamede yer aldı.
https://www.sozcu.com.tr/2021/yazarlar/necati-dogru/nicin-gizli-6234989/
(...)
Enstantane X:
Bu nasıl ceza: 40 bin liralık borcuna karşılık 500 bin liralık ürününe el konuldu
Kayseri'de bulunan İpeksaray Alışveriş Merkezi'nde esnaflık yapan Aysun'un Bıyık'ın 40 bin liralık kira borcuna karşılık 500 bin liralık ürününe el konuldu. Yüksek kira fiyatı nedeniyle AVM'deki mağazalarından taşınacağı gün ürünlerini çıkarmasına izin verilmezken; iki gün sonra haciz işlemi başlatıldı. Ürünlerine el konulurken "Ödeyemiyorum arkadaş, ödeyemiyorum" diyen Bıyık'ın isyanı AVM'yi inletti. ANKA'ya konuşan Bıyık, "Esnafın yanındayız, hiçbir şekilde dükkanlar kapatılmayacak, denildi. Dükkanlar kapatıldı. Haciz işlemleri uygulanmayacak, denildi haciz işlemleri uygulandı"
https://abcgazetesi.com/bu-nasil-ceza-40-bin-liralik-borcuna-karsilik-500-bin-liralik-urunune-el-konuldu-377187
(...)



YORUM ŞU:
Eski TBMM Başkanı Binali Yıldırım, Ergenekon davası üzerinden konuştu, gaza gelen çıkmadı.
Şimdi de Meclis Başkanı Şentop!
TBMM Başkanı Şentop demiş ki, "Bazıları paranoyak bir şekilde bizi Osmanlı'yı kurmaya çalışmakla itham ediyorlar;  hayalci değiliz, hayal kurmuyoruz!"
Hangi Osmanlı?!
3 Y'nin iktidar olduğu ülkede ne Osmanlısı!?
3 Y artı büyük yalanlardan mülhem 4 Y diye boşuna yazmadık.
Şentop, ulusalcı, laik kesim kolay gaza gelir diye aklınca gaz vermiş.
Kırmızı bez parçasını sallamış.
BOP'ta içi boşalan sadece nakit merkezi taşınmazlar değil.
IV. Güç Medya'nın da içi boşaldı ya da içi geçti diyelim.
İsrail / İran makası kapsamında, "Deliğe süpürmeyin, İran'la savaşta kullanın" diye sözü verenler de hayatta, söz verdikleri Batı'daki isimler, kurumlar da!
Sürecin mağdurları da tam hiza.
Hasılı:
TBMM Başkanı Şentop'un sözlerini çürütmek için Necati Doğru'nun yek yazısı kafi.
Devir boş laf devri değil ise Sayın Şentop, bir başka usta kalem Yavuz Doğan'a anlatsın derdini.
Belki "çürümüş zamanlar"da "demokrasi güzellemesi" dinlemek isteyen birileri kalmıştır.
Hayat durmuş, değirmen kurumuş.
Anlaşılan o ki, Ahmet Hakan'ın köşesinde okumuştuk, Sayın Şentop'un ağız tadı yerinde.
O özel sandviçleri yapan esnafa sorsun bakalım, derdi Osmanlı mı yoksa geçim mi?!
Ezcümle:
Aynı suda iki defa yıkanılmaz.
Rüzgar eken fırtına biçer ise duyulan tıslama sesi, "fırtına öncesi" yükselmekte olan "ıslık"ın sesidir.
Vs vs.
Nokta.
 
1 Şubat 2021
Hayrullah Mahmud
Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages