Şarkiyatçılar ve kadim mushaflar

7 views
Skip to first unread message

Akif Eyler

unread,
Sep 10, 2024, 3:07:36 AM9/10/24
to Iqra
Bu konuya yaz başında merak saldığım zaman önemini anlamamıştım. Okudukça kıraat farkları, imla farkları, katip hataları ve daha bir çok ayrıntıyı öğrendim. 

Özel yazışmada gelen bazı ilginç bilgileri paylaşıyorum:

[21:34, 9/8/2024] Omer Cebeci: 
Sanaa Mushafı bulunduktan sonra Londra, Paris vs merkezlere "Bunu çözebilir misiniz?" diye yazmışlar. Hepsi "O kadar çok sayfanın altından kalkamayız" demiş. Bir müddet sonra Yemeni ziyaret eden bir Alman prof "Almanya'nın (Doğu Almanya galiba) Saarland Üniversitesinden Gerd R. Puin'e sorun" demiş. Sormuşlar, "Okurum" demiş, ekibiyle Sana da 3-4 yıl çalışarak okumuşlar! Yani "Kuranın korunmuşluğunun kanıtlanmasına" bu batılı da katkıda bulunmuş 😕
Hz Osman mushaflarının hiçbirisinin muhafaza altında günümüze ulaşamaması hakkında hipotezim: Bunlar sarayların en kıymetli yerinde muhafaza ediliyor, tabii. Lakin, sarayların hükümdarları savaşmaktan kaçınamıyor. Sonunda bir savaşı kaybedince sarayı yağmalanıyor.
[21:59, 9/8/2024] Akif Eyler: 
Evet, doğru galiba
[10:36, 9/9/2024] Ercan Öztemel: 
Yine de bir yerlerde üstü kapalı kopyaları bulunabilir belki.  Ortaya çıkmasının da bir zamanı olabilir. Gelecekte ne olur bilinmez. Allah bilir.

[07:20, 9/10/2024] Omer Cebeci: 
Tayyar Hocanın 27 Aralık 2015 tarihli söyleşisinde, Birmingham sayfalarından neredeyse anında haberdar olup, yapılan toplantıya asistan gönderdiğini anlatıyor: "Ben linkten indirerek bu varaklar üzerinde yer alan âyetleri inceledim. Ayrıca 21 Ekim 2015 tarihinde bu üniversitede konu ile ilgili olarak yapılan uluslararası toplantıya katılmak üzere gönderdiğimiz 29 Mayıs Üniversitesi araştırma görevlisi Elif Behnan Karabıyık'ın raporunu da okudum. Bu varakların sahabe kaleminden çıktığını söylememize bir engel görünmüyor. Ama en eski bir mushaf veya cüzden parça olduğunu söylemek çok doğru olmaz." 
Söyleşide, Tayyar Hocanın ne kadar birikimli-donanımlı olduğu açıkça görülüyor. İyi, ama tamamen kendi merakı-gayreti ile. Ve teşkilatçılığı ile daha da önemli sonuçlar-etkilere vesile olduğu (29 Mayıs Üniversitesinin  anında toplantıya asistan gönderivermesi; hangi devlet fakültesi-üniversitesi bunu yapabilirdi?) Yine söyleşiden: "Bu vesile ile belirtmeliyim ki, oryantalistlerin bu çalışmaları devlet tarafından desteklenmektedir. Mesela Yemen'deki çalışmaları için Alman oryantalist Dr. Gerd-R. Puin ve ekibi emrine -hatırımda yanlış kalmamışsa- Alman makamları 2 milyon 200 bin DM gibi bir ödenek vermişti. Berlin'deki Corpus Coranicum projesi için yine Alman hükümetinin bu projede çalışan ekip emrine 10 milyon EUR ödenek tahsis ettiğini bu projede çalışanlardan biri bizzat bana söylemişti. Beni destekleyen bir cihet henüz olmadığı gibi, çalışmalarımda bana yardımcı olan bir asistan, bir ferd-i vâhid de yok. Ancak IRCICA Genel Direktörü Doç. Dr. Halit Eren'in teşvik ve destekleri ..."
Diğer bir husus, müsteşriklerin, özellikle kötü niyetlilerinin, birkaç sayfa-satır-kelime-harf karşılaştırmasıyla hüküm çıkarmalarını eleştirmesinden benim vardığım hüküm: Hafız değilsen Kuran Süper Liginde oynamaya kalkma. "Karşı açı bölü hipotenüs sinüs müydü, kosinüs müydü?" diye kitaba bakarak konuşuyorsan matematik olimpiyatlarında aşık atmaya kalkma.

[08:09, 9/10/2024] Celalettin Penbe: 
Bu paylaşım için teşekkürler Ömer hocam, çok kıymetli bir söyleşi. Röportajda Akif hocamın sorduğu "yabancılar neden bu kadar ilgi gösteriyorlar" sorusuna da cevap var sanki:
Altıkulaç, oryantalistlerin ise 100 yıldır yaptıkları çalışmalarda ortaya koydukları 'Kur'an'ın sonradan değiştiği' ve 'Peygamber Efendimizden önce yazıldığı' tezleri ışığında araştırmalarını sürdürdüklerini dile getiriyor ve ekliyor: "Bugün biz Müslümanlar Kur'an'ı oryantalistlere karşı savunur duruma düştük."


__Akif Eyler__

Akif Eyler

unread,
Sep 11, 2024, 5:10:04 AM9/11/24
to Iqra
[21:34, 9/8/2024] Omer Cebeci: 
Hz Osman mushaflarının hiçbirisinin muhafaza altında günümüze ulaşamaması hakkında hipotezim: Bunlar sarayların en kıymetli yerinde muhafaza ediliyor, tabii. Lakin, sarayların hükümdarları savaşmaktan kaçınamıyor. Sonunda bir savaşı kaybedince sarayı yağmalanıyor.

Evet, bu açıklama bana da makul göründü.

 
[07:20, 9/10/2024] Omer Cebeci: 
Diğer bir husus, müsteşriklerin, özellikle kötü niyetlilerinin, birkaç sayfa-satır-kelime-harf karşılaştırmasıyla hüküm çıkarmalarını eleştirmesinden benim vardığım hüküm: Hafız değilsen Kuran Süper Liginde oynamaya kalkma. 

Yok, buna katılmıyorum. Eldeki yazılım ile, bu genç Marijn'ler, Otto'lar ayetleri ortalama bir hafızdan çok daha kolay bulurlar.

 
[08:09, 9/10/2024] Celalettin Penbe: 
Röportajda Akif hocamın sorduğu "yabancılar neden bu kadar ilgi gösteriyorlar" sorusuna da cevap var 

Bu cevabı biliyorum ama hiç anlamıyorum. 

Bu sabah önemli bir kitabın aslını buldum: Kıraat farkları konusunda Ebû Amr ed-Dânî'nin et-Teysīr adlı eseri ana kaynak. Hicretten 400 yıl sonra yazılmış bu kitabı Altıkulaç da referans olarak kullanıyor, kıraat ilminde sağlam bir eser olduğunu biliyoruz.
image.png
https://menadoc.bibliothek.uni-halle.de/publicdomain/content/pageview/724341


Asıl ilginç nokta, bu kitabı 1930'da bütün "eski yazı"ların imha edildiği İstanbul'da bir Alman çoğaltmış!!
Kitāb at-taisīr fi 'l-qirāʾāt as-sab', 'Uṯmān Ibn-Saʿīd ad-Dānī (Dâni'nin et-Teysir'i)

Bavyera eyaleti hükümeti desteğiyle başlatılan Kur’an’ın tenkitli neşrini yapma programı dahilinde 1928’de Türkiye’ye gitti ve yazmalar üzerinde çalıştı. Ortadoğu ve Afrika’da pek çok Arap ülkesine seyahatler yaptı, buralarda Kur’an tarihi, kıraat vb. konulara dair yazma eserler, mikrofilmler ve fotoğraflar elde etti. ...  1941’de içinde bulunduğu uçağın Sivastopol’da düşmesi üzerine öldü. Münih şehrinin bombalanması sırasında kurduğu arşiv isabet aldı ve tamamen yandı. 

Anlayan varsa bana da anlatsın

__MAE
 
otto pretzl.png

Celalettin Penbe

unread,
Sep 11, 2024, 8:06:25 AM9/11/24
to oku...@googlegroups.com
Resimdeki ? koyduğunuz yerleri okumaya çalıştım, birincisinde "an bi tashiha" sanırım, ikincisiyse "Almaniye" yani "Alman Oryantalist Derneği" :)

Bu arada sorunuzdan yola çıkarak iki makaleye ulaştım:

Birincisi: "Oryantalist Bakış Açısına Göre Kıraatler: Otto Pretzl, Arthur Jeffery, Nöldeke ve Goldziher Örneği"

"Hz. Peygamberin hayatı, Arap dili, hadis, tasavvuf ve tefsir gibi ilim dallarıyla ilgilenen müsteşriklerin ilgi alanı genellikle Kur’an olmuştur. 19. ve 20. yüzyıla kadar oryantalistlerin Kur’an özelinde yaptıkları çalışmalar genel olarak Kur’an tercümesi ve Kur’an’ın kaynağı meselesidir. Bin yılı aşkın tarihî geçmişe sahip olan bu hareket, süreç içerisinde ilahi kitabı birçok Batı diline tercüme etmelerine rağmen kıraatleri ve Kur’an’ın metinleşme sürecini neredeyse gündemlerine hiç almamışlardır. Kıraat ilminin oryantalistleri ilgilendirmeye başlaması söz konusu ilmin, Kur’an’a dair tek bir metnin olduğu yönündeki inancı sarsabilecek önemli bir kanıt olarak görülmesinden sonradır. 19. yüzyıldan itibaren Kur’an tarihi, metinleşme süreci ve yazım özellikleri üzerinde yaptıkları ciddi çalışmalar, onları kıraat ilmi üzerinde durmaya ve bu ilmi tanımaya yönelik çalışmaları yapmaya götürmüştür."

...

"Burada adı geçen oryantalistler metin tenkitli Mushaf projesinde öne çıkan isimlerdir. Kabaca kaynakların ve içeriğinin kritiğinin yapılması ve bunun sonucunda hakiki olanı sahte olandan ayırma sanatı olarak bilinen tenkit sanatı, başlangıçta daha çok tarihe ve tarihi belgelere uygulanmakta idi. Metinleşme süreci uzun bir döneme yayılarak gerçekleşen Tevrat ve İncil’in farklı metinlerinin bulunması bunların ilmî yöntemlerle tespitini zorunlu kılmıştır. Mukayeseler sonucunda bulunan farklılıklar metin tenkidi denilen usulü ve literatürünü doğurmuştur. İlahi kitap hakkında şüphe yaratmak veya en azından kendi kutsal kitaplarının seviyesine indirmek için, söz konusu yöntem müsteşrikler tarafından Kur’an’a uygulanmak istenmiştir. Rudi Paret, (1901-1983) oryantalistleri Kur’an ile ilgili çalışmalara sürükleyen temel etkenin Hz. Osman öncesi ve elimizde bulunan Kur’an arasında farklılık bulma arzusu olduğunu söylemektedir. Ona göre bu amaç uğruna uzun çalışmalar yapan oryantalistler bilimsel açıdan kayda değer bir kuşku üretememişlerdir. Bu yüzden Paret bu sevdadan vazgeçilmesini ve Kur’an’ın içeriğine yönelinmesi gerektiğini savunmaktadır."

...

"Müslümanlara göre Kur’an vahiy mahsulü olduğundan teolojik bir mesele olarak ele alınmaktadır. Ancak işe oryantalistler nazarından bakıldığında onlar meseleyi teolojik açıdan değil de, psiko-sosyal ilimler açısından ele almaktadırlar. Dolayısıyla bu iki farklı bakış açısı arasında bir uygunluk mümkün değildir. Kendi kitaplarında ilahi unsurların yanında beşeri unsurların da varlığını kabul eden Yahudi ve Hristiyan ilim adamları Kur’an’ı ilahi menşeli bir kitap olarak kabul etmediklerinden Kur’an’a kaynak bulma arayışlarına girmişlerdir. Müsteşrikler Kur’an’ın ilahî menşeli olmadığı hususunda birlik sağlarken, beşeri kaynağı hususunda ittifak etmemişlerdir. Daha çok Yahudi asıllı oryantalistlere göre Kur’an’ın kaynağı Tevrat iken diğer bazı müsteşriklere göre Kur’an’ın kaynağı İncil’dir. Bu iki görüşü birleştirerek Kur’an’da hem Tevrat hem de İncil etkileri gören bu görüşlerin yanında Kur’an’da putperest tesirler gören oryantalistler de vardır. Kur’an tarihi ve menşei hakkında 18. yüzyıldan sonra Batı dünyasında yapılan çalışmaların genelinde İslam’ın Yahudilikten aşırma olduğu iddiası yer alır. Mesela Haham Abraham Geiger (öl. 1874) “Was hat Mohammed aus dem judenthume?” (Muhammed Yahudilikten ne aldı) adlı çalışması ile ödüle layık görülmüştür."


İkincisiyse "Modern Dönemde Kur’an Tarihinin Ortaya Çıkışı: Kur’an’ın Korunmuşluğu Hususunda Oryantalist İddialar ve Müslümanlardan Cevaplar"

"A‘zami’yi Kur’an tarihini Eski ve Yeni Ahit karşılaştırmalı çalışmaya iten ana saik aslında oryantalizmin Kitab-ı Mukaddes geleneği içinde yetişmeleri ve bu alanın kavram ve görüşleriyle konuşmuş olmalarıdır. Kitab-ı Mukaddes geleneğinde gelişmiş metotların Kur’an’a uygulanmasını “Çok meşhur bir ailenin çocuğu ile öksüzlüğe terk edilmiş bir çocuk kıyaslanmaktadır ve ilginç olan bu meşhur çocuğun ebeveynini tespitte terk edilmiş çocuk için geliştirilen işlemde ısrar edilmesi” olarak görür."

...

"Oryantalist yaklaşımın tarafsız olamayacağını ifade için A’zami şu soruyu sorar: “Yahudi karşıtı bir bilim adam Yahudi meselesini araştırırken tarafsız olabilir mi? Bu konuda yaşanmış örneklere işaretle batıda buna müsamaha edilmediğini belirtir. Benzer sorularına devam eder: Anti-semitistlere karşı uyguladıkları akademik dışlamalar niçin İslam’ı çarpıtanlara karşı uygulanmamaktadır? Niçin müslüman olmayanlar, dinini yaşayan Müslümanları dışlayan otoriteler olarak kabul edilmektedir? Niçin kilise adamları kendi dinlerinin İslam’ı gölgede bırakmasınından başka bir şey arzu etmeyen Mingana Guillaume, Watt, Anderson, Lammense ve bir sürü diğerleri-‘tarafsız’ İslami araştırmalarda birer standart olarak görülmektedir? Niçin Muir Kur’anın ‘dünyanın bugüne kadar gördüğü, medeniyetin, özgürlüğün ve hakikatin en katı hasımlarından’ biri olduğunu yazarken Hz. Peygamberin hayatı üzerine bir otorite sayılmaktadır."


Görüldüğü gibi asıl maksat Kur'an'ın muhafaza edilmediğini ve/veya Hz. Muhammed'e (SAV) inen bir vahiy olmadığını ortaya koyarak İslam'ın da diğer dinler gibi tahrif edildiğini ispatlamak. İslam'ın ve Kur'an'ın güçlü olmasından -belki de kendi dinlerini kendi elleriyle tahrif etmiş olmanın verdiği duyguyla- çok rahatsız oluyorlar.

Altay Cem Meriç'in bu konuda Peygamberliğin İspatı adlı kitabında şöyle bir tablosu ve çıkarımı var:

"Aşağıda göreceğiniz tabloda neredeyse herkesin kabul ettiği antik metinler incelenmiştir:"

WhatsApp Görsel 2024-09-11 saat 14.52.34_dc94c435.jpg

Bu metinlerden herhangi birini orijinal kabul eden birisi, nasıl olur da Kur'an hakkında "Orijinal değildir." gibi bir iddiada bulunabilir. Bunlardan herhangi birinin güvenilir kabul edildiği bir zeminde, Kur'an hakkında "Acaba?" demek dahi, art niyet göstergesi sayılmalıdır.

Kur'an'ın güvenilirliği ile ilgili tarihî tartışma açmak isteyen muhalifimiz, bize öncelikle Kur'an'ın onda biri kadar delile ulaşan başka bir metin göstermelidir. Kur'an kadar erken dönemde yazıya geçirilmiş, Kur'an kadar erken yazmaları olan, Kur'an ezberleyeni kadar ezberleyeni olan, birbiri ile kanlı bıçaklı grupların bile üzerinde ittifak ettikleri başka bir tarihî metin önümüze konulsun belki sonra tartışırız.

Kur’ân, öyle bir güvenilirlik seviyesine ulaşmıştır ki onun hakkında “Acaba? Olabilir mi?” gibi bir şüphenin -bırakınız dile getirilmesi düşünülmesi- durumunda bile kendisi dışındaki tüm tarihi metinler zaten çöp olmuş sayılır. Kur’an hakkında şüpheli konuşan biri için Kur’an dışındaki tüm metinler direkt asılsız kabul edilir.

...

"Kur'anın tahrif edilmediğinin en güçlü delili, buna dair ihtilafın nakledilmemesidir."


selamlar...
   
 
[08:09, 9/10/2024] Celalettin Penbe: 
Röportajda Akif hocamın sorduğu "yabancılar neden bu kadar ilgi gösteriyorlar" sorusuna da cevap var 

Bu cevabı biliyorum ama hiç anlamıyorum. 

Asıl ilginç nokta, bu kitabı 1930'da bütün "eski yazı"ların imha edildiği İstanbul'da bir Alman çoğaltmış!!
Kitāb at-taisīr fi 'l-qirāʾāt as-sab', 'Uṯmān Ibn-Saʿīd ad-Dānī (Dâni'nin et-Teysir'i)

Anlayan varsa bana da anlatsın

Virüs yok.www.avast.com

Mustafa Sozen

unread,
Sep 12, 2024, 3:26:41 AM9/12/24
to oku...@googlegroups.com
 Kıraat ilminin oryantalistleri ilgilendirmeye başlaması söz konusu ilmin, Kur’an’a dair tek bir metnin olduğu yönündeki inancı sarsabilecek önemli bir kanıt olarak görülmesinden sonradir.

Oryantalistler neden Kur'an üzerine bu kadar araştırma yapıyorlar sorusunun güzel bir cevabı Celalettin beyin iletisinde mevcut sanırım.

_ms_

11 Eyl 2024 Çar 15:06 tarihinde Celalettin Penbe <cpe...@gmail.com> şunu yazdı:
--
Bu iletiyi Google Grupları'ndaki "Iqra -- Okuyun" grubuna abone olduğunuz için aldınız.
Bu grubun aboneliğinden çıkmak ve bu gruptan artık e-posta almamak için okuyun5+u...@googlegroups.com adresine e-posta gönderin.
Bu tartışmayı web'de görüntülemek için https://groups.google.com/d/msgid/okuyun5/CAJi-HFqrW0tu7JRr%3DYf_PPhTZY9357ydhgJ4HKPp%2Br3eRd-RqQ%40mail.gmail.com adresini ziyaret edin.

Gürsu Gülcü

unread,
Sep 12, 2024, 11:54:31 AM9/12/24
to oku...@googlegroups.com
Haklısınız, Celalettin Ağabey'in paylaşımı gayet aydınlatıcı. Kısmen örtüşecek ama, meseleyi cevaplarını tam veremediğim bazı sorular üzerinden zihnimde irdeliyorum ben de:
- Coğrafi rekabet: Avrupa'ya komşu olmasaydık, dinimizle bu kadar ilgilenecekler miydi acaba?
- Tarihi rekabet: Yakın zamana kadar Avrupa'yı askeri açıdan tehdit edebilecek bir konumda olmamız, tekrar aynı konuma gelemememiz için bizi yoldan çıkarmak, kendi içerimizde oyalamak veya asimile edip kendilerine benzetmek amacı, değerlerimizi en ince ayrıntısına kadar saptamaya çalışmalarında ne kadar ağırlık taşıyor? 
- Dini rekabet: Tevrat'a, İncil'e, ve son peygamber (s.a.s.) dışındaki peygamberlere ortak inancımız, dinlerimiz arasındaki benzerlik ve farklılıkları ortaya koymak için ek bir motivasyon sağlıyor mu? "Temelimiz aynı ama siz saptınız çünkü..." ya da "Aynı temellere sahip olduğumuza göre bizim atladığımız bir durum mu var"dan hangisinin geçerli olduğunu anlamaya yönelik bir çaba belki de. İlaveten Allah'ın kendi dinine yönelik insanların gönüllerinde doğurduğu bir ilgi de var sanki, daha önce yazışmıştık. Örneğin Orta Doğu'daki halklar olarak Şaman olsaydık, Şamanizmle ne kadar ilgileneceklerdi acaba?

Yukarıdaki sorular çoğaltılabilirse de, Müslüman olsun veya olmasın, batının kendinden olmayanlara karşı tutumu benzerlikler arz ediyor. Bu zihniyetin en tipik yansımasını, tarihe afyon savaşları (opium wars) olarak geçen olaylar zincirinde görüyoruz. Böylesine yaygın bir istismarı başarmak için Çinlileri çok iyi analiz etmiş olmalılar. Ümmetçe analiz edilmekten korkacak yanımızı ise şu anektod özetliyor sanırım (burada aslımızdan uzaklaşmışlığımızın bilinirliğine vurgu yapıyorum, yoksa İsra Suresi'ndeki o ayetlerin yorumundan emin değilim): 1986 yılında bir gazeteci o zamanın İsrail Dışişleri Bakanı olan Şimon Perez’e ”Kur’ân-ı Kerim sizin devletinizin yıkılacağından bahsediyor.” deyince Şimon Perez şu cevabı vermiş: ”Kur’ân’ın bahsettiği Müslümanlar gelsin, düşünürüz.”

Allah'a emanet,
Gürsu

Akif Eyler

unread,
Sep 13, 2024, 12:09:01 PM9/13/24
to oku...@googlegroups.com
Hakikaten şu iki cümle olayı özetliyor ve sorularımı cevaplıyor:

On Wed, Sep 11, 2024  Celalettin Penbe 
Kıraat ilminin oryantalistleri ilgilendirmeye başlaması söz konusu ilmin, Kur’an’a dair tek bir metnin olduğu yönündeki inancı sarsabilecek önemli bir kanıt olarak görülmesinden sonradır. 
...
Rudi Paret, (1901-1983) oryantalistleri Kur’an ile ilgili çalışmalara sürükleyen temel etkenin Hz. Osman öncesi ve elimizde bulunan Kur’an arasında farklılık bulma arzusu olduğunu söylemektedir.


On Thu, Sep 12, 2024  Gürsu Gülcü 
”Kur’ân-ı Kerim sizin devletinizin yıkılacağından bahsediyor.” 
”Kur’ân’ın bahsettiği Müslümanlar gelsin, düşünürüz.”

Bu da düşündürücü bir alıntı...
 
Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages