Bu yolda yalnız yürümek

101 views
Skip to first unread message

Akif Eyler

unread,
Mar 18, 2024, 12:30:25 AM3/18/24
to Iqra
50 yıl önce, Boğaziçi Üniversitesinin ilk yıllarında "oruç tutan bir genç" olmak en hafif deyimle "tuhaf" bir durumdu. Oruç tuttuğumuzu gizler, yemeğe çağıranlara, "yok, ben sonra yerim" derdik -- yalan değil, bir kaç saat sonra, iftarda :)

Sonra Amerika'da, daha sonra Bilkent'in ilk yıllarında benzer ortamlarda yaşadık. Şimdi başka bir tuhaflık gözlüyorum: Güne cemaatle başlamak şahane bir duygu. Çevremizde namaz kılan binlerce insan var, fakat camiye gelen neden yalnız 10 kişi? 

Bu durum bana şu resmi hatırlatıyor:
WhatsApp Image 2024-03-18 at 06.47.38_6304dd7b.jpg
https://islamawakened.com/index.php/commentary/35-my-path-to-islam

Sarı saçlı, beyaz tenli bir Amerikalı, her türlü kötü yolu denemiş, sonunda hapse düşmüş. Müslüman zenciler ona İslamı öğretmiş. Adam hapisten çıkınca yukarda gösterdiğim siteyi yapmış, benim Iqra yazılımından belki 10 kere daha geniş. 
WhatsApp Image 2024-03-18 at 06.55.06_b42c434e.jpg
Gregory Waleed Kavalec -- Nur yüzlü bir adam olmuş. Kaderin eli insanı böyle yoğuruyor, adi bir suçludan evliya doğuruyor.

Sitenin adı çok iddialı: İslam Uyandı
Amacı: Batının Kur'an okumasına yardım etmek

Mesela, söz konusu sitedeki Oruç ayeti:
75 adet İngilizce çeviri var -- şimdilik

Kıyaslamak için şu sayfaya bakalım:
https://kuranmeali.com/AyetKarsilastirma.php?sure=2&ayet=183
Bu da muhteşem bir iş, her gün kullanıyoruz.
Türkçe çeviri sayısı (şu anda) 50

"Bu nasıl bir kitap ki binlerce tercümesi yapılıyor, subhanallah!" dedim

__Akif Eyler__

Erkan Ture

unread,
Mar 18, 2024, 3:31:46 AM3/18/24
to oku...@googlegroups.com
Dünyanın her yerinde Allah'ın vahyinden habersiz, karanlıklar içinde olduğunun farkına bile varmayan, "ben kimim, niye buradayım, nasıl yaşamalıyım, ölünce ne olacağım" gibi en temel, en hayati soruların cevabını aramaktan gafil milyarlarca insana Korunmuş Kitabın rehberliğini göstermeye çalışan insanlara selam olsun. 
O muhteşem Rehber orada dururken ağızdan ağıza, kulaktan kulağa nakledilerek aktarılmış, Resulden asırlar sonra milyon uydurma arasından seçilerek yazıya dökülmüş, buna rağmen içinde O'nun dualı ağzına ve güzel ahlakına, zarif üslubuna yakışmayan rivayetlerin dolu olduğu bir külliyata vahiy ve daha çok buna dayanarak 1000+ sene önceki bilgi, akıl, coğrafya, iklim ve toplum yapısına göre kurgulanmış fıkha tartışılmaz kutsal muamelesi yaparak bunlar üzerinden 21. yüzyıl nesillerine Allah'ın dinini anlatmaya çalışanlara da vah olsun.

--
Bu iletiyi Google Grupları'ndaki "Iqra -- Okuyun" grubuna abone olduğunuz için aldınız.
Bu grubun aboneliğinden çıkmak ve bu gruptan artık e-posta almamak için okuyun5+u...@googlegroups.com adresine e-posta gönderin.
Bu tartışmayı web'de görüntülemek için https://groups.google.com/d/msgid/okuyun5/CAC5h89y-PnoBYRepG0vg8EU9qFvXAeHrvCnUKOygtvgCG%2BAm8w%40mail.gmail.com adresini ziyaret edin.

Akif Eyler

unread,
Mar 18, 2024, 8:22:32 AM3/18/24
to Iqra
On Mon, Mar 18, 2024 at 10:31  Erkan Ture 
Dünyanın her yerinde Allah'ın vahyinden habersiz, karanlıklar içinde olduğunun farkına bile varmayan, "ben kimim, niye buradayım, nasıl yaşamalıyım, ölünce ne olacağım" gibi en temel, en hayati soruların cevabını aramaktan gafil milyarlarca insana Korunmuş Kitabın rehberliğini göstermeye çalışan insanlara selam olsun. 
 
Teşekkürler, böyle çok isimsiz kahraman var hakikaten

Yol ayrımı bana şu misali hatırlattı:
"Şu sağdaki yol, hiç zararı olmamakla beraber, oradan giden yolculardan onda dokuzu büyük kâr ve rahat görür. Soldaki yol ise, menfaati olmamakla beraber, on yolcusundan dokuzu zarar görür."  Üçüncü Söz

Efendimiz (s.a.v) insanlığın sırat-ı müstakim karşısındaki durumunu şöyle bir misalle açıklamış: 
Sırat-ı müstakimin iki yanında duvarlar, o duvarlarda açık kapılar, kapıların üzerinde de örtüler vardır. 
Yolun başında birisi durmuş şöyle seslenmektedir: ’Ey insanlar! Hep birlikte yola girin, sağa-sola sapmayın!’ 
Yolun üstünde de biri vardır ve kapılara yaklaşan olduğunda şöyle seslenmektedir: ’Yazık sana! Sakın o kapıyı açma! Zira onu açacak olursan oradan girersin!’ 
Efendimiz (s.a.v) devam ediyor: ’O yol İslam’dır. 
Kapıların üzerindeki perdeler hududullahdır. 
Açık kapılar Allah'ın haram kıldığı şeylerdir.
Yolun başındaki, Allah Azze ve Celle’nin Kitabıdır. 
Yolun üstündeki ise Allah Teala'nın her müminin kalbinde bulunan vaizidir.
https://edebiyatdefteri.com/176833-yolun-ikilestigi-yerde-duran-adam-kim/


On Mon, Mar 18, 2024 at 7:29  Akif Eyler

Erkan Ture

unread,
Mar 18, 2024, 9:41:33 AM3/18/24
to oku...@googlegroups.com
Robert Frost'un şu güzel şiirinden seçilmiş bir kaç mısrayı sıfırdan kurduğumuz Uluslararası Saraybosna Üniversitesinin açılış yılı tanıtımında düstur / özlü söz olarak kullanmıştık, şairimiz Mustafa Bal'ın teklifiyle:
Two roads diverged in a wood, and I—
I took the one less traveled by,
And that has made all the difference.

Korunmuş Kitaba göre insanların çoğunluğunun gittiği yoldan gidenler hüsrana uğrayacaklar diye anlıyoruz. Marifet herkesin gitmeye cesaret edemediği yoldan (sırat-ı müstakim) gitmeye çalışmak. Rabbim hepimize bu yolda yardımcı olsun, ayaklarımızı kaydırmasın.


The Road Not Taken 

Two roads diverged in a yellow wood,
And sorry I could not travel both
And be one traveler, long I stood
And looked down one as far as I could
To where it bent in the undergrowth;

Then took the other, as just as fair,
And having perhaps the better claim,
Because it was grassy and wanted wear;
Though as for that the passing there
Had worn them really about the same,

And both that morning equally lay
In leaves no step had trodden black.
Oh, I kept the first for another day!
Yet knowing how way leads on to way,
I doubted if I should ever come back.

I shall be telling this with a sigh
Somewhere ages and ages hence:
Two roads diverged in a wood, and I—
I took the one less traveled by,
And that has made all the difference.

--
Bu iletiyi Google Grupları'ndaki "Iqra -- Okuyun" grubuna abone olduğunuz için aldınız.
Bu grubun aboneliğinden çıkmak ve bu gruptan artık e-posta almamak için okuyun5+u...@googlegroups.com adresine e-posta gönderin.

Akif Eyler

unread,
Mar 18, 2024, 11:59:09 PM3/18/24
to oku...@googlegroups.com
On Mon, Mar 18, 2024  Erkan Ture 
Robert Frost'un şu güzel şiirinden seçilmiş bir kaç mısrayı sıfırdan kurduğumuz Uluslararası Saraybosna Üniversitesinin açılış yılı tanıtımında düstur / özlü söz olarak kullanmıştık, şairimiz Mustafa Bal'ın teklifiyle:
Two roads diverged in a wood, and I—
I took the one less traveled by,
And that has made all the difference.

Şiir tercüme edilmez ama yine de bir anlam vermeye çalışalım:

Ormanda yol ikiye ayrıldı ve ben...
Daha az gidilen yolu seçtim
Ve bu (karar) bütün farkı belirledi
 

Korunmuş Kitaba göre insanların çoğunluğunun gittiği yoldan gidenler hüsrana uğrayacaklar diye anlıyoruz. Marifet herkesin gitmeye cesaret edemediği yoldan (sırat-ı müstakim) gitmeye çalışmak. Rabbim hepimize bu yolda yardımcı olsun, ayaklarımızı kaydırmasın.

Amin. Mesela şu ayet:
Eğer yeryüzündekilerin çoğunluğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. 
https://okuyun.github.io/Kuran/#v=6:116

Celalettin Penbe

unread,
Mar 24, 2024, 10:19:59 AM3/24/24
to oku...@googlegroups.com
Şiir çok güzel, şiirin tamamını okuduğumda yeni ve hiç gidilmemiş bir yoldan gitmeyi önermekten ziyade hayatlarımızın daima tercihlerden oluştuğunu ve sadece bir yoldan gidebileceğimiz için tercih etmediğimiz yoldan gidilseydi ne olacağının hep bir bilinmez olarak kalacağını anlatmak istediğini düşündüm.

Elhamdülillah bizim yol ayrımlarında kararsız kalmak yerine doğru kararlar almamıza yardımcı olacak dev gibi sütunlarımız var. İşte bu sütunların hepsi sırat-ı müstakim üzerine gitmişler, o yüzden bence aslında bu yol az denenmiş değil sağlam kişilerin sağlam adımlarını attıkları bir yol. Sırat-ı müstakim her türlü aşırılıktan uzak istikamet demek olduğu için yemek, içmek, uyumak gibi fiillerin yanında duygularda da geçerli ki doğru kullanıldığında ortaya şecaat, iffet, hikmet ve adalet çıkıyor. Ayette ifade edildiği gibi وَمَنْ يُؤْتَ الْحِكْمَةَ فَقَدْ اُوتِىَ خَيْرًا كَثِيرًا "Kime hikmet verilmişse işte ona pek çok hayır verilmiştir." (Bakara, 2/269). O yol da o kadar işlek ve korunaklı bir cadde ki o caddeye girenler bir daha çıkmazlar, sağa ve sola inhiraf etmezler, sonu saadet-i ebediyeye çıkar. Biz de her gün bu yolda gitmemizi nasip etmesi için Cenab-ı Hakk'a günde 40 defa ٱهْدِنَا ٱلصِّرَٰطَ ٱلْمُسْتَقِيمَ diye dua ediyoruz.

Bu yol Kuran-ı Hakim'de:
 صِرَٰطِ ٱللَّهِ ٱلَّذِى لَهُۥ مَا فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَمَا فِى ٱلْأَرْضِ أَلَآ إِلَى ٱللَّهِ تَصِيرُ ٱلْأُمُورُ  
"Göklerde ve yerde olan her şeyin kendisine ait olduğu Allah’ın yolu" (Şura, 42/53) diye belirtilmiş. 

Bu yol öyle bir yol ki:
 وَمَن يُطِعِ ٱللَّهَ وَٱلرَّسُولَ فَأُو۟لَٰٓئِكَ مَعَ ٱلَّذِينَ أَنْعَمَ ٱللَّهُ عَلَيْهِم مِّنَ ٱلنَّبِيِّۦنَ وَٱلصِّدِّيقِينَ وَٱلشُّهَدَآءِ وَٱلصَّٰلِحِينَ وَحَسُنَ أُو۟لَٰٓئِكَ رَفِيقًا 
"Peygamberlerin, sıddıkların, şehitlerin ve salihlerin yolu” (Nisa, 4/69). 

Allah’ım, bizi bu sûrenin hürmetine sırât-ı müstakim ehlinden eyle. Âmin.
اَللّٰهُمَّ بِحُرْمَةِ هٰذِهِ السُّورَةِ اِجْعَلْنَا مِنْ اَصْحَابِ الصِّرَاطِ الْمُسْتَقِيمِ. اٰمِينَ


Ehl-i Sünnet dediğimiz de aşırılıklardan kaçınarak Kuran'ı ve Peygamberimizi takip ederek sırat-ı müstakimde gitmeye çalışanların bu yoldaki rehberliği, başka bir ifadeyle Ehl-i Kur'an. Sırat-ı müstakime götürecek Kuran-ı Kerim'den ve Peygamberimizden ilham alınarak yazılan pek çok eser yazılmış. Bu tür eserlerin doğrudan Kur'an-ı Kerim'i göstermesi gerektiği halde beşer ürünü olması hasebiyle zamanın geçmesi ve kötü taklitçiler nedeniyle bu eserlerin tesiri azalmış ve maalesef asıl maksad olan Kur'an'ın önüne geçmişler, hatta perde olmuşlar. Bu tespiti yakın tarihimizde en parlak şekilde Mehmet Akif şöyle dile getiriyor: 
"Doğrudan doğruya Kur’an’dan alıp ilhamı,
Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı".

Zaman geçtikçe, Kur'an'ı anlamak ve uygulamanın yerine duvara asmak ve cenazelerde teberrüken okumak geçmiş. Yine bu tespiti Bediüzzaman Said Nursi "Kur'ân âyine ister, vekil istemez." diyerek ifade ediyor. Sünûhât adlı eserinin "Kur’ân’ın Hakimiyet-i Mutlakası" bölümünde bu durumu "Kur'an'daki elmas gibi olan yüzde 90 esasların, yüzde 10 olan ictihadi ve teferruat olan konulara feda edilmesi" olarak görüyor. Mesela, namaz kılmanın önemi üzerinde durulması gerekirken, "Namazda eller nasıl bağlanır?" gibi teferruat konuları üzerinde daha ziyade durulmuş, namazın kalp ve ruh dünyasındaki asıl etkisi ikinci plana itilmiş, bu da zamanla insanların dini hükümleri yaşamada gevşekliğine neden olmuş, Kur'an'ın tazeliğini örtmüş. Şu zamandaki insanların maalesef hocalara yüzde 90'dan ziyade yüzde 10'uyla ilgili sorular sorması da bunun bir işareti. Yani yüzde 10 ile yatıp kalkınca "Kur'an ne diyor"dan ziyade "hoca ne diyor"a dönmüş iş. 

Bahsettiğim eserin ikinci sayfasında, şeriat kitaplarının şeffaf cam gibi arkasında Kur'an'ı göstermesi gerekirken paslı bir perde olması sorununa karşın insanların nazarını tekrar Kur'an'a çevirmek için 3 yol sunuluyor:

Demek, şeriat kitapları, birer şeffaf cam mâhiyetinde olmak lâzım gelirken, mürur-u zamanla, mukallitlerin hatâsı yüzünden paslanıp hicap olmuşlardır. Evet bu kitaplar, Kur’ân’a tefsir olmak lâzımken, başlı başına tasnifat hükmüne geçmişlerdir. (Mürur-u zaman: Zamanın geçmesi / Mukallid: Taklit edenler / Hicap: Perde / Tasnifat: Konulara göre sınıflandırma)
 
Hâcât-ı diniyede cumhurun enzarını doğrudan doğruya, câzibe-i i’câz ile revnakdar ve kudsiyetle hâledar ve daima iman vasıtasıyla vicdanı ihtizaza getiren hitab-ı Ezelînin timsali bulunan Kur’ân’a çevirmek üç tarikledir: (Hâcât-ı diniye: Dini gereklilikler / Enzar: Dikkatlercâzibe-i i’câz: Kur'an'ın mucizeliğinin çekiciliği / revnakdar: göz alıcı güzellikle
 
1. Ya müellifînin bihakkın lâyık oldukları derin bir hürmeti, emniyeti tenkitle kırıp o hicabı izale etmektir. Bu ise tehlikedir, insafsızlıktır, zulümdür.
2. Yahut, tedricî bir terbiye-i mahsusa ile kütüb-ü şeriatı şeffaf birer tefsir sûretine çevirip, içinde Kur'ân'ı göstermektir: Selef-i Müçtehidînin kitapları gibi, Muvatta, Fıkh-ı Ekber gibi. Meselâ, bir adam İbni Hacer'e nazar ettiği vakit, Kur'ân'ı anlamak ve Kur'ân'ın ne dediğini öğrenmek maksadıyla nazar etmeli. Yoksa İbni Hacer'in ne dediğini anlamak maksadıyla değil. Bu ikinci tarik de zamana muhtaçtır.
3. Yahut cumhurun nazarını, ehl-i tarikatın yaptığı gibi, o hicabın fevkine çıkararak, üstünde Kur'ân'ı gösterip, Kur'ân'ın hâlis malını yalnız ondan istemek ve bilvasıta olan ahkâmı vasıtadan aramaktır. Bir âlim-i şeriatın va'zına nisbeten, bir tarikat şeyhinin va'zındaki olan halâvet ve câzibiyet bu sırdan neş'et eder.

Umur-u mukarreredendir ki, efkâr-ı âmmenin birşeye verdiği mükâfat, gösterdiği rağbet ve teveccüh, ekseriya o şeyin kemâline nisbeten değildir; belki ona derece-i ihtiyaç nispetindedir. Bir saatçinin bir allâmeden ziyade ücret alması bunu teyid eder.

Eğer cemaat-i İslâmiyenin hâcât-ı zaruriye-i diniyesi bizzat Kur'ân'a müteveccih olsa idi, o Kitab-ı Mübîn, milyonlarca kitaplara taksim olunan rağbetten daha şedit bir rağbete, ihtiyaç neticesi olan bir teveccühe mazhar olur ve bu sûretle nüfus üzerinde bütün mânâsıyla hâkim ve nâfiz olurdu. Yalnız tilâvetiyle taberrük olunan bir mübarek derecesinde kalmazdı.

İlgili yerde müslümanların dinde gösterdiği tembellik ve ihmalin sebepleri anlatılıyor, dili biraz ağır ama çok önemli tespitler içermesi açısından değerli. Merak edenler tümünü okuyabilir. (Üst paragraftaki ve buradaki link aynı yeri gösteren iki ayrı site, ikisinde de kelimelerin üzerine gelindiğinde anlamını gösteriyor. Okuma kolaylığı bakımından farklı tercihler olabildiği için ikisini de koydum).


Her şeyin iç içe geçtiği bu zamanda hakkı batıldan ayırmak zor iş. O yüzden hidayet en büyük nimet, en büyük hidayet ise "hicabın kaldırılmasıyla hakkı hak, bâtılı bâtıl göstermek". Bu vesileyle bu maili Peygamberimizin (ASM) şu duasıyla bitirelim:

اَللّٰهُمَّ اَرِنَا الْحَقَّ حَقًّا وَارْزُقْنَا اِتِّباَعَهُ وَ اَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَارْزُقْنَا اِجْتِنَابَهُ اٰمِينَ

Allah’ım bize hakkı hak olarak gösterip onun ittibâıyla (ona uymakla), bâtılı da batıl olarak gösterip onun içtinabıyla (ondan sakınmakla) rızıklandır. Amin.

selamlar..

Akif Eyler

unread,
Mar 27, 2024, 7:57:20 AM3/27/24
to oku...@googlegroups.com
On Sun, Mar 24, 2024  Celalettin Penbe 
şiirin tamamını okuduğumda yeni ve hiç gidilmemiş bir yoldan gitmeyi önermekten ziyade hayatlarımızın daima tercihlerden oluştuğunu ve sadece bir yoldan gidebileceğimiz için tercih etmediğimiz yoldan gidilseydi ne olacağının hep bir bilinmez olarak kalacağını anlatmak istediğini düşündüm.
Şairin ne demek istediğinden çok, dinleyenin ne duyduğu önemli. Malum, herkesin nasibi kabı kadar... İki anlam da var şiirde, belki fazlası da vardır.
 
Biz de her gün bu yolda gitmemizi nasip etmesi için Cenab-ı Hakk'a günde 40 defa ٱهْدِنَا ٱلصِّرَٰطَ ٱلْمُسْتَقِيمَ diye dua ediyoruz.
Amin

"Kur'an ne diyor"dan ziyade "hoca ne diyor"a dönmüş iş. 
Evet, maalesef öyle oldu
 
Allah’ım bize hakkı hak olarak gösterip onun ittibâıyla (ona uymakla), bâtılı da batıl olarak gösterip onun içtinabıyla (ondan sakınmakla) rızıklandır.
Amin...
 
Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages