Risale-i Nur'dan Günün Vecizesi

[Nur Penceresi]

“Onu tanıyan ve itaat eden zindanda dahi olsa bahtiyardır. Onu unutan saraylarda da olsa zindandadır, bedbahttır.”

(Şuâlar, On Birinci Şuâ)

 

Lügat:

bahtiyar : talihli, mutlu
bedbaht : kötü bahtlı, talihsiz

“Marifetullah ne demektir, nasıl bir ilimdir?” isimli müzakereli Risale-i Nur dersimizi izlemek için tıklayınız

    

[Nur Penceresi]

[Nur Penceresi]

[Nur Penceresi]

[Nur Penceresi]

“Gençlik hiç şüphe yok ki gidecek. Yaz güze ve kışa yer vermesi ve gündüz akşama ve geceye değişmesi kat’iyetinde, gençlik dahi ihtiyarlığa ve ölüme değişecek.”

(Şuâlar, On Birinci Şuâ)

 

Lügat:

kat’iyet : kesinlik

“Günahlar Asrındaki Gençlere Bediüzzaman'dan Tavsiyeler” isimli Risale-i Nur dersini izlemek için tıklayınız

    

[Nur Penceresi]

[Nur Penceresi]

[Nur Penceresi]

[Nur Penceresi]

[Nur Penceresi]

[Nur Penceresi]

“Onu tanıyan ve itaat eden zindanda dahi olsa bahtiyardır. Onu unutan saraylarda da olsa zindandadır, bedbahttır.”

(Şuâlar, On Birinci Şuâ)

 

Lügat:

bahtiyar : talihli, mutlu
bedbaht : kötü bahtlı, talihsiz

“Marifetullah ne demektir, nasıl bir ilimdir?” isimli müzakereli Risale-i Nur dersimizi izlemek için tıklayınız

    

[Nur Penceresi]

“Bana bu sima ve azayı veren kim ise bütün esasat-ı azada bana benzeyen bütün insanların sâni’i dahi odur. Ve hem bütün zîhayatın sâni’i odur.”

(Lem'alar, On Altıncı Lem'a)

 

Lügat:

sima : yüz, çehre
âzâ : uzuvlar, organlar
esasat-ı âzâ : temel organlar
Sâni : her şeyi sanatlı bir şekilde yaratan Allah
zihayat : hayat sahibi, canlı

“Kainat, dünya ve insandaki terbiye mührü”  isimli Risale-i Nur dersini izlemek için tıklayınız.

    

[Nur Penceresi]

“Görüyorum ki: Şu dünya hayatında en bahtiyar odur ki
dünyayı bir misafirhane-i askerî telakki etsin
ve öyle de iz’an etsin ve ona göre hareket etsin.
Ve o telakki ile en büyük mertebe olan
mertebe-i rızayı çabuk elde edebilir.
Kırılacak şişe pahasına, daimî bir elmasın fiyatını vermez;
istikamet ve lezzetle hayatını geçirir.”

(Mektubat, Dokuzuncu Mektup)

 

Lügat:

misafirhane-i askerî : askerî misafirhane
telâkki : kabul etme
iz’an : şüpheden uzak, kesin bir şekilde inanma
mertebe-i rızâ : Allah’tan gelen herşeye razı olanların mertebesi

“Dünyanın misafirhane boyutunu nasıl değerlendirmeliyiz?” isimli dersi izlemek için tıklayınız

    

[Nur Penceresi]

[Nur Penceresi]

“Her bir şehri yüz defa mezaristana boşaltan ölüm, elbette hayattan ziyade bir istediği var.”

(Şualar, On Birinci Şuâ)

 

"Kur’ân’ın Işığında; Ölüm ve Ahirete Bakalım!" isimli Risale-i Nur dersini izlemek için tıklayınız.

    

[Nur Penceresi]

“İbadetin manası şudur ki:
Dergâh-ı İlahîde abd, kendi kusurunu ve acz ve fakrını görüp kemal-i rububiyetin ve kudret-i Samedaniyenin ve rahmet-i İlahiyenin önünde hayret ve muhabbetle secde etmektir.”

(Sözler, Dokuzuncu Söz)

 

Lügat:

dergâh-ı İlâhî : Cenab-ı Allah’ın rahmet kapısı
abd : kul
acz : güçsüzlük
fakr : fakirlik, ihtiyaç hali
muhabbet : sevgi
kemâl-i Rububiyet : Allah’ın herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesinin, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurmasının mükemmelliği
kudret-i Samedâniye : her şey kendisine muhtaç olduğu halde kendisi hiçbir şeye muhtaç olmayan Allah'ın kudreti
rahmet-i İlâhiye : Allah’ın şefkat ve merhameti

“İbadetin Manası” isimli Risale-i Nur dersini izlemek için tıklayınız.

    

[Nur Penceresi]

“Ehl-i Sünnet ve Cemaat olan ehl-i hak mezhebini karargâh yap ve Kur'an-ı Mu'ciz-ül Beyan'ın muhkemat kal'asına gir ve Sünnet-i Seniyeyi rehber yap, selâmeti bul!.”

(Lem'alar, On Üçüncü Lem’a)

 

Lügat:

ehl-i hak : doğru ve hak yolda olan kimseler
Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyân : açıklamalarıyla benzerini yapmakta akılları âciz bırakan Kur’ân
muhkemat : kesin hükümler içeren emir ve yasaklar

“İnsanın Cinayetinin Büyüklüğü!” isimli
On Üçüncü Lem’a Risalesi dersini izlemek için tıklayınız

    

[Nur Penceresi]

“Marifetullah olduktan sonra, dünya lezzetlerine iştiha olmadığı gibi cennete bile iştiyak geri kalır.”

(Mesnevi-i Nuriye, Hubâb)

 

Lügat:

mârifetullah : Allah’ı bilme ve tanıma
iştiyak : aşırı arzu ve istek

"Dünya âhiret dengesi nasıl kurulmalı?" isimli müzakereli Risale-i Nur dersini izlemek için tıklayınız.

    

[Nur Penceresi]

“Bir köy muhtarsız olmaz. Bir iğne ustasız olmaz, sahipsiz olamaz. Bir harf kâtipsiz olamaz, biliyorsun. Nasıl oluyor ki nihayet derecede muntazam şu memleket hâkimsiz olur?”

(Sözler, Onuncu Söz)

 

Lügat:

kâtip : yazar
hâkim : hükümdar, idareci

"Bir harf katipsiz olamaz" isimli tefekkür videomuzu izlemek için tıklayınız.

    

[Nur Penceresi]

“Marifetullah olduktan sonra, dünya lezzetlerine iştiha olmadığı gibi cennete bile iştiyak geri kalır.”

(Mesnevi-i Nuriye, Hubâb)

 

Lügat:

mârifetullah : Allah’ı bilme ve tanıma
iştiyak : aşırı arzu ve istek

"Dünya âhiret dengesi nasıl kurulmalı?" isimli müzakereli Risale-i Nur dersini izlemek için tıklayınız.

    

[Nur Penceresi]

[Nur Penceresi]

[Nur Penceresi]

[Nur Penceresi]

“Allah birdir.
Başka şeylere müracaat edip yorulma,
onlara tezellül edip minnet çekme,
onlara temelluk edip boyun eğme,
onların arkasına düşüp zahmet çekme,
onlardan korkup titreme.”

(Mektubat, Yirminci Mektup, Birinci Makam)

 

Lügat:

tezellül : alçalma, kendisini küçük düşürme
temelluk : dalkavukluk

"Allah Tektir, Ortağı Olamaz!" isimli Risale-i Nur dersini izlemek için tıklayınız

    

[Nur Penceresi]

[Nur Penceresi]

“Kur’an hem zikirdir hem fikirdir hem hikmettir
hem ilimdir hem hakikattir hem şeriattır hem sadırlara şifa,
mü’minlere hüda ve rahmettir.”

(Mesnevi-i Nuriye, Habbe)

 

Lügat:

hikmet : ilim, yüksek bilgi
hakikat : doğru, gerçek
şeriat : Allah tarafından bildirilen hükümlerin hepsi
sadır : kalp, göğüs
hüdâ : hidayet, doğru yolu gösterme, doğru yol
rahmet : İlâhî şefkat, merhamet

"Zaman ihtiyarlandıkça Kur’an gençleşiyor" isimli videomuzu izlemek için tıklayınız

    

[Nur Penceresi]

“İman, hem nurdur hem kuvvettir. Evet, hakiki imanı elde eden adam, kâinata meydan okuyabilir ve imanın kuvvetine göre hâdisatın tazyikatından kurtulabilir.”

(Sözler, Yirmi Üçüncü Söz)

 

Lügat:

hâdisat : olaylar
tazyikat : baskılar, sıkıştırmalar

"Sebeplere güvendiğin kadar Allah'a güveniyor musun?" isimli Risale-i Nur dersini izlemek için tıklayınız

    

[Nur Penceresi]

[Nur Penceresi]

[Nur Penceresi]

[Nur Penceresi]

[Nur Penceresi]

[Nur Penceresi]

[Nur Penceresi]

[Nur Penceresi]

[Nur Penceresi]

[Nur Penceresi]

[Nur Penceresi]

[Nur Penceresi]

[Nur Penceresi]

[Nur Penceresi]

“Sâni'-i kâinat, elbette kâinat cinsinden değildir.
Mahiyeti, hiçbir mahiyete benzemez.”

(Mektubat, Yirminci Mektup, İkinci Makam)

 

Lügat:

Sâni-i Kâinat : evreni ve herşeyi mükemmel bir san’atla yaratan Allah
 

    

[Nur Penceresi]

[Nur Penceresi]

“Acaba yirmi üç saatini şu kısacık hayat-ı dünyeviyeye sarf eden ve o uzun hayat-ı ebediyeye bir tek saatini sarf etmeyen; ne kadar zarar eder, ne kadar nefsine zulmeder, ne kadar hilaf-ı akıl hareket eder.”

(Sözler, Dördüncü Söz)

 

Lügat:

hayat-ı dünyeviye : dünya hayatı
hayat-ı ebediye : sonsuz âhiret hayatı
hilâf-ı akıl : akla aykırı

"Hem Kıymetli Hem Kolay Hem de Sevabı En Bol İbadet Namaz" isimli Risale-i Nur dersini izlemek için tıklayınız

    

[Nur Penceresi]

“Hem veren Bismillah demeli hem alan Bismillah demeli. Eğer o Bismillah demiyor fakat sen de almaya muhtaç isen sen, Bismillah de, onun başı üstünde rahmet-i İlahiyenin elini gör, şükür ile öp, ondan al.”

(Lem'alar, On Yedinci Lem'a)

 

Lügat:

rahmet-i İlâhiye : Allah’ın her şeyi kuşatan sonsuz rahmeti

Nimetlerin Hakiki Sebebi Rahmet-i İlahiyedir! isimli Risale-i Nur dersini izlemek için tıklayınız

    

[Nur Penceresi]

“Ehl-i iman için ölüm, rahmet kapısıdır.
Ehl-i dalalet için zulümat-ı ebediye kuyusudur.”

(Lem'alar, Yirmi Beşinci Lem'a)

 

Lügat:

ehl-i iman : Allah’a ve Allah’tan gelen herşeye inanan kimseler, mü’minler
rahmet : İlâhî şefkat, merhamet
ehl-i dalâlet : doğru ve hak yoldan sapanlar, inançsız kimseler
zulümat-ı ebediye : sonsuz karanlıklar

"Ölümün güzel yüzü" isimli Risale-i Nur dersini izlemek için tıklayınız

    

[Nur Penceresi]

[Nur Penceresi]

“Hem veren Bismillah demeli hem alan Bismillah demeli. Eğer o Bismillah demiyor fakat sen de almaya muhtaç isen sen, Bismillah de, onun başı üstünde rahmet-i İlahiyenin elini gör, şükür ile öp, ondan al.”

(Lem'alar, On Yedinci Lem'a)

 

Lügat:

rahmet-i İlâhiye : Allah’ın her şeyi kuşatan sonsuz rahmeti

Nimetlerin Hakiki Sebebi Rahmet-i İlahiyedir! isimli Risale-i Nur dersini izlemek için tıklayınız

    

[Nur Penceresi]

“Ey arkadaş! Demek, bu muvakkat memleket bir tarla hükmündedir, bir talimgâhtır, bir pazardır. Elbette arkasında bir mahkeme-i kübra, bir saadet-i uzma gelecektir.” 

(Sözler, Onuncu Söz)

 

Lügat:

muvakkat : geçici
talimgâh : eğitim yeri
mahkeme-i kübrâ : öldükten sonra âhirette Allah’ın huzurunda kurulacak olan büyük mahkeme
saadet-i uzmâ : çok büyük mutluluk

“Dünya Oyuncak Olsun Diye Yaratılmadı!”  isimli Risale-i Nur dersini izlemek için tıklayınız.

    

[Nur Penceresi]

“İman-ı Billah, kendi hüccetleriyle hem sair rükünlerini hem iman-ı bi’l-âhireti ispat eder.”

(Şualar, On Birinci Şuâ, Dokuzuncu Mesele)

 

Lügat:

iman-ı billâh : Allah’a iman
hüccet : kesin delil
sair : diğer, başka
rükün : esas, şart
iman-ı bil’âhiret : âhirete iman

"Ahirete iman" isimli görsel çalışmamızı izlemek için tıklayınız

    

[Nur Penceresi]

“İman-ı Billah, kendi hüccetleriyle hem sair rükünlerini hem iman-ı bi’l-âhireti ispat eder.”

(Şualar, On Birinci Şuâ, Dokuzuncu Mesel­e)

​

Lügat:

iman-ı billâh : Alla­h’a iman
hüccet : kesin del­il

sair : diğer, başka
rükün : esas, şart
iman-ı bil’âhiret : âhirete iman

"Ahirete iman" isimli görsel çalışmamızı izlemek için tıklay­ınız

​ ​ ​ ​

[Nur Penceresi]

“Ey nefis! Başta Habibullah, bütün ahbabın kabrin öbür tarafındadırlar. Burada kalan bir iki tane ise onlar da gidiyorlar. Ölümden ürküp kabirden korkup başını çevirme. Merdane kabre bak; dinle, ne talep eder. Erkekçesine ölümün yüzüne gül; bak, ne ister.”

(Sözler, On Dördüncü Söz, Hatime)

 

Lügat:

Habibullah : Allah’ın en sevdiği kul olan Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (a.s.m.)
ahbab : dostlar, sevilenler
merdane : mertçe

"Gafil Kafaya Bir Tokmak ve Bir İbret Dersi" isimli Risale-i Nur dersini izlemek için tıklayınız

    

[Nur Penceresi]

“Ey bizi nimetleriyle perverde eden sultanımız!
Bize gösterdiğin numunelerin ve gölgelerin asıllarını, menbalarını göster. Ve bizi makarr-ı saltanatına celbet. Bizi bu çöllerde mahvettirme. Bizi huzuruna al. Bize merhamet et. Burada bize tattırdığın leziz nimetlerini orada yedir. Bizi zeval ve teb’id ile tazip etme. Sana müştak ve müteşekkir şu mutî raiyetini başı boş bırakıp idam etme.”

(Sözler, Onuncu Söz)

 

Lügat:

perverde eden : besleyen
nümune : örnek
menba : kaynak
makarr-ı saltanat : saltanatın merkezi, başkent
celb etmek : çekmek
tazib etme : azaplandırma, eziyet verme
teb’îd : uzaklaştırma, kovma
zevâl : geçip gitme, yok olma
müştak : düşkün
müteşekkir : teşekkür eden
muti’ : itaatkâr, emre uyan
raiyet : halk, vatandaş

"Ahirete İman" video serimizi izlemek için tıklayınız

    

[Nur Penceresi]

“Evet, izzet ve azamet ister ki esbab perdedar-ı dest-i kudret ola aklın nazarında. Tevhid ve celal ister ki esbab ellerini çeksinler tesir-i hakikiden.”,

(Sözler, Yirmi İkinci Söz, İkinci Makam)

 

Lügat:

izzet : şeref, yücelik
azamet : büyüklük
esbab : sebepler
perdedâr-ı dest-i kudret : Allah’ın kudret elinin önünde perde
nazar : bakış, dikkat
tevhid : birleme; herşeyin bir olan Allah’a ait olduğunu bilme ve inanma
celâl : haşmet, görkem
tesir-i hakikî : gerçek tesir

Sebeplerin yaratılış hikmeti isimli Risale-i Nur dersini izlemek için tıklayınız

    

[Nur Penceresi]

[Nur Penceresi]

[Nur Penceresi]

[Nur Penceresi]

“Dünyanın lezaizi zehirli bala benzer. Lezzeti nisbetinde elemi de vardır.”

(Mesnevi-i Nuriye, Habbe)

 

Lügat:

lezâiz : lezzetler
nisbet : oran
elem : acı, keder, üzüntü

"Dünya'ya Muhabbet Etmeyelim mi?" isimli Risale-i Nur dersini izlemek için tıklayınız

    

[Nur Penceresi]

“Şu dünyanın manevî güneşi olan hayat dahi harab-ı dünya ile gurûbundan sonra haşrin sabahında bâki bir surette tulû edecektir. Ve cin ve insin bir kısmı saadet-i ebediyeye ve bir kısmı da şakavet-i ebediyeye mazhar olacaktır.”

(Mektubat, Yirminci Mektup)

 

Lügat:

harab-ı dünya : dünyanın sona ermesi, kıyamet
gurûb : batma
haşr : insanların öldükten sonra tekrar diriltilip Allah’ın huzurunda toplanması
bâki : devamlı, sürekli, ölümsüz
tulû : doğuş
ins : insanlar
saadet-i ebediye : sonsuz mutluluk
mazhar olma : erişme, nail olma

“Hayatı Veren O'dur” isimli Risale-i Nur dersini izlemek için tıklayınız

    

[Nur Penceresi]

“Bir elmayı halk eden kim ise bütün dünyaya gelen elmaları icad eden yine o olabilir. Çünkü sikke birdir. Hem elmaları icad eden kim ise bütün dünyada medar-ı rızık olan hububat ve semeratı halk eden yine odur. Demek en küçük cüz'î bir zîhayata, en cüz'î bir nimeti veren, doğrudan doğruya kâinatın Hâlık'ıdır ve Rezzak-ı Zülcelal'dir.”

(Mektubat, Yirminci Mektup)
 

 

Lügat:

halk etme : yaratma
icad : var etme, yaratma
sikke : mühür, damga
medâr-ı rızık : rızkın sebebi
hububat : tohumlar, taneli bitkiler
semerât : meyveler
cüz’î : ferd; az
zîhayat : hayat sahibi, canlı
Rezzâk-ı Zülcelâl : bütün yaratıkların rızkını veren heybet ve yücelik sahibi Allah

“Allah İçin Atom ve Kainat Yaratmak Nasıl Bir Olur?” isimli Risale-i Nur dersini izlemek için tıklayınız

    

[Nur Penceresi]

“Şu insanlar içinde, şu kâinat Sâni'inin makasıdını en mükemmel bir surette bildiren ve şu kâinat tılsımını keşfeden ve hilkatin muammasını açan ve rububiyetin mehasin-i saltanatına en mükemmel tarzda dellâllık eden Muhammed aleyhissalâtü vesselâmdır.”

(Sözler, Otuz Birinci Söz)

 

Lügat:

Sâni : herşeyi sanatlı bir şekilde yaratan Allah
makàsıd : maksatlar, gayeler
tılsım : sır, gizli gerçek
hilkat : yaratılış
muammâ : anlaşılması zor sır
rububiyet : Cenab-ı Hakk'ın her zaman her yerde her mahluka, muhtaç olduğu şeyleri vermesi, terbiye ve tedbir etmesi ve mâlikiyyeti ve besleyiciliği keyfiyyeti
mehâsin-i saltanat : saltanatın güzellikleri
dellâllık : ilan edicilik, duyuruculuk
Aleyhissalâtü Vesselâm : Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun

"Mevcudatın Efendimiz (SAV)'e Muhabbeti" isimli Risale-i Nur dersini izlemek için tıklayınız

    

[Nur Penceresi]

“Sivrisineğin gözünü halk eden, güneşi dahi o halk etmiştir. Pirenin midesini tanzim eden, manzume-i şemsiyeyi de o tanzim etmiştir.”

(Mesnevi-i Nuriye, Nokta)

 

Lügat:

halk eden : yaratan
tanzim : sıraya koymak, sıralamak, dizmek, düzenlemek.
manzume-i şemsiye : güneş sistemi

"Pirenin midesini tanzim eden, manzume-i şemsiyeyi de o tanzim etmiştir." isimli Risale-i Nur dersini izlemek için tıklayınız.

    

[Nur Penceresi]

“Cenab-ı Hak hadsiz enva-ı nimetini nev-i beşere zemin yüzünde neşretmiş. Ona mukabil, o nimetlerin fiyatı olarak şükür istiyor.”

(Mektubat, Yirmi Dokuzuncu Mektup)

 

Lügat:

Cenab-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan şeref ve yücelik sahibi Allah
hadsiz : sınırsız, sonsuz
enva-ı nimet : nimet çeşitleri
nev-i beşer : insanlar, insanlık türü
zemin : yeryüzü, dünya
neşretmek : yaymak
mukabil : karşılık

"Şükür Yaratılış Neticesidir!" isimli Risale-i Nur dersini izlemek için tıklayınız

    

[Nur Penceresi]

“İman, manevî bir cennetin çekirdeğini taşıyor.
Küfür dahi manevî bir cehennemin tohumunu saklıyor.
Nasıl ki küfür, cehennemin bir çekirdeğidir.
Öyle de cehennem, onun bir meyvesidir.”

(Sözler, Yirmi Sekizinci Söz)

 

"Ehl-i Cennete Dünya Kadar yer Verilecek!" isimli Risale-i Nur dersini izlemek için tıklayınız

    

[Nur Penceresi]

“Şimdi bak çeşmelere, çaylara, ırmaklara… Yerden, dağlardan kaynamaları tesadüfî değildir. Çünkü onlara terettüp eden âsâr-ı rahmet olan faydaların ve semerelerin şehadetiyle ve dağlarda bir mizan-ı hâcetle iddiharlarının ifadesiyle ve bir mizan-ı hikmetle gönderilmelerinin delâletiyle gösteriliyor ki bir Rabb-i Hakîm'in teshiriyle ve iddiharıyladır. Ve kaynamaları ise onun emrine heyecanla imtisal etmeleridir.”

(Sözler, Otuz Üçüncü Söz)

 

Lügat:

tesadüfî : rastlantı
terettüp : gerekme
âsâr-ı rahmet : rahmet eserleri
semere : meyve
şehadet : şahitlik
mizan-ı hâcet : ihtiyaç ölçüsü
iddihar : biriktirme, depolama
mizan-ı hikmet : hikmet terazisi
delâlet : delil olma, işaret etme
Rabb-i Hakîm : herbir varlığı terbiye edip idaresi ve tasarrufu altında bulunduran ve herşeyi hikmetle yapan Allah
teshir : boyun eğdirme
imtisal : emre uyma

"Işık, ırmak, taş, cevher, çiçek, meyve, bulut ve kuşlar; tevhide delildir" isimli Risale-i Nur dersini izlemek için tıklayınız.

    

[Nur Penceresi]

“İnsanın fıtrat-ı zîşuuru olan vicdanı, saadet-i ebediyeye bakar, gösterir. Evet, kim kendi uyanık vicdanını dinlerse ‘Ebed! Ebed!’ sesini işitecektir. Bütün kâinat o vicdana verilse ebede karşı olan ihtiyacının yerini dolduramaz.”

(Sözler, Yirmi Dokuzuncu Söz)

 

Lügat:

fıtrat-ı zîşuur : şuurlu yaratılış
saadet-i ebediye : sonsuz mutluluk
ebed : sonu olmayan, sonsuzluk

"İnsana Verilen Kıymetin Ahireti Gerektirmesi" isimli görsel çalışmamızı izlemek için tıklayınız

    

[Nur Penceresi]

“Madem dünya var. Ve dünya içinde bu âsârıyla hikmet ve inayet ve rahmet ve adalet var. Elbette dünyanın vücudu gibi kat’î olarak âhiret de var. Madem dünyada her şey bir cihette o âleme bakıyor. Demek oraya gidiliyor. Âhireti inkâr etmek, dünya ve mâfîhayı inkâr etmek demektir. Demek, ecel ve kabir insanı beklediği gibi cennet ve cehennem de insanı bekliyor ve gözlüyor.”

(Sözler, Onuncu Söz)

 

Lügat:

âsâr : eserler
inayet : yardım, ikram
rahmet : şefkat, merhamet
mâfîhâ : içindekiler

"Günümüzde, haşrin ispat edilmesine niçin ihtiyaç duyuluyor?" isimli Risale-i Nur dersini izlemek için tıklayınız

    

[Nur Penceresi]

“Herkesin bütün saadetleri,
bir Rabb-i Rahîm’e olan teslimiyete bağlıdır.”

(Mesnevi-i Nuriye, Katre)

 

Lügat:

Rabb-i Rahîm : her bir varlığa merhamet ve şefkat gösteren ve her şeyi terbiye ve idare eden Allah
teslimiyet : bağlılık, kendini Allah’ın iradesine bırakma

"Teslimiyet nedir, nasıl olmalı?" isimli Risale-i Nur dersini izlemek için tıklayınız

    

[Nur Penceresi]

“Ey insan! Aklını başına al, dikkat et!
Nasıl bir zat seni bilir ve bakar, bil ve ayıl!..”

(Mektubat, Yirminci Mektup, İkinci Makam)

 

"El- Basir" isimli görsel çalışmamızı izlemek için tıklayınız

    

[Nur Penceresi]

“Kat'iyen anla ki: Senin gibi zayıf-ı mutlak, âciz-i mutlak, fakir-i mutlak, fâni, küçük bir mahluka koca kâinatı musahhar etmek ve onun imdadına göndermek; elbette hikmet ve inayet ve ilim ve kudreti tazammun eden hakikat-i rahmettir.”

(Lem'alar, On Dördüncü Lem'a, İkinci Makam)

 

Lügat:

kat’iyen : kesinlikle
zaif-i mutlak : son derece zayıf
âciz-i mutlak : son derece güçsüz
fakir-i mutlak : sınırsız ihtiyaç sahibi
fâni : ölümlü, geçici
mahlûk : yaratık
musahhar etmek : boyun eğdirmek
hikmet : gaye, fayda
inayet : yardım, lütuf meded etmek
hakikat-i rahmet : rahmet gerçeği

"Rahmetin Kıymeti" isimli Risale-i Nur dersini izlemek için tıklayınız.

    

[Nur Penceresi]

“Bizim düşmanımız cehalet, zaruret, ihtilaftır. Bu üç düşmana karşı; san'at, marifet, ittifak silâhıyla cihad edeceğiz.”

(Divan-ı Harb-i Örfî)

 

Lügat:

cehalet : cahillik, bilgisizlik
zaruret : yoksulluk; maddî yönden geri kalmışlık
ihtilâf : anlaşmazlık, uyuşmazlık
san’at : zanaat, ustalık; birşey hakkındaki yöntemlerin tamamı; meslek kurallarının tümü
marifet : herkesin gösteremeyeceği beceri, beceriklilik, hüner, ustalık, ustalıkla yapılan şey
ittifak : birleşmek, anlaşmak

"İttihad-ı İslam nasıl olmalıdır?" isimli Risale-i Nur dersini izlemek için tıklayınız.

    

[Nur Penceresi]

“Bizim düşmanımız ce­halet, zaruret, ihti­laftır. Bu üç düşmana karşı; san'at, mar­ifet, ittifak silâhı­yla cihad edeceğiz.”

(Divan-ı Harb-i Örfî)

​

Lügat:

cehalet : cahillik, bilgisizlik
zaruret : yoksullu­k; maddî yönden geri kalmışlık
ihtilâf : anlaşmaz­lık, uyuşmazlık
san’at : zanaat, ustalık; birşey hakkı­ndaki yöntemlerin ta­mamı; meslek kuralla­rının tümü
marifet :​ herkesin gösteremeyeceği be­ceri, beceriklilik, hüner, ustalık, usta­lıkla yapılan şey
ittifak : birleşme­k, anlaşmak

"İttihad-ı İslam nas­ıl olmalıdır?"​ isim­li Risale-i Nur ders­ini izlemek için tık­layınız.

​ ​ ​ ​

[Nur Penceresi]

[Nur Penceresi]

[Nur Penceresi]

“Bizim düşmanımız ce­­halet, zaruret, iht­i­laftır. Bu üç düşm­ana karşı; san'at, mar­ifet, ittifak sil­âhı­yla cihad edeceğ­iz.”

(Divan-ı Harb-i Örfî)

​

Lügat:

cehalet : cahillik, bilgisizlik
zaruret : yoksullu­­k; maddî yönden geri kalmışlık
ihtilâf : anlaşmaz­­lık, uyuşmazlık

san’at : zanaat, ustalık; birşey hakkı­­ndaki yöntemlerin ta­mamı; meslek kural­la­rının tümü
marifet :​ herkesin gösteremeyeceği be­­ceri, beceriklilik, hüner, ustalık, ust­a­lıkla yapılan şey
ittifak : birleşme­­k, anlaşmak

"İttihad-ı İslam nas­­ıl olmalıdır?"​ isi­m­li Risale-i Nur de­rs­ini izlemek için tık­layınız.

​ ​ ​ ​

[Nur Penceresi]

“Ey şeytanın desiselerine müptela olan bîçare insan!
Hayat-ı diniye, hayat-ı şahsiye ve hayat-ı içtimaiyenin selâmetini dilersen ve sıhhat-i fikir ve istikamet-i nazar ve selâmet-i kalp istersen; muhkemat-ı Kur’aniyenin mizanlarıyla ve sünnet-i seniyenin terazileriyle a’mal ve hatıratını tart ve Kur’an’ı ve sünnet-i seniyeyi daima rehber yap ve اَعُوذُ بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجٖيمِ de, Cenab-ı Hakk’a ilticada bulun.”

(Lem'alar, On Üçüncü Lem'a)

 

Lügat:

desise : hile, aldatma
müptelâ : bağımlı, düşkün
biçare : çaresiz
hayat-ı diniye : dine ait hayat
hayat-ı şahsiye : kişisel hayat
hayat-ı içtimaiye : toplumsal hayat
selâmet : esenlik, güvende olma
sıhhat-i fikir : sağlıklı düşünce
istikamet-i nazar : doğru görüş
selâmet-i kalb : kalp huzuru, rahatlığı
muhkemât-ı Kur’âniye : Kur’ân’daki sarsılmaz hükümler
mizan : ölçü, denge
Sünnet-i Seniyye : Peygamberimizin söz, fiil ve hareketlerine dayanan yüce prensipler
a’mâl : davranışlar, işler
hâtırât : hatıralar, düşünceler
iltica : sığınmak, melce' ve penaha varmak, birinden himâye istemek
 اَعُوذُ بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجٖيمِ : Kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım

Allah'ı Sevmenin Ölçüsü" isimli Risale-i Nur dersini izlemek için tıklayınız.

    

[Nur Penceresi]

“Bir ailenin saadet-i hayatiyesi, koca ve karı mabeyninde bir emniyet-i mütekabile ve samimi bir hürmet ve muhabbetle devam eder.”

(Lem'alar, Yirmi Dördüncü Lem'a)

 

Lügat:

saadet-i hayatiye : hayat mutluluğu
mâbeyn : ara, iki şeyin arası
emniyet-i mütekabile : karşılıklı güven
hürmet : saygı
muhabbet : sevgi

"Tesettür kadın fıtratının gereğidir!" isimli Risale-i Nur dersini izlemek için tıklayınız

    

[Nur Penceresi]

“Ekseriya zalim izzetinde, mazlum zilletinde kalıp buradan göçüp gidiyorlar. Demek bir mahkeme-i kübraya bırakılıyor, tehir ediliyor. Yoksa, bakılmıyor değil.”

(Sözler, Onuncu Söz)

 

Lügat:

ekseriya : çoğunlukla
izzet : değer, kıymet, şeref, yücelik
mazlum : zulme, haksızlığa uğrayan
zillet : hor, hakir, aşağılanma
mahkeme-i kübrâ : öldükten sonra âhirette Allah’ın huzurunda kurulacak olan büyük mahkeme
tehir edilmek : ertelenmek

Masumlara Gelen Musibetler, Zulüm Olmaz mı?  isimli Risale-i Nur dersini izlemek için tıklayınız.

    

[Nur Penceresi]

“Hayvaniyetten çık, cismaniyeti bırak, kalp ve ruhun derece-i hayatına gir. Tevehhüm ettiğin geniş dünyadan daha geniş bir daire-i hayat, bir âlem-i nur bulursun. İşte o âlemin anahtarı, marifetullah ve vahdaniyet sırlarını ifade eden لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ‌ kelime-i kudsiyesiyle kalbi söylettirmek, ruhu işlettirmektir.”

(Lem'alar, On Yedinci Lem'a)

 

Lügat:

hayvâniyet : maddî yönden canlılığı olan
cismâniyet : maddî varlığı olan
derece-i hayat : hayat derecesi
tevehhüm : kuruntu
daire-i hayat : hayat alanı
âlem-i nur : nur âlemi
marifetullah : Allah’ı bilme ve tanıma
vahdâniyet : Allah’ın bir ve benzersiz oluşu
kelime-i kudsiye : kutsal kelime

"Nefse İkaz!" isimli Risale-i Nur dersini izlemek için tıklayınız

    

[Nur Penceresi]

“Hayvaniyetten çık, cismaniyeti bırak, kalp ve ruhun derece-i hayatına gir. Teve­hhüm ettiğin geniş dünyadan daha geniş bir daire-i hayat, bir âlem-i nur bulursu­n. İşte o âlemin ana­htarı, marifetullah ve vahdaniyet sırlar­ını ifade eden لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ‌ kelime-i kudsiyesi­yle kalbi söylettirm­ek, ruhu işlettirmek­tir.”

(Lem'alar,​ On Yedin­ci Lem'a)

​

Lügat:

hayvâniyet : maddî yönden canlılığı olan
cismâniyet : maddî varlığı olan
derece-i hayat : hayat derecesi
tevehhüm : kuruntu

daire-i hayat : ha­yat alanı
âlem-i nur : nur âlemi
marifetullah : All­ah’ı bilme ve tanıma

vahdâniyet : Allah­’ın bir ve benzersiz oluşu
kelime-i kudsiye : kutsal kelime

"Nefse İkaz!"​ isimli Risale-i Nur dersi­ni izlemek için tıkl­ayınız

​ ​ ​ ​

[Nur Penceresi]

“Ekseriya zalim izze­tinde, mazlum zillet­inde kalıp buradan göçüp gidiyorlar. Dem­ek bir mahkeme-i küb­raya bırakılıyor, te­hir ediliyor. Yoksa, bakılmıyor değil.”

(Sözler, Onuncu Söz)

​

Lügat:

ekseriya : çoğunlu­kla
izzet : değer, kıy­met, şeref, yücelik
mazlum : zulme, ha­ksızlığa uğrayan
zillet : hor, haki­r, aşağılanma
mahkeme-i kübrâ : öldükten sonra âhire­tte Allah’ın huzurun­da kurulacak olan bü­yük mahkeme
tehir edilmek : er­telenmek

Masumlara Gelen Musi­betler, Zulüm Olmaz mı?​ isimli Risale-i Nur dersini izlemek için tıklayınız.

​ ​ ​ ​

[Nur Penceresi]

[Nur Penceresi]

[Nur Penceresi]

“Namazda ruhun ve kalbin ve aklın büyük bir rahatı vardır. Hem cisme de o kadar ağır bir iş değildir. Hem namaz kılanın diğer mubah dünyevî amelleri, güzel bir niyet ile ibadet hükmünü alır. Bu surette bütün sermaye-i ömrünü, âhirete mal edebilir. Fâni ömrünü, bir cihette ibka eder.”

(Sözler, Dördüncü Söz)

 

Lügat:

mübah : sevap veya günah olmayan günlük işler
dünyevî : dünyaya ait
sermaye-i ömür : ömür sermayesi
fani : ölümlü, geçici
ibkà etmek : devamlı ve kalıcı hale getirmek

"Dünya İşleri Namaza Engel Olamaz!" isimli Risale-i Nur dersini izlemek için tıklayınız

    

[Nur Penceresi]

“İnsanların fehimlerine göre Cenab-ı Hakkın hitâbâtında yaptığı bu tenezzülât-ı İlâhiye, insanların zihinlerini hakaikten tenfir edip kaçırtmamak için İlâhî bir okşamadır.”

(İşaratü'l-İ'caz)

 

Lügat:

fehim : anlayış, kavrayış   
hitâbât : hitâplar, seslenişler  
tenezzülât-ı İlâhiye : Allah’ın Kur’ân-ı Kerim’de emirlerini kullarının anlayabilecekleri şekilde bildirmesi, onların anlayış seviyelerine göre hitap etmesi
hakaik : hakikatler; gerçek mahiyetler, esaslar
tenfir : nefret ettirme

Kur'an Dinleyene de Mucizeliğini İspat Eder! isimli Risale-i Nur dersini izlemek için tıklayınız.

  

    

[Nur Penceresi]

“Bir hâdisede hem insan eli hem kader müdahalesi olduğundan insan, zahirî sebebe bakıp bazen haksız hükmedip zulmeder. Kader, o musibetin gizli sebebine baktığı için adalet eder.”

(Kastamonu Lâhikası)

 

Lügat:

zahirî : görünürde, dış görünüşt

“Beşer zulmeder, kader adalet eder” ne demektir? isimli müzakereli Risale-i Nur dersini izlemek için tıklayınız

    

[Nur Penceresi]

“Nefsini ittiham eden, kusurunu görür. Kusurunu itiraf eden, istiğfar eder. İstiğfar eden, istiaze eder. İstiaze eden, şeytanın şerrinden kurtulur. Kusurunu görmemek o kusurdan daha büyük bir kusurdur. Ve kusurunu itiraf etmemek, büyük bir noksanlıktır. Ve kusurunu görse o kusur, kusurluktan çıkar; itiraf etse affa müstahak olur.”

(Lem'alar, On Üçüncü Lem'a)

 

Lügat:

ittiham eden : suçlayan
istiğfar : Allah’tan bağışlanma dilemek
istiâze : Allah’a sığınma
müstehak : hak etmiş, lâyık

"Kusurumuzu İtiraf Edip Af Dilemeliyiz!" isimli Risale-i Nur dersini izlemek için tıklayınız

    

[Nur Penceresi]

“Bir ailenin saadet-i hayatiyesi, koca ve karı mabeyninde bir emniyet-i mütekabi­le ve samimi bir hür­met ve muhabbetle de­vam eder.”

(Lem'alar, Yirmi Dör­düncü Lem'a)

​

Lügat:

saadet-i hayatiye : hayat mutluluğu
mâbeyn : ara, iki şeyin arası

emniyet-i mütekabi­le : karşılıklı güven
hürmet : saygı
muhabbet : sevgi

"Tesettür kadın fıtr­atının gereğidir!"​ isimli Risale-i Nur dersini izlemek için tıklayınız

​ ​ ​ ​

[Nur Penceresi]

“Ekseriya zalim izze­tinde, mazlum zillet­inde kalıp buradan göçüp gidiyorlar. Dem­ek bir mahkeme-i küb­raya bırakılıyor, te­hir ediliyor. Yoksa, bakılmıyor değil.”

(Sözler, Onuncu Söz)

​

Lügat:

ekseriya : çoğunlu­kla
izzet : değer, kıy­met, şeref, yücelik
mazlum : zulme, ha­ksızlığa uğrayan
zillet : hor, haki­r, aşağılanma
mahkeme-i kübrâ : öldükten sonra âhire­tte Allah’ın huzurun­da kurulacak olan bü­yük mahkeme
tehir edilmek : er­telenmek

Masumlara Gelen Musi­betler, Zulüm Olmaz mı?​ isimli Risale-i Nur dersini izlemek için tıklayınız.

​ ​ ​ ​

[Nur Penceresi]

“Allah’ı tanımayanın, dünya dolusu bela başında vardır. Allah’ı tanıyanın dünyası nurla ve manevî sürurla doludur. Derecesine göre iman kuvvetiyle hisseder.”

(Lem'alar, Yirmi Beşinci Lem'a)

 

Lügat:

sürur : mutluluk, sevinç

"İmansız insanların ruh halleri!" isimli Risale-i Nur dersini izlemek için tıklayınız

    

[Nur Penceresi]

“Ey hasta kardeşler! Siz gayet nâfi’ ve her derde deva ve hakiki lezzetli kudsî bir tiryak isterseniz imanınızı inkişaf ettiriniz. Yani tövbe ve istiğfar ile ve namaz ve ubudiyetle, o tiryak-ı kudsî olan imanı ve imandan gelen ilacı istimal ediniz.”

(Lem'alar, Yirmi Beşinci Lem'a)

 

Lügat:

nâfi’ : faydalı
hakikî : asıl, gerçek
kudsî : kutsal
tiryak : derman, ilâç
inkişaf ettirmek : geliştirmek
istiğfar : Allah’tan bağışlanma dileme, tevbe etme
ubudiyet : kulluk
tiryak-ı kudsî : kutsal ilâç
istimal etmek : kullanmak

"Yan Etkisi Olmayan İlaç: Hastalar Risalesi" isimli Risale-i Nur dersini izlemek için tıklayınız

    

[Nur Penceresi]

“Şu dünya, bir zikirhane-i Rahman, bir talimgâh-ı beşer ve hayvan ve bir meydan-ı imtihan-ı ins ü cândır.”

(Sözler, İkinci Söz)

 

Lügat:

zikirhane-i Rahman: Rahman olan Allah'ın çok çok zikredildiği yer
talimgâh-ı beşer ve hayvan: hayvan ve insanların eğitim yeri
meydan-ı imtihan-ı ins ü cân: cinlerin ve insanların imtihan meydanı

"Mümin ve Kafirin Nazarında Dünya" isimli Risale-i Nur dersini izlemek için tıklayınız

    

[Nur Penceresi]

“İnsan, iman ile insanda tezahür eden sanat-ı İlahiye
ve nukuş-u esma-i Rabbaniye itibarıyla bir kıymet alır.”

(Sözler, Yirmi Üçüncü Söz)

 

Lügat:

nur-u iman : iman nuru
tezahür : ortaya çıkma, görünme
san’at-ı İlâhiye : Allah’ın san’atı
nukuş-u esmâ-i Rabbâniye : Allah’ın güzel isimlerinin nakışları

"İman ve İnsanın kıymeti" isimli Risale-i Nur dersini izlemek için tıklayınız

    

[Nur Penceresi]

“Allah'ın hesabına kâinata bakan adam her ne müşahede ederse ilimdir. Eğer gafletle esbab hesabına bakarsa ilim zannettiği şey de cehil olur.”

(Mesnevi-i Nuriye, Şemme)

 

Lügat:

müşahede etmek : görmek, gözlemlemek
gaflet : duyarsızlık, mânevî sorumluluklarından habersiz davranma hâli
esbab : sebepler
cehil : cahillik, bilgisizlik

"Ülfet İlim Değildir!" isimli Risale-i Nur dersini izlemek için tıklayınız

    

[Nur Penceresi]

“Bir elmayı halk eden kim ise bütün dünyaya gelen elmaları icad eden yine o olabilir. Çünkü sikke birdir. Hem elmaları icad eden kim ise bütün dünyada medar-ı rızık olan hububat ve semeratı halk eden yine odur. Demek en küçük cüz'î bir zîhayata, en cüz'î bir nimeti veren, doğrudan doğruya kâinatın Hâlık'ıdır ve Rezzak-ı Zülcelal'dir.”

(Mektubat, Yirminci Mektup)
 

 

Lügat:

halk etme : yaratma
icad : var etme, yaratma
sikke : mühür, damga
medâr-ı rızık : rızkın sebebi
hububat : tohumlar, taneli bitkiler
semerât : meyveler
cüz’î : ferd; az
zîhayat : hayat sahibi, canlı
Rezzâk-ı Zülcelâl : bütün yaratıkların rızkını veren heybet ve yücelik sahibi Allah

“Allah İçin Atom ve Kainat Yaratmak Nasıl Bir Olur?” isimli Risale-i Nur dersini izlemek için tıklayınız

    

[Nur Penceresi]

“İnsan, mahiyet-i câmiiyeti itibarıyla mevcudatın hemen ekserisiyle alâkadardır. Hem insanın mahiyet-i câmiasında hadsiz bir istidad-ı muhabbet dercedilmiştir. Onun için insan da umum mevcudata karşı bir muhabbet besliyor. Koca dünyayı bir hanesi gibi seviyor. Ebedî cennete bahçesi gibi muhabbet ediyor.”

(Lem'alar, Üçüncü Lem'a)

 

Lügat:

mahiyet-i câmiiyet/mahiyet-i câmia : pek çok özelliği üzerinde toplayan kapsamlı yapı
itibarıyla : açısından
alâkadar : alâkalı, ilgili
hadsiz : sınırsız
istidad-ı muhabbet : sevme kabiliyeti
derc edilmek : yerleştirilmek
mevcudat : varlıklar
muhabbet : sevgi
hane : ev

Kalpteki Dünya Sevgisi isimli Risale-i Nur dersini izlemek için tıklayınız

    

[Nur Penceresi]

“Esma-i hüsnanın her birisinin kendine mahsus öyle kudsî bir cemali var ki bir tek cilvesi, koca bir âlemi ve hadsiz bir nev'i güzelleştiriyor.”

(Şualar, Dördüncü Şuâ)

 

Lügat:

Esmâ-i Hüsnâ : Allah’ın en güzel isimleri
cemal : güzellik
cilve : görüntü, yansıma
nev’ : tür

"Aşk-ı Bekâ, Bâki'yi gösterir." isimli Risale-i Nur dersini izlemek için tıklayınız

    

[Nur Penceresi]

“Ey insan! Aklını başına al. Hiç mümkün müdür ki: Bütün enva-ı mahlukatı sana müteveccihen muavenet ellerini uzattıran ve senin hâcetlerine "Lebbeyk!" dedirten Zat-ı Zülcelal seni bilmesin, tanımasın, görmesin! Madem seni biliyor, rahmetiyle bildiğini bildiriyor. Sen de onu bil, hürmetle bildiğini bildir.”

(Lem'alar, On Dördüncü Lem'a, İkinci Makam)

 

Lügat:

envâ-ı mahlûkat : bütün yaratılmış varlık türleri
müteveccihen : yönelmiş olarak
muavenet : yardım
hâcet : ihtiyaç
lebbeyk : buyurun
Zât-ı Zülcelâl : sonsuz haşmet ve yücelik sahibi olan Zât, Allah

"Kainatı şenlendiren rahmet!" isimli Risale-i Nur dersini izlemek için tıklayınız

    

[Nur Penceresi]

“Nur-u fikir, ziya-yı kalp ile ışıklanıp mezcolmazsa zulmettir, zulüm fışkırır.”

(Mektubat, Hakikat Çekirdekleri)

 

Lügat:

nur-u fikir : fikir nuru, düşünce ışığı
ziya-yı kalp : kalp ışığı
mezc olmak : karışmak, bütünleşmek
zulmet : karanlık, sıkıntı

Sorularla Risale Sitemizden:
"Akıl ve kalp bir olmazsa karanlık getirir." devamıyla izah eder misiniz?

    

[Nur Penceresi]

[Nur Penceresi]