“Ey derd-i maişetle sersem olmuş ve hırs-ı dünya ile sarhoş olmuş kardeşler! Hırs bu kadar muzır ve belalı bir şey olduğu halde, nasıl hırs yolunda her zilleti irtikâb ve haram helâl demeyip her malı kabul ve hayat-ı uhreviyeye lâzım çok şeyleri feda ediyorsunuz? Hattâ erkân-ı İslâmiyenin mühim bir rüknü olan zekâtı, hırs yolunda terk ediyorsunuz?” (Mektubat, Yirmi İkinci Mektup) |
Ey kendisini yâd ve zikredenleri en güzel tarzda zikre den Zâkir ve zikredilmeye en lâyık, çok zikredilen Mezkûr, Ey şükür ve iyiliğe en güzel tarzda karşılık veren Şâkir ve şükredilmeye en lâyık, çok şükredilen Meşkûr, Ey hamd ve iyiliğe en güzel tarzda karşılık veren Hamîd ve hâmdedilmeye en lâyık, çok övülen, hamdedilen Mahmud, Ey en iyi gören, her yerde hâzır olan Şâhid, isim ve sıfatları görünmeye en lâyık, her yerde eseri görülen Meşhûd, Ey hak ve iyilik isteyenleri en doğru yola ve en güzel davete çağıran Dâi ve duâ edilmeye en lâyık, en çok çağırılan Madûv, Ey dâvetine icabet edip, kendisine el açanların duasına en güzel tarzda cevap veren Mücîb, icabete ve itaate en lâyık, çok icabet edilen Mücâb, Ey kalplere en yakın olan ünsiyet eden Munis ve ünsiyet edilmeye, yakın olunmaya en lâyık, en çok ünsiyet edilen Enîs, Ey en hayırlı dost, en yakın sâhib, dostluğu kazanılmaya en lâyık celis-i Habîb, Ey umulan en hayırlı murad, en yüce gaye olan Maksud ve talep edilmeye, istenmeye en lâyık, en çok aranan Matlub, Ey sevenlerin en yücesi, sevgi gösterenlerin en hayırlısı olan Habîb ve sevilmeye en lâyık, en çok sevilen Mahbub, Sen aczden ve şerikten, kusurdan münezzeh ve mukaddessin. Senden başka ilâh yok ki bize imdad etsin. El-aman el-aman! Bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar. |