Atatürk diyor ki:
''Devrimin hedefini kavramış olanların, daima onu korumaya
güçleri yetecektir.''
Mustafa Kemal ATATÜRK
(Saatli Maarif Takvimi'nin 28 Kasım Pazartesi günkü
yaprağından) |
Güvercin ve Tek Eşlilik
:)
![]() |
Namık Kemâlden Hayat Dersi |
Namık Kemâl,bir adam hakkında dedikodu yapıldığını
duyunca,hemen o adamı bulup tanışırmış.
Nedenini soranlara : "Faziletleri olmayan adamı hiç
kimse çekiştirmez. Kötülenen adamlar, görüşmeye lâyıktırlar."yanıtını
verirmiş.
Şahin
Erkenez |
İlla birini seveceksen dışını değil içini seveceksin.!' |
|
Normal doğum mu sezaryan mi?
Normal doğumun avantajları ve dezavantajları nelerdir? Sezaryenle doğum ne zaman tercih edilmeli? Doğum şekline karar vermeden önce mutlaka okuyun... Türkiye’de sezaryenle doğum oranı oldukça arttı. Oysa, uzmanlar doğumun normal bir olay olduğu, bu nedenle bebeğin karın içinde ters ya da yan durması gibi bir sorun yoksa, doğum biçiminde önceliğin normal doğuma verilmesi gerektiği konusunda birleşiyorlar.
Normal doğumun avantajları
· Normal doğum, annenin bilinci açık biçimde gerçekleşen doğal bir olay olduğu için, anne, bebeği doğar doğmaz onunla tensel ve duygusal temas kurabiliyor, ilk ağlamasını duyabiliyor, bebeğini ilk birkaç saat içinde emzirebiliyor. · Anneye anestezi uygulanmadığı için bebeğe de anestezi uygulanmamış oluyor. · Bebek, ciğerlerindeki sıvıyı doğum esnasında vajinadan geçerken atabiliyor. · Normal doğumda annenin kanama, enfeksiyon, organ ve doku hasarı, pıhtı oluşumu riski sezaryene göre oldukça az. · Normal doğum sancılı bir süreç olsa da epidural anestezi (belden aşağısını uyuşturma) ile sancılar hissedilmeden doğum gerçekleşebiliyor. · Doğum uzun ve sancılı da sürse, kadının doğumdan sonra iyileşmesi, normal hayatına dönmesi çok daha hızlı ve erken oluyor. · Normal doğum yapan kadınlar hamilelikte aldıkları kiloları daha kolay verebiliyorlar. · Normal doğum sürecini geçiren bir annenin sütü daha kolay gelebiliyor. · Normal doğum sezaryene göre daha ekonomik.
Normal doğumun dezavantajları
· Normal doğumun ne zaman gerçekleşeceği tam olarak kestirilemiyor. Dolayısıyla bir aylık bir dönemde her an doğum olacağı beklentisine giriliyor ve sancı bekleniyor. · Normal doğum, anne adayı için uzun, sancılı ve yıpratıcı bir süreç. · Özellikle iri bebek doğuran kadınlarda idrar kesesi ve kalın barsağın vajina içine doğru fıtıklaşması gibi durumlar oluşabiliyor ve bunlar için ileride ek bir operasyon gerekebiliyor. · İri bebeklerin doğumunda oluşan geniş vajina yırtıklarının tamiri zor ve uzun operasyonlar gerektirebiliyor. · Doğum esnasında yapılan epizyo kesisinden (vajina ile anüs arasında kesi) sonra, birkaç gün, oturup kalkarken ağrı oluşabiliyor. · Normal doğum esnasında bebeğin sıkıştığını gösteren bir işaret belirdiğinde ya da kordon dolanması gerçekleştiğinde, acil olarak sezaryene başvuruluyor.
Sezaryenin avantajları
· Sezaryen, doktorunuzdan randevu aldığınız gün yapılıyor. Genel anestezi ile uyutulduktan sonra gözünüzü açtığınızda bebeğinizi yanınızda buluyorsunuz. · Doğum esnasında ağrı ve sancı hissetmiyorsunuz. · Normal doğum saatlerce sürebilirken, sezaryende anesteziden sonra 2-3 dakika içinde bebek çıkarılıyor. · Doğumun zamanı sürpriz olmuyor, doktorunuz önceden söylüyor. · Genital organlarda sarkma, deformasyon oluşmuyor.
Sezaryenin dezavantajları
· Sezaryenle doğumdan sonra diğer hamilelikler için normal doğum olma olasılığı düşük. · Sezaryen bir ameliyat; dolayısıyla ameliyat ve anestezi riskleri her zaman var. · Genel anestezide bebek de bir miktar anestezi almış oluyor. · Sezaryende de epidural anestezi yapılabiliyor ancak doktorlar çoğunlukla genel anesteziyi tercih ediyorlar. · Karın boşluğu açılarak bebek alındığı için iyileşme süresi normal doğuma kıyasla daha uzun ve daha zor. Normal hayata dönme süresi bir hafta sürebiliyor. Bu süre içinde zaman zaman yatarak istirahat etme ihtiyacı duyabiliyorsunuz. · Sezaryenle doğum yapan kadınlar doğum sırasında ve sonrasında daha az kilo veriyorlar. · Vücut henüz doğuma hazır olmadığı için sezaryenle doğum yapan annelerin sütü daha geç gelebiliyor. · Sezaryende hastanede kalma süresi üç günü bulabiliyor. Oysa normal doğumda bu süre, bir ya da iki gün. · Normal doğuma göre daha pahalı bir operasyon.
Uzman görüşleri
Dr. Bülent Urman, “Normal doğumun ne olduğunu bilmeyen, kulaktan dolma bazı bilgilerle hareket eden ve birtakım korkular edinmiş kadını, normal doğuma yönlendirmek zor oluyor. Çevresindeki arkadaşlarının neredeyse tamamının sezaryenle doğurduğunu, sezaryenin ne kadar kolay, ne kadar rahat olduğunu dinleyen kadın, koşullanmış olarak doktor karşısına çıkıyor” diyor.
Prof. Dr. Cihat Şen ise sezaryen ile yapılan çoğu doğumun günü gelmeden, doğuma 15-20 gün kala gerçekleştirildiğini, oysa sezaryenle doğumun birkaç gün erken bile yapılsa, bebeğin akciğerinin dış dünyaya uyum sağlamasında birtakım sıkıntılar yarattığına dikkat çekiyor.
Normal doğumda ise anne adayının günü geldiğinde sancı çekmeye başlamasının, bebeğin dış dünyaya uyumunu sağladığını anlatan Dr. Şen, “O yüzden tıbbi açıdan gerekmedikçe sezaryene başvurulmaması lazım” diyor.
Strese girmeyin, kavuşma anını bekleyin
Sezaryen mi normal doğum mu yapmalısınız; hamileliğinizin başında değil, doğuma bir ya da iki ay kala karar verin. Tabii doktorunuzla birlikte her iki yöntemi enine boyuna tartışarak ve sizin hamileliğinize, kemik yapınıza, bebeğinizin konumuna hangisinin uygun olduğuna bakarak…
Hamileliğin başından itibaren aylarca doğum şeklini düşünmek, doğum stresini artırır. Hem nasıl doğuracağım stresi yapmak yerine, doğumdan sonra kavuşacağınız dünyanın en güzel varlığıyla muhteşem zamanlar geçireceğinizi hayal etmek daha iyi olmaz mı? |
Kirli Zekâ-Marlboro Nasıl Kurtuldu? |
Dünyanın
en bilinir markaları arasında yer edinen Marlboro ilk kurulduğu yıllarda
diğer bütün yeni kurulan şirketlerde olduğu gibi piyasada tutunmaya
çalışırken işleri kötüye gider.
Marlboro'nun işlerinin kötüye gittiğini gören
birisi Marlboro'ya bir teklif sunar.
Bu
teklife göre satışların 1 ay içerisinde 3 katına çıkarabileceğini ve bu
olursa şirketin yarı ortağı olmak istediğini eğer bunlar olmazsa ömür boyu Marlboro fabrikasında tütün
saracağını söyler.
Marlboro'nun o zamanki sahipleri de 'nasıl olsa
batmak üzereyiz yapacak birşey yok' diyerek teklifi kabul ederler.
Adam hemen harekete geçer ve bir sürü boş Marlboro pakedine ihtiyacı olduğunu söyler. Zaten depoda da boş paketlerden başka bişey
yoktur.
Binlerce boş Marlboro pakedini ezerek paketlere
kullanılmış süsü verir.
Ezilen paketleri gece yarısı küçük uçak ile
insanların kalabalık yaşadıklara yerlere atar. (reklamcılar kuşların en
çok olduğu yere ateş ederler.Bundan amaç saçmaların vurduğu kurban(!)
sayısını arttırmaktır...ş.e.)
Bunun amacı insanları Marlboro'nun çok
tüketildiğini göstermek bu şekilde onları marlboro tüketimine
yönlendirmektir.
İnsanlar sabah uyandıklarında her yanda bol
Marlboro paketleri görürler ve bu kadar çok tüketildiğine göre iyi
olduğunu düşünerek Marlboro'ya yönelirler. Marlboro şirketi satışlarını o ay 3 değil tam 5 kat arttırır. Satışların artmasındaki cin fikirli adamda şirketin %50'sine ortak olur. Bu kirli zekâlı cin fikirli adam Philip Morris'tir. Şahin
Erkenez |
|
H. Prof.dr Nurullah AYDIN 29 Kasım 2011-ANKARA
NATO; TERÖR ÖRGÜTÜ MÜ, NEDEN TARTIŞILMIYOR?
İkinci Dünya Savaşı’nda; Almanya, İtalya ve Japonya’yı dize getiren ABD öncülüğünde kurucu 12 devlet; komünizme, SSCB’ye karşı 4 Nisan 1949’da NATO antlaşması imzalar. Antlaşma, 24 Ağustos 1949’da yürürlüğe girer.
ABD; işgal ettiği Almanya, İtalya ve Japonya’ya iç işlerinde bağımsızlık tanır ancak dış işlerinde kontrolünde tutar, yüzbinleri bulan asker bulundurur, askeri üsleri sürekli hale getirir Kurucu devletlerin 22 Ekim 1951’de Londra protokolü ile katılmak isteyen Türkiye ve Yunanistan, 18 Şubat 1952’de NATO’ya üye olur. NATO, bu ülkelerde üsler kurar.
NATO ülkeleri, ulusal ordularının tümünü ya da bir bölümünü NATO Avrupa Müttefik Yüksek Komutanlığı emrine tahsis eder.
Türkiye; 18 Şubat 1952 tarihinden itibaren ordu bütününü NATO Komutanı’nın emrine verir, diğer NATO ülkeleri gibi milli/ulusal ordusunu tasfiye sürecine girer.
Hıristiyanlığın haçını simge olarak alan NATO’nun temel amacı; milli/ulusal orduların tasfiye edilmesidir. Bu olguya karşı olan subaylar dönemsel olarak tasfiye edilir.
Milli/ulusal ordu’nun tasfiyesi; bağımsızlığın da devredilmesi anlamına gelir. Milli/ulusal devlet, tarih, ekonomi, kültür, dil ve din kimliğinden soyutlanmayla mensubiyet tasfiye edilir.
NATO; ABD’nin müttefikleriyle oluşturduğu bir örgüttür. Batı emperyalizmin öncüsü ABD’nin kapitalist silahlı saldırı ve işgal gücüdür. NATO, görünürde savunma amaçlı olmakla birlikte gerçekte caydırıcı saldırı gücüdür.
NATO; salt askeri örgüt değildir. Petrol hatlarından enerji hatlara yollara, yerleşim yerlerine kadar bir dizi ülkenin temel konularına müdahil olmaktadır. NATO, hem genelkurmayda hemde TBMM’de vardır. Türkiye’de yapılan askeri darbeler, NATO’nun yönetime müdahalesi olarak yapılmıştır.
NATO’da kalarak ta devleti ve çıkarlarımızı koruyabiliriz diyorlar. Bu düşünce ile Türkiye’nin bağımsızlığına ipotek koyularak, kuşatma altına almakta başarılı olmuşlardır. NATO, 6 yapıdan oluşan bir örgüttür. Bunlar, çekirdek örgüt Süper NATO yani Gladyo yanında, taraf devletler arasında imzalanan yandaş yapılanmalardır. - Kuvvetlerin Statüsüne Dair Anlaşma (KSDA), - Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliği (AGSK), - Uluslararası Güvenlik Destek Gücü (UGDG), - Barış İçin Ortaklık” (BİO), ve - Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT)’dir.
NATO; stratejik konsept değişikliklerine giderek hayati çıkar alanlarını daha da genişletmeye çalışır. 1999 tarihli NATO Stratejik Konsepti ile NATO’nun doğuya doğru genişlemesini, alan dışı kullanılmasını, BM kararlarını dikkate almaksızın hareket etmesini, Uluslararası Müşterek Mobil Kuvvetler kurulmasını ve bu kuvvetlerin kritik görevlerde kullanılmasını, politik dayatmalarla üyelere kabul ettirir.
Kasım 2010’daki Lizbon NATO Zirvesi’nde, Avrupa İçin Aşamalı Ve Uyarlanabilir Füze Savunma Sistemini uygulamaya sokacak antlaşma imzalanır. Bu antlaşmayla ABD; Türkiye’ye yerleştirdiği orta menzilli füzesavar füze ve radar sistemi ile Türkiye’yi içten hedef yaparken, İran’ı tehdit olarak hedefine alırken, İsrail ve oluşan Kürdistan’ı füze koruması altına alır.
NATO; Sırbistan’da, Afganistan’da katliamlarına devam eder. Aynı NATO, Pakistan’da son yıllarda yüzlerce Pakistan askerini katleder, askeri üsleri bombalar ve yanlışlık oldu der.
Libya’ya müdahalede; Rusya, Türkiye ve Çin, ABD’nin öncülük ettiği NATO'ya boyun eğer. Kaddafi bağımlı olmadığını gösteriri, boyun eğmez ve katledilir.
NATO Türkiye’de tartışılmalıdır. Aksihalde suikastler, terör örgütleri, iktidar muhalefet ilişkileri, parti liderliğine geliş veya götürülüş konuları, Türkiye’nin bağımsızlığı, ABD ve AB endeksli politikaların getirdiği yıkımı, çalkantıyı ve sorunları anlamak çözmek ve komşularla sağlıklı ilişki kurmak olanağı yoktur.
Günün Sözü: Güçlü liderlere sahip olmayan devletler, güçlülerin atadığı liderlerle yönetilirler. |
PARA PARA PARA... |
|