EKREM İMAMOĞLU’NDAN DEVLET BAHÇELİ’YE ÖVGÜ
Prof. Dr. Süleyman Çelik (scel...@gmail.com)
Geçen Ekim ayında, “Terörist Başı’nın umut hakkından” söz edip, “gelip Meclis’te konuşmasını” istemesinden beri, PKK’lıların en sevdiği politikacı Devlet Bahçeli! Öyle ki yıllardır hapiste yatan Selahattin Demirtaş bile “Allah Bahçeli, Öcalan ve Erdoğan’a sağlıklı uzun ömürler versin” diyerek dua etti. Bahçeli de PKK’lıları seviyor. Terörist Başı’na “Kurucu Önder” demesi, anma toplantısına katıldığı Sırrı Süreyya Önder’in fotoğrafını sevecen bir ifadeyle okşaması ve PKK’lıları partisinin önünde sevgiyle karşılaması da bunu gösteriyor. Allah muhabbetlerini arttırsın!..
O tarihten sonra Ekrem İmamoğlu’nun da Bahçeli’yi sevdiğini öğrendik.
Ruşen Çakır’ın gönderdiği soruları yanıtlayan Ekrem İmamoğlu Bahçeli’ye övgüler dizmiş: (https://medyascope.tv/2025/07/24/ekrem-imamoglu-medyascopea-konustu/)
“Sayın Bahçeli, 22 Ekim çağrısıyla beraber Türkiye’nin son kırk yıldır kanayan yarası olan terör ortamının bitmesi adına önemli bir adım attı. O tarihten bu yana terörün bitmesi ve çatışmaların çözümü hususunda Türkiye’nin önünü açan hamlelere imza attı. Kendisinin bu süreç boyunca devlet bilinciyle, oy kaygılarını bir kenara bırakarak ve Kürt meselesini dışlama tutumlarından vazgeçerek takındığı tavır, eksikleri olsa da oldukça değerli ve önemlidir.”
Burada “devlet bilinci” sözünü, “lidere sadakat şerefimizdir” diyen biatçı/ fanatik MHP’lilerin, Bahçeli’nin her sözünü, sorgulamaksızın “devlet aklı” diyerek “hikmet-i hükümet” kabul etmelerine benzettim!..
Bahçeli gibi İmamoğlu da PKK’lıları seviyor. Son yerel seçimlerde PKK’lılarla “Kent Uzlaşısı” adı altında ittifak yapmış, bazı PKK’lıları belediye meclisi üyeliğine, bazısını da ilçe belediye başkanlığına aday göstermişti. O da Sırrı Süreyya Önder’i çok seviyordu. Cenaze töreni öncesi Silivri’den yayımladığı mesajda “Bir güzel adamı uğurluyoruz” demişti!
***
Bilindiği gibi, Bahçeli’nin başlattığı, İktidarın “Terörsüz Türkiye”, PKK’lıların “Barış ve Demokrasi” adını verdikleri yeni açılım sürecinde, dağdaki PKK’lıların ilettikleri koşullar ile Terörist Başı’nın İmralı’dan ilettiği koşulları görüşmek ve buna göre yeni bir anayasa yapmak üzere, Meclis’te bir komisyon kurulacak. Buna göre Meclis’te kurulacak komisyonun gündemi bu koşullar olacaktır.
Gerek Öcalan, gerekse dağdaki teröristler ve bunların Meclis’teki temsilcileri (ben bunların hepsine “PKK’lılar” diyorum), “savaş” olarak adlandırdıkları 40 yıldır süren terörü şöyle tanımlıyorlar: “kaynağını Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasasından alan Kürt inkâr ve imha siyasetine karşı, halkımızın özgürlük hareketi.”
AKP’nin silah bırakma önerisini, bir anlamda ateşkes (mütareke) isteği kabul edip, kendilerini savaşın kazananı olarak görüyor ve koşullarını dayatıyorlar. Amerikan elçisinin ağzıyla konuşarak Türkiye Cumhuriyeti’ni açıkça tehdit eden ve “Ortadoğu’daki gelişmeler olunca artık ulus devlet iflas etti” diyen Cemil Bayık, “Türkiye’nin bu savaşı kaybettiğini, PKK’nın kazandığını” bildirmektedir.
O halde komisyonda Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasası ile buna göre kurulmuş laik, demokratik, üniter/ ulus devletimiz masaya yatırılacak, dolayısıyla komisyona katılacaklar da bu ön koşulları kabul etmiş olacaklardır.
AKP, ön koşulları kabul ederek, komisyonun kurulması için hemen harekete geçti. Çünkü onların Cumhuriyete bakışları PKK’lılara yakın; aralarında Cumhuriyeti, “yüz yıllık parantez” veya “reklam arasına” benzetenler ya da “kanlı darbe” olarak tanımlayanlar var. Nitekim Erdoğan, işin içine Arap ve diğer Müslümanları da katarak meseleyi ümmet federasyonu ya da konfederasyonuna götürdü. Zaten eski Başdanışmanı Adnan Tanrıverdi’nin kurucusu olduğu ASSAM aracılığı ile 2017 yılından beri yapılan kongrelerde, “Türkiye Cumhuriyeti’nin yıkılarak, başkenti İstanbul ve resmi dili Arapça olan ASRİKA (Asya- Afrika) İslam Devletleri Konfederasyonu kurulmasına” karar verilmişti. Birçok devlet kurumunun sponsorluk yapmış olması, bu kongrelerin iktidarın bilgisi dahilinde yapıldığının göstergesidir.
Süreci başlatan Bahçeli olduğu için MHP baştan kabul etmişti…
Cumhur İttifakının diğer ortağı HÜDA PAR, zaten her fırsatta Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmaktan söz ediyor…
Bu nedenle iktidar kolları sıvadı ve bu işle Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’u görevlendirdi.
Partili ya da partisiz Kemalist/ Atatürkçü/ ulusalcı/ milliyetçi, kısaca tüm vatansever yurttaşlar ile ADD gibi demokratik kitle örgütleri, CHP’nin komisyona katılmamasını istiyor, bunu partiye ve kamuoyuna duyuruyorlar. Doğal olan da bu; “Lozan Antlaşmasını emperyalistlere imzalatan ve Devleti kuran” partinin, Lozan’ın yok sayılacağı ve Devletin nasıl yıkılacağının görüşüleceği bir komisyona katılmaması gerek…
Özgür Özel’in gönlünde katılmak olduğu biliniyor. Nitekim Parti sözcüsü Deniz Yücel, “CHP bu komisyonda bulunmayı arzulamaktadır” demişti. Fakat hem partisine oy verme hem de halkoyunu etkileyebilme potansiyelleri olan vatansever kesimin üzerindeki baskısı nedeniyle karar veremiyormuş gibi davranıyor. Bir ara gazetecilerin ısrarlı sorusu üzerine, laikliğe sahip çıkar gibi oldu. En son, Numan Kurtulmuş ile görüştükten sonra gazetecilerin, “Komisyona ilişkin çekincelerinize yanıt alabildiniz mi, üye verecek misiniz?" sorusu üzerine; “Biz kendi pozisyonumuzu tarif ettik. Meselenin nereye ereceğini Sayın Başkan’ın çalışmaları sonunda duyacağız. Duyduktan sonra kendi kararımızı vereceğiz” dedi.
İmamoğlu ise PKK’lıları sevdiğinden olsa gerek, baştan beri bu işin öncüsü olmak istiyor ve görüşünü açıkça söylemekten çekinmiyor. Ruşen Çakır’ın bu konudaki sorusuna, “yeni sürece partim de ben de başından itibaren destek olduk” diyerek parti adına konuşmuş! Zaten daha önce, Cumhurbaşkanlığı Ofisi aracılığı ile yaptığı ve açılımı desteklediğini bildiren iki sayfalık açıklaması da parti adına, hatta SHP’yi de kapsayacak şekilde, yapılmış bir açıklama gibiydi! Aynı şekilde, geçtiğimiz yerel seçimde CHP’nin Afyon Belediye Başkanı adayı olan Burcu Köksal, bir seçim konuşmasında, “başkan olursam belediyeye herkes girebilir ama DEM’liler giremez” demişti. Ekrem İmamoğlu PKK’lıların dışlanmasına çok kızmış; CHP’nin genel başkanının da ötesinde, partinin patronu gibi konuşarak “kendisine başka parti bulsun” demişti. (Parantez içinde şunu da belirtmeliyim ki Afyon halkı İmamoğlu gibi düşünmedi ve Türk Demokrasi tarihinde Afyon’da ilk kez belediye başkanlığını CHP kazandı. Bu da anlayana Türk Milletinin dersi olsun!”
Özgür Özel’in, Meclis Başkanı’na “tarif ettik” dediği “kendi pozisyonlarının”, devleti kuran partiye yakışan, “Lozan’ı ve devletin şeklini tartışmamak, Anayasa’nın ilk 4 maddesi ile 42. ve 66. maddelerine dokunmamak” gibi kırmızı çizgiler olduğunu düşünmüştük. Fakat sonra açıklayınca öğrendik ki bu konularda kırmızı çizgileri yokmuş. Sadece “komisyona katılacak partilerin üye sayısı ve kararların nitelikli çoğunlukla alınması” gibi çekinceleri varmış!
Öyle görülüyor ki İmamoğlu, kırmızı çizgi falan istemeyince Özgür Özel de “pozisyonumuz” diyerek böyle fasa fiso şeyler öne sürdü ve sonunda komisyona katılacak. Çünkü partinin perde arkasındaki liderinin İmamoğlu olduğu öne sürülmektedir. Her ne kadar, gönlünde milletvekilliği olanlar yalakalık yaparak, ölen arkadaşı için ağlamasına ve mezara inip gömmesine övgüler dizip parlatmaya çalışsalar da Özgür Özel emanetçi kabul edilmektedir.
Erdoğan’ın “biz AK Parti, MHP ve DEM Parti olarak bu yolu beraber yürümeye karar verdik” demesi üzerine, İmamoğlu dışlanmış olma paniğine kapılmış ve yukarıda yazdığım gibi, hemen 2 sayfalık açıklama yaparak sürece dahil olmak için Bahçeli ve PKK’lılardan yardım istemişti. Ruşen Çakır’a verdiği yanıtlarda da PKK’lılara kur yapıyor: “AKP’ye kanmayın, sizin gerçek dostunuz biziz” diyor!..
***
İmamoğlu bir iletisinde, “hücremde Nutuk, Kuran ve Nazım Hikmet okuyorum” demişti…
Şimdi doğrudan İmamoğlu’na seslenmek istiyorum. Umarım kendisine iletirler…
Sayın İmamoğlu, Kuran okuyup okumadığını bilemem ama Nutuk ve Nazım Hikmet’i okumuş olsaydın, emperyalizmi öğrenir, emperyalistleri tanır; onların dünyadaki tüm kötülüklerden, akan kan ve gözyaşlarından sorumlu olduklarını anlardın. PKK’nın, ASALA’dan sonra emperyalistler tarafından kurulmuş kukla bir terör örgütü olduğunu ve efendileri istemeden terörü bitirmeyeceklerini de bilirdin…
Nutuk’u okumuş olsaydın, Mütareke yıllarında, işgalci İngiltere’nin güdümünde kurulmuş olan İngiliz Muhipleri (Mandacılar) ile İslam Teali ve Kürt Teali cemiyetlerini öğrenirdin. Bunların karşısında da Müdafaa-i Hukukçu, yani Türk Milletinin haklarını savunan Kuvayı Milliyecilerin olduğunu öğrenirdin. Nazım Hikmet’in Kuvayı Milliye Destanı’ndan da adsız kahramanların yanında, Türk milletine “ateşi ve ihaneti yaşatanları” tanırdın!..
Eğer Nutuk’u ve Nazım’ı okuyarak bunları öğrenmiş olsaydın AKP’nin İslam Tealicilerin, PKK’lıların da Kürt Tealicilerin ardılları olduğunu ve dolayısıyla bunların birbirleriyle kolayca anlaşabileceklerini bilirdin. Nitekim PKK’lılar en ufak yakınlık görünce Müdafaa-i Hukukçu (olması gereken) CHP'yi bırakıp koşa koşa AKP'ye gittiler. Sürekli özgürlük istediğin Selahattin Demirtaş, "Erdoğan, Öcalan ve Bahçeli'ye sağlıklı uzun ömür" dilerken, senin adını bile anmadı!..
Savcıya hakaret davasında yargılanırken savunmanda, “Bana bakan… Mustafa Kemal Atatürk’ü görür” demişsin!..
İşte burada haddini iyice aşmışsın!..
“Kırk fırın ekmek yemen lazım” diye bir söz vardır. İşte, senin Mustafa Kemal gibi görünmen için de “kırk kütüphane kitap okuman gerek!”
Mustafa Kemal, “çocukluğundan beri eline geçen 2 kuruştan biri ile kitap alıp okuyarak” aklını geliştirmiş. Sen, parayı paraya katarak varsıllaşmayı düşünmüşsün. Üstelik o bir dahi; hem de düşmanlarının deyimiyle, “yüz yılda bir, dünyaya nadiren gelen” bir büyük dahi. Sen üniversite sınavını bile kazanamamışsın!..
O, bir dahi olmasına karşın, durmadan okuduğu için, “yalnız ufku değil, ufkun ötesini bile görmüş.” Buna bağlı olarak yalnız vatanı ve milleti kurtarmamış, emperyalistlerin yenilebileceğini göstererek mazlum uluslara da örnek olmuş…
Sen ise emperyalistlerden yardım umuyor, Chatham Hause gibi karar odaklarını tavaf ediyorsun!..
Sen yakın tarihi bile bilmiyor, Menderes’e “demokrasi şehidi” diyorsun.
Bir iletinde, sanık kürsüsündeki fotoğrafını, Adnan Menderes’in sanık kürsüsündeki fotoğrafı ile birlikte paylaşarak, Menderes ile kendini özdeşleştirmişsin!..
Nazım Hikmet’i okursan Menderes’i tanırsın. Özellikle “Bu Vatana Nasıl Kıydılar”, “23 Sentlik Asker”, “Nazım Hikmet Hala Vatan Hainliğine Devam Ediyor” şiirlerini okuyun..,
En önemlisi, Menderes’e demokrasi şehidi dersen Erdoğan’a laf edemezsin!..