Osmanlı Devleti’nin parçalanması sadece birkaç ay içerisinde gerçekleşti ve 1918 Ekim’inin son günü artık Osmanlı’sız bir dünya haritası vardı.
Bununla da bitmedi…
Önce Saltanat, sonra Halifelik İngiliz dayatması daha doğrusu oyunu yüzünden birer hamlede kaldırıldı.
Selçuklulardan beri bu toprakların beyinlerini sulamış olan binlerce medrese aynı yıl bir darbeyle ortadan kaldırıldı.
Osmanlı’nın protokolde üçüncü sıraya çıkardığı Şeyhülislam, Bakanlar Kurulu’ndan çıkartılıp üst düzey bir memur haline getirildi.
1925’te toplumun kılık kıyafeti değiştirildi.
1926’da sıra günlük hayatını düzenleyen Medeni Hukuka gelmişti. Maksat, yeni bir insan vücuda getirmekti.
1928’de bu defa alfabesi (yazısı) elden gitti Osmanlı’nın. Okullardan din dersi, siyer, Arapça, Farsça, hat sanatı gibi dersler kaldırıldı. Mahir İz’in dediği gibi maksat “maziden alakayı kesmek”ti.
1932′de ezan Türkçeleştirildi. Minarelere “yabancı bir ses” dokundu. “Allahu ekber” demek yasaklandı.
Tüm bunları, boşalan camileri satmak veya kiralamak, yıkmak veya arsasını ele geçirip partinin kodamanlarına peşkeş çekmek üzere iç etme adımı takip etti.
Velhasıl, Lozan süreciyle birlikte Osmanlı İmparatorluğu’nun toprakları ve haritası üzerinde olduğu gibi kültürel ve zihinsel yapısı üzerinde de tarihte rastlanan en geniş kapsamlı operasyonlardan birinin gerçekleştiğini ve bir daha bu topraklarda “Osmanlı” gibi “tehlikeli” bir oluşuma meydan verilmemesi için içeriden ve dışarıdan uğraşıldığını görüyoruz.
Osmanlı satılığa çıkarılmıştı. Yalnız antika eşyaları, camileri, medreseleri değil, Ayasofya’sı dahil pek çok maddi ve manevî varlığı satıldı. Kime peki? Ve neden?
***
Elinizdeki kitapta Mustafa Armağan Lozan’ın bilinmeyenlerinden Atatürk’ün mal varlığına, ne kadar “medeni” oldukları tartışılan kanunlardan cami ve mescitlerin yok pahasına satılmasına kadar uzanan bir zincirde Osmanlı mirasının neden ve nasıl satıldığını ve bir cihan imparatorluğunun cihangirlik sevdasından vazgeçmiş varisi tarafından nasıl hoyratça yok edildiğini gösteriyor.
Ancak varis ne kadar unutmak isterse istesin, enkazdan arta kalanlar mutlaka bir yerden başlarını uzatıp seslerini duyuracaklardı.
Mustafa Armağan, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçişte ve sonrasında yaşananları ele alarak tarihle yeniden hesaplaşıyor: SATILIK İMPARATORLUK…