Issız Ada Hikayesi

142 views
Skip to first unread message

KATMER

unread,
Nov 10, 2011, 2:12:50 PM11/10/11
to MEHMET KATMER
Kilogram, metre, litre, dakika, derece gibi pek çok ölçü birimi
insanoğlunu tümüyle kuşatmış durumda. Tüm bu ölçü araçlarının olmadığı
ıssız bir adada diğer insanlarla medeniyet kurmaya çalıştığınızı
düşünün. Hayat ne kadar zor olurdu değil mi?

Medeniyetlerin inşası ölçü ile mümkün olmuştur diyebiliriz. Günlük
hayatın sürdürülmesinden devasa yapıların inşasına ve insanoğlunun
uzayda yolculuğuna kadar hepsi ölçü sayesindedir.

Bu yüzden ölçüyü korumanın ve ölçerken hile yapmamanın lüzumu semavi
ve semavi olmayan dinlerde olduğu kadar evrensel bir ilke olarak da
benimsenmiştir. Malzemeleri ölçüsüne göre kullanılmamış bir binada kim
oturabilir ve uçağı kim uçurabilir?

Öte yandan ölçüde hile yapmayı alışkanlık edinmiş birisinden kim
alışveriş etmek isteyebilir?

İnsanoğlu mal ve servetini ölçebilmek için pek çok ölçü aracı
kullanmıştır. Bunlardan ortak yönleri uzun süre saklanabilme olan
buğday, arpa, kuru hurma, tuz, altın, gümüş gibi pek çok maddenin aynı
zamanda kıymetlerinin kendinde menkul olduğunu görmekteyiz. Yani
acıktığınızda belli değere sahip buğdayı yiyebilirsiniz. Ya da çamura
düşse yıkar, paramparça olsa ergitip tekrar bir araya getirmek
suretiyle altını nereye gitseniz bozdurabilirsiniz.

Sonraları kıymeti kendinde mevcut olmayıp devlet gibi belli
otoritelere olan güvenle tesis edilebilen kâğıt paralar icat edildi.

İster kıymeti kendinden menkul altın isterse dışarıdan otoriteyle
tesis edilen kâğıt para gibi araçlar olsun bunlar insanların mal ve
hizmetlerini karşılıklı değiştirmede ve biriktirdikleri servetlerinin
miktarını ölçmede kullandıkları birer ölçü aracıdırlar. Tıpkı kumaşı
ölçmekte kullandığınız metre gibi ya da domatesin kaç kilogram
geldiğini ölçtüğünüz demir ağırlık gibi.

Kıymeti kendinden menkul olan buğday veya altın gibi ölçme araçlarının
belli düzeyde ölçme özelliklerini doğal olarak korudukları bir
gerçektir.

Kıymeti kendinden menkul olmayan ve ölçü olarak değerinin korunmasının
devlet sorumluluğunda olan paranın ne yazık ki korunamadığını
görüyoruz. Nedeni de devletlerin sanıldığının aksine parayı kendileri
bizzat basmayıp devletin zannedilen ama özel ya da özerk olan Merkez
Bankaları gibi kuruluşlardan borç yoluyla faiz karşılığında temin
etmesidir.

1944 yılında Bretton Woods'da yapılan anlaşmayla ABD doları küresel
rezerv para haline getirildi ve altın karşılığı bulunma kuralı
sayesinde belli süre ve miktarda ölçü olma özelliği korundu.

Ancak 1971 yılında doların altın karşılığını bulundurma zorunluluğunun
kaldırılması sonrasında paranın borca dayalı olarak üretilme
yönteminin IMF gibi kuruluşlarca dünyada yayılması neticesinde para
tamamen ölçü olmaktan çıkmıştır.

Belli kesimin menfaatleri uğruna üretimi borca dayalı hale getirilen
paranın ABD gibi güçlü bir ülkeyi getirdiği konumu "ABD borçlarını
neden ödeyemez?" başlıklı yazımızda incelemiştik [1].

Bu yazıda ise parayı ölçü olmaktan çıkaran borca dayalı para sistemi
dediğimiz bizim ülkemiz de dahil olmak üzere hemen hemen tüm ülkelerde
kullanılan uluslararası sistem hikayeleştirilmiştir [2,3,4].
İsterseniz sözü uzatmadan "Issız adadaki medeniyet" hikayesine
başlayalım.

ISSIZ ADADAKİ MEDENİYET

Aileler için düzenlenen gemiyle dünya turuna pek çok aile katılır.
Gemi Büyük Okyanus üzerindeyken şiddetli bir fırtınaya yakalanır.
Fırtınada gemi batar ve filikaya binenlerden sadece beş aile
kurtularak, üzerinde on binlerce adayı barındıran koca okyanustaki
adalardan birine salimen ulaşırlar.

İlk gözlemledikleri, adada hemen her şeyin mevcut olduğudur. Bu yüzden
adaya Bereket Adası ismini verirler. Bereket Adası'nda çok uzun yıllar
hatta belki ömürleri boyunca kalma ihtimalinin yüksek olduğunu görüp
kaderlerine razı şekilde kendi medeniyetlerini kurmaya karar verirler.

Zira; her biri maharetli insanlardan oluşan bu ailelerde bazıları
marangozluk gibi yeteneklere sahip, kimisi ziraat işlerinden anlamakta
ve ziraat ürünlerini işleyebilme konusunda becerili insanlar
bulunmaktadır.

İlk zamanlarda kendi ürettiklerini diğerleriyle takas ederek her şeyi
kendilerinin yapmalarına gerek kalmadan yaşamaya devam ederler.
Zamanla refah seviyesinin artması, ailelerin genişlemesiyle artık
memleketlerindeki kullandıkları para gibi bir ölçü aracına ihtiyaç
duymaya başlarlar.

Lakin içlerinde para işinden anlayan yoktur. Neyi para olarak
seçecekleri, parayı nasıl üretecekleri, nasıl dağıtacakları gibi
hususlar konusunda karar verememektedirler. Başlarda altın veya
değerli bir maden kullanmayı düşünürler. Ancak adada yaptıkları
araştırmalarda böyle bir maden bulamazlar.

İşte o sıralarda adaya fırtınalı bir havada kayığıyla yeni birisi ayak
basar. Fırtına sonucu batan bir gemiden kurtulan tek kişidir. Adada
yaşayanları görerek sevinir. Hele onların ürettiği evler,
oluşturdukları belli zenginlik sevincini iyice katlar.

Asıl sevincini artıran husus ise; ailelerin mallarını değiştirme yani
takas işlemlerindeki zorlukları anlatarak para olarak kullanacakları
bir şeye ihtiyaç duyduklarını ancak nasıl yapacaklarını bilmediklerini
ifade etmeleri olmuştur.

Diğerleri tarafından fark edilmeyen gözlerindeki şeytani bir
gülümsemeyle kendisinin bankacı olduğunu ve bu işlerin uzmanı olduğunu
ifade eder. Hepsi çok sevinmiştir. Artık herkes ürünlerini rahatlıkla
değiştirebilecekleri bir ölçüyekavuşmuştur. Ertesi gün bu işi
halledeceklerini belirterek ayrılırlar ve güzelce uyurlar.

Ada Lirası (AL) Doğuyor

Ertesi günü bankacının yanına gittiklerinde yanında bir sandık
olduğunu görürler. Bankacı bunun içinde altın var der. Bir de
mürekkepli kalem ile kâğıtlar çıkarır.

Sonra şöyle devam eder:



"Adamızda Ada Lirası (AL) ismiyle yeni bir para çıkaracağız. Bu
altınlara karşılık olmak üzere şimdi 1000 Ada Lirası üreteceğiz.
Bunları tek tek farklı rakamlarda imzalayacağım. Bunlar sizin kağıt
paralarınız olacak. Bunları her aileye 200 ada lirası olmak üzere borç
vereceğim. Tabi bu benim altınlarıma karşılık olduğu için ve borç
olarak verdiğimden sizden imzalı taahhütname alacağım. Bütün bunlara
karşılık da az bir miktar faiz alacağım. %5 gibi bir rakamın fazla
olmayacağını düşünüyorum" der ve adadakilere de kabul ettirerek 1000
ada parasını her aileye 200 Ada Lirası (AL) olacak şekilde dağıtır.
Her aile borç senetlerini imzalar ve sevinçle 200 ada parasını alarak
ayrılır.

Kurulan Sistemin Adı: Borca Dayalı Para Sistemi

Yukarıda görüldüğü gibi adadaki tüm para borca dayalı olarak
üretilmiştir.Adadaki tüm ailelerin borcunu ödemesi durumunda ortada
para kalmayacaktır.

Öte yandan, Matematikte 4 işlem yapabilen herkes eğer biraz sorgularsa
kurulan sistemdeki çarpıklığı ve parayı nasıl ölçü aracı olmaktan
çıkaracağını anlayacaktır.

Bankacı toplamda 1000 Ada Lirası olan bu kâğıtları her aileye 200'er
Ada Lirası şeklinde dağıtıyor. Bir sene sonra her aile %5 faiziyle 210
Ada Lirası getirmek zorunda. Yani 5 aileden toplanacak 210 Ada
Lirasının yıl sonunda 1050 Ada Lirası olarak (210×5) geri iade
edilmesi gerekiyor.

Soru şu: Bankacının dağıttığı toplamda sadece 1000 Ada Lirası olduğuna
göre 50 Ada Liralık fark nereden bulunacak?

Yani, adada dolaşan 1000 AL para miktarının üstünde (1050 AL) bir para
piyasadan toplanma durumunda. Halbuki adada parayı basma yetkisi
sadece bu adamda. Ortada olmayan bu para nasıl temin edilip geri
ödenecek?

Bu, 50 Ada Liralık kısım ödeme taahhüdünde bulunan ailelerden çıkmak
zorunda. Kurulan bu sistem Borca Dayalı Para Sistemi olarak
isimlendirilip ülkelerdeki para sisteminin temelini oluşturmaktadır.
Bu sistemde servet mütemadiyen parayı borca dayalı olarak üretenlere
yani bankacılara doğru akmaktadır.

Parayı ülkelerde devlet kendisi basıyor zannediyorsanız
yanılıyorsunuz. Parayı ölçü aracı olarak koruma sorumluluğundaki
devletler parayı kendileri basmamaktadırlar. Merkez Bankaları
ortaklarını bankacıların oluşturduğu özel ve özerk kuruluşlardır.

Devlete para lazım olduğunda gider buralardan kredi alır. Karşılığında
devlet ödeme taahhüdü olan tahviller vererek. Aynen sizin bankadan
kredi çektiğinizde imzaladığınız ödeme taahhüdü niteliğindeki
belgelerdir bunlar. Koca devletin bankadan borç alma zorunda olması
garip gelse de gerçek bu.

Borca dayalı para sisteminde ortaya yeni para sürülürken yeni
borçlandırmalar oluşturulmaktadır. Yani yeni para üretmek için yeni
borç gerekiyor. Her üretilen yeni para için ortaya çıkan artı faizin
hiçbir şekilde para karşılığı yoktur. Çünkü para üretilmekte ama faizi
üretilmemektedir. Tıpkı adadaki 50 ada lirası gibi...

Peki bu 50 lira nasıl karşılanmaktadır? Hikâyeye devam edelim.

İlk Kriz

Bir sene dolup da geri ödemeler yapılmaya başlandığında ailelerden
birisi 50 Ada Lirası olan borcu bir türlü denkleştiremiyor (bilin
bakalım neden?).

Bankacı çok iyi niyetli birisi (!). Bu aile ekili tarlalardaki birinin
buğdayını 50 Ada Lirası karşılığı bankacıya verince iş tatlıya
bağlanıyor. Bankacının artık elinde 1000 Ada Lirası artı 50 Ada Lirası
değerinde buğday bulunmakta. Bankacı elindeki 50 Ada Lirası
tutarındaki mahsule karşılık 50 ilave Ada Lirası basıyor. Ürünü de
aileye 50 Ada Lirası karşılığı geri satıyor.

İkinci Sene


Artık bankacıda 1050 Ada Lirası var. Bu 50'lik fark ailenin birisinin
servetinden alınarak bankacının servetine eklenmiş durumdadır. Bankacı
adadakilere sevindirici (!) bir haber veriyor.

Artık her aileye 210 Ada Parası verebileceğini söylüyor. Her aile bu
kez 210 Ada Lirası alabiliyor. Elbette sene sonunda %5 faiziyle ödemek
üzere.

Ancak sorun şu. Para borca dayalı üretildiği için adada mevcut 1050
AL'nın sene sonunda %5 faizle toplamda 1102,5 AL olarak geri dönmesi
gerekiyor. Bu sefer adada mevcut parayla yıl sonunda bankacıya
ödenmesi gereken fark 52.5 AL (1050-1102.5) oluyor. Yani ikinci yıl
sonunda mutlaka birilerinden bankacıya geçecek 52.5 AL tutarındaki bir
servet söz konusu.

Öte yandan mutlaka birilerinin kaybedecek olması nedeniyle ortaya
çıkan rekabet sonucu adada sürekli yeni şeyler üretilmeye ve tüketim
artmaya başlıyor. İnsanlar daha çok paraya ihtiyaç duyuyor. Öte yandan
evlenmeler nedeniyle adadaki aile sayıları da artıyor.

İkinci Senenin Sonu

Beklenen oluyor. 52.5 AL tutarındaki serveti ödeyemeyen iki aile
bankacı tarafından kabul edilebilecek bir ürünü olmadığından evlerini
teminat göstererek bankacıdan 52.5 AL ilave kredi alıyorlar.

Bazıları problemin kullanımdaki paranın azlığından kaynaklandığını
zannediyor. Bankacıya daha çok paraya ihtiyaç olduğu anlatılıyor.
Artık bankacı planın en dehşetli kısmını uygulayabileceğini anlıyor.
Diyor ki "eğer isterseniz artık altın karşılığı olmasına gerek
kalmadan yeni para üretelim". Kabul edilince adadakilere de kazanma
fırsatı vereceğini belirtince diğerleri nasıl diye soruyorlar?

Adadaki ilk modern banka


Bankacı "Parasını biriktirenler dilerse bankada değerlendirip %2 faiz
geliri elde edebilirler." diyor. Böylece 5000 AL daha piyasaya
sürülüyor. Ayrıca "Dileyen karşılığında varlıklarını teminat gösterip
dilediği kadar borç alabilir" diyor. Bu arada sistem gereği piyasada
mevcut olmayan 52.5 AL'lık evi servetine katan bankacı bunu başka bir
aileye satıyor. Karşılığında 52.5 AL'lık ilave para basıyor. Böylece
ikinci sene sonunda ortaya sürülen 5000 AL artı parayla toplam 1102.5
para olmak üzere 6102.5 liralık bir miktar oluşuyor.

Planın en önemli kısmı devreye giriyor. Artık çoğalan aile sayısı,
insanların dilediği zaman gelip para yatırabileceği (%2'lik faiz almak
ta var işin ucunda), isteyenlerin de istendiği zaman borç para
alabileceği bir yapı var.

Adada Fraksiyonel Rezerv Sistemi Kuruluyor



Bankacı şunu çok iyi bilmektedir. Mevduat sahipleri bankada tuttuğu
paraların çok az bir kısmını gelip AYNI ANDA istemektedir. Bu oran
dünyada ortalama %10 civarındadır. Yani ada halkından %10'u aynı anda
gelip paralarını isteyeceği için eğer kasasında 1000 Ada Lirası varsa
bunun sadece 100 lirasını tutup 900 lirasını tekrar tekrar borç verip
faiz işletebilir. Bankacı toplam para miktarı 6102.5 olduğu için %10'u
olan 610.25 lirayı tutarak defalarca borç vermek suretiyle 61025 lira
varmış gibi faiz geliri elde etmektedir (eldeki 610,25+ 5492,25+
4943,025+ 4448,72+ 4003,85+...=61025).

Sanırız bu, dünyada hemen her ülkede onca giderlerine rağmen en karlı
kuruluşların neden bankalar olduğunu gösteriyor.

Dolayısıyla bankacının en karlı yılı olarak bu yıl 3051,25 liraya
kadar faiz geliri elde edecektir. Kendisi ana paranın 10 katı kadar
parası varmış gibi faiz elde ederken hesap sahiplerine ise sadece
6102,5'un %2'si civarında faiz verdiğinde 122,05 lira ödeme
yapacaktır.

Yani kasasındaki 6102.5 AL'na karşılık 2929.2 AL gelir. Bu sene daha
karlı yılların başıdır. Her sene sistem kendini büyüterek devam
edecektir. Bankacı Fraksiyonel Rezerv sisteminin daha ilk yılında
piyasaya sürdüğü 6102.5 AL karşılığında 2929.2 AL faiz geliri elde
etmiştir. O yıl insanların 2929.2 AL tutarındaki serveti bankacıya
eklenmiştir.

Bu nasıl bir sistem?

Bu sistem kendini eksponansiyel olarak büyütmektedir. Diyelim ki 2000
yıl önce birisi bu sistemde bir kuruma %5 faiz üzerinden 1 kuruş borç
verseydi 15. yılda 2.08 kuruş, 30. yılda 4.32 kuruş,1450 yıl sonra
4.809.556.747.171.530.000.000.000.000.000 kuruş (yani tümü altından
oluşan bir dünya) ve 2000 yıl sonra
23.911.022.046.136.200.000.000.000.000.000.000.000.000 TL geri borç
ödenmesi gerekirdi. Bu da tümüyle altından oluşan 250'den fazla dünya
demektir.

Borç, faiz yüzdesine bağlı olarak belli sürelerde katlanıyor. Basit
olarak (70/faiz yüzdesi) formülü ile borcun yaklaşık kaç yılda
katlandığı bulunabilir. Örneğin %5 faiz yüzdesi ile her 14 yıldan
sonra (70/5) borç ikiye katlanacaktır. Durum aşağıda soldaki resimde
gösterilmektedir.



Bunu daha önceki yazımızda verilen doların altın karşısındaki
değerlerini ve ABD'nin borçlarını gösteren sağdaki grafikle
karşılaştırmakta yarar var [1].

Paranın Zaman Değeri

Paranın zaman değeri "de fakto" olarak ekonomi kitaplarında anlatılır.
Ekonomistler için neredeyse kutsal metinler gibidir. Örneğin,
Mühendislik Fakültelerinde okutulan Mühendislik Ekonomisi gibi
derslerde de koca dönemin hemen hemen tümü bu kavram üzerine
kuruludur. Ancak ne hikmetse paranın nasıl üretildiğine dair pek ders
bulamazsınız.

Paranın zaman değerinin kaynağı ise borca dayalı para sisteminin
işleyişidir.

Paranın zaman değerinde en önemli faktör ise faizdir. Bu sistem zaten
faiz üzerine müesses bir sistemdir. Ne hikmetse paranın zamanla değeri
hiç azalmaz hep artar. Nedeni de içindeki faizdir.

Paranın zaman değerinin adalete uymadığını ya da ölçüyü bozduğunu
söyleyemezsiniz ve sorgulayamazsınız. Dedik ya onlar adeta kutsaldır.
Öylece kabul etmelisiniz. Halbuki paranın zaman değeri parayı ölçü
olmaktan çıkaran en önemli kavramdır.

Ölçü Olarak Para

Bu sistemin en önemli problemi parayı ölçü olmaktan çıkarmasıdır.
Altın çamura düşmekle değerinden kaybetmez demişler. Para bir ölçü
olması gerekirken bu sistemde zamana bağlı olarak sürekli değer
kaybeder ve ölçü olmaktan çıkar. Dolarla altını karşılaştırdığımızda
konu daha iyi anlaşılacaktır. 1971 yılında 1 ons altının fiyatı 35 ABD
Dolarıydı. Ağustos 2011 itibariyle 1 ons altın 1800 ABD dolarını
aşmıştır.

Yukarıdaki bileşik faiz formülüne göre yıllık %5.8 ortalama faizle,
1943 yılından 2011'e kadar geçen 68 yılda altının değer değişimini
hesapladığımızda 1618 dolar gibi bir rakam çıkıyor.

Altının değeri artıyor deniyor. Hayır, aslında altının değeri
artmıyor. Hatta az da olsa bir miktar düştüğü söylenebilir. Zira
altını çıkarmak için gerekli insan gücü ve süreçler belli. Gelişen
teknolojiler nedeniyle altın çıkarmak daha kolay hale gelmiştir.

Ancak borca dayalı para sistemi nedeniyle para altının karşısında
sürekli değer kaybediyor.

Kısaca, altın değerlenmiyor paranın altın karşısında değeri düşüyor.

Parayı ölçü olarak kıyaslama

Bildiğiniz gibi metre de para gibi bir ölçü birimi. Diyelim ki 2 metre
kumaş aldınız. Dünyanın neresine giderseniz gidin uzunluğu aynıdır.
Hatta 10 sene sonra ölçseniz eğer boyu değişiyorsa sizin kumaşınızda
sorun vardır derler.

Oysa para öyle mi? Eski bir Amerikan kovboy filmini seyredin. Orada
günün maaşlarını, mal ve hizmetlerin bedellerini karşılaştırın. Ne
kadar komik kalacak günümüz parasıyla. Halbuki o zamanki altın
miktarıyla karşılaştırsanız bir ev ya da at almak için sarf edilen
altının bugünkünden fazlaca farkı olmadığını görebilirsiniz.

Para sisteminin paraya ettiği zulüm metreye yansıtılınca
anlaşılacaktır. Diyelim ki elinizde değişik bir malzemeden yapılmış 1
metre uzunluğunda bir mezureniz var. Malzeme nedeniyle bu mezure her
sene ilk boyuna nispetle %5 büzülüp kısalıyor. 14 sene sonra bu
mezurenin diğer gerçek bir metreye göre boyu yaklaşık 0.5 metre
olacaktır. Siz bu metreyle ilk örnekteki 2 metrelik kumaşı ölçerseniz
kumaşın boyunu kaç metre bulursunuz?

Cevabı yaklaşık 4 metre. Aslında kumaşın boyunda değişme yok. Zaman
sizin mezuredeki metre ölçünüzü aşındırmıştır. Aynen borca dayalı
sistemin parayı aşındırdığı gibi...

Adada çöküşün başlangıcı

Aradan sadece 40 senenin üzerinde zaman geçmiştir. Adada artık küçük
bir medeniyet kurulmuştur. Faytonlarla ulaşım sağlanmaya
başlamışlardır. Okullar, hastaneler başta olmak üzere pek çok yapı
bina edilmiştir. Ancak adada bir şeylerin yolunda gitmediğinin herkes
farkındadır. Para sürekli değer kaybetmekte insanlar canla başla
çalışmalarına rağmen sürekli borç içinde yüzmektedirler. Eski
mutluluklarını kaybetmişlerdir. Bereket adasından eser kalmamıştır.
Yaşlılar gençlere memleketlerindeki enflasyon dedikleri şeyin burada
da olduğunu anlatmaktadırlar. Ama nerede yanlış yapıldığını izah
edebilen yoktur.

Bu sistemin can damarı ve en önemli kontrol aracı olan faiz oranları
adeta açma kapama düğmesi gibidir. O yüzden sistemi sürdürmek için
faizler sürekli indirilir çıkarılır. Sistem kendi kendini yediği için
de sürekli para basılır: elbette her kuruşu borca dayalı olarak. Durum
gittikçe kötüleşmektedir sürekli kriz krizi kovalamaktadır.

Dünyamızın da bu adada olup bitenden farkı yok. Borca dayalı para
sistemi artık son zamanlarını yaşamakta. Pek çok ülke, kuruluş ve
kişiler çeşitli gayelerle yerine konulacak para sisteminin arayışında.

Her çöküş aslında bir fırsattır. Paranın yeniden sadece ölçü aracı
işlevini kazanabilmesi için insanlığın önünde önemli bir fırsat var.
İnsanlık olarak uyanık olmazsak adaya gelen kötü niyetliler her zaman
olacak ve insanlığın ölçüsünü çalarak menfaat sağlamaya çalışacaktır.

Siz o adada olsaydınız ne yapardınız? Altın veya benzeri değerli
madeni bulunmayan bu adada ana işlevi ölçmek olan parayı nasıl seçer
veya üretirdiniz?

Prof. Dr. B. Gültekin Çetiner - Haber 7
drce...@gmail.com - http://www.drcetiner.org

Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages