Pompei Halkı Lut Kavmi ile Aynı Sona Uğradı

713 views
Skip to first unread message

ilhan araz

unread,
Sep 7, 2009, 6:39:27 PM9/7/09
to


İtalya’da Pompei şehrinin tüm halkı günümüzden 1929 yıl önce taş kesilerek öldü… Vezüv yanardağı hepsinin üzerini lavla örtmüştü… Şehir haritadan silindi…

Tarih 23 Ağustos 79… İtalya'da Napoli'nin güneyindeki Pompei’de Roma İmparatorluğu hüküm sürmekte…...



Şehrin “edepsizliğe” düşkünlüğü nedeniyle tarihten silindiğine inanç çok büyüktür. Hatta bazılarına göre Pompei de, Sodom ve Gomore gibi Allah tarafından cezalandırılan şehirlerden biridir.
İmparator Caligula zaten kendi kızkardeşine aşık olarak en büyük günahı işliyordu. Halkın ise ondan geri kalır yanı yoktu. Bir ticaret şehri olan Pompei’nin dört bir yanı genelevlerle çevriliydi.



Dil bilmeyen gemiciler bu genelevleri bulmakta zorluk çekmesinler diye binaların üzerinde penis şekilleri vardı. Ayrıca eşcinsellik de normal karşılanıyordu.

Nüfusun yüzde 60’ı asil halktan, yüzde 40’ı köleden oluşuyordu. Asiller müthiş bir zenginlik içindeydi. Rivayete göre önce yemek yer, daha sonra yediklerini kaz tüylerini kullanıp kusarlardı. Nedeni ise daha fazla yemek yiyebilmek, yemek zevkinden sonuna kadar faydalanmaktı...










Tüm zenginlikler, makamlar, güzelliklerle birlikte Pompei’nin insanları taş oldu. O insanlar bugün İtalya’da açık hava müzesinde görülebilir…



İtalyada’daki Pompei, Napoli’nin 25 kilometre kadar uzağındaydı. 1711 yılında bir İtalyan köylüsünün bağda bir çukur kazarken rastladığı duvar, 1700 yıl boyunca toprak altında uyuyan bir medeniyetin ortaya çıkmasını sağlayan ilk ipucuydu.

Venüz yanardağındaki püskürme iki gün sürdü. Pompei bu iki gün sonunda 6-7 metre derine gömülmüştü. Batık kentinin diğer kısımları da XVI. yy.’ın ikinci yarısında bölgeye bir su kanalı yapmak üzere gelen mimar Bomenico Fontana tarafından keşfedildi. İlk kazılar 1709’da Herculaneum’da başladı. 1860’ta kazının yönetimi İtalyan arkeolog Fioreki’ye verildi. Uzun çalışmalar sonucunda,kentin yedi kapısı, güneydoğu- kuzeybatı yönündeki ana caddesi ve diğer önemli caddeleri, çok sayıda ev ve casalar (yüksek sınıf evleri),kent duvarları ortaya çıkarıldı.
Dünya bugüne kadar böyle bir felaketi ne duymuş ne de görmüştü.
Dönemin en güzel evlerini, eşyalarını ve sanat eserlerini bünyesinde barındıran Pompei, dakikalara sığabilecek bir zaman diliminde yerle bir olmuştu. Akdeniz’in hafif deniz rüzgarlarını alan bu sevimli kent , karşısında bulunan Capri adası gibi cennetten bir köşeydi adeta. Roma’nın tüm zengin, aristokrat ve nufuzlu insanları Pompei’ne yerleşmeye başlamışlardı. Pompei’nin birkaç binlik nufusu kısa zamanda yüzbinleri aşmıştı. Kent, güzelliğinin yanında bir ağlence ve kumar merkezi durumundaydı.

Pompei şehri Vezuv yanardağının eteğinde, Napoli körfezi yakınlarında, eski bir lav tabakasının üzerine İ.Ö. beşbin yıllarında kurulmuştu. Şehrin lavlar altında kalmasından 159 yıl önce Romalılar’a geçmişti. Pompei’i sekiz kapılı büyük bir duvar çeviriyordu. Şehir gece gündüz gelen tüccarlarla dolup taşıyordu. Her kapı iki kapı şeklinde inşaa ediliyor, insanların ve hayvanların gitmesi için ayrı merdiven ve kapılar bulunuyordu. Sokakalar daha önce ki patlamalarda şehrin dört bir yanına savrularak donmuş lav tabakalarıyla döşenmişti. Bu sokaklardaki araba tekerleklerinin izi bügün bile görülebilmektedir. Şehrin ortasındaki Forum’da her hafta ayrıbir eğlence düzenleniyor; düzenlenen eğlenceler kimi zaman bir kölenin başka bir köleyle veya bir arslanla ölümüne dövüşmesi şeklinde oluyordu. İnsanların ve hayvanların ölüm çığlıkları Pompei halkının gözünü daha da karartıyor alkış ve bağırışlarını daha da artırıyordu. Vahşetin her türlüsü Forum’da Pompeililer’e sergileniyor; Pompei’nin en önemli binaları bu yüzden Forum meydanına bakıyordu. Bunlar arasında iki tiyatro binası, bir gladyöter alanı, hamamlar,tapınaklar vardı. Şehrin ikliminin,manzaralarının güzelliği, birçok zengin Romalı’nın burada yerleşmesine ,çok süslü evler,köşkler yaptırmasına yol açmıştı. Buranın başlıca gelirini ise şarap ve yağ ticareti uluşturuyordu.

Antik şehir İ.Ö.altıncı yüzyılda Osk’lar tarafından kuruldu. İ.Ö. 89 yılında Romalılar tarafından işgal edilerek koloni haline getirildi. İ.Ö. I. Yy.da Romalılar şehri gelince Pompei eşi benzeri görülmemiş bir eğlence merkezi haline getirdiler. Yapılan kazılardan anlaşıldığına göre zenginliğin ve debdebenin akılalmaz boyutlara yükseldiği Pompei, günden güne gayrı ahlaki bir duruma giriyor, şehrin her köşesinde fuhuş evleri boy gösteriyordu. Forum, tapınaklar, tiyatrolar, amfitiyatrolar, bazilikalar caddeler,atölyeler,kenar mahalleler, bu mahallelerin dükkanları ve küçük karanlık hamamları,meyhaneler, çamaşırhaneler,mısır öğütmek için kullanılan değirmenler,fırınlar,evlerin ve hamamların ısıtma sistemleri, kumarhaneler, batakhaneler,hanlar, şehri gezenler tarafından bugün bile fark edilebiliyor. Duvarlardaki seçim sloganları, tiyotra oyunlarının ilanları, kentin hemen dışındaki küçük hanlar, geceyi burada geçirenlerin duvarlara yazdığı yazılar ve çizdiği resimler de rahatlıkla görülebiliyor. Ve sonunda da, kenti baştanbaşa kaplayan lavlardan kaçmaya çalışan insan ve hayvanların vucutlarıyla yüzyüze geliniyor. Burada tarihin en trajik olaylarından birine tanık oluyorsunuz. Bir yanda soyluların görkemli villaları, diğer yanda hizmetçi ve kölelerin fakir evleri...

VE KIYAMET KOPUYOR

Vezuv yanardağı Ağustos ayında büyük bir gürültüyle patladı. Kimsenin farkında olmadığı bir sırada havadan, taşlar, kaya parçaları ve kızgın lavlar yağmaya başladı. 200.000 civarındaki Pompei halkı ne yapacağını şaşırdı. Panik esnasında hiç kimsenin aklına ihtiyarları,sakatları, hastaları kurtarmak gelmiyor, herkes sadece kendini düşünüyordu. Yer yer kalınlığı üç dört metreye varan küller,kükürtlü buharlar insanı hareket edemez hale getiriyordu. Şarap pazarında toplanan insanlar gerçekleşen çöküntü sonucu ağırlıkların altında kalıp öldüler. İki gün süren korkunç patlamalar sonunda şehir, kalınlığı yer yer sekiz metreyi bulan lavların altında kaldı.

Etnograf Prof. Carlo Giardano, yetmiş dokuz yılının 24 Ağustos günü saat on üçte Pompei’de olup bitenleri bakın nasıl anlatıyor: ‘O gün öğle vakti volkanın ağazından ani olarak yükselen bir kül bulutu birkaç saat içerisinde bütün Pompei kaplayıvermişti. Böylece şehir çok uzun bir sessizlik uykusuna girdi. Şehrin uykusu, taşları,eşyaları ve sanat eserlerini yeniden hayata kavuşturan kazılara kadar yüzyıllar boyu sürdü. Burada yaşayan binlerce insanın tehlikenin bu kadar yakınında oldukları halde gafil avlanmış olmaları o tarihlerde Vezüv’ün bambaşka bir manzara altında olmasından ileri gelmiştir. Yamaçları meşhur politikacıların villalarıyla süslü olan Vezüv,bağlar, bahçelerle çevrili ağaçlık bir yerdi. Napoli körfezine, Capri adasına baktığı için devamlı deniz kokulu esintiler altındaydı. Tepesindeki kalkerleşmiş taşlardan başka eski zamanların dramlarını hatırlatan herhangi bir hali yoktu. Oysa daha önceleri Vezüv’de yine bir püskürme olmuştu. Fakat o tarihlerde yeryüzünde hiçbir insan yaşamıyordu. Bu püskürmeyi çok sonra Yunan çoğrafyacısı Strabon, kraterleri incelemek suretiyle keşfetmişti. Ancak bundan bahsetmemeyi uygun bulmuştu. Hoş söyleseydi de ona kimse inanmazdı. Çünkü insanların gözü para ve zevkten başka bir şey görmüyordu. Şu var ki İ.Ö. 62’de meydana gelen ve şehri hemen tamamıyla yıkan bir zelzele dahi bu felaketin habercisi sayılabilirdi. Zelzeleler de o kadar sık oluyordu ki artık Pompei halkı bunlara alışmış önemsememeye başlamıştı.

YOK OLDUĞU GÜN

İ.Ö. 79’da Vezüv yanardağından dumanlar yükselmeye başladı. Bir patlama olacağını analayan halk limana doğru kaçmaya çabaladı. Gemilere binebilenler bir daha dönmemek üzere kentten uzaklaşmaya başladılar. Sarsıntılar başlayınca yirmi dakikadar süren büyük bir şaşkınlık yaşandı. Halk paniğe kapıldı ve bir hareketle 600 metre uzakta olan Sarno nehrinin ağzındaki limana doğru atıldılar. Belki burada daha öncekiler gibi denize açılmak mümkün olabilecekti. Ne yazık ki bu düşünceye sahip olanların yollarını bir deniz kabarması kesti. Dev dalglar bindikleri gemileri birer çöp gibi yukarıya kaldırıyor ve şehrin surlarının içindeki kızgın lav denizinin içine doğru fırlatıyordu. Zaten bu arada gökten iri kum taneleri büyüklüğünde çok kızgın küçük taşlar yağmaya başlamıştı. Hemen ardından da gaz yüklü kocaman siyah taşlar düşmeye koyuldu. Bu sonuncular yere değer değmez patlıyor ve ilk kayıpların verilmesine sebeb oluyordu. Gökyüzü kararmış olduğundan şehirde görüş mesafesi sıfıra düşmüştü. Şehrin insanları rastgele sağa sola koşup duruyorlardı. İçlerinde farkında olmadan Vezüv’e doğru koşanlar bile vardı. Kurtuluşu evlerinde görenler volkandan çıkan müthiş sıcaklık yüzünden havadaki oksijenin kısmen gaz karbonik hale dönüşmesi neticesinde boğuluyorlardı; yahut da evlerinin volkandan fışkıran taşlarla diğer maddelerin ağırlığına dayanamayıp çökmesi neticesinde yok oluyorlardı. Yarılmış olan yerden çıkan ağır ve zehirli gazlar bu yarıklara düşmek yada eğilmek şansızlığına uğruyanları ebedi uykularına yolluyordu. Sonra ardı ardına Pompei’nin üzerine kızgın küller yağmaya başladı. Ve ilk ölenlerin üstünü yorgan gibi örttü. Birkaç saat içinde güzel ve canlı Pompei büyük bir mezarlığa döndü. İki yüz bin insan bir anda yok oldu. Yaklaşık iki bin yıl o görkemli villalar, heykeller,duvar resimleri,mozaikler tapınaklar ve pazarlar dokunulmadan gömülü olarak kaldı. Arkeoloklar kenti keşfettiklşerinde son gün,pişmiş ekmeği bile fırında buldular. Pompei’nin üzerine düşen kızgın küller üç gün siyah bir kar gibi yağmaya devam etti. O andan itibaren de Pompei iyice sessizliğe gömüldü. Kazılardan anlaşıldığı kadaryla Pompei halkı ardı ardına gelen öncü küçük patlamaları ciddiye almamıştı.

Pompeililer taş olarak çıkarıldıkları vakit ölüm anında ne yapıyorlarsa o halde bulundular. Kimi başını ellerinin arasına alarak çaresiz bie şekilde lavların karşısına oturmuş,kimi şehrin fuhuş yuvalarında, kimi de çocuklarıyla çarşıda alışveriş yaparken lavların altında kalmışlardı. Bir duvarın üstünde ise bugün de görülebilecek olan Sodom ve Gomore yazısı bulunmaktadır. Tarihçilere göre Pompei de yaşayan yahudi köleler Pompei’nin bu durumunu görüp Sodom ve Gomore’yi hatırlamak için bu ibareyi yazmışlardı.

Taşlaşmış insanlar

1860’da İtalyan bilim adamı Giuseppe Fiovelli taşlaşan küllerin arasında bir boşluğa tesadüf edince buraya açılan delikten sıvı alçı döktürerek içerideki boşluğun kalıbını çıkardı. 19 yy’ın ikinci yarısında Giuseppe Fiovelli’nin başkalığında yapılan kazılarda ilk kez ilmi yöntemler uygulandı. Bununla beraber Pompei’de çalışan arkeoloklar lavlar altında kalan insan ve hayvan vucutlarını ortaya çıkarmak için ilginç bir yöntem geliştirmişlerdi. Sert bir cisimle taşlamış lavla kaplı kabarık yerlere vuruyorlar altta boşluk olduğu zaman duyulan ses değişik olduğundan böyle bir yere rastlandığında küçük bir delik açıyorlardı.bu delikten içeriye sıvı alçı döküp donmasını bekliyorlar daha sonra üstteki taşlaşmış lav kaldırılıyor ve alçıyla biçimlenen vucut ortaya çıkmış oluyordu. Vezüv’ün lavlarından kurtulamayan soylular, köleler, çocuğuna sarılmış annaelr, yaşlılar, gençler, köpekler ve atlar oldukları meydana çıkmışlardı. Taşlaşmış insan vucutları,duvar resimleri, mozaikler,mobilyalar ve mutfak eşyaları Napoli’nin ünlü müzesinde şu anda sergilenmektedir.

www.yukarikayalar.wordpress.com

www.yukarikayalar.wordpress.com



             <<ilhan ARAZ>>

Tarihci

unread,
Sep 8, 2009, 9:02:29 AM9/8/09
to merakediyorum
Bu yazı uzun zamandır İnternette dolaşıyor...Subjektif,tarihin
bilimselliğine gölge düşüren bir yazı...Halbuki tarihe tüm bilimlerde
olduğu gibi objektif bakmak gerekir...

Pompei sıradan bir Roma kentidir..Şanssızlığı Vezüv Yanardağı gibi
aktif bir yanardağın yakınına kurulmuş olmasıdır...Dünyada böyle bir
çok örnek vardır..Yanardağdan,selden,depremden zarar görmüş,kısmen ya
da tamamen yıkılmış bir çok kent var...Böyle durumları sadece ahlaki
çöküntüye bağlamak ve "oh,cezalarını buldular işte"gözüyle görmek ne
derece bilimsel ve çağdaş bir görüş olabilir ki...1999 Marmara
Depremini de Marmara Bölgesi'ndeki kentlerde yaşanan fuhuş,kumar,içki
durumlarına bağlayanlar olmuştu hatırlarsanız...Çok yanlı ve
acımasızca bir tavırdı...

Doğru,Roma gerçekten bir ahlaki çöküntü içersindeydi..Hatta
yıkılmasını buna bağlayanlar da var..Ama sadece ahlaki çöküntü bir
devletin yıkılması,bir kentin kaybolması için sebep
gösterilemez..Osmanlı da yıkıldı..Yarı şeriatle yönetilmesine ve o
denli büyük bir imparatorluk olmasına rağmen...
Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages