Balkan Melodileri Müzik Festivali
Pop'ta ilk şampiyonluk
Türkiye'nin 1964'te Balkan Melodileri Müzik Festivali'nde elde ettiği başarı, uluslararası ve yurt içi yankılarının ötesinde, Türkiye'de hafif müziğin folklorik ezgilere yönelmesini de sağladı.
Popüler TARİH / Aralık 2002 / Erdener Koyutürk
Yıl 1964. Pop müzik dünyamızın ikinci döneminin başladığı günler ve müzisyenlerimizde tatlı bir heyecan var... Türkiye Müzisyenler Sendikası, Balkan ülkelerinin yer alacağı 'Balkan Melodileri Müzik Festivali'ne katılma kararı alır. Dönemin sendika başkanı Muammer Yeşil aynı zamanda organizasyonun tümünü de üstlenir. İlk adım, orkestra kurma işidir. Öyle bir orkestra ki neredeyse adı da 'Milli Orkestra' olabilecek!
Konser tarihleri 2 ve 3 Eylül 1964. Bu tarihlerde yurt içinde veya yurt dışında çalışmaları olmayan müzisyenleri bir araya toplamak gerekiyor.
Çalışmalar başlıyor
Bugün birçoğunu iyi tanıyabileceğimiz, bazılarını ise rahmetle anacağımız orkestra üyeleri ve solistler şöyle oluştu:
Solistler; Erol Büyükburç, Tanju Okan, Tülay German... Çalanlar; Selim Özer (piyano), Yurdaer Doğulu (gitar), Erol Erginer (tenor sax ve flüt), Alper Feyman (kontrbas), Vasfi Uçaroğlu (bateri)... Aranjörler: Doruk Onatkut ve Şerif Yüzbaşıoğlu.
Yurt dışında bir yarışmaya ilk giden orkestra…
Adeta milli karşılaşma şekline geliyor
Balkan ülkelerinin en ünlü pop müzik, daha doğrusu, o dönemin deyimiyle, 'hafif müzik' orkestralarının, kendi ülkelerinin folklor müziğinden derlenmiş eserlerle festivale katılacak olmaları, olayı bir yarışma ve hatta bir 'milli karşılaşma' şekline getirmiş bulunuyordu.
Yarışmaya Türkiye'nin yanı sıra, dört Balkan ülkesi daha katılmaktaydı. Bu ülkeler, ev sahibi Yugoslavya'nın dışında; Bulgaristan, Yunanistan ve Romanya idi.
O tarihe kadar, yurt dışında düzenlenen bu tür bir yarışmaya hiçbir orkestramızın katılmamış olması, bu yarışmayı hem daha heyecanlı hem de iddialı bir hale getirmekteydi.
Seyahat başlıyor
Türkiye'nin en iyilerinden bir orkestra kurulmuş ve solistlerle birlikte, 29 Ağustos'ta trenle Yugoslavya'ya doğru yola çıkılmıştı. Yarışma Belgrad'ın ünlü 'Taş Meydan'ında yapılacaktı. 'Taş Meydan' adını Osmanlı döneminde almış bir meydandı ve burada, 8 bin kişilik bir açıkhava tiyatrosu da bulunuyordu.
Bizim orkestramızın tek riski, 'karma' bir orkestra niteliğinde olmasıydı. Üyelerinin değişik orkestralardan gelmeleri ve zaman darlığı içinde, sık sık bir araya gelip yeteri kadar prova yapmamış olmaları, gerçekten bir dezavantajdı. Fakat orkestramızdaki elemanların, ülkenin en iyi müzisyenleri ve enstrümanlarına hakim sanatçılar olmaları, bu olumsuzluğu ortadan kaldırabilecekti. Ayrıca aralarındaki arkadaşlık ilişkileri ve hızla oluşan dayanışma ruhu, tayin edici olacaktı.
Gezi, gayet güzel başlamıştı. Erol Büyükburç, Tanju Okan ve Tülay German'ın okuyacağı şarkılar özenle seçilmişti.
Birinciyi alkışların süresi belirliyor…
Yarışmanın en büyük özelliklerinden biri de, orkestralar arasında birincinin, halkın oylarıyla seçilecek olmasıydı. Bu arada organizasyon ekibi (Jugoconcert) kronometre ile alkışları ölçmekteydi. Alkışlar başladığında, kronometre de çalışmaya başlayacak ve alkışlar kesilince durdurulacaktı. Kimin en çok alkışı hangi süreyle sağladığı, sonuçları belirleyecekti.
Eurovision (Avrupa Yayın Birliği) canlı yayında
'Taş Meydan'ı dolduran 8 bin kişi, bir sanat şöleni izliyor olmanın bilinci içindeydi. Bizim orkestramız, alfabetik sıralamaya göre, sahneye dördüncü olarak çıktı. İki gece süren Festival'i binlerce kişi izledi. Daha o yıllarda adını bile bilmediğimiz Eurovision (Avrupa Yayın Birliği) canlı yayınla, tam 62 milyon müziksevere yarışmayı ulaştırmayı başarmıştı.
Organizasyon
Komitesi orkestraların yapacağı şovdan halkın etkilenmemesi için, özel
kurallar koymuştu. Her şarkıcı her gece iki şarkıdan fazla okuyamayacak ve
beğenilen şarkıyı ikinci bir kez tekrarlamayacaktı. Önemli kural,
buydu. Ayrıca her solist şarkısını söyledikten sonra, alkışlara cevap vermek
için en fazla iki kez sahneye gelip halkı selamlayabilecekti.
Erol Büyükburç: 'Türk Valentino'
17 dakika boyunca sürekli alkışlandı
Halk, ekibimizi çok tutmuştu. Erol Büyükburç son şarkısını söylerken sürekli alkışlar ve tezahüratla karşılaştı. Ona 'Türk Valentino' adını taktılar.
Erol Büyükburç adeta bir rekor kırarak, 17 dakika boyunca sürekli alkışlandı. Öylesine ki, sonunda Festival'in sorumluları, şalterleri kapatmak zorunda kaldılar!
Şalterler tekrar açıldığında, alkış yine devam ediyordu. Hemen sahneye Tanju Okan çıkartıldı. Alkışlar yine dinmedi ve Tanju Okan dakikalarca alkışlar altında şarkısını söylemek zorunda kaldı.
Tanju Okan’dan sempatik hitaplar
Tanju Okan şarkılarına başlamadan önce, ‘iyi akşamlar' anlamına 'dobroveçe' ve şarkısını tamamladığında da 'teşekkür' anlamına 'fala' sözcüklerini kullandı. Gayet sempatikti ve büyük alkış aldı. Daha ilk geceden, sanki kimin birinci geleceği belli olmuş gibiydi.
Yurdaer Doğulu kaçak yapan elektrogitarını bırakmıyor
Tülay German 'Burçak Tarlası' şarkısıyla adeta 'flaş' oldu. Ayakta alkışlandı. Alkış yağmuru aynı zamanda orkestraya da yönelikti. Onlar da adeta efsane yaratıyorlardı. Zira Yurdaer Doğulu devamlı kaçak yapan elekro gitarıyla sanki ölüme meydan okuyordu: 220 volt cereyana rağmen gitarını bırakmadı ve çalmaya devam etti.
Selim Özer, parmaklarını piyanonun tuşlarında kesip kanatmasından dolayı fena halde acı çekiyor fakat hiç bozuntuya vermiyordu! Çünkü heyecan zirvedeydi.
Vasfi Uçaroğlu, Beyrut'tan 10 bin liraya aldığı davulunu getirememenin üzüntüsüne rağmen, eski davuluyla adeta harikalar yaratıyordu. Daha sonra ondan diğer ülkelerin bateristleri, gelip imza isteyeceklerdi. Basgitarda, o zaman henüz 17 yaşında olan Alper Feyman ile saksafonda Erol Erginer de izleyicilerin büyük takdirlerini topladılar.
Oluşan sempati çok büyüktü
Tanju Okan okuduğu şarkının anlamına uygun olarak, içki bardağıyla sahneye çıkıp sarhoş mizanseni uyguladı. Seyircinin büyük coşkunluğu karşısında, Festival'in katı kurallarını uygulamayan Yugoslav yöneticiler bu duruma göz yumdular. Kurallara rağmen, şov yapan Tanju Okan'ı diskalifiye etmediler. Halkoyları Türkiye'ye yağdı. Türkiye 100 bin puanla birinci oldu.
İlk kez katıldığımız bu festivalde halk bizi seçmişti
Alkışlar yine dakikalarca sürdü. Ardımızdan Bulgaristan 60 bin puanla ikinci, Yunanistan 40 bin puanla üçüncü, Romanya dördüncü ve ev sahibi Yugoslavya ise beşinci oldular.
Evet; Balkanlar'da 1964 yılında bir Türk rüzgarı esmişti. Balkanlar'ın tansiyonu o dönemde Türkiye'den yanaydı. Zira bir yıl önce yapılan Halk Oyunları Yarışması'nda da Türk Halk Oyunları Ekibi yine halkoylarıyla birinci seçilmişti.
Türk müziğine etkileri
Balkan
Melodileri Festivali'nde Türk
orkestrasının
kazandığı
başarı,
müzik
dünyasında
kimi yeni gelişmelere
kapı
araladı.
Bu festivalden sonra, pop müzikte
bir 'folk patlaması'
gerçekleşti.
Bu yarışmaya
katkıda
bulunan Doruk Onatkut ve Şerif
Yüzbaşıoğlu'nun
aranjeleri, tüm
bestelere ayrı
bir
güzellik
ve modernizasyon getirdi. Türkiye
iki kez daha bu festivali katıldı;
ama ilk katılışın
uluslararası
ve yurt içi
etkileri gibi gelişmeler
yaratılamadı.
Türkiye'nin listesi
Balkan Melodileri Festivali'nde Türk orkestrasının seslendirdiği şarkılar ve solistleri, şöyle sıralanıyordu:
Solist: Erol Büyükburç
1. Kara Tren (anonim)
2. Karakaş Gözlerin Elmas (anonim)
3. Little Lucy (Erol Büyükburç)
4. T'mo e T'amore (yabancı)
Solist: Tülay German
1. Keşanlı Ali Destanı (Söz: Haldun Taner, Müzik: Yalçın Tura)
2. Burçak Tarlası (anonim)
3. Mecnunum Leylamı Gördüm (Aşık Ali İzzet)
4. Yarının Şarkısı (Erdem Buri)
Solist: Tanju Okan
1. Kundurama Kum Doldu (anonim)
2. Katibim (anonim)
3. Oy feliz sin tu amor (Selim Özer}
4. Turnalar (anonim)
Hazırlayanlar : merakediyorum grubu
üyeleri merake...@googlegroups.com
Kaynak : Popüler Tarih Dergisi / Aralık 2002 / Erdener Koyutürk "Popta ilk şampiyonluk" başlıklı yazıdan alınmıştır. Resim ve başlıklar yazıya eklenmiştir.
Lütfen bu kısmı silmeyiniz, kaynak göstererek paylaşınız.
Saatlerce uğraşarak verdiğimiz emeği bir "Delete" tuşuyla yok etmeyin.