MANGROV ORMANLARI
SUYA MEYDAN OKUYAN ORMAN
Tatlı ve Tuzlu suyun karışımı tropikal bir kokteyl Mangrov, Yengeç ve Oğlak dönenceleri arasında, tatlı su (ırmaklardan ya da yeraltı kaynaklarından gelen) ile tuzlu deniz suyunun karışımı olan bir ortamda yetişiyor. Bataklık sularının kabarıp geri çekilmesine bağlı gelişen bu "çok özel" ortam, düşman bir ekosisteme rağmen kolonileşmeyi başarmış mangrov, palmiye ve eğreltiotu gibi kara bitkilerini barındırıyor. Yeryüzünde de 10 milyon hektarı aşkın bir alanı kaplıyor.
Özel kanallarla oksijen alan ağaçlar, ağaç gövdelerine tırmanmayı öğrenmiş balıklar... Bu olağandışı ormanda, fauna ve flora, varlıklarını sürdürebilmek için ortama uyum sağlamış. Fakat bugün yok olma tehdidi altında...
MANGROV ORMANLARINDA YAŞAYAN HER CANLI,
ÖZEL BİR YAŞAM BİÇİMİ GELİŞTİRMİŞ
Yükseklerde uçan soyguncu
Pasifik firkateyn kuşu (Frigale minor), gerçek bir hava korsanı... Mangrovların arasında yaşıyor ama, kendisi balık avlayamıyor. Bu yüzden de, başka bir deniz kuşunun avını, havada uçarken ağzından çalıyor. Mükemmel bir pike yapıp önce balığı düşürüyor, sonra da yere inmeden kapıyor.
İki tarafı keskin bir kıskaç
Kemancı yengeçte, erkek çok gelişmiş bir kıskaca sahip. Bununla, dişisine 'özel' bir şarkı çalıyor. Baştan çıkarma işlemi, genellikle mangrov ormanlarını kaplayan denizin çekildiği sırada gerçekleşiyor. Çift, evlilik yaşamına mangrov gövdesinde oyulmuş bir yuvada başlayabiliyor. Bu yuva, öteki erkekleri de isteklendiriyor. Böylece, 'müzik' aleti, ölümcül bir savaş silahına dönüşüyor.
Yetenekli nişancı
Okçu balığın ağzının anatomik yapısı, dilin basıncıyla, yüzeye fıskiye gibi su fışkırtmasını sağlıyor. Bu hareketin amacı, böcekleri sersemletmek ve onları, oldukları yerde yutuvermek...
Ağaçlara tırmanan bir balık
Cennetbalığı, ağaç gövdelerine kolayca tırmandığı için, hiç de sıradan bir balık sayılmaz. Su ile hava karışımını tutabilen ve su dışında da solumasını sağlayan özel solungaçları var. Öte yandan göğüs yüzgeçleri 'yürüyen ayaklar', karın yüzgeçleri ise vantuzlar halini almış.
(solda) Mangrovlarda tohum, ana gövdenin üstünde çimleniyor, yani vivipar bitkiler. Tohum, asla
toprağa düşmüyor ve ağaçta filizleniyor. Bu uyum şekli, gelgit sırasında tohumun yitip gitmesini önlüyor. Fidan, böylece 'doğuranın üstünde sakin sakin büyüyor. Kökleri yeterince geliştiğinde de 'anne' ile 'çocuk' ayrılıyorlar.
(ortada)Fallusu andıran şekli ve gelişmiş kök sistemi sayesinde, fidan kendisini, mangrovun çamurlu tabanına vidalıyor'. Tohumun düşüşü su kabardığında gerçekleşseydi, genç mangrov daha tutunma fırsatı bulamadan akıntıya kapılırdı.
(sağda) Suya batmış olmak ya da deniz suyunun tuzluluğu, gelişmesinde bir engel yaratamıyor. Avicenia türünde yapraklar, köklerden emilen tuzun atıldığı bir boşaltma sistemine sahip. Rhizophera türünün kökleri ise, suyu emiyor; ama, tuzun içeri sızmasını önlüyor.
Çırpı bacaklı ağaçlar
Buharlaşmayla su yitirmemek için, ağaçların yaprakları cilalı ve gövde kabukları çok kalın. Mangrovlar, hava almayan bir gövdede oksijensiz kalmamak üzere, suyun çekildiği dönemler için oksijen depolayan ve bunu kullanabilen ince kökler üstünde serpiliyorlar. Avicenia türünden mangrovlar da benzer bir uyum göstermişler. Ama, ötekilerden biraz farlılaşarak, gövdeden büyüyüp suyun dışına kadar çıkan ve havalandırmayı sağlayan ince kökler (pnömatıfır) geliştirmişler.
Mangrov, çürümeyen kerestesi nedeniyle bina çatısında ve iskeletinde kullanılıyor. O yüzden, Guyana'daki gibi toplu kıyımın kurbanı oluyor (solda). Bu ağaçlar, Madagaskar'ın kuzeyinde (ortada) ya da Tayland'da (sağda) da bilinçsizce kesiliyor.
O gezegenin akciğeri sayılan tropikal bir orman oluşturmuyor! Mercan setlerindeki parlak renklere de sahip değil... Bu yüzden, ekolojik bakımdan medyatik desteklerden yoksun. En kötüsü, kimsenin dikkatini çekmeden yeryüzünden silinip gitmesi... Bir süreden beri, Güneydoğu Asya'da, Kolombiya'da ve Peru'da milyonlarca hektara yayılmış mangrov ağaçlarının yerini karides kültürü aldı. Pakistan'daki ağaç kesimi, doğal yaşam alam olarak mangrov ormanlarım seçen balıklarla karidesleri vurdu. Çünkü Sonmiani Körfezi'ndeki temel gelir kaynağı balıkçılık. Bir çevre kuruluşu olan WWF, bu ortamı korumak amacıyla bir program başlattı. Yerel yöneticilere 'Ağaç dikin. Daha çok karides üretebilirsiniz' bildiriminde bulundu. Bu hareket doğrultusunda, ağaçlardan düşen filizlenmiş tohumlar, sular yükseldiğinde fidanlıklara dikilmek üzere ağlarla toplanıyor. Daha sonra, fidanlıklarda yetiştirilen ağaçlar, kesim yapılmış çıplak alanlara naklediliyor. Kuruluş, bu yolla 700 hektarlık bir alanı yeniden ağaçlandırdı.
Mangrov, kerestesi için de aranan değerli bir ağaç. Bol miktarda tanen içermesi, ağacın kabuğunun yumuşakçalar tarafından delinmesini ve su da çürümesini engelliyor. Ayrıca, kerestesinden elde edilen tanen deri ve kürk tabaklanmasında kullanılıyor. Söz konusu ekonomik zorunluluklar. mangrov ağaçlarının vahim derecede yıkımına yol açıyor. Ağaçlandırma çabaları var. Ancak, en çabuk büyüyen tür üstünde duruluyor. Ama bu koşullarda, özgün ekosistemin kendini yenilemesi mümkün olmuyor. Birleşik Arap Emirlikleri'nden Abu Dabi'de, bu sorun çok iyi bir değerlendirilmeye alınmış. Montpellier CNRS'ten araştırmacı O.Guerlorguet, 'Ağaçlandırma çalışması için gerekli olan çok ayrıntılı bir ekolojik inceleme yaptık' diyor. Hint Okyanusu'ndaki Mayotte Adası'nda ise, mangrovlar asfaltın hışmına uğramış. Yine CNRS'ten araştırmacı B. Thomassin'in anlattıklarına göre, ormanın ortasından geçen bir yol, deniz suyunun, gerideki mangrovlara ulaşmasını önlemiş. Bu kesimdeki ağaçlar ölmüş. Zamanında bir müdahale sonucunda, bu alanlar parseller halinde kurtarılmış. Gabon ya da Venezuela'da nispeten daha iyi korunan mangrovlar da hızlı bir kaybolma sürecine girmiş. Uzmanlar, özellikle Gabon'da petrol boru hatlarının mangrovların arasından geçtiğini söylüyorlar. Aym bölgede petrol kuyuları da var. Milyonlarca yıl olumsuz doğa koşullarına meydan okumayı başaran mangrov, ne yazık ki, insanoğlunun bilinçsiz davranışlarıyla savaşmayı beceremiyor!..
Siklona karsı doğal bir koruma
Mangrov ormanlarının korunmasındaki amacı, F. Fromard şöyle açıklıyor: 'Önce ekonomik. Ağaç kesimi ve karides kültürünün mangrovları yok oluşa ittiğini anlamak gerek. Mangrovlar olmadan ekosistemin işlemesi mümkün değil. Çünkü onlar, temel ve büyük bir üretici konumunda bulunuyorlar. Yapraklan, hektar başına, yılda 15 ton organik madde üretiyor. Bu miktar, yağmur ormanlarındakinin kat kat üstünde. Mangrovların varlığı, nüfus yoğunluğuyla sıkı bir bağlantı gösteriyor. Bu yüzden, Tayland, Vietnam, İndonezya gibi ülkelerde varlıkları sonaerdi. Mekong Deltası’nda ise, 200 bin hektara yayılmış dev mangrov ormanları yeryüzünden silindi. Togo'da da orman kaynakları tükendi. O nedenle, çağlar boyu 'tabu' sayılan mangrov kesimine başvuruldu.'
Fromard'a göre rezervler kurma sorunu, ekonomileri bu ortama bağımlı olmayan zengin ülkeleri ilgilendiriyor. 'Bangladeş, her şeye rağmen bu ormanları korumaya çalışıyor. Çünkü, siklonlara ve gelgit dalgalarına karşı doğal bir engel oluşturuyorlar. Öte yandan, nüfus baskısının pek yoğun olmadığı Avustralya, Nijerya, Guyana gibi ülkelerde yaşamını sürdüren güzel mangrov ağaçları var.'
Fromard, Vietnam için kaygılı. 'En büyük yıkım, karides yetiştiriciliği yapan bu ülkede yaşanıyor. Burada havzalar, sular kurutulana kadar işletiliyor. Sonra, yeni havzalar açmak için başka bir bölgenin mangrovları kesiliyor. Daha sonra da sıra bir başkasına geliyor. Karides kültürü ekonomik bakımdan çok önemli ve çözüm bulmak çok güç. Ayrıca, Vietkonglular'a sığınak oluşturan mangrovlar, savaş sırasında napalm bombaları ve Amerikalılar'ın tahribiyle de zarar gördü. İzleri bugün bile görülebiliyor.'
Bu makale ve resimler, merake...@googlegroups.com üyeleri için, Focus dergisinin Temmuz 2000 sayısından alınarak hazırlanmıştır. Dergide makale yazarı belirtilmemiş. Bu nedenle yazar adı veremiyorum. Resimlerde kirlilik yaratmamak için grup adı vs kullanılmamıştır. Bu iletiyi paylaşırken lütfen kaynak gösterin ve bu kısmı silmeyin. Hazırlayan: krm...@gmail.com, krm...@hotmail.com,