On Soruda Rumeli'ye Geçiş

1,301 views
Skip to first unread message

Tarihci

unread,
Aug 17, 2009, 9:45:32 PM8/17/09
to merake...@googlegroups.com

On Soruda

RUMELİ’YE GEÇİŞ

 

Salla Rumeli'ye geçilip buraların fethedildiği düşüncesi, tamamen gerçek dışıdır. Karasi gazilerinin Osmanlı’dan önce Rumeli'ye sallarla geçip, yağmada bulunmalarıyla ilgili olaylar, Osmanlı'ya atfedilmiştir.

 

Erhan Afyoncu / Popüler Tarih / Kasım 2002 Sayı:27

 

1.Osmanlı, Rumeli'ye ne zaman geçti?

Osmanlı'nın Rumeli'ye ilk geçişi, 1353 ola rak gösterilir. Ancak bundan önce Osmanlı asker leri defalarca Rumeli'ye geç miş ve burada faaliyet göster mişlerdir. Anadolu Türkleri Rumeli'ye ilk kez 1261'de Türkiye Selçuklu Sultanı II. Gıyaseddin Keykavus'la bera ber geçmişler ve Dobruca 'ya yerleşmişlerdir.

1308'de Halil isimli bir Türk'ün 800 süvari ve 2 bin piyadeyle Rumeli'ye geçerek burada Katalanlarla işbirliği yaptığını görüyoruz. İki yıl burada kalan Türkler, Anado lu'ya geri dönerken Bizans  Ceneviz işbirliği sonucu yok edilmişlerdir.

Osmanlı kuvvetleriyse ilk kez 1322 yılında Andrenikos lar arasındaki iç savaş sırasın­da Rumeli'ye geçtiler. 8 bin kişilik Osmanlı kuvveti ihti yar Andrenikos'un ordusunda yer alıyordu. Bundan sonra 1329'da Palekanon Savaşı'nın ardından, Orhan Bey'in gön derdiği kuvvetler Meriç'in de nize döküldüğü yerin batısına çıktılarsa da başarılı olamadı lar.

1331'de 15 bin kişilik bir Osmanlı kuvvetinin Trak ya'ya çıktığını görüyoruz. 1334'te yine Türk askerlerini Trakya 'da görüyoruz. Os manlılar, 1352'den önce defa larca ve büyük kuvvetlerle Rumeli'ye geçmişlerdir.

 

2.Rumeli'ye geçiş salla mı oldu?

Salla Rumeli'ye geçilip buraların fethedildiği düşüncesi, tamamen ger çek dışıdır. Karasi gazilerinin Osmanlı'dan önce Rumeli'ye sallarla geçip, yağmada bu lunmalarıyla ilgili olaylar, Os manlı'ya atfedilmiştir. Ancak, Süleyman Paşa ile birlikte ve daha önce, Rumeli'ye binlerce kişilik Osmanlı kuvveti geçmiştir. Gelibolu'nun kısa sürede fethinin, buraya salla geçen 30- 40 kişinin başaramayacağı bir iş ol duğu açıktır.

 

 

3.Gelibolu nasıl fethedildi?

Rumeli'ye geçiş, Bizans İmparatoru olan Kan takuzenos'un, Orhan Bey'den yardım istemesiyle başladı. 1344'ten itibaren Osmanlı, Bizans'taki iç çatışma lara müdahale etmek veya Bi zans üzerinde baskı kuran Sırp ve Bulgarlara karşı müca dele ermek için, Rumeli'ye geçmeye başladı.

Daha önce ise Rumeli'de Aydınoğlu Umur Bey faaliyet teydi, Umur Bey, Bizans'a yar­dım etmek için uzun müddet Balkanlar'da bulunmuştu. Ancak Haçlı donanmasının İzmir'i alması, onun bu fa aliyetlerini engelledi.

Umur Bey'in, Bi zans İmparatoru Kan takuzenos'a kendisi nin yerine Orhan Ga zi'yi önerdiği rivayet edilir. Kantakuzenos'un sık sık Osmanlı yardımına ihtiyaç duyma sı, gelecekteki bu tür seferler için Bolayır yakınlarındaki Çimpe'yi, askeri bir üs olarak Osmanlı'ya vermesine neden oldu (1352). Süleyman Paşa idaresindeki 8 -10 bin kişilik Osmanlı kuvvetleri derhal Ru meli'de faaliyete geçtiler.

Bir zelzele sonucunda Ge libolu ve civarındaki diğer ka lelerin yıkılması üzerine (2 Mart 1354), Karasi toprakla rında bulunan Süleyman Paşa, hemen harekete geçti. Mar mara kıyısındaki Kemer mev kiinden Gelibolu'ya geçerek bölgeyi tamamen fethetti. Ge libolu ve diğer kaleler tamir edildi. Anadolu'dan Türkler getirilerek iskân hareketi başlatıldı. Gelibolu'da bir köprübaşı kurulması, Osmanlı tarihinde bir dönüm noktası oldu.  

4.Rumeli’nin iskanı nasıl yapıldı?

Osmanlı fetihleri, iskân siyasetiyle birlikte yürütülmüştü. Süleyman Paşa zamanında Rume li'de tutunabilmek için başlatılan bilinçli iskân siyaseti, on dan sonra da devam etmiştir. Orhan Gazi'nin Bolayır'daki zaviyesine vakfedilen köylerin birçokları Türkçe adlar taşı maktadır. Malkara'daki köy ler arasında; Bulgurlu, Esendük, Şeyh Halil, Yeğen, Pa zarlu Bey, Kara Ahi, Ulamış gibi isimler göze çarpar.

Ahilerin ve dervişlerin za viyeleri ve bunların reislerinin çiftlikleri yeni Müslüman köylerin çekirdeğini teşkil etti. Bu ilk yerleşme dö nemini, tedrici bir yer leşme takip ediyor du.

Osmanlı, Ru meli'de iskânı için, sürgün metodunu da geniş ölçüde kullanmış, bu metoda Konar-göçer aşiretlerin bilhassa Rumeli'deki köprü ve geçitlere yerleştiril mesi yoluna gidilmiştir. Fet hedilen ülkeleri iskân ve imar için, idari ve mali birer müs takil müessese mahiyetinde olan vakıfları tesis de devletin kullandığı bir metottur. Bu yolla ıssız yerler canlandırıl mıştır. Konar-göçerlerin der bentçi tayin edilerek derbent lerde iskân edilmesi, kendile rine ev inşa edebilmeleri için toprak verilmesi de bir iskân türüydü.

Rumeli'de iskân hakkın daki ilk kayıt, 1351'de Karesi topraklarından Gelibolu yöre­sine ve daha sonra Hayrabo lu'ya gelip yerleşen konar-gö çerlere aittir. Daha sonra 1385'te Saruhan'dan bazı aşi retler Serez taraflarına geçiril miştir. Tatarlar ise ilk kez 1398'de Rumeli'ye geçirilmiş tir. I.Bayezid devrinde aşiret lerin daha büyük ölçüde Ru­meli'ye geçirildiği görülmekte dir.

Süleyman Paşa'nın Rume li' deki fetihleriyle deniz aşırı yeni bir Osmanlı sancağı, Os­manlı Rumeli'si doğmuş olu yordu. Rumeli Beylerbeyli ği'nin nüvesi olarak 'Paşa Sancağı', Süleyman Paşa tara fından kuruldu. 'Paşa Sancağı' tabiri de o dönemden son ra yönetimde yerleşti.

 

5.O dönemde Balkanlar' da durum neydi?

İç sorunlarını halletmiş olması ve düzenli fetih metotları nedeniyle Osmanlı, Balkanlar'daki genişlemede fazla zorluk çekmedi. Balkan lar'ın savunulması için, siyasi birlik gerekliydi. Oysa 14. Yüzyıl'ın son çeyreğinde, Bal kanlar siyasi bakımdan birlik halinde değildi. O devirde Balkanlar, birçok devletçik ve feodal senyörlüklerden oluşu yordu.

Bunların arasındaki reka bet ve çekişme, Osmanlı'ya karşı birlikte direnmelerini en gellediği gibi, Osmanlı devleti ne, 'bir yardımcı' ve daha son raları, 'hami' olarak nüfuz ve hâkimiyetini yayma imkanını verdi.

Balkanlar, Stefan Duşan (1331- 55) yönetiminde kuru lan Sırp imparatorluğu vasıta sıyla birliğini kazanır gibi ol muştu. 'Sırp ve Rumların Ça rı' unvanını alan Duşan, Ma kedonya, Trakya, Teselya ve Epir'i topraklarına kattı. Bul garistan'ı kendisine bağladı. Sınırlarını Akdeniz’de; Korfu, Ege ve Selanik'e kadar uzattı. Sırp Kilisesi'ni yeniden düzen ledi. Rumca'yı resmi dil ola rak kabul etti. Bizans'ta eğitilmiş memurları idari işlerde kullanmaya başladı. 1349'da 'Duşanov Zakonik' kanunları kabul edildi.

Fakat bütün bunlara rağ men, Stefan Duşan'ın 1355'te ki ölümünün ardından, kur­duğu devlet, hızlı bir şekilde zayıflayıp parçalandı.

Osmanlı'nın Balkanlar'da hamilik rolü, Sırp İmparator luğu'nun zayıflamasından sonra başladı. İki güçlü dev let, kuzeyde Lajos'un (Alman ların isimlendirmesiyle 'Bü yük Ludwig'in; 1342- 1382) Macaristan'ı, batıda ve güneyde ise Venedik, siyasi par çalanmadan istifade ederek Balkanlar'da yayılma politi kası güdüyorlardı. Bu iki dev let, Katolikliği de temsil edi yorlardı. Bu nedenle, hâkimi yetleri Balkanlar'daki halk kitleleri tarafından benimsenmedi. Fakat Osmanlı'nın poli tikası ve bu devletlere karşı mücadelesi, Balkanlar'da Ka tolikliğe ser çekti ve Ortodoks mezhebinin yaşamasını müm kün kıldı.

 

6.Balkanlar kan ve kılıçla mı fethedildi?

 Osmanlı fetihleri kılıç tan ziyade, 'istimalet' (gönül çekme) diye adlandırılan uzlaştırıcı bir po litikayla gerçekleştiriliyordu. İstimalet, Müslüman olmayan yerli halkın çeşitli vaatlerle kazanılması sayesinde, Os manlı hâkimiyet sahasının ge­nişletilmesiydi. Osmanlı yöne timi, yerli halka can ve mal güvenliği tanıdığı gibi, onları dinlerinde de serbest bırakı yor ve eski feodal yüklerinden kurtarıyordu.

Örneğin, Duşanov Zako nik kanunlarına göre, köylü haftada iki gün, prensin top rağında angarya olarak çalı şırken, Osmanlı yönetiminde, yılda sadece üç gün tımar sa hibi sipahinin toprağında ça lışma mükellefiyeti altındaydı. Osmanlı yönetimini kabul eden gayrimüslim halk, asker lik hizmeti yerine 'cizye' vergi sini ödediği takdirde, mal ve can güvenlikleri teminatı altı na yaşayabiliyorlardı.

Gazilerin akınlarından ka çarak, kalelere sığınan yerli halk, Osmanlı hâkimiyetinin yerleşmesiyle birlikte, düzenli bir devlet yönetiminin koru yucu güvenliğine kavuşuyor du. Fatih döneminde Mora ve Sırp halklarının yöneticileri, kendilerini despotlardan kurtarmak için, padişaha başvururlar, Osmanlı'nın Balkan lar'da kılıç ve ateşle yerleştiği iddiası, günümüz dünyasının bilimsel yayınlarında yer almamaktadır.

 

7.Osmanlı, Rumeli'ye nasıl yerleşti?

 Osmanlı yayılışı tama men muhafazakâr bir karakter taşımaktay dı. Ani bir fetih ve yerleşme siyaseti yoktu. Fetihler sistematik bir şekilde çeşitli safhaları izleyerek yürütüldü. İlk safhası bir alışma ya da alıştırma dönemi olarak gerçekleştirildi.

Gazilerin daimi baskısı altındaki komşu senyörler ve ya devletler, bu bas kıdan kurtulmak için Sultan'ın tabiliğini ve ha raç ödemeyi kabul ediyorlar dı. Haraç miktarı ne kadar küçük olursa olsun, bir kere bu sistem yerleşti mi, Osman lı, o ülke halkını İslam huku kuna göre kendi tebaası (ahl al-zimma) sayıyordu.

Tabiiyet bağlarının sıklaş tırılması ve nihayet yerli hane danın bertaraf edilerek, o ülkenin doğrudan doğruya bir 'Osmanlı Sancağı' haline geti rilmesi, siyasi şartlara ve orta­ya çıkan fırsatlara göre olu yordu. Osmanlı fütuhatı, bu tedrici fetih politikasını 16. Yüzyıl'a kadar sürdürmüştür.  

8.Rumeli'ye geçiş ne kazandırdı?

Rumeli'ye geçiş ve bura da şaşırtıcı bir bilinçle tutunulması, Osmanlı Beyliği'nin gelişimini sağlayan en önemli faktör olarak karşı mıza çıkmaktadır. Osman lı'nın Rumeli'deki fetihler so nucu zenginleşmesi, durgun bir ekonomik yapıya sahip Anadolu'daki diğer beylikle rin ahalisini ve askeri zümre lerini etkilemiş; böylece Os manlı'ya, gereken insan gücü nü sağlamıştır.

Osmanlıların Hıristiyanlara karşı Rumeli'de yürüttüğü, kutsal savaş yani gaza siyaseti onlara büyük bir ün ve iti bar kazandırmıştı. Osmanlı Beyliği ga zi yönlerini Anado lu beylikleri arasın da çok iyi propa ganda yaparak, kendilerine saygın lık ve diğer beylik ler karşısında üs tünlük kazandı.

Osmanlı'nın ga za siyaseti o kadar etkiliydi ki, Selçukluların mirasçılığına soyunan ve Anadolu'daki Türkmen beyliklerinin en bü yüğü olan Karamanlılar dahi, bu gaza siyaseti karşısında da yanamamışlardır. 1367’de Karaman Beyliği’nin önderliğinde, Türkmen beyliklerinin Latinlere karşı düzenlediği Gorigos Seferi, bu beyliklerin bir nevi güç gösterisiydi. 0smanlı'ya karşı, kendilerinin de büyük gaziler olduğunu is pat etmeye çalışıyorlardı. Memluklular tarafından da desteklenen bu sefer, sonuç vermedi ve başarısızlıkla bitti. Bu başarısızlık Karamanlıların nüfuzunu sarstı ve Osmanlı'yı tekrar ön plana çıkardı. 1387'de Karamanlıların Frenkyazısı Savaşı'nda ki yenilgileri, Batı Anado­lu'daki Türkmen beylikleri üzerinde izledikleri siyasetin sonunu getirdi, bu bölgelerde Osmanlı nüfuzu açık bir bi çimde hissedilir hale geldi.

 

9.Süleyman Paşa'nın konumu nedir?

İmparatorluğun kurucusu, devlete adını veren, Os man Bey'dir. Ancak küçük bir beyliğin böylesine büyü yüp gelişmesi ve diğer Anado lu beyliklerini nüfuzu altına alması, Rumeli'nin ele geçme siyle bağlantılıdır.

Bu yüzden, bir padişah da hi olmamasına rağmen, önce Karasi fethinde oynadı ğı rolle, ardından Rumeli'ye geçişi ve yerleşmeyi sağlaması nedeniyle, Osmanlı İmparatorluğu'nun gerçek ku rucusu Süleyman Paşa'dır de nilebilir.

 

10.İmparatorlukta, 'anavatan' neresidir?

Söğüt ve çevresinde ku rulmuş bir beylikti, Os manlı Beyliği. Ancak ta rihin gördüğü en büyük imparatorluklardan birisi olarak sahneye çıkması, bu topraklar sayesinde değil, zengin ve si yasi direnişlerin az olduğu Rumeli topraklarından dola yıdır.

Osmanlı Beyliği'nin yayıl ma alanı, Rumeli olmuştur. Devletin ana siyasi organizas­yonunu sağladığı bölge de Ru meli'dir.

Osmanlı İmparatorluğu Rumeli'de öylesine sağlam bir yapı kurmuştur ki, Fetret Devri'nde, Anadolu toprakla rı çok kısa sürede elinden çı karken, Rumeli'nin büyük bir bölümü elinde kalmış ve bu sayede varlığını sürdürebil miştir.

Rumeli olmasa, Osmanlı İmparatorluğu da olmazdı. Bu yüzden Osmanlı imparatorlu­ğu'nun anavatanı, Rumeli'dir.

Bu gerçek tam olarak kav ranamadığında, Osmanlı'nın "kendi anavatanı Anadolu'yu ihmal ettiği" yolundaki serze nişler, sıkça dile getirilen bas makalıp bir düşünce olarak karşımıza çıkar.

Osmanlılar fethettikleri bütün toprakları 'vatan' ola rak benimsemişlerdir.

İlk yayıldıkları saha olan Rumeli üzerinde Türk ve İs lam kültürüne ait eserler bu­lunmadığı için, bu bölgelerde Osmanlı eserlerine sıkça rast lamak, doğal bir durumdur. Ayrıca Anadolu, daha önce Selçuklular ve beylikler tara fından çeşitli eserlerle donatıl­mıştır.

 

KAYNAK : Popüler Tarih / Kasım 2002 / Erhan AFYONCU / Sayı: 27


Hazırlayanlar : 

Tarihci http://www.tarihcininyeri.net

merakediyorum grubu üyeleri merake...@googlegroups.com 

Lütfen bu kısmı silmeyiniz, kaynak göstererek paylaşınız.

Saatlerce uğraşarak verdiğimiz emeği bir "Delet" tuşuyla yok etmeyin.

Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages