Fransız gözüyle Osmanlı:Bonneval Kontu Ahmet Paşa

41 views
Skip to first unread message

Tarihci

unread,
Mar 11, 2010, 3:41:34 PM3/11/10
to merake...@googlegroups.com

Fransız gözüyle Osmanlı:

 

Bonneval Kontu Ahmet Paşa

 

Osmanlı'nın üç tuğlu paşası, Rumeli Beylerbeyi, Karaman valisi Humbaracıbaşı Ahmet Paşa aslında, İspanyol Veraset Savaşı'nda ünlenen “Topçu General” Bonneval Kontu'ndan başkası değildir.

 

Frédéric Hıtzel - Tarihçi, CNRS'de (Bilimsel Araştırmalar Ulusal Merkezi/Paris) Araştırmacı

 

 

Fransa'nın iç bölge­sinde, Limousin’in tam ortasında meş­hur Cem Sultan’ın sürgünde yaşadığı Bourganeuf'ün güneyinde Coussac-Bonneval kasabasına tepeden bakan Bonneval Şatosu yükselmektedir.

 

11. Yüzyıl'dan beri bu Şa­tonun sahibi Bonneval ailesinin bir ferdi olan Claude Alexandre de Bonne­val (1675- 1747), Osmanlı İm­paratorluğu'nda Ahmet Paşa ismiyle ün salar. Bu renkli ki­şilik tarihçi, araştırmacı, ro­mancı ve meraklıları büyüle­meye devam etmektedir.

 

Atalarından kalma şatoda 14 Temmuz 1675'te doğan Claude Alexandre, Limo­ges'daki Cizvit okulunda eği­tim gördükten sonra donan­maya girmiş, genç yaşına rağ­men 11 yılda çok sayıda çar­pışmaya katılmıştır.

 

Çok sonraları, Babıali için kaleme aldığı deniz savaşı ko­şullarına ilişkin bir inceleme yazısında “Üç deniz muhare­besinde ve ikisi borda borda­ya cereyan eden toplam dokuz farklı çatışmada bulundum; öyle ki, bir kedinin fareden çe­kindiği kadar İngilizleri önemsiyorduk” ifadesini kullana­caktır.

 

Bu parlak kariyer bir dü­ello onunda ani bir istifayla sekteye uğrar. Bonneval, Fransız muhafız birliklerine katılır sonra bir piyade alayı­nın komutasını satın alır ve İs­panyol Veraset Savaşı (1713- 1715) sırasında İtalya'da ken­dini göstermeye başlar.

        

Başkomutan Vendôme Dükü'nün dostluğunu kazan­masına rağmen, müsteşar Chamillard'a Biélois’ nın işga­line ilişkin gönderdiği kibirli mektup, Fransa Kralı XIV. Louis'yi de eleştirmektedir.

 

 

Hakkında tu­tuklama emri çıktı­ğını öğrenen Bon­neval, Venedik’e kaçar ve Avustur­ya'nın hizmetine girer. Saf değiştir­mede kendisi de ünlü olan Prens Eugéne tarafından süva­ri albayı olarak atanır.

 

 

Bu görevinde, Flandres bölgesindeki kanlı Malplaquet Muhaberesi’nde (1709) Prens Eugéne'in yardımcısı olarak askeri becerisini kanıtlayacak­tır.

 

İspanyol Veraset Savaşı sonrasında Bonneval Kontu Viyana Sarayı'nda büyük iti­bar sahibi olur. Topçu General (Feldzeugmeister) rütbesine terfi ederek Avusturya’nın en köklü piyade alaylarından bi­rinin başına atanır.

 

 

Prens Eugene'in komutası altında Osmanlılara karşı yü­rütülen 1716- 1718 savaşında ve özellikle de,karın boşluğuna aldığı mızrak darbesiyle ağır biçimde yaralandığı Peter­varadin Muharebesi'nde (15 Ağustos 1716) iyice ünlenir.

 

Hıristiyanlık dünyasında bir kahraman olarak yücelti­len Bonneval, Limoges'lu hemşerisi ve dostu Kardinal Dubois'nın desteğiyle, kral ta­rafından bağışlanır. 1716) yılının onunda nekahat dönemi­ni geçirmek için döndüğü Pa­ris'te Marki de Biron’ un kızıy­la evlenir, ancak on gün sonra Avusturya'ya dönmek üzere eşini geride bırakarak Fran­sa'dan ayrılacaktır.

 

 

1724’te Bonneval Brük­sel'dedir. Avrupa çapında yankılanan eşi benzeri görül­memiş olay o sıra patlak verir. Hollanda Valisi Marki de Prié’nin eşi ve kızı İspanya sa­rayında sözde bir skandal yaşandığı dedikodusunu yayar­lar: Kont Bonneval akrabası olan kraliçenin şerefini koru­mak için derhal harekete ge­çer; Marki de Prié ve bütün ai­lesine ağır hakaretler yağdırır.

 

Ardından Prens Eugéne'i de düelloya davet etmekten çekinmeyecektir. Sonuçta, disiplinsizlik suçuyla bir yıl süre ile Viyana'dan birkaç kilo­metre uzaklıktaki Spielberg Kalesi’nde kalebentliğe mah­kûm edilir. 1726'nın ocak ayında serbest bırakılınca tekrar Venedik'e sığınır.

 

 

Bonneval'in buraya kadar hikâye gibi gelen maceraları artık Avrupa'nın Doğu Siya­seti ile iç içe girecektir. Vene­dik’te kendini her türlü entri­kanın içinde bulan Bonneval Avusturya ajanları tarafından sürekli gözetim altında tutul­duğunu hisseder.

 

Korfu Adası’nın yeni tah­kimatını görme bahanesi ile beş altı kişilik bir maiyetle de­nize açılır. Ancak Korfu yerine Raguza'ya (Dubrovnik) ya­naşacaktır. Üzerindeki Avus­turya pasaportuyla bir an ön­ce Osmanlı topraklarına geçip ülkenin iç kesimlerine doğru yol alma telaşındadır. Bosna'nın küçük başkenti Saraybosna'ya, bugünkü adıy­la Sarayevo'ya yerleşerek İs­tanbul'a ulaşmasını sağlaya­cak izin belgesini beklemeye başlar.

 

Bonneval, Saraybosna'ya ayak basar basmaz sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’ya bir mektup yazmıştır. Bir kaç yıl önce Yirmisekiz Mehmet Çelebi’yi büyükelçi olarak Paris’e gönderen ve Osmanlı İmparatorluğu’nda “Lale Devri” adıyla ününü ko­ruyan çok sayıda reformu teşvik eden bu yüce kişinin, geniş gö­rüşlülüğünü bilmektedir.

        

 

28 Haziran 1729 tarihli mektu­bunda Bonneval şöyle yazar: “Dün­yadaki küçük ve büyük şeyleri aynı kolaylıkla yöneten Tanrı beni Serayova'­ya getirdi ve bana erdemleri, şanı, bilim ve sanata olan sev­gisi cümle âlemce bilinen, özellikle büyük dehası, düşün­ce sağlamlığı ve Monsenyör ihtimamınız sayesinde mutlu bir huzur ve sonsuz refaha sa­hip olan dünyanın en büyük imparatorluğunu idare yete­neği Hıristiyan ülkelerde hayranlıkla izlenen zat-ı âlînizi daha yakından görme arzusu ilham etti.”

 

Ve kaçışının sebeplerini hatırlattıktan sonra sıra hiz­met sunmaya gelir: “Tüm ha­yatım boyunca icra ettiğim askerlik mesleği bilim alanında özenle çalışmamı engellemediğinden, Monsenyör, uma­rım size savaş za­manında olsun, ba­rış zamanında ol­sun, daima faydalı olabilirim (...) Ha­yatımı Zat-ı Şaha­neleri Efendinizin hizmetine hasretme niyetim dâhilinde, kendimi tamamen sizin koru­manıza bırakmama müsaade edin; bir an önce güvenlik içinde pay-ı tahta ve Tan­rı'dan adalet ve sağlık dolu bir hayat bahşetmesini istediğim Zat-ı Âlînizin yanına ulaşabil­mem için gerekli bütün kolay­lıkların sağlanması için Bosna Beyi Ahmet Paşa'ya talimat vermenizi acizane istirham ederim.”

 

İstanbul'a gidebilmek için sadrazamdan izin isteyen Bon­neval Kontu’nun Müslümanlı­ğı kabul etmek gibi bir niyeti yoktur; tek istediği, sadraza­mın desteği ile Balkan toprak­larında ve Eflak-Boğdan'da Avusturya İmparatoru'na kar­şı müdahalede bulunabilecek bir silahlı kuvvet oluşturmaktı.

 

Ayrıca Macaristan'ın ba­ğımsızlığını körükleyerek im­paratorun gücünü bertaraf et­meyi de umuyordu.

 

Bu konuda Avusturya bir­liklerini birçok kez zor duru­ma düşürmüş olan tahtın tali­bi Macar II. Ferenc Rakoc­zi'ye güvenmekteydi. Prens Rakoczi bir süre XIV. Lou­is'nin sarayında yaşadıktan sonra, Sultan III. Ahmed'in konuğu olmayı kabul etmişti.

 

 

1717’den beri Marmara kıyısındaki Rodosto'da (bu­günkü Tekirdağ)oturuyordu. Bonneval Macaristan'da ka­rışıklık çıkarma konusunda, esas olarak onun müdahalesi­ne güvenmekteydi.

 

Ondört aylık bir bekleme süresi sonrasında, mektupları­na hiçbir cevap alamayan ve Bosna Paşası tarafından Avus­turyalılara iade edilmekten çekinen Bonneval Kontu, İslami­yet'i kabul etmeye karar verir.

 

Milano kökenli bir dönme olan hizmetkârı Damira'yı ça­ğırtır ve din değiştirirken te­mel alınacak sözleri kendisine tekrarlatacak bir Müslüman bulmasını emreder.

 

Bonneval Keli­me-i Şahadet getir­dikten sonra iki yar­dımcısının refakatin­de, Paşa'yı ziyaret ederek Hıristiyanlık­tan vazgeçtiğini bil­dirir. Buna rağmen Bonneval'in Saray­bosna'da birkaç ay daha sab­retmesi gerekecektir:

 

1703'ten beri Osmanlı İm­paratorluğu'nun başında bu­lunan Sultan III. Ahmed yeni­çeriler tarafından devrilmiş ve yeğeni I. Mahmud lehine taht­tan feragat etmiştir (1 Ekim 1730).

 

 

Askeri yeteneği ve idare becerisi ile dikkat çeken bir dev­let adamı olan yeni sadrazam Topal Osman Paşa ancak baş­kentte sükûneti sağladıktan sonra Bonneval'i davet eder.

        

1731   Eylül'ünde ona humbaracıları Avrupa tarzın­da yetiştirme görevi verir. Onun yöneti­minde dört binden fazla asker disiplini, uygun adım yürü­meyi, tüfek ve sün­gü kullanmayı öğre­necektir.

 

 

Artık kendisine “Ahmet Paşa” dedir­ten Bonneval, her sabah Asya kıyısına çıkmak için Boğaz'ı kayıkla geçer. Şehrin işsiz güç­süz takımı da, humbaracıların Üsküdar düzlüğünde yaptıkla­rı eğitimi görmek için toplanır.

 

 

Zaman içerisinde Bonne­val’in mevkii yükselecektir. Humbaracıbaşı olarak atan­masından kısa süre sonra, iki tuğlu paşa ardından da üç tuğlu paşa unvanını alır.

 

Bonneval Paşa faaliyetleri­ni sadece askeri eğitimle sınır­lamaz. Aynı zamanda Babıa­li'nin diplomatik danışmanlı­ğını yapar, Türkçeye tercüme ettirdiği askeri ve diplomatik içerikli raporları ile vezirlerin çoğunun itibarını kazanır.

 

1733'te Sadrazam Heki­moğlu Ali Paşa'yı Polonya Veraset Savaşı’nda (1733– 1738) Babıali tarafından izlenmesi gereken tutum konusunda ay­dınlatır.

 

Beş yıl sonra Sadrazam Muhsinzade Abdullah Paşa'ya Avusturya 'ya karşı yürütüle­cek bir savaş konusunda da­nışmanlık yapar.

 

1735’de ölen Ferenc Ra­koczi'nin oğlu Prens Joseph Rakoczi yönetiminde Maca­ristan'da bir ayaklanma dü­zenleme konusunda başarısızlığa uğrayınca, 1738'de göz­den düşer ve başkentten 400 kilometre uzaklıktaki Kasta­monu'ya sürülür.

 

Bu sürgün kısa süreli ola­caktır; 1740'ta Bonneval İstan­bul'a geri dönmesi için gereken müsaadeyi alır, dönüşünde saygınlığı, görevi ve malları kendisine iade edilmiştir.

 

Üç tuğlu paşa, Rumeli Beylerbeyi, Karaman Valisi, Humbaracıbaşı Ahmet Paşa Bonneval ömrünün son yıllarını Boğaziçi'ndeki biri Fran­sız diğeri Türk tarzında dö­şenmiş iki bölümlü enfes yalı­sında geçirir.

 

 

 

Soylulara yakışır biçimde beyaz çorap ve kısa ayakkabı giyerek Avrupaî mobilyaların oluşturduğu dekorda, Osman­lı başkentini ziyaret eden kra­liyet gemilerinin subaylarını ağırlamaktan zevk almaktadır.

 

Casanova anılarında, bu “Fransız usulüne göre giyin­miş etkili yaşlı soylu kişinin” konutuna nasıl teveccühle kabul edildiğini aktarır. Ancak aynı Bonneval, iki gün sonra Casanova'yı “Türk kıyafetiy­le” ağırlayacaktır; üzerinde uzun bir kaftan, başında da “iki kilo ağırlığında” bir ka­vuk bulunmaktadır.

 

 

Ressam Jean-Etienne Lio­tard'ın 1741'de yaptığı ve gü­nümüzde Rutland Dükü’nün (Belvoir Kalesi, Grantham) koleksiyonunda muhafaza edilen o çok güzel pastel res­min bize sunduğu, işte bu por­tredir.

 

Bunca maceradan sonra Bonneval Kontu, 23 Mart 1747 akşamında son nefesini verir. Onun yerine humbara­cıbaşı olarak atanan evlatlığı Süleyman Bey ertesi gün naşını Tophane Cami’ne taşıtır. Oradan da Galata Mevlevi­hanesi mezarlığına nakledile­cektir.

 

 

 

Kont Claude-Aexandre de Bonneval, nam-ı diğer Ah­met Paşa, Limousin’deki top­raklarından çok uzakta, işte bu sessiz sakin mezarlığın gözden ırak bir köşesinde isti­rahat etmektedir.

 

KAYNAK: Frédéric Hıtzel - Tarihçi, CNRS'de (Bilimsel Araştırmalar Ulusal

Merkezi/Paris) Araştırmacı (Çev. Boğaç Cicioğlu) - Popüler Tarih Dergisi / 74.Sayı /Ekim 2006

 

Hazırlayan: Tarihci http://www.tarihcininyeri.net

Paragraf başlıkları yazıya eklenmiştir.

Lütfen bu kısmı silmeyiniz, kaynak göstererek paylaşınız.

Saatlerce uğraşarak verdiğimiz emeği bir "Delete" tuşuyla yok etmeyin.

 

 

image001.jpg
image010.jpg
image011.jpg
image012.jpg
image013.jpg
image014.jpg
image015.jpg
image016.jpg
image002.jpg
image003.jpg
image004.jpg
image005.jpg
image006.jpg
image007.jpg
image008.jpg
image009.jpg
Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages