Salı yazısı, Bizim Muharrem

4 views
Skip to first unread message

hasip ozturk

unread,
Aug 12, 2013, 8:25:39 AM8/12/13
to
 

BİZİM MUHARREM!

Yılllar önce Muharrem Ertaş'ın teypde bir türküsü okunuyormuş!

Babam türküye kulak kesilmiş!

Huşu içinde, türküyü heyecanla dinlemiş!

O yıllarda babam felçliydi. Bir yanı tutmuyordu.

Türkü bitince “ Çocuklar, bu türküyü okuyanın adı Muharrem mi? “ diye sormuş.

Evet baba! Muharrem Ertaş” demişler.

Babam “ Bizim Muharrem o!” demiş.

Ardından “ Vay Muharrem vay!” diyerek iç geçirmiş.

Gözlerinden akan yaşlar, çenesinden aşağıya süzülürmüş! Bizim çocuklar buna

bir anlam verememişler. “Hayrola baba? Pek içlendin!” deyince; “ Muharrem asker

arkadaşımdı. Güzel saz çalar ve güzel türkü çağırırdı! Okuması, yazması yoktu. Mektuplarını

ben yazardım. Gelen mektuplarını ben okuyuverirdim! Vay Muharrem'im vay! “ diye

özetlemiş!.

Buna bana yakınlarda, 2013 ortasında anlattılar. Babam 1989 da hakka

yürümüştü! Hozat'da birlikte askerlik yapmış olabileceklerini düşündüm. Babamın

arada bir, özgün biçimiyle çağırdığı “Yeşil Kurbağalar” türküsü vardı. Onun gibi okuyana

pek rastlamamıştım. Nurettin Çamlıdağ'ın, Muharrem Karakuş'un okuyuşları aynı

tadı vermemişti. Birçok sanatçıdan özel dinlemiştim. Babamın okuduğu gibi değildi.

Babamın okuyuşuna en yakın yorumu Hilal Kaya yapmıştı. Oğlum bir gece

iletisini yolladığında, Yeşil Kurbağalar türküsüyle sabahlamıştım.

Yeşil Kurbağalar bir Eğin türküsüydü. Şimdi adı Kemaliye olmuş. Eğin Hozat'a

yakındı. Babamla Muharrem Ertaş, Hozat'da askerlik yapmış olmalı. Yeşil

Kurbağalar türküsünü orada paylaşmış olmalılar. Babam oraan dört türkü ile

dönmüş! ' Yörükler Yaylası'nda yaylayamadım, divane gönlümü eğleyemedim! Türküsü

onlardan biriydi. Diğer iki türkü sık yinelenmezdi. Onları anımsayamadım..

Belli ki, babam, türküleri Muharrem Ertaş gibi bir ustadan almış!. Özgün biçimi

ile öğrenmiş ve saklamış! Arada bir okurdu. Ben bu türküleri ondan dinleyerek sevdim.

Babam sanatçı değildi. Medrese ve Cumhuriyet'in ilkokulunu bitirmiş bir köylüydü.

Herkes gibi uzun hava söylerdi türküyü. Bu türküler bizim Mersin'in arkacında

söylenen uzun hava türkülere benzemezdi. Arada biz isteyince, azıcık üsteleyince fazla

nazlanmaz ve çağırırdı.. Elini kulağının arkasına atar, yürekten söylerdi!

Babam 1329 (1913) doğumluydu.

Muharrem Usta da 1913 doğumlu imiş. Tevellütleri aynı, şimdiki deyişle tertipler!

Babamın, “Bizim Muharrem bu? Vay Muharremim vay!” diyerek göz yaşı dökmesi

boşuna değilmiş. İkisine de Allah rahmet eylesin!..

Yıllar önce kardeşim bir teyp bandı yollamıştı. Arabam çalındığında, arabadan çok

bu bantın yitişine üzülmüştüm. Sesini teype aldıklarında, babam 75 yaşında imiş. Teybi

açıp Kocayı, konuşmaya kışkırtmışlar. Aşka gelip bir de Yeşil Kurbağaları çığırmış!

Ancak türkünün ilk dörtlüğünü okuyabilmiş! Ardından “ Yaş yetmiş beş! Ses mi kaldı?

Ne kaldı? “ demiş.

Babamın bu sözünü, türküden daha hüzünlü bulmuştum! Veda söylemi gibi

gelmişti bana. Arada bir kaseti dinler, özlem giderirdim. Araba çalındığında babamın

hakka yürüyüşünün üstünden yıllar geçmişti!..

Bu öykünün üstüne, elimdeki Neşet Ertaş türkülerini, bir kez daha dinledim!

Asıl rahmetli Muharrem Ertaş'ın türkülerini bulup dinleyeceğim. Babamın ondan

öğrendiği, bir kaçını severek okuduğu o türkülerin; paylaşılan ortak tanısını arayıp

bulacağım!..

Sonra “Vay Muharremim vay!,Vay Mustafam vay!” diyeceğim!.

Nereden nereye? Yaşam rastlantılarla doluymuş meğer!..

Sağlıcakla kalın.. 12.08.2013, Bursa, Hasip ÖZTÜRK


Not: Bayramınızı kinden, nefretten, çıkar lekesinden, bölücülük

gölgesinden, adaletsizlik acısından arınma dileğimle kutlarım..


Vay Muharremim vay!.doc
Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages