Ahmet
Takan'ın "IŞİD'in elindeki silahlar ve cepheden kaçan
ÖSO..." başlığıyla yayımlanan (23 Aralık 2016)
yazısı şöyle:
El
Bab...
Kışın
ayazında buzunda kavuruyor bizi!..
Kahraman
Türk askeri, tüm engellere, bombalı araçlara, canlı bombalara,
hendekler içine tuzaklanmış yüzlerce EYP'ye ve üstüne hava
şartlarının aleyhimize olmasına rağmen mücadeleye devam ediyor.
Orada normal bir savaş yok, çatışma yok. Havanın sisinden,
pusundan, gecenin karanlığından istifade ile Mehmetçiğin üzerine
gönderilen intihar eylemcileri ile mücadele var.
Çok
çetin şartlarda yürüyor kahpelerle mücadele. Bu zorluklar sadece
mücadelenin yürüdüğü coğrafya ile de sınırlı değil!..
Genelkurmay
Başkanlığı, 122. gününe giren Fırat Kalkanı operasyonunda
bugüne kadar bilgilendirme notlarını hep sabahın erken
saatlerinde bizlere ulaştırırdı. Yeni bir gelişme olduğunda da
mutlaka güncelleme yapılırdı. Önceki gün, sabah saatlerinde
yürek yakan bilgilendirmelerle ile başladık güne. Akşam
saatlerinde artan şehit ve yaralı bilgi notlarını okudukça
kahrolduk. Dün sabah e-postalarımızda Genelkurmay'ın
bilgilendirme notu yoktu. Millî Savunma Bakanı Fikri Işık'ın
TBMM'de yapacağı konuşma için beklenildiğini tahmin ettik. Fikri
Işık, genel kurula bilgi verirken şehit sayısının 16'ya
çıktığını bildirdi. Işık'ın konuşmasını tamamlamasından
ardından e-postalarımıza düştü Genelkurmay'ın bilgilendirme
notu bu sefer. Sayılar.. Kahpelerin verdiği zayiatlar..
Kendi
payıma, bana ayrılan bu kıymetli sütun sınırlarında Türk
Silahlı Kuvvetlerinin her türlü kahpe sürüsüne karşı
yürüttüğü eşsiz mücadelede çok titiz ve kılı kırk yaran
bir anlayışla hareket ettiğimi belirtmek isterim. Bölge
kaynaklarından ne kadar sağlam bilgi alsam da -özellikle şehit ve
yaralıların sayısı ve durumu hakkında- resmi açıklamaların
gelmesini beklerim. Önceki gün de benzer bir durumu yaşadım. El
Bab'dan gelen şehit ve yaralı haberleri bugüne kadarkilerden çok
farklıydı. Hak veriyorum. Toplumsal psikoloji ve de şehit
ailelerini düşünerek karargah açıklamalarını peyder pey zamana
yayarak yaptı.
Ancak,
anlayışınıza sığınarak bugüne kadar takip ettiğim bu
çizgiden küçük bir sapma yapacağım. Çünkü, bazı şeylerde
yutkunmak, hata yapanlara, kötü yönetenlerine örtü oluyor.
Gerçek manada hataların ve sıkıntıların toplum tarafından
öğrenilmesine ve idarecilerin buna çare üretmesine engel oluyor.
Kilis'teki, Gaziantep'teki hastanelerden normal hastalar taburcu
edilip, her yer yaralı ve ağır yaralı Mehmetçik ile dolarken ve
civar illere de yaralı kahramanlarımız taşınırken sus pus
kalamayız. Hele, Ankara'nın göbeğinde oturup masamızda sıcak
çaylarımızı yudumlarken, birçok yaralı yakınına (dün) ikindi
vakti haber verilebildiğini ve onların çaresizliğine şahit
olurken bu sorumluktan kaçamayız. Hele, açıklanan şehit sayısına
rağmen bölgede birçok kayıp askerden haber alınamadığını
bölgedeki askeri kaynaklardan dinledikten sonra, yapılan "bu
sıkıntılarımızı ve içinde bulunduğumuz moral ve motivasyonu
herkese bildir" imalarından kaçamayız.
El
Bab'da mücadele veren kahraman Mehmetçiğimizin hangi birliklere
mensup olduğuna dair teknik ayrıntılara girmeyeceğim. Hepsi çok
iyi eğitilmiş ve seçkin kahramanlar. Meskûn mahal
operasyonlarının başladığı günden itibaren Diyarbakır Sur'da
"Bismillah" dediler. Oradan, Silopi'ye, Cizre'ye,
Şırnak'a... geçtiler. "Suriye'ye girilecek" dediler.
Gözlerini kırpmadılar. Bu geçen zamanı bir hesap edin!..
Aylardır ev yüzü görmeyenler var. Her fırsatta büyük devlet
olduğumuzu iddia edenler, tenekede su ısıtıp yıkanan, gıda
sıkıntısı çeken Mehmetçiğimizi duymadılar. ÖSO denen derme
çatma yapı ile Fırat Kalkanı operasyonunu yürüten Mehmetçiğimiz
yine de yılmadı. El Bab'ın düşmesi için gelinen en stratejik
noktada yapılacak taarruz için tüm planlamalar yapıldı. Önceki
gün harekete geçildi. Yapılan planlamaya göre Mehmetçik ile
ÖSO'ya ait 400 civarında güç IŞİD'in stratejik bölgesini ele
geçirecekti. Yaralı olarak şu an hastanede yatan bir subayımızın
anlatımına göre; taarruza geçildiğinde IŞİD'in attığı ilk
mermilerden sonra ÖSO mensuplarının büyük bir bölümü cepheden
kaçtı. Mehmetçikle birlikte sadece 40 civarında ÖSO mensubu
kaldı. Çatışmalar o kadar şiddetliydi ki saat 12.30 sularında
yaralanan bir subayımız ancak 17.30 sularında bölgeden
alınabildi. IŞİD'in kahpeleri yaralı ve şehitlerimizin konulduğu
araçlara da saldırıyordu. Şimdi hasta yatağında
konuştuğum subayımızdan 2 cümle nakledeceğim:
"IŞİD'in
uçak dışında her türlü silahı var. ABD, Rus ve hatta Türk
yapımı. Yer altında konteynerleri var."
Evet!..
El Bab'daki büyük fotoğrafın küçük bir karesi bu!..
Birliklerimizde
asker temin etme sıkıntısı var. Bedelli bedelli geldik bu hale!..
Aynı rütbeli aynı personel, operasyondan operasyona gidiyor.
Dinlenmeye, bir soluk almaya fırsat bulamadılar. Askerimizin moral
ve motivasyonunu bozan unsurlar ve yapılar ortada. Sağa sola çamur
atmak yerine gerçeklerle yüzleşebilecek kadar da yiğit olunmalı.
TSK koridorlarında Ocak ayından itibaren subay ve astsubaylarda çok
sayıda istifaların olacağı hatta Bordo Bereliler'den toplu
istifalar geleceği konuşuluyor.
Hastane
ziyaretleri ile pansuman yarayı iyileştirmiyor!..