HANIMLAR REHBERİ-56-17.LEM'ANIN BİR PARÇASIDIR-12.NOTA

0 views
Skip to first unread message

Erhan Patlak

unread,
Jun 9, 2024, 6:48:10 AMJun 9
to

                                HANIMLAR REHBERİ

14.1.ON YEDİNCİ LEM'ANIN BİR PARÇASIDIR-12.NOTA

Ey bu notaları dinleyen dostlarım! Biliniz ki, ben hilâf-ı âdet olarak, gizlemesi lâzım gelen, Rabbime karşı kalbimin tazarru ve niyaz ve münâcâtını bazan yazdığımın sebebi; ölüm, dilimi susturduğu zamanlarda, dilime bedel kitabımın söylemesinin kabulünü rahmet-i İlâhiyeden rica etmektir. Evet, kısa bir ömürde, hadsiz günahlarıma kefaret olacak, muvakkat lisanımın tevbe ve nedametleri kâfi gelmiyor. Sabit ve bir derece daim olan kitabın lisanı daha ziyade o işe yarar. İşte, on üç sene (HAŞİYE) evvel, dağdağalı bir fırtına-i ruhiye neticesinde, Eski Said’in gülmeleri Yeni Said’in ağlamalarına inkılâp edeceği hengâmda, gençliğin gaflet uykusundan ihtiyarlık sabahıyla uyandığım bir anda, şu münâcat ve niyaz, Arabî yazılmıştır. Bir kısmının Türkçe meâli şudur ki:

Ey Rabb-i Rahîmim ve ey Hâlık-ı Kerîmim! Benim sû-i ihtiyarımla ömrüm ve gençliğim zayi olup gitti. Ve o ömür ve gençliğin meyvelerinden elimde kalan, elem verici günahlar, zillet verici elemler, dalâlet verici vesveseler kalmıştır. Ve bu ağır yük ve hastalıklı kalb ve hacâletli yüzümle kabre yakınlaşıyorum. Bilmüşahede, göre göre, gayet sür’atle, sağa ve sola inhiraf etmeyerek, ihtiyarsız bir tarzda, vefat eden ahbap ve akran ve akaribim gibi, kabir kapısına yanaşıyorum.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler :

(HAŞİYE) : HAŞİYE Bu risalenin telifinden on üç sene evvel.

 

Lügatler :

ahbap : dostlar, sevgililer
akarib : akrabalar, yakınlar
akran : arkadaşlar

Arabî : Arapça
âyât : âyetler, deliller
âyet : Kur’ân’ın her bir cümlesi

bilmüşahede : gözle görerek
cezâlet : akıcı ve güçlü ifade, güzel anlatım
cezâlet-i beyaniye : akıcı ve güçlü ifade, güzel anlatım
dağdağa : karışıklık, gürültü
daim : devamlı, sürekli
dalâlet : hak yoldan ayrılan, sapıtan inkârcı insanlar
elem : acı, keder
evvel : önce
ferman etmek : buyurmak
fırtına-i ruhiye : ruhta meydana gelen fırtına
fıtrî : doğal
gaflet : duyarsızlık, umursamazlık

hacâlet : utanç
hadsiz : sınırsız
hafız : Kur’ân’ı ezberleyen kişi
Hâlık-ı Kerîm : ikramı bol olan ve her şeyi yaratan Allah
hengâm : zaman, çağ, devir
hilâf-ı âdet : alışılmışın dışında
hüşyar : uyanık

ihtiyarsız : irade dışı

inhiraf etmek : doğru yoldan sapmak
inkılâp etmek : dönüşmek
kâfi : yeterli
kâinat : evren
kefaret : günahlardan ve hatalardan arınma vasıtası
kıraat : Kur’ân-ı Kerim’in okunması
kudret : güç, iktidar
meâl : açıklama, anlam
muvakkat : geçici
müdakkik : dikkatli, bir meseleyi bütün yönleriyle inceleyen
münâcât : Allah’a yalvarış, dua
Nakkaş-ı Ezelî : başlangıcı olmayan, varlıkları benzersiz nakışlar hâlinde yaratan Allah
nedamet : pişmanlık
netice : son, sonuç
niyaz : yalvarıp yakarma
nizâmât : kanunlar
nota : bildiri
Rabb-i Rahîm : her bir varlığa merhamet ve şefkat gösteren ve herşeyi terbiye ve idare eden Allah
rahmet-i İlâhiye : Allah’ın her şeyi kuşatan sonsuz rahmeti
risale : kitap
selâset : sözün akıcı olma hali; ifadedeki âhenk, açıklık, kolaylık ve akıcılık
sû-i ihtiyar : iradeyi kötüye kullanma
Sûre-i Amme : Kur’ân’da yer alan Nebe Suresi

sür’at : hız
şuûnât : fiiller, hâller
tazarru : dua, yakarış
telif : yazma, kaleme alma
tevbe : pişmanlık duyarak günahtan dönüş
tilâvet : okuma
üslûb-u Kur’ânî : Kur’ân üslubu
vesvese : kuruntu
Yeni Said :
zayi : kayıp
zillet : hor ve hakir duruma düşme
ziyade : çok, fazla

 

 

 

Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages