Günün sözü (17.06.2024)

0 views
Skip to first unread message

Erhan Patlak

unread,
Jun 17, 2024, 7:19:15 AM (6 days ago) Jun 17
to

Acaba, bir gün adavete değmeyen bir şey'e, bir sene kin ve adavetle mukabele etmeyi hangi insaf kabul eder, bozulmamış hangi vicdana sığar? Hâlbuki mü'min kardeşinden sana gelen bir fenalığı, bütün bütün ona verip, onu mahkûm edemezsin. Çünki evvela, kaderin onda bir hissesi var. Onu çıkarıp o kader ve kaza hissesine karşı rıza ile mukabele etmek gerektir. Saniyen, nefis ve şeytanın hissesini de ayırıp, o adama adavet değil, belki nefsine mağlub olduğundan acımak ve nedamet edeceğini beklemek. Salisen, sen kendi nefsinde görmediğin veya görmek istemediğin kusurunu gör; bir hisse de ona ver. Sonra baki kalan küçük bir hisseye karşı en selametli ve en çabuk hasmını mağlub edecek afv u safh ile ve ulüvvücenablıkla mukabele etsen, zulümden ve zarardan kurtulursun. Yoksa sarhoş ve divane olan ve şişeleri ve buz parçalarını elmas fiatıyla alan cevherci bir Yahudi gibi, beş paraya değmeyen fani, zail, muvakkat, ehemmiyetsiz umur-u dünyeviyeye; güya ebedi dünyada durup ebedi beraber kalacak gibi şedid bir hırs ile ve daimi bir kin ile mütemadiyen bir adavetle mukabele etmek, siga-i mübalağa ile bir zalumiyettir veya bir sarhoşluktur ve bir nevi divaneliktir.

 

 (Bediüzzaman Said Nursi – 22. Mektubdan)

 

Lügatler

adâvet : düşmanlık
âhiret : öldükten sonraki sonsuz hayat
âkıbet : netice, son
azab : eziyet, büyük sıkıntı
azab-ı elîm : acı veren azap
bâki : geriye kalan

daimî : devamlı, sürekli
divane : akılsız, deli

divanelik : delilik, akılsızlık
dünyevî : dünya ile ilgili

düstur : kural, prensip

ebedî : sonsuz

ehemmiyetsiz : önemsiz

ehl-i kin : kin güdenler
fâide : fayda
fâni : geçici
fenalık : kötülük
haset : çekememe, başkasında olan nimeti kıskanma
hasım : düşman
hâsid : çekemeyen, başkalarının elindeki nimeti kıskanan

hırs : aç gözlülük, aşırı isteklilik
hüsün : güzellik
insaf : vicdana uygun davranış, hakkı teslim esasına dayanan düşünce ve davranış
kader : Allah’ın meydana gelecek herşeyi olmadan önce takdir etmesi, plânlaması
kazâ : olacağı Cenâb-ı Hak tarafından bilinen ve takdir olunan şeylerin zamanı gelince yaratılması
mağlûp olma : yenilme
mahrum : yoksun
mahsûd : kendisine hased edilen, kıskanılan
mahzun : hüzünlü
mertebe : derece, makam

meziyet : üstün özellik
mukabele etme : karşılık verme
musibet : belâ, büyük sıkıntı
muvakkat : gelip geçici
mü’min : iman etmiş, Allah’tan gelen herşeye inanan

mütemadiyen : sürekli olarak
nedâmet : pişmanlık
nefis : kişinin kendisi; insanı zevkli ve lezzetli şeylere sevk eden güç

nefs : kişinin kendisi

nevi : tür, çeşit
örs : üzerinde demir gibi madenlerin dövüldüğü çelik yüzeyli, kalın ve bir tarafı sivri alet
rahmet : İlâhî şefkat, merhamet ve ihsan
rahmet-i İlâhiye : Allah’ın herşeyi kuşatan sonsuz rahmeti
rıza : hoşnutluk
riyakâr : gösterişçi, ikiyüzlü
safh : suç bağışlama, affetme
salisen : üçüncü olarak
saniyen : ikinci olarak
selâmet : esenlik, güven
servet : zenginlik

sîga-i mübalâğa : mübalağa sigası; birşeyin pek mühim veya çok fazla olduğunu ifade eden kelime hâli

şedit : şiddetli

tecavüz etme : haddi aşma, ileri gitme
tenkit : eleştiri
uhrevî : ahirete ait
ulüvvücenaplık : âlicenaplık, kerem ve cömertlik

umûr-u dünyeviye : dünya işleri
zâil : gelip geçici

zalûmiyet : şiddetli zalimlik

 

 

 

Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages