HANIMLAR REHBERİ-59-EMİRDAĞ LÂHİKASINDAN

0 views
Skip to first unread message

Erhan Patlak

unread,
Jun 12, 2024, 6:18:12 AM (11 days ago) Jun 12
to

                                HANIMLAR REHBERİ

15.1.EMİRDAĞ LÂHİKASINDAN

Aziz, sıddık kardeşlerim,
…………………………………………………………………..
Birincisi: Risale-i Nur’un fıtraten ve zamanın vaziyetine göre talebesi olacak, başta, mâsum çocuklardır. Çünkü bir çocuk, küçüklüğünde kuvvetli bir ders-i imanî alamazsa, sonra pek zor ve müşkül bir tarzda İslâmiyet ve imanın erkânlarını ruhuna alabilir. Âdetâ gayr-ı müslim birisinin İslâmiyeti kabul etmek derecesinde zor oluyor, yabani düşer. Bilhassa, peder ve validesini dindar görmezse ve yalnız dünyevî fenlerle zihni terbiye olsa, daha ziyade yabanilik verir. O halde o çocuk, dünyada peder ve validesine hürmet yerinde istiskal edip çabuk ölmelerini arzu ile onlara bir nevi belâ olur. Âhirette de onlara şefaatçi değil, belki dâvâcı olur: “Neden imanımı terbiye-i İslâmiye ile kurtarmadınız?”

İşte bu hakikate binaen, en bahtiyar çocuklar onlardır ki, Risale-i Nur dairesine girip dünyada peder ve validesine hürmet ve hizmet ve hasenatı ile onların defter-i a’mâline vefatlarından sonra hasenatı yazdırmakla ve âhirette onlara derecesine göre şefaat etmekle bahtiyar evlât olurlar.

Risale-i Nur’un ikinci kısım talebeleri: Fıtraten Risale-i Nur’a muhtaç, bir derece de dünyadan ürkmüş veyahut küsmüş kadınlardır. Hususan bir derece yaşlı da olsa, Risale-i Nur, ona hakikî bir gıda-yı mânevîdir. Çünkü Risale-i Nur’un dört esasından birisi şefkattir ki, ism-i Rahîm’in mazhariyetinden gelmiş. Kadınların da en esaslı hassaları ve fıtrî vazifelerinin mayası, şefkattir.

Aziz,
mâsum evlâtlarım,

Kur’ân’ı öğrenmek için ders almaya çalışıyorsunuz. Sizin bildiğiniz
yeni harfte noksanlar olduğu için, mümkün oldukça yeni harften okunmamak lâzım gelir.

Hem Kur’ân’ı okumanın fâidesi, yalnız
hâfız olmak ve dünyada onunla bir makam kazanmak, bir maaş almak değil; belki herbir harfi, hiç olmazsa on hayrından tâ yüze, tâ binlere kadar Cennet meyvelerini, âhiret fâidelerini vermesini düşünüp ve ebedî hayatın rahatını ve saadetini temin etmek niyetiyle okumak lâzımdır.

Evet, mekteplerde, dünya
maişeti, ya rütbeleri için fenleri ders okumak, bu kısacık dünyevî hayatta derecesi, fâidesi bir ise, ebedî hayatta Kur’ân ve Kur’ân’ın kudsî kelimelerini ve nurlu ve imanî mânâlarını öğrenmek binler derece daha kıymetlidir. Onlar şişe hükmünde, bunlar elmas hükmündedir.

Hem peder ve validenize
hakikî ve fâideli evlâtlar olabilirsiniz. Siz, mâdem mâsumsunuz, daha günahınız yok; böyle kudsî bir niyetle okusanız, sizleri Risale-i Nur’un mâsum şakirtleri içinde kabul edip umum şakirtlerin dualarına hissedar olursunuz ve nurlu ve mübarek talebeler olursunuz.

Hem Üstadınızı, hem sizi, hem peder ve validelerinizi, hem memleketinizi tebrik ediyorum.

Lügatler

Arabîce : Hicrî takvime göre

aziz : çok değerli, izzetli

bahtiyar : talihli, mutlu

bârekâllah : Allah hayırlı ve bereketli kılsın

binaen : dayanarak

cihet : yön

defter-i a'mâl : amel defteri, insanların işlediği ve yaptığı şeylerin kaydedildiği defter

ders-i imanî : iman dersi

ehl-i iman : Allah’a ve Allah’tan gelen herşeye inanan kimseler, mü’minler

erkân : esaslar, şartlar

fatiha : başlangıç, açılış

feza-yı âlem : uzay

fıtraten : yaratılıştan

fıtrî : doğal, yaratılıştan gelen

fütuhat : fetihler, zaferler

gıda-yı mânevî : mânevî gıda

Habbe : dane, tohum; Mesnevî-i Nuriye’de yer alan bir bölüm

hakikat-ı Miraç : Mirac gerçeği

hasenat : güzellikler, iyilikler

hassa : özellik

haşiye : dipnot, açıklayıcı not

hayat-ı bâkiye : devamlı ve kalıcı âhiret hayatı

Hubab : taneler, tohumlar; Mesnevî-i Nuriye’de yer alan bir bölüm

huruf : harfler

ibare : metin, cümle

inayet : yardım

ism-i Rahîm : Allah’ın sonsuz merhamet ve şefkat sahibi olduğunu bildiren ismi

istiskal etme : soğuk davranarak hoşlanmadığını gösterme, küçümseme

işarât-ı Gaybiye-i Aleviye ve Gavsiye : Hz. Ali (r.a.) ve Seyyid Abdülkadir-i Geylânî’nin (k.s.) Risale-i Nur ve Bediüzzaman Said Nursî hakkındaki işaretleri ve bunların yer aldığı risaleler; Sekizinci Şuâ ve Sekizinci Lem’a

işaret-i gaybiye : geleceğe veya bilinmeyen bir olaya işaret

kâmilâne : mükemmel bir şekilde

kast : amaç, hedef

Katre : damla; Mesnevî-i Nuriye’de yer alan bir bölüm

keramet-i kübrâ : büyük keramet

kesret : çokluk

kuvve-i mâneviye : mânevî güç, moral

Lemeat Risalesi : parıltılar anlamına gelen ve Sözler’in sonunda yer alan manzum bir eser

mâhiyet : bir şeyin iç yüzü, aslı, esası

manzum : şiir biçiminde yazılmış

matbu : basılmış

mazhariyet : ayna olma, bir nimete erişme

medrese-i Nuriye : Risale-i Nur’un okunduğu yerler

mu’cize-i Ahmediye : Peygamberimizin (a.s.m.) mu’cizesi

müdafaaname : savunma mektubu, savunma dilekçesi

müdakkikane : dikkatlice

müşkül : zorluk

müteessir olma : etkilenme, üzülme

nazar-ı dikkati celb etme : dikkat çekme

savlet : saldırı

semâvât : gökler

semâvât ehli : gökler; yüce âlemlerde, göklerde yaşayanlar; melekler, ruhanîler gibi

sıddık : çok doğru ve bağlı

sıhhat : sağlamlık, doğruluk, sağlık

şakird : talebe, öğrenci

şeâir-i İslâmiye : İslâma sembol olmuş iş ve ibâdetler

Şemme : en küçük miktar; bir defacık koklama; Mesnevî-i Nuriye’de yer alan bir bölüm

şuhud : görme, şahid olma

Şule : parıltı; Mesnevî-i Nuriye’de yer alan bir bölüm

tekdir : azarlama

tekemmül etme : kemâle erme, tamamlanma

telif : yazılmış eser

tensib : uygun görme

terbiye-i İslâmiye : İslâm terbiyesi

tetimme : ek, tamamlayıcı not

tevafuk : denk gelme, uygunluk

tevakkuf : durma, duraklama

tevehhüm eden : zanneden

zahir olan : görünen, ortaya çıkan

zat-ı Ahmediye : Peygamber Efendimizin zâtı, kişiliği

Zerre : çok küçük parça; Mesnevî-i Nuriye’de yer alan bir bölüm

zerre miktar : çok az miktar

zeyil : ilâve, ek

zihnî : zihinle ilgili

Zühre : Çoban Yıldızı; Mesnevî-i Nuriye’de yer alan bir bölüm

 

 

Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages