(Keza, çocuk vefatıyla münasebettar bir mektup
parçası)
بِاسْمِهِ
سُبْحَانَهُ 1
“Çocuk tâziyenamesi” isimli risaledeki 2 يَطُوفُ
عَلَيْهِمْ
وِلْدَانٌ
مُخَلَّدُونَ ayetine dair bir kısım eski tefsirler,
demişler: “Cennette çocuktan gayet ihtiyara kadar herkes otuz üç
yaşında olacak.” Bunun hakikati—Allahü â’lem—şu olacak ki: Sarih âyet وِلْدَانٌ tâbiri ifade eder ki, feraiz-i şer’iyeyi yapmaya mecbur
olmayan ve masnûniyet cihetiyle de yapmayan ve kable’l-bülûğ vefat eden
çocuklar, Cennete lâyık ve sevimli çocuk olarak kalacaklar. Fakat şer’an
yedi yaşına gelen bir çocuğa namaz gibi farzlara peder ve valideleri
onları alıştırmak için, teşvikkârâne emretmek ve on yaşına girse şiddetle
namaz kıldırmak ve alıştırmak şeriatta var. Demek, “Vacip olmadığı halde,
nafile nevinden yedi yaşından hadd-i bülûğa kadar büyükler gibi namaz
kılıp oruç tutan çocuklar, mütedeyyin büyükler gibi büyük mükâfatı görmek
için otuz üç yaşında olacaklar” diye, bir kısım tefsir bu noktayı izah
etmeden, umum çocuklara teşmil etmişler. Has iken âmm
zannedilmiş.
Dipnotlar - Arapça
İbareler - Haşiyeler :
1 : Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan
Allah’ın adıyla.
2 : “Etraflarında ebediyen yaşlanmayacak
çocuklar dolaşır.” Vâkıa Sûresi, 56:17. |
Lügatler
Allahü
â’lem : Allah en iyisini bilir berâ-yı
malûmat : bilgi ve malumat için, bilgi vermek için çocuk
tâziyesi : On Yedinci Mektup erkân : ileri gelenler,
reisler feraiz-i şer’iye : dinen yapılması kesin olarak
emredilen şeyler hacet : ihtiyaç hakikat : asıl, esas,
gerçek Haşirdeki Mahkeme-i Kübrâ’ya Şekvâ : Üstad Bediüzzaman’ın
1922 yılında Büyük Millet Meclisinde milletvekillerine sunduğu ve daha
sonra basılıp çoğaltılan namaz dair küçük bir risale hitaben :
hitap ederek, seslenerek inşaallah : Allah
dilerse intişar : yayılma işaret-i Miraciye : Miracın
işaret etmesi, haber vermesi kable’l-bülûğ : ergenlik yaşından
önce leffen : ekli, bitişik masnûniyet cihetiyle : yaş
yönünden; yaşın küçük olması bakımından meb’us :
milletvekili Meclis-i Meb’usan : Osmanlı Parlamentosu, Büyük
Millet Meclisi misillu : gibi, benzeri nazar : bakış,
görüş peder : baba rabian : dördüncü
olarak Rehber : Gençlik Rehberi reisicumhur :
Cumhurbaşkanı risale : kitap, mektup; Risale-i Nur’dan her bir
bölüm salisen : üçüncü olarak sarih : açık,
anlaşılır set çekmek : engel olmak şer’an : dinen,
şeriata göre tab edilen : basılan tâbir :
ifade tefsir : açıklama, yorum; Kur’ân-ı Kerimi mânâ bakımından
açıklama, yorum teşvikkârâne : teşvik ederek, bir şeye
yönlendirerek valide :
anne |