Günün sözü (11.06.2024)

0 views
Skip to first unread message

Erhan Patlak

unread,
Jun 11, 2024, 6:28:49 AM (12 days ago) Jun 11
to

Kur'an-ı Mu'ciz-ül Beyan

“Göklerin ve yerin yaratılışı ile dillerinizin ve renklerinizin farklılığı da Onun âyetlerindendir.” Rum Sûresi, 30:22.
“Gökler Onun kudret elinde dürülmüştür.” Zümer Sûresi, 39:67.
“O sizi, annelerinizin karnında, üç karanlık içinde, bir yaratılıştan diğerine çevirerek yaratıyor.” Zümer Sûresi, 39:6.
“Gökleri ve yeri altı günde yarattı.” A’râf Sûresi, 7:54.
“Allah, kişi ile kalbi arasına girer.” Enfâl Sûresi, 8:24.
“Zerre kadar bir şey bile Ondan uzak kalamaz.” Sebe’ Sûresi, 34:3.
“O geceyi gündüze, gündüzü de geceye geçirir. Gönüllerde saklı olanı hakkıyla bilen de Odur.” Hadîd Sûresi, 57:6.
)

gibi ayetlerle, o derece harika bir ulviyet-i üslub ve i'cazkarane bir cem'iyet içinde hallakıyetin hakikatını hayale tasvir ediyor, gösteriyor ki: "Sani'-i Âlem olan şu kainatın ustası, iş başında olarak Şems ve Kamer'i hangi çekiç ile yerlerine çakıyorsa; aynı çekiç ile, aynı anda zerreleri yerlerine -mesela zihayatların gözbebeklerinde- yerleştiriyor. Semavatı hangi ölçü ile hangi manevi alet ile tertib edip açıyorsa; aynı anda, aynı tertib ile gözün perdelerini açar, yapar, tanzim eder, yerleştirir. Hem Sani'-i Zülcelal manevi kudretin hangi manevi çekici ile yıldızları göklere çakıyorsa, aynı o manevi çekiç ile beşerin simasındaki hadsiz alamet-i farika noktalarını ve zahiri ve batıni duygularını yerlerine nakşediyor" diye ifade eder. Demek o Sani'-i Zülcelâl iş başında... İşlerini hem göze, hem kulağa göstermek için, ayat-ı Kur'aniye ile, bir çekici zerreye vuruyor; aynı ayetin diğer kelimesiyle, o çekici Şems'e vuruyor; merkezine çakar gibi ulvi üslub ile vahdaniyeti ayn-ı ehadiyet içinde ve nihayet celali nihayet cemal içinde ve nihayet azameti nihayet hafa içinde ve nihayet vüs'ati nihayet dikkat içinde ve nihayet haşmeti nihayet rahmet içinde ve nihayet bu'diyeti nihayet kurbiyet içinde gösterir. Muhal telakki edilen cem'-i ezdadın en uzak mertebesini, vacib derecesindeki bir suretini ifade eder, isbat edip gösterir. İşte bu tarz ifadesi ve üslubudur ki; en harika edibleri, belagatına secde ettiriyor.

 

(Bediüzzaman Said Nursi – 29. Mektubdan)

 

Lügatler

Alamet-i farika :ayırt edici işaret

Âyât-ı Kur’aniye :Kur’an âyetleri

Âyet : Kur’ân’ın her bir cümlesi, işaret, kimsenin inkâr edemeyeceği açık delil

Ayn-ı ehadiyet : ehadiyetin, birliğin ta kendisi, Allah’ın birliğinin ve isimlerinin herbir varlıkta ayrı ayrı tecellî etmesi

Azamet : büyüklük, yücelik

Bâtınî :içe ait, iç manevi meselelerle ilgili

Belagat :tam, yerinde, düzgün, halin ve makamın icabına göre hakikatli söz söylemek

Beşer: insan

Bu’diyet :uzaklık

Celal :azamet, haşmet, hiddetlilik, son derece büyüklük

Cem’i ezdad : zıtların biraraya gelmesi

Cemiyet :topluluk, birlik, heyet

Cemâl: güzellik

Edip :edebiyatçı

Hadsiz : sayısız, sınırsız

Hafa :gizlilik

Hak :doğru, gerçek, hisse, pay

Hakikat: gerçek, doğru, bir şeyin gerçek mahiyeti

Hallakıyet :yaratıcılık

Harika :hayret uyandıran, hayranlık veren, imkânların üstünde olan

Haşmet :büyüklük, heybet

İ’cazkârane : mu’cizeli bir şekilde, benzerini yapmaktan insanları aciz bırakacak şekilde

İsbat :doğruyu delil göstererek ortaya koymak, delil ve şahitle doğrulamak

Kâinat : evren, yaratılanların hepsi

Kamer: ay

Kudret : güç, kuvvet, iktidar

Kur’ân-ı Mu’cizül Beyan :beyan ve ifadesi mucize olan Kur’an

 

Kurbiyet :yakınlık

Manevî :manaya ait, ruhani

Mertebe :derece, kademe

Mesela :örnek olarak

Muhal :imkansız, olması mümkün olmayan

Nakşetmek : Bir şeyi çeşitli renklerle boyamak, süslemek

Nihayet: son

Rahmet :merhamet, acımak, şefkat etmek, ihsan etmek, esirgemek

Sâni-i Âlem : bütün varlık âlemini san’atlı bir şekilde yaratan Allah

Sâni-i Zülcelâl : sonsuz haşmet ve yücelik sahibi olan ve her şeyi san’atla yaratan Allah

Secde : Allah'ın (C.C.) huzurunda yere kapanış

Semavat :gökler, semalar

Sima :yüz, çehre, beniz, eser, alâmet

Suret : biçim, şekil

Şems: Güneş

Tanzim :düzenleme, nizama koyma

Tarz :usul, şekil, metod, yol

Tasvir : şekil ve suret vererek anlatma, resimlendirme, şekillendirme

Telakki :kabul etmek, karşılamak, öyle görmek ve anlamak, algılamak

Tertib :sıra,düzen

Ulvi :yüksek, yüce, büyük

Ulviyet-i üslub : üsluptaki güzellik, yücelik

Üslub :tarz, yol, ifade tarzı

Vacip :lüzumlu, mecburi, gerekli olan, yapılması lazım gelen

Vahdaniyet :birlik, benzeri olmamak

Vüs’at :genişlik

Zahirî :aşikar, açık, belirgin, görünüşte

Zerre : atom, en küçük parça

Zîhayat : hayat sahibi, canlı

 

 

 

Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages