Kur'an-ı Mu'ciz-ül Beyan
“Göklerin ve yerin yaratılışı ile
dillerinizin ve renklerinizin farklılığı da Onun âyetlerindendir.” Rum Sûresi,
30:22.
“Gökler Onun kudret elinde dürülmüştür.” Zümer Sûresi, 39:67.
“O
sizi, annelerinizin karnında, üç karanlık içinde, bir yaratılıştan diğerine
çevirerek yaratıyor.” Zümer Sûresi, 39:6.
“Gökleri ve yeri altı günde
yarattı.” A’râf Sûresi, 7:54.
“Allah, kişi ile kalbi arasına girer.” Enfâl
Sûresi, 8:24.
“Zerre kadar bir şey bile Ondan uzak kalamaz.” Sebe’ Sûresi,
34:3.
“O geceyi gündüze, gündüzü de geceye geçirir. Gönüllerde saklı olanı
hakkıyla bilen de Odur.” Hadîd Sûresi, 57:6.)
gibi ayetlerle, o derece harika bir ulviyet-i üslub ve i'cazkarane bir cem'iyet içinde hallakıyetin hakikatını hayale tasvir ediyor, gösteriyor ki: "Sani'-i Âlem olan şu kainatın ustası, iş başında olarak Şems ve Kamer'i hangi çekiç ile yerlerine çakıyorsa; aynı çekiç ile, aynı anda zerreleri yerlerine -mesela zihayatların gözbebeklerinde- yerleştiriyor. Semavatı hangi ölçü ile hangi manevi alet ile tertib edip açıyorsa; aynı anda, aynı tertib ile gözün perdelerini açar, yapar, tanzim eder, yerleştirir. Hem Sani'-i Zülcelal manevi kudretin hangi manevi çekici ile yıldızları göklere çakıyorsa, aynı o manevi çekiç ile beşerin simasındaki hadsiz alamet-i farika noktalarını ve zahiri ve batıni duygularını yerlerine nakşediyor" diye ifade eder. Demek o Sani'-i Zülcelâl iş başında... İşlerini hem göze, hem kulağa göstermek için, ayat-ı Kur'aniye ile, bir çekici zerreye vuruyor; aynı ayetin diğer kelimesiyle, o çekici Şems'e vuruyor; merkezine çakar gibi ulvi üslub ile vahdaniyeti ayn-ı ehadiyet içinde ve nihayet celali nihayet cemal içinde ve nihayet azameti nihayet hafa içinde ve nihayet vüs'ati nihayet dikkat içinde ve nihayet haşmeti nihayet rahmet içinde ve nihayet bu'diyeti nihayet kurbiyet içinde gösterir. Muhal telakki edilen cem'-i ezdadın en uzak mertebesini, vacib derecesindeki bir suretini ifade eder, isbat edip gösterir. İşte bu tarz ifadesi ve üslubudur ki; en harika edibleri, belagatına secde ettiriyor.
(Bediüzzaman Said Nursi – 29. Mektubdan)
Lügatler
Alamet-i farika :ayırt edici işaret Âyât-ı Kur’aniye :Kur’an âyetleri Âyet : Kur’ân’ın her bir cümlesi, işaret, kimsenin inkâr edemeyeceği açık delil Ayn-ı ehadiyet : ehadiyetin, birliğin ta kendisi, Allah’ın birliğinin ve isimlerinin herbir varlıkta ayrı ayrı tecellî etmesi Azamet : büyüklük, yücelik Bâtınî :içe ait, iç manevi meselelerle ilgili Belagat :tam, yerinde, düzgün, halin ve makamın icabına göre hakikatli söz söylemek Beşer: insan Bu’diyet :uzaklık Celal :azamet, haşmet, hiddetlilik, son derece büyüklük Cem’i ezdad : zıtların biraraya gelmesi Cemiyet :topluluk, birlik, heyet Cemâl: güzellik Edip :edebiyatçı Hadsiz : sayısız, sınırsız Hafa :gizlilik Hak :doğru, gerçek, hisse, pay Hakikat: gerçek, doğru, bir şeyin gerçek mahiyeti Hallakıyet :yaratıcılık Harika :hayret uyandıran, hayranlık veren, imkânların üstünde olan Haşmet :büyüklük, heybet İ’cazkârane : mu’cizeli bir şekilde, benzerini yapmaktan insanları aciz bırakacak şekilde İsbat :doğruyu delil göstererek ortaya koymak, delil ve şahitle doğrulamak Kâinat : evren, yaratılanların hepsi Kamer: ay Kudret : güç, kuvvet, iktidar Kur’ân-ı Mu’cizül Beyan :beyan ve ifadesi mucize olan Kur’an
|
Kurbiyet :yakınlık Manevî :manaya ait, ruhani Mertebe :derece, kademe Mesela :örnek olarak Muhal :imkansız, olması mümkün olmayan Nakşetmek : Bir şeyi çeşitli renklerle boyamak, süslemek Nihayet: son Rahmet :merhamet, acımak, şefkat etmek, ihsan etmek, esirgemek Sâni-i Âlem : bütün varlık âlemini san’atlı bir şekilde yaratan Allah Sâni-i Zülcelâl : sonsuz haşmet ve yücelik sahibi olan ve her şeyi san’atla yaratan Allah Secde : Allah'ın (C.C.) huzurunda yere kapanış Semavat :gökler, semalar Sima :yüz, çehre, beniz, eser, alâmet Suret : biçim, şekil Şems: Güneş Tanzim :düzenleme, nizama koyma Tarz :usul, şekil, metod, yol Tasvir : şekil ve suret vererek anlatma, resimlendirme, şekillendirme Telakki :kabul etmek, karşılamak, öyle görmek ve anlamak, algılamak Tertib :sıra,düzen Ulvi :yüksek, yüce, büyük Ulviyet-i üslub : üsluptaki güzellik, yücelik Üslub :tarz, yol, ifade tarzı Vacip :lüzumlu, mecburi, gerekli olan, yapılması lazım gelen Vahdaniyet :birlik, benzeri olmamak Vüs’at :genişlik Zahirî :aşikar, açık, belirgin, görünüşte Zerre : atom, en küçük parça Zîhayat : hayat sahibi, canlı
|