Mesela: Bütün daire-i imkân ve daire-i vücuba bakan, hem o iki şecere-i azimenin bir tek dalı hükmünde olan imanın erkân-ı sittesi ve o erkânın bütün dal ve budakları, ta en ince meyve ve çiçekler aralarında o kadar bir tenasüb gözetilerek tasvir eder ve o derece bir müvazenet suretinde tarif eder ve o mertebe bir tenasüb tarzında izhar eder ki, akl-ı beşer idrakinden aciz ve hüsnüne hayran kalır. Ve o iman dalının bir budağı hükmünde olan İslamiyet'in erkân-ı hamsesi aralarında ve o erkânın ta en ince teferruatı ve en küçük adabı ve en uzak gayatı ve en derin hikemiyatı ve en cüz'i semeratına varıncaya kadar aralarında hüsn-ü tenasüb ve kemal-i münasebet ve tam bir müvazenet muhafaza edildiğine delil: O Kur'an-ı camiin nusus ve vücuhundan ve işarat ve rumuzundan çıkan şeriat-ı kübra-yı İslamiyenin kemal-i intizamı ve müvazeneti ve hüsn-ü tenasübü ve resaneti; cerhedilmez bir şahid-i adil, şüphe getirmez bir bürhan-ı katı'dır. Demek oluyor ki; beyanat-ı Kur'aniye, beşerin ilm-i cüz'isine, bahusus bir ümminin ilmine müstenid olamaz. Belki bir ilm-i muhite istinad ediyor ve cemi' eşyayı birden görebilir, ezel ebed ortasında bütün hakaikı bir anda müşahede eder bir Zatın kelamıdır.
(Bediüzzaman Said Nursi – 13. Sözden)
Lügatler
Âciz :güçsüz, zayıf Âdâb :davranış kuralları Akl-ı beşer :insan aklı Bahusus :bu hususta, bundan dolayı Belki :bilakis, aslında Beşer: insan Beyanat-ı Kur’aniye :Kur’an’ın açıklamaları Burhan-ı katı’ :kesin delil Cem’i :bütün Cerhedilmek :çürütülmek Cüz’î: azıcık Daire-i imkân : bir şeyin var veya yok olabilme ihtimallerini içine alan daire, kâinat Daire-i vücub : hiç değişikliğe uğramayan, varlığı zorunlu ve vasıflarının zıddı düşünülemeyen ilâhlık dairesi Delil :ispat vasıtası, doğruyu gösteren Ebed :sonu olmayan zaman,sonsuzluk Erkân :şartlar, esaslar, rükünler, kısımlar Erkân-ı hamse :beş esas, beş şart Erkân-ı sitte :altı esas, altı şart Eşya :nesneler, şeyler Ezel :öncesi olmayan zaman Gayat :gayeler, amaçlar Hakaik :hakikatler, gerçekler Hayran : Takdirkârlığından dolayı şaşa kalmış. Çok takdir etmiş. Çok beğenmiş. Hikemiyat : hikmetli söz ve düşünceler Hükmünde :benzeri, gibi Hüsn ü Tenasüb :güzel bir uygunluk Hüsün: güzellik İdrak : anlayış, kavrayış İlmî :ilimle ilgili, ilme dayanan İlm-i cüz’î :az ve sınırlı ilim İlm-i muhit :sonsuz-sınırsız ilim İman :inanmak, kabul etmek İslamiyet : Allah’a ve ondan gelen her şeye inanıp kabul edenler ve onların dini, şeriat
|
İstinad :dayanma, güvenme İşarat :işaretler, deliller İzhar :açığa vurmak, meydana çıkarmak, göstermek Kelam :ifade, söz Kemal-i intizam :tam bir düzen ve tertip Kemal-i münasebet : mükemmel bir uygunluk Kur’an-ı cami : herşeyi içinde bulunduran Kur’ân-ı Kerim Mertebe :derece, kademe Mesela :örnek olarak Muhafaza :koruma, saklama Müstenid :dayanan Müşahede :gözlem Müvazenet :dengeler, ölçüler Nusus : nasslar, açık hükümler Resanet :sağlamlık Rumuz :işaret, ince nükte, manası gizli olan işaretler Semerat :meyveler, kârlar, faydalar, menfaatler Suret : biçim, şekil Şahid-i âdil : adaletli ve doğruları söyleyen şahit Şecere-i azime : çok büyük ağaç Şeriat-ı Kübra-yı İslamiye : İslâmın büyük ve yüce kanunları Şüphe :kuşku doğuran şey, kafada tam cevaplanmamış şey Tarif :inceden inceye anlatma, bildirme Tarz :usul, şekil, metod, yol Tasvir : şekil ve suret vererek anlatma, resimlendirme, şekillendirme Teferruat :bir şeyin bütün incelikleri, ayrılıkları, esas prensiplerden olmayan ayrıntılar Tenasüb :uygunluk, yakınlık Ümmi :okuma yazma bilmeyen Vücuh : vecihler, yönler Zat : hürmete layık kimse, kişi
|