2008 KIBRIS'INI,
2009'DA NELER BEKLİYOR?..
'' Andımız Olsun ki Bu Topraklar Bizim..''
Kıbrıs Milli Davamız ile ilgili gelişmeleri 2008 yılını uğurlarken
değerlendirdiğimizde gelinen nokta hiç de iç açıcı
değildir!..Rum'ların yeni lideri Hristofyas ile müzakerelerin
yürütüldüğü bu dönemde, Kıbrıs Türk Halkını temsil görevini üstlenen
Sn. Talat tarafından görüşülen konuların halkın büyük bir çoğunlu
tarafından bilinmemesi, bu kritik süreçte üzerinde durulması gereken
en önemli husustur..Kıbrıs Türk'ü kendi geleceği ile ilgili olarak
yapılan hiçbir görüşmeden, kendisi için düşünülen yönetim şeklinden
haberdar değildir!..Adı konulmamış devletin yönetimi ve güç paylaşımı
ile ilgili detaylar konuşulmaktadır!..Yoksa birileri K.K.T.C'nin
tamamen teslimini öngören 'gizli bir anlaşmayı'' kabul etmiş de!..
Açıklanması için uygun zemin mi beklenmektedir?.. Dünyanın hiçbir
ülkesinde böyle bir müzakere süreci görülmemiştir!..Yine bu süreçte
göz ardı edilmemesi gereken diğer önemli husus ise Rum'ları temsil
eden Hristofyas'ın kabul edilmez söylemlerinin yanıtsız bırakılarak,
sanki onaylanıyormuş gibi bir sonuç çıkmasına neden olan sessizlik ve
teslimiyettir!.. Görüşmelerin 11'incisinin de geride kaldığı bu
tabloda çok dikkat çeken diğer bir husus ise Rum lideri Kıbrıs'ta
çözüme ulaşmak adına hem müzakerelere katılmakta hem de müzakere
ettiği tarafı uluslar arası topluluğa şikayet etmektedir!..Tam bir
hukuk skandalının uygulanması sonucunda AB'ye alınan Rum'lar, bu
uygulamaları ile de yetinmeyerek Kıbrıs adasında garantörlük hakları
nedeni ile bulunan Türkiye'nin adayı terk etmeleri yönündeki
çalışmalarına hız vermişler; haksız ve tek taraflı olarak alındıkları
AB'deki üyelik haklarını da kullanarak Türkiye'yi köşeye sıkıştırmaya
çalışmaktadırlar!..
Bu gün gelinen bu noktada, Türkiye ve K.K.T.C de ki mevcut
hükümetlerin uygulamış oldukları politikaların da büyük payı
vardır!..Kıbrıs Milli Davamızda çözüme ulaşmak ve AB'ye üye olmak
adına uygulanan bu politikaları şöyle sıralayabiliriz!..
-K.K.T.C'nin egemenliğinin ısrarından vazgeçilmesi!..
-Türkiye'nin Kıbrıs'ta 50 yıldır savunduğu haklarından AB'ye giriş
uğruna vazgeçilebileceği görüntüsü ile ortaya konulan '' ver - kurtul
'', '' Rumlardan bir adım önde ol '' söylemleri ile uygulanan sessiz
teslimiyet politikası!..
-Rum idaresini meşru hükümet olarak tanımadığımızın kanıtı olarak
Annan planına '' Hayır '' diyemeyişimiz!.
-Biz Kıbrıs'ta iki halktan bir tanesiyiz Self Determinasyon hakkımız
vardır diye haykıramayışımız!..
-Kıbrıs'taki varlığımızı perçinleyen tüm kazanımlarımızı AB'ye giriş
uğruna feda etme noktasına gelişimiz!..
-Türkiye de mevcut AKP hükümetinin Ek protokolü imzalaması ile
birlikte Kıbrıs Cumhuriyetinin tanınması yönünde dönüşü olmayan bir
yola girilmesi!..
Yukarıda sıralamış olduğum teslimiyetçi politikalarla, Kıbrıs
konusunda her türlü tavizi vererek Kıbrıs Türk Halkının bu güne kadar
elde etmiş olduğu tüm kazanımlarını müzakere etmekte hiçbir sakınca
görmeyenlerin bu gün gelinen noktada ki şaşkınlıklarını anlamak ve
girilen bu çıkmaz sokakta ki çaresizliklerine bakarak yorum yapmanın
aslında hiçbir hükmü yoktur!..Çünkü seçilmiş olan bu yola bilinerek
girilmiş ve girilen yolun adına ''Birleşik Kıbrıs ''isminin
konulmasına K.K.T.C'deki yönetim ve Rum yönetimi birlikte karar
vermiştir!..Dolayısı ile kapalı kapılar ardında yapılan görüşmelerde
ne konuşulursa konuşulsun!..Kıbrıs Türk'ünün Rum'a yamanmasının yolunu
açacak olan en önemli teslimiyetçilik budur!..
Kıbrıs'ta Rum'lar hiç acele etmeyeceklerdir!..Devam eden müzakere
sürecinde önlerine çıkartılacak olan ve adanın tamamına hakim
olmalarının önünü tıkayacak her türlü girişime ve çözüm anlaşmasına
sokulmak istenen böyle bir maddeye hayır diyeceklerdir!..Amaçları Türk
Halkının ve Kıbrıs Türk'ünün mücadele azimlerini kırarak bezginliğe
düşmelerini sağlamak ve Enosise gidilen yolda tüm engelleri ortadan
kaldırmaktır!..Türkiye'nin AB'ye üyelik sürecinin önüne sürekli olarak
Kıbrıs sorununun çözümünün getirilmesinde ki en önemli stratejik
hedef, Türkiye'nin ve Türk askerinin adadan ayrılmasını
sağlamaktır..Rum tarafının değiştirilemeyecek olan bu dayatmasına
verilmesi gereken tek bir yanıt vardır!..Kıbrıs Türk Halkının adada ki
var oluşunun ve özgürce yaşam hakkının devam ettirebilmesinin yegane
nedeni, Anavatan Türkiye'nin adada ki garantörlük sıfatı ve Türk
askerinin uluslar arası güvenlik ve işbirliği antlaşmalarından
kaynaklanan adada ki varlığıdır..Bu mevcudiyet hukuki yönden elde
edilmiş olan ve Kıbrıs Türk Halkı için vazgeçilmesi mümkün olmayan en
önemli kazanımdır..Bu kazanımın vazgeçilmezliği müzakere masasında
Rum'ların önüne bu şekilde konulmalıdır..
2009 yılında da devam edecek olan müzakerelerde herhangi bir sonuca
varmak mümkün olmayacaktır!..Anlaşma gibi bir niyeti olmayan Rum
tarafı ile yapılan bu görüşmeler sadece zaman kaybından
ibarettir..Ancak bu süreçte önemli olan Türkiye de Mart ayında
yapılacak olan yerel seçim hazırlıkları devam ederken; AKP hükümetinin
Kıbrıs'ta devam eden bu kritik süreci göz ardı etmemesi ve T.B.M.M de
kabul edilmiş olan kırmızı çizgilerin ardında durabilmesidir!..Şu
husus asla unutulmamalıdır ki Türkiye'nin evet demeyeceği bir çözüm
asla geçerli olamaz!..İşte düğümü çözecek olan tek cevap da budur!..
Bu süreç devam ederken K.K.T.C' de görevde olan hükümetin partizanca
uygulamaları ve Kıbrıs Türk Halkını adeta canından bezdiren ekonomik
başarısızlıkları,Birleşik Kıbrıs için Rum'lar ile işbirliği içerisinde
yürütülen faaliyetlerin, kendini bilmez birtakım kişi ve derneklerce
yönlendirilmesinin halkın artan tepkisini çekmesi, UBP'nin yeni genel
başkanı ve yeni yöneticilerinin ana muhalefet görevlerini yerine
getirerek erken seçimi gündeme almaları ve bu nedenle CTP-ÖRP
hükümetini iyice sıkıştırmaları sonucunda; büyük bir ihtimalle
K.K.T.C'de mayıs veya haziran 2009'da bir erken seçim kararının
alınması, ya da bir erken seçime gidilmesi kaçınılmaz olacaktır.
Kıbrıs Türk Halkının iş başına getireceği yeni bir hükümet, Rum'larla
yürütülen çözüme yönelik müzakereleri bir anda gündemin dışına
itebilecektir!..
Görünen odur ki Kıbrıs'ta taraflar arasında devam eden müzakerelerden
sonuç beklemek hayalden ibarettir!..Beklenen sonuç, Rum'ların hayalini
süsleyen ile aynı olmadıkça da asla gerçekleşmeyecektir!..Böyle bir
hayalin gerçekleşmesine de Kıbrıs Türk Halkı ve Yüce Türk Milleti izin
vermeyecektir..
Türkiye'de mevcut hükümetin AB ilişkileri ve bu ilişkilerin geleceği
ile ilgili olarak bir karar vermesi 2009 yılında önem
kazanacaktır!..Bu kararın ortasında Kıbrıs bulunmaktadır!..AB Kıbrıs
konusunda ki dayatmalarından vazgeçmediği sürece Türkiye ile birlikte
yürüttüğü müzakerelerden de bir sonuç alması mümkün
görünmemektedir!..Türk Hükümeti ya bu dayatmalara evet diyerek Rum
hükümetini tanıyacak!.. Ya da hayır diyerek K.K.T.C'nin yaşamasını
sağlayacaktır..Rum ile çözüm ancak onların adanın tek hakimi
olduklarını onaylayan bir çözüme evet demekle mümkün olacaktır!..Böyle
bir çözüm ise Türkiye'nin Akdeniz'deki stratejik haklarından
vazgeçmesi, Lozan da kurulan Türk-Yunan dengesinin bozulmasına onay
vermesi demektir!.Böyle bir kararı Türk Milleti onaylamayacağı gibi,
buna evet diyen bir hükümetin de iktidar da kalması mümkün
değildir.İşte 2008 Kıbrıs'ını 2009 yılında bekleyen hususlar özet
olarak bunlar olacaktır..Burada üzerinde durulması gereken en önemli
tespit ise şudur!.Yenilikçi zihniyetin temsilcileri olan CTP ve
ÖRP'nin K.K.T.C'de, AKP'nin Türkiye'de işbaşına gelmeleri ile birlikte
Kıbrıs sorunun çözümüne yönelik uygulamış oldukları ver- kurtul
politikalarına rağmen ve bu konunun AB'nin gündemine oturmasından
günümüze kadar geçen süreçte; Rum'ların ve uluslar arası
destekçilerinin de ortaya koymuş oldukları çözüm önerilerine ve adada
ki işbirlikçilerinin onca faaliyete rağmen tüm bu dayatmacı
uygulamalar, Rum'larla birlikte yaşamak isteği yerine tam tersi bir
sonucu; Kıbrıs Türk Halkının egemen ve özgürce yaşadığı vatan
topraklarına artan bir oranda sahip çıkmaları gerçeğini ortaya
çıkarmıştır..2008 yılında yapılan kamuoyu yoklamaların da halkın
%75'lik bir bölümünün kendi kurmuş olduğu devletinde yaşamak istemesi
bunun çarpıcı bir kanıtıdır..Kıbrıs Türk'ünün ezici çoğunluğunun
K.K.T.C'nin yaşatılması yönündeki kararlılığı 2009 yılında dikkate
alınması gereken en önemli husustur..Bu kararlılığı destekleyen Türk
Milletinin Kıbrıs konusundaki hassasiyeti ise çözüm için müzakereleri
yürüten siyasilerin, bu sorunu ortadan kaldırmak amacı ile Kıbrıs
konusunu kendine vazife edinmiş ilgili veya ilgisi olmayan dış
güçlerin göz ardı edemeyecekleri çok daha önemli bir husustur!..
2009 yılında Kıbrıs müzakerelerinde dengelerin değişmesi, Rum'ların
dayatmacı politikalarına gerekli cevabın verilmesi, Kıbrıs Türk
Halkının kan ve can bedeli ödeyerek elde etmiş olduğu kazanımlarını
kararlılıkla savunacak yeni bir sürecin başlatılması hiç de sürpriz
olmamalıdır!..Türkiye'nin AB'ye üye olamayacağı yönünde artan görüş
birliği, Kıbrıs Türk Halkının kararlı bir şekilde K.K.T.C'ye sahip
çıkması ve bu doğruları kararlılıkla savunacak yeni bir hükümetin
iktidara gelmesi,''Birleşik Kıbrıs'' yönündeki çalışmaların da sonunu
getirebilecektir!..
Bir halkın özgür ve egemen olarak yaşam hakkı ancak o halkın kendi
iradesi ile sonlanabilir!..Kıbrıs Türk Halkının ezici çoğunluğu kendi
iradeleri dışında Rum'lar ile bir arada yaşamak zorunda kalacakları
hiçbir çözümü kabul etmemektedirler.. Aradan bir 2008 yıl daha geçse
bu gerçek Kıbrıs adasında değişmeyecektir..
Çünkü Kıbrıs Türk'ü, ata yadigarı vatan topraklarından
vazgeçmeyeceğini, adada vermiş olduğu varoluş mücadelesiyle tarih
sayfalarına kanı ile yazmış ve çok net bir şekilde tüm dünyaya ilan
etmiştir..25 yıldır yaşayan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti
bunun en önemli kanıtıdır.Bu Kahraman Halk, devletinin ortadan
kaldırılmasına izin vermeyecektir.. Buna yeltenecek olan herkese,
bunun bedelini ödetmek kararlılığı ile alnı açık ve başı dik bir
şekilde vatan topraklarında yaşamını sürdürmeye devam edecektir..
'' Hiçbir Neden Uğruna Vatan Topraklarından Vazgeçilemez..''
Atilla ÇİLİNGİR.
not: 
www.kibris1974.com    sitesinden alınmıştır.