Çok uzunca bir süredir, kendilerini tanıyan arkadaşları ve yoldaşları olarak İsmet Demir, Necmettin Giritlioğlu ve Kenan Budak ile ilgili belge, bilgi, anıları toplayarak, Devrimci ve Sosyalist hareketin bu pek bilinmeyen ve unutulmuş işçi damarı; İşçi hareketinin bilinmeyen ve unutulmuş bu Devrimci ve Sosyalist damarı hakkında kitaplar hazırlayıp yayınlamayı ve böylece bugünkü ve gelecek kuşaklarla bir bağlantı kurmayı; bir geleneği aktarmayı düşünüyorduk. Ancak gerek araya giren başka işler, gerek maddi olanaksızlıklar nedeniyle bir türlü yol alamıyorduk.
2013 yılının 17-18 Ocak tarihlerinde yapılacak Hikmet Kıvılcımlı Sempozyumu’nun hazırlıkları sırasında gördüğü ilgi üzerine, bir bağış kampanyası açıp, sempozyuma sunulan bildirileri Sempozyum günü bir kitap olarak basıp sunmak gibi başlangıçta hiç hesapta olmayan bir işi yapmaya da cesaret bulmuştuk.
Kampanya beklediğimizden daha büyük bir ilgi gördüğü gibi, adının açıklanmasını istemeyen bir devrimci ve sosyalist arkadaş, 7500 lira gibi büyük bir bağış da yapınca, bu sefer yıllardır düşündüğümüz İsmet Demir’in Anılar ve Deneyler kitabının yeni bir baskısını da karşılayabileceğimizi hesapladık ve o işe de giriştik.
Gerçekten Sempozyum sabahına hem bildirilerin derlendiği kitabı, hem de İsmet Demir’in Anılar ve Deneyler’inin daha genişletilmiş bir baskısını yetiştirebildik.
Sempozyumdan sonra sempozyum esnasında satılan kitap ve diğer malzemeden elde kalan paralarla basılan kitaplardan yüklü bir miktarı, cezaevlerine yolladık. Ve bu başarıdan aldığımız hızla Necmettin Giritlioğlu ve Kenan Budak’ın kitaplarının hazırlığına giriştik. İsmet Demir’in aksine, bu sefer elde çok az belge ve bilgi vardı ve bunları toplamanın epey zaman alacağı görülüyordu.
28 Mart 2013 tarihinde, ilk hazırlık toplantısını yaptık. Malzeme eksik ve sınırlı olduğundan bu iki devrimci ve sosyalist için bir tek kitap yayınlamanın daha uygun olacağını düşünüyorduk.
Bu arada yine Kıvılcımlı sempozyumu hazırlıkları sırasında yüklü bir bağış yapan arkadaş, planlanan kitabın da baskı masraflarını karşılamak üzere tekrar 7500 TL’lik bir bağış daha yaptı.
Böylece kitap için gerekli malzemeleri toplamayı hızlandırmışken, Mayıs sonunda Türkiye Tarihinin en büyük kitlesel eylemi olan Gezi direnişi başladı. Adeta bir devrimci durum vardı. Bu konu, bütün enerji ve dikkati kendine çekiyordu. Girişimcilerden Demir Küçükaydın, Gezi sürecinde ve daha sonra da Parklardaki Forumlar döneminde neredeyse günü gününe yazılar yazıyordu.
Sonbaharda Gezi sürecinde yaşananların değerlendirmesi gündeme gelince, Gezi üzerine yazılmış bu yazıların bir an önce kitap olarak çıkmasının çok daha önemli olacağı üzerine anlaşıldı.
Ancak kitabı basacak kaynak yoktu. Kenan ve Necmettin’in kitabının hazırlıkları daha epeyce sürecekti ve aciliyeti de yoktu. Bunun üzerine bağış yapan arkadaşa, kitabın daha epey sürecek hazırlıkları sırasında, Gezi kitabının satışıyla aldığımız parayı tekrar yerine koyabileceğimizi, verdiği bağışı bu kitabı basmakta kullanıp kullanamayacağımızı sorduk. Kendisi onayını ve desteğini sundu.
Hemen Gezi ile ilgili yazıların derlemesini hazırlamaya başladık. Ancak kimi teknik ve bürokratik zorluklar nedeniyle kitabın baskısı epeyce gecikti. Çıktığında ise, artık konu güncelliğini yitirmiş bulunuyordu.
Bunun üzerine en azından Cezaevlerine yollayabilelim diye düşündük ve bir kampanya açıp, Deli Dalgalar’ın desteğiyle 1000 kadar kitabı Cezaevlerine yolladık.
Ne var ki, elde kitap vardı ama bu artık paraya dönüşüp alınan borç yerine koyulamıyordu.
Bağışta bulunmuş arkadaş buna gerek olmadığını, Gezi kitabının basılmasının da iyi olduğunu söyleyerek bizi rahatlattı.
Bu arada malzemenin toplanması da ilerlemeye başlamıştı. Ancak Kenan Budak’a ilişkin nispeten daha bol malzeme varken, Necmettin Giritlioğlu hakkında çok az malzeme vardı ve ulaşılamamıştı. Ulaşılması daha epey zaman alacaktı. Bu da daha büyük bir gecikmeye yol açacaktı. Ayrıca hacim ve içerik olarak da bir dengesizlik olacaktı.
Bu durumda ikisini aynı kitap içinde yayınlamaktan vazgeçildi ve önceliğe Kenan Budak alındı.
Gezi kitabına yapılan masraflar yapılan bağışın bir kısmını kullanarak karşılandığından elde daha bir miktar vardı ve kitabın baskı masraflarının önemli bir kısmını karşılayabilirdi. Yetmeyen kısmını tamamlamaya da Mehmet Akyol söz verince, kitabı Kenan budak’ın ölüm yıldönümündeki anmaya yetiştirmeye çalışma kararı aldık. Ancak yetişmese de her halükarda bu sefer yayınlamakta anlaştık.
Kitap esas olarak üç bölümdür.
Birinci bölümde, Kenan Budak’a, bu bağlamda özellikle Zeytinburnu ve Deri işçilerinin mücadelesine ilişkin anılar yer alıyor.
İkinci bölümde, Muzaffer Kaya’nın tezinin Zeytinburnu ile ilgili bölümü.
Üçüncü bölümde de, daha sonra Kenan Budak’ı anma vesilesiyle yapılmış toplantı ve anmalardan bazı örnekler yer alıyor.
Bir şeyler yazabilecek herkese ulaşmaya çalıştık.
Ancak herkes yazmadı.
Burada şunu tekrar belirtelim ki, Saadettin Aydın’ın ısrarlı çabaları olmasa bu kitabın hazırlanması daha yıllar alır belki hiç çıkamazdı.
Kenan Budak Kitabı Hazırlama Girişimcileri
10 Temmuz 2014 Perşembe
![]() |
Bu e-posta virüs ve zararlı yazılım içermez, çünkü avast! Antivirüs koruması devrede. |
Merhaba Mehmet,
1) Bu “Sunuş” zaten bir öneri olarak, bir taslak olarak yollandı. Malumu ilan olacağı için ayrıca belirtme gereği bile duymadım.
2) Zaten “Kenan Budak kitabı Hazırlama Girişimcileri” diye “Hazırlık Grubu” imzası atıldı.
3) Böyle bir imza atılarak taslak yazıldığından, özellikle bir kişi tarafından yazılmış gibi olmamasına dikkat gösterilmiştir. Yani imza ve metnin içeriği arasında bir çelişki yoktur.
4) Yazılan olaylar gerçeği yansıtmakta mıdır kafadan uydurma mıdır? İtiraz ancak gerçeğe uymadıkları açısından yapılabilir. Bağış yapan arkadaş bağışını Necmettin ve Kenan kitapları için yapmıştı. Kitap uzayınca ve araya Gezi girince, olayın aciliyetini göz önüne alarak kendisinden bağışı Gezi kitabının yayınlanmasında kullanmayı istedik mi? İstedik. Kendisi uygun gördü mü? Gördü. Gezi kitabını böyle basmadık mı? Bastık. Yani Önsöz ya da Sunuş’ta anlatılan olaylarda en küçük bir tahrifat ya da yanlış yoktur.
5) Elbet şöyle bir itiraz da yapılabilir. “Evet olaylar olduğu gibi anlatılmıştır ama böyle ayrıntılardan bir önsözde veya sunuşta söz etmek yakışık almaz” gibi biçimsel bir açıdan itiraz edilebilir elbet ve tabii bunu ciddiyetle düşünmek de gerekir. Ve bunun üzerine de düşünülüp sorunun yakışık alıp almama bağlamında ele alınmaması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
6) Ama sen itirazını ve önerini bu gerçekler yokmuş gibi yapıyorsun. Yani ben yazımı geciktirmişim ve bunlar benim gecikmemin nedeni veya bahanesi imiş gibi. Hem bir yazının gecikmesi ile yapılan bağışlar ve onların kullanımının arasında bir ilişki yoktur. Hem de benim yazımı geciktirmem dye bir şey söz konusu değildir. Kolay yazan bir insan olduğumdan diğer işlerin tamamlanmasını bekledim esas olarak. Yani benim yazımda bir gecikme olmadığı gibi, gecikse bile bunun anlatılan olaylarla ilgisi olmazdı.
7) Elbette sen de isminin yazılmamasını veya bir bağışta bulunduğunun bilinmemesini vs. isteyebilirsin ama bu başka bir sorundur ve gelir ve giderin nerelerden nasıl karşılandığına ilişkin bilgilendirmenin çıkarılması için bir gerekçe de olamaz.
8) Gezi olaylarıyla ilgili kitabı basmamın bu kitapla ilgisi var. Çünkü başlangıçta bu kitap için verilen parayla basılabildi. Ve tam da satılmadığı, elde kaldığı ve alınan para yerine konamadığı için basılacak para yetmeyebilirdi ve onun için senin bağışına da ihtiyaç duyuldu. Allah’ın bildiğini kuldan niye saklayalım.
9) Öte yandan gerek sempozyum öncesinde ve sonrasında gelir ve giderlerin nerelerden geldiği ve nerelere harcandığı hakkında “Kıvılcımlı Sempozyumu Girişimi”ni her zaman açıkça bilgilendiriydi ve her türlü belge herkesin kontrolüne her zaman açık oldu. Bu önsöz, bunu sürdürmeye devam etmektedir.
10) Sunuş veya önsözlerin anlatacağı da tam budur: o çalışmanın nasıl ortaya çıktığını anlatmak. Sunuşta anlatılan da bunun hikayesidir. Kıvılcımlı Sempozyumu ve İsmet demir kitabının önsözlerine bakılırsa, bu sunuşun onların bir devamı olduğu görülür ve zaten gerçekte de öyledir.
11) Bu seriyi biz her şeyden önce bir geleneği, bir damarı yeni kuşaklara aktarmak üzere düşündük. Hem de ta başından beri. Yani 2007-2008 yılından beri. Bunu da zaten diğer önsözlerde de, bu gruptakı birçok yazışmada da, konuşmalarda da belirttik. Dolayısıyla serinin ve bir geleneğin ifadesi anlamında İsmet Demir’in kitabıyla bir benzerlik ve uyum göstermesi ve aynı yayınevi tarafından yayınlanması bir mahzur oluşturmadığı gibi kanımca böyle bir durum amaçlanmalıdır.
12) Çünü bizzat bu yayınevi ve kişiler kendileri de hem bizzat bu damardan beslenmektedirler; hem de bizzat tam da bu damarı, bu geleneği aktarmak; unutulmaktan çıkarmak için bu üç işçi önderini bir seri içinde ele almayı düşünmüşlerdir. Yani çıkaranlar ve yayınevi gerçeği de bizzat anlatılan damarın varlığının bir devamı ve kanıtıdır.
13) Bu Köxüz Yayınevi’nin bir politik çevre ile ilişkisi yoktur. Ben bir politik çevreye dahil değilim. Kitabı yayınlayanlar değil. Dolayısıyla kitabın bir politik çevreye mal edilmesi söz konusu olamaz. Örneğin Kıvılcımlı Sempozyumu ve İsmet Demir’in kitabı da bu yayınevinden yayınlandı ama hiçbir politik çevreye mal olmadı.
14) Elbet senin itirazlarının başka nedenleri var ve bunlar anlaşılabilir ve haklıdırlar. Ama böyle gereksiz ve yanlış gerekçelerle bu itirazlarını yapman yanlıştır.
15) Şöyle desen anlaşılabilir. “Evet, bu yayınevi bir politik çevre ile ilgili değildir. Bu girişimde yer alan arkadaşların çoğu da belirli bir politik çevreden değiller. Eskiden bir arada bulunmuşlar. Ama gerek bu yayınevi, gerek sempozyum ve İsmet Demir kitabı, Demir Küçükaydın’ın adıyla fazla iç içedir ve özdeşleşmiştir. Demir’in de her ne kadar bir politik çevresi ve örgütü yoksa da adı belli görüşlerle bağlantılıdır. Ben bundan rahatsız oluyorum. Ben başka bir politik gelenektenim. Bu durum, benim ve/veya benim gibi olanların bu girişimdeki varlığının çiğnenmesi gibi fiili bir durum yaratıyor. Bu nedenle rahatsızlığım var. Bu durumun göz önüne alınması gerekir. Öte yandan kitabın çıkışına maddi katkıda bulunan olarak elbette bu yönde katkıma uygun bir şekilde eğilimlerimin yansımasını isterim” Böyle diyebilirsin. Bu gerçek duruma ve nedenlere daha çok uyar. Bu senin hakkındır ve kimse buna bir şey diyemez. Ama sen gerçek neden bu olmasına rağmen, yukarıda gösterildiği gibi yanlış ve gerçeğe uygun olmayan gerekçeler getiriyorsun.
16) Böyle bir gerekçe, ki kanımca tam da gerçek kaygıları ve durumu yansıtıyor, karşısında elbette bunu anlarım giderilmesi için yardımcı olmak isterim. Bunun için birkaç öneri yapayam. Birincisi, yazdığım iki yazıyı çıkarayım, kitaba almayalım. Zaten Kenan’a ilişkin olarak anlatanların hikayelerinde de adım neredeyse hiç geçmediğinden, bir eksiklik gibi de görülmez. Böylece adım kitaba karışmamış olur hem de İsmet Demir’in ve Kıvılcımlı Sempozyumunu yayınlayan kitapevinden çıkmış; süreklilik de biçimsel olarak ifade edilmiş olur. İkincisi. “Üç damar” konusundaki yazımı başka bir isimle imzalarım. Kenan’a ilişkin anılarımı da yine başka bir isimle imzalarım. Böylece kitapla bir ilgim olduğuna dair bir izlenim verilmemiş olur.
17) Anca bunları kabl etmezsen ve adın ve yazıların bulunsun dersen, başka bir biçim ve yayınevi bulunduğu takdirde, hem damardaki sürekliliğin biçimsel bir seri altında çıkmasını engellemiş ve tam da bu kitabı yayınlayanın o damarın ve sürekliliğin kendisi olduğu gerçeğini de tahrif edilmiş; resimden çıkarılmış olur.
18) Ayrıca şunu da belirteyim eski deneylere dayanarak. O kitapta eğer kitapta adım olur ve yazılarım yer alırsa, sürekliliği örtmeye yönelik olarak başka bir yayınevi ve biçim olsa da, maalesef o kitap benim adımla bağlı olarak değerlendirilmekten kurtulamaz. Daha önce de bu böyle oldu. En son Kıvılcımlı Sempozyumu’nda kimseden daha gazla bir söz hakkım olmadığı halde. Bir dinleyici olarak söz alıp konuştuğum halde pratik işlerinin çoğunu diğer girişimci arkadaşlar yaptığı halde, maalesef benim adıma balantılı gibi oldu. Yani eğer yazılarım adımla yer aldığı takdirde, seni rahatsız eden sorunu ortadan kaldırma yansı yoktur. Tek çare benim yazılarımı ve adımı çıkarmaktır. Ama bu sefer de gerçek tahrif edilmiş olacaktır.
19) Öte yandan, yayınevi konusunun teknik zorunluluğu da vardır. Daha önceki toplantıların bir çoğunda olduğu gibi son toplantıya Kıvılcımlı ve İsmet demin kitaplarını yayına hazırlayan aynı zamanda Köxüz yayınevinin sahibi veya yöneticisi de olun, Engin de katıldı ve Kitabın Kenan’ın ölüm yıldönümüne kadar basılmaya çalışılmasını karalaştırdık. Engin’in yayıncı olarak uzmanlık bilgisine dayanarak, en geç bu hafta sonuna kadar kaç sayfa vs. olacağının belirlenmesinin şart olduğunu gördük. (Çünkü bandrol ve diğer bürokratik işler için bunların hafta başında bildirilmesi gerekiyor.)
20) Yani teknik ve bürokratik nedenlerle de Köksüz Yayınları’nın bunu yapabilecek durumda olması; yeni bir yayınevi kurmak ve bunun bürokratik hazırlıkları vs. çok zaman alacağını da göz önüne alarak Köksüz Yayınları’nın yayınlamasına karar verdik.
21) Bu nedenle de hafta sonuna kadar malzemeleri Engine aktarmayı; Engin’in hafta sonunda kitabın mizanpajını en azından kaba hatlarıyla yapmasında anlaştık. Yani teknik ve bürokratik bir zorunluluk da vardı ortada.
22) Ayrıca geleneği vurgulamak bakımından, İsmet Demir’in kitabıyla aynı boyutta olmasını bile tercih ettik. Ancak belli bir boyut belli bir kalınlık gerektirdiğinden, eğer kitabın kalınlığı yetmezse, daha küçük boyutta hazırlamaya karar vermeyi Engin’e bıraktık.
23) Elbette diğer arkadaşlar tarafından da uygun görülürse senin önerdiğin değişiklikler yapılır.
24) Ancak benim önerim. Hem gerçeği olduğu gibi anlattığından. Hem kitabın Köksüz yayınlarında da yayınlanması bizzat bu gerçeğin bir parçası olduğundan ve bu yayınevinin kendisi de bizzat bu geleneğin bir ürünü ve devamı olduğundan kitabın Köxüz Yayınları arasında yayınlanması; İsmet Demir’in kitabıyla aynı seriden olduğunu vurgulayan bir biçimsel benzerlik taşıması gerekir.
25) Eğer çok rahatsızsan, gerçeği tahrif etse de, benim yazılarım yer almayabilir veya sahte bir isimle yer alarak senin kaygıların bir ölçüde tatmin edilebilir.
26) Sunuşta gerçekle ilgisiz bölümler varsa çıkarılabilir veya atlanmış şeyler varsa eklenebilir. Ama senin söyediklerin gerçeğe uygun değildir. Dolayısıyla esas olarak kalabilir ve kalmalıdır.
Selam ve saygılarımla
Demir
From: kivilcimli-semp...@googlegroups.com [mailto:kivilcimli-semp...@googlegroups.com] On Behalf Of Mehmet Akyol
Sent: Thursday, July 10, 2014 9:41 PM
To: kivilcimli-semp...@googlegroups.com
Subject: Aw: [kivilcimli-sempozyumu-girisimi:1912] Sunuş
Demir arkadaş,
Kitabı tek bir kişi hazırlıyor olsaydı, bu sunuş yazısı uygun olabilirdi. Senin de belirttiğin gibi bu kitap bir grup tarafından hazırlanıyor. Bu anlamda senin Gezi olayları ile meşgul olman, onunla ilgili kitap yazıp basman, bunun bir kişini bağışı ile mümkün olmasının bu kitapla bir ilgisi yok. Veya tek bir ilgisi var, senin yazının gecikmesinin bir açıklaması. Ayrıca bağış yapan arkadaşın ismi yazılmadığına göre benim katkımında açıklanması gerekli değil.
Önerim bu bölümlerin yazıdan çıkarılması, sunuş yazısının hazırlık grubu tarafından imzalanması.
Bu arada kitap kapağı önerilerine bakıldığında kitabın Köksüz yayınlarından çıkacak izlenimi uyandırması. Daha önce belirttiğim gibi bu doğru olmaz, mümkün olduğunda bir politik çevreye mal edilmeyecek şekilde basılması daha uygun olacaktır.
Selamlarımla
Not: Saadettin'in soyadı Aydın değil Yılmaz.
Gesendet: Donnerstag, 10. Juli 2014 um 16:36 Uhr
Von: "Demir Küçükaydın" <demir...@gmail.com>
An: ismet...@googlegroups.com, kivilcimli-semp...@googlegroups.com
Betreff: [kivilcimli-sempozyumu-girisimi:1901] Sunuş
--
---
Bu iletiyi Google Grupları'ndaki "Kivilcimli-Sempozyumu-Girisimi" grubuna abone olduğunuz için aldınız.
Bu grubun aboneliğinden çıkmak ve bu gruptan artık e-posta almamak için kivilcimli-sempozyumu...@googlegroups.com adresine e-posta gönderin.
Bu grubu http://groups.google.com/group/kivilcimli-sempozyumu-girisimi adresinde ziyaret edebilirsiniz.
Daha fazla seçenek için https://groups.google.com/d/optout adresini ziyaret edin.
--
---
Bu iletiyi Google Grupları'ndaki "Kivilcimli-Sempozyumu-Girisimi" grubuna abone olduğunuz için aldınız.
Bu grubun aboneliğinden çıkmak ve bu gruptan artık e-posta almamak için kivilcimli-sempozyumu...@googlegroups.com adresine e-posta gönderin.
Bu grubu http://groups.google.com/group/kivilcimli-sempozyumu-girisimi adresinde ziyaret edebilirsiniz.
Daha fazla seçenek için https://groups.google.com/d/optout adresini ziyaret edin.