NAMAZI CAMİDE CEMAATLE KIL, KILDIR, TEŞVİK ET!.. ÇOLUK ÇOCUĞUMUZLA BUNA ALIŞIRSAK BU ÜLKEDE NAMAZ KILMAYAN KALMAZ!..

34 views
Skip to first unread message

Cemil Celepci

unread,
Apr 22, 2012, 4:45:03 PM4/22/12
to islamicdialogue grubu
İstanbul, 2012-04-22
 
Bismillahirrahmanirrahim
Subhanalli ve bi-hamdih, Subhanallahil azim, Estağfirullahe ve Etûbu ileyh.

Değerli Kardeşlerim,
 
NAMAZI CAMİDE CEMAATLE KIL, KILDIR, TEŞVİK ET!.. ÇOLUK ÇOCUĞUMUZLA BUNA ALIŞIRSAK BU ÜLKEDE NAMAZ KILMAYAN KALMAZ!..
 
“BİR KÖY VEYA SAHRADA ÜÇ KİŞİ BİRLİKTE BULUNUR DA NAMAZI ARALARINDA CEMAATLE KILMAZLARSA, ŞEYTAN ONLARI KUŞATIP YENER. ÖYLEYSE CEMAATE DEVAM EDİNİZ. MUHAKKAK Kİ SÜRÜDEN AYRILAN KOYUNU KURT YER.” – HADİS-İ ŞERİF MEAL-İ ALİSİ. (Sünen-i Ebû Dâvûd)
 
Sadece sen değil; çoluk-cocuk cümbür-cemaat  özellikle şahitli ve nifaktan korunmaya sebep olan sabah namazını, nifaktan korunmaya sebep olan yatsı  namazını ve mümkünse diğer namazları kılmak için camiye git; namazlarını camide cemaatle kıl; bunun mümkün olmadığı durumlarda evinde çoluk-çocuk cemaat yap;  bu da imkan dahilinde değilse en azından bulunduğun yerde yolda kırda bayırda şurda burda her nerede olursa olsun yanında bulunan  yol arkadaşınla mutlaka cemaat yap, namazlarını tek kılmaktansa cemaatle kılmayı tercih et,
Şu mübarek namaz işini bir yoluna koyuversek, ve de bu hal üzre inşallah ölene kadar devam ediversek, evvel Allah dinin yarısını halletmiş oluruz. Diğer yarısı için Allah'ın emirlerini tutup yasakladıklarından kaçınmamız yeterlidir.
 
SEYAHAT EDECEĞİZ İNŞALLAH. SEYYAHIZ EVVEL ALLAH. ELHAMDÜLİLLAH. HADİ VİRA BİSMİLLAH.
 
İnşallah.
Bi-iznillah.
Ve bi-avnillah.
Hadi vira Bismillah.
Subhanallah.
Elhamdülillah.
Estağfirullah.
En Büyük Allah.
 
Yâ Allah, Bismillah, Allah-u Ekber.
 
Namaz: "Ve le zikru’l-lah-i Ekber".
En büyük zikir namaz
Namaz yabanda komaz.
Kıl namazı olma bî-namaz.
 
Bu Ülke düze çıkar ancak namazla.
Namazı kılmalı kişi cemaatle
Seyahatte olan üç kişi de olsa
Kılmalı namazı cemaatle.
 
Yoksa araya girer şeytan
Düşer kişi fitne fücura
İki dost olur düşman,
Hem asi sataşır cura*.
(*cura    : Dost, arkadaş, sevgili.
 Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü
 
Seyahat öncesi, esnası ve sonrası oku Yasin-i Şerif'i.
Yasin de yabanda komaz kişiyi.
Konuya ilişkin okursan Hadis-i Şerif'i.
Anlarsın ne demek istediğimi.
 
Sonra oku şu duaları,
Sabittir Hadis-i Şerif’le.
Seyreyle dağları
Allah’ı zikirle.
 
“Bismillahi tevekkeltü alallâhi
Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh”
 
“Allahumme innî eselüke
Hayra’l-mevlici
Ve hayra’l-mahraci
Bismillahi velecnâ
Ve Bismillahi haracnâ
Ve alallâhi Rabbinâ
Tevekkelnâ”
 
“Eûzü bikelimâtillahi’t-tâmmeti
Min şerri ma Halak”
Okursa kişi bu Hadîs’i
Olmaz asla halak.
 
Sonra oku şu ayet-i kerîmeyi
“Subbûhun Kuddusün
Rabbü’l-melâketi ve’r-rûh”
Huzura kavuşur böylece ruh
 
Mahmud Hüdayi Hazretleri
Okudu geçerken Üsküdar’ı
Beşiktaş’a bağlayan Boğaz’ı
Şu kendine özel duayı:
 
“Allahumme Yâ Hâdî
Sehhil Ubûral vâdî
Âsân eyle yolumuz
Tiz geçir tut elimiz”
 
Hadi vira bismillah.
 
İki dede.
İkisini de senelerdir yakinen tanırım.
Beş vakit namazını kılan 70'inde bir dede, 40 yaşında gibi genç.
Beş vakit namazını kılmayan 70'inde bir başka dede, 170 yaşında gibi geç... :).
Bunu bizatihi gözlerimle gördüm. 
Bunun sırrı, namaz, namaz, namaz!..
Buna inan. Bana inan.
Namaz yabanda komaz ve ihtiyarlatmaz Müslüman!..
 
Şimdi Mısır’dan önemli bir namaz karesini sizlerle paylaşacağım. Türkiye, Arap Ülkelerinden daha fazla bu namaz işine ne zaman önem verecek? Birinci sıradaki farz namaz ibadetini sürekli ertelerken, tali, kıyıda köşede kalmış bid’atlerle karışmış çoğu nafile (hem İslami anlamdaki “nafile” hem de “boş” anlamındaki nadile) ibadet ve uğraşı, amel, hayel cümlemizi çepeçevre kuşatıvermiş!.. Estağfirullah ve etû bu ileyh.
 
Leyletu 27 Ramazan (= Leyletu’l-Kadir, inshallah); Masjed Al-Kaid Ibraheem, Bi’l-Iskenderiyyah, Eşşayh Hatim, Fareed Al-Vair. Al-Mısr = Egypt. Sene: 2011.
 
Mısır’ın İskenderiyye şehrinde 27 Ramazan Gecesi (İnşallah Kadir Gecesidir). Al-Kaid İbrahim Camii’nde kılınan namaz.
Koskoca şehir namaz kılıyor. Arap dünyasını ayakta tutan asıl amil, imandan sonra en mühim ibadet olan namaza verdikleri ehemmiyettir. İşte bu!.. Tüm İslam dünyasında özlenen tablo!.. Elhamdülillah!..
 
Türkiye’nin maddi ve manevi yönden mevcut kaplumbağa yürüyüşü ilerleyişinin yıllardır bir türlü yıldırım hızına ulaşamamasının tek nedeni, imandan sonra en mühim ibadet olan namaza gereken ehemmiyetin verilmemesi ve gençler arasındaki namaz kılma oranının neredeyse sıfıra yakın olmasıdır. Üzülüyorum. Sen de üzül ne olur. Herkes çoluk-çocuğuna Allah’ın emri gereği namaz kıldırsa bir anda bu oran %80’lere çıkar. %20’yi de henüz kendine namaz farz olmayan bebelere ve çocuklara ayrıdım.
 
İmdat!.. İlerde namazı bırakan ve şehvetlerinin peşine düşen bir gençliğin Türkiye’yi yönetmesine izin vermek istemiyorsak, şimdiden önlemi alınmalıdır. Elin gavuru dışarıdan gelip Türkiye ile savaşmasına gerek kalmadan Türkiye’yi içeriden düşman eline otomatik olarak düşmüş olacaktır. Bu gidişat bunu gösteriyor. Allah hepimizi, neslimi ve güzel Türkiyemizi korusun!..
 
Ey manevi yatırımcılar!.. Ne olur şu namaza gereken yatırımı yapın da namaz kılanlarımızın sayısı çoğalsın inşallah!..
Bu ikaz, güzel Türkiyemizin elden gitmemesi ve dışarıdan gelecek gavurların Türkiyemizi savaşmadan kolayca istila etmemeleri için ciddi bir uyarıdır.
 
Namaz; yüz ve gözde nur, gönülde sürur,  rızıkta bereket, vücuda kuvvet, evlatta hayır, uykuda rahat ve huzura sebep olur.
 
Çok çok çok doğru. Saray gibi evlerde abdest almanın zorluğunu bahane eden kardeşlerimiz de bu yazıyı okudukları anda hemen şimdi abdest alıp takip eden vaktin namazını beklerlerse çok sevinirim. Namaza başlamanız için şu saniyeden daha tezi yok değerli dostlar. Allah kabul etsin.
 
Değerli Dostlar!..
İstanbullu kardeşler!..
Bbüyükşehirliler!..
Kırdan bayırdan uzak kalabalıklarda hayatını idame ettirmek zorunda olan kardeşlerim!...
Kıymetli Selimiyeliler!..
 
Tatilinizi, 3-5günlük namazınızı güzel manzaralı benzeri yerlerde kılabilmek için değerlendirmeye bakın... Sakın cami cemaatinden elde edeceğiniz sevaptan mahrum kalacağınızı sanmayın... Böylesi yerlerde velev tek başına kılınan namazın da camide kılınan namaza eşdeğer olduğuna dair müjdeler, hadis-i şerifler vardır. Allah kabul etsin.
 
Tek başınıza kıldığınız namazlarınızı gücünüz yettiğince ve de zamanınız el verdiğince uzatıverin lütfen!..
 
Bizim Hanefi geleneğinde maalesef, namaz secdesinde "Subhâne Rabbiye’l-a'lâ" demekten başka duâ etmeye yönelik tek bir kelimeye ve tavsiyeye rastlayamazsınız. Tamam, farz namazlarda "Subhâne Rabbiye’l-a'lâ" demekle iktifa edebiliriz. Peki, piyasadaki namaz konulu çoğu kitapta nafile namazlarda secdede aşağıda Hz. Aişe Validemizden rivayet edilen bu ve benzeri duâ yapılmasına yönelik neden tek bir tavsiye bulunmaz?
 
Bizim Hanefi geleneğinde en çok ihmal edilen sünnetlerden biri de kulun Allah'a en yakın olduğu an olan secde anında duâ etme sünnetidir. Bu sünnet acep 100'lerce senedir bilinçli olarak mı biz Müslümanlara unutturulmuştur? Umarım bu sorgulamam hayırlara vesile olur, inşallah...
 
Kur’an ve Sünnet’e tamı tamına uymayan sorgulanacak daha çok yersiz, yetersiz, yararsız, noksan ya da fazladan nafile/boş uygulama var; ki bunların bir kısmı maalesef bid’at-i hasene kılıfı altında neredeyse farzların yerine geçmiş durumda... Allah bizleri, cümlemizi ve neslimizi Hakk’tan ayırmasın… Amin!..
 
“Peki namaz esnasında dua etmenin sınırı nedir?  Dünya sıkıntılarımız için de dua edebilir miyiz? Hani 'namaz ile yardım isteyin' deniyor da onun için sordum.” şeklinde bir sual tevcih eden Müslüman kardeşime cevabım:
 
Tabi ki kıymetli kardeşim. Yalnız başımıza kıldığımız Farz namazlarda asgari okumalarla (secde ve rukuda üçer defa tesbih gibi) iktifa etmeyi tercih etmekle beraber, kıyamdaki kıraati uzatabiliriz. Ayrıca, Rasulullah Aleyhissalatü Vesselam namazdaki duâlarını genelde nafile ve vacip namazlarda yapmıştır; secdelerde, rükûlarda, son oturuşlarda veya vitir vacib'in 3.kıyamında... Bunun nasıllığı ve ne şekilde yapıldığı / keyfiyet ve kemiyeti fıkıh ve hadis kitaplarından öğrenilebilir. Namazlarda Rasulullah Aleyhissalatü Vesselam’ın tavsiye ettiği duâları okumamız sünnete daha muvafık olmakla beraber, Kur'an'da okumamız tavsiye edilen duâları da okuyabiliriz. Meselâ ben Furkan Suresi sonundaki duâları çoğu farz/nafile namazın son oturuşunda okurum.
 
Namazda okuduğum ziyade duâlara bir örnek: “Rabbenâ heb lenâ min ezvâcinâ ve zürriyyâtinâ kurrete  a'yunin vecalnâ lilmuttekîna imâmâ". Son oturuşlarda okuduğum Kur'an ayetiyle sabit bir diğer duâ: "Rabbenağfirlena zünûbena ve isrâfena fî emrinâ ve sebbit akdâmena vensurnâ alel kavmil kâfirin." Tabi, bu fazladan yaptığım duâları namazın son oturuşunda tahiyyat, salli ve barik duâlarını okuduktan sonra okurum. Namaz içinde ve dışında yapacağınız tüm duâlarınızı özellikle Kur'an’dan seçmenizi tavsiye ederim. Göreceksiniz ki, dünya ve ahirete müteallik sizin şahsınıza ait gönlünüzden geçen özel duâlar dahil istisnasız tüm duâlara Kur'an'da yer verilmiştir. Yani demem o ki, Allah Celle Celâluhu Kur'an'da bizlere öyle duâlar öğretmiştir ki, dünya ve ahirete ait en özel taleplerimiz için bile özel duâ  üretmemize gerek kalmamıştır. Seneler önce bir gün erkek kardeşime özel dua edesim geldi içimden. Sonra Kur’an’da böyle bir dua var mı diye baktım. Kur’an’dan tespit ettiğim o dua ile kardeşime dua etmeye başladım. Allah'a sonsuz kere hamdü senalar olsun. Elhamdülillah. En doğru bilgi şüphesiz Allah katındadır.
 
Hz. Aişe annemiz (ra) anlatıyor: Bir gece Hz. Peygamber’in (asm) yanına vardım. Namaz kılıyordu. Sanki atılmış bir elbise gibi secdeye kapanmıştı. Duydum ki şöyle dua ediyordu: Bütün varlığım ve hayalim Sana secde etti. Kalbim sana iman etti Rabbim, işte ellerim… Nefsim üzerine koruyucu değiller. Ey bütün büyük şeyler için kendisine ricada bulunulan Azîm, Büyük günahlarımı bağışla! Secdeden başını kaldırdıktan sonra bana şunları söyledi: Cebrail (as) geldi ve “Secdende bu kelimelerle dua et!” diye emretti. Öyle ki, bu kelimeleri her kim secdede söylerse, daha secdeden başını kaldırmadan affedilir. Ahlaku’n Nebi, III, s.169
 
Bir arkadaşım anlattı: Eşinin namaz kılmadığını, bunun için ne yapması gerektiğini Evliyaullah'tan bildiği bir zat-ı muhtereme sormuş, cevaben namazlarını kıl demiş. Herhalde sorumu anlamadı diye sorusunu yinelemiş, yine aynı cevabı almış. Anladım ki, diyor arkadaşım, Veli zat bana namazlarında ne kadar şuurlu olursan eşin de o şuurunun bir neticesi olarak namazlarına dikkat eder. Tabi ki, Allah-u a'lem = Allah daha iyi bilir.
 
“BİR KÖY VEYA SAHRADA ÜÇ KİŞİ BİRLİKTE BULUNUR DA NAMAZI ARALARINDA CEMAATLE KILMAZLARSA, ŞEYTAN ONLARI KUŞATIP YENER. ÖYLEYSE CEMAATE DEVAM EDİNİZ. MUHAKKAK Kİ SÜRÜDEN AYRILAN KOYUNU KURT YER.” – HADİS-İ ŞERİF MEAL-İ ALİSİ. (Sünen-i Ebû Dâvûd)
 
Şimdi cemaatle namaz kılmak sünnet diyerek bu sünneti küçümseyip, evde çoluk-çocuk cemaatle namaz kılmaktan geri duran eşinizi ve evladınızı dünya ve ahiret saadetinize vesile olması niyetiyle şu ana kadarkinden çok daha fazla ve de en güzel şekilde merhameten ikaz edip, gereğince amel etmelerini sağlayabilirsiniz.
 
Mümkün olduğunca camideki cemaate çoluk-çocuk katılmanız ise şüphesiz aliyyu’l-âlâ olacaktır.
 
Bir kişinin, bir ailenin, bir topluluğun, bir toplumun, hâsılı bir ülkenin toptan ve de firesiz kurtuluşu, tam saadeti ve mütekâmil hidayeti de, hiç şüphe etmeden diyebiliriz ki, öncelikle başta sabah namazı olmak üzere beş vakit namazı camide cemaatle namaz kılmalarında, çoluk-çocuğunu da camiye-cemaate alıştırmalarında saklıdır. Sonra diğer amelleri gelir. “…Ve le zikrullahi ekber…” “…(Namaz) en büyük zikirdir…” mealindeki ayet-i celîlesi de bu gerçeği apaçık beyan etmektedir.
 
Başka söze ne hacet!..
 
“BİR KÖY VEYA SAHRADA ÜÇ KİŞİ BİRLİKTE BULUNUR DA NAMAZI ARALARINDA CEMAATLE KILMAZLARSA, ŞEYTAN ONLARI KUŞATIP YENER. ÖYLEYSE CEMAATE DEVAM EDİNİZ. MUHAKKAK Kİ SÜRÜDEN AYRILAN KOYUNU KURT YER.” – HADİS-İ ŞERİF MEAL-İ ALİSİ.
 
Namazları çoluk-çocuk camide cami imamının arkasında cemaatle kılma seferberliği başlattım, şimdilerde onları ikna etmeye çalışıyorum. Sizler de bu seferberliğe çoluk-çocuğunuzla iştirak ediverin lütfen!.. Bu güzel ve hayırlı yarışta birbirimizi geçmeye çalışalım.
 
Takriben 100 sene önceki dedelerimizin ve nenelerimizin savaş dönemlerinde yaşadıkları ve üzülerek bizlere anlattıkları seferberlik hikayelerinin bir benzerini yaşamamak ve bizlerden sonra gelecek neslimize anlatmamak arzu ve iştiyakı içinde isek; ki hepimiz böyle bir arzu içindeyiz şüphesiz, zira kimse savaş istemez, savaş sonrası seferberlik istemez; o halde, günde azami beş kez beş vakit namaz için asgari iki kez sabah ve yatsı namazları için camiye cemaate çoluk-çocuk katılma seferberliğini şimdiden başlatmamız gerekli, hatta elzem. Diyanet İşleri Başkanlığımız da bu “Namazları Camide Cemaatle Kılma Seferberliği”ne maddi-manevi destek vermeli; yazılı ve görsel medyada bu konuda ciddi anlamda uyarı, açıklama, yönlendirme ve va’zu nasihatlarda bulunmalı; imam efendilerimize hutbeler hazırlattırarak camilerde okutmalı ve yarışmalar düzenlemelidir.
 
Hatta Cuma-Bayram-Teravih Namazlarına da bu anlamda çoluk-çocuk katılma seferberliği başlatılarak gerekirse bu gibi namazları havanın güzel olduğu günlerde meydanlarda, futbol sahalarında, açık alanlarda, kırlarda, bayırlarda, yeşillikler üzerinde kılmak üzere Müslüman halkımız için güzel imkânlar ve temiz mekânlar tahsis edilmelidir.
 
Maddi-manevi kurtuluş reçetemiz bu “Çoluk-Çocuk Camide Cemaatle Namaz Kılma Seferberliğinde” saklı.
 
Allah ve Rasûlünün zirvedeki rızası da bu “Çoluk-Çocuk Camide Cemaatle Namaz Kılma Seferberliğinde” saklı.
 
Kardeşlerim!.. Namaz olmazsa olmaz.
Namazsız niyazsız Müslüman olmaz
Adı soyadı Müslüman bilinse de
Tam ve mütekamil iman olmaz
 
Evde çoluk-çocuk cemaatle ya da camide cami cemaatiyle kılınan namazların sevaplarını ise kalemler yazmaktan acizdir. Allah-u Ekber!..
Aleyküm Selam Süleymancığım.
İnan, mesajını yeni gördüm, o nedenle bu akşam saat 23:00 gibi sana cevap yazmaya başladım.
Yâ Hakk!.. Hakk’ı söylet ve yazdır Yâ Rabb!.. Amin!..
Güneş doğduktan sonra da tabi ki kılınabilir; ancak şu köşe taşlarını bir kenara ederek… Şöyle ki: Tüm yazacaklarımı takvimlerdeki vakit çizelgesine göre yazıyorum. Önce Sabah namazının vaktini içine alan zaman aralığını açıklığa kavuşturalım. Takvimlerdeki İmsak saati ile Güneş saati arasındaki yaklaşık bir buçuk saatlik süre, Sabah Namazının süresidir. Bu zaman zarfında Sabah Namazının Sünneti ile Farzı kılınır başkaca kaza namazı dışında hiç bir namaz kılınmaz.
Sualinin cevabına gelince: Takvimlerde güneş yazan saatten itibaren asgari 20 dakikalık azami 45 dakikalık süre zarfında gerek eda (ki sadece vaktinde kılınmayan Sabah Namazı eda edilebilecek idi iken birazdan açıklayacağım sebepten dolayı yasaklanmıştır), gerek kaza, gerekse nafile namına hiçbir namaz kılınmaz. Zira, tahrimen mekruhtur, harama yakın mekruh bir ameldir. Bu yasaklı süre bazı kitaplarda asgari 20 dakika, bazılarında ise asgari 45 dakika olarak geçtiğinden ben ilkini asgari, ikincisini ise azami süre olarak ifadelendirdim. Esasen; zamanı olan için 45 dakikayı bekleyip ondan sonra eda, kaza veya nafile namaz kılmalı; zamanı kısıtlı olanlar içinse 20 dakika geçtikten sonra eda, kaza veya nafile namaz kılmalı, diyebiliriz. Şöyle ki, meselâ Sabah namazını yukarıda bahsettiğim 1,5 saatlik gerçek zaman zarfında eda edemeyen kardeşlerimiz, bu namazı ancak 20 dakikalık mekruh vakit geçtikten sonra kılabilecek ve de işe yetişme gibi sebeplerden dolayı daha fazla bekleyebilecek bir zamanları olmadığında, bu mübarek namazı tümüyle kazaya bırakmaktansa, 20 dakikalık mekruh vakit geçer geçmez kılmalarında fayda mülahaza ediyorum; 45 dakika kadar beklemelerine gerek yok. Halifeliği döneminde Hz. Ömer Radıyallahu Anh Hazretlerine mekruh vakitte namaz kılan bir Müslümanın namaz kılmasına engel olması kendisinden istendiğinde, “adımın namaza mani olan”a çıkmasını istemem” diyerek bu talebi geri çevirmiştir. Bu hakikate binaen, Sabah Namazını tümüyle kazaya bırakmaktansa 20 dakika 45 dakika arasında kalan -ikinci görüşe göre mekruh- vakitte Sabah Namazının eda edilmesinden yanayım. Zaten 45 dakika geçtikten sonra mekruh zaman şüphesi tamamen ortadan kalkmaktadır.
Evde çoluk-çocuk cemaatle ya da camide cami cemaatiyle kılınan namazların sevaplarını ise kalemler yazmaktan acizdir. Allah-u Ekber!..
Kıymetli Süleyman Kardeşim,
Burada bir yanlış anlaşılma olmasın. Aslolan tabi ki, Sabah Namazını yukarıda bahsettiğim İmsak ile Güneş arasındaki takriben bir buçuk saatlik süresi içinde eda etmektir. Burada açıklamaya çalıştığım, uyku ve benzeri sebeplerle bu asıl ve asil vaktinde eda edilemeyen Sabah Namazının, sizin de süalinizin bel kemiğini oluşturmakta olan, hangi vakitte ve de ne surette eda veya kaza edilebileceği ile ilgilidir.
Ezcümle, sözü uzatma gibi bir mahzuru içinde barındıracak olsa da, söz namazdan hele de Sabah Namazı gibi şahitli bir namazdan açıldığında, bu mahzura seve seve imza atma niyetiyle ve de etrafını cami ağyarını mani olması temennisiyle, inşallah yanlış anlaşılmalara meydan vermemek amacıyla mevzuu biraz daha detaylıca yazmak istiyorum.
Subhanalli ve bi hamdih, subhanallahil azim. Estağfirullahe ve etûbu ileyh.
Evde çoluk-çocuk cemaatle ya da camide cami cemaatiyle kılınan namazların sevaplarını ise kalemler yazmaktan acizdir. Allah-u Ekber!..
Değerli Kardeşim,
Sabah namazı, asıl 1,5  saatlik süresi içinde kılınamadığında takvimlerde Güneş yazan saatten, benim tercih ettiğim görüşe göre asgari 20 dakika geçtikten sonra takvimlerde Öğle yazan saate yine asgari 20 dakika azami 45 dakika kalana kadar eda niyetiyle kılınabilir. Çünkü hiçbir namazın vakti bir sonraki namazın ezanı okunana kadar çıkmaz. Ancak burada bir dipnot düşmekte fayda var. Özellikle Sabah namazına mahsus olmak üzere, Sabah Namazının asıl vakti İmsak ile Güneş saatleri arasındaki 1,5 saatlik süre ile sınırlıdır; mamafih, bu süre zarfında kılınamayan Sabah Namazı, Güneş saatinden hemen sonra gelen 20 dakikalık süre ile Öğle saatinden önceki 20 dakikalık süreyi istisna tutmak üzere kalan tali zaman diyebileceğimiz 6-7 saatlik sürede eda niyetiyle eda edilebilir; hatta edilmelidir. Zira, Rabbimiz Allah Subhânahû ve Teâlâ özellikle bu takriben 6-7 saatlik uzunca süreyi asıl vaktinde kılınamayan Sabah Namazını eda edelim diye yaratmıştır. Şunu da önemine binaen not etmekte fayda var. Bir Müslümanın gerek bilerek, gerekse uyku gibi sebeplerle Sabah Namazını asıl vaktinde eda edememesinden daha büyük bir ihmalkarlık olamaz.
Evde çoluk-çocuk cemaatle ya da camide cami cemaatiyle kılınan namazların sevaplarını ise kalemler yazmaktan acizdir. Allah-u Ekber!..
Sabah Namazı asıl, asıl vaktinde eda edilmelidir.
Sabah Namazı asıl, asıl vaktinde eda edildiği taktirde ancak Sabah Namazı gerçek kimliği ile kılınmış olur. Bahsettiğim birinci ve ikinci 20’şer dakikalık mekruh süreler çıkardıktan sonra kalan 6-7 saatlik süre zarfında eda edilen Sabah Namazı ise sadece kişinin borcunu eda etmiş olması gibi bir faydadan başkaca sahibine sevap kazandırmaz. Sabah Namazı kılmış olmakla elde edilecek asıl sevap asıl 1,5 saatlik süresi zarfında kılındığında elde edilebilir. Gerek ayet-i kerimeler, gerekse hadis-i şeriflerde tarif edilen Sabah Namazı ile de asıl, bahsettiğin 1,5 saatlik asıl eda süresinde eda edilmesi kastedilmiştir. Yukarıda kısaca açıklamaya çalıştığım “Sabah Namazı için tali eda süresi” diyebileceğimiz yaklaşık 6-7 saatlik eda süresi ise, Allah’ın huzuruna Sabah Namazı borcu ile gidilmemesi için Rabbimiz tarafından biz uykusuna düşkün aciz kulları için tanınmış tolerans süresi olarak algılanmalı, nasıl olsa Sabah Namazı için daha önümde 6-7 saatlik bir tali de olsa eda süresi var diyerek Sabah Namazının 1,5 saatlik asıl ve asil süresini mışıl mışıl uyuyarak geçirmemeli, hele hele Güneş’in üzerimize doğmasına asla müsaade etmemeliyiz. Bir Müslüman bilerek böyle bir hata / günah işlemez.
Asıl ve tali eda sürelerinde nasıl niyet edileceğine gelince: Bir kere sözkonusu 1,5 saatlik asıl süre ile 6-7 saatlik tali süre her ne kadar Sabah Namazı için eda sürelerini kapsasa da, niyetlerinin içeriği farklıdır. Şöyle ki; ilkinde, asıl vakitlerinde eda edilen her bir farz namaza niyet edildiği gibi niyet edilir. “Niyet ettim Allah rızası için bugünkü Sabah Namazının Sünnetini kılmaya.” “Niyet ettim Allah rızası için bugünkü Sabah Namazının Farzını kılmaya.” gibi... İkincisinde ise, “Niyet ettim Allah rızası için güneş doğmadan önce kılamadığım bugünkü Sabah Namazının Sünnetini kılmaya.” ““Niyet ettim Allah rızası için güneş doğmadan önce kılamadığım bugünkü Sabah Namazının Sünnetini kılmaya.” “Niyet ettim Allah rızası için güneş doğmadan önce kılamadığım bugünkü Sabah Namazının Farzını kılmaya.” gibi... Burada dikkatinizi önemli bir noktaya çekmek isterim. Güneş doğduktan sonraki 6-7 saatlik tali sürede mecburiyetten eda edilen Sabah Namazının sadece farzı değil sünneti de eda edilir. Halbuki Sabah Namazı kazaya kalmış olsa idi, bütün kazaya kalan namazlarda olduğu gibi Sabah Namazının da sünnetini kaza etmeyecektik. Zaten kaza namazı deyince akla vaktinde kılınamayan ve bir sonraki vakte ya da vakitlere, bir sonraki güne veya günlere bırakılan ve doğal olarak başka bir namazın eda edildiği bir vakitte kaza edilen namaz akla gelir. Öğle ezanı okunana kadar Sabah Namazının vakti çıkmadığından sünneti ile beraber bahsettiğim 6-7 saatlik tali süresi içinde eda edilir. Öyle ya, ana yolu şaşırdın diye tali yoldan gitmeyeceksin diye bir kural yok ki. Tali yoldan da gitmezsen hedefe ulaşamazsın.
Evde çoluk-çocuk cemaatle ya da camide cami cemaatiyle kılınan namazların sevaplarını ise kalemler yazmaktan acizdir. Allah-u Ekber!..
Söz bu noktaya gelmişken mekruh vakitleri de kısaca özetleyerek sözlerimi bi-iznillah noktalayayım.
Gün içinde toplam 5 mekruh vakit var. Üçünde eda, kaza ve nafile (sünnet) olmak üzere hiçbir namaz kılınmaz. İkisinde ise sadece o vaktin sünnet namazı kılınır, başkaca nafile (sünnet) namaz kılınmaz, ancak herhangi bir kaza namazı kılınabilir. Bu iki mekruh vakte Sabah Namazının 1,5 saatlik asıl süresi dahildir. Bir İkindi Namazının eda edildiği süre. Eda, kaza ve nafile (sünnet) olmak üzere hiçbir namazın kılınamadığı üç mekruh vakit ise; birincisi güneşin doğuşundan sonraki, yani takvimlerde Güneş yazan saatten itibaren ilk 20 dakikalık süre, ikincisi güneşin tam zirvede olduğu, yani takvimlerde Öğle yazan saatten önceki 20 dakikalık süre, üçüncüsü ise güneşin batışından önceki, yani takvimlerde Akşam yazan saatten önceki 20 dakikalık süre ki bu süre İkindi Namazının eda sürenin son dakikalarıdır. Burada doğal olarak hemen şu sual akla gelecektir. İkindi Namazı elde olmayan unutma, savaş, düşman korkusu, uyku, hastalık ya da yine elde olmayan daha başka sebeplerle, veya insanlık hali tenbellikten dolayı bilerek Akşam ezanı okunmadan önceki 20 dakikalık mekruh süreye ertelenecek olursa ne yapmalı? İşte burada bir istisna var: Şöyle ki, her ne kadar Akşam ezanı okunmadan önceki 20 dakikalık mekruh sürede eda, kaza ve nafile (sünnet) olmak üzere hiçbir namaz kılınamayacak olsa da, bundan kılınamayan İkindi Namazının sadece farzı istisna tutulmuştur; ancak bu 20 dakikalık mekruh süre zarfında ikindi namazının sünneti eda edilemez. İkindi namazının sünneti sadece İkindi ezanı okunduktan sonra akşam ezanı okunmadan önceki 20 dakikalık mekruh süreye yaklaşana kadar eda edilebilir.
Güneşin doğuşu, zirvesi ve batışı esnasındaki (yukarıda İkindi Namazının farzı için belirttiğim istisna dışında) eda, kaza ve nafile (sünnet) olmak üzere hiçbir namazın kılınamayacağını belirttiğim 20 dakikalık tahrimen mekruh vakit olarak ifadelendirilen 3 vakit için bazı kitaplarımızda bu sürenin 30-35-40-45 olarak geçtiğini not etmeli, ancak namaz gibi mühim bir ibadetin ahiretteki Mahkeme-i Kübra’ya ertelenmemesi adına; namazı hiç kılmamaktansa kılmak daha evladır mantığınca, bu süreyi 20 dakikadan daha aza indirgememek şartıyla, bu mekruh vakitleri 20 dakika ile sınırlandıran İslam alimlerimizin görüşlerini benimsemenizi tavsiye ederim.
Bu arada namazlarınızı mümkün mertebe vaktin başında eda etmeye çalışmanızı tavsiye ederim. Zira vaktin başında eda edilen namaz sevap elde edilen namaz olur. Vaktin sonunda edilen namaz ise sadece sahibini ahiret azabından kurtarır ancak sevap kazanmaz, derecesi yükselmez. Evde çoluk-çocuk cemaatle ya da camide cami cemaatiyle kılınan namazların sevaplarını ise kalemler yazmaktan acizdir.
İnsanlık hali kazaya kalan namazlarınıza niyet ederken “Niyet ettim Allah rızası için ilk önce kazaya kalan Sabah Namazının Farzını kılmaya” “Niyet ettim Allah rızası için ilk önce kazaya kalan Öğle Namazının Farzını kılmaya…” diye niyet edilir.
Kazaya kalan oruçların edasında ise; “Niyet ettim Allah rızası için en son kazaya kalan Ramazan ayının orucunu tutmaya” diye niyet edilir.
Son sözüm:
Evde çoluk-çocuk cemaatle ya da camide cami cemaatiyle kılınan namazların sevaplarını ise kalemler yazmaktan acizdir. Allah-u Ekber!..
 
Kıymetli Süleyman Kardeşim,
 
Konuya ilişkin daha önceleri defalarca yaptığım araştırma ve yorumlardan anladığım kadarıyla bazı görüşlere göre sabah namazı 1.ve2. 20 dakikalık mekruh süreler çıkarıldıktan sonra arada kalan 6-7 saatlik zaman zarfında farzının ve sünnetinin kılındığı sabah namazı için hem sünnet hem de farzın kaza edildiği beyanı yer almakla beraber, niyetin içeriğinden de anlaşılacağı üzere hem sünnet hem de farz için "kazaya kalmış olan sabah namazının sünneti/farzı" değil de "güneş doğmadan önce kılamadığım sabah namazının sünneti/farzı" ibaresi yer aldığından, bu süre zarfında kılınan namazın ben şahsen eda yerine geçeceğini, asıl 1,5 saatlik süresi zarfında kılınan namaz gibi kabul göreceğini ancak sevap derecesi bakımından karşılaştıracak olursak, ilk namazın dahil olduğu deniz ile ikinci namazın dahil olduğu evimizin önündeki su birikintisi arasındaki orantıya benzer bir orantıda fark olduğuna inandığımı beyan edersem herhalde mevzu daha kolay anlaşılacaktır. Esasen, ikinci namaz ile ben evimizin önündeki su birikintisi kadar bile sevap kazanacağımızdan şüpheliyim. Güneş doğduktan sonra kılınan bu ikinci namaz ile sadece namaz borcumuzu eda etmiş oluruz, o kadar... Şimdi bu durumda bu ikinci namazın adı eda olsa ne yazar, kaza olsa ne yazar!.. Öyle değil mi değerli kardeşim? Aksine, uykusunu bölüp evde ya da camide namaz kılanlarla aynı sevabı elde edeceklerini iddia etmek ise hiç bir kimsenin cesaret edebileceği bir durum değil. Zira, ayet ve hadislerde 1,5 saatlik vaktinde eda edilen Sabah Namazı konusunda o kadar mühim mesajlar verilmekte ki, okunduğunda insan müteakip sabah namazının hemen gelmesini temenni etmekte...
 
Allah'a emanet ol kıymetli dostum Süleyman!..
Allah’a emanet olun cümleten.
Allah kabul etsin.
"Çölde herkes yanındaki suyu idareli kullanıyor, namazlar teyemmüm yapılarak kılınıyordu."
Bu mesajı da anlamak gerek.
“Sadece idareli kullanılacak içme suyumuzla abdest alamayız, o halde namazdan muafız. Hem Allah yolunda bir seferdeyiz biz. Allah bizi affeder. Namazı sonraya bırakalım” dememişler, teyemmümle de olsa namazı eda etmişler.
Ne mutlu bu mesajı alanlara…
“BİR KÖY VEYA SAHRADA ÜÇ KİŞİ BİRLİKTE BULUNUR DA NAMAZI ARALARINDA CEMAATLE KILMAZLARSA, ŞEYTAN ONLARI KUŞATIP YENER. ÖYLEYSE CEMAATE DEVAM EDİNİZ. MUHAKKAK Kİ SÜRÜDEN AYRILAN KOYUNU KURT YER.” – HADİS-İ ŞERİF MEAL-İ ALİSİ. (Sünen-i Ebû Dâvûd)
 
Şimdi cemaatle namaz kılmak sünnet diyerek bu sünneti küçümseyip, evde çoluk-çocuk cemaatle namaz kılmaktan geri duran eşinizi ve evladınızı dünya ve ahiret saadetinize vesile olması niyetiyle şu ana kadarkinden çok daha fazla ve de en güzel şekilde merhameten ikaz edip, gereğince amel etmelerini sağlayabilirsiniz.
Mümkün olduğunca camideki cemaate katılmanız ise şüphesiz aliyyu’l-âlâ olacaktır.
Bir kişinin, bir ailenin, bir topluluğun, bit toplumun, hâsılı bir ülkenin toptan ve de firesiz kurtuluşu, tam saadeti ve mütekâmil hidayeti de, hiç şüphe etmeden diyebiliriz ki, öncelikle başta sabah namazı olmak üzere beş vakit namazı camide cemaatle namaz kılmalarında saklıdır. Sonra diğer amelleri gelir. “…Ve le zikrullahi ekber…” “…(Namaz) en büyük zikirdir…” mealindeki ayet-i celîlesi de bu gerçeği apaçık beyan etmektedir.
Başka söze ne hacet!..
 
“BİR KÖY VEYA SAHRADA ÜÇ KİŞİ BİRLİKTE BULUNUR DA NAMAZI ARALARINDA CEMAATLE KILMAZLARSA, ŞEYTAN ONLARI KUŞATIP YENER. ÖYLEYSE CEMAATE DEVAM EDİNİZ. MUHAKKAK Kİ SÜRÜDEN AYRILAN KOYUNU KURT YER.” – HADİS-İ ŞERİF MEAL-İ ALİSİ.
 
Sabah namazı hem şahsı, hem aileyi, hem Ülkeyi düze çıkarır.
Sene 2023'e kadar 100 yıl önce elden çıkan ülkelerle her türlü ilişkinin daha da sıkılaşacağı yönünde hükümet kararlı imiş. Bu meyanda bir haber okumuştum. Ben de bu habere müteveccihen yaptığım yorumda aynen "sabah namazına dikkat edelim, o ülkeler kendiliğinden inşallah bize gelecek" diyerek bu 100'lerce yıldır değişmeyen yaramıza parmak basmıştım.
Sabah namazı şahsı da düze çıkarır.
Aileyi de, toplumu da ipten alır
Devleti ta dipten alır, zirveye çıkarır
Hatırı sayılır namaz, Sabah namazı.
 
Sadece bu mu değil tabi, dinle.
Yumuşak sözle konuş, yaz, gez eşinle.
Musa bile Fir’avn’a gidince,
Söyledi yumuşak bir dille.
 
Sen Musa’dan değilsin daha hayırlı
Tebliğ edilen Fir’avn’dan değil daha şerli
O halde sözünü yont süsle git muhatabına
Hakkı haykır hem canına hem cananına
 
Döver gibi yazma, çizme, çizmeyi aşma.
Peygamber bile yumuşak dil kullandı bil
Sözünde ve özünde Hakk’tan hukuktan şaşma
Orta yoldan git haddini hududunu aşma
 
Hakkını ve hukukunu bilen Hakk’dan şaşmaz.
Haddini ve hududunu bilen yoldan şaşmaz
Sonra kendini bilen kardeşine sataşmaz
Kardeşini seven Mü’min bendini aşmaz
 
EVET, SEVGİLİ ÇOCUKLAR CAMİYE!.. HADİ VİRA BİSMİLLAH!..
 
Allah razı olsun okuyan ve Hakk’a tabi olan herkesten!..
 
Ben kolay kolay beddua etmem ve yazıklar olsun demem ama aşağıdaki muktebes yazıda bahsi geçen böylesi cemaate yazıklar olsun diyeceğim. Bencil cemaat!.. Kendince İslam'ı yaşayan cemaat!.. Cemaat değil de sanki bir sürü sürü!.. Böyle cemaat (!) değil çocukları bizleri bile camiden cemaatten uzaklaştırır!.. Netekim uzaklaştırıyorlar da!.. Çevremde yüzlerce örneği var… Nice arkadaşım bu tip cemaat yüzünden camide cemaatle namaz kılma sevabından mahrum kaldığını ifade etmektedir. Allah şerlerinden hepimizi korusun!.. Amin!.. Sözüm hakiki cemaatten dışarı…
 
Allah her birimizi Hakk’tan ve hakikatten ayırmasın. Amin!..
 
Yâ Hakk!.. Hakk’ı söylet ve yazdır, Yâ Rabb!.. Amin!..
 
Bundan takriben 10 sene önce o demler henüz 2'sinde kızımla, ikiz kız kardeşimin yine 2'sinde kızı vermişler ele ele, o minicik ayaklarını hoplatıp zıplatarak Süleymaniye Camii'nde bizler (muhterem ikiz kızkardeşim, sevgili eşim, değerli yeğenlerim) namaz kılmakta iken cirit atmışlardı. Camideki cemaate yetişemediğimiz için neredeyse bomboş camide tek başımıza namaz kılıyorduk. Cami görevlisi bir beyefendi (!) yanımıza gelerek, "Bunlara niye sahip olmuyorsunuz" deyü bizleri ve sabi’leri öyle bir azarlamıştı ki, sormayın gitsin; biz orada olmasak çocukları dövecekti. Sinirli bir şekilde "Bunlar laftan anlamayan henüz 2'sinde sabi, nasıl laf anlatalım onlara?!" demekle yetindim; ancak beyefendi'(!)yi cami içinde dövmemek için kendimi zor tuttum. Bu tipler cami görevlisi değil, fitnelik!.. Böyle cami görevlisinin de öyle cemaati (!) olur!..
 
Böylesi cami görevlileri (!) ve cemaati (!) (sözüm hakiki cami görevlileri ve cemaatinden dışarı, lütfen çok rica ediyorum, kimse alınmasın, sözüm genele değil özele şamildir, ancak yarası olan da gocunur);  Rasulüllah Aleyhisselam’ın muhterem kızından biricik ve de pek sevgili kız torununun Kendileri camide cemaate imamlığı esnasında birkaç defa boynuna bindiğini ve her seferinde boynundan inmesini beklediğini, Ashab-ı Kiram’ın yoksa Rasûlüllah Aleyhisselam’a vahiy mi geldi de secdede bu kadar uzun süre bekledi diye endişelendiğini, namaz nihayete erdiğinde gerçeği öğrenince hayli şaşırdıklarını bir kalp gözü ile bilselerdi (aslında baş gözü ile görür gibi biliyorlar da ibret almak istemiyorlar, çünkü işlerine gelmiyor); herhalde o aziz hadise ile verilmek istenen mesajı çok daha iyi anlarlardı.
 
Mahallemin camiinin imamı hafız olmasına ve Haseki mezunu olmasına rağmen “fedu’n-nar = ateşi çağır” diyecek kadar Kur’an’dan olmayan ve namazı tartışmasız %100 ifsad eden kelimeleri hemen her sesli okuduğu namazlarda kıraatine eklediğinden ve de defalarca kendisini ikazıma riayet etmediğinden mecbur kalmadıkça arkasında namaz kılmıyorum; ve bu sebeple bana / evime yaklaşık 1,5 km uzaklıktaki camiye gidiyorum; ancak kıraatini hayli beğendiğim bu camideki hocaefendi de çocukların Ramazan ayında teravih namazında gürültü yaptığını ve kıraatte şaşırdığını beyan ederek ve de “Allah rızası için çocuklarınıza sahip olun ya da camiye getirmeyin” diyerek son derece sinirlendiğim cümleler sarfettiğinden bu hocaefendinin de arkasında namaz kılmayacaktım, ancak böylesi ehveni şerdir deyü kılmaya devam ediyorum. Yoksa bu gidişle sürüp her seferinde tâ Sultanahmet Camii’ne gideceğim gibi...
 
Cami görevlisi gerek imam, gerekse müezzin kardeşlerime (yani hakiki imam ve müzzinlere) bu vesile ile önemli bir hatırlatmada bulunayım:
 
İmamlık esnasında, çocukların yapmakta olduğu gürültüden dolayı cemaate imamlık yaptığınız bir vaktin namazını 40 kere bozup 40 kere tekraren namaz kıldıracak olsanız da çocukların camide yaptıkları gürültüden asla ve kat’a şikayetçi olmayın. Camilerimizin gelecekte cemaatsiz kalmaması ve bundan daha da önemlisi neslimizin beynamaz olarak ahirete irtihal etmemesi için bu sabır sizlerin göstereceği en büyük ve en asil sabırlardan olsa gerek.
 
Sadece kendinize Müslüman olmayın, başkaları için de Müslüman oluverin lütfen!..
 
Allah razı olsun.
 
Bu vesile ile, Diyanet İşleri Başkanlığımıza ve tüm ilgili ve yetkililere de başlatmış oldukları “Çocuklar Camiye!” kampanyasından dolayı candan teşekkür ederim.
 
Allah bu konuda sabır gösterecek ve evlatlarını camiye cemaate sevdirerek getirecek olan herkesten razı olsun.
 
Yâ Hakk!.. Hakk’ı söylet ve yazdır, Yâ Rabb!..
 
Amin!..
 
Bu konu hayli ızdırabını çektiğim en mühim mevzular arasında yer almaktaydı!..
 
Daha söyleyecek çok sözüm var inşallah!..
İstanbul, 2011-11-20
 
Allah’ın evi olarak bildiğimiz bu güzelim camilerimizi sandalyelerinizle kiliseye çevirmeyin.
 
Yeter artık!..
 
Sandalyede oturarak namaz kılma ZORUNDA isen bu ancak beş vakit namazın için geçerlidir ve de onu da ancak gider evinde beş vakit namazı kılarken kılarsın. Camileri kiliseye çevirmeye hakkın yok, hakkınız yok.
 
Cuma namazına gelince; Cuma namazı kadın, köle, kör, kötürüm ve (düşkün) ihtiyara farz değildir. Bunlardan biriysen bir şekilde en azından birine sahip olduğun için mesela düşkün ihtiyarsan ve de sandalyeye muhtaçsan Cuma zaten sana farz değil. Ya da kötürümsen ve de sandalyeye muhtaçsan yine Cuma zaten sana farz değil.
 
Camilere Cuma için her girişimde sizleri sandalyelerinizde öylece otururken görünce ve de namaz sonrası sağlıklı bir şekilde kalkıp yürüyerek evlerinize gittiğinizi görünce Allah'ın evlerini koruma adına Allah rızası için sizler için aklımdan geçirdiklerim sizlere günah olarak yeter. Eminim, camilerimizin geleceği adına bu sandalye uygulamasıyla kiliseye dönüşebileceği düşüncesi ve endişesiyle benimle hemfikir olan ve de sizler hakkında bu niyetle değişik duygu ve düşüncelere sahip olan o kadar çok Müslüman var ki!.. Bir anket yapıverin isterseniz, bakalım sizlerden bu halinizle kimler razı!..
 
Diyanet İşleri Başkanlığımızı bu fitnenin bu güzel Ülkemizde yaygınlaşmaması adına acil önlemler almaya davet ediyorum. Bir kere, Diyanet İşleri Başkanlığımızın aşağıdaki hutbesi yarayı iyileştirmeye değil, azdan aza azdırmaya yöneliktir. Şöyle ki; hutbe, içinde bazı gerçekleri barındırsa da sandalyede namaza cevaz vermekle hata etmiştir, ve de bu cevazının camiler için bilhassa Cuma namazı kılındığı esnada da geçerli olduğu imajını uyandırması hasebiyle iki kat hata etmiştir!..
 
Düşünsenize; bir caminin cemaat kapasitesi azami 500 kişi. Camiye gelen 500 kişi de Cuma namazını sandalyede kılıyor. Sadece imam secdeye varıyor, diğerleri secde yüzü görmüyor. Sen de dışardan geldin, ancak sandalyede kılmayacaksın. Safları sıklaştırın bir yere sıkışıp Cuma namazını eda edeceğim, diyorsun; fakat bu mümkün değil. Subhanallah!.. Kendine Cuma namazı farz olan 1 kişi Cuma namazı kılamıyor ancak kendine ya da kendilerine Cuma namazı farz olmayan 500 kişi camiyi işgal etmiş. Bir de şöyle dışardan, dış kapıdan doğru bu camiye, bu caminin içine şöyle bir bakıverin. Sarıklı, cübbeli imamı ve de mihrap ve minberi olmasa kiliseden farksız bir görünüm… Şimdi bu durumda bu camileri sandalyeleştirme projesinin bilinçli bir proje olduğuna inanmayanınız kaldı mı?
 
O halde, inanıyorsan niye bir şeyler yapmıyorsun kardeşim? Diyanet İşleri Başkanlığımız birinci derecede mes'uldür. Bizden hatırlatması. "Sen hatırlat, zira hatırlatmak mü'minlere fayda verir." - Ayet meâli. Portatif sandalyeleri alır atarsın çöpe de; peki, kalıcı sandalyeler inşa edilen camileri eski haline nasıl getireceğiz? Şu demden tezi yok; Diyanet İşleri Başkanlığımız camilere namaz kılma maksadıyla kalıcı sandalye, oturak yapılmasını ve camilere portatif sandalye, tabure sokulmasını yasaklayıcı bir yönetmelik yayınlamalıdır.
 
Geçtiğimiz Cuma namazında sözkonusu sandalye hutbesi okunurken sandalye üzerinde oturanların yüzlerine dönüp baktım; bir kısmı uyuyordu. Bir kısmı da değişik duygu ve düşünceler içinde dinliyordu. Bunların niyeti gerçekten Cuma namazı mı kılmak? Eğer öyleyse ve de sen gerçekten sandalyeye mahkumsan, Cuma namazı sana farz değil kardeşim, o halde git evinde öğle namazını kıl. Koskoca Türkiyeyi kendinize ilendirmekten sıkılmıyor musunuz?
 
Kendinize gelin, Allah’ın evi olarak bildiğimiz bu güzelim camilerimizi kiliseye çevirmeyin.
 
Yeter artık!..
 
20 sene öncesine kadar camilerde sandalyede namaz kılan tek bir kişiye rastlamadım.
 
Şimdilerde ise camilerin neredeyse 4’te 1’i sandalye dolu.
 
Kendinize gelin, Allah’ın evi olarak bildiğimiz bu güzelim camilerimizi kiliseye çevirmeyin.
 
Yeter artık!..
 
Camilerimizde sandalyede namaz kılanların çoğunluğunun iyi niyetli olduğunu, bir kısmının gerçekten sandalyeye mahkum olduğunu, dizlerini istese de kıramadığını inkâr edemeyiz. Ancak, öyle de olsa, 1960’lı yıllarda Ülkemizde denendiği üzere, camilerimizi sandalyelerle bilinçli olarak kiliseye çevirmeye yeltenen kötü niyet ve iğrenç zihniyetlilerin ekmeğine yağ sürmemek adına bu kardeşlerimizden ricamız, Cuma Namazı yerine gidip ev veya iş yerlerinde Öğle Namazı kılmaları… İnanın, böylece daha hayırlı bir iş yapmış olacaksınız. Namaz kılmak için hakikaten sandalyeye muhtaç olan kardeşlerimize Allah’tan acil şifalar diler, bu eleştirel yazımı yanlış anlamayacaklarını ümit ederim.
Niyetim sadece ilerde yakın ya da uzak bir gelecekte camilerimizi kiliseleşmekten ve klişeleşmekten korumak!..
“BİR KÖY VEYA SAHRADA ÜÇ KİŞİ BİRLİKTE BULUNUR DA NAMAZI ARALARINDA CEMAATLE KILMAZLARSA, ŞEYTAN ONLARI KUŞATIP YENER. ÖYLEYSE CEMAATE DEVAM EDİNİZ. MUHAKKAK Kİ SÜRÜDEN AYRILAN KOYUNU KURT YER.” – HADİS-İ ŞERİF MEAL-İ ALİSİ.
HAYDİN EY CEMAAT, CAMİYE!..
 
BİSMİLLAH.
 
ALLAHU EKBER!..
 
Sağlıcakla kalın.
 
Allah’a emanet olun.
 
Vesselâmu Aleyküm ve Rahmetüllâhi ve Berakâtüh.
 
Ve’l-hamdü lillâhi Rabbi’l-âlemin.
 
Cemil Celepci
cemilc...@yahoo.com
Istanbul / Turkiye
islamic...@yahoogroups.com Moderatörü
islamic...@googleogroups.com Moderatörü
http://www.facebook.com/cemil.celepci - Turkish and English messages
http://groups.google.com/group/islamicdialogue - Turkish and English messages
http://groups.yahoo.com/group/islamicdialogue - Turkish and English messages
http://groups.yahoo.com/group/islamicdialogue3 - Only English messages http://www.network54.com/Forum/417329 - Turkish and English messages
These links may be visited for memberships or for reading the archive.
Bu linkler üyelik veya tüm mesajlar okumak için ziyaret edilebilir.
 
///
Cemil Celepci yazdı:
 
Sabah vakti yani sabah namazını içine alan vakit önemlidir. Diğer bir deyişle güneş doğmadan önceki 1,5 saatlik süre. Şahitli bir zaman. Ne mutlu bu zamanı namazla değerlendirenlere.
 
Cemil Celepci
 
///
 Süleyman Kör kardeşimiz sordu:
S.a. Cemilcigim güneş doğduktan sonra da kılınabilir diye bir rivayet var mı? Geçenlerde böyle bir şey okudum diye hatırlıyorum sanki. Bir zahmet arastiriversen. ARO
Süleyman Kör
///
 
Salı, İstanbul yakınlarında
Sabah vakti yani sabah namazını içine alan vakit önemlidir. Diğer bir deyişle güneş doğmadan önceki 1,5 saatlik süre. Şahitli bir zaman. Ne mutlu bu zamanı namazla değerlendirenlere. Cemil Celepci
Beğen ·  · Paylaş
·         Ika Rinda Sukmawati, Zain Faruk ve 3 kişi daha bunu beğendi.
·          
o   
Suleyman Kor S.a. Cemilcigim güneş doğduktan sonra da kılınabilir diye bir rivayet var mı? Geçenlerde böyle bir şey okudum diye hatırlıyorum sanki. Bir zahmet arastiriversen. ARO
Salı, 23:53 · Beğenmekten Vazgeç ·   1
 
////
 
///
Mısır seferi sırasında Yavuz Sultan Selim Han'ın sağ kolu Hasan Can'a verdiği o tüyleri diken diken eden cevabı.

Mısır seferine gidilirken ordunun korkunç Sina Çölü'nden geçmesi gerekiyordu.

Kum fırtınalarının etrafı kasıp kavurduğu, gündüzleri dayanılmaz sıcaklara sahne olurken geceleri dondurucu soğukları davet eden bu çölü dünyada hiç bir ordu geçememişti. Yavuz Sultan Selim ordusuna moral verici sözler söyledikten sonra atını çöle sürdü.

Herkes yanındaki suyu idareli kullanıyor, namazlar teyemmüm yapılarak kılınıyordu. Yolculuk böyle sürüp giderken Yavuz Sultan Selim'in bir ara atından indiği ve saygılı bir halde yaya olarak yürüdüğü görüldü. Herkes şaşırmıştı ama, kimse sebebini soramıyordu. Padişahın hiç yanından ayırmadığı Hasan Can durumu öğrenmekte gecikmedi.

Padişah O'na şunları söylemişti:

“İki cihan sultanı Peygamber Efendimiz(s.a.s) önümüzde yaya olarak yürürlerken biz nasıl at üstünde olabiliriz Hasan Can?”

Kaynak:
///
Boğaziçi Üniversitesi’nden seyyid bir arkadaşım aşağıdaki muktebes / alıntı yazıya, 09 Ekim 2011 tarihinde Konfor kaygımız, çocuklarımızın ibadetle hem hal olmasının bile önüne geçmiş. Allah bize kulluk nasib'etsin wassalaam” şeklinde yorum yaparak bana göndermişti, ben de yukarıdaki yorumu yaparak sizlere gönderiyorum. İnşallah hayırlara vesile olur.
 
Cemil Celepci
///
 
MUKTEBES YAZI AŞAĞIDADIR:
 
09 Ekim 2011 13:32 tarihinde Fatih Elmali <fel...@hotmail.com> yazdı:
 

Konfor kaygımız, çocuklarımızın ibadetle hem hal olmasının bile önüne geçmiş. Allah bize kulluk nasib'etsin wassalaam

Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı yapılan araştırmada 40 yaşın üstündeki cemaatinin yüzde 70'inin camide çocuk görmek istemediğini söyledi

09 Ekim 2011 Pazar 13:03
 
 
 
 
Prof. Dr. Yılmaz, Camiler ve Din Görevlileri Haftası etkinlikleri kapsamında Ankara'nın Polatlı ilçesinde, 'Caminin İhyası' konulu konferans verdi.
,,Diyanet İşleri Başkanlığının hayata geçirdiği, 'Cami Çocuk Buluşması' projesine Başta Diyanet İşleri Başkanlığının, kendi personellerinin, anne ve babaların, cemaatin özellikle yaşlı cemaatin hoşgörülü olması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, 
"Yaşlı cemaatimizin biraz sabır konusunda zengin davranmaları lazım.
Hoşgörülü olmaları lazım. Biz emaneti çocuklarımıza onlar kendi çocuklarına ulaştırmazlarsa camiler Allah korusun baykuşların şakıdığı yerler haline gelir. 
Onun için Caminin ihyası fiziki ihya, ama önce manevi ihyası yani oraya cemaat yetiştirmek." dedi.

Prof. Dr. Yılmaz, Çocuğun camiye geldiğinde amcalarının onlara şefkat gösterdiklerinde
çocuğun her gün camiye gelmek isteyeceğine değinerek, bunun yapılacak bir şey olduğunu ve bu duyarlılığın bir süre ihmal edildiğini düşündüğünü yeni başlattıkları kampanya ile de bunun şaha kalkacağını ifade etti.

"CAMİLERDE ÇOCUKLAR AZALDI"

Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, asrı saadette caminin içerisinde kadın, çocuk, işçi, patron herkesin olduğunu anlatarak, 
günümüzde camilerde çocukların azaldığını belirtti.

Prof. Dr. Yılmaz, ''Bu sene Camiler ve Din Görevlilere Haftasında, 'Cami çocuk buluşması' projesi ile camilerde toplamayı hedefledik. Hatta Diyanet İşleri Başkanlığı olarak Camilerimizde çocuklarımıza oyun imkanı sunacak yerler koymayı düşünüyoruz. Çocuk ezan okunana kadar oyununu oynasın, ezan okununca camiye girsin. Ama mutlaka camiye girsin. Çünkü çocukların hayatında oyunun çok büyük yerinin olduğunu söylüyor pedagoglar. Çocuk oynayarak öğrenir ve tanır diyorlar. Oynamadığı şeyi tanımız ve bilmez. Dolayısıyla camiye geldi oynuyor. Oynayacak tabi tanıyacak. Camide top oynayacak, atlayacak. Özetle Cami ile buluşacak çocuk." diye konuştu.

"CAMİLER HEP HAYATIMIZIN MERKEZİNDE OLDU"

Camilerin fiziki şartlarını anlatan Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, Mescidin ilmin üretildiği, ibadetin yapıldığı, hastalıkların tedavi edildiği, ticari hayatın konuşulduğu mekanlar olduğunu kaydetti. Peygamber Efendimiz (SAV)'den sonraki süreçte de camiler bizim hayatımızın merkezinde olarak hep şehirlerin ortasında, köylerin merkezinde diyen Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz konuşmasını şu sözlerle sürdürdü:

"Camilerin yanında mutlaka mektep, medrese, tekke, çarşı bazılarında kışla olmak üzere hayatın merkezinde yer almış ve Özellikle Selçuklu ve Osmanlı döneminde kubbeleri ve minareleri ile bu toprakların tapu senedi gibi adeta dışarından bakanlara burası İslam diyarıdır.

Burası Müslüman ülkesidir diyerek, idam
(“ilan” diyecekti muhterem hocamız herhalde – cemil celepci) etmektedir kendisini. Yukarıdan kuş bakışı uçakla baksanız İstanbul'un üzerinde şöyle bir tur atsanız, İstanbul'a bir baksanız, bir de Mekke'ye baksanız hangisi daha çok İslam şehrine benziyor. Kabe'yi göremeseniz, İstanbul çok daha İslam şehri.

Niye oradaki camilerin minareleri, kubbeleri semaya el açmış gibi o güzel minareler ben İslam diyarıyım diyor. Ama maalesef Kabe'nin etrafındaki o binalar gölgelerini Mekke'nin Kabe'sine düşürmüş. Adeta Kabe sıkışmış kalmış gibi. Ecdat Kabe'den yüksek bina yaptırmamış oraya o zamanlar. Kabe'nin boyuyla ölçüşen bir bina asla yaptırmamış. Hedef belli, her yerden Kabe görünsün.

Onun azameti, onun izzeti insanların gönüllerine düşsün. Bizim Ecdadımız caminin nereye oturması gerektiğini, camiye nasıl önem gösterilmesi gerektiğini gerçekten göstermiş. Kurdukları medeniyeti cami merkezli bir medeniyet olarak kurmuşlardır."...
///
///
 
 
Son yıllarda camilerimizde görmeye başladığımız uygulamayı misyonerlerin tezgahı olarak görüyorum...Yürüyerek camiye gelebilen müslüman sandalyede oturarak namaz kılamaz. Namazın ahkamına uymadığı gibi adabına da uymaz. Dinlerarası diyalog politikası başladığından beri camilere sandalye konar oldu. Sen sandalye koydurursan oturacak bibaher cahil bulman zor olmaz… Allahu Teala her şeyi görür ve işitir ve onun şaşmaz hesabı pek yamandır.
 
///
 
 

Sandalyede namaz kılınır mı?

Dün cuma namazında hutbede sandalyede namaz konusu işlendi.

19 Kasım 2011 Cumartesi 11:43
Cuma hutbesinde, 'Camilere sıralar halinde oturakların konulması, cami dokusu ve kültürüyle bağdaşmamaktadır' denildi. Hastalık ve sakatlık gibi herhangi bir mazereti bulunanların, zorunlu olmadıkça namazlarını sandalyede değil, yere oturarak kılmaları gerektiği ifade edildi. 
 
Tüm camilerde okunan hutbede, şöyle denildi:
 
"Namazı bilinen şekliyle ayakta kılamayan kimse oturarak da kılabilir. Böyle bir kişi kendi durumuna göre diz çökerek veya bağdaş kurarak yahut ayaklarını yana ya da kıbleye doğru uzatarak namazını kılar. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.), nasıl namaz kılacağını soran hasta bir sahabeye, "Namazını ayakta kıl. Eğer gücün yetmezse oturarak, buna da gücün yetmezse yan üzere kıl" buyurmuştur. Ayakta durabilen ve yere oturabildiği halde secde edemeyen kimse namaza ayakta başlar, rükûdan sonra yere oturarak secdeleri ima ile yapar.
 
Ayakta durabildiği halde oturduktan sonra ayağa kalkamayan kişi namaza ayakta başlar, secdeden sonra namazını oturarak tamamlar. Ayakta durabildiği ve rükû yapabildiği halde yere oturamayan kimse namaza ayakta başlar, rükûdan sonra tabure ve benzeri bir şey üzerine oturarak secdeyi ima ile eda eder. Ayakta durmaya gücü yetmeyen, yere de oturamayan kimse ise namazı tabure benzeri bir şey üzerine oturarak rükû ve secdeleri ima ile yerine getirir".
 
Haber Kaynağı: iha
///

///
 
Gönderen:
 
Cemil Celepci
cemilc...@yahoo.com
Istanbul / Turkiye
islamic...@yahoogroups.com Moderatörü
islamic...@googleogroups.com Moderatörü
http://www.facebook.com/cemil.celepci - Turkish and English messages
http://groups.google.com/group/islamicdialogue - Turkish and English messages
http://groups.yahoo.com/group/islamicdialogue - Turkish and English messages
http://groups.yahoo.com/group/islamicdialogue3 - Only English messages http://www.network54.com/Forum/417329 - Turkish and English messages
These links may be visited for memberships or for reading the archive.
Bu linkler üyelik veya tüm mesajlar okumak için ziyaret edilebilir.
 
Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages