FAŞİZME KARŞI GÜÇ BİRLİĞİ...

0 views
Skip to first unread message

kontraergenekon.tr.cx

unread,
Sep 29, 2010, 3:46:57 AM9/29/10
to

...:::Ajans Medya Takip:::... Günün Manşetleri

Link to Ajans Medya Takip

Nike’laj...

Posted: 28 Sep 2010 01:26 AM PDT

Hayatımın ilk spor ayakkabısını, handball spezial’i halıcıdan almıştım. Evet, halıcıdan... İthalat yasaktı, satılmıyordu piyasada, Yunan adasından getiriyordu halıcı, kaçak olarak!
*
Spor yapalım derken kaçakçılığa alet oluyorduk ama, çaresizdik. Çünkü, yerli ayakkabılarla parkeye çıktığımızda, takunyayla buz pistine çıkmış gibi oluyorduk.

Değil fake atmak, reverse yapmak filan, ayakta durabilmenin bile mümkünatı yoktu. Çok yüklendin mi, cart diye yırtılıyordu.
*
(Döviz de yasaktı, Atatürk Lisesi’nin arkasına park eden faytonculardan dolar satın alıp, taksi durağının araba yıkayıcısı şopar Ceksın’a verirdik... Ceksın da, Kordon’da tur adan conilerin faytonculara ödediği dolarlarla, aynı conilerden ikinci el Converse alırdı bizim için.)
¡
Sık sık, sırtında çuvalla bi amca gelirdi o halıcıya, Kilis’ten... “Noel Baba” derdik ona... Açardı çuvalı, marka marka saat, el kremi, çay, Marlboro popüler değildi o zamanlar, Kent veya Pall Mall, ince uzun Saratoga çıkardı. Tane hesabı yapmazdı, perakendeyi sevmez, toptan çalışırdı.
“Bu çuval komple şu kadar” derdi.
Parayı alır, çuvalı bırakır, giderdi.
*
Bazen de, çuvalı bırakır, çuvalları alırdı... Çünkü bizim halıcı, bazen parayla değil, Mekap ayakkabıyla yapardı ödemeyi... Peki niye? “Yok oralarda, isteyeni çok” derdi Noel Baba.
*
Kaçakçılık trafiği enteresandı yani... Memleketin batısı yabancı ülkelerden spor ayakkabı peşinde koşarken, memleketin güneydoğusu memleketin içinden yerli ayakkabı peşindeydi.
*
Sonradan anlaşıldı tabii... Kalın tabanıyla parke salonlarda pek kullanışlı olmayan, ama, Renault Toros gibi dağ bayır şakır şakır gidebilen Mekap, teröristin resmi ayakkabısı olmuştu.
*
Bölücü mölücü ama...
Yerli malı yurdun malı diyordu yani PKK!
*
E haliyle, başına gelmeyen kalmadı Mekap’ın... Sağlam ve başarılı iş çıkardığı için, başına iş çıkarmıştı... Turgut Özal çıkıp “Ayaklarında Mekap’la dağda gezen bi avuç genç” diye tarif edince PKK’lıları, olan Mekap’a oldu, mimlendi. Bölgede satışı yasaklandı. Satanlar tutuklandı. Giyenler gözaltına alındı. Adeta kartvizit haline gelmişti. Mekap giyene “Aha bu terörist” deniyordu. Bizim Noel Baba bile Mekap götürmüyordu artık...
“Çok tehlikeli” diyordu!
*
Böylece, ithalatın yasak olduğu dönemde, estetik olarak biraz değiştirilip, pazarını genişletip, Türkiye’nin Adidas’ı olmaya aday bir marka, PKK’nın yüzünden güdük kaldı.
Büyüyemedi.
*
Onca eziyete, yaratılan olumsuz imaja rağmen, direndi, tutunmaya çalıştı. İthalatın serbest bırakılmasıyla birlikte markalar çeşitlendi, üstüne yapışan terörist damgası yavaş yavaş unutulmaya yüz tutmuştu. Taa ki geçen seneye kadar... Habur’da yaşanan rezaletten sonra, Başbakan Erdoğan çıkıp, “Ayaklarında Mekap var, elbiseleri tek tip” deyince, buyrun buradan yakın...
Ayvayı yiyen gene Mekap oldu!
*
Gel zaman, git zaman...
*
Aysel Tuğluk, dün, önce alışveriş yaptı, sonra İmralı’ya gitti. Ne vardı elinde?
Nike torbası!
*
Eh be ablacım...
Kurulduğunuzdan beri bi defa doğru iş yaptınız, yerli malı kullandınız, onun da felaketine sebep oldunuz... Madem lideriniz Amerikan malı Nike ürünleri giyiyor, ne istediniz garibim Mekap’tan Allah aşkına?


Yılmaz Özdil

Hürriyet


FAŞİZME KARŞI GÜÇ BİRLİĞİ…

Posted: 28 Sep 2010 01:18 AM PDT

Söz bitti.

Eylem zamanı şimdi. Direniş zamanı… Birleşme, bütünleşme zamanı. Demokratik hakları sonuna kadar kullanma zamanı… Propaganda zamanı… Halkın arasına karışıp, bölünmeyi parçalanmayı, Kürt federasyonunu anlatma zamanı. Çünkü kimse oynanan oyunun farkında değil… Kimse dönen fırıldakları bilmiyor.

Aslında söz bitmez. Söz, aydınlanma – aydınlatma çalışmalarında en güçlü araçtır. En güçlü silahtır.

Peki, biten nedir öyleyse? Hangi söz geçerliliğini yitirmiştir?

Kapalı kapılar arkasında, sanal âlemde gevezeliğe, dedikoduya, “sen ben kavgası”na dönüşen söz bitmiştir. Ağız dalaşı bitmiştir.

Çünkü halk duymuyor senin kısır çekişmelerini. Anlamıyor.

Sen çalıp, sen oynuyorsun. Sen söyleyip, sen dinliyorsun.

“Peki, Ali Eralp bilgisayardan, internetten, sanal dünyadan vaz mı geçelim demek istiyorsun” diyebilirsiniz.

Hayır, asla böyle bir şey söylemiyorum. Elektronik iletişim ve haberleşmeden, TV’den, basından sonuna dek yararlanalım, ama aydınlanma, aydınlatma, bilinçlendirme çalışmalarını bununla sınırlı tutmayalım. Biraz da halkın arasına karışalım, diyorum.

Anlayalım, anlatalım. Öğrenelim, öğretelim. Bilinçlenelim, bilinçlendirelim.

Tıpkı 68’liler gibi. İşçilerle, köylülerle, esnafla kaynaşalım. Bütünleşelim. Tek vücut olalım.

Halktan ayrı düşmüş aydınların, devrimcilerin, demokratların devrimci mücadelede hiç yeri yoktur. Onlar, kuşdiliyle söylevler veren papağanlara dönüşmüşlerdir.

Toplum karşısında sorumluluk duyan, onun aydınlanmasına öncelik veren herkes yığınlarla bütünleşmeli, önce onların öğrencisi olmalı, sorunlarını dinlemeli daha sonra bilinçlendirme çalışmalarına geçmelidir. Her yazar, her sanatçı, her aydın, her devrimci dilini, bilicini, deneyimini halkın zengin kültürü ile yoğurup birleştirerek, yeniden onlara bilinç taşımalıdır.

Bu işi şeriat ordusunun fedaileri, neferleri çok iyi başarmaktadırlar. Birbirlerine düşmeden, bölünmeden, parçalanmadan, kenetlenmiş bir biçimde, ruh ikizleri gibi anlaşarak ev ev, apartman apartman, sokak sokak, cadde cadde, köy köy dolaşıp kendilerine kul köle olabilecek mücahitlerin sayılarını artırmak için çaba harcıyorlar.

Devrimciler birbirini yerken, onlar, 2002’lerden de önce planlı programlı, bilinçli adımlarla ve sabırla yollarına devam ettiler, bugünlere geldiler.

Özveriyle çalıştılar.

Yani AKP, iktidara gökten zembille inmedi.

Bizim tatlısu aydınları ise tatillerini, yazlıklarını, denizlerini, bırakıp bir oylamaya bile gelmediler.

Geleceğimizi Amerika’ya ve ılımlı İslamcılara teslim ettiler.

Türkiye bugün, Namık Kemal’in deyişi ile

"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,

Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini (anne)? " diye sorma günlerine döndü yeniden.

Bu şiiri “Kurtuluş Savaşı” yıllarında Millet Meclisi kürsüsünden okuyan bir milletvekiline Atatürk şöyle yanıt vermişti:

“Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,

Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini!"

Önce şunu belirleyelim: Hiçbir koşul, “Ulusal Kurtuluş Savaşı” koşullarından daha ağır ve kötü olamaz. Türk ulusu o karanlık dönemi aşıp, aydınlığa nasıl ulaştıysa, bugün de ulaşacaktır. Bundan kimse kuşkusu duymasın. Çünkü “Devrimin kanunu mevcut kanunların üstündedir. Bizi öldürmedikçe, bizim kafalarımızdaki cereyanı boğmadıkça, başladığımız yenilikçi devrim bir an bile durmayacaktır. Bizden sonraki devirlerde de hep böyle olacaktır." (M.K. Atatürk)

Namık Kemal’in deyişi ile “Kara bahtlı anneyi”, yani vatanı kurtarmak için artık çok geç kalmadan uzun, ince mücadele yollarına düşmek zorundayız. Siyasal İslam’ın federasyon çalışmalarını başlattığı bir ortamda sen ben çekişmeleri ile zaman öldürebilir miyiz? Bu kadar çok parçalanma, bölünme lüksümüz olabilir mi?

Vatan elden gidiyor, parçalanıyor, ihanet çeteleri dağdan inip, ülkeyi teslim almak istiyor, biz kırk bir buçuk parçaya bölünmüşüz.“Küçük olsun, benim olsun” anlayışını artık kesinlikle terk etmeli, özverili davranmalıyız.

Bu konuda Attila İlhan şunları söylüyor:

"En büyük kötülük şu; Batı son 50 sene içinde Türkiye'de küçük küçük siyasi guruplar ya­ratarak bizi birbirimize düşürdü. Hâlbuki her şeyden önce bunların birleşmesi lazım ki vatan dokusu oluşsun. Gazi'nin Ankara'da oluşunu bir düşünün. Gazi'nin bir tarafında Ziya GÖKALP vardı. Bir tarafında Yusuf AKÇORA, arkasında Mehmet Akif vardı ve Mustafa Suphi'yi de çağırmıştı. İslamcı, Türkçü, Kemalist ve Komünist hepsi bera­ber olmasaydı bu savaşı kazanamazdı. Şim­di de aynı espri içine girmemiz lazım.”

Sol olsun, sağ olsun, ABD’yi, AB’yi emperyalist devlet olarak kabul eden, tam bağımsızlığı savunan, emperyalizmle hiçbir alanda uzlaşmayan partiler, gruplar, bireyler güç birliği temelinde bir araya gelip; antifaşist, antiemperyalist cephede, ulusal çizgide birleşmeli, vatanın kurtuluşu yolunda gerektiğinde bir sıra neferi gibi mücadele etmesini de bilmelidirler.


ALİ ERALP

banu-avardan-tariha-gecek-konusma-2-1.jpg

You are subscribed to email updates from Ajans Medya Takip
To stop receiving these emails, you may unsubscribe now.
Email delivery powered by Google
Google Inc., 20 West Kinzie, Chicago IL USA 60610

Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages