Demokrasi gelmiş memleketimin her yerine

0 views
Skip to first unread message

atakitapdunyasi.tr.cx

unread,
Oct 13, 2010, 6:42:43 AM10/13/10
to

...:::Ajans Medya Takip:::... Günün Manşetleri

Link to Ajans Medya Takip

Türkiye "Görünmeyen uçak" yaptı!

Posted: 11 Oct 2010 01:36 PM PDT

Geçen yazımın sonunda, bugüne bıraktığım iki önemli konu olduğunu söylemiştim.
Biri, “AKP’nin sürekli kazanmasının sırrını” ve buna bağlı “en büyük operasyon” ; ikincisi ise, “Türk Ordusu’nun büyük başarısı” idi.
Dünya çapında başarı..
İkincisinden başlayayım.
Günlük yaşamın ve politikacıların bizleri içine soktuğu  “yapay gündem”  sürerken, bu ülkede  “gerçekten çalışan”  birilerinin olduğunu bilmek, sanırım hepimizi mutlu eder, gururlandırır.

Üstelik, geleceğe ilişkin umutlarımızı yeşertir, bizleri günlük depresyonlardan kurtarır.
Şimdi sizlere böyle bir haber ileteceğim.
Hani, dosta güven, düşmana korku verecek bir haber.
Aslında bunu yazmadan önce çok da düşündüm.
Bunu yazmalı mıyım, diye.
Sonunda bir gazeteci olarak, tecrübeyle sabittir ki, ben yazmasam, mutlaka başkası öğrenip yazacak.
O halde,  “ilk bilen siz olun” :
“Türk mühendisleri görünmeyen uçak yaptı!..”
Şaka değil...
Yerini, zamanını ve kimlerin yaptığını benden beklemeyin. İstesem de çok ayrıntı verecek bilgiye sahip değilim ama, bunun gerçek olduğunu biliyorum.
Bir hatırlatma yapmak isterim.
“Ceviz Kabuğu” programını yapabildiğim dönemlerde (hani hükümetten korkmayan medya patronlarının olduğu dönemde), bu tür konuları ele alıyorduk.
Milyonlarca insan ekrana kilitleniyor, kimileri ise  “Yok canım öyle şeyler olur mu?”  diye burun kıvırıyordu.
İşte şimdi onlardan biri gerçek oldu.
Ancak, uçakla ilgili bir sorun bulunuyor. İlk duyduğumda  “gülecek”  kadar şaşırdım ama,  “Herhalde denizi geçen, derede boğulmaz, bunu da aşarlar”  dedim, kendi kendime.
Mutlu bir Pazar geçirmeniz için bu haber yeterli adrenalin sağlar sanırım.
Siyasetteki en büyük
operasyon
İkinci olarak yazacağım konuyu ise, hepiniz biliyorsunuz.
Ama, olaya bir başka açıdan bakalım ve işin büyüklüğü karşısında titreyelim.
Bu gerçek, aynı zamanda “AKP’nin sürekli kazanmasının da sırrı.”
Malum, merkez sağda büyük bir operasyon gerçekleştirilmiş ve ANAP (Anavatan Partisi) ile DYP (Doğru Yol Partisi) yok edilmişti!..
Namı-ı diğer, Mehmet Ağar ve Erkan Mumcu operasyonu.
O zaman da çok tartışılmıştı. Hangisi suçluydu, birleşmekten onları hangi güç alıkoymuştu, bunu kim planlamıştı? Vs..
Ülkemizde solun oyları, ne yaparsa yapsın, belli oranı aşamıyor. O zaman, iktidarda farklı politikalar görebilmek sağın iktidarı ile mümkün oluyor. Ama bakınız bugün merkez sağda bir tek parti var: AKP.
Demek ki, Ağar, Mumcu Operasyonu ile merkez sağ yok edilmiş ve bu boşluğu AKP doldurmuş.
AKP’nin ise 8 yıldır uyguladığı politikalar millete kan ağlatıyor. Ülkenin çıkarları ve geleceği için çok ciddi kaygı duyan milyonlarca insanımız var.
Bugün yaşadığımız Ergenekon operasyonları, TSK’ya saldırılar, Atatürkçülerin başına gelenler, Cumhuriyetin temel ilkelerinin değiştirilmeye başlanması (girişimleri), v.d çok önemli.
Ama bütün bunları yapabilmenin yolu, bu merkez sağı boşaltma operasyonu ile planlanmış.
Bizlerin o zaman, önemli ama bildik bir siyasi operasyon olarak düşündüğümüz bu plan  “okyanus ötesinden”  mi yoksa  “okyanus berisinden”  mi hep birlikte oturup düşünelim.
Öcalan ve Özal’ların paralel açıklamaları
Bu arada, Ahmet Özal’ın Taraf Gazetesi’ne verdiği demeç de çok şaşırtıcı idi.
Bendeniz, Hürriyet’te 8 yıl “başbakanlık muhabiri”  olarak neredeyse 24 saat Özal’ı izliyordum.
Turgut Özal’ın ölümü hakkında yapılan açıklamalarla ilgili haftaya yazacağım.
Bakalım, söyleyeceklerim ve soracaklarımdan rahatsız olanlar olacak mı?..

HAYAT DEĞİRMENİ
BDP, Kurtlar Vadisi filmine yasak istedi! Demek ki, “Sevimli teröristleri” (!) Muro, “Lanet olsun içimdeki insan sevgisine” diye diye, BDP’nin insan sevgisini(!) bitirdi.


Hulki Cevizoğlu

Yeniçağ


Esrarengiz kasetler

Posted: 11 Oct 2010 11:59 AM PDT

İrfan ve vicdan sahibi olanlar ne olur bu soruya cevap versin...   35 yıllık bir polis!
Üstelik istihbaratta efsane olmuş ve
Emniyet Müdürlüğüne kadar yükselmiş akıllı ve zeki biri!
Evet Hanefi Avcı’dan söz ediyorum!
Haliç’deki Simonlar adı ile yüz binler satan ve kıyametleri kopartan bir kitap yazmış!
Dahası bu kitabı yazdıktan sonra ekranlarda, “Bundan sonra hayatımı zindan edecekler ve başıma işler açacaklar” diyen de kendisi!

Sorarım size böyle birisi başına dertler açacağı kesin olacak şekilde ardında izler veya gerisinde belgeler bırakır mı?
Hem de nerede?
Emniyet Müdürlüğündeki makam
odasında!
Hayır Hanefi Avcı görevde iken makamı baskına falan uğramadı, yani suçüstü olmadı, tersine makamı boşaltan, yani beni merkeze çekin diyen kendisi!
Böyle biri masasını boşaltırken eski Başbakanların ya da ünlü gazetecilerin dinleme kasetlerini orada bırakır ya da unutur mu?
Diyelim ki Avcı’da böyle kasetler vardı!
Peki bunlar Emniyet Müdürlüğündeki odasında ne arıyor?
Söylenene göre kasetler 10 küsur senelik yani 28 Şubat günlerinden!
Ne yani Hanefi Bey bu kasetleri cebindeki kalem misali hep yanında mı taşıdı?
Edirne’ye müdür olunca oraya, Eskişehir’e atanınca buraya!
Sanki dinleme kaseti değil de sevgili, yanından ayıramıyor ve her gün onlarla özlem gideriyor!
Diyelim ki gerçekten sevgili gibi, iyi de o zaman bir insan bu kadar değer verdiği şeyi terk ettiği makamda unutur ya da
bırakır mı?
Bakın sorularım ilk mektep çocuklarının anlayabileceği kadar basit, söyleyin Hanefi Avcı kalibresinde biri bütün bunları
yapabilir mi?
Üstelik yukarıda da yazdım, her an bir saldırı bekler durumda iken yapar mı bunu?
Efendim ’zaten Hanefi Avcı bütün bunları şiddetle yalanladı’yı bırakın ve insaf ile yukarıdaki manzarayı sorgulayın!
Normal zekalı bir insanın bütün bunlara inanma ihtimali milyonda bir bile olamaz!
İşte tam bu noktada sorgulanması gereken bu kasetlerin neyin nesi olduğudur?
Bu ülkede adalet, hukuk ve vicdanın zerresinin var olduğuna inanan herkes bu soruya cevap bulmak zorundadır zira bu soruya cevap bulunmaz ise bundan böyle emin olunuz, hedef alınanların evinden ya da bürosundan sadece kasetler değil, bombalar, silahlar ve hatta esrar ile eroin bile
çıkabilecektir!
Anlayamadığım ayrıntı, Hanefi Avcı
28 Şubat sürecinde aynı bakışta olduğu Mehmet Ali Birand’ı niye dinler ve sesini kayda aldırıp o kasetleri yıllar yılı sevgili misali yanında taşır?
Yoksa bu kaset bulma olayı sadece Avcı’yı itibarsızlaştırma ve destekçilerini dağıtma operasyonu değil de aynı zamanda medya yöneticilerine dolaylı gözdağı mıdır?
Daha açık ifade ile bu kaset hikayeleri ile medyanın önde gelenlerine mesaj verilip sopa mı gösteriliyor yani onlara  “Elimizde itibarınızı sıfırlayacak kasetler var, bunların servis edilmesini istemiyorsanız, yönettiğiniz medyalardaki yayınlarınızda Avcı’nın değil bizim yanımızda olun” mu demek isteniyor?
Hayır bütün bunlar değil de Hanefi Avcı hikayesinde halen bilinmedik şeyler var ve kurulan oyunda süreç işlemeye devam mı ediyor?

ÖLÇÜ...
Uygur Türkleri için one minute niçin yok?

Sahi Filistin Arapları onlarca yıl zulüm görüyor da Uygur Türkleri görmüyor mu? Görüyor ise Davos’da Araplar için Şimon Perez’e posta atan ve “one minute” cakalarını satan Başbakanımız bu konuda neden bir söz etmez ve Çin’i uyarmaz!.. Yoksa Başbakan’ın nezdinde Türklerin değeri Birinci Cihan Savaşında Osmanlı’yı arkadan vuran Araplardan daha mı değersiz?.. Öyle şey olmaz demeyin, ayinesi işse kişinin her şey ortada!.. Anlayamadığım bir şey de sözde muhafazakar gazetelerin bu konudaki tutumudur? Demek ki onların ölçüsü sadece ve sadece Tayyip Bey’in izinde yürümekmiş. Bu medyanın bir tanesinde bile bu hususa dikkat çekilmemesi bühtan değil midir? Maazallah Tayyip Bey dinini değiştirse emin olun bu medya mensupları da aynı şeyi yapar!
YANLIŞLAR DİZİSİ...
Kusturica, Akaydın ve AKP?
1) Antalya Belediye Başkanı Mustafa Akaydın’ın Sırp yönetmen Kusturica’yı Altın Portakal için şehrine davet etmesi yanlış olmuştur!
2) AKP’nin Kusturica’yı 3 ay önce Bursa’ya getirmesi mazeret olamaz ve Akaydın’ı beraat ettirmez, zira bu adamın Bosnalı Müslümanlara yapılan soykırım için söyledikleri ortadadır.
3) Bosna katliamları sürecinde iffeti sembolize etmek adına Bosna-Hersek’e yaşmak götüren Deniz Baykal’ın himmetiyle Antalya’ya Belediye Başkanı olan Akaydın, siyasetteki sebebi vesilesi Deniz Baykal’ı bile inkar etme noktasına gelmiş ve tıpkı bira festivalinde olduğu gibi partisinin imajında durduk yerde gedik açmıştır.
4) AKP’li eski Antalya Belediye Başkanının 3 yıl önce 28 trilyona mal ettiği bu etkinliği 6 trilyona mal eden Akaydın, hiç gereği yok iken tabir yerinde ise okyanusu geçerken bir bardak suda boğulmuştur.
5) MHP’li Belediye Meclis üyesinin protestosu ise yerindedir ve takdiri hak etmektedir. MHP’li üye onu yapmamış olsaydı, Akaydın ve AKP ile aynı çizgiye düşerdi.
6) AKP’nin tutumu ise tam bir rezalettir, çünkü aynı AKP Kusturica denen adamı 3 ay önce şeref konuğu sıfatı ile Türkiye’de ağırlamış ve bağrına basmıştır.
7) Yandaş medyanın bu hadisede takındığı tutum ise onların aslında gazete değil, AKP bülteni olduğunun son vesikasıdır. Kusturica’yı AKP davet ederse sanat, CHP davet ederse rezillik diye sunan bir anlayışa ancak mevkute denilebilir!


Sabahattin Önkibar

Yeniçağ


Demokrasi gelmiş memleketimin her yerine

Posted: 11 Oct 2010 09:26 AM PDT

DÜN öğle saatlerinde önemli bir hukuk adamını, yargı çevrelerini iyi tanıyan ve o çevrelerde sözü geçen bir dostumu ziyarete gittim.
Referandum öncesi konuşurken, bana HSYK ve Anayasa Mahkemesinde yapılacak Anayasal değişikliklerin ne kadar önemli olduğunu, bu kurumların daha demokratik olmasına ve daha iyi işlemesine nasıl imkân sağlayacağını anlatmıştı. AKP yanlısı sayılmazdı ama AKP'ye sistematik bir karşıtlığı da yoktu. Referandumda da "Evet" vereceğini söylemişti.

Dün uğradım. "Evet" verdim dedi. Sonra da ekledi: "Pişman mısın dersen pişmanım. 1 ay geçmeden pişmanım."
"Niye bu kadar çabuk?" diye sordum.
"Yine iyi niyetimin kurbanı oldum" dedi.
"Hayırdır" dedim.
"Anayasa Mahkemesi'ne üye atanacak. Benim umudum şuydu: Oraya hiç kimsenin itiraz
edemeyeceği, saygınlığı ve tarafsızlığı tartışmasız isimler önerirler diye düşünmüştüm. Ne bileyim bir Ergun Özbudun, bir Kaboğlu, bir Sami Selçuk, hatta bir Hikmet Sami Türk, hatta bir Burhan Kuzu. Onlar oraya yakışırdı. Ama bakıyorum hâlâ her şeyi bir 'Bizden olsun, ne olursa olsun' duygusuyla yapıyorlar. Büyük hayal kırıklığı yaşıyorum" dedi.
"Peki aynı hayal kırıklığı, HSYK seçimleriyle ilgili olarak da var mı?" diye sordum.
Varmış.
"Orada da durum farklı değil. Bakanlığın hazırladığı bir liste var. Her yerde o dolaşıyor. Anadolu'da özellikle. Şimdi bir yerel hâkim, bir taşra hâkimi, bakanlığın listesine oy vermeyip de ne yapacak. Çok yakışıksız. Belli ki, orada da her şey önceden planlanıp, bitirilmiş. Yazık" dedi.
Gerçekten üzgündü.
Bir fırsatın daha kaçtığını düşünüyordu.

Elvan'a ne diyeceksiniz o zaman?
AKŞAM gazeteden çıkarken sordular "Maçı izlemeyecek misin" diye.
"Yoo" dedim. "Nasılsa yenileceğiz."
Ama dayanamadım. Yine de izledim.
Utanarak.
İki şeye utandım. Birincisi oynadığımız futbola, ikincisi topun Mesut Özil'in ayağına her gelişinde "yuhlamaya" başlayan seyirciye.
Normalde yenilirdik ama bu kadar kötü oynamak zoruma gitti. Almanya Almanya olsa 8 atardı, tarihi günlerden biri olurdu. Ya acıdılar veya onlar da gününde değildi.
Türk Milli Takımı'nı 1980'lerden beri bu kadar aciz görmedim.
Hadi onu geçelim.
Ya Mesut'a yapılanlar.
Çok değil birkaç hafta öncesine kadar milli gururumuzdu.
Real Madrid'deki ilk Türk futbolcuydu.
Dünya Kupası'nda Almanya'yı sırtlayan Türk'tü.
Cuma akşamı birdenbire "Hain" oluverdi.
Ne oldu ya, hani bizim çocuktu. Kahramanımızdı. Real Madrid'e gittiği için zil takıp oynuyorduk.
O zaman bilmiyor muydunuz bu çocuğun Alman Milli Takımı'nın oyuncusu olduğunu
da şimdi birden öfkeleniverdiniz.
Ne bekliyordunuz yani, Almanya, Türkiye
ile oynayıncaya kadar Mesut Alman milli, Türkiye ile Almanya oynarken Türk milli mi
olacaktı!
Yahu manyak mısınız?
Çocuk tercihini yapmış. O takımı seçmiş.
Biz de buna üzülmüşüz ama kanımızı taşıyan birinin oralarda başarılı olmasından da gurur duymuşuz düne kadar.
Şimdi niye kızıyorsunuz durduk yerde?
Peki o zaman mesela Elvan Abeylegesse'yi ne yapacağız?
O da şampiyonluklar alırken, Etiyopyalı yani kendi ülkesinden atletleri geçerek Türkiye adına, bizim adımıza madalyaları topluyor.
Etiyopyalılar Elvan'a sövse ne diyeceğiz?
Ya da sövdükleri zaman bozulmuyor
muyuz?
Yapmayın hanımlar, beyler!
Ben aslında şunu isterdim: Maç 1-0 bitsin ve o tek golü de Mesut atsın.
Almanlar da Türkleri ancak bir Türk'ün attığı golle yenebilsin.
Ben Mesut'la hâlâ gurur duyuyorum.
Bizden biri olduğu için.
O da her ne demekse!

Bursa'ya olur Antalya'ya olmaz
ÜNLÜ yönetmen Kusturica, Antalya Altın Portakal Film Festivali'ne gelecek diye kıyamet kopuyor. Kusturica'nın ne soykırımcılığı kaldı ne başka bir şeyi. En sonunda Bakan Ertuğrul Günay, "Kusturica geliyorsa ben gelmem" diyerek festivale gitmeyeceğini açıkladı.
İyi de aynı Kusturica, Bursa Festivali'nin konuğuydu.
Kimse de sesini çıkarmadı. Geldi, gitti.
Ama tabii arada bir fark var.
Bursa Festivali'ni düzenleyen Bursa Belediyesi, AKP'li. Antalya Film Festivali'ni düzenleyen Antalya Belediyesi, CHP'li.
Kusturica'yı AKP'li çağırınca sorun yok, CHP'li çağırınca sorun var. Sonra da bu ülkede demokrasi var, saygı var, zart var zurt var.
Ne olduğunu aslında biliyoruz da yazmaya elimiz varmıyor!

NE ZAMAN ADAM OLURUZ ?
"Bir kere kandığımızda kabahati kandıranda, aynı kişiye bir kereden fazla kandığımızda kabahati kendimizde aradığımız zaman."


Fatih Altaylı

Habertürk


You are subscribed to email updates from Ajans Medya Takip
To stop receiving these emails, you may unsubscribe now.
Email delivery powered by Google
Google Inc., 20 West Kinzie, Chicago IL USA 60610

Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages