...:::Ajans Medya Takip:::... Günün Manşetleri
|
Türkiye "Görünmeyen uçak" yaptı! Posted: 11 Oct 2010 01:36 PM PDT Geçen yazımın sonunda, bugüne bıraktığım iki önemli konu olduğunu söylemiştim. Şimdi sizlere böyle bir haber ileteceğim. Hani, dosta güven, düşmana korku verecek bir haber. Aslında bunu yazmadan önce çok da düşündüm. Bunu yazmalı mıyım, diye. Sonunda bir gazeteci olarak, tecrübeyle sabittir ki, ben yazmasam, mutlaka başkası öğrenip yazacak. O halde, “ilk bilen siz olun” : “Türk mühendisleri görünmeyen uçak yaptı!..” Şaka değil... Yerini, zamanını ve kimlerin yaptığını benden beklemeyin. İstesem de çok ayrıntı verecek bilgiye sahip değilim ama, bunun gerçek olduğunu biliyorum. Bir hatırlatma yapmak isterim. “Ceviz Kabuğu” programını yapabildiğim dönemlerde (hani hükümetten korkmayan medya patronlarının olduğu dönemde), bu tür konuları ele alıyorduk. Milyonlarca insan ekrana kilitleniyor, kimileri ise “Yok canım öyle şeyler olur mu?” diye burun kıvırıyordu. İşte şimdi onlardan biri gerçek oldu. Ancak, uçakla ilgili bir sorun bulunuyor. İlk duyduğumda “gülecek” kadar şaşırdım ama, “Herhalde denizi geçen, derede boğulmaz, bunu da aşarlar” dedim, kendi kendime. Mutlu bir Pazar geçirmeniz için bu haber yeterli adrenalin sağlar sanırım. Siyasetteki en büyük operasyon İkinci olarak yazacağım konuyu ise, hepiniz biliyorsunuz. Ama, olaya bir başka açıdan bakalım ve işin büyüklüğü karşısında titreyelim. Bu gerçek, aynı zamanda “AKP’nin sürekli kazanmasının da sırrı.” Malum, merkez sağda büyük bir operasyon gerçekleştirilmiş ve ANAP (Anavatan Partisi) ile DYP (Doğru Yol Partisi) yok edilmişti!.. Namı-ı diğer, Mehmet Ağar ve Erkan Mumcu operasyonu. O zaman da çok tartışılmıştı. Hangisi suçluydu, birleşmekten onları hangi güç alıkoymuştu, bunu kim planlamıştı? Vs.. Ülkemizde solun oyları, ne yaparsa yapsın, belli oranı aşamıyor. O zaman, iktidarda farklı politikalar görebilmek sağın iktidarı ile mümkün oluyor. Ama bakınız bugün merkez sağda bir tek parti var: AKP. Demek ki, Ağar, Mumcu Operasyonu ile merkez sağ yok edilmiş ve bu boşluğu AKP doldurmuş. AKP’nin ise 8 yıldır uyguladığı politikalar millete kan ağlatıyor. Ülkenin çıkarları ve geleceği için çok ciddi kaygı duyan milyonlarca insanımız var. Bugün yaşadığımız Ergenekon operasyonları, TSK’ya saldırılar, Atatürkçülerin başına gelenler, Cumhuriyetin temel ilkelerinin değiştirilmeye başlanması (girişimleri), v.d çok önemli. Ama bütün bunları yapabilmenin yolu, bu merkez sağı boşaltma operasyonu ile planlanmış. Bizlerin o zaman, önemli ama bildik bir siyasi operasyon olarak düşündüğümüz bu plan “okyanus ötesinden” mi yoksa “okyanus berisinden” mi hep birlikte oturup düşünelim. Öcalan ve Özal’ların paralel açıklamaları Bu arada, Ahmet Özal’ın Taraf Gazetesi’ne verdiği demeç de çok şaşırtıcı idi. Bendeniz, Hürriyet’te 8 yıl “başbakanlık muhabiri” olarak neredeyse 24 saat Özal’ı izliyordum. Turgut Özal’ın ölümü hakkında yapılan açıklamalarla ilgili haftaya yazacağım. Bakalım, söyleyeceklerim ve soracaklarımdan rahatsız olanlar olacak mı?.. HAYAT DEĞİRMENİ BDP, Kurtlar Vadisi filmine yasak istedi! Demek ki, “Sevimli teröristleri” (!) Muro, “Lanet olsun içimdeki insan sevgisine” diye diye, BDP’nin insan sevgisini(!) bitirdi.
Hulki Cevizoğlu Yeniçağ |
Posted: 11 Oct 2010 11:59 AM PDT İrfan ve vicdan sahibi olanlar ne olur bu soruya cevap versin... 35 yıllık bir polis! Hem de nerede? Emniyet Müdürlüğündeki makam odasında! Hayır Hanefi Avcı görevde iken makamı baskına falan uğramadı, yani suçüstü olmadı, tersine makamı boşaltan, yani beni merkeze çekin diyen kendisi! Böyle biri masasını boşaltırken eski Başbakanların ya da ünlü gazetecilerin dinleme kasetlerini orada bırakır ya da unutur mu? Diyelim ki Avcı’da böyle kasetler vardı! Peki bunlar Emniyet Müdürlüğündeki odasında ne arıyor? Söylenene göre kasetler 10 küsur senelik yani 28 Şubat günlerinden! Ne yani Hanefi Bey bu kasetleri cebindeki kalem misali hep yanında mı taşıdı? Edirne’ye müdür olunca oraya, Eskişehir’e atanınca buraya! Sanki dinleme kaseti değil de sevgili, yanından ayıramıyor ve her gün onlarla özlem gideriyor! Diyelim ki gerçekten sevgili gibi, iyi de o zaman bir insan bu kadar değer verdiği şeyi terk ettiği makamda unutur ya da bırakır mı? Bakın sorularım ilk mektep çocuklarının anlayabileceği kadar basit, söyleyin Hanefi Avcı kalibresinde biri bütün bunları yapabilir mi? Üstelik yukarıda da yazdım, her an bir saldırı bekler durumda iken yapar mı bunu? Efendim ’zaten Hanefi Avcı bütün bunları şiddetle yalanladı’yı bırakın ve insaf ile yukarıdaki manzarayı sorgulayın! Normal zekalı bir insanın bütün bunlara inanma ihtimali milyonda bir bile olamaz! İşte tam bu noktada sorgulanması gereken bu kasetlerin neyin nesi olduğudur? Bu ülkede adalet, hukuk ve vicdanın zerresinin var olduğuna inanan herkes bu soruya cevap bulmak zorundadır zira bu soruya cevap bulunmaz ise bundan böyle emin olunuz, hedef alınanların evinden ya da bürosundan sadece kasetler değil, bombalar, silahlar ve hatta esrar ile eroin bile çıkabilecektir! Anlayamadığım ayrıntı, Hanefi Avcı 28 Şubat sürecinde aynı bakışta olduğu Mehmet Ali Birand’ı niye dinler ve sesini kayda aldırıp o kasetleri yıllar yılı sevgili misali yanında taşır? Yoksa bu kaset bulma olayı sadece Avcı’yı itibarsızlaştırma ve destekçilerini dağıtma operasyonu değil de aynı zamanda medya yöneticilerine dolaylı gözdağı mıdır? Daha açık ifade ile bu kaset hikayeleri ile medyanın önde gelenlerine mesaj verilip sopa mı gösteriliyor yani onlara “Elimizde itibarınızı sıfırlayacak kasetler var, bunların servis edilmesini istemiyorsanız, yönettiğiniz medyalardaki yayınlarınızda Avcı’nın değil bizim yanımızda olun” mu demek isteniyor? Hayır bütün bunlar değil de Hanefi Avcı hikayesinde halen bilinmedik şeyler var ve kurulan oyunda süreç işlemeye devam mı ediyor? ÖLÇÜ... Uygur Türkleri için one minute niçin yok? Sahi Filistin Arapları onlarca yıl zulüm görüyor da Uygur Türkleri görmüyor mu? Görüyor ise Davos’da Araplar için Şimon Perez’e posta atan ve “one minute” cakalarını satan Başbakanımız bu konuda neden bir söz etmez ve Çin’i uyarmaz!.. Yoksa Başbakan’ın nezdinde Türklerin değeri Birinci Cihan Savaşında Osmanlı’yı arkadan vuran Araplardan daha mı değersiz?.. Öyle şey olmaz demeyin, ayinesi işse kişinin her şey ortada!.. Anlayamadığım bir şey de sözde muhafazakar gazetelerin bu konudaki tutumudur? Demek ki onların ölçüsü sadece ve sadece Tayyip Bey’in izinde yürümekmiş. Bu medyanın bir tanesinde bile bu hususa dikkat çekilmemesi bühtan değil midir? Maazallah Tayyip Bey dinini değiştirse emin olun bu medya mensupları da aynı şeyi yapar! YANLIŞLAR DİZİSİ... Kusturica, Akaydın ve AKP? 1) Antalya Belediye Başkanı Mustafa Akaydın’ın Sırp yönetmen Kusturica’yı Altın Portakal için şehrine davet etmesi yanlış olmuştur! 2) AKP’nin Kusturica’yı 3 ay önce Bursa’ya getirmesi mazeret olamaz ve Akaydın’ı beraat ettirmez, zira bu adamın Bosnalı Müslümanlara yapılan soykırım için söyledikleri ortadadır. 3) Bosna katliamları sürecinde iffeti sembolize etmek adına Bosna-Hersek’e yaşmak götüren Deniz Baykal’ın himmetiyle Antalya’ya Belediye Başkanı olan Akaydın, siyasetteki sebebi vesilesi Deniz Baykal’ı bile inkar etme noktasına gelmiş ve tıpkı bira festivalinde olduğu gibi partisinin imajında durduk yerde gedik açmıştır. 4) AKP’li eski Antalya Belediye Başkanının 3 yıl önce 28 trilyona mal ettiği bu etkinliği 6 trilyona mal eden Akaydın, hiç gereği yok iken tabir yerinde ise okyanusu geçerken bir bardak suda boğulmuştur. 5) MHP’li Belediye Meclis üyesinin protestosu ise yerindedir ve takdiri hak etmektedir. MHP’li üye onu yapmamış olsaydı, Akaydın ve AKP ile aynı çizgiye düşerdi. 6) AKP’nin tutumu ise tam bir rezalettir, çünkü aynı AKP Kusturica denen adamı 3 ay önce şeref konuğu sıfatı ile Türkiye’de ağırlamış ve bağrına basmıştır. 7) Yandaş medyanın bu hadisede takındığı tutum ise onların aslında gazete değil, AKP bülteni olduğunun son vesikasıdır. Kusturica’yı AKP davet ederse sanat, CHP davet ederse rezillik diye sunan bir anlayışa ancak mevkute denilebilir!
Sabahattin Önkibar Yeniçağ |
Demokrasi gelmiş memleketimin her yerine Posted: 11 Oct 2010 09:26 AM PDT DÜN öğle saatlerinde önemli bir hukuk adamını, yargı çevrelerini iyi tanıyan ve o çevrelerde sözü geçen bir dostumu ziyarete gittim. "Niye bu kadar çabuk?" diye sordum. "Yine iyi niyetimin kurbanı oldum" dedi. "Hayırdır" dedim. "Anayasa Mahkemesi'ne üye atanacak. Benim umudum şuydu: Oraya hiç kimsenin itiraz edemeyeceği, saygınlığı ve tarafsızlığı tartışmasız isimler önerirler diye düşünmüştüm. Ne bileyim bir Ergun Özbudun, bir Kaboğlu, bir Sami Selçuk, hatta bir Hikmet Sami Türk, hatta bir Burhan Kuzu. Onlar oraya yakışırdı. Ama bakıyorum hâlâ her şeyi bir 'Bizden olsun, ne olursa olsun' duygusuyla yapıyorlar. Büyük hayal kırıklığı yaşıyorum" dedi. "Peki aynı hayal kırıklığı, HSYK seçimleriyle ilgili olarak da var mı?" diye sordum. Varmış. "Orada da durum farklı değil. Bakanlığın hazırladığı bir liste var. Her yerde o dolaşıyor. Anadolu'da özellikle. Şimdi bir yerel hâkim, bir taşra hâkimi, bakanlığın listesine oy vermeyip de ne yapacak. Çok yakışıksız. Belli ki, orada da her şey önceden planlanıp, bitirilmiş. Yazık" dedi. Gerçekten üzgündü. Bir fırsatın daha kaçtığını düşünüyordu. Elvan'a ne diyeceksiniz o zaman? Bursa'ya olur Antalya'ya olmaz NE ZAMAN ADAM OLURUZ ?
Fatih Altaylı
Habertürk |
You are subscribed to email updates from Ajans Medya Takip
To stop receiving these emails, you may unsubscribe now. |
Email delivery powered by Google |
Google Inc., 20 West Kinzie, Chicago IL USA 60610 |