Sürrealist Devrimin Ruhsal Kaynakları

50 views
Skip to first unread message

necmi

unread,
Oct 18, 2012, 8:08:03 AM10/18/12
to imge-söz


Sürrealist Devrimin Ruhsal Kaynakları


Avant garde hareketler ve karşıt-kültürler değişime yönelik, radikal
ve devrimci bir öz taşırlar. Kapitalist sistemin ideolojik-kültürel
yeniden üretim aygıtları sürekli muhalif bilince dair ne varsa
sistemin kullanımına açma, onların devrimci enerjisini sömürme
uğraşındadır. Bu gün Dada, Situasyonizm, Beat ya da Punk gibi en
radikal akımlar sistem tarafından tüketim toplumunun bir parçası
haline getirilmeye çalışılmaktadır. Reklamcılık, tasarım, moda,
Hollywood sinemasının sürekli malzeme çaldığı, sisteme devrişirmeye
çalıştığı mevzilerin başlıcası hiç kuşkusuz Sürrealizmdir. Bu yüzden
1. Sürrealist Manifesto'nun 84. Yılında, sistemin yaylım ateşi
altındaki Sürrealizmi oluşturan tinsel kaynaklara dönmek
zorunluluktur.

Tinsel Bir Tavır Olarak Sürrealizm
Sürrealizm en başta araçsallaşmış akla bilerek ve isteyerek sırt
çevirmektir. Gündelik hayatın totaliterliğinin yarattığı uyku
halindeki bireyi şoklar vasıtasıyla sarsmak, gerçeklik adlı uykudan
kaldırmak gerekmektedir. Kendi gerçeğinin ve tutkularının farkına
varacağı yeni bir zihinsel duruma yelken açmasını kışkırtmak
için.Rimbaud'un şaire kaşif rolü vermesi boşuna değil. Kendini
keşfetmek için dünyayı yeni bir bakış açısı ile yeniden keşfetmek,
oradan kendine dönmek... Ve böylece 'bir başkası' olarak ben'in parçalı
yapısını, evrensel uyum ile birleştirmek; kendini tanıyarak bir
tamlığa varmak. G.J. Ballard'ın dediği gibi asıl yabancı gezegen
kendimizdir. Kendi iç-uzayımıza seyahatlere çıkmak, kendi psiko-
patolojimizin derinlerine dalmak. Otomatik yazı da tam bu noktada
içimizdeki ben'lerin ajanı, sözcüsü olur. Kişinin kendi bütünlüğünü
tanıma sürecinde ebe rolü üstlenir.Ancak gece rüyalarımızda
karşılaştığımız ben'lerin söylemlerini ayaklandırmak otomatik yazının
telepatik gücüdür. Kentsoylu aydınlanmanın rasyonelitesine savaş açan
Sürrealizmin düş atlası, uzak doğunun sunya anlayışından vahdet-i
vücud'a dek uzanır.

Susturulmuş Söylemlerin Ayaklandırılması

Breton'un ilk Sürrealist manifestosu çocuklar ve deli ilan edilenlerin
saflığına övgü ile açılır. Zamanın hükümdarlığından, çalışmanın
köleliğinden, toplumun ve dinin kişiyi ezen kurallarından bağımsız
çocukluk, yitirdiğimiz özgür geçmişimizdir. Çocuk şaka yapar, eğlenir,
her şeyi oyuna çevirir, gerekirse şımarır yani büyüklerin yaşamının
rasyonelliğine gedikler açar. İsterse soyunur, çıplak gezer, ahlakı ve
kutsalı hiçe sayar. Sever ve sevgisinde bencildir. Lunaparkların,
hayvanat bahçelerinin, çocuk parklarının, kocaman sahillerin taşıdığı
devrimci psiko-coğrafyanın sadece çocuklar farkındadır. Bu yüzden
Sürrealist yaratıcıların asıl çabalarından biri çocuk ruhunun
yaratıcılığına, şenlikli doğasına geri dönebilmektir. Çocuk ruhundaki
saflık, geçen yıllarla ailenin ideolojisi oidipus, bir kalıplaştırma
aracı olarak okul, askerlik, iş süreci, statü gibi aygıtlarınca
bastırılacaktır. Sürrealistlerin amacı herkesi içindeki bu özgür ruhun
hayaletini geri çağırtmaya kışkırtmaktır.Aklın ve toplumsal statükonun
kurallarına uymayan-uyum sağlayamayan insanlar deli olarak ilan
edilirler. Akıl hastaneleri uygarlığın en büyük kapatılma
mekanizmalarındandır. Sigmund Freud büyük devrimi psikanalizin açtığı
yolu takip eden Sürrealistler kentsoylu toplumun delilik saldırına
karşı çıkmışlardır. Akıl merkezli dünyanın kibri, akla hiçe sayanlara
bir hapishane hayatı sunarken, Sürrealistler deliliğin özgürlüğünün
savunucusu olmuşlardır. Art Brut hareketi ile deli ilan edilenlerin
üretimleri topluma açılmış, psikiyatriye karşı anti-psikiyatri
hareketi desteklenmiştir. Nerval'den Unica Zürn'e, Sade markisinden
Artaud'a Sürrealizm deliliğin dağlarına tırmanmaktan hiç
çekinmemiştir.

Çılgın Aşkın Savunusu
Fransız ozan Nerval hayatı boyunca hiçbir zaman beraber olmadığı ve
olamayacağı Jenny Colon'a aşık olarak yaşar. Bu aşk tam anlamıyla
hayatının merkezinde, her şeyindedir. 1836 da başlayan bu tek taraflı
tutku, 1847 de Jenny'nin evlendiğini haber alınca daha da büyür. Bu
olayın olduğu soğuk bir gün için şöyle yazar defterine: sıcak bir kış
günüydü...
Ardından Jenny'nin genç yaşta hastalıktan öldüğü haberini alan
Nerval'in içinde büyüyen kara safra, kendi deyimiyle kara bir güneş
olur. Nerval aşklı ile yaşar, aşkın failinin yitimi ardından
yaşayamaz; Paris sokaklarındaki her hangi bir gaz lambasının direğine
kendisini asar.
André Breton'un çılgın aşk adını verdiği şey, bu çırpınışlı varoluş
halidir. Platonik aşk, bilinçaltı arzuya denk gelir ve asla tatmin
edilemez. Kor alevlerle yaşanan, çırpınan, çıldırtan bir tutku
selidir. Çığlın aşk mantık tanımaz, sonsuz bir para-normal
birlikteliktir.Bu satırları az önce sürrealist eyleme omzu veren bir
dostun dünyadan kendini ayıran eylemini haber almış bir yürek olarak
yazıyorum sevgili Nerval. Bu dünyanın en çok yücelttiği şey olan
yaşamı kendi elleriyle son vermişlere: Van Gogh, Vache, Zürn, Cravan,
Rigaud, Sage ve sen Tutkutut... Ey bana adımı veren sen, sen konuştun ve
tüm evren sustu, hiçliğim artık sonsuza dek bir kara ayna, yıkımım ise
dünyadan nefretimdir; üstad Nerval...

Çılgın aşk sadece platoniktir demek eksik olacaktır. Rastlantının o
tuhaf yasaları bazen mutluluğa da izin verir. Rene Magritte 15 yaşında
ailesi ile gittiği bir panayırda 13 yaşında bir kız ile tanışır ve ona
hemen aşık olur. Yıllar boyu panayırdaki o kızı arar ve 24 yaşında
hayatının aşkı olan Georgette ile evlenir.Breton'un Nadya, Çılgın Aşk
gibi bir çok romanı hayatındaki bu çığlın aşk rastsal randevularının
otobiyografisidir. Bir sürrealistin inanç besleyeceği tek şey
rastlantılardır. Her insanın kozmosa dağılmış bir şansı vardır ve
Sürrealistlerin nesnel rastlantı olarak formüle ettikleri arayışlar bu
altın postu bulma çabasıdır. Dali, evini ziyaret eden Eluard'ın
kendisinden 10 yaş büyük karısına aşık olur. Çılgın ressam, evleneceği
Gala'ya ömrü boyunca tapacaktır. Ve çılgın aşk Aragon, Eluard, Desnos
gibi Sürrealist şairlerin büyük dizeleri ile ölümsüzleşecektir.

Bireysel varoşlun anlamsızlığından evrensel uyuma giden yol tefekküre
dayalı, yalnızlığın yolu değildir. Aşk; özgürlük ve kolektivizme giden
yolun ilk adımlarındandır. Yeniklerin, sanatçıların, devrimcilerin,
delilerin çılgın aşkı, yaşadığımız sefil dünyaya karşı ilk başkaldırma
girişimidir. Ece babanın deyişiyle aşk örgütlenmektir!

Tüm İktidar Düşlere!
Aslında her ölümlünün 2 yaşamı vardır. Biri gündüz yaşadığımız
gerçekliğin rasyonelitesi, diğeri gecelerimizi dolduran düş evrenleri.
Kendimize ait diğer ben'lerin söylemlerini ayaklandıran düş, henüz
bilmediğimiz iç denizlerimize sürükler bizi. Orada her şey mümkündür,
bir tek yumurta atarsak koca kaleler yıkılıverir, sokakta bir kere
görüp aşık olduğumuz kişi düşte bizim yarimizdir, korkunç otorite o
evrende bir palyaçoya dönüverir. Düşün bilinci, gündelik hayatın
baskısıyla körelmiş yaratıcılığın sesidir. Sürrealistler düşün
söylemini ve eylemini tüm hayata hakim kılmaya çalışırlar.
Gündüz düşleri, aşk, şarap ya da başka esrikleşme araçlarından da
gerektiğinde yardım alarak. Düşü ile barışık insanlar, kendi
özgürlükleri ile barışıktırlar. Bu yüzden Sürrealistlerin bildirileri
'anneler, babalar, çocuklarınıza düşlerinizi anlatın' sloganı ile
başlar.

Bir Saldırı Silahı Olarak Kara Mizah
Gündelik gerçeklik karşısında mesafeli uzaklık, dışındalık,
yadırgatıcı bir bakış kara mizahın yokla çıkış kılavuzlarındandır.
Sistemin yarattığı bir illüzyon olarak büyük insanlığa dair söylemleri
tersine çevirmek gerekmektedir. Kara mizah, yeni var oluşların ateş
hırsızlarının elinde bir silaha dönüşür: Swift'in keskin mizahı,
Fourier'in nükteleri, Sade'ın saldırgan mizahı, Dada'nın kendisi,
Jery'nin delişmen Übü'sü, Duchamp'ın hınzırlığı, Dali'nin parayonak-
kritik bakışı, Prevert'in neşeli kara alayı, Topor'un şiddeti,
Svankmajer'in mutasyonları, Miro'nun kadın, kuş yada kişileri...Kara
mizah uzlaşmayı sevmez, kabullenmek yerine başkaldırıyı seçer. Düz,
yapışkan, içeriksiz mizahın boş eğlencesine karşı, kara mizah
Gerçek'in karamsarlığını, nihilizmin dövüşken umutsuzluğunu kuşanır.
Bu yüzden kara mizah sonuna kadar dövüşkendir ve liberterdir. Her
türlü toplumsal önyargıya, ortodoksluğa, kentsoylu sahte ahlak
savunularına karşı uzlaşmazdır. Artaud; Max kardeşlerin ilk filmi
Animal Crackers'i bir öncü kabul eder. Olguları sistemin hesaplamadığı
yerlere sürüklemek ve oradan çılgınlığa bir selam çakmaktır bu tavır.
Nesneleri kendi kullanımlarından saptırıp, onlara yeni anlamlar-
kullanımlar yükleyen gerçeküstücü nesneler kara mizahın en belirgin
örneklerindendir. Aynı yöntem şiirde bir birinden bağımsız imgelerin
otomatik yan yana gelmesi, dili kırmaya yönelik oyunlar ve anlam
saptırmalar ile ortaya çıkar. Ressam Magritte, şair Prevert ve Peret,
sinemacı Svankmajer bu simyanın ilk akla gelen ustalarındandır.2008
Türkiye'sinde sırf kadınlara has plaj açan ve bu plaja 9 yaş üstü
erkek çocukları almayı na-mahrem sayan anlayışların iktidarında,
ülkemiz Sürrealistlerinin, sanatçılarının, sokak yaratıcılarının
elinde sınırsız bir kara mizah cephaneliği, harekete geçmeyi bekliyor.



Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages