necmi
unread,Oct 13, 2012, 6:59:50 AM10/13/12Sign in to reply to author
Sign in to forward
You do not have permission to delete messages in this group
Either email addresses are anonymous for this group or you need the view member email addresses permission to view the original message
to imge-söz
Louis Aragon, Türk okurunun iyi tanıdığı çağdaş bir şair, romancı ve
deneme yazarı. Mutlu Aşk Yoktur başlığını taşıyan bu yapıt, O'nun
çeşitli kitaplarından seçerek çevirdiğimiz ve belirli bir sıra
gözeterek sunduğumuz şiirlerden oluştu.
Aragon, 3 Ekim 1897'de Paris'te dünyaya geldi. Ortaokul ve lise
öğrenimini Neuilly'de gördü. O yıllarda en çok Barres, Gorki ve
Rousseau'yu tanımaya çalıştı. Yükseköğrenimini tıp fakültesinde yaptı
ve doktor oldu.
Aragon, 1917 yılında Andre Breton ile tanıştı. Bu tanışma, 14 yıl
sürecek olan bir edebiyat dostluğunun kapısını açtı. Her ikisi de,
önce "dadacılık" ve kısa bir süre sonra da "gerçeküstücü lük" akımı
içinde yer aldılar. Bir sanat ve edebiyat akımı olarak I.Dünya Savaşı
esnasında ortaya çıkan "dada" hareketi, alışılmış toplum düzenini,
kültürünü ve sanatını yıkmayı amaçlamaktaydı. Bunu yaparken de
akıldışılığı, sezgiyi, rastlantıyı ve acımasız bir ironi'yi ön planda
tutuyordu. Zürih ile New York'ta aynı zamanda doğan ve Tristan Tzara,
Hans Arp, Francis Picabia...gibi sanatçılar tarafından temsil edilen
bu başkaldırma hareketi, kısa zamanda isviçre'den Almanya'ya ve
Fransa'ya yayıldı. Aragon da "dadacı" akıma ilgisiz kalmadı, 1919'da
Andre Breton ve Philippe Soupault ile beraber Litterature adlı dergiyi
kurdu, 1920'de ilk şiir kitabı olan Feu de Joie yi ve 1921'de de
Anicet ou le Panorama adlı romanını yayımladı. Pek çok yazar arkadaşı
gibi, Aragon, eksiksiz bir nihilizme varan "dada" hareketinden 1922'de
koptu ve kısa bir süre sonra "gerçeküstücülük" akımına katıldı. Ruhsal
otomatizm aracılığı ile sanatsal ve düşünsel her türlü değerin köklü
bir şekilde yenilenmesini amaçlayan ve esas itibariyle "dada"
hareketinden doğan bu .akım, büyük ilgi topladı. Breton, 1924'de
Manifeste du Surrealisme'i yayımladı. La Revolution Sürrealiste adlı
derginin ilk sayısı da o yıl çıktı.
Aragon'un ikinci şiir kitabı olan Mouvement Perpetuel (1926)'i,
başkentin günlük yaşamını arayan bir adamın öyküsünü işleyen Le Paysan
de Paris (1926) adlı romanı izledi. 1927'de Komünist Partisi'ne girdi,
bu partinin sanat ve edebiyat konularındaki sözcülüğünü üstlendi.
1928'de, yaşamının en önemli olayını yaşadı: Bu, kendisi gibi ünlü bir
romancı olan Rus kökenli Elsa Triolet ile tanışmasıydı. 1939 yılında
bir evliliğe dönüşecek olan bu ilişki, Elsa'nın ölüm tarihi olan 16
Haziran 1970'e kadar sürdü. Elsa, Aragon'un şiirleri ve romanları için
eşsiz bir esin kaynağıydı artık. Bu karşılaşma, O'nun
gerçeküstücülerden kopması için de bir başlangıç olmuştu. 1930'da
Sovyetler Birliği'ni ziyaret etti. Sosyalizmin kuruluşunu lirik bir
biçemle dile getirdi: Hourra l'Oural (1934). Gerçeküstücülerle
ilişkisini tamamen kesti1.
Aragon, 1933'te romanlarıyla yeni bir dönemin kapısını aralıyordu.
Gerçek dünyayı görme ve dile getirme çağıydı bu. Le Monde Reel
(1933-1945) başlığını taşıyan dört ciltlik bir roman dizisinde,
XX.yüzyıl başlarındaki Fransız toplumunu tarihsel bir perspektif
içinde ve Marx'çı bir yazarın dikkatiyle ele aldı: Les Cloches de Bale
(1933), Les Beaux Quartiers (1936), Les Voyageurs de L'Imperiale
(1942) ve Aurelien (1945). Yazar, aynı toplumcu gerçekçi çizgisini, bu
romanların bir uzantısı olan ve 1939-1940 dönemini anlatan Les
Communistes'de de sürdürdü.
II.Dünya Savaşı'nda Fransa'nın Almanlar tarafından işgal edildiği
yıllarda Aragon, Direniş Hareketi saflarında yer aldı. Savaş ve
Direniş, en çok Le Creve-Coeur (1941), Cantique â Elsa (1941), Les
Yeux d'Elsa (1942), Broceliande (1942), Le Musee Grevin (1943) ve La
Diane française (1945) adlı şiir kitaplarının ana temasını oluşturdu.
Aragon, savaş sonrasında da pek çok şiir yazdı. 1948'de Le Nouveau
Creve-Coeur'ü yayımladı. Onu,sırasıyla şu şiir kitapları izledi: Les
Yeux et la Memoire (1954), Mes Caravanes (1954), Le Roman inacheve
(1956), Elsa (1959), Les poetes (1960), Le Fou d'Elsa (1963), Le
Voyage de Hollande (1964), // ne m'est Paris que d'Elsa (1964), Elegie
a Pablo Neruda (1966), Chambres, poemes du temps qui ne passe pas
(1969).
Ce Soir'ın ortak yayın müdürlüğünü de yapan Aragon, 20 yıla yakın bir
süreyle Lettres françaises'i yönetti (1953-1972). 1956'da Litteratures
sovietiques'i yazdı ve SSCB'nin tarihini yayımladı {Les Deux Geants,
Andre Maurois ile birlikte). İki kez Lenin ödülüne lâyık görüldü.
1967'de Goncourt Akademisi'ne seçildiyse de bir yıl sonra istifa etti.
Aragon, Elsa'nın ölümünden sonra biri Henri Matisse (1971), diğeri
TheatrelRoman (1974) olmak üzere iki roman ve 1982'de de Les Adieux et
autres Poemes adlı bir şiir kitabı yayımladı. Yalnız kaldığı yıllarda,
özellikle 1974'ten sonra, bütün şiirlerini gözden geçirmekteydi. 23
Aralık 1982'de Paris'te öldü.
Louis Aragon, 1942'de Les Yeux d'Elsa adlı kitabının önsözünde şöyle
diyordu: "Şiir sanatı, zayıf olanı güzel'e dönüştürmenin simyasıdır"2.
O'nda vatan sevgisi ile eşi Elsa'ya olan büyük aşk, bazı şiirlerinde
âdeta içice yaşamaktaydı. Biçim olarak Hugo'nun kullandığı
"alexandrin" dizesini, O da severek kullanıyordu. Yine de, sadece ona
bağlı kalmayıp, biçim ve sözcük seçimi açısından, çağdaş Fransız
edebiyatına büyük bir özgünlük getirmeyi bildi. Bu edebiyat içinde yer
alan hiçbir şairin şiiri, Aragon'unkiler kadar şarkılaştırılmaya lâyık
görülmedi3. Bestelenen çok sayıda şiiri, O'na yaygın bir ün
kazandırdı. Aragon, Cremieux'nün kendisine yönelttiği "...hem kadın-
erkek çiftinin mutluluğunu savunuyorsunuz, hem de, o ünlü dizenizde
Mutlu Aşk Yoktur diyorsunuz, peki bu görüşünüzle nasıl uzlaşabiliyorsu-
nuz?" sorusuna şu yanıtı vermişti:
"Kendimle uzlaşmak gibi bir arzum yok, olmadı da hiç. Georges
Brassens'in bestelediği ve yaygınlaştırdığı Mutlu Aşk Yoktur, 1943'te
yazdığım bir şiirin dizesidir(...) Söz konusu mutsuzluk, işgal
yıllarının mutsuzluğu. Fransa'nın içinde bulunduğu o acıklı durumda
mutlu bir aşk olabilir miydi?(...) Ortak bir mutsuzlukta bireysel
mutlulukların olamayacağı teması, o zamanlar işlediğim bu tema,
aslında, hemen hemen yazdığım tüm yapıtlarda da var. Gerçekte, bu
şiirde ortaya konulan sorun, mutlu aşkın olup olamayacağı değil, mutlu
çiftin olup olamayacağıdır. Kadın-erkek çiftini, erkeğin ve kadının en
yüce şekli olarak düşündüğümü söylemiştim. Umarım gelecek günler kadın-
erkek çiftine mutluluk taşır"4
(1) Aragon, bu kopma'ya rağmen, gerçeküstücülük akımını hiçbir zaman
kötülememiş, tam tersi, onu gerçekçiliğe giden bir yol olarak kabul
etmiştir: "Değer yargılarını yadsıyıcı tutumu yüzünden, 'dada' cılığın
sert eleştirilere ve tartışmalara neden olmasından sonra,
gerçeküstücülük, geçmişte ve hâldeki şiirsel alanların boyutlarını
açıkladı, bu alanlara ışık tuttu, kayıtsızlık, bilinçsizlik ve
bilgisizlik yüzünden unutuluşun karanlığına gömülmüş ve gömülme
tehlikesiyle karşı karşıya kalmış yapıtları ve yazarları gün ışığına
çıkardı. Gerçeküstücülüğün asıl değeri budur(...) Gerçeküstücülük,
gerçekçiliğe giden bir yoldu, bunu bilmek gerek. Kanımca gerçekçilik,
gerçeküstücülüğün mantıksal bir sonucudur". Ayrıntılı bilgi için
bakınız:
Louis Aragon, Gerçekçiliğin Boyutları (Çeviren: Erdoğan Alkan),
İstanbul, 1985."de yayınları:26".