342
Sofrada da, yuvarlak bir masada yerdik. Abdülhakîm Efendi hazretleri otururdu, sağında Ziyâ bey, solunda Hâlid bey. Sonra diğer ahbâblar otururdu. Ben Efendi hazretlerinin tam karşılarına otururdum.
Efendim, rahmetli Hâlid bey Bakırköy'de oturur, husûsî tavuk keser, kendi evinde pişirirler, haşlamasını yaparlar, onu getirirdi. Sofrada Abdülhakîm Efendi hazretlerinin yanında açardı. Eli ile beş on dakîkada ayıklardı etleri. Ayıklanmış olarak Efendi hazretlerinin önüne koyardı. Efendi hazretleri, birkaç lokma alırdı, geriye kalanların hepsini Ziyâ beğin önüne koyardı. "Al, bunları sen ye" derdi.
Yemekden sonra Hâlid bey, gülerdi, Ziyâ beğe latîfe yapardı. "Ben o kadar zahmet çekdim, bunu kesdik, haşladık, pişirdik, bir de ayıkladım, hepsi senin için mi bunlar!" derdi Ziyâ beğ'e.
|