Âb-ı Hayat - 4584 | Cihanı Aydınlatan Nûr - 14 | Pınardan Damlayanlar - 817

1 view
Skip to first unread message

Huzur Pınarı

unread,
Sep 10, 2025, 7:55:15 PM (6 days ago) Sep 10
to huzur...@googlegroups.com
Rüyamda; balıkçı ağları vardır ya, karşılıklı balıkçı ağlarını düşünün, ben dünyadayım, Hocamız da âhirette. Aramızda sadece bir balıkçı ağı var. Mübarek Hocamız beni görüyor, ben de Onları görüyorum. Efendim, âhirette ne ile meşgulsünüz, ne yapıyorsunuz âhirette, dedim. Kardeşim, sohbet
‌ ‌ ‌ ‌ ‌ ‌ ‌ ‌ ‌ ‌ ‌ ‌ ‌ ‌ ‌ ‌ ‌ ‌ 
Huzur Pınarı
Huzur Pınarı Radyo Youtube Canlı

Âb-ı Hayat - 4584

Büyükler buyurdular ki;

Rüyamda; balıkçı ağları vardır ya, karşılıklı balıkçı ağlarını düşünün, ben dünyadayım, Hocamız da âhirette. Aramızda sadece bir balıkçı ağı var. Mübarek Hocamız beni görüyor, ben de Onları görüyorum. Efendim, âhirette ne ile meşgulsünüz, ne yapıyorsunuz âhirette, dedim. Kardeşim, sohbet ediyoruz. Arkadaşlarımız var, kardeşlerimiz var, buyurdular. Aklıma gelen iki ismi sordum. Mehmet Darende ne yapıyor, dedim. Çok iyi, hep beraberiz buyurdular. Bir de Kütahyadaki bir arkadaşımızı sordum. Kendisi nasıl efendim, dedim. Yanımızda, burada çok iyi, buyurdular. Velhasıl, ölüm olmaktır; ölmek değildir. Bir odadan başka bir odaya geçmek demektir. Neden? Ruh ölmez.

Ab-ı Hayat

Cihanı Aydınlatan Nûr - 14

Îrân kralı (Kisrânın) sarayı sallandı ve ondört burcu yıkıldı

• Mücâhid "radıyallahü teâlâ anh" demişdir ki: İbni Abbâsdan "radıyallahü anhümâ" Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" emzirilmesi husûsunda, kuşların ve diğer canlıların münâkaşa edip-etmediklerini sordum. İnsanlardan başka bütün canlılar, Onu emzirmek için nizâ', münâkaşa etdiler, dedi. Çünki, O doğunca; Ey canlılar! Muhammed "sallallahü aleyhi ve sellem" doğdu. Onu emzirene ne mutlu diye bir nidâ geldi. Bunun üzerine bu husûsda bütün canlılar münâkaşaya tutuşdu. Sonra; Onu insanlardan birinin emzirmesi takdîr olunmuşdur diye bir nidâ geldi. Üç gün sonra Ebû Lehebin câriyesi Süveybe hâtun, Halîme hâtun gelinceye kadar dört ay emzirdi.

• Resûlullah "sallallahü aleyhi ve sellem" efendimizin doğduğu gece, Îrân kralı (Kisrânın) sarâyı sallandı ve ondört burcu yıkıldı. Fârisin (mecûsîlerin) bin seneden beri hiç sönmeden yanan ateşi söndü. Sâve gölünün suyu yere çekilip kurudu. Mecûsîlerin meşhûr âlimi Mü'bedân rü'yâsında, serkeş develerin önlerine katdığı atları öldürüp, Dicle nehrini geçdiklerini ve memleketlerine dağıldıklarını gördü. Kisrâ, sarâyının sallanmasından ve burçlarının yıkılmasından çok korkdu. Kimseye bildirmek istemedi. Fakat sabâhleyin tahtına oturunca sabr edemeyip bu hâdiseyi vezîrlerine ve ileri gelen adamlarına anlatdı. O bunları anlatırken mecûsîlerin ateşinin söndüğünü bildiren bir mektûb geldi. Kisrâ dahâ çok endişelendi. Sonra Mü'bedân gördüğü rü'yâyı anlatdı. Kisrâ, Mü'bedâna bu hâdiseler için ne denebilir? diye sordu. O da, bunlar arablar arasında meydâna gelen bir hâdiseye işâretdir, dedi. Sonra Kisrâ, Nu'mân bin Münzîre mektûb yazıp, bu hâdisenin îzâhını sorabileceği bir âlim göndermesini istedi. O da Abdülmesîh Gassânîyi gönderdi. Kisrâ bu hâdiseleri ona sordu. Abdülmesîh Gassânî dedi ki: Bu ilmi dayım Satîh kâhin bilir. O Şâmdadır, dedi. Kisrâ, git ondan bu hâdiseleri sor dedi. Şâma gidip Satîh kâhini buldu. O ânda ölmek üzere idi. Selâm verdi, cevâb alamadı. Bir şi'r okumaya başladı. Satîh kâhin şi'ri işitince gözlerini açdı ve ey Abdülmesîh! Kisrâ, sarâyının sallanması, burçlarının yıkılması, Mü'bedânın rü'yâsı, Sâve gölünün kuruması sebebiyle, bunları sordurmak için seni bana gönderdi, dedi. Bunların hepsi âhır zamân Peygamberinin doğduğuna işâretdir. O bu beldeleri alacakdır. Kisrâlardan, yıkılan burçlar sayısı kadar kimse Îrâna pâdişâhlık yapacaklar. Sonra devletleri yıkılacakdır. Abdülmesîh bu haberi Kisrâya götürdü. Kisrâ ondört kişi pâdişâhlık yapdıkdan sonra bu devlet yıkılacak. Bu bir hayli iş ve uzun zamân alır, dedi. Fakat bu kisrâlardan on kişinin pâdişâhlığı dört senede bitdi. Diğer dördü Emîr-ül mü'minîn Osmân "radıyallahü anh" zamânına kadar saltanat sürdüler.

- devamı var-

Sevgili Peygamberim

Pınardan Damlayanlar - 817

Bu dinin temeli, öğrenmek ve öğretmekdir. Allahü teala hiçbirşeyi gayesiz ve hikmetsiz yaratmamıştır. Herşeyin bir hikmeti, gayesi vardır. İnsanın bile yaşarken bir gayesi, maksadı vardır. Rabbimizin her yarattığında bir hikmet vardır. Allahü teala insanı maksadsız, gayesiz yaratmış olamaz. "Sizi bir gaye için yarattım" buyuruyor. İnsanın yaradılış gayesi, bu üçbeş günlük dünya olamaz... "Ben sizi ibadet için yarattım" buyuruyor. İbadet; Rabbimizi tanımak, O'nun büyüklüğünü anlamak, içimizde çok kötü bir nefsimizin olduğunun farkına varmaktır. Kendini tanımak ne kadar artarsa Allahü tealanın büyüklüğü o kadar anlaşılır. İnsan kendini beğenirse müslümanları beğenmez, islamiyeti beğenmez, sonunda şirke kadar gider. Dînimizi öğrenmek ve öğretmek herkese farzdır. Bizden evvelkiler bize öğretmek için uğraşmasalardı, bu gayreti göstermeselerdi, bugün biz müslüman olamazdık. Biz de bizden sonrakilere temiz bir şekilde ulaştırmalıyız. Üzerimizdeki emanet çok büyüktür.

Huzur Pınarı WhatsApp kanalımız açıldı.
Resime tıklayarak kanalımızı takip edebilirsiniz.

Ab-ı Hayat

Günün Videosu

Youtube

İnsan seveceği kimseyi iyi seçmeli, ona göre sevmeli.
Kim olduğun değil, kiminle olduğun önemlidir.

alt_text

Dini sualleriniz icin:  su...@huzurpinari.com

Facebook Instagram Youtube Email

Bu maili grubumuza üye olduğunuz için aldınız.

Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages