Konferansa son hafta müdahale denemesinde bulunan grubumuzun, henüz netleştirebildiği program ve tüzük önerisi ile bu konuların gündeme alınarak tartışılmasını ve oylanmasını içeren önergemizi basılı hale akşamın geç vaktinde getirebilmiştik.
Sabah erkenden 10 takım fotokopi yapıp konferansın yapılacağı binaya gidebildik. Sabah 09.00’da orada olduk. Hemen platformun hazırlanan afişini girişte bir yere astık ve bir standa metinlerimizi ve imza metnini koyduk.
Benden gayrı imza veren olmadı. Haluk Ağabeyoğlu, delege olmadığını söyleyerek imza veremeyeceğini ifade etti, sonradan.
İlk önce Ayhan Bilgen ile görüştüm, bana, “Saruhan Oluç ile görüştüğünü, Demir Küçükaydın tarafından program ve tüzük önergesinin verileceğini, ama, bunun şimdilik tartışılmaması gerektiğini, hükümet veya devletin üzerlerine gelebileceğini, onla bahane üretebileceğini” söyledi. Aşağı yukarı buna benzer ifadeler kullandı. Cevaben, “ o zaman bizler de önergemizi, ‘yeniden yapılanma esasları-yönergesi’ biçiminde gündeme getirilip oylanabileceğini” söyledik. O da YÖNERGE biçiminde olabileceğini ifade etti.
Sonra da Haluk Ağabeyoğlu ile görüştüm ve o da Ayhan Bilgen’in kullandığı ifadeleri kullandı ama bir farkla hükümetin ÖZYÖNETİM konusunda HDP’nin üstüne geleceğini ve tüzük değişikliği durumunda devletin bütün tüzük ve programı gözden geçirip tekrar ÖZYÖNETİM konusunda partiye baskı uygulayacağı ve şimdilik bu konunun gündeme alınmaması yönünde (Tüzük Komisyonu’ndan Günay … tarafından buna dair görüşler iletilerek) bilgilendirildiğini, program konusunun aslında konferansın gündeminde olduğunu ama devletin geliştireceği bu baskıyı savmak için şimdilik ertelendiğini de ekledi. Haluk Abi’ye de benzer cevabı verdik.
Saat 10,30 da konferans yarım saat gecikmeyle başladı. Divan önerisi yapıldı, divan yerine otururken önergemizi değişiklik metinleriyle birlikte divana teslim ettik.
Gündem oluşturuldu ama bizim önergemiz gündeme sunulmadı ilk önce. Eşbaşkanlar’ın konuşmaları bitince, Divan ayrı bir gündem önerisi olduğunu, program ve tüzük değişikliği konusunda olduğunu, ama bunun tartışılıp oylanması yönünde değil de uygun görülürse bir konuşma ile sunulması konusunda itirazları aldı. İtiraz eden olmadı, “uygun mudur” sorusuna biz de “uygundur” diyerek divana şimdilik teslim olduk.
Eşbaşkanlar ve özellikle Selahattın Demirtaş, “süreci götürmekte hata yaptıklarından, yetersiz kaldıklarından dolayı özeleştiri” verdi. “Cesetlere dahi işkence yapıldığı bu durumu, sözün bittiği yer” olarak yorumladı.
Bu arada şunu da belirtmemiz gerekiyor, önergelirin oylamaya sunulması için en az 15 delegenin imzası gerekiyormuş, tüzük olarak. Bunu yeni öğrendim.
Ayrıca konferansa delege olarak önerilmiştim ama hem konferanslar hem de kongreler zamanında yapılmadığından geçen senenin delegeleri ile bu konferanslar ve kongreler yapılacakmış. Bunu da yeni öğrendim. Geçen kongre ve konferanslarda önerilmeme rağmen, SYKP tarafından ismimin silindiğini biliyordum. Yani önümüzdeki hafta yapılacak genel kongrede delege değilim.
Ayrıca, bu konferans delegeleri seçilirken her ilden 6 kişi olacak şekilde ayarlanmış. (her ilden dört delege ve iki eşbaşkan). Bunu da bugün öğrendim. Anlaşılan o ki bu konularda hep cahilim, hepimizin de öğrenmesinde fayda var.
Divan, illerden ilçelerden, komisyonlardan, gelen ve gelecek olan kararları ve önerileri ve konferans sonucunda alınacak kararları, bir metin haline getirmekle görevli bir KOMİSYON’u oylamaya sunuldu, kabul edildi.
Gündem temsilcilere ağırlıklı olarak illerden gelenlere, kurumlara ve komisyon sözcülerine verildi. Kadınlara 6 dakika, erkeklere 4 dakika süre verilmesine rağmen her konuşmacı sürelerine riayet etmedi, divan sıklıkla uyardı.
Dolayısıyla bize de bugün sıra gelmedi, umarım yarın gelir.
Aklımda kaldığı kadarıyla konuşmacıların hepsi süreçte direneceklerini, barikatları savunacaklarını, özyönetimden vazgeçmeyeceklerini ve özyönetimleri bütün ülkeye yaymak gerektiğini ifade etti.
Parti yönetimleri de yetersizlikleri nedeniyle eleştirildi. Farklı olarak Gençlik Komisyonları, yazdıkları raporda, gençlik kotalarına uyulduğunu ama pasif görevlere getirildiklerini, özellikle hammaliye işleri yaptıklarını, ama partiyi temsil etme, sözcülük yapma konularında geride bırakıldıklarını söyledi. Yönetimi eleştirdi ve haklarını sonuna kadar savunacaklarını beyan etti.
Yeşiller ve Sol adına konuşan temsilci, bir önceki gün HDK konferansı sırasında kendilerine (yanlış anlamadıysam bir divan üyesi veya milletvekili-yani önemli bir şahsiyet- tarafından) parmak sallanarak tehditler aldıkları ve hakarete uğradıkları için bu durumu protesto ettiler.
LGBT temsilcisi arkadaş da bu son ablukayı savmak için kendilerinin önemli olduğunu ama parti yönetimi tarafından önemsenmediklerini, önümüzdeki günlerde İstanbul, Adana, Ankara, Tunceli gibi yerlerde kendi meclislerini oluşturmak yönünde ciddi adımlar atacaklarını söyledi.
Ertuğrul Kürkçü, HDP’nin demokratik olmadığını, HDP’yi aslında HDK’nin örgütlediğini ama HDP’nin demokratik bir şekle gelmesi için şimdi de HDK’yi örgütlemesi gerektiğini ifade etti.
Kastamonu delegesi, Kastamonu veya Karabük gibi yerlerde ve Karadenizde parti yöneticilerini hiç görmediklerini, genel merkezin hiç ziyaret etmediğini, seçim müşahit kartı dahi alamadıklarını ve baskıya maruz kaldıkları için hiç olmazsa moral ziyaretlerinin yapılması gerektiğini, örgütlenmenin öğrenciler üzerinden gittiğini ve hiçbir bileşen grubun dahi olmadığını ve bu nedenle yalnız kaldıklarını söyledi.
Kemal Bülbül Alevilerin yüzde altmışının kürt olduğunu ama “Aleviler olarak devletten hiçbir şey -statü dahi- istemediklerini” söyledi.
Ve Konferans yarın sabah 09.00’da toplanmak üzere dağıldı.
Akşam dönüşte metinleri (ve platform afişini kapak olarak) 10 takım daha fotokopi yaptım. Yarın bunları da dağıtırız.
(Aklımda özellikle kalanlar bunlar, diğer konuşmalar birbirinin tekrarı gibi geldi, belki Özen arkadaş benim eksiklerimi düzeltir ve tamamlar. Herhalde başka kimse yoktu.)