HDP 1. OLAĞAN KONFERANSI 2. GÜN İZLENİMLERİ

5 views
Skip to first unread message

aliekberguler

unread,
Jan 18, 2016, 3:38:06 PM1/18/16
to HDP Demokrasi Platformu

1. Güne Dair Devam

1. Gün izlenimleri aktarırken, notlarım arasında olan fakat yazarken atladığım bir şey var. İstanbul adına söz alan konuşmacı arkadaş, İstanbul Konrge ve Konferans raporlarını özetlemişti. Buradan çıkardığım kadarıyla hazırlığını en iyi yapan ilin İstanbul olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü derli toplu bir aktarım vardı özellikle akılda kalan, “birey hukukuna geçişi kolaylaştırma” yolunda adımlardan sözetmişti.

Cenap arkadaş Bursa üzerinden 40 imzalı “birey hukuku” konulu bir öneriden bahsetmişti. Sanırım bu Komisyonlara iletilmiştir. Konuştuğum Saruhan Oluç (Konferansta Komisyon Başkanı idi) kendisine yerellerden ilçe ve illerden gelen raporların olup olmadığını sordum. Geldiğini ve Sonuç bildirgesine alındığını ifade etti.

2. Gün İzlenimleri

Konferans, divanın ısrarla 09.00’da başlayacağını katılımcılara hatırlatmasına rağmen, beklenen oldu ve yarım saat gecikmeyle başlandı.

İkinci gün konuşma almayacağını söyleyen divan, dünden müracaatlara yer verdi.

Bugünkü konuşmacılar arasında ilkten hatırladığım bir kürt delege (?) bileşenlerin kendisini dayattığını, aşağıdan yukarı doğru örgütlenmek gerektiğini, önderlik (A.Öcalan) ile kadro arasında makas açısı olduğunu, 1 Haziran’dan sonraki kaosun iyi idare edilmediğini, bu yüzden 7 Kasımdan figürana dönüştüğümüzü söyledi.

Bir başka delege, tabandan yukarı doğru birey (üye) hakkının tanınması için bileşenlerden ricada bulundu. Alttan yukarı doğru yönetimin hazırlanması gerektiğini söyledi.

Bir kadın delege, ağır bürokrasi olduğunu, beklediği heyecanı bulamadığını, tabanın düşüncesinin bilinmediğini, partide çoğunluğun hakimiyeti olduğunu, çoğulculuğun olmadığını ve erkeklerin baskısından söz etti.

Bir başka delege merkeziyetçi yönetim ve tutumların olduğunu ifade etti.

Nursel Aydoğan, direnişin yanında olamadıklarını, MYK, PM gibi organların çok ciddi özeleştiri vermesi gerektiğini, telefonuna gelen mesajlardan “parlamentoyu terkedin” yığınla eleştiri aldıklarını söyledi. Cizre direnişinin 8. Gününe kadar süreci iyi götürdüklerini ama Sur’un 46. Günü ve parlamento görüşmelerinden başka bir şey yapamadıklarını ifade etti. Ne kadar iyi organlar çıkarırsak çıkaralım, Batı’da örgütlenmenin çok zor olduğunu söyledi.

Amasya delegesi Çiğden Otalı (?) Amasya’da 7 kişi olduklarını ama 10 kişi meydanlara ancak çıkıyoruz, seviniyoruz dedi. Baskılara maruz kaldıklarını, avukatlarının olmadığını, parti binalarının tahrip edildiğini, tabela yaptıracak esnaf bulamadıklarını söyledi. Savaşın olduğunu ama hiçbir şey yapamadıklarını çünkü güçlerinin olmadığını, Karadeniz’den bakınca durumu umutsuz gördüğünü ifade ederek; Kürt arkadaşların oralara gelmesini ve anlatmasını talep etti.

Mersin delegesi Mahmut Karabulut, Dolmabahçe mutabakatına değil, Öcalan’ın Newroz bildirisine dönülmesini talep etti. Siyasal alanın, hendeklerle askeri alana terkedildiğini, Newroz bildirisinde silahlı mücadelenin bitirilmesine dönük olduğunu ifade etti.

Samsun delegesi Cevdet Bakın, Karadeniz’de saldırıların olduğunu, hangi platform adıyla denenirse onlara da misliyle saldırıldığını ifade ederek, çalışmanın zorluklarından söz etti.

Turgut Ağabeyoğlu, (E.Kürkçü’yü anarak) HDP’nin HDK’yi örgütlemesi gerektiğini, katılımcı ve doğrudan demokrasinin HDP’de de olması gerektiğini, parti içi demokrasinin ve mutabakat-konsensus’un nihai olduğunu, Batı’daki insanlara dokunmak gerektiğini ve değişime kendimizden başlamamız gerektiğini ifade etti.

 

Salon akşam 17.00 de kapatılacağından dolayı ve sonuç bildirgesinin kaleme alınması iki saati bulacağından dolayı 14.00 sularında konuşmalara ara verilerek Komisyon’un raporu hazırlaması ve bu arada kalan boşluklarda konuşmacılara arada söz verildi.

Adana Kozan’ı anlatan (Ama Van’dan katılmıştı) (?) delege, çatışmalar yüzünden komşularımız tarafından vurulma tehlikesiyle yaşadıklarını, Kozan’ın % 0.2 HDP oyu olduğunu ifade ederek, Divan’ı programsızlıkla suçladı, aslında usule uymadıklarından, vakit harcadıklarından dolayı eleştirdi. Sözlerini “hendekleri kıskandıkları” şeklinde bitirdi.

Başka bir Kürt delege, eğer biz kürtler yanacaksa, diğerleri geri çekilecekse bu yapıyı işgal etmemesi gerektiğini ifade etti. Otobüslerle buradan (bu konferanstan) hendeklerin olduğu yere gidilmesi durumunda, kimin kaç gün dayanabileceğini merak ettiğini söyledi. Yiğit arkadaşların hendeklerle yiğitlerin yanında yer alması gerektiğini ifade etti.

Ekolojist Bir Delege, HDP’nin ekolojist bir parti olduğunu, özyönetimin ekolojiye dayandığını ifade etti.

Van delegesi, Barış imzası atan akademisyenleri selamladı, Kürt halkıyla birleşenlerin ancak Kürtleri anladığını başkasının anlamadığını söyledi. Hendek savaşlarının Gezi’de başladığını, Gezi Hendeği’nin sahiplenilmediğini; köklü bir şekilde Gezi’den çıkıması durumunda bu katliamların yaşanmayacağını ekledi. Vekillerin Kürdistan ziyareti yapmasını, bölgede tanınmayan vekillerin olduğunu, moral olacağını, merkeziyetçilik zihniyetinin yıkılması gerektiğini, 14 yıl partilerde yöneticilik yaptığını, kararları ki yoldaşın mesajıyla öğrendiğini, söyleyerek eleştirilerini sıraladı. En son yöneticilerin halkın seçmesi gerektiğini özellikle, Belediye ve TBMM vekillerinin hiç Van’dan seçilmediğini ifade etti.

Malatya delegesi, yalnız Koçgirililerin kandırılmadığını, kürtlerin ve alevilerin kandırıldığını, ifade etti. Bize oy veren 5 milyonu örgütlemek için her yerin somutuna uygun (Karadenizde Ekoloji, Güneyde Kadın) meclisleriyle örgütlenmek gerektiğini, Demokratik İslam Konferansının Diyanet fetvaları karşısında olması gerektiğini, ve genel olarak empati kurmak gerektiği üzerinde durdu.

İlk önce Kadın Konferans Sonuç Bildirisi okundu. Oylamaya sunulmadı. Çünkü zaten Kadın ve Gençlik Konferansını gerçekleştiren örgütlenmenin bağımsız olması hasebiyle, doğrudan HDK ve HDP için Konferans veya Kongre Bildirisi olarak kabul edilmesi gerektiği hatırlatıldı.

Sonra da Gençlik Konferansı Sonuç Bildirisi okundu.

Genel Konferans Komisyonu, hazırladığı metni madde madde görüşmeye açtı. Divan, aleyhte-üstünde- yapılacak konuşmacılara kısa kısa yer vererek oylamaya sundu.

Maddeler LGBTİ, Aleviler, Din, Kadın, Göçmen, vb. konularda yer yer düzeltildi. Bu aşamada LGBTİ arkadaşlar (küçük bir grup olarak vardılar) güzel çaba sarf ederek kendilerini görünür kıldılar.

Komisyon Sözcüsü Saruhan Oluç, Komisyon raporu hazırlanırken üç önergenin geldiğini, bunları sıraladı, “Program ve Tüzüğün değiştirilmesi gündemimize alınmadı, bunu bir sonraki yönetime bırakılması yönünde kararlaştırıldığını” gerekçelendirdi.

Bunun üzerine bize söz verildi, “HDP Demokrasi Platformu’nun hazırladığı önergenin, birinci gündem maddesi olması gerektiğini, ama bunun oylamaya bile sunulmadığını, hiç olmazsa üzerinde görüş ayrılıklarının ortaya konulması ve böylece eğilimlerin oluşmasının dahi engellendiğini, parti bürokrasinin kendi işlerini bile zorlaştırdığını, çünkü program ve tüzük gibi konuların öyle bir oylamayla bile geçiştirilemeyecek denli önemli derin konular olduğunu, bu yüzden bütün üyelerin birbirleriyle ilişkilenecekleri ortamların yaratılması gerektiğini, şu konferans konuşmalarından dahi bu sonucun çıka5327249833, partinin ilerde panel, seminer, sempozyum gibi etkinliklerle program ve tüzük gündemiyle toplantılar örgütlemesi gerektiğini” ifade ettik.

Bağımsız Birey Delege, Mete Elci de bağımsız bireylerin bu konferansta yeterince temsil edilmediğini, %40 kotanın %60 ‘a çıkarılması gerektiğini, Ankara’da bağımsız bireylerin biraraya geldiklerini ve tüm ulus çapında bağımsız bireylerin ortak platformlarda biraraya gelerek bu sorunun aşılması gerektiğini ifade etti.

İdris Baluken de Bildirgeye “Öcalan ve Tecrit konularının eklenmesi” gerektiği yönünde görüş bildirdi.

Sonuç Bildirisinin önümüzdeki günlerde basın organlarında çıkacağını öğrendik, Kongre için sunulacağı da Komisyon tarafından ifade edildi.

Konferans sürerken, LGBTİ grubu ile temas kurduk. “HDP Demokrasi Platformu’nun yapabileceği şeyler olursa yardım edeceğimizi, örneğin bildiri ve deklerasyonlarının duyurularının yapılabileceğini, bahsedilen LGBTİ Meclisleri konusunda gelişmelerden haberleşmek için mail grubumuzu kullanabileceklerini söyledik. Onlarla kendi taleplerinin gerçekleşmesi için “yapı, anayasa, program” gibi konularda “negatif özgürlükler” konularını görüştük. Ama onlar ısrarla “görünür olmak için LGBTİ adının geçmesi gerektiğini” ifade ettiler. “Biçimsel eşitlik değil, şimdilik bizim gibi geri toplumlarda böyle davranılması” gerektiğini ifade ettiler.

Birkaç Karadeniz delegesi ile strateji ve taktik veya pratik zorluklar üzerine muhabbet ettik, telefon alıp verdik. Bağımsız delege Mete arkadaş ile sohbet ettik, platformun amacından bahsettik önümüzdeki günlerde bağımsız bireyler olarak kongreden önce kendi aramızda toplanmaya karar verdik.

Konferansı izleyen İMC’den Ali Bulaç ve yazar yorumcu Fehim Işık ile yaptığımız sohbette, Demir Küçükaydın’ın sürece uygun müdahaleler yaptığını ama televizyonda çok az görüldüğünü hiç olmazsa iki haftada veya ayda bir davet edilmesini rica ettim. “Zaten her gün 10 sayfa yazıyor” şeklinde gülümseyerek cevap aldım.

Anlayacağınız iki günde doğru dürüst bir şey beceremedik.

Selamlar

Reply all
Reply to author
Forward
0 new messages