Arkadaşlar merhaba,Kadıköy Hayır Meclisinin Khalkedon oturma eylemi çağrısını hem whatsup üzerinden, hem mail grupları aracılığı ile aldım.
Görüşlerimi yazıp yazmamak konusunda kararsız kaldım. "Gereksiz" polemiklerin içine düşmek en fazla kaçınmaya çalıştığım mevzulardan. Lakin bu kez görüş paylaşmayı oldukça gerekli buldum.
Konu ölüm pahasına direnen iki insan ve karşılığında rejimin tüm muhalefete karşı izan ötesi saldırıları olunca, hakkında yazmak kolay değil. Böyle durumlarda bırakın muhalif olmayı, sadece vicdanı olan insanlar bile çok ve gerçekten etkili bir şeyler yapmak istiyor. Fakat devlet ölçüsüz şiddeti ve hukuksuz hamleleri ile bizleri daracık alanlara doğru sıkıştırmaya çalışıyor.
Bundan şikayet edecek halimiz yok. Adı üstünde devlet... Ölçüyor biçiyor ve "yapması gerekeni" yapıyor.
Bize düşen inadına bu oyuna gelmemek. Sıkıştırılmaya çalıştığımız dar alanlara ve bildik eylem biçimlerine tıkışıp kalmamak.(Elbette her eylem biçimini kullanabiliriz. Ama iyi düşünmek ve son derece ekonomik-itinalı tercihler yapmak kaydı ile)
Hayır Meclislerinin bence en önemli gündemi gerçekten meclis olup olamamak. Bunu tartışmak, yeni yollar bulmak ve bu yolları denemek için çok fazla vaktimiz yok. Bize dayatılan gündemler ve yollar, bu tartışma ve arayışı öteliyor. Git gide olanaksız hale getiriyor.
Elbette bu oturma eylemi yapılmasın demiyorum. Ama bu "sol içi" eylem pekala Meclis çağrısı ile değil, isteyen bileşenlerin çağrısı ile yapılabilir.
Hayır Meclislerinin her gelişmede tutum üretmesi ve görünür olması değil, görünürlüğü meclisleri geliştirecek-genişletecek hamlelere saklaması elzemdir diye düşünmekteyim.
Geliştirici bir tartışmaya vesile olmak dileği ile...
Sevgiler...
iPhone'umdan gönderildi