Adil Hakan Ayber
unread,Oct 2, 2012, 3:58:28 AM10/2/12Sign in to reply to author
Sign in to forward
You do not have permission to delete messages in this group
Either email addresses are anonymous for this group or you need the view member email addresses permission to view the original message
to harita...@googlegroups.com
DOĞRU KARİYER SEÇİMİ NASIL YAPILIR?
Kariyer kararı sadece iş seçmekten daha
fazlasıdır. Kariyer seçimi yapılırken hayat tarzı da seçilmiş olur. Ki
bazı meslekler ancak yaşam biçimi olarak benimsendiğinde başarı getirir.
Pazarlama da o mesleklerden biridir...
KİMLER PAZARLAMA KARİYERİ YAPABİLİR?
Her gün pazarlama alanında kariyer yapmaya çok istekli birçok gençle
karşılaşıyorum. Hemen hepsi bana, pazarlama alanında yükselmek için ne
yapmaları gerektiğini soruyor. Markaların insan hayatı içindeki rolü ve
etkinliği artıkça bu alanın cazibesi de artıyor.
Fakat görüyorum ki çoğu insan pazarlama derken kendi anladığı
pazarlamadan bahsediyor. Herkesin kafasında farklı bir pazarlama kavramı
var. Kimisi pazarlama derken pazarlama iletişimini kastediyor, kimisi
pazarlama karmasını (4P) yönetmeyi anlıyor, kimisi ise "stratejik
pazarlamadan" bahsediyor. Pek çoğunun kafası hayli karışık.
Pazarlama birbirini tamamlayan iki alandan oluşur: Operasyonel Pazarlama ve Stratejik Pazarlama.
Uygulamadan sorumlu olan Operasyonel Pazarlama, ürünün geliştirilip
üretilmesinden sonra devreye giren bir fonksiyondur. En önemli görevi,
pazarlama karmasının günlük kararlarını hayata geçirmektir. Satışa
destek olacak iletişim faaliyetlerini "bütünleşik" bir anlayışla sahaya
indirmekten sorumludur. Operasyonel Pazarlama televizyonda yapılan bir
reklam kampanyasını diğer iletişim mecralarına, satış noktalarına,
şirketin ilişkide olduğu bütün kesimlere taşıma görevini üstlenir.
Operasyonel Pazarlama hangi ürünün üretileceğine, hangi fiyat aralığında
satılacağına, hangi satış ağında dağıtılacağına karışmaz. Onun görevi,
pazarlama karmasını kendisine verilen sınırlar içinde yönetmektir. Fiyat
kararı veya ambalaj değişikliği kararı verse de genel hatları çizilmiş
bir çerçevede iş yapar. Bir şirketten diğerine farklılıklar gösterse de
Operasyonel Pazarlama esas olarak Stratejik Pazarlamanın çizdiği
çerçevede iş görür.
Stratejik Pazarlama ise merkezinde ürünlerin değil fikirlerin,
tüketicilerin değil insanların, reklamların değil iletişimin ve
ilişkilerin, markaların değil anlam platformlarının olduğu bir dünyadır.
Stratejik Pazarlama, şirketin en tepesindeki CEO'nun sorumluluğunda olan
bir fonksiyondur. Stratejik Pazarlama iş modelinin kurgulanmasından
başlayan bir işlev üstlenir; şirketin tüketicileriyle, müşterileriyle,
çalışanlarıyla ve diğer paydaşlarıyla olan etkileşiminin tasarımını
yapar. Bu anlamda Stratejik Pazarlama şirketin pazarlama fonksiyonundan
daha büyük bir dünyayı yönetir.
Stratejik Pazarlamanın görevi, insanların tatmin edilmemiş ihtiyaçlarını keşfedip bunlara çözüm üretmektir.
Stratejik Pazarlama var olan pazara hitap etmekle yetinmez, inovasyonlarla yeni pazarlar da yaratmayı üstlenir.
Bu ihtiyaçların psikolojik, sosyolojik, antropolojik, kültürel, ekonomik
boyutlarına uygun olarak şirketin hangi değeri üreteceğini ve bunu
nasıl cazip bir teklife dönüştüreceğini planlar. Peter Drucker
"Pazarlamanın amacı, satış departmanına iş bırakmamak, onları gereksiz
kılmaktır." der. Apple'ın bilgisayar, MP3 ve cep telefonu pazarlarında
yaptıkları buna bir örnektir. Apple ürünleri, satıcının ürünü
"itmesiyle" değil, tüketicilerin ürünü "çekmesiyle" satılır. Apple’da
indirim kampanyaları, saldırgan reklamlar yoktur. Bunlar Apple’ın
Stratejik Pazarlamayı ne kadar iyi yaptığının göstergeleridir.
Stratejik Pazarlama, ürünün ve hizmetin üzerine inşa olacağı fikrin
bulunması (concepting) işidir. Bu fikir bir icat olmayabilir; aslında
pazarlama nadiren icatlar üzerine kuruludur. Apple'ın kendisine ait bir
icadı yoktur ama Apple tam anlamıyla bir inovasyon şirketidir.
Nasıl sanatçılar (conceptual artists), yeni fikirler ve kavramlar
yaratıp sonra bu kavramı ortaya en iyi koyacak yöntem, malzeme, tarz
arayışına girerlerse stratejik pazarlamacılar da markaları yönetirken
işe kavramsal olarak yaklaşırlar. Üründen önce insanları etrafına
toplayacakları anlamlı kavramları ararlar. (Konsept markalar)
Stratejik Pazarlama, insanların ihtiyaçlarına çözüm bulan kavramları ete
kemiğe büründürmek yani ürünleri, hizmetleri ve yeni iş modellerini
tasarlamak ve hayata geçirmek demektir. Stratejik Pazarlama fonksiyonu
tasarım odaklı bir fonksiyondur. (design thinking)
Stratejik Pazarlama bugünden daha çok geleceğe odaklıdır. Hayatın
nabzını tutarak geleceğin "kavramları" üzerine yoğunlaşır. Yarının
dünyasında geçerli olacak iş modellerini, ürünlerini, iletişim
kavramlarını bulmak için çalışır.
Biz bugün pazarlama disiplininden bahsederken aslında çoğu zaman hangi
pazarlamayı kast ettiğimizi açık olarak ifade edemiyoruz. Bugün
şirketlerin neredeyse tamamı pazarlama bölümlerine Operasyonel Pazarlama
yapacak insan ararken üniversitelerden mezun olan gençler okulda
öğrendikleri Stratejik Pazarlama yapacakları işler arıyorlar.
Türkiye'de en ileri pazarlama uygulamalarının yapıldığı uluslararası
şirketlerde yapılan pazarlama, büyük çoğunlukla Operasyonel
Pazarlamadır. Bunun böyle olması da çok doğaldır; çünkü bu şirketlerin
Stratejik Pazarlaması onların genel merkezlerinde yapılır. Ülke
şirketlerine düşen ise merkezde belirlenen kavramları, fikirleri, iş
modellerini ve ürünleri ülkenin yerel koşullarına uyarlayarak hayata
geçirmektir.
Stratejik ve Operasyonel Pazarlamanın ayrı fonksiyonlar olarak
örgütlenmesi gerekir; ama küçük şirketlerde ya da pazarlama odaklı
olmayan şirketlerde böyle bir ayrım olmayabilir.
İster stratejik ister operasyonel olsun, her "pazarlamacının" -maalesef
bu terim kapıdan kapıya mal satanları çağrıştırıyor- sahip olması
gereken bazı özellikler vardır. Pazarlama kariyeri yapacakların hem sağ
hem de sol beyinlerini kullanma yeteneğine sahip olmaları gerekir.
Pazarlama alanında çalışmak, bir yandan analitik ve mantıklı öte yandan
yaratıcı ve hayalperest olmayı; ama en önemlisi bu ikisi arasındaki
dengeyi iyi tutturmayı gerektirir.
Pazarlama, "stratejik" ve "operasyonel" olarak ikiye ayrılsa da birbirleriyle etkileşim içindedir; olmak zorundadır.
Hayata uzak birisinin strateji yaratmasının mümkün olamaması gibi
teoriyi bilmeyenlerin de günlük operasyonları hakkıyla yönetmesi mümkün
değildir. Pazarlamacı, hangi pazarlama bölümünde çalışırsa çalışsın,
diğer tarafta yapılan işlere de vakıf olmak zorundadır.
Pazarlamada başarılı olmak için entelektüel olmak kadar pragmatik olmak
gerekir. İyi pazarlama yapmak için, entelektüel ve derinlikli olmak; ama
aynı zamanda hayatın farklı kaynaklarından gelen içgörüleri sentezleyip
bunları yaratıcı bir çözüme ulaştırabilmek gerekir.
Uygulamadan anlamayan bir stratejist ya da stratejik ve derin düşünceden
hiç nasibini almamış bir uygulamacının pazarlama ve marka yönetimi
alanında başarılı olması mümkün değildir.
Pazarlama kariyeri yapmak isteyenlerin işin süslü ve havalı taraflarında
değil, en zorlu hatta kirli paslı yerlerinde de emek harcamaları
gerekir. Pazarlama suya sabuna dokunmadan elini taşın altına koymadan
uzaktan yapılabilecek bir iş değildir.
Theodore Levitt, "Bir şeyi anlamanın en iyi yolu sadece ona odaklanmakla
değil objektifi geniş bir açıya ayarlayarak onu çevresel faktörleriyle
birlikte fotoğrafın içine almakla mümkün olur." der.
Pazarlama alanında çalışacakların sadece ürüne/markaya odaklanmaları
değil, ürünün ve markanın içinde var olduğu hayatı kavrayarak -Levitt'in
dediği gibi- "objektifini geniş bir açıya ayarlayarak" bakmaları
gerekir. Daha önemlisi başkalarının baktıklarında göremediklerini
görebilmeleri gerekir.
Pazarlama yapmak farklı kökenlerden gelen insanlarla bir arada
çalışmasını bilmeyi gerektirir; çünkü yaratıcılık ancak çok kültürlü bir
yapıda farklı bakış açılarının bir araya gelmesiyle mümkün olabilir.
(Ebru sever misiniz?)
Pazarlama alanında kariyer yapmayı hedefleyenlerin odağı insan
olmalıdır. Bu alanda kariyer yapmak isteyenlerin insanların neyi neden
yaptıklarına, motivasyonlarına, alışkanlıklarına, beyinlerinin nasıl
işlediğine meraklı bir gözle bakıp onları anlayabilme yeteneğine sahip
olmaları gerekir. İnsana meraklı olan, insanı anlayabilen, insanın
toplumdaki davranışlarını çözümleyebilenler iyi pazarlamacı olurlar.
Ben bu sebeple insana meraklı olmayan, insanı anlamakla
ilgilenmeyenlerin pazarlamaya hiç heves etmemeleri gerektiğini
düşünüyorum; çünkü pazarlama, antropoloji, psikoloji, ekonomi, sosyoloji
bilimlerinin kesişme noktasında yer alan, amacı insan ihtiyaçlarını
karşılamak olan bir disiplindir.
İnsanların hayatlarını kolaylaştıracak teklifler sunmak pazarlamanın ta kendisidir.
Hayata geniş bir açıdan bakabilen, insanı ilgilendiren her konuya
meraklı olan herkes pazarlama alanında çalışabilir; ama bu alanda fark
yaratacak olanlar, insanı anlamayı ve onun toplum içindeki
davranışlarını çözmeyi sadece bir iş değil bir hayat tarzı olarak
görenler arasından çıkacaktır.