Adil Hakan Ayber
unread,Oct 2, 2012, 3:57:33 AM10/2/12Sign in to reply to author
Sign in to forward
You do not have permission to delete messages in this group
Either email addresses are anonymous for this group or you need the view member email addresses permission to view the original message
to harita...@googlegroups.com
HOMOPHİLY EĞİLİMİ YAYILIYOR
İnsanoğlu kendisine benzeyenlere, aynı
kökenden, aynı kültürden, aynı cinsiyetten hatta aynı şehirden gelenlere
karşı bir sempati besler. Homophily adı verilen bu eğilim iş dünyasını
da etkiliyor. Üstelik teknoloji bu eğilimi adeta körüklüyor...
TÜRKLER KENDİNE BENZEYENİ SEVER
İnsanoğlu kendi gibi olanı sever. Kendimize benzeyenlere, bizimle aynı
kökenden, aynı kültürden, aynı cinsiyetten hatta aynı şehirden gelenlere
karşı bir sempati besleriz. Bu eğilime İngilizce'de homophily adı
veriliyor, yani "benzer olanı sevme". Türkçe'de henüz oturmuş bir
karşılığı yok ama iş dünyasında oldukça yaygın. Şimdi sosyal medya da
işyerlerinde homophily'i körüklüyor. Yöneticiler sosyal medyada kimin
nelerden hoşlandığını, hangi gruplara üye olduğunu görüp o kişilere
yakınlık duyabiliyorlar ki bu da işe alımlara, terfilere yansıyor. Bunun
en büyük tehlikesi bir şirkette verimliliği, yaratıcılığı engellemesi
ve adalet duygusunu zedelemesi.
Homophily yani benzer olanı, kendine benzeyeni sevme, Türk iş dünyasında
çok yaygın. Aynı görüşten, aynı kökenden, aynı cinsten, aynı okuldan
hatta aynı şehirden gelen kişileri kayırıyoruz; bu kişileri işe alımdan
terfiye birçok süreçte öncelik tanıyoruz. Kendine benzer olanı sevme
başlangıçta kolay iletişim kurmayı sağlıyor gibi gözükse de esasında çok
sesliliği bastırıyor. Bir işyerinde çalışan herkesi tek tipleştiriyor,
yaratıcılığa, farklı görüşlere ket vuruyor, fırsat eşitliğini ortadan
kaldırıyor. Bir yöneticinin bölümünü sürekli kendi gibi kişilerle
doldurması o ekibin etkinliğini azaltıyor. Tabii burada kendine benzer
olanı işe almadan kasıt, işin gerektiği kişilik özellikleri ve
yetkinlikleri aramak değil, ki bu son derece normal ve doğrusu da bu,
hep aynı tip, kendi gibi olan kişileri işe almak.
Kendine benzer olanı sevme kavram olarak yeni olsa da zaten bizim
kültürümüzde olan bir şey ve şirketlerde son derece yaygın. Tüm insan
kaynakları uzmanları da bu konuda hemfikir. 20 yıldır insan kaynakları
dünyasının içinde olan Doğan Holding İnsan Kaynakları Başkan Yardımcısı
Binnur Zaimler, "Sistemleri kuvvetli şirketler bunu engellemeye çalışsa
da, hepimiz Türk'üz ve Türkler'in geninde homophily ruhu var.
Düşünülenin tam aksine, patronların tarafsız olduğunu, daha çok
profesyonel yöneticilerin homophily eğilimi taşıdıklarını
gözlemlemişimdir. Çünkü patronlar, işlerin en uygun şekilde yapılmasına
öncelik verirler. Oysa, kendi okulundan mezunlara daha sıcak bakmayı
övgüyle anlatan çok profesyonel yönetici var. Özellikle mühendislerde,
sanayi şirketlerinde bu daha tipik. Bir otomotiv firmasında, İstanbul
Erkek sonrası İTÜ Endüstri mezunu koca bir kalite kontrol departmanı
çıkabilir karşınıza mesela. İşin komiği bir anda pazarlama departmanına
da geçebilirler beraberce. Hesap uzmanları ve yabancı denetim firmaları
mezunları da gruplaşmaya çok açıklar" diyerek özetliyor homophily'nin
Türk iş dünyasında ne kadar yaygın olduğunu.
Açık pozisyon yoksa danışman diye alınıyor
Türk iş dünyasında hemşehrilerin kayrılması da homophily'nin güzel bir
örneği. Öyle işyerleri var ki çalışanların ciddi bir yüzdesini veya bazı
departmanlarının tamamını hemşehriler oluşturuyor. Zaimler, o
şirketlerden nitelikli insan kaynakları profesyonelleri olarak uzak
durduklarını söylüyor: "Çünkü o hemşehrilerin tüm kuralları delmesi,
istisnalar yaratması, üstelik de diğerlerinden daha geniş imkanlara
sahip olmalarına şaşırmıyoruz. Kurumsal düzen deliniyor. Bu durumda
hemşehri olmayan diğer küsmüş kesiminden performans beklemek zorlaşıyor.
Ayrıldıklarında ise 'işte, yabancı adama güvenilmez, bizi terkeder, ama
hemşehri kalır' deniyor. Bu konuda kitap yazacak meslektaşlarım var. Bu
sadece patron şirketlerinde olmuyor. Bir şirkete yeni atanan genel
müdürün tanıdık, akraba ve özellikle eski iş arkadaşlarını organizasyona
monte ettiğini de görüyoruz. Bazen açık pozisyon yoksa, 'danışman' gibi
yeni görevler açılıyor. Bu durum, şirket içinde İK tarafından
çalışanlara tabii ki tam açıklanamıyor."
Ne kadar kanıksandığını hepimiz göreceğiz
Aslına bakarsanız kişinin kendine benzer olanı sevmesi son derece
normal. Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim
Dalı'ndan Prof. Dr. Erol Özmen, her türlü kişilerarası ilişkide
kendisine benzeyen birisini tercih etmesinin insanoğlunun en önemli
özelliklerinden biri olduğunu söylüyor: "Nitekim hem günlük yaşamda hem
bilimsel araştırmalarda insanların benzer etnik yapı ve sosyal sınıfa
mensup, davranış kalıpları, dini inanışları, gelenek ve görenekleri
benzeyen kişilerle daha fazla ilişki ve yakınlık kurma eğiliminde olduğu
görülüyor. Farklı olana her zaman kuşkuyla bakmıştır insanoğlu.
Kendinden uzak tutmuş, olumsuz tutumlar ve önyargılar geliştirmiş,
onlarla mümkün olduğunca bir arada bulunmak istememiştir. Hepimiz
bildiğimiz, tanıdığımız ve kendimize bir kötülüğün gelmeyeceğinden emin
olduğumuz insanların yanında kendimizi daha rahat hissederiz. Çok
çeşitli önyargılarımızın olduğu insanları kendimizden uzak tutmaya
çalışır, zorunlu olarak bir arada bulunduğumuz ortamlarda ise tedirgin
oluruz."
Yakın ilişkilerde ve kişilerarası ilişkilerde daha belirgin olarak
gözlenen bu eğilim, iş ortamlarına da yansıyor. Kendine benzeyen biriyle
çalışmak her şeyin kontrol altında olacağı düşüncesi yaratıyor.
Fakat iş yaşamında cinsiyet, etnik köken, dini inanış, siyasi görüş ya
da sosyal statü açısından benzer olan ile birlikte çalışmayı tercih
etmek, diğer bir deyişle ayrımcılık yapmak hiçbir zaman o kuruluşa ya da
topluma fayda getirmiyor. İş yaşamı açısından asıl önemli olanın temel
kişilik yapıları değil işin gerektirdiği kişilik özellikleri olduğu
unutulmamalı. Önemli olan size benzemeyen insanlarla uyum yaratabilmek.
Özellikle yaratıcılık gerektiren iş ortamlarında farklılıklar ve
farklılıklardaki uyum daha da önemli. Mesela bir şirkette herkes aşırı
detaycı ve çok fazla ince eleyip sık dokuyan kişilik tipleri ise o
şirkette hızlı aksiyona geçmeyi gerektiren durumlarda sıkıntı
yaşanabilir.
Prof. Dr. Özmen, nedeni ne olursa olsun iş yaşamının gerektirdiği
nitelikleri yeterince dikkate almadan kendimize benzeyen kişilere
kariyer yollarının açılmasının iş barışını ve huzurunu bozacağını
söylüyor: "Yükselmek için nitelikten çok başka bazı özelliklere (aynı
etnik köken, siyasi görüş ya da dini inanış) bakılması yapay ve sahte
davranışların artmasına, toplumsal ahlakın giderek çökmesine neden
oluyor. Ne yazık ki başta üniversiteler olmak üzere ülkemizde bunun
birçok örneği bulunuyor. Mobbing kavramının bilinir olmaya başlaması ile
birlikte birçok kişinin aslında bir mobbing mağduru olduğunu
öğrenmesine benzer biçimde homophily kavramı da bilinir hale geldikçe
ülkemizde homophily'nin ne kadar yaygın olduğunun (hatta
kanıksandığının) daha net olarak görüleceğini düşünüyorum."
Sosyal medya işveren için kaynak oluyor
Son dönemde sosyal medya da iş dünyasında homophily'i körükledi. (BKZ
Hürriyet İK 29 Temmuz 2012, 'CV'ye, üniversiteye güvenme dönemi bitti')
Sosyal medyada kendine benzeyen kişiler bir araya geliyor. Aynı okuldan,
aynı işyerlerinden, aynı görüşten kişiler sosyal medyada bir araya
geliyor ve insanlar bu mecralarda birbirlerinin kılık-kıyafetini
inceliyor, resimlerini beğeniyor (like), bu da kendine benzer olanı
arayan işveren için bir kaynak oluşturuyor.
Üst düzey yönetici araştırma şirketi Stanton Chase Türkiye Kurucu Ortağı
Çağrı Alkaya, sosyal medyanın yarattığı şeffaflığın homophily'i
arttırdığını ve diversity (çeşitlilik) konusunda da aslında olumsuz etki
yarattığını söylüyor: "Facebook'dan kişinin rengini, görünüşünü, giyim
tarzını, inancını, rengini görebiliyorsunuz, yurtdışında bunun
ayrımcılık sebebi olduğu yönünde çeşitli iddialar var."
Twitter şimdilik demokratik
Binnur Zaimler, bu anlamda Twitter'ın daha demokratik olduğunu
düşünüyor: "LinkedIn gibi iş dünyasına yönelik sosyal paylaşım siteleri
başta olmak üzere, Facebook ve diğerlerinde size okul, iş deneyimi, yaş,
medeni hal ve diğer ilgi alanlarınız konusunda pek çok bilgi soruluyor.
Hepimiz orada etiketleniyoruz. Küçük gruplara ait oluyoruz. Bu
bilgilere göre de benzer kişilerle tanışma fırsatınız oluyor. Yine bu
şekilde veritabanlarından taranıp, buna göre görüşmelere bile
çağırılıyorsunuz. Türkiye'de etiketler ve aldığımız puanlar maalesef
asıl istediğimiz hayatı gölgeliyor. Toplumsal kalıpların içinde bir
yerler edinmeye çalışılıyor. Twitter ise tam tersi. Tüm kesimleri ve
görüşleri kucakladığını görüyorum. Orada kimliğiniz olmadan sadece
görüşünüz, yazdıklarınız sizi yansıtıyor. Kimsenin apoleti yok, eğer
yazılarınız beğenilmezse isterseniz genel müdür olun, kimse sizi takip
etmez. Demokratik bir yer şimdilik."
İK'nın yüksek devir oranının sebebi homophily
Homophily'i engellemede insan kaynaklarına çok iş düşüyor. İnsan
kaynaklarının en başta homophily'e karşı tüm yöneticileri ve çalışanları
bilgilendirmesi gerekiyor. Microsoft İnsan Kaynakları'ndan Sorumlu
Genel Müdür Yardımcısı Belgin Ertam, İK'nın çalışanlardan gelen 'kendine
benzeri alma' taleplerinde dengeleyici bir rol üstlenmesi gerektiğine
inandığını söylüyor: "Çeşitlilik politikasının tüm çalışanlar tarafından
anlaşılması ve içselleştirilmesinde sadece insan kaynaklarının değil
şirket üst yönetiminin de rol almasının kritik olduğunu düşünüyorum.
Çalışanlar çeşitlilik konusundaki uygulamaları gördükçe ve çeşitlilik
kurum kültürünün bir parçası haline geldikçe, homophily azalacaktır."
Fakat insan kaynaklarının bu konuda üst düzey yöneticilerle uzlaşması
her zaman kolay olmuyor, özellikle de küçük işletmelerde. Binnur
Zaimler, diğer çalışanlar adına adaletsiz uygulamalara direnç
göstermenin insan kaynaklarının esas görevi olduğunu ve homophily
nedeniyle bazı şirketlerde İK yöneticilerinin 2 yılda bir değiştiğini
söylüyor. Homophily'i önlemek için en etkin yolun değerleme merkezinden
geçtiğini söylüyor.
İnsan kaynakları uzmanları homophily'nin engellenmesi için yöneticilerin
bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi konusunda hemfikirler ama bunu
başarmak göründüğü kadar kolay değil. Prof. Dr. Özmen, toplumun dokusuna
işlenmiş bir yaklaşımı değiştirmenin kolay olmadığının, o nedenle
sabırlı bir çaba gösterilmesi gerektiğinin altını çiziyor: "İş dünyasını
tüm toplumdan soyutlayarak düşünmek mümkün değildir. Kolayca kutuplaşma
eğiliminde olan, kendinden olanı kayırmanın ve gücü elinde tutanın
istediğini yapmasının doğal karşılandığı toplumlarda homophily kolayca
yeşermektedir. Bu tür özellikleri olan toplumlarda her kademede çalışan,
her türlü yönetici ve insan kaynakları departmanının tüm çalışanları,
fırsatını bulduğunda birilerini (hemşehri, tanıdık vs) kayırmaktadır."