YÖNETİCİNİN LİDERLİK DÖNÜŞÜMÜ
Rutinin istikrarını sağlayan bir yöneticinin geleceğe yön veren bir
lidere dönüşmesi mümkün müdür? Uzmanlara göre bu sorunun cevabı
kesinlikle evet. İşte yöneticileri lider haline getirecek 7 taktik...
YÖNETİCİLER NASIL BİRER LİDER HALİNE GELİR?
Perspektifte ve sorumlulukta 7 değişiklik
Ana fikir
Çok az liderlik geçiş süreci, bir işlevi yönetmekten hayatında ilk defa
bir kurumun tamamını yönetmeye geçiş kadar meydan okuyucudur.
Bu işin kapsamı ve karmaşıklığı o kadar dramatik boyutlardadır ki yeni
atanmış birim başkanının kendisini ambale olmuş ve güvensiz hissetmesine
neden olabilir. Onların kendi işlevine hakim olmak, organizasyonel
teknik bilgi, ekip kurma ve onları motive etme yeteneği gibi bir önceki
rollerinde edinmiş oldukları beceriler artık yeterli değildir. Bu
yöneticilerin öncelikle kendilerini her işlev hakkında bilgi sahibi olan
genel bir uzmana dönüştürmesi gerekir. Alışık olduklarının oldukça
dışında çeşitlilikte insanları işe almayı, onları değerlendirmeyi ve
onlarla ilgilenmeyi öğrenmek zorundadır. Onlar yepyeni ama fevkalade zor
bir sorular silsilesine göğüs germek zorunda kalır: Kurumsal
ajandamızdaki en önemli sorunlar neler? Şirket genelinde karşılaşılan
tehditler ve fırsatlar nelerdir? Organizasyonun bütününün başarısını
nasıl garanti altına alabilirim? İşte bu son derece kritik dönüm
noktasında yöneticilerin, kendi liderlik odaklarında yeni beceriler ve
kavramsal çerçeve çalışmaları geliştirmelerini zorunlu kılan bir dizi
hünerli değişiklikten ibaret yedi tane sismik değişikliğe gitmesi
gerekir.
YEDİ SİSMİK DEĞİŞİKLİK
İlk defa kurumsal bir lider olan eski bir işlev yöneticisinin kendisinde
yapması gereken bütün değişiklikler, yeni beceriler öğrenme ve yeni
akıl setleri geliştirmekle ilgilidir. İşte aşağıda o değişiklikler ve
onların her biri için yöneticilerin yapması gerekenler:
ÖZEL UZMANDAN GENEL UZMANA
Şirketteki kilit işlevlerde kullanılan zihinsel modelleri, araçları ve
terimleri kavramak ve bu işlevlerin liderlerini değerlendirmek için
şablonlar geliştirmek.
ANALİSTTEN BİRLEŞTİRİCİYE
Karmaşık organizasyonel sorunları çözmek için çapraz işlevsel ekiplerin
kolektif bilgilerini bir araya getirmek ve uygun getiri-götürü hesapları
yapmak.
TAKTİSYENDEN STRATEJİSTE
Ayrıntılar ve büyük resim arasında gidip gelmek, karmaşık ortamlardaki
önemli şablonları algılamak ve dışarıdaki kilit oyuncuların olası
tepkilerini önceden görmek ve onlara müdahale etmek.
DUVARCI USTASINDAN MİMARA
Strateji, yapı, faaliyet modelleri ve beceri tabanlarını etkin ve etkili
bir şekilde birbirleriyle uyumlu hale getirmek için organizasyonel
sistemlerin nasıl analiz edileceğini ve nasıl tasarlanacağını iyi bilmek
ve gerekli organizasyonel değişiklikleri gerçekleştirmek için bu
bilgilerden faydalanmak.
SORUN ÇÖZÜCÜDEN AJANDA BELİRLEYİCİYE
Organizasyonun asıl odaklanması gereken sorunları tanımlamak ve herhangi
bir işlevin görev kapsamına girmeyen ama halen önemli olan sorunları
belirlemek.
ASKERDEN DİPLOMATA
İçinde hükümetin, STK'ların, medyanın ve yatırımcıların da olduğu
dışarıdaki kilit oluşumları etkileyerek, şirketin içinde faaliyet
gösterdiği ortamı proaktif bir şekilde biçimlendirmek.
DESTEKLEYİCİDEN LİDERLİK ROLÜNE
Organizasyon adına bir rol modeli olarak doğru davranış tarzları
sergilemek ve hem dolaysız hem de artarak dolaylı yollardan çok sayıda
insan grubuyla iletişim kurmayı ve onlara ilham vermeyi öğrenmek.
Harald (gerçek adı değil), önde gelen Avrupalı bir kimya şirketinde 15
yıldır çalışan üstün potansiyelli bir liderdir. İşe plastik biriminde
ürün yöneticisi olarak başlamış ve kısa süre sonra Hong Kong'a transfer
olarak burada kendi birimine ait yeni bir Asyalı iş merkezinin
kurulmasına yardımcı olmakla görevlendirilmişti. Bu bölgede satışlar
patlayınca da anında satış müdürlüğüne terfi ettirildi. Üç yıl sonra
Avrupa'ya geri döndüğünde ise artık Avrupa, Ortadoğu ve Afrika'dan
sorumlu ve 80 profesyonelden oluşan bir grubu yöneten satış ve pazarlama
direktörü oldu. Ardından başarılar zincirine yeni halkalar ekleyerek,
hizmetlerle ilgili birkaç ürün hattından sorumlu ve 200'e yakın
elemandan oluşan bir grubu yönetecek polietilen bölümüne bakan satış ve
pazarlama genel müdür yardımcılığına atandı. Harald bu sıkı çalışmasının
karşılığı olarak sonunda dünyanın dört bir yanında 3 binden fazla
çalışana sahip bir iş birimi olan plastik reçineler bölümünün
başkanlığına terfi ettirildi. Bu şirket onu kasıtlı olarak güçlü bir
ekibi olan küçük ama gelecek vadeden bir işin başına getirdi. Burada
amaçlanan ona satış ve pazarlamanın ötesine geçebilmesini sağlayacak
fırsatlar sunmak, bir işin tamamını sarmalamasını sağlamak, deneyimli
bir ekibin desteğiyle bir birimin başkanı olmanın ne anlama geldiğini
öğretmek ve onun liderlik becerilerini karmaşık sorunlardan ve
krizlerden etkilenmeyecek derecede bir üst seviyeye yükseltmesini
sağlamaktı. Kurgu mükemmel görünüyordu ancak Harald, yeni pozisyonunda
birkaç ay geçirdikten sonra ciddi şekilde tökezlemeye başladı.
Harald gibi yükselen yıldızların çoğu, sadece bir işleve liderlik
yaparken kuruma liderlik yapmaya atandıklarında ve hayatlarında ilk defa
kâr & zarar sorumluluğunu üstlenip, kurumsal işlevlerin hepsinde
çalışan bütün üst düzey yöneticileri denetlemeye başladıklarında
sendeler. Şirket zirvesinde işler gerçekten çok farklıdır. Bunun
nedenini öğrenmek için insanların yaşadığı bu önemli dönüm noktasına
derinlemesine bir göz attım. İçinde üstün potansiyelli yetenekler
yetiştiren yöneticilerin, kıdemli İK profesyonellerinin ve geçtiğimiz
yıllarda hayatlarında ilk defa kurumsal liderlik koltuğuna oturmuş
insanların da olduğu 40'dan fazla üst düzey yöneticiyle kapsamlı
röportajlar yaptım. Araştırmamdan ortaya çıkan sonuç ise bu geçiş
döneminde başarılı olmak isteyen üst düzey yöneticilerin kendi liderlik
odaklarında ve becerilerinde benim 7 sismik değişiklik dediğim türden
bir dizi çetrefilli değişiklikler yapmaları gerektiği yönündeydi.
Onların, özel bir uzmandan genel bir uzmana, bir analistten yani bir
ayrıştırıcıdan bir birleştiriciye, bir taktisyenden bir stratejiste, bir
duvarcı ustasından bir mimara, bir sorun çözücüden bir ajanda
belirleyiciye, bir askerden bir diplomata ve bir destek elemanından bir
lidere nasıl dönüşebileceklerini öğrenmeleri gerekiyor. Tıpkı diğer pek
çok meslektaşıgibi Harald da bu gerekli değişikliklerin çoğunu yapmakta
zorlanmıştı. Onları gerçekleştirmeyi nelerin bu kadar zor kıldığını
anlamak için gelin şimdi Harald'ın bu değişim sürecinden nasıl geçtiğine
bakalım. Cesaret kırıcı sürprizlerle karşılaştıkça, mesnetsiz
varsayımlar yaptıkça, hayal gücünü ve vaktini aşan yepyeni taleplerle
yüzleştikçe, bilinçsiz kararlar aldıkça ve hatalarından dersler
çıkardıkça ne yaptığına bakalım.
Özel uzmanlıktan genel uzmanlığa
Harald ilk meydan okumasıyla tek bir işleve liderlik yapmaktan bir
şirketteki bütün işlevleri denetlemeye atandığında yüzleşmişti. Bu
değişiklik, onun ilk birkaç ayında oryantasyonunu bozmuş ve doğru
kararlar almasına olan güveninin azalmasına yol açmıştı. İyi bildiği
işlevlere aşırı ilgi gösterme ama bilmediklerini ise ihmal etme diye
bilinen klasik bir tuzağa düşmüştü. Harald'ın şansına, İK'dan sorumlu
başkan yardımcısı kendisine satış ve pazarlamadan sorumlu başkan
yardımcısı ile olan ilişkisinde birtakım dobra geri beslemeler sunarak
bu durumu
açıklığa kavuşturmuştu: "Claire'i delirtiyorsun. Onu biraz serbest
bırakman lazım" gibi... Harald'ın kendi konforlu işlevsel alanında
kalmaya eğilimli olması, çok daha kapsamlı bir role atanmanın yarattığı
strese karşı verilen anlaşılır bir tepkiydi. Elbette kurumsal lider
olarak yeni atananların hepsi, şirketteki işlevlerin tümünde dünya
çapında birer uzman olsaydı mükemmel olurdu. Ancak tabii ki bu imkansız.
Onlar, bazı durumlarda çeşitli işlevler arasında rotasyona tabi
tutularak veya çapraz işlevli projelerde çalışarak tecrübe edinmiş
olabilir ("Nasıl Güçlü Kurumsal Liderler Yetiştirilir" kutucuğuna
bakınız). Oysa gerçek olan şudur ki kurumsal liderliğe geçişte kendi
şirketinin bütün işlevleri hakkında yeterince bilgi sahibi olmayı
çabucak başarabilen uzmanlar olan üst düzey yöneticilere ihtiyaç
duyulur. Peki kurumsal liderlerin, (1) bir şirketin bütünü açısından iyi
kararlar alabilecek ve (2) kendi ekibindeki yeteneklerin farkına
varabilecek kapasitede olmaları ne derecede şarttır. Bu iki işi de
başarabilmek için onların, bir şirketteki işlevlerin her birinin kendi
zihinsel modellerine ve kendi lisanlarına sahip farklı yönetsel alt
kültürler olduklarının bilincine varmaları gerekir. Etkin liderler,
finansman, pazarlama, faaliyetler, İK ve AR-GE'de çalışan
profesyonellerin işteki sorunlara nasıl farklı yollardan yaklaştıklarını
ve her birine nasıl farklı disiplinler (iskontolu nakit akışı, müşteri
dilimleme, süreç akışı, veliaht planlama, geçiş kapıları ve benzerleri)
uyguladıklarının bilincindedir.
Liderlerin bütün işlevlerde konuşulan lisanları çok iyi bilmesi ve
gerektiğinde onlar arasında tercümanlık yapması gerekir. En önemlisi de
liderler kendi uzmanlıkları dışındaki alanları yönetirken insanları
değerlendirmek ve onları işe almak için sorulması gereken doğru soruları
ve doğru ölçümleri bilmek zorundadır. Harald'ın avantajına onun
şirketi, kendisini üstün performanslı bir birime atamanın yanı sıra
kilit işlevlerdeki yetenekleri değerlendirmek ve geliştirmek için çok
güçlü sistemler de kurmuştu. Bunların arasında performans gözden
geçirmeleri ve 360 derece geri beslemeler ile kurumsal işlevlerden girdi
toplamak için iyi tasarlanmış sistemler de vardı. Mesela onun İK ve
finansmandan sorumlu başkanları, bir yandan doğrudan kendisine rapor
verirken diğer yandan da Harald’a kendi değerlendirmelerinde ve
gelişiminde destek olan uygun kurumsal servislerle altı çizili rapor
verme ilişkisi içindeydi. Bu sayede kendisi her bir birimde "mükemmel"in
ne anlama geldiğini kavramasına yardımcı olan yığınla kaynağa sahip
oluyordu. Şirketler, her bir işleve has özel standartlaştırılmış
değerlendirme planları yaratılmasına doğrudan yatırım yaparak, kendi
kurumsal liderlerinin zemine çabucak sağlam basmalarını garanti altına
alabilir. Ancak kendi çalıştıkları firmalarda bu gibi sistemler olmasa
bile gelecek vadeden kurumsal liderler diğer işlevlerdeki
meslektaşlarıyla ilişkiler kurarak ve onlardan bir şeyler öğrenmeye
çalışarak kendilerini yetiştirebilir ve kendilerine has şablonlar
yaratabilirler.
Analistten (ayrıştırıcıdan) birleştiriciye
İşlevsel liderlerin başlıca sorumlulukları, belirli şirket faaliyetleri
üzerinde analitik yani ayrıştırıcı değerlendirmeler yapmaya odaklanacak
insanları işe almak, onları geliştirmek ve yönetmekten ibarettir.
Kurumsal bir liderin işi ise önemli organizasyonel sorunları çözmek için
bu işlevsel ekiplerin kolektif bilgilerini yönetmek ve onları
birleştirmektir. Harald, şirkette birbiriyle yarışan çok sayıda talebe
çözüm bulmaya çalışırken öncelikle bu gerekli değişiklikle başa çıkmakta
zorlanmıştı. Örneğin onun satış ve pazarlamadan sorumlu başkan
yardımcısı, yeni bir ürünle pazarda saldırganca bir hamle yapmaya can
atarken, faaliyetlerin başındaki kişi ise üretimin satış ekibinin talep
senaryolarını karşılayacak kadar hızlı davranıp davranamayacağından
endişeleniyordu. Harald'ın ekibi ise finansal çeyrek dönemlik sonuçlara
ne zaman odaklanacaklarını ve geleceğe (AR-GE'ye) ne zaman yatırım
yapacaklarını bilmek ve zamanlarının ne kadarlık kısmını uygulamaya veya
inovasyona tahsis edeceklerine karar verebilmelerini sağlayacak şekilde
şirketin arz tarafı (faaliyetler) ile talep tarafı (satış ve pazarlama)
arasında bir denge kurulmasını istiyordu. Tekrar söyleyelim, üst düzey
yöneticilerin bu gibi birbiriyle yarışan sorunlara çözüm bulmak için
çeşitli işlevler hakkında genel bir bilgiye sahip olması gerekir. Ancak
bu da yeterli değildir. Burada gerekli becerilerin yapılan analizlerden
çok, getiri-götürü hesaplarının nasıl yapılacağının ve bu kararların
ardındaki mantığın iyi anlaşılması önemlidir. Yine burada da çapraz
işlevli veya yeni ürün geliştirme ekiplerinde edinilmiş eski deneyimler,
tıpkı kıdemli bir üst düzey yöneticiye kendi ekibini yönetmesinde
çıraklık yapma deneyimi gibi, yeni atanmış kurumsal liderlerin çok işine
yarar. Ancak Harald'ın da öğrendiği üzere eninde sonunda bir şeyler
yapmak ve onların sonuçlarından dersler çıkarmaktan başka yol yoktur.
Taktisyenden stratejiste
Harald, ilk aylarında kendisini şirketteki sayısız ayrıntıya gömmüştü.
Taktisyen olmak çok cazip geliyordu. Çünkü faaliyetler çok somuttu ve
sonuçları da anında belli oluyordu. Hemen ardından sürekli günlük
toplantılara katıldığı, kararlar aldığı ve yeni projeler ürettiği için
kendini kaybolmuş durumda bulmuştu. Burada kuşkusuz asıl sorun,
Harald'ın o anda liderlik ettiği birimde baş stratejist olarak da
çalışmasıydı. Onun bunu başarabilmek için pek çok ayrıntıyla
ilgilenmemesi, zihnini boşaltması ve zamanını daha üst seviyede
sorunlara ayırması gerekiyordu. Daha açık konuşmak gerekirse onun
kendine stratejik bir akıl seti geliştirmesi şarttı, Peki taktiksel
bakımdan güçlü liderler bu gibi bir akıl setini geliştirmeyi nasıl
öğrenebilir? Üç becerilerini ilerleterek: Seviye değiştirme, şablon
algılama ve zihinsel simülasyon. Seviye değiştirme, ayrıntılara ne zaman
odaklanılacağını, büyük resme ne zaman odaklanılacağını ve her ikisini
nasıl ilişkilendireceğini bilecek şekilde analiz seviyeleri arasında
hızla süzülebilme yeteneğidir. Şablon algılama, karmaşık bir şirkette ve
onun etrafındaki önemli gündelik ilişkilerin ve diğer ciddi kalıpların
ayrımına varma yani sinyali gürültüden ayırabilme yeteneğidir. Zihinsel
simülasyon ise dışardaki tarafların (rakipler, düzenleyiciler, medya,
kamudaki kilit isimler) sizin eylemlerinize nasıl tepki vereceğini
öngörme ve yapılması gerekenin en iyisini yapabilmek için onların
eylemlerini ve tepkilerini tahmin edebilme yeteneğidir. Mesela Harald'ın
ilk yılında, Asyalı bir rakip şirket kendi biriminin ürettiği kilit bir
reçineye rakip olacak ucuz bir ürünü piyasaya sürmüştü. Harald'ın
burada sadece ortaya aniden çıkan bu tehdidi değerlendirmesi değil ama
aynı zamanda bu rakibin gelecekteki niyetinin ne olabileceği hakkında da
düşünmesi gerekiyordu. Acaba bu Asyalı şirket, piyasaya sürdüğü ucuz
ürün sayesinde kendisine kuvvetli bir müşteri ilişkileri tabanı kurmanın
ve ardından geniş bir ürün yelpazesiyle ortaya çıkmanın peşinde
olabilir miydi? Eğer öyleyse Harald'ın ekibinin önündeki seçenekler
nelerdi? Harald'ın yapmayı tercih ettiği seçeneğe karşı bu rakip şirket
nasıl bir tepki verebilirdi? Bunlar onun satış ve pazarlamanın
başındayken karşılaştığı türden sorular değildi. Sonunda kendi kıdemli
ekibiyle yaptığı çeşitli eylem analizlerinin ardından ileride hiç
pişmanlık duymamasını sağlayacak bir adım atarak pazar payındaki azalışı
durdurmak için mevcut kârını düşürmek pahasına o ürünün fiyatında
indirim yapmayı tercih etmişti. Acaba stratejik düşünür mü doğulur yoksa
sonradan bir stratejik düşünür mü olunur? Cevap her ikisidir de. Tıpkı
diğer beceriler gibi stratejik düşünme kabiliyetinin de eğitim ile
geliştirilebileceğine hiç şüphe yok. Ancak, çeşitli analiz seviyeleri
arasında süzülmek, şablonları fark etmek ve zihinsel modeller inşa etmek
yeteneği birtakım doğuştan gelen özellikler de gerektirir. Lider
yetiştirmenin paradokslarından biri de insanların çoğunlukla iyi
mücadele etme yetenekleri sayesinde üst mevkilere atanması ancak
stratejik yeteneğe sahip çalışanların ayrıntılara pek önem vermemesi
yüzünden alt kademelerde zorlanmalarında yatmaktadır.
Duvarcı ustasından mimara
Üst düzey yöneticiler sıklıkla organizasyonel tasarım işiyle herhangi
bir ehliyetleri olmaksızın amatörce ilgilenir ve sonunda yanlış
uygulamaların içine girerler. Onlar ilk kurumsal seviyedeki rollerini
kendilerine isim yaparak elde eder ve ardından kendi hamlelerinin
organizasyonun bütünü üzerinde ne gibi etkileri olabileceğini tam
anlamadan strateji veya yapı gibi değiştirilmesi göreceli olarak kolay
görünen organizasyondaki bileşenleri hedef alırlar. Örneğin Harald, yeni
rolünde yaklaşık dördüncü ayını doldururken bu şirketin ürün hatlarına
daha az ama müşterilere daha fazla odaklanacak şekilde yeniden
yapılanması gerektiği sonucuna varmıştı. Eski bir satış pazarlama
başkanı olarak bu şekilde düşünmesi onun için çok doğaldı. Onun gözünde
bu şirket, ürün geliştirmeye ve faaliyetlere aşırı batmıştı ve bu
birimin yapısının kurulduğu günden bu yana hiç değişmediği ve modasının
çoktan geçtiği besbelliydi. Bu yüzden onun yeniden yapılanma önerisi,
kendi ekibi tarafından büyük bir sessizlikle ve ardından şiddetli
itirazlarla karşılanınca çok şaşırmıştı. Kısa bir süre içinde ise bu
başarılı bölümün mevcut yapısının dolambaçlı ve görülmez yollardan onun
kilit süreçlerine ve yetenek tabanına dayandığı anlaşılmıştı. Örneğin
satış elemanlarının bu şirketin kimyasallarını satmak için ürünler
hakkında derin bir bilgi birikimine ve müşterilere onların uygulanmaları
hakkında danışmanlık yapma yeteneğine sahip olması gerekiyordu. Müşteri
odaklı bir yaklaşıma geçilmesi için onların geniş bir yelpazede yer
alan karmaşık ürünler satması ve devasa miktarlarda yeni uzmanlıklar
edinmesi gerekecekti. Bu yüzden her ne kadar müşteri odaklı bir
yaklaşıma geçilmesinin birtakım potansiyel getirileri olsa da belirli
getiri-götürü hesaplarının da dikkate alınması gerekiyordu. Mesela bu
uygulama ile süreçler üzerinde adamakıllı değişikliklere gidilmesi ve
çalışanların yeniden eğitimine ciddi yatırımlar yapılması gerekecekti.
Liderler merdivenleri tırmandıkça kendi organizasyonlarının stratejisi,
yapısı, süreçleri ve yetenek tabanlarından ibaret olan mimarisinin
tasarlanmasından ve değiştirilmesinden de sorumlu olur. Etkin birer
organizasyonel mimar olabilmek için onların sistemler bazında düşünmesi
şarttır. Onlar organizasyonun kilit bileşenlerinin nasıl bir arada
uyumlu durduğunu ve bir zamanlar Harald'ın büyük saflıkla kavrayamadığı
gibi diğerleri üzerinde yapacağı etkiyi göz önüne almadan herhangi
birini değiştiremeyeceğinizi anlamak zorundadır. Harald bunu zor yoldan
öğrenmişti. Çünkü bir işlevsel lider olarak tecrübe edindiği hiçbir şey
ona bir organizasyonu tıpkı bir sistem gibi ele almak gerektiğini
öğretmemişti. Onda gözlemlerden bu gibi öngörüleri çıkarabilecek büyük
ölçekli organizasyonel değişiklikler yapma deneyimi de yoktu. Bu konuda
Harald aslında alışıldık davranmıştı: Kurumsal liderlerin aslında içinde
organizasyonel tasarım mekaniklerinin, iş süreci iyileştirmelerinin ve
geçiş dönemi yönetiminin de olduğu organizasyonel değişimin ve değişim
yönetiminin temel prensiplerini bilmeleri şarttır. Ancak yükselişte olan
çok az sayıda yönetici bu alanlarla ilgili resmi temel eğitim alır ve
sonuçta çoğu, kendi organizasyonlarının mimarı olmak ya da
organizasyonel geliştirme profesyonellerinin işi olan eğitimli
tüketiciler olmak için yetersiz donatılmış olur. Burada Harald,
kendisinin farkında bile olmadığı çok sayıda karşılıklı bağımlılıklar
hakkında önemli tavsiyelerde bulunan deneyimli bir kadroya sahip olduğu
ve onlara güvenebileceğini hissettiği için yine çok şanslıydı. Kuşkusuz
yeni kurumsal liderlerin hepsi bu kadar şanslı olamayabilir. Ancak kendi
şirketleri onları organizasyonel değişimi öğrenebilecekleri yönetici
eğitim programlarına göndermeye yatırım yaparsa, o zaman bu değişiklik
için çok daha iyi hazırlanmış olurlar.
Sorun çözücüden ajanda belirleyiciye
Çoğu yönetici sorun çözme yeteneklerine göre bir üst mevkiye terfi
ettirilir. Oysa onların kurumsal birer lider olduklarında sorun çözmeye
daha az ama organizasyonlarının çözmek zorunda olduğu sorunları bulup
çıkarmaya daha fazla odaklanmaları gerekir. Harald bunu başarabilmek
için bu şirketin yüzleştiği tüm fırsatları ve tehditleri eksiksiz olarak
algılamak ve kendi ekibini sadece en önemli olanlarına odaklamak
zorundaydı. Onun aynı zamanda tıpkı farklılaşmak gibi henüz hiçbir
işlevin sorumluluk alanına girmeyen ama halen önemini koruyan sorunlar
olan "beyaz boşluklar"ı da tanımlaması gerekiyordu, Artık Harald'ın
dikkate alması gereken sorunların sayısı baş döndürücü boyuttaydı. O,
satış ve pazarlamanın başındayken şirket liderleri için belirli bir
günde, haftada veya ayda önlerine atılan sorunları önceliklendirmenin ne
kadar zor bir iş olduğunu takdir edecek kadar deneyim kazanmıştı. Ancak
halen bu seviyedeki sorunlardan bazılarının boyutu ve karmaşıklığı
karşısında şaşırıp kalmaktan geri kalmıyordu. Zamanını nasıl
dağıtacağını bilemiyordu ve anında aşırı iş yüklendiğini hissetmişti.
Artık daha fazla işi başkalarına delege etmesi gerektiğini biliyordu.
Ancak hangi işleri ve görevleri diğerlerinin ellerine güvenilir bir
şekilde bırakması gerektiğinden emin değildi. Satış ve pazarlama
araçlarıyla tekniklerine hakim olmak, organizasyonel uygulama becerileri
ve hatta yetenekleri harekete geçirmek ve ekip çalışmasını teşvik etmek
gibi işlevsel bir lider olarak geliştirdiği beceriler artık yeterli
olmuyordu. Ajandayı belirlemek anlamına gelen ekibinin hangi sorunlara
odaklanacağını tespit etmek için onun eskiden içinde bulunduğu ortamdan
çok daha belirsiz ve muğlak bir yerde yolunu nasıl bulacağını öğrenmesi
gerekiyordu. Onun ayrıca önceliklerin iletişimini kendi organizasyonunun
doğru tepki verebileceği bir şekilde öğrenmesi de şarttı. Satış ve
pazarlama geçmişi sayesinde Harald, kendi ajandasının iletişimini
yapmakta daha az zorlanmıştı. Burada asıl meydan okuma ajandanın nasıl
olması gerektiği hakkındaydı. Onun bir dereceye kadar kendi
deneyimlerinden dersler çıkarması gerekiyordu. Ancak burada tekrar onun
dikkate alması gereken sorunları gayet iyi bilen ve kendisine rehberlik
yapan ekip üyeleri yardımına koşmuştu. O aynı zamanda kendi biriminin
kilit hedeflerini tanımlayan bir yapı sunan bu şirketin yıllık planlama
sürecine de güvenebilirdi.
Askerden diplomata
Harald, önceki rollerinde başlıca kendi birliklerinin rekabet savaşından
galip çıkmasını sağlamaya odaklanmıştı. Oysa şimdi kendisini bir anda
içinde düzenleyicilerin, medyanın, yatırımcıların ve STK'ların olduğu
etkileyici bir harici taraflar grubu için şaşırtıcı miktarda zaman
harcaması gereken bir ortamın içinde bulmuştu. Kendi destek ekibi onlara
zaman ayırması için sürekli bir talep bombardımanı altındaydı: Acaba
İçişleri Bakanlığı tarafından desteklenen bir endüstri veya hükümet
forumuna katılabilir miydi? Önde gelen bir ekonomi dergisinin editörü
ile röportaj yapmak için zaman ayırabilir miydi? Kilit bir kurumsal
yatırımcılar grubu ile toplantı yapabilir miydi? Bu gruplardan
bazılarına aşinaydı ancak diğerleri hakkında hiçbir fikri yoktu. Ancak
ona asıl hepten yabancı gelen, kendisinin sorumluluğunun sadece çeşitli
paydaşlarla etkileşime girmek değil ama aynı zamanda onların sorunlarını
kendi şirketinin çıkarları ile kaynaştırarak proaktif bir şekilde
çözmek de olduğunu anlamasıydı. Harald'ın kurumsal bir diplomat
olmasının önündeki meydan okumalarla başa çıkabilmesi için önceki
deneyimlerinin çok azı işine yarayabilirdi.
Peki etkin kurumsal diplomatlar ne yapar? Onlar kendi stratejik
hedeflerine ulaşmak için dışarıdaki iş ortamını şekillendirmek amacıyla
müzakere, ikna, çatışma yönetimi ve ittifak kurma gibi diplomasi
araçlarından faydalanırsüreçte büyük bir sıklıkla kendilerini hemen her
gün pazarda kıyasıya rekabet ettikleri rakipleriyle bir anda işbirliğine
gitmiş bulurlar. Kurumsal liderlerin bu işi layığıyla yapabilmesi için
çıkar ortaklıkları kurmanın yollarını arayarak, farklı türden
organizasyonlardaki karar alma süreçlerini kavrayarak ve diğerlerini
etkileyecek çarpıcı stratejiler geliştirerek, kendilerine yeni bir akıl
seti yaratmaya çalışması gerekir. Onların ayrıca muhtemelen daha önce
hiç yönetmedikleri türden çalışanları nasıl işe alacaklarını ve onları
nasıl yöneteceklerini kavramış olmaları da şarttır. Yani hükümetle
ilişkiler ve kurumsal iletişimler gibi kilit destekleyici işlevlerde
çalışan profesyonelleri... Ve bu gibi çalışanların girişimlerinin
ufuklarının mevcut şirketlerdeki çeyrek veya yıllık sonuçlara
odaklanmaktan çok daha geniş olduğunu fark etmeleri gerekir. Bir hükümet
regülasyonunun hazırlanmasını şekillendirecek bir kampanya gibi
girişimlerin sonuç verebilmesi için aradan yıllar geçmesi gerekebilir.
Harald'ın bunu anlaması için bir süre zaman geçmesi gerekmişti, çünkü
onun ekibi sürüncemeye bırakılmış zaman dilimleri boyunca sorunları
yönetmenin ne kadar zahmetli bir iş olduğu ve birileri gözünü toptan
ayırdığında dönemsel olarak nasıl üzüldükleri konularında kendisini sıkı
bir eğitime tabi tutmak zorunda kalmıştı.Destekleyiciden liderlik
rolüne Son olarak da kurumsal bir lider haline gelmek aslında parlak
ışıklar altında bir ilgi odağı haline gelmek demektir. İlgi yoğunluğu ve
neredeyse her zaman gardını düşürmeme gereği Harald'ı şaşkına
çevirmişti. Söylediklerine ve yaptıklarına insanların ne kadar çok değer
verdiği-ni gördüğünde neredeyse şoka girmişti. Mesela bu işi aldıktan
kısa bir süre sonra AR-GE'den sorumlu başkan yardımcısıyla karşılaşmıştı
ve onunla birlikte mevcut bir ürüne yeni bir ambalaj geliştirmek
konusunda uzunca bir süre kafa yormuştu. İki hafta sonrasında ise
masasında bir ön olabilirlik raporu bulmuştu. Bu değişiklik kısmen bir
rol modelinin çok daha büyük etkisi olmasıyla ilgilidir. Bir dereceye
kadar bütün seviyelerdeki yöneticiler aslında birer rol modelidir. Ancak
kurumsal seviyede onların etkileri artar, çünkü herkes vizyon, ilham
alma ve "doğru" davranış ve tutumlar için ipucu almak amacıyla ona
bakar. İster çalışanlar tarafından bizzat gözlemlenerek olsun isterse de
organizasyondaki alt seviyelere giden raporlarda dolaylı yollardan ima
edilmiş olsun, iyi ya da kötü üst düzey liderlerin kişisel tarzları ve
gariplikleri bulaşıcıdır. Bu etkiden asla kaçılamaz ancak kurumsal
liderler daha çok öz far-kındalığı destekleyerek ve altlarında
çalışanların bakış açılarına empatiyle yaklaşabilmek için zaman
harcayarak bu etkiyi azaltabilirler. Sonuçta kendileri de bir zamanlar
altta çalışan yöneticilerdi ve onlar da kendi patronlarının davranış
tarzından buna benzer şekilde etkileniyorlardı. Sonra bunun ne anlama
geldiği sorusu vardır, pratik konuşmak gerekirse, çok sayıda insan
gruplarına liderlik yapmak yani inandırıcı bir vizyon tanımlamak ve onu
ilham verici bir tarzla paylaşmak zorundadır. Eskiden ürünlerle birlikte
fikirler de sattığı için zaten güçlü bir iletişimci olan Harald'ın bu
bağlamda kendi düşünme sistemini yeniden ayarlaması gerekiyordu (belki
de akranlarına göre daha az çaba sarf ederek). Bir önceki işinde
çalışanların çoğuyla bazen istikrarsız olsa da mantıklı bir seviyede
kişisel ilişki kurmayı başarmıştı. Bugün ise dünyanın dört bir yanında 3
binden fazla insanı yönetiyor olduğundan bu iş neredeyse imkansızmış
gibi görünüyordu. O, kendi ekibiyle yıllık stratejiyi tasarlamak için
birlikte çalışırken bunun altında yatanlar da ortaya çıkmıştı.
İş onun organizasyon genelinde iletişiminin yapılmasına geldiğinde
Harald hemen odasından çıkıp onun propagandasını kendi başına
yapamayacağını fark etmişti; verilen doğrudan raporlar üzerinde çalışmak
ve bu gelişmeyi duymayanın kalmamasını sağlamak için videolar gibi
diğer kanallar bulmak zorundaydı. Bu birimin tesislerinin çoğunu
gezdikten sonra Harald, ön cephede neler olup bittiğini asla gerçekten
anlayamayacağını fark ederek üzülmüştü. Bu yüzden tesisleri gezerken
sadece liderleriyle görüşmek yerine yanında getirdiği kese kağıdı
içindeki öğle yemekleriyle ön cephe çalışanlarından oluşmuş küçük bir
grupla da yemek yerdi ve bu çalışanların şirket hakkında yorum
yapabilmelerini sağlayacak çevrimiçi tartışma grupları ayarlardı.
Harald'ın kendi hikayesi mutlu sonla bitti. Liderliğin geliştirilmesi
gerektiğine inanan bir şirkette çalıştığı ve kendisine etkili
danışmanlık hizmeti veren ve bunu isteyerek yapan deneyimli bir ekibe
sahip olduğu için gerçekten çok şanslıydı. Bu yüzden yoldaki sayısız
tümseklere rağmen, bu şirket büyümeye devam etti ve Harald sonunda
kurumsal bir lider haline gelmeyi başardı. Üç yıl sonrasında ise ondan
bu şirketin çok daha büyük ama başı dertte başka bir biriminin
yönetimini devralması istendi ve orada da başarılı bir şirket kurtarma
operasyonu uyguladı. Bugün geriye dönüp baktığında, "Sizi bugün
durduğunuz yere getiren beceriler aslında sizi gitmeniz gereken yere
götürmek için gerekli beceriler olmayabilir. Bu sizin geçmişteki
başarılarınızı önemsiz kılmaz ancak onlar seyahatin bir sonraki bacağı
için ihtiyaç duyacağınız her şey olmayacaktır" diyor.