|
Bütün mazi ve müstakbel zulümat-ı ademle memlûdür; yalnız
kısacık bir zaman-ı halde bir hazin nur-u vücut bulabilir. Fakat sırr-ı
Kur’ân ve nur u iman ile, ezelden ebede kadar bir nur-u vücut görünür, ona
alâkadar olur ve onunla saadet-i ebediyesini temin
eder.
Elhasıl, biz Şair-i Mısrî’nin tarzında
deriz:
Derya olunca nefes, Pârelenince
kafes, Tâ kesilince bu ses, Çağırırım: Yâ Hak, yâ Mevcud, yâ Hayy,
yâ Mâbud, Yâ Hakîm, yâ Maksud, yâ Rahîm, yâ Vedûd!
Ve bağırarak derim:
لاَۤ
اِلٰهَ
اِلاَّ
اللهُ
الْمَلِكُ
الْحَقُّ
الْمُبِينُ
مُحَمَّدٌ
رَسُولُ
اللهِ
صَادِقُ
الْوَعْدِ
اْلاَمِينُ1
Ve iman ederek ispat ederim:
اِنَّ
الْبَعْثَ
بَعْدَ
الْمَوْتِ
حَقٌّ
وَالْجَنَّةَ
حَقٌّ
وَالنَّارَ
حَقٌّ
وَاِنَّ
السَّعَادَةَ
اْلاَبَدِيَّةَ
حَقٌّ
وَاِنَّ
اللهَ
رَحِيمٌ
حَكِيمٌ
وَدُودٌ
وَاِنَّ
الرَّحْمَةَ
وَالْحِكْمَةَ
وَالْمَحَبَّةَ
2مُحِيطَةٌ
بِجَمِيعِ
اْلاَشْيَاۤءِ
وَشُؤُنَاتِهَا
وَقَالُوا
الْحَمْدُ
ِللهِ
الَّذِى
هَدٰينَا
لِهٰذَا
وَمَا
كُنَّا
لِنَهْتَدِىَ
لَوْلاَ
اَنْ
هَدٰينَا
اللهُ
لَقَدْ
جَاۤءَتْ
رُسُلُ
رَبِّنَا
بِالْحَقِّ 3
4سُبْحَانَكَ
لاَعِلْمَ
لَنَاۤ
اِلاَّ
مَاعَلَّمْتَنَاۤ
اِنَّكَ
اَنْتَ
الْعَلِيمُ
الْحَكِيمُ
رَبَّنَا
لاَ
تُؤَاخِذْنَآ
اِنْ
نَسِينَآ
اَوْ
اَخْطَاْنَاۤ 5
اَللّٰهُمَّ
صَلِّ
عَلٰى
سَيِّدِنَا
مُحَمَّدٍ
صَلٰوةً
تَكُونُ
لَكَ
رِضَاۤءً
وَلِحَقِّهِ اَدَاۤءً
وَعَلٰۤى
اٰلِهِ
وَصَحْبِهِ
وَسَلِّمْ
اٰمِينَ
وَالْحَمْدُ
ِللهِ
رَبِّ
الْعَالَمِينَ 6
سُبْحَانَ
مَنْ
جَعَلَ
حَدِيقَةَ
اَرْضِهِ..
مَشْهَرَ
صَنْعَتِهِ..
مَحْشَرَ
خِلْقَتِهِ..
مَظْهَرَ
قُدْرَتِهِ..
مَدَارَ
حِكْمَتِهِ..
مَزْهَرَ
رَحْمَتِهِ..
مَزْرَعَ
جَنَّتِهِ..
مَمَرَّ
الْمَخْلوُقَاتِ..
مَسِيلَ
الْمَوْجُودَاتِ..
مَكِيلَ
الْمَصْنُوعَاتِ..
فَمُزَيَّنُ
الْحَيَوَانَاتِ
مُنَقَّشُ
الطُّيُورَاتِ..
مُثَمَّرُ
الشَّجَرَاتِ..
مُزَهَّرُ
النَّبَاتَاتِ..
مُعْجِزَاتُ
عِلْمِهِ..
خَوَارِقُ
صُنْعِهِ..
هَدَايَاۤءُ
جُودِهِ..
بَرَاهِينُ
لُطْفِهِ..
دَلاَۤئِلُ
الْوَحْدَةِ
لَطَاۤئِفُ
الْحِكْمَةِ..
شَوَاهِدُ
الرَّحْمَةِ..
تَبَسُّمُ
اْلاَزْهَارِ
مِنْ
زِينَةِ
اْلاَثْمَارِ..
تَسَجُّعُ
اْلاَطْيَارِ
فِى
نَسْمَةِ
اْلاَسْحَارِ..
تَهَزُّجُ
اْلاَمْطَارِ
عَلٰى
خُدُودِ
اْلاَزْهَارِ..
تَزَيُّنُ
اْلاَزْهَارِ..
تَبَرُّجُ
اْلاَثْمَارِ..
فِـى
هٰذِهِ
الْجِنَانِ..
تَرَحُّمُ
الْوَالِدَاتِ
عَلَى
اْلاَطْفَالِ
الصِّغَارِ
فِى
كُلِّ
الْحَيَوَانَاتِ
وَاْلاِنْسَانِ..
تَعَرُّفُ
وَدُودٍ..
تَوَدُّدُ
رَحْمٰنٍ..
تَرَحُّمُ
حَنَّانٍ..
تَحَنُّنُ
مَنَّانٍ
لِلْجِنِّ
وَاْلاِنْسَانِ
وَالرُّوحِ
وَالْحَيَوَانِ
وَالْمَلَكِ
وَالْجَانِّ 7
Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler
:
1 : Melik, Hak ve Mübîn olan Allah’tan
başka ibadete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Emin ve vaadinde sadık olan
Muhammed Onun Resulüdür. 2 : Şüphesiz, ölümden sonra
diriliş haktır. Cennet haktır. Cehennem ateşi haktır. Saadet-i ebediye
haktır. Şüphesiz ki Allah çok merhametli ve çok hikmetlidir; O mahlûkatını
çok sever ve nihayetsiz bir muhabbetle sevilmeye lâyıktır. Ve şüphesiz ki
Onun rahmeti, hikmeti ve muhabbeti, bütün eşyayı bütün şuûnatıyla kuşatır.
3 : “Dediler: Bizi buna eriştiren Allah’a hamd
olsun; yoksa Allah hidayet etmeseydi, biz kendiliğimizden buna
erişemezdik. Gerçekten Rabbimizin peygamberleri bize hakkı getirdiler.”
A’râf Sûresi, 7:43. 4 : “Seni her türlü noksandan
tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki
ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Sensin.” Bakara Sûresi, 2:32.
5 : “Ey Rabbimiz, unutur veya hataya düşer
de bir kusur işlersek bizi onunla hesaba çekme.” Bakara Sûresi, 2:286.
6 : Allahım! Efendimiz Muhammed’e ve âl ve ashabına
Senin razı olacağın ve onun lâyık ve müstehak olduğu bir rahmetle salât ve
selâm et. Âmin. Ezelden ebede her türlü hamd, Âlemlerin Rabbi olan Allah’a
mahsustur. 7 : Her türlü noksandan ve kusurdan
münezzehtir o Zât ki, ilminin mucizeleri, san’atının harikaları, cûd ve
sehâsının hediyeleri, lûtfunun burhanları, vahdetinin delilleri,
hikmetinin lâtifeleri, rahmetinin şahitleri olan müzeyyen hayvânâtı,
münakkaş kuşları, meyveli ağaçları ve çiçekli nebâtâtı ile, yeryüzü
bahçesini san’atının meşheri, mahlûkatının mahşeri, kudretinin mazharı,
hikmetinin medarı, rahmetinin çiçekliği, Cennetinin tarlası, mahlûkatının
resmî geçit meydanı, mevcudatının seyelângâhı, masnuatının ölçeği
yapmıştır. Bu yeryüzü bahçelerinde, meyvelerin ziynetiyle gülen çiçeklerin
tebessümü, seher yeliyle şakıyan kuşların sec’aları, çiçeklerin
yaprakçıklarındaki damlaların şıpıltısı, çiçeklerin süslenmesi, meyvelerin
açılıp saçılması, bütün hayvânat ve insan validelerinin küçük yavrulara
terahhumu, cin ve insana ve hayvânâta ve ruhaniyat ve melâikeye bir
Vedûd’un kendisini tanıttırması, bir Rahmân’ın kendini sevdirmesi, bir
Hannân’ın terahhumu, bir Mennân’ın en lâtif rahmet cilvelerini izhar
etmesidir.
|
Lügatler
:
alâkadar : ilgili derya :
deniz ebed : sonu olmayan, sonsuzluk elhâsıl : sonuç
olarak ezel : başlangıcı olmayan zaman yâ Hakîm : ey
herşeyi belirli maksat ve gayelere uygun olarak faydalı ve tam yerli
yerinde yaratan, hikmet sahibi Allah hazin : hüzünlü nur-u
iman : iman ışığı, aydınlığı nur-u vücut : varlık
nuru pârelenme : parçalanma saadet-i ebediye : sonsuz
mutluluk sırr-ı Kur’ân : Kur’ân’ın sırrı; rehberliği temin
etmek : sağlamak yâ Hak : ey varlığı hak olan ve her hakkın
sahibi olan Allah yâ Hayy : ey gerçek hayat sahibi olan ve her
canlıya hayat veren Allah yâ Mâbud : ey ancak kendine ibadet
edilen Allah yâ Maksud : ey bütün varlıkların rızasına ermeyi ve
cemâlini görmeyi arzuladıkları Allah yâ Mevcud : ey varlığı
ezelî ve ebedî olan Allah yâ Rahîm : ey rahmeti herhir varlıkta
tecelli eden şefkat ve merhamet sahibi Allah yâ Vedûd : ey
kullarını çok seven ve şefkat eden, kendisine çok sevgi beslenen
Allah zaman-ı hal : şimdiki zaman
|