|
İşte
bu güzel mevcudatın bir an görünmesiyle kaybolması ve birbiri arkasından
gelip geçmesi, menâzır-ı sermediyeyi teşkil etmek için bir fabrika
destgâhları hükmünde görünüyor. Meselâ, nasıl ki ehl-i medeniyet fâni
vaziyetlere bir nevi bekà vermek ve ehl-i istikbale yadigâr bırakmak için,
güzel veya garip vaziyetlerin suretlerini alıp sinema perdeleriyle
istikbale hediye ediyor; zaman-ı maziyi zaman-ı halde ve istikbalde
gösteriyor ve derc ediyorlar. Aynen öyle de, şu mevcudat-ı bahariye ve
dünyeviyede kısa bir hayat geçirdikten sonra, onların Sâni-i Hakîmi,
âlem-i bekàya ait gayelerini o âleme kaydetmekle beraber, âlem i ebedîde,
sermedî manzaralarda onların etvâr-ı hayatlarında gördükleri vezâif-i
hayatiyeyi ve mu’cizât-ı Sübhâniyeyi menâzır-ı sermediyede kaydetmek,
mukteza-yı ism-i Hakîm ve Rahîm ve Vedûddur.
DÖRDÜNCÜ
İŞARET
وَرَابِعًا:
مَعَ
اِعْلاَنِ
التَّسْبِيحَاتِ
الرَّبَّانِيَّةِ
وَاِظْهَارِ
الْمُقْتَضَيَاتِ
اْلاَسْمَاۤئِيَّةِ
fıkrası ifade ediyor ki:
Mevcudat, etvâr-ı hayatıyla,
müteaddit envâ-ı tesbihat-ı Rabbâniyeyi yapıyor. Hem esmâ-i İlâhiyenin
iktiza ve istilzam ettikleri hâlâtı gösteriyor ki: Meselâ Rahîm ismi
şefkat etmek ister, Rezzâk ismi rızık vermek iktiza eder, Lâtîf ismi
lütfetmek istilzam eder. Ve hâkezâ, bütün esmânın birer birer muktezası
vardır. İşte, herbir zîhayat, hayatıyla ve vücuduyla o esmânın muktezasını
göstermekle beraber, cihazatı adedince Sâni-i Hakîme tesbihat
yapıyorlar.
|
Lügatler
:
aktâr-ı beden : bedenin her tarafı âlem-i
bekà : devamlı ve kalıcı âlem âlem-i ebedî : sonsuz âhiret
âlemi bekà : devamlılık ve kalıcılık cihazat :
cihazlar, donanımlar derc etme : yerleştirme destgâh :
tezgâh ehl-i istikbâl : gelecek nesil ehl-i medeniyet
: medenî insanlar envâ-ı tesbihat-ı Rabbâniye : Allah’ı tesbih
etmenin çeşitleri esmâ : isimler esmâ-i İlâhiye :
Allah’ın isimleri etvâr-ı hayat : hayat safhaları, hayatta
yaşanan değişiklikler faaliyetkârâne : faaliyet
göstererek fânî : geçici fıkra : bölüm,
ifade hâkezâ : böylece, bunun gibi hâlât :
haller hikmet : herşeyin belirli gayelere yönelik olarak
faydalı, anlamlı ve tam yerli yerinde olması hüceyrât-ı bedeniye
: beden hücreleri idame-i hayat : hayatı devam
ettirme iktiza etme : gerektirme istikbal : gelecek
zaman istilzam etmek : gerektirmek Lâtîf : çok lütuf
ve ihsanda bulunan Allah lütuf : iyilik, ikram,
bağış mahvolma : yok olma menâzır-ı sermediye :
devamlı, sürekli manzaralar mevcudat :
varlıklar mevcudât-ı bahariye : baharda meydana çıkan
varlıklar mu’cizât-ı Sübhâniye : her türlü eksiklikten uzak olan
Allah’ın mu’cizeleri mukteza : bir şeyin gereği mukteza-yı
ism-i Hakîm : Allah’ın Hakîm isminin gereği müteaddit :
birçok nevi : tür, çeşit Rahîm : herbir varlıkta
merhamet ve şefkati tecelli eden Allah Rezzak : bütün
yaratılmışların rızkını veren Allah Sâni-i Hakîm : herşeyi
hikmetle ve san’atlı bir şekilde yapan Allah sermedî : sürekli,
devamlı suret : resim tesbihat : Allah’ı her türlü
kusurdan yüce tutarak şanına lâyık ifadelerle anma teşkil etme :
oluşturma Vedûd : kullarını çok seven ve şefkat eden, Kendisine
çok sevgi beslenen Allah vezâif-i hayatiye : hayat
görevleri vücud : varlık, var oluş yadigâr : miras,
hediye zâhiren : görünüş itibariyle zaman-ı hal :
şimdiki zaman zaman-ı mazi : geçmiş zaman zîhayat :
canlı
|